‘Genel grev, Tunus’u felç etti’

Eski Bakan Halil el-Zaviya
Eski Bakan Halil el-Zaviya
TT

‘Genel grev, Tunus’u felç etti’

Eski Bakan Halil el-Zaviya
Eski Bakan Halil el-Zaviya

Tunus’un eski Sosyal İşler Bakanı ve muhalefetteki Demokratik Forum Partisi Genel Başkanı Halil el-Zaviya, Sendikalar Birliği Genel Sekreteri Nureddin el-Tabubi ile gerçekleştirdiği görüşmenin ardından sendikaların yürüttüğünü genel grev sebebiyle yeni bir ‘Kara Perşembe’den kaçınmak için başlatılan mevcut tüm arabuluculuk ve müzakere faaliyetlerinin başarısız olduğunu açıkladı.
Durumun, 26 Ocak 1976 yılında sendikalar tarafından düzenlenen ve göstericiler ile ordu arasında şiddetli çatışmalara neden olan genel greve benzer olacağına dair endişelerini dile getiren el-Zaviya, o dönemde yaklaşık bin kişinin öldüğünü ve yaralandığını, bir ay boyunca da sokağa çıkma yasağı uygulandığını hatırlattı.
Genel grevden kaçınma fırsatlarına ilişkin ise Nureddin el-Tabubi, Başbakan Yusuf Şahid, Nahda Hareketi lideri Raşid el-Gannuşi de dahil olmak üzere birçok politikacı, sendika üyesi ve hükümet yetkilisi tarafından sağlanan önceki güvencelere rağmen muhalif lider Halil el-Zaviya'nın belirttiğine göre çeşitli taraflar, kendisine, ‘maaşlardaki artış oranları ve vakitleri konusundaki öneriler başta olmak üzere sendikalar ve hükümet arasında anlaşmazlık noktalarının’ çok fazla olduğunu bildirdi.
Daha önce Doktorlar Sendikası’na başkanlık eden ve 8 yıl önce eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin bin Ali rejiminin devrilmesi için göstericilere önderlik yapan Halil el-Zaviya, 1978 yılından bu yana ülke tarihindeki (kamu ve özel sektörde 2 milyondan fazla çalışanı içeren) ilk genel grev nedeniyle Tunus’un karşısındaki tehlikelere dair uyarıda bulundu.
Toplu taşıma araçlarının bozulmasıyla grev, bugün birçok Tunuslu ve yabancı özel şirketteki çalışmaları da etkiledi. Aynı şekilde Arap ve uluslararası yatırım fırsatlarının yanı sıra finans ve iş ortamının da grevden olumsuz yönde etkileneceği belirtildi.
Öte yandan Halil el-Zaviya, Cumhurbaşkanı Beci Kaid el-Sibsi tarafından yapılan arabuluculuğa, Sendikalar Birliği Genel Sekreteri Nureddin el-Tabubi, Nahda Hareketi Genel Başkanı Raşid el-Gannuşi ve Tunus Projesi Hareketi Başkanı Muhsin Merzuk ile genel grevden kaçınmak üzere yapılan maraton görüşmelerine de değindi. Yetkilinin belirttiğine göre, genel olarak herkesin grev maliyetinin finansal, ekonomik ve politik olarak yüksel olacağına ikna olmasına rağmen Sendikalar Birliği Genel Sekreteri el-Tabubi, istişare ve diyalogların somut sonuçlar üretmediğini bildirdi. Halil el-Zaviya, sendika merkezinin, genel grev kararından çekilmeyeceğini, aksine durumu daha da tırmandırmaya çalışacağını vurgulayarak, yerel ve bölgesel sendikaların, eğitim sendika kadrolarının ve fosfat gibi bazı diğer sektörlerin, hükümete ve aynı zamanda Tunus Genel Çalışma Liderliği’ne baskı yaptığını söyledi. Genel Başkan, sendikaların eksik olduğunu düşündükleri kararları kabul etmeyeceklerine de dikkati çekti. El-Zaviya, ayrıca hükümetin, Avrupalı ve uluslararası ortakları, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ile finansal ve politik taahhütleri sürdürme seçeneğine, devlet bütçesindeki toplam harcamaların 2019 yılı için yüzde 16’yı aşan maaş ölçeğine bağlı olduğunu belirtti.
Genel Sendikalar ve Sol Partiler Federasyonu uzmanları, hükümeti Uluslararası Para Fonu’nun diktelerine boyun eğmekle eleştirerek, zengin ve çalışanların fedakarlıklarını paylaşma çağrısı yaptı. Ancak Başbakan Yusuf Şahid, Maliye Bakanı Rıza Şalgum ve hükümetteki ekonomi danışmanları, Tunus’un Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası’na karşı isyanının, 10 milyar Tunus dinarına (yaklaşık 3 milyar 500 milyon dolar) mal olacağını vurguladı. Aynı şekilde eski borçların bir kısmının da derhal ödenmesi gerektiği belirtildi.



Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Hasm Hareketi'nin terör planının Kahire ile Ankara arasındaki ilişkiler üzerinde nasıl bir etkisi olacak?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi G20 Zirvesi çerçevesinde bir araya geldi. (Arşiv - Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Mısırlı uzmanlar, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Hasm Hareketi’nin terör planını Türkiye'deki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) unsurlarıyla ilişkilendiren açıklamasının iki ülke arasındaki ilişkiler üzerindeki etkisini küçümsedi. Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan yetkililer, Kahire ve Ankara'nın şu anda iki ülke arasındaki anlaşmazlığın merkezinde yer alan Müslüman Kardeşler meselesini bir kenara bırakarak ‘daha derin’ stratejik konulara odaklandığını vurguladı.

Mısır İçişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Müslüman Kardeşler'e bağlı Hasm Hareketi’ne ait bir sığınağa baskın düzenlendiğini duyurdu. Açıklamaya göre, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçan askeri kanadı Hasm Hareketi’nin liderlerinin faaliyetlerini yeniden canlandırmak ve ülkedeki güvenlik ve ekonomik tesisleri hedef alan düşmanca operasyonlar düzenlemek için hazırlık ve planlama yaptıkları yönünde bilgi alındı.

Açıklamada, “Hasm Hareketi, ileri askeri eğitim aldığı bir sınır ülkesine kaçan unsurlarından birini, söz konusu planı gerçekleştirmek üzere ülkeye yasadışı yollardan sızmaya zorlayarak operasyonlarını planladı” denildi.

Komşu ülkenin adını açıklamayan bakanlık, hareketin ‘birçok sosyal medya sitesinde dolaşıma sokulan, komşu bir ülkedeki çöllük alanda elemanlarına eğitim verdiğini ve ülkede terör operasyonları gerçekleştirme sözü verdiğini içeren bir video hazırladığını’ bildirdi.

Açıklamada Türkiye'ye atıfta bulunulması, özellikle de Mısırlı yetkililerin terör örgütü olarak sınıflandırdığı Müslüman Kardeşler'in iki ülke arasında yaklaşık on yıldır süren soğukluğa neden olduğu düşünüldüğünde, Kahire ile Ankara arasındaki ilişkilerin güçlenme hızına etkisi konusunda soru işaretleri yarattı.

Ulusal güvenlik ve uluslararası ilişkiler danışmanı Tümgeneral Muhammed Abdulvahid, Mısır İçişleri Bakanlığı’nın açıklamasında Türkiye'ye yapılan atfın iki ülke arasındaki ilişkileri etkilemeyeceğini söyledi. Abdulvahid, “Türkiye'den bahsedilmesi, Müslüman Kardeşler'in Türkiye'ye kaçtığı gerçeğinin kabul edilmesi bağlamında tesadüfi bir durumdu” dedi.

Abdulvahid, Türkiye ile ilişkilerin ‘pek çok alanda çok iyi ve güçlü olduğunu ve Müslüman Kardeşler dosyasının artık etkili olmadığını’ belirtti. Abdulvahid, Mısır'ın ‘hareketin kaçak unsurlarının’ iadesine yönelik taleplerine işaret ederek şöyle dedi: “Açıklamada Türkiye'den bahsedilmesi iade sürecinin tamamlanması için bir tür baskı olabilir.”

İki ülke arasındaki normalleşme, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi’nin Katar'da düzenlenen 2022 FIFA Dünya Kupası'nın açılışında el sıkışmalarından bu yana hız kazandı. Erdoğan'ın Şubat 2024'te Kahire'ye yaptığı ziyaretle zirveye ulaşan yakınlaşmayı, Sisi'nin aynı yılın eylül ayında Ankara'ya yaptığı ziyaret izledi ve iki ülke arasında ‘yeni bir iş birliği dönemi’ başladı.

Demokrasi Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yardımcısı ve bölgesel ilişkiler araştırmacısı Kerem Said'e göre “Müslüman Kardeşler dosyası artık Mısır-Türkiye ilişkilerinde acil bir mesele değil. İki ülke arasındaki ilişkiler Kahire ile Ankara'nın çıkarlarına hizmet eden daha büyük ve daha derin stratejik meseleler tarafından yönetiliyor.”

Şarku’l Avsat'a konuşan Said, “Mısır ve Türkiye arasında Müslüman Kardeşler dosyası konusunda ilan edilmemiş bir koordinasyon var. Zira Kahire bazı hükümlülerin iadesini talep ediyor, bu da Kahire ve Ankara arasındaki anlaşmalara göre belirli prosedürlerin tamamlanmasını gerektiriyor” ifadelerini kullandı.

Said sözlerini şöyle sürdürdü: “İçişleri Bakanlığı'nın açıklaması ve Hasm Hareketi’ne yapılan atıf, Mısır ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir meydan okuma içermiyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesi şu anda Libya'daki durum, Akdeniz gaz dosyasının çözümü ve diğer bazı konular gibi daha önemli dosyalarla bağlantılı.”

Mısırlı akademisyen ve uluslararası ilişkiler araştırmacısı Beşir Abdulfettah da İçişleri Bakanlığı'nın açıklamasında Hasm Hareketi'nin terör planının Türkiye'deki Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasının ‘Kahire ile Ankara arasındaki ikili ilişkilerin gidişatını etkilemeyeceği’ görüşünde.

Şarku’l Avsat'a konuşan Abdulfettah, ‘Mısır ve Türkiye'nin Müslüman Kardeşler dosyasındaki herhangi bir çatışmanın iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişimini etkilemesine izin vermeme konusunda anlaştıklarını’ söyledi ve ‘Müslüman Kardeşler dosyasının diğer dosyaların önüne geçtiği bir dönemde ilişkilerin merkezinde yer aldığını ve anlaşmazlık nedeni olduğunu’ belirtti.

Abdulfettah, “Müslüman Kardeşler dosyasının yerine stratejik ve ekonomik dosyalar konuldu ve bu da Mısır ve Türkiye'nin ikili ilişkileri güçlendirmede ilerleme kaydetmesini sağladı. Ankara, Mısır'ın Hasm Hareketi’ne karşı attığı adımları anlıyor ve destekliyor. Türkiye, Mısır tarafıyla stratejik çıkarlara değer veriyor” şeklinde konuştu.

Mısır-Türkiye ilişkileri, Ankara'nın 30 Haziran 2013'teki gösterilerin ardından yasaklı Müslüman Kardeşler'e verdiği destek nedeniyle on yıldır süren kopukluk ve gerginliğin ardından giderek normalleşme eğilimine girdi.

Mart 2021'de Ankara, Mısır ile diplomatik temasların yeniden başladığını duyurdu. Türk makamları daha sonra Müslüman Kardeşler yanlısı üç kanaldan (Mekameleen, Vatan ve eş-Şark) ‘Mısır'a karşı kışkırtıcı programlarını durdurmalarını ya da Türkiye topraklarından yayınlarını kalıcı olarak durdurmalarını’ talep etti.

Mısır eski Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi Reha Ahmed Hasan, Mısır İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'ye yaptığı atfın ‘Ankara-Kahire ilişkilerini etkilemeyeceğini’ söyledi. Hasan Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “Ankara, Kahire ile ilişkilerine önem veriyor ve şu anda komşu ülkelerle sıfır sorun politikası izliyor” dedi. Hasan, İçişleri Bakanlığı açıklamasında Hasm Hareketi’nin Türkiye'ye kaçan Müslüman Kardeşler unsurlarıyla bağlantısına atıfta bulunulmasını ‘örgüt unsurlarının 2013 yılında Türkiye'ye kaçtığı gerçeğini kabul ettiği ve Ankara'ya yönelik herhangi bir suçlama içermediği’ değerlendirmesinde bulundu.