Hamaney ile Ruhani arasında yeni bir kriz mi patlak veriyor?

Hamaney’in web sitesi arşivinden bir fotoğraf… Sağındakiler ise İmam Hatip Ahmed Alemulhuda ve Astan Quds Razavi Vakfı Başkanı İbrahim Reisi
Hamaney’in web sitesi arşivinden bir fotoğraf… Sağındakiler ise İmam Hatip Ahmed Alemulhuda ve Astan Quds Razavi Vakfı Başkanı İbrahim Reisi
TT

Hamaney ile Ruhani arasında yeni bir kriz mi patlak veriyor?

Hamaney’in web sitesi arşivinden bir fotoğraf… Sağındakiler ise İmam Hatip Ahmed Alemulhuda ve Astan Quds Razavi Vakfı Başkanı İbrahim Reisi
Hamaney’in web sitesi arşivinden bir fotoğraf… Sağındakiler ise İmam Hatip Ahmed Alemulhuda ve Astan Quds Razavi Vakfı Başkanı İbrahim Reisi

İran Dini Lideri Ali Hamaney, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin halk protestolarının ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesi üzerindeki rolü hususunda yaptığı açıklamalardan üç gün sonra, Hatt-ı Hizbullah aracılığıyla Ruhani’ye cevap verdi.
Taraflar (İran Cumhurbaşkanı ve Hamaney’in Ofisi), protestocuların İran rejimini ve iktidar unsurlarını kınayan sloganlar attığı ve Humeyni ile Ali Hamaney’in resimlerini yaktığı protesto gösterilerinin, Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilme sözünün ve İran rejimine karşı benzeri görülmemiş uygulamalarda bulunmasının arkasındaki sebepler olduğu hususunda ittifak ettiler.
Ancak taraflar arasındaki ayrılık, protestoların zamanlaması ile ilgiliydi. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Pazartesi günü yeni bütçeyi meclise sunarken yaptığı açıklamada, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinin hükümetinin karşı karşıya olduğu ekonomik sorunların en büyük sebebi olduğunu söyledi. Ruhani’nin açıklamalarının üzerinden 3 gün geçmeden, İran Dini Liderinin ofisinin resmi internet sitesinden yayınlanan haftalık gazete Hatt-ı Hizbullah’ın ilk sayfasında, yanan bir otobüs ve protestocuların göründüğü bir fotoğraf yayınlandı. Manşette ise “Amerika’nın çekilmesinin ardında 2009 fitnesi var” ibaresi yer aldı.
İran'daki en büyük halk protestoları
Ruhani, bundan yaklaşık bir yıl önce, ekonomi vaatlerinin başarısız olması ve İran para biriminin tanık olduğu düşüş sebebiyle sert eleştiriler ile karşı karşıya kaldı. İran parasının dolar karşısında kaybettiği değer ilerleyen aylarda daha da kötüleşti ve yüksek fiyatlar İran pazarlarını sarstı. Bu durum Aralık ayı sonlarında halk protestolarına yol açtı. Halk, protestoların ilk gününde “Yüksek fiyatlara hayır!” sloganı ile sokaklara döküldü.
İran Cumhurbaşkanı, görevine geldiği sırada gözlemciler tarafından politikaya önem veren Mahmud Ahmedinejad’ın aksine ekonomi başkanı olarak değerlendirilmişti. Ekonomik ihtiyaçlar, Arap Baharı sonrası İran rolünün artmasına ve 6 büyük devlet ile iki yıl boyunca süren müzakerelerin ardından nükleer anlaşmanın tamamlanması ile ABD yaptırımlarının kaldırılması hususunda ısrar etmesine yol açtı. Ancak Ruhani’nin nükleer anlaşmayı halkın bir talebi haline getirme stratejisinin ardından, İran halkının nükleer anlaşmaya ilişkin beklentileri tavan yaptı. İran Dini Lideri yaptığı konuşmaların birinde bu duruma atıfta bulundu. Böylece ekonomi, daha önce hükümet için bir güç kaynağı konumda iken büyük bir zayıflık kaynağı haline geldi.
ABD çekilmesinin ardındaki protestolar
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, 6 ayı geçmeyen bir zaman diliminde ikinci kez ABD'nin geri çekilmesi ile 80'den fazla İran kentinde meydana gelen ve yetkililere göre 21 kişinin ölümüne yol açan protestolar arasında bir ilişki olduğunu söyledi. Göstericiler, 3 hafta boyunca devam eden protestolar sırasında Hamaney’in İran şehirlerindeki temsilcilerine ait olan 65 ofisinin yanı sıra çeşitli şehirlerdeki onlarca hükümet ve mahkeme binasını yaktılar. Göstericiler, aralarında rejimin devrilmesi sloganların da bulunduğu, İran'ın dış politikası ve bölgesel müdahaleleri ile ilgili olarak en üst düzey yetkilileri eleştirdikleri 40’tan fazla slogan attılar. Bunun en büyük kanıtı, Ruhani de dâhil olmak üzere üst düzey İranlı yetkililerin, halkın rejime olan güveninin çökmüş olduğuna dair uyarılarda bulunmasıydı. Daha önceki protestolar fevri olmakla birlikte genellikle alt tabaka olarak sınıflandırılan orta ve fakir sınıflar tarafından gerçekleştirilmişti.
Ruhani ile Ahmed Allamu’lhüda arasında bir mübareze
Protestoların kıvılcımlarına ve protestolara katılan taraflar üzerine odaklanalım. Protestolar, Devrim Muhafızlarının ikinci kalesi olan Meşhed şehrinde patlak verdi. Göstericilerin protestoların ilk saatlerinde attıkları sloganlar, genelde hükümetin ekonomik performansının zayıflığına ilişkindi. Meşhed şehri daha önce finansal yatırım kurumlarının iflas etmesi üzerine patlak veren protestolara sahne olmuştu. Ahmed Allamulhüda’nın Hamaney’in temsilcisi olarak şehre atanmasının ardından muhafazakâr hareketlerin gücü arttı. Hamaney daha sonra 6 Mart 2016'da Allamulhüda’nın damadı İbrahim’i Astan Quds Razavi Vakfı’nın başkanlığına getirdi. Bu vakıf, ülkede vergiden muaf tutulan en büyük kurumdur. Esas olarak 8'inci Şii İmam Ali bin Musa el-Rıza’nın türbesine dayanan bu kurum, İran ekonomisinin denizinde izole bir ada olarak değerlendiriliyor.
Meşhed, Hamaney’in temsilcisi Allamulhüda’nın kontrolü ile birlikte Tahran ve muhafazakârların ilk kalesi olan Kum’daki muhafazakâr çevrelerde faaliyet gösteren baskıcı gruplar ile şekillendi.
Nükleer anlaşmaya ve İran'ın dış politikasına saldıran kilit milletvekilleri listesine bakıldığında, İran'ın Avrupa ülkeleriyle yakınlaşmasının en önde gelen muhalifi olan Allamulhüda’nın söylemleri ile desteklenen bu kimselerin Meşhed şehrinde ilerleme kaydettiği görülür. Meşhed şehri, 2017’nin Aralık ve Ocak aylarındaki protestolardan önce Suudi elçiliğine yapılan saldırılara tanık oldu. Besic yanlısı radikaller, şehirdeki Suudi Konsolosluğuna saldırdılar. Bu durum Ruhani ile bölgesel devletler arasında büyük bir diplomatik krize neden oldu.
Kültürel olarak ise ülkenin sanat, müzik ve edebiyat haritasında önemli bir yere sahip olan Horasan şehrindeki konserler Allamulhüda tarafından yasaklandı. Allamulhüda’nın müzik aleyhindeki tutumu önceki hükümetteki eski Kültür Bakanı Ali Cenneti’nin değiştirmesine sebep oldu. Ruhani, ikinci dönem cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandıktan sonra 3 Haziran 2017'de üst düzey İranlı yetkililere yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Herhangi bir şehirde lider olarak kabul edilen bir kişinin kendi yasalarına ve mizacına göre insanların yaşamlarını manipüle etmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü insanlar arasındaki huzurun günden güne değişen kanunlar ile sağlanacağını düşünmüyoruz.”
Ruhani’nin bu tutumunun Allamulhüda’nın aleyhinde olduğuna kuşku yok. İran Cumhurbaşkanı Ağustos ayında, döviz kurunda yaşanan bir krizin ve Tahran’da tanık olunan protestoların ardından televizyona çıktı ve İranlılara, ülkedeki protesto gösterilerinin ABD yönetimini nükleer anlaşmadan çekilmeye teşvik ettiğini söyledi. Bu açıklama, İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri’nin 29 Aralık'ta protestolara ilişkin yaptığı ilk yorumları hatırlatıyor. Cihangiri, o sıralar Meşhed kentinde bulunan ve hükümeti eleştiren kimselere karşı sert eleştirilerde bulunarak şunları söylemişti:
“Her ne kadar ekonomik göstergelerin durumu normal görünse de fiyatlar yükseliyor. Hükümet fiyatları düzeltmekle sorumludur. Bununla birlikte söz konusu ekonomik meseleler diğer bazı meseleler için bahane olarak öne sürülüyor. Perdenin arasında farklı meseleler var. Hükümet aleyhinde birtakım faaliyetler de bulunan kimseler bu faaliyetlerin zararının kendilerine ulaşacağını bilmeliler. Sokaklarda siyasi bir hareketliliğin baş göstermesi ve dalga dalga yayılması ile birlikte sorumlu olacak kişiler bu kıvılcımı ilk çakan kimseler olacaklar.”
Ruhani’nin müttefiki olan Kargozaran-ı Sazendegi Partisi Genel Başkanı Gulam Hüseyin Kerbasçi, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani’nin protestolardaki rolü nedeniyle Allamulhüda’ya kızdığını söyledi. Bu daha sonra Şemhani ve Allamulhüda tarafından reddedildi. Protestoların başlamasından bu yana bir yıl geçmesine rağmen, hükümet hala liderliğindeki baskıcı grupları (lobicileri) protestoların arkasında olmakla itham etmekte ısrar ediyor.
Hükümetin tutumu çeşitli meselelere işaret ediyor. Birincisi, protestolar ve sorumlu taraflar hala İran çevreleri arasındaki tartışmaların odağını oluşturuyor. İkincisi ise, Ruhani’nin hareketi,  protestolardan sorumlu olan taraflara yönelik cezanın kaldırılmasını talep ediyor. Üçüncü olarak ise Ruhani hükümeti, Allamulhüda’nın ve onun müttefiki olan milletvekillerinin, kara para aklama sözleşmesine ilişkin düzenlemeler ile ilgili taslağın oylanması hususunda hükümete fazlasıyla baskı uyguladığını düşünüyor.
Dün Ruhani hükümetinin planlarına yönelik eleştirilerde bulunan Allamulhüda, Meşhed’de verdiği bir hutbe sırasında şunları söyledi:
“Düşmanlar, yeni yılda ülkeyi dar bir boğaza sürüklemeye hazırlanıyor. Kara para aklanmasına ilişkin düzenlemeler, İran’da yeni bir fitnenin başlangıcı olacak.”
Laiklerin basiretsiz bir takım kimseler aracılığıyla dini lideri hedef almaları hususunda uyarılarda bulunan Allamulhüda, bu durumun 2009’dakine benzer bir fitneye yol açacağını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Düzenlemelerin kabul edilmesi ve bazı gafillerin kara para aklama ile mücadele taslağını geçirmesi, İran’ı dar bir boğaza sürükleyecek kapının açılmasına sebep olacak. Parlamento ve hükümet ABD’nin İran’a dayattığı yolu izliyor.”
Hamaney’in ofisi iki gün önce Hatt-ı Hizbullah aracılığıyla Ruhani’nin protestolar hakkındaki açıklamalarına cevap verdi. Ön sayfada yayınlanan “yaptırımlara neden olan fitne” başlığı altındaki açıklamalar, reformist Yeşil Hareket tarafından gerçekleştirilen protestolar karşısında güç kullanması nedeniyle Tahran'a yaptırım uygulanmasına yönelik Kongre’de alınan 6 karara işaret ediyor. Bu adım, hükümet tarafından protestolardan sorumlu olarak değerlendirilen taraflar karşısında Ruhani’nin taleplerine ilişkin İran Dini Liderinin tutumunu işaret ediyor.



Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanan Nemo, İsrail'in katılımına protesto amacıyla ödülü iade ediyor

2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
TT

Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanan Nemo, İsrail'in katılımına protesto amacıyla ödülü iade ediyor

2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)

Eurovision Şarkı Yarışması'nın İsviçreli galibi Nemo, dün yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail'in yarışmaya katılmasına yönelik son protesto olarak ödülü iade edeceğini söyledi.

2024 yılında "The Code" adlı şarkısıyla birinci olan Nemo, İsrail'in yarışmaya katılmasının, yarışmanın kapsayıcılık ve herkes için onur idealleriyle çeliştiğini belirtti.

Bu yorumlar, Eurovision Şarkı Yarışması'nın organizatörü olan Avrupa Yayın Birliği'ne karşı yapılan son protestolar arasında yer alıyor. Birliğin geçen hafta İsrail'in Avusturya'da düzenlenecek 2026 etkinliğine katılmasına izin vermesinin ardından beş ülke yarışmadan çekilmişti.

Nemo, Instagram paylaşımında şunları yazdı: “Eurovision, birlik, kapsayıcılık ve tüm insanlar için onuru savunduğunu söylüyor. Bu değerler, bu yarışmayı benim için çok anlamlı kılıyor. Ancak İsrail'in katılımının devam etmesi, BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun (İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Doğu Kudüs ve İsrail hakkında) soykırım teşkil ettiği sonucuna vardığı bir döneme denk gelmesi, bu idealler ile Avrupa Yayın Birliği'nin aldığı kararlar arasında açık bir çelişkiyi göstermektedir.” İsrail, soykırım suçlamalarını reddederek, uluslararası hukuka saygı duyduğunu ve 7 Ekim 2023'te Gazze'den Filistinli İslamcı grup Hamas'ın sınır ötesi saldırısının ardından kendini savunma hakkına sahip olduğunu belirtiyor.

İzlanda'nın kamu yayın kuruluşu ROV, çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze savaşı sırasındaki eylemlerini gerekçe göstererek yarışmadan çekilen İspanya, Hollanda, İrlanda ve Slovenya'ya katılarak, ülkenin gelecek yılki Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmayacağını duyurdu.

Nemo, ciddi bir şeylerin ters gittiğinin açık ve bu ülkelerin yarışmadan çekilmesine neden olduğunu belirterek, Eurovision ödülünü Cenevre'deki Avrupa Yayın Birliği genel merkezine göndereceğini söyledi. Nemo sözlerine şöyle devam etti: "Bu, bireyler veya sanatçılarla ilgili değil. Bu, yarışmanın, ciddi ihlallerle suçlanan bir ülkeyi aklamak için defalarca kullanılmasıyla ilgili; oysa Avrupa Yayın Birliği yarışmanın apolitik olduğunu ısrarla savunuyor."

Şarkıcı, yaklaşık 160 milyon izleyiciye ulaşan yarışmayı düzenleyen Avrupa Yayın Birliği'ne net bir mesajı olduğunu söyledi. Nemo, “Söylediğiniz kişi olun. Sahnede kutladığımız değerler sahne dışında yaşanmazsa, en güzel şarkılar bile anlamsız hale gelir” ifadelerini kullandı. Sözlerine şöyle devam etti: “Bu sözlerin eylemlerle eşleştiği anı özlüyorum. O zamana kadar bu ödül sizin.”


ABD, Venezuela açıklarındaki tankere el koydu: Trump’ın stratejisi nedir?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
TT

ABD, Venezuela açıklarındaki tankere el koydu: Trump’ın stratejisi nedir?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koymasıyla Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, dün yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savundu.

Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelendi.

Trump'ın "Venezuela petrolüne el koymak istediği" ve bu yüzden uyuşturucu kaçakçılığını bahane ederek ülke açıklarındaki gemilere saldırı düzenlediği savunuldu.

Adlarının paylaşılmaması şartıyla CBS'e konuşan kaynaklar, el konan tankerin adının Skipper olduğunu belirtiyor.

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Kaynaklar, tankere yönelik harekatın USS Gerald R. Ford'dan kaldırılan iki askeri helikopterle gerçekleştirildiğini söylüyor.

20 yıllık tankere baskın düzenleyen ekipte özel harekatçıların ve donanma askerlerinin yer aldığı aktarılıyor.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

Bakanlığın açıklamasında tankerin, yine ABD'nin yaptırım uyguladığı Rus iş insanı Viktor Artemov'un kontrolündeki şirketlerden birine ait olduğu savunulmuştu.

Geminin üzerinde Guyana bayrağı olması da dikkat çekti. Ancak Guyana yönetiminden yapılan açıklamada, geminin ülkede kaydı olmadığı iddia edildi.

Diğer yandan Reuters'ın aktardığına göre Venezuela limanlarında 80'den fazla tanker var ve bunlardan en az 30'u ABD'nin yaptırım listesinde.

Analizde, Venezuela'dan hareket eden tankerlerin genellikle konumlarını gizleyerek Çin ve Malezya'ya petrol taşıdığına dikkat çekiliyor. Bu gemilere, Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'nın limanlarında sahte isimler altında yükleme yapıldığı öne sürülüyor.

CNN'in haberinde de Trump'ın ekonomik baskıyı artırmak için tankeri hedef aldığı belirtiyor. Bölgede yaptırımları delerek petrol taşıyan "gölge filo" kaptanlarına gözdağı verilmek istendiği de yazılıyor.

Trump, ABD'nin 2019'dan beri yaptırım uyguladığı Latin Amerika ülkesine ekonomik baskıyı artıracaklarını önceki açıklamalarında belirtmişti.

Independent Türkçe, CBS, CNN, Reuters


ABD, UNRWA’yı terör örgütü mü ilan edecek?

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
TT

ABD, UNRWA’yı terör örgütü mü ilan edecek?

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)

ABD, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) yaptırım uygulamayı planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanlığı, UNRWA'ya terör suçları kapsamında yaptırım uygulamaya hazırlanıyor.

Gazze Şeridi, Batı Şeria, Lübnan, Ürdün ve Suriye'deki faaliyetleriyle milyonlarca Filistinliye yardım, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler sağlayan kuruma yönelik planların, bakanlıktaki bazı yetkililer tarafından endişeyle takip edildiği aktarılıyor.

Adlarının paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklara göre UNRWA'nın "yabancı terör örgütü" listesine alınması da gündemde.

Böyle bir hamlenin, mültecilere yardım çabalarını altüst edebileceği ve halihazırda finansman kriziyle boğuşan UNRWA'nın faaliyetlerini felce uğratabileceği aktarılıyor.

Diğer yandan tüm ajansa mı yoksa UNRWA'da görev yapan belirli yetkililere mi yaptırım uygulanacağı henüz belli değil.

Dışişleri Bakanlığı'ndan gönderilen açıklamada UNRWA, "teröristlere yardım ve yataklık yaptığı kanıtlanmış yozlaşmış bir kuruluş" diye nitelendi:

Tüm seçenekler değerlendiriliyor. Henüz nihai bir karar alınmadı.

UNRWA'nın Washington direktörü William Deere ise ajansın yabancı terör örgütü ilan edilmesinin "hem eşi benzeri görülmemiş hem de haksız" bir karar olacağını vurguluyor:

Ocak 2024'ten bu yana, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi de dahil 4 bağımsız kuruluş UNRWA'nın tarafsızlığını inceledi. Farklı zamanlarda ve farklı bakış açılarından yapılmış araştırmaların hepsi aynı sonuca vardı: UNRWA vazgeçilmez, tarafsız ve insani yardım alanında faaliyet gösteren bir kuruluştur.

Washington, UNRWA'nın en büyük finansal destekçisiydi. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın selefi Joe Biden, İsrail'in kuruluşu Hamas'a 7 Ekim 2023 saldırısında yardım etmekle suçlaması üzerine geçen yıl ocak ayında UNRWA'ya finansal desteği durdurmuştu. ABD, Hamas'ı terör örgütü listesine 1997'de almıştı.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yıllardır UNRWA'nın kapatılmasını talep ediyor. Tel Aviv yönetimi, UNRWA'nın faaliyetlerini ve İsrail makamlarıyla temas kurmasını 30 Ocak'ta yasaklamıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Times of Israel