Afganistan, ABD-Hindistan ilişkilerinin merkezinde yer alacak

Hindistan Başbakanı Modi, Yeni Delhi’de Afganistan Devlet Başkanı Gani’yi ağırladı (Getty Images)
Hindistan Başbakanı Modi, Yeni Delhi’de Afganistan Devlet Başkanı Gani’yi ağırladı (Getty Images)
TT

Afganistan, ABD-Hindistan ilişkilerinin merkezinde yer alacak

Hindistan Başbakanı Modi, Yeni Delhi’de Afganistan Devlet Başkanı Gani’yi ağırladı (Getty Images)
Hindistan Başbakanı Modi, Yeni Delhi’de Afganistan Devlet Başkanı Gani’yi ağırladı (Getty Images)

Hint-Amerikan ilişkileri, 2019 yılında çalkantılı bir başlangıca sahne oldu. ABD Başkanı Donald Trump, bu yıl Beyaz Saray’da düzenlediği ilk bakanlar toplantısında Hindistan’ın Afganistan’a yaptığı mali katkılara dair alaycı yorumlarda bulundu. Bu, ABD tarafından Hindistan’ı utandıran ikinci diplomatik hareket oldu. İlkinde Trump, Hindistan'ın 26 Ocak Cumhuriyet Bayramı kutlamalarına şeref konuğu olarak katılması için gönderilen daveti reddetmişti.
ABD Başkanı’nın Hindistan’ın Afganistan’daki çabalarıyla ilgili “tuhaf” tutumu ve alaycı görüşleri Yeni Delhi’yi kızdırdı. Ancak Hint yönetimi, kızgınlığını ifade etme konusunda fevri davranmadı.
Trump daha sonra savaşın yıktığı Afganistan'da Hindistan’ın iş birliğine ihtiyaç duyulmasının ardından Başbakan Narendra Modi ile geçen hafta bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Hindistan tarafı söz konusu görüşmede Afganistan’a dair herhangi bir söylemde bulunmadığı için telefon konuşmasına dair farklı görüşler ortaya atıldı.
Ancak Yeni Delhi son zamanlarda ABD Başkanı’nın yorumlarının ve açıklamalarının yanı sıra ABD’li yetkililerin Afganistan’la ilgili açıklamalarından da endişe duymaya başladı. Hindistan telefon konuşmasıyla ilgili açıklamalarında iki liderin ABD-Hindistan stratejik ortaklığının ilerlemesinden duydukları memnuniyeti ifade ettiklerini ve ilişkileri güçlendirmek için birlikte çalışmayı kararlaştırdıklarını duyurdu.
Beyaz Saray ise söz konusu telefon görüşmesine dair nispeten daha temkinli ve sakin bir açıklama yayınladı. Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“İki lider, 2019 yılında ABD-Hindistan stratejik ortaklığını güçlendirmeyi kararlaştırdı. Hindistan ile ABD arasındaki ticaret açığını azaltma konusunda görüş alışverişinde bulunan liderler, Hint Pasifik Bölgesi’nde güvenlik ve refahın güçlendirilmesinin yanı sıra Afganistan konusunda da iş birliğinin artırılmasında uzlaşıya vardı.”
Trump daha önce yaptığı açıklamalarda birçok kez Hindistan'ın Afganistan'daki savaşa asker göndermesi gerektiğini söyledi. Her ne kadar Hindistan, Afgan güvenlik güçlerine eğitim olanakları sunmuş ve son zamanlarda da bazı helikopterlerle desteklemiş olsa da bu savaşa kendi askerlerini dahil etmekten veya doğrudan çatışmaya girmekten kaçındı. Bu politika, Afgan yönetimindeki seçkinlerin takdir ve güvenini kazandı.
Güvenlik alanında çalışmalar yapan Hintli analist Harsh V. Pant, konuya dair yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“ABD geçmişte Pakistan’ın itirazları nedeniyle Hindistan’ın güvenlik alanındaki rolünü artırmaya çalıştı. Ancak Hindistan, Afganistan’a birlik göndererek yerel halkın düşmanlığını kazanmamalı. Ancak bununla birlikte güvenlik iş birliğinde mali destek, mühimmat tedariki ve askeri eğitim alanlarına katkıda bulunabilir.”
ABD’nin Afganistan’daki asker sayısı 14 binin üzerinde. Buna karşın Trump hâlihazırda 5 binden fazla ABD askerini Afganistan’dan çekmeyi planlıyor. Gazeteci M. Riyad konuya dair şu açıklamalarda bulundu:
“Temmuz ayında yapılacak olan son barış görüşmelerinde bir ivme olması umuduyla 2019'daki başkanlık seçimleri tarihinde değişiklik yapılabilir. Ancak Trump'ın yorumları Afganların kafasını bir kez daha karıştırdı.”
Trump’ın, Hindistan’ın Afganistan’daki çalışmalarıyla ilgili alaycı açıklamalarından bir gün sonra Afganistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Hamdullah Muhib, iki günlük Yeni Delhi ziyareti gerçekleştirdi. Muhib, ziyaret sırasında Hindistan’ın savaş yüzünden yıkıma uğrayan ülkesinin yeniden inşasındaki rolüne övgüde bulundu. Hindistan’ı barış süreciyle ilgili son gelişmeler hakkında bilgilendirmek istediğini ifade eden Muhib şunları söyledi:
“Çok fazla bilgi kirliliği var. Bu yüzden Hindistan'a gelerek barış süreci, ülkedeki son durum ve bölgedeki istikrarı nasıl sürdüreceğimiz konularında bilgilendirmelerde bulundum. Bunlar, 2017 yılı öncesinde artış gösteren rakamlar. Afganistan’daki ABD askerlerinin sayısı Trump göreve başladığından bu yana 8 bin 600'den, 14 bine yükseldi. Dolayısıyla eğer bahsedilen sayıda ABD askeri geri çekilse bile etkisi çok az olacaktır.”
Hint bir yetkili ise Hindistan ve Afganistan’ın görüşmelerde ABD’nin olası geri çekilme hamlesinin etkisini uzun süre tartıştığını ve askeri mühimmat sağlanması da dahil olmak üzere ikili güvenlik iş birliğinin güçlendirilmesini kararlaştırdıklarını aktardı.
İran ise ancak Yeni Delhi’nin Taliban ile iletişim kanallarını açmak istemesi halinde yardım edebileceğini bildirdi. İran’ın Yeni Delhi Büyükelçiliği’nden kaynaklar, İran’ın bu konuda nüfuza sahip olduğunu ve Hindistan’ın bundan yararlanmak istemesi halinde bundan mutluluk duyacaklarını belirtti.
Bu gelişmeler, Yeni Delhi'nin gayrı resmi olarak katıldığı ve Taliban heyetinin de masada olduğu Moskova'daki son toplantıda Taliban’la herhangi bir şekilde iletişim kurmayı reddetmesi ve Afganistan’da Afgan hükümeti liderliğinde bir barış sürecinin başlatılmasını vurgulamasının ardından Hindistan'ın Taliban'a yönelik tutumunun aşamalı olarak değiştiği bir dönemde gerçekleşti.
Hint köşe yazarı Geeta Mohan konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hindistan mevcut Afgan hükümetine verdiği desteğe rağmen doğrudan Taliban’la iletişim kurmaya başlamalı. Bu konuda sessiz kalamaz ve diğer ülkelerin hamlelerini takip edemez. Pakistan, Afganistan’ın yeniden inşasında kilit rol oynama fırsatını kaçırdı. Hindistan bu fırsatı yakalayabilir. İthalat ve ihracat için alternatif bir yol olmasını sağlayabilir ve Pakistan'a bağımlılıklarını azaltabilir. Hindistan bölgede büyük bir oyuncu olmak istiyorsa politikalarını değiştirmeli ve bölgede aktif bir rol üstlenmeli.”
İran, aralık ayında Taliban ile kamuoyuna açık ilk görüşmesini yaptı ve Afgan hükümetinin bu görüşmeden haberi olduğunu iddia etti. Tahran’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı da Afgan hükümetine diyalogun sonuçlarını iletmek üzere Kabil'e gitti. Taliban tarafından yapılan açıklamada iki tarafın Afganistan işgalinden sonraki durumu ele aldığını, İranlıların ülkenin Afgan hükümetinin kontrolü altında olması gerektiği konusunda ısrar ettiklerini iddia edildi.
Taliban’ın Afganistan'da iktidara gelme olasılığıyla ilgili Hindistan'da harekete yönelik artan bir korku var. İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Yeni Delhi’de yaptığı açıklamada gelecekte Taliban’ın rolü olmayan bir Afgan hükümeti düşünmenin imkânsız olduğunu ancak baskın bir rolü olmaması gerektiğini söyledi.
Hem Rusya hem de İran birçok kez Afganistan topraklarındaki yabancı askerlerin geri çekilmesi için çağrıda bulunmuştu. DEAŞ’ın Afganistan'da ortaya çıkmasının Taliban’ı aşan başlıca tehdit olduğu düşünülüyor.
Ancak DEAŞ’ın Taliban üyeleri için yeni bir çatı olduğuna inanan Hindistan, yabancı askerlerin Afganistan'da kalması taraftarı. Taliban'a karşı aynı tutumu benimsemeye de devam ediyor. Bununla birlikte Hindistan şu ana kadar Taliban’la iletişim kurmayı da reddetmiş durumda.
ABD, İran, Çin ve Rusya gibi tüm aktörlerle iletişim kanallarını açan Taliban, aralık ayında Washington ile “önemli” görüşmelerde bulundu. Reuters’ın mahkum değişimine yönelik verdiği habere göre Taliban, özellikle Afgan yetkililerin katılımıyla ilgili olarak olası bir ateşkes anlaşması da dahil olmak üzere “toplantının gündemi konusundaki anlaşmazlığı” gerekçe göstererek Doha görüşmelerini iptal etti.
Güvenlik analistlerine göre Taliban’ın yükselişi göz önüne alındığında Yeni Delhi’nin Kabil’le olan ilişkilerini güçlendirme ve politikasını bu sorunlu ülkeye göre ayarlama zamanı geldi. Hindistan’ın eski istihbarat çalışanlarından Avinash Mohanani, The Economic Times gazetesinde yayınlanan makalesinde “Yeni Delhi öncelikle Taliban'a karşı mevcut düşmanca tutumunu değiştirmeli” ifadelerini kullandı. Taliban'ın beklenen yükselişinin Eşref Gani hükümetinin yanı sıra Afganistan’daki Hint nüfuzu için de bir tehlike olabileceği konusunda uyaran Mohanani, Hindistan’ın Afgan halkındaki iyi imajını koruması gerektiğinin altını çizdi.
ABD'nin Afganistan Barış Özel Temsilcisi Zalmay Halilzad'ın başkanlığında çeşitli kurum ve kuruluş temsilcilerden oluşan bir heyet, 21 Ocak’a kadar sürecek olan ve Hindistan, Çin, Afganistan ve Pakistan'ı kapsayan bir tura başladı. Bu, Özel Temsilci Halilzad’ın geçen yıl göreve başlamasından bu yana Hindistan’a gerçekleştirdiği ilk ziyaret oldu.



ABD, Afrika’da “Ukrayna tarzı” maden anlaşması peşinde

M23 gerillaları, KDC'deki maden yataklarının bulunduğu bölgeleri elinde tutuyor (Reuters)
M23 gerillaları, KDC'deki maden yataklarının bulunduğu bölgeleri elinde tutuyor (Reuters)
TT

ABD, Afrika’da “Ukrayna tarzı” maden anlaşması peşinde

M23 gerillaları, KDC'deki maden yataklarının bulunduğu bölgeleri elinde tutuyor (Reuters)
M23 gerillaları, KDC'deki maden yataklarının bulunduğu bölgeleri elinde tutuyor (Reuters)

ABD, Kongo Demokratik Cumhuriyeti (KDC) ve Ruanda'ya barış ve maden anlaşması için baskı yapıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu Danışmanı Massad Boulos, Reuters’a verdiği röportajda, bölgeye Batılı ülkelerden milyar dolarlık yatırım yapılmasını sağlayacak bir anlaşma istediklerini söylüyor.

Boulos, KDC ve Ruanda’nın iki ay içinde Beyaz Saray’da anlaşma imzalamasını hedeflediklerini belirtiyor.

KDC'de 23 Mart Hareketi (M23) adlı isyancı grup orduyla mücadeleyi sürdürüyor. Ruanda tarafından yönetildiği öne sürülen örgüt, Goma ve Bukavu gibi iki büyük kentle birlikte maden zengini başka bölgeleri de kontrol ediyor. M23 militanlarının çoğu, Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame'nin de kabilesi olan Tutsilerden oluşuyor.

Boulos, iki ülkenin de güvenlik endişelerini giderecek adımları atmasını istediklerini söylüyor. Bu kapsamda Ruanda’nın askerlerini Kongo’dan çekmesi ve M23’e desteğini sonlandırması talep ediliyor. KDC’nin de Ruanda hükümetine karşı savaşan Ruanda’nın Kurtuluşu için Demokratik Güçler (FDLR) örgütüne desteği kesmesi isteniyor.

Trump’ın danışmanı, ilerleme kaydedilip edilmediğinin tespiti için ABD, Katar, Fransa ve Togo’nun yer aldığı bir komite oluşturulduğunu da sözlerine ekliyor.

Boulos, KDC ve Ruanda’nın barış tekliflerinin değerlendirileceğini ve taraflar arasında mutabakata varıldığında maden anlaşmalarının imzalanacağını belirtiyor:

Barış anlaşmasını imzaladığımızda, KDC’yle maden anlaşması da aynı gün tamamlanacak. Ardından Ruanda’yla da farklı ölçekte bir maden anlaşması imzalanacak.

Londra merkezli Financial Times’ın marttaki haberinde, Trump yönetiminin maden anlaşması için KDC lideri Félix Tshisekedi’yle görüşme yaptığı yazılmıştı. ABD’nin, KDC’ye destek karşılığında bakır, kobalt ve uranyum gibi nadir bulunan madenlere erişim istediği aktarılmıştı.

Trump yönetimi, benzer bir anlaşmayı uzun müzakerelerin ardından 30 Nisan’da Ukrayna’yla da imzalamıştı. Anlaşma uyarınca ABD, bugüne kadarki askeri ve finansal desteği karşılığında, Ukrayna’nın nadir toprak elementlerine ve doğal kaynaklarına erişebilecek.

Independent Türkçe, Reuters, FT