Reina katliamının faili suskunluğunu koruyor

Reina katliamının faili suskunluğunu koruyor
TT

Reina katliamının faili suskunluğunu koruyor

Reina katliamının faili suskunluğunu koruyor

Ortaköy'deki eğlence merkezi Reina'da 2016 yılbaşı gecesi, 39 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısının üzerinden 2 yıl geçerken, olayın faili Abdulkadir Masharipov henüz savunma yapmadı.
AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, "Ebu Muhammed el Horasani" kod isimli Özbekistan vatandaşı Abdulkadir Masharipov, yılbaşı gecesi Zeytinburnu'ndan ticari taksiyle Ortaköy'deki eğlence merkezi Reina'ya gelerek, DEAŞ terör örgütünün talimatı doğrultusunda kalaşnikof marka otomatik tüfekle, kapıdaki kişilere ateş açtı.
İçeriye girerek, polis memuru Burak Yıldız'ı şehit eden saldırgan, yılbaşı kutlaması yapan insanların üzerine otomatik tüfekle açtığı ateş sonucu, 10 Türk vatandaşı ile aralarında Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Suriye, Kuveyt, Hindistan, Lübnan, İsrail ve Tunus vatandaşlarının bulunduğu 28 kişiyi öldürüp, 79 kişiyi de yaraladıktan sonra çıkan kargaşadan yararlanarak taksiyle olay yerinden kaçtı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nce oluşturulan özel ekip ve 2 bin polisin MİT'le birlikte İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın koordinesinde yürüttüğü çalışmalar kapsamında, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Sefaköy, Silivri, Pendik ve Esenyurt'ta tespit edilen DEAŞ terör örgütünün "madafa" olarak tabir ettiği, örgütsel amaçlar doğrultusunda kullandığı teröristlerin barındırıldığı 152 adreste arama yapıldı.
Bu kapsamda 61 DEAŞ şüphelisi başta İstanbul olmak üzere Kayseri, Konya ve Hatay'da gözaltına alınırken, 642 yabancı uyruklu kişi de kamu düzeni ve kamu güvenliği açısından tehdit oluşturdukları gerekçesiyle sınır dışı edildi.
Saldırıdan sonra kaçan Masharipov'un yakalanması için 7 bin 200 saatlik kamera görüntüsü izleyen ekipler, 16 Ocak'ta 5 ilçede 15 adrese eş zamanlı operasyon düzenledi.
1 Ocak 2017 itibarıyla açık kimlik ve eşkal bilgileri bilinmeyen, yurda illegal yollardan giriş yapan ve "Ebu Muhammed el Horasani" kod ismi dışında hakkında bilgi bulunmayan Masharipov, 16 Ocak'ta Esenyurt'taki bir adrese düzenlenen baskınla yakalandı.
Taksim'de keşif yaptı
Masharipov, 11 Şubat 2017'de tutuklanırken, yapılan incelemede 27 Aralık'ta çektiği bir videoda istişhad (intihar) eylemi yapacağını anlattığı belirlendi.
Masharipov'un, savcılık ve hakimlik sorgusunda çıkan detaylara göre, saldırgan 28 Aralık'ta eylem talimatı aldığı Taksim Meydanı'na giderek cep telefonuyla özçekim yapar gibi davranarak, keşif amaçlı görüntü kaydetti. Saldırgan, 31 Aralık'ta saat 19.00 sıralarında Taksim Meydanı'nda tekrar keşif yaptı. Meydana çıkan yolların polislerce kapatılması nedeniyle Telegram uygulaması üzerinden Ebu Cihad kod isimli DEAŞ mensubuyla görüşen saldırgana, yeni hedefin Reina olduğu bildirildi.
Ticari taksiyle Reina'ya gelen Masharipov, sorgusunda, saldırıyı gerçekleştirdikten sonra mermileri bitince iki flashbangı etrafa atıp üçüncüsünü de intihar etmek için yüzüne tuttuğunu, ölmeyi amaçladığını, rehin olmamak için kendisini öldürmek istediğini söylerken, idam hükmü verilmesini istedi.
Saldırgan sorgusunda ayrıca, DEAŞ üyesi olduğunu kabul etti.
40 kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi istendi
Olaya ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 57 sanık hakkında hazırlanan iddianamede, saldırıyı gerçekleştiren Abdulkadir Masharipov hakkında, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçu ile olayda ölen 39 kişi için ayrı ayrı olmak üzere 40 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.
Masharipov hakkında ayrıca, "terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar, olayda yaralanan 79 kişi için "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan bin 540 yıldan 2 bin 370 yıla kadar ve "ateşli silahlar kanununa muhalefet" suçundan da 7,5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası talep edildi.
İddianamede, diğer sanıklar hakkında 7,5 yıldan 2 bin 370 yıla kadar hapis cezası istendi.
İlk duruşmada Masharipov'un eşinden DEAŞ itirafı
İddianamenin kabul edilmesinin ardından, İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri'de görülen davanın ilk duruşmasında, 51'i tutuklu 57 sanık, 11 Aralık 2017'de hakim karşısına çıktı.
Bu duruşmada savunma yapan Abdulkadir Masharipov'un eşi tutuklu sanık Zarina Nurullayeva, "Eşimle evlenirken, o hiçbir suça karışmamıştı. Daha sonra aşırı örgütlere eğilimi başladı. Bir, iki defa bana bu DEAŞ'tan bahsetti. Biat etmek istediğini söylemişti. Aradan zaman geçti, bunu unuttuğunu düşündüm." ifadelerini kullandı.
Tutuklu sanık Muhammed Fatih Ebulhasan ise "Masharipov ile dini konularda biraz görüştük. Görüşlerimiz zıttı. Önce güzel güzel konuştuk, sonra beni DEAŞ'a davet etti. Ben kabul etmedim, kendisini tersledim, teklifini kabul etmedim. Konuşmanın sonunda beni 'mürted', 'milliyetçi' olarak suçladı, kötüledi. Ben de kendisini 'harici' olmakla suçladım. Konuşmalarımız biraz sertleşince ben de korktum. Abdulkadir’le kaç kere Telegram'la görüştüğümü hatırlamıyorum. Telefonda kafasında DEAŞ işareti olan bir bebek fotoğrafı gönderdi. 'Bu bir tehdit işareti olabilir' diye korktum ve programı sildim." şeklinde savunma yaptı.
Silivri'de 15 Aralık 2017'ye kadar süren duruşmalarda sanıklardan 43'ünün savunmasını alan mahkeme heyeti, 7 tutuklu sanığın tahliyesine karar verdi.
Sanık sayısı arttı
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce yapılan altıncı ve yedinci duruşmalarda, Reina'nın kurucusu ve ortaklarından Mehmet Koçarslan ile saldırıda yaralananlar ve hayatını kaybedenlerin aileleri dinlenildi.
Devam eden duruşmalarda bir sanığın daha dosyası bu dava ile birleşerek sanık sayısı 58 olurken, tutuklu 2 sanık daha tahliye edildi.
Sanığa son kez süre verildi
Daha önceki duruşmalarda savunmasını yapması için söz verilen ve hakkındaki suçlamalara ilişkin susmayı tercih eden davanın bir numaralı sanığı Abdulkadir Masharipov'a, 9. celsede de savunmasının hazır olup olmadığı soruldu.
Savunmasını hazırlamadığını, hukuksal terimlerin çok fazla olduğunu öne süren Masharipov, iddianamenin, fezleke özetinin, aleyhine gelen yeni raporların Özbekçe Kril alfabesine göre tercüme ettirilmesini ve savunma için süre verilmesini istedi. Sanığın bu talebini kabul eden mahkeme heyeti, Masharipov'a savunmasını hazırlaması için son kez süre verdi.
Mahkeme heyeti 39'u tutuklu 58 sanığın yargılandığı davanın bir sonraki duruşmasının 18 Şubat 2019'da yapılmasına hükmetti. 



Yeni korsanların çağı: Gizli dünyayı kim kontrol ediyor?

2024 yılında 8 bin 350'den fazla başarılı siber saldırı kaydedildi (Getty)
2024 yılında 8 bin 350'den fazla başarılı siber saldırı kaydedildi (Getty)
TT

Yeni korsanların çağı: Gizli dünyayı kim kontrol ediyor?

2024 yılında 8 bin 350'den fazla başarılı siber saldırı kaydedildi (Getty)
2024 yılında 8 bin 350'den fazla başarılı siber saldırı kaydedildi (Getty)

Muhammed el-Cedi

Dijital teknolojilere olan küresel bağımlılık arttıkça siber tehditler daha tehlikeli ve karmaşık bir hal alıyor. Dijital güvenlik artık bir lüks veya ek bir seçenek değil, aksine modern ekonomiler, altyapılar ve toplumlar için ilk savunma hattına dönüştü. Dijital dönüşüme doğru hızla ilerleyen ve teknolojiyi soluyan bir dünyada, “dijital belirsizlik” (digital uncertainty) çağına girmeye başladık ve bu, tüm dünyanın siyasal, ekonomik ve toplumsal güvenliğinin kalbini vurmaya başladı.

Hackmanac Merkezi, dördüncü olan 2025 Küresel Siber Saldırılar Raporu’nda, dünyanın benzeri görülmemiş dijital gerginliğin yeni bir safhasına girdiğini doğrulayan rahatsız edici gerçekleri ortaya koydu. Raporda, sadece bir yıl içinde gerçekleşen binlerce başarılı siber saldırı incelenerek, ağların ön cepheye dönüştüğü ve yazılım saldırılarının sessiz imha silahları haline geldiği bir dönemin kasvetli tablosu çizildi. Hükümet altyapılarının hack'lenmediği, sağlık sisteminin şantajla tehdit edilmediği veya büyük bir şirketin siber saldırıya uğramadığı gün geçmiyor.

8 binden fazla başarılı saldırı

Rapora göre, 2024 yılında 8 bin 350'den fazla başarılı siber saldırı gerçekleşti ve bu bir önceki yıla göre yüzde 18’lik bir yükseliş anlamına geliyor. Saldırıların şiddetinde önemli bir artış yaşanırken, ortalama zarar endeksi (ESIX©) yüzde 3,8 arttı. Saldırıların hedefinde artık ikincil önemde veya çevresel sistemler değil, üretim, bilim ve teknoloji, sağlık gibi hayati sektörler var. Saldırılardan en fazla payı yüzde 15 ile imalat sektörü aldı. Onu yüzde 10 ile teknoloji ve bilimsel araştırma sektörü, ardından yüzde 33'lük şoke edici artışın görüldüğü sağlık sektörü takip etti. Bu dağılım, saldırganların davranışlarında stratejik bir değişimi ortaya koyuyor; zira artık amaçları sadece anlık finansal kazanç elde etmek değil, derin ekonomik ve toplumsal zararlar vermek.

Dark Web

Hackmanac'ın raporu sahnenin karanlık tarafını, yani Dark Web'i de atlamıyor. Saldırıların yüzde 55'ten fazlası geleneksel medya takibinin dışındaki Dark Web kaynakları üzerinden tespit edildi. Burası, çalınan verilerle, karmaşık saldırı araçlarıyla ve organize bilgisayar korsanlığı anlaşmalarıyla dolu paralel bir dünya ve kamuoyunun haberi olmadan, koruyanlar ile saldıranlar arasında sessiz savaşlar yaşanıyor.

Saldırı araçları düzeyinde ise kötü amaçlı yazılımlar (Malware; işlev bozan, bilgi toplayan ve cihazlara erişim sağlayan yazılımlar) hâlâ mevcut. Sosyal mühendislik (social engineering; bilgilerinizi siz fark etmeden çalmaya yönelik akıllıca hileler) tüm saldırıların yüzde 66'sını oluşturuyor, ancak artık tek silah değil. DDoS saldırıları (sunuculara işleme kapasitesini aşan sahte oturum açma isteği göndererek çökmesine yol açan bir saldırı türü) yüzde 83 gibi şaşırtıcı bir oranda arttı. Dijital kimlik hırsızlığı ve sosyal mühendislik saldırıları ise yüzde 39 arttı. En tehlikelisi ise saldırıların artık çok teknikli hale gelmesi, gasp, bilgisayar korsanlığı ve veri bozmayı bir arada yapabilmesi, bunlar saldırılara karşı koymayı daha da zorlaştırıyor. Raporda, saldırıların daha profesyonel hale geldiği, kötü amaçlı yazılımların kullanımında önemli artış olduğu ve fidye yazılımı çetelerinin faaliyetlerinin devam ettiği belirtiliyor. Hatta fidye yazılımı saldırıları (verilerinizi şifreleyen veya saklayan ve bunların karşılığında fidye talep eden dijital virüsler) hâlâ öncü konumda ve bu saldırılara RansomHub ve LockBit 3.0 gibi gruplar öncülük ediyor. Öyle ki kaydedilen tüm saldırıların yüzde 20'sinden fazlasını tek başlarına gerçekleştirdiler.

Rusya ve Çin yok

Saldırıların jeopolitik haritası incelendiğinde, saldırıların yüzde 42'sinin hedefinin ABD olduğu, ABD'yi İtalya, İngiltere ve Kanada'nın izlediği görülüyor. Rusya ve Çin'in kurban listelerinde göreceli olarak yer almaması, bir cevap sunmaktan ziyade daha fazla soru işareti doğuruyor. Bu iki ülkede bilginin sıkı bir şekilde kontrol edilmesi, kendilerine yönelik saldırıların gerçek boyutunun değerlendirilmesini zorlaştırıyor.

Dijital tehdit giderek artarken, daha tehlikeli özel bir gelişme öne çıktı; devletlerin siber saldırı arenasına giriş yapması. Tehditler artık yalnızca tek başına hareket eden bilgisayar korsanları veya fidye yazılımı çeteleriyle sınırlı değil. Bunun yerine ülkeler, politik, ekonomik ve yıkıcı casusluk amaçlarıyla sistematik bilgisayar korsanlığı eylemlerini doğrudan veya dolaylı olarak destekliyorlar. Nitekim bilgi savaşı yüzde 64 oranında artarken, internet, geleneksel angajman kurallarının dışında, karada değil, kablolar ve uydu ağları üzerinden yürütülen sessiz bir savaş arenasına dönüştü.

Körfez mercek altında

Bölgesel nüfuzu ve Vizyon 2030 projeleriyle dikkat çeken Suudi Arabistan, yaşadığı büyük dijital dönüşüm nedeniyle bu siber savaşın dışında kalmadı ve cazip bir hedef haline geldi. Siber güvenlik altyapısını güçlendirmeye yönelik büyük yatırımlarına rağmen, saldırıların gelişmesi ve özellikle hayati öneme sahip petrol ve finans sektörlerine yönelik saldırıların artması, sürekli bir teyakkuz hali ve proaktif yaklaşımlar gerektiriyor. Bu, sürekli bir zorluk olmaya devam ediyor ve hem hücum hem de savunma stratejilerinin geliştirilmesini gerektiriyor.

Küresel rekabet ve cazibe alanı

BAE ise bölgenin en gelişmiş dijital ekonomilerinden biri olarak öne çıkan bir hedef haline geldi. Teknolojik yeniliklerdeki hızlı ilerlemesine, yapay zekâ ve akıllı şehirler alanındaki projelerine rağmen saldırı dalgasından kurtulamadı. Ülke, Ulusal Siber Güvenlik Merkezi gibi girişimler aracılığıyla katı standartlar uygulamak da dahil olmak üzere dijital alanını korumak için esnek ve gelişmiş bir politika benimsemiş olsa da siber tehditler sürekli güncelleme ve geliştirme gerektiriyor.

Stratejik bir sıçramaya ihtiyaç var

Kuveyt, dijital altyapısını entegre etme ve dijital güvenliğini artırma yönündeki kademeli gelişimine ve yorulmak bilmeyen çabalarına rağmen, hâlâ proaktif siber analiz çözümlerinin benimsenmesini hızlandırmaya, saldırılara gerçekleşmeden önce karşılık verebilecek yerel güçler oluşturmaya ihtiyacı var. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre dijital dünyada yavaş savunma politikalarından akıllı saldırı politikalarına geçmek artık bir lüks değil, varoluşsal bir zorunluluk. Küresel çapta saldırıların artmasıyla birlikte Kuveyt’in yapay zekâ ve derin siber analizlere dayalı önleyici ve proaktif modellere ihtiyacı bulunuyor. Kanunları iyileştirmek yeterli değil, bilakis tehditleri istisnai değil, kaçınılmaz olarak ele alan sürdürülebilir bir savunma ortamı inşa edilmeli.

Bu rapordan sonra nereye yönelmeliyiz?

Hackmanac raporu açık ve net bir uyarıda bulunuyor; Arap ve Körfez bölgelerimiz de dahil olmak üzere dünya giderek artan bir dijital açıklık ile karşı karşıya.

Dijital dönüşümdeki dalgalanmalar ışığında, tehditler oluşmadan önce onları tespit edebilecek dijital istihbarat birimleri kurmak, saldırıları engellemek için uzmanlaşmış araştırma merkezleri, bölgesel iş birlikleri kurarak ulusal siber güvenliği güçlendirmek yoluyla “müdahale” politikasından “öngörme” politikasına geçilmesi gerekiyor.

Tehditler artık sadece teknik raporlardaki rakamlardan ibaret değil, çatışma ve nüfuz araçlarına silah seslerinin değil, çalınan verilerin ve felç olmuş altyapının çığlıklarının duyulduğu savaş alanlarına dönüşmüş durumda.

Sadece yüksek elektronik duvarlar inşa etmek yeterli değil, aynı zamanda saldırıları öngörebilen ve savaş mantığının değiştiğini anlayabilen uyanık zihinler inşa etmek de gerekiyor.

Artık “Saldırıya uğrayacak mıyız?” sorusunu değil, “Ne zaman, nasıl saldırıya uğrayacağız ve buna karşılık vermeye hazır mıyız?” sorusunu sormalıyız.

Hackmanac raporu tek bir cümleyle durumu acı ve vurucu bir şekilde özetliyor:

“Sorunun büyüklüğü başlı başına bir sorun haline geldi.”

* Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.