Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiği suçlamalarına ilk kez yanıt veriyor.

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
TT

Amr Musa: Arap dünyasının yarısı isyan ediyor

Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia röportajı sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında bahar olmadığını, şiddetli ve sert bir kış olduğunu düşünen Amr Musa, bununla birlikte bazı tarafların Arap Baharı devrimleri hakkında birer komplo oldukları nitelendirmesini reddederek, “Yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi” ifadelerini kullandı.
Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa, Independent Arabia ile yaptığı özel röportajının bu son bölümünde, Sykes-Picot döneminin sona erdiğini, bir daha tekrarlanamayacağını ve Sudan vatandaşlarının dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazır olduğunu söyledi. Arap dünyasının Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul eden Musa, Suudi Arabistan deneyiminin -öncekilerden farklı yeni bir görünüm ve yönün ortaya çıkmasıyla birlikte- iyi bir deneyim olduğunu ve tüm Körfez bölgesinde etkili olacağını belirtti.
Musa, Arap Birliği Genel Sekreteri olarak görev yaptığı sırada, NATO’nun Libya’yı vurmasına yardım ettiğine dair suçlamalarına ilk kez yanıt verdi ve kendisi hakkında bu iftirayı atanlar ile ilgili olarak, “Arap dünyasını, Arap Birliği'ni veya beni dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla kırmak isteyen insanlar var” ifadesini kullandı. Ayrıca Musa, Kaddafi’nin neden kendisinden Arap Dışişleri Bakanı olmasını istediğini ve Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısının sırrının ne olduğunu açıkladı.
Yeni Ortadoğu
Yeni Ortadoğu projesi, Arap Baharı Devrimlerinin bir sonucu olarak birçok Arap ülkesinin başkanlarının değişmesine rağmen hala devam ediyor mu?

-Bunu zaten yaptılar, ancak uygulamanın çok zor olduğunu gördüler. Sykes-Picot dönemi ve ‘oturup bir harita çizerek kendi gizli emellerine göre bölgeyi taksim etme’ meselesi sona erdi. Şimdi hiçbir şey gizli değil ve başarmayı düşündüğünüz şeyden dakikalar sonra bütün dünya haberdar oluyor. Mesela sabah uyandığım anda Mısır'ın yarısını, Tunus'un yarısını, Fas'ın yarısını veya başka bir Arap ülkesinin yarısını yerinde bulamamam mümkün değildir. Bu boş bir konuşma. Bu gerçekleşirse, uzun sürmeyecek ve ciddi rahatsızlıklara yol açacaktır.
Fakat Sudan gibi bazı Arap ülkelerinin bölünmesi gerçekleşti?
-Evet, bu oldu fakat koşullar farklıydı. Mesela yaşanan tüm acılara rağmen Irak bölünmedi, Iraklılar bunu reddetti. Sudan vatandaşları dış güçlerden daha fazla bölünmeye hazırdı.

  • “Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.”

Mübarek, Kaddafi, Ebu Mazen ve Salih ile (Amr Musa Arşivi)

Peki, yeni Ortadoğu projesi halihazırda hangi temel üzerinde uygulanmaktadır?
-En önemli ve en tehlikeli olan şey, bazı süper güçlerin politikalarını, bazı bölgesel politikaların cesaretini ve Arap politikalarının zayıflığını perdeleyen belirsizliktir. Bütün Ortadoğu’yu değiştirme sürecinin derinliği ne kadar?
Aynı zamanda bu değişim, radikalizm ve onunla yüzleşme meselesi ile ilgili. Bunun içine bazı süper güçlerin bölgedeki bazı silahlı örgütlere yönelik bilinen tutumunun yanı sıra, Türkiye ve İran’ın terörizm konusundaki politikası da giriyor.
Arap dünyasının, Türkiye, İran ve Katar rolü ile Müslüman Kardeşler dosyası gibi yeni Ortadoğu projesini uygulamaya yardımcı olan birçok veri sağladığını kabul etmez misiniz?
-Bunda şüphe yok. Arap dünyasının yarısı isyan ediyor, diğer yarısı ise devrimlere karşı isyan ediyor. Bazıları alenen çalışıyor, bazıları ise gizlice. Bazıları siyaset ile bazıları da paranın gücüyle çalışıyor. Bazıları din üzerinden etki yaratarak, bazıları ise tam aksi. Arap dünyasında çok büyük bir problemimiz var. Bunu, Arapların Yemen, Suriye ve Libya gibi bir dizi dosyaya karşı olan tutumlarındaki çatışmalarda görüyoruz.
Kaddafi'nin Suudi Arabistan'ı bölmek için planları olduğu söyleniyor. Bu konu hakkındaki yorumunuz nedir?
-Evet, Kaddafi'nin Suudi Arabistan ile ilgili bir tür nefreti ve memnuniyetsizliği vardı. Katar zirvesinin bir uzlaşı ile neticelenmesine rağmen Suudi Arabistan'a karşı aynı duyguyu hisseden herhangi bir Arap veya Arap olmayan güç, Kaddafi ile müttefik oldu.
Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor.


Amr Musa ve Muammer Kaddafi  (Amr Musa Arşivi)

Arap Birliği ve Libya'ya saldırma kararı
Genel Sekreter olarak görev yaptığınız süre boyunca Arap Birliği'nin Kaddafi'nin düşüşünden önce Libya'yı savunmakta kayıtsız kaldığınız ve bilakis NATO kuvvetlerinin Libya'ya müdahalesinden sorumlu olduğunuz yazıldı. Bunun hakkında neler söyleyebilirsiniz?

- Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var. Bu konuyu ayrıntılı olarak açıklayacağım. Gerçekleri görmezden gelen tartışmalara girmeyeceğim. Bu konuda Güvenlik Konseyi kayıtlarına ve Libya açıklamalarına dikkatleri çekmek yeterlidir. Devrim zamanında Libya Kaddafi'ye karşıydı ve resmi talepler söz konusuydu. 2012’de cumhurbaşkanlığına aday olduğumda bu konuyu gündeme getirdim. Bu, seçim kampanyası sırasında Müslüman Kardeşler'in karşı propagandasının bir parçasıydı. O zaman basitçe şunu soralım: NATO’nun Arap Birliği’nden Libya’ya karşı bir saldırı gerçekleştirilmesi veya böyle bir saldırının reddedilmesi gibi bir şeyi talep etmesi beklenir mi? Arap Birliği bu kadar güçlü olsaydı 60 yıldan fazla bir süre çözmeye çalıştığı Filistin meselesini çözerdi, fakat bunu yapamadı. Arap Birliği'nin kararı bireysel bir karar değil, üye devletlerin kararıdır. Arap Birliği, Mısır dahil 22 ülkeyi kapsamaktadır. Arap Birliği bu konuda kesin bir karar vermemesine rağmen Libya'daki hava saldırısına katkıda bulunan Arap ülkeleri var.


Arap Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır eski Dışişleri Bakanı Amr Musa Independent Arabia’ya verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Salah Reşidi)

Arap Baharı mı yoksa sert bir kış mı?
Üzerinden geçen 8 yılın ardından Arap Baharı devrimlerinin aslında ne bahar ne de Arap olmadığı söylenebilir mi?

-Elbette bahar değildi, fırtınalı bir kıştı. Soğuk ve acımasız bir Arap kışıydı. Bahar kelimesinin ironik olduğu söylenebilir, ama devrimin Arap devrimi olduğu açık. Bu, sert ve soğuk bir Arap kışıydı. Bir grup gencin ya da grubun protestolar, isyanlar ve devrimler gerçekleştirdiği için değil, bilakis pek çok çevre tarafından kendi çıkarları doğrultusunda sömürüldüğü için böyle denebilir. İktidarı elde etmek üzere kaosu yaydılar. Bunlar arasında birtakım dış güçler de bulunuyor. Yaratıcı kaos teorisinin müessisleri, yıllar önce dünyayı değiştirmek amacıyla bunu açıkça ilan ettiler. Bunun için komplo teriminin kullanılmasını reddediyorum. Çünkü komplonun ayrıntıları gizlice dokunur. Fakat yaratıcı kaos teorisinin sahipleri bunu açıkladılar, gizlemediler. Bilakis, patlak vermeden önce yıllarca gözler önündeydi. Birçoğumuz bu değişimi bekledik, fakat değişim aşamasına geçemedik. Bunun en açık örneğinin ABD olduğunu düşünüyorum. Nitekim değişiyor ve kendisi ile birlikte dünyayı da değiştirmeye çalışıyor.

  • “Dolandırıcılık ve sahtekarlık yoluyla Arap dünyasını, Arap Birliği'ni ya da beni şahsen kırmak isteyen kimseler var.”

Amr Musa ile Bahreyn Veliaht Prensi Selman bin Hamad Al Halife (Amr Musa Arşivi)

Suudi Arabistan ve tüm Körfez bölgesi bir Arap devrimi baharının eşiğinde miydi?
-Hayır, değildi. Ancak şu anda birden fazla yerde olduğu gibi Arap ruhunda devam eden baskı, Körfez ülkeleri de dahil olmak üzere herhangi bir Arap ülkesinin çıkarına değil. Yeni bir görünüm ve öncekilerden farklı yönlerin ortaya çıkmasıyla birlikte Suudi deneyimine atıfta bulunmak önemlidir. Hem kadının rolü hem de toplum, hayat ve ekonomi yönetimi gibi ekonomik ve sosyal açıdan çeşitli değişimler gerçekleştirmeye yönelik girişimlerde bulundular. Ayrıca Suudi toplumun büyük bir bölümünü temsil eden gençlerin rolünü harekete geçirmeye çalıştılar. Açıkçası bu, iyi bir deneyimdir ve tüm Körfez bölgesinde bir etkisi olacak gibi görünüyor.


Jimmy Carter, Amr Musa ve Butros Butros-Gali, eski Finlandiya Başbakanı ile birlikte (Amr Musa Arşivi)

Pompeo’nun mektuplarının gizemi
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Kahire'deki son açıklamalarını nasıl okuyorsunuz?

-ABD’nin bölgeye yönelik politikasının nereye varacağını merak ettiğimizi inkar etmemiz gerekiyor. Bu açıklamalar, bu eğilimi okumak için altın bir fırsattı. Pompeo, bazıları belirsiz, bazıları ise net olan birtakım mesajlar verdi. Mesela, “ABD bölgeden çekilmedi ve var olmaya devam edecek” dedi. ABD'nin radikalizme karşı olduğu ve bununla yüzleşeceği, politik uzmanlar tarafından biliniyor. Bu açık bir hedef. Bununla birlikte ABD, Filistin meselesini önemsemiyor ve görmezden geliyor.
Herkes bu konuyla başa çıkmak için geri dönmek zorunda kalacak. ABD politikasının önemli bir rol oynadığını ve bölgedeki gerçek sorunlar karşısında ihtiyatlı olmak üzerine söylenenleri dikkate almak da önemlidir. ABD ile kötü bir ilişki kurmanın kimsenin yararına olmadığını hala söylüyorum. Ancak, Amerikalılarla olan ilişkilerimizde stratejik çıkarlarımızı koruduğumuz bir tutumu benimsememiz gerekiyor.
Sizi Trump'ın Arap bölgesine yönelik politikasının karşısında konumlandıran şey nedir?
- Ne anlamda, yeni bir Ortadoğu mu? Amerikan çıkarları doğrultusunda yeni ittifaklar yaratmak mı? Arap NATO’su ne anlama geliyor? Polonya’daki zirve ne anlama geliyor? Kimin zirvesi? Neden? Askeri bir ittifak mı? Sonuç olarak sorular, cevaplardan çok daha fazla.
Terörizm devam ediyor
Terörizmin yakında biteceğini düşünüyor musunuz?

-Dünya üzerindeki terörün bir nihayeti olmayacak ve teröristlerin sonu gelmeyecek. Çünkü teröre yönelik akan sürekli bir fon var. Çok fazla uyuyan terör hücreleri var. Küresel ve bölgesel politikaların neticeleri daha fazla hayal kırıklığı, öfke ve şiddete yol açıyor. Böyle bir iklimde radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Şu an sessiz olan biri, zamanı gelince ortaya çıkacak ve silahı omzuna alacaktır. Çünkü zemin buna müsait. Öfke ve hayal kırıklığına neden olan bir deniz olduğu sürece ve koruma ve fon mevcut olduğu sürece radikalizm var olacak ve bitmeyecek. Bu sadece Arap ülkelerine bağlı değil. Radikalizm yanlısı örgütlerin rolleri ve eğilimleriyle ilgili küresel politikalar var.
Uzun yıllardır vazgeçilmez olan bölgesel bir Arap ittifakı olarak Avrupa-Akdeniz ortaklığı hakkında ilk kez siz konuştunuz. Bu ortaklık şimdi nereye gidiyor?
-Bu ortaklığın başarısı için ciddiyetle çalışmak çok önemlidir. Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi iktidara geldiği sıra yaptığı açılış konuşmasında, bu bölgesel ufka ve önemine değindi. Mısır'ın bir Arap ve Afrika ülkesi olduğunu ve ayrıca Akdeniz ülkeleriyle yakın bağları olduğunu söyledi. Bu, Müslüman Kardeşler'in çöküşünden sonra modern Mısır için çok güçlü bir resmi başlangıçtı. Avrupa-Akdeniz siyaseti önemli ve gerekli bir politika. Ortadoğu hakkında konuştuğumuzda bir karadan ve sudan bahsediyoruz: Avrupa ve Arap dünyasının ortasında olan Akdeniz. Bu, Avrupa-Akdeniz ortaklığı konusuna çok önemli bir boyut kazandırıyor. Mısır, Fransa ile ortaklaşa bir şekilde 1993’te gerçekleştirilen Akdeniz Forumu’na ilk çağrı yapan ülkedir. Bunu, 1995 yılında yapılan Barselona Sözleşmesi izledi. Sonrasında ise Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy tarafından Akdeniz Ülkeleri Birliği girişiminde bulunuldu. Fakat bu çabaların karşısına birtakım engeller çıktı. Güney Akdeniz'de (Arap Baharı) büyük bir rahatsızlık yaşandı. Avrupa'da birtakım sorunlar (AB siyasi ve ekonomik krizleri) ortaya çıktı. Aynı şekilde Yunanistan'da ve diğer yerlerde de benzeri durumlar yaşandı. Böylece Avrupa-Akdeniz Arap ortaklığına olan ilgi azaldı.


Amr Musa, şahsi anılarından oluşan kitabının ilk cildinin imza töreni sırasında (Amr Musa Arşivi)

Ümmü Gülsüm’ün şarkısının sırrı
Yakında yayınlanacak kişisel anılarınızın ikinci cildinin genel bir özetinden ve ilk kez anlatılacak bir hikayeden bahseder misiniz?

-Anılarımın ikinci cildi, 2001 ve 2011 yılları arasındaki 10 yıl boyunca Arap Devletleri Birliği Genel Sekreterliği görevini üstlendiğim süreyi kapsayacak. Bu dönem,  Arap Birliği ve gelişimi hakkında birçok ayrıntı içeren zengin dönem.
İlk kez anlatacağım bir hikaye olarak şunu söyleyebilirim:  Libya’nın ilk kez başkanlık yaptığı 2009 yılı Arap zirvesi öncesinde, Arap Birliği Sekreteri olarak Sirte'ye gittim. Kaddafi’nin elinde pek çok talebinin bulunduğu bir liste vardı.  Bana, “Şimdi Araplara başkanlık edeceğim ve sen de Arapların Dışişleri Bakanı olacaksın” dedi. Ben de ona “Sayın Başkan, işler böyle yürümüyor” dedim. Bana, “Ben başkan değilim, ben komutanım” diyerek cevap verdi. Ben de ona, “Fakat Sayın Komutan, yönetiminiz Arap Birliği için gerekli ödemeyi yapmadı” dedim. Yardımcılarından birini çağırdı ve ona Libya’nın ödemesi gereken meblağ için imzalayacağı bir kağıt istedi. Kalem yeşil renkliydi. Ödeme yapılmadı. Birkaç gün sonra Arap zirvesine ilişkin son düzenlemeler için tekrar Libya'yı ziyaret ettim. Kaddafi’nin toplantısının bitirmesini beklediğim sırada onun yardımcılarından birinin Ümmü Gülsüm’ün ‘Gözyaşlarını isyan etmiş görüyorum’ şarkısını mırıldanması beni şaşırttı. İsmi Beşir’di. Ondan, komutanına ‘ödemelerini isyan etmiş görüyorum’ demesini istedim. Onunla buluştuktan sonra, bana gizlice “Ben, ödeme yapma konusunda isyancı mıyım?” diye sordu ve güldü. Bende ona, “Evet ve üç yıl üst üste” dedim. Akdeniz işbirliği politikası konusundaki ısrarımı aldıktan ve cevap verdikten sonra Arap Birliği'ne olan borçları için 23 milyon dolarlık kişisel bir çek verdi.
Arap Birliği bütçesi ile ilgili olarak zaman zaman finansal sıkıntıların söz konusu olduğu hakkında konuşmalar yapılmasının sebebi nedir?
-Çünkü bir Arap devleti Arap Birliği’nin politikalarından memnun olmadığı takdirde ödemeyi yapmıyor! Bazen doğrudan onlara gider ve parayı ödemelerini isterdim. Ayrıca bütçede bir artış istiyordum. Arap ülkeleri ile aramdaki güvenin arttığını söyleyebilirim. Yaklaşık 30 milyon dolar olan bütçe, neredeyse iki katına çıktı. Küçük, fakir ülkeler bile az da olsa, fakat devamlı bir şekilde ödeme yapıyorlardı. Bu durum Arap Birliği’nin ciddiyetini ve öneminin arttığını gösteriyor.
Arap Birliği şu anda nereye doğru gidiyor?
-Arap dünyasındaki büyük bölünmelerden ve birçok Arap ülkesinin yaşadığı zayıflık durumlarından söz ettiğimiz bir zamanda, Arap Birliği’nin performansının göz ardı edilmesi düşünülemez. Arap dünyasındaki zayıflık, Arap Birliği’nin herhangi bir müdahalede bulunmasını çok zorlaştırdı. Özellikle bu meselelerin büyük bölgesel ve uluslararası güçleri ilgilendirmesi, durumu daha da zorlaştırdı. Bölgedeki stratejik durum ve gelişme, yeni bir Arap ve bölgesel sistem gerektiriyor.


Amr Musa, eski Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi ile birlikte (Amr Musa Arşivi)


Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
TT

Halep Valisi Azzam el-Garib: Kürtler ve Şeyh Maksud mahallesi sakinleri ile ilişkilerimiz iyi, devletin egemenliğine geri dönecekler

Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)
Halep Valisi Azzam el-Garib (Al Majalla)

Abbas Şerife

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı röportajda Halep Valisi Azzam el-Garib, ‘Kürtlerle ilişkilerin olumlu olduğunu ve bu ilişkilerin köklü bir arada yaşama temeline dayandığını’ söyledi. Vali Garib, 10 Mart'ta Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile yapılan anlaşmanın Halep'teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsadığını ve ‘bu mahallelerin tamamen devletin egemenliğine geri dönmesinin ve Halep Şehir Konseyi'nin yönetimi altında hizmetlerin yeniden sağlanmasının öngörüldüğünü belirtti.

Şehrin DEAŞ’a bağlı hücreler de dahil olmak üzere ‘karmaşık güvenlik sorunları’ ile karşı karşıya olduğunu belirten Vali Garib, güvenlik güçlerinin ‘Hayderiya, el-Halk ve es-Safira mahallelerinde terörist faaliyetlere karışan kişileri yakalamak amacıyla özel operasyonlar düzenlediğini’ açıkladı. Suriye'nin ikinci büyük şehri olan Halep'te silahların kontrol altına alınamamasının büyük bir sorun olduğunu ve gönüllü silah teslim programları aracılığıyla yasadışı silahları topladıklarını ifade eden Vali Garib, yetkililerin güvenliği artırmak için 2 bin güvenlik kamerasının kurulması çalışmasına başladığını belirtti. Vali Garib, istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacağını söyledi.

Türkiye'nin Halep'in istikrarında ‘merkezi’ bir rol oynadığını ve ‘stratejik bir ortak’ olduğunu vurgulayan Vali Garib, “Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu düşünmüyorum” diye devam etti.

İşte Halep Valisi Azzam el-Garib ile gerçekleştirilen röportajın tam metni:

*Bu geçiş döneminde özellikle Halep rejim ordusu tarafından savaş ve yıkımdan çok fazla zarar gördüğünden karşılaştığınız zorluklar neler? Birkaç gün önce başlatılan “Senin için ey Halep” girişimi ne anlama geliyor?

Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklara rağmen Halep, güvenlik istikrarını güçlendirme, idari performansı iyileştirme, enerji krizlerini çözme ve devlet kurumlarını yeniden kurma ve kamu hayatının düzenini sağlama konusunda ulusal uzlaşıları uygulama çabalarını sürdürüyor.

Birkaç gün önce, ‘Senin için ey Halep’ adlı bir girişim başlattık. Bu girişim altyapıyı iyileştirmek, güvenlik durumunu düzeltmek, parkları ve sokakları güzelleştirmek, sağlık ve eğitim hizmetlerini iyileştirmek ve yerinden edilmiş kişilerin geri dönüşünü hızlandırmak amacıyla valiliğin desteğiyle başlatılan bir sivil girişimdir.

İstikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla Halep’in 5-10 yıl içinde ekonomik başkent olarak eski konumunu geri kazanacak.

*Halep vilayetinin karşı karşıya olduğu en önemli güvenlik sorunları nelerdir? Özellikle güvenlik, kalkınmanın iyileştirilmesi ve yatırımcıların çekilmesi için en önemli faktör olduğu bilindiği üzere, güvenlik istikrarını sağlamak için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Halep, Beşşar Esed rejiminin düşüşünden sonra karmaşık güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. Ancak, özellikle SDG ile yapılan ve Şeyh Maksud ve Eşrefiye mahallelerini kapsayan anlaşmanın ardından, güvenlik tehditlerinde önemli bir azalma görüldü. Bununla birlikte, başta aşağıdakiler olmak üzere birçok sorun halen devam ediyor:

1- DEAŞ’a bağlı hücreler: Güvenlik güçlerinin Hayderiya, Helek ve Safira mahallelerinde gerçekleştirdiği operasyonlar sonucunda terör faaliyetlerine karışan unsurlar yakalandı.

2- Eski rejimin kalıntıları: Güvenlik operasyonları kapsamında ihlallere karışan kaçak kişilerle sert bir şekilde mücadele edilirken, geçiş dönemi adalet komisyonları da faaliyete geçirildi.

3- Kaçak silahlar: Gönüllü teslim programları aracılığıyla yasadışı silahların toplanması.

4- Daha fazla istikrar sağlamak için, güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılması, birleşik yerel güçlerin eğitilmesi ve toplumsal diyalog ve girişimler yoluyla güvenin güçlendirilmesi.

5- Senin için ey Halep Girişimi kapsamında güvenlik kameraları yerleştirmek üzere ‘Güvenliğimiz Geleceğimiz’ projesi başlatıldı. Fiber optik kabloların döşenmesinin yüzde 80'ini tamamladık ve ikinci aşamada güvenliği artırmak için 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin kamera kurmayı hedefleniyor.

df
Başkent Şam'ın Duveylia bölgesindeki Mar İlyas Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının yol açtığı hasar ve kan, 22 Haziran 2025 (AFP)

*Halep, ulusal üretime büyük katkı sağlayan Suriye'nin ekonomik başkenti olduğu biliniyor. Yerel ekonomiyi canlandırmak ve yatırımı teşvik etmek için ne gibi planlarınız var? Halep yeniden Suriye’nin ekonomik başkenti olacak mı?

Halep muazzam bir ekonomik potansiyele sahip. Ancak önceki rejimin mirası olan kurumsal gevşeklik, idari yolsuzluk, verimsizlik ve dengesiz vergi sistemi gibi sorunlarla boğuşuyor. Planımız şunları içeriyor:

İlk olarak, vergi sistemini reform etmek ve büyümeyi teşvik etmek için hükümetle koordinasyon içinde vergileri yeniden düzenlenmesi.

İkincisi, geleneksel sektörlerin canlandırılması ve Şeyh Neccar gibi sanayi bölgelerinin yeniden yapılandırılması, vergi kolaylıkları ve enerji desteği sağlanması. Ayrıca Halep’teki turizm sektörünü destekleyecek çeşitli atölye çalışmaları düzenledik.

Senin için ey Halep girişimi kapsamında, ‘Işılda ey Halep’ projesi Halep'in doğu ve batı sokaklarını aydınlatmaya devam ediyor. 2,3 milyon dolarlık bir bütçeyle 11 bölgede 3544 aydınlatma ünitesi kurmayı hedefledik. Sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içinde ilk aşamayı (45 km için 932 aydınlatma ünitesi) tamamladık ve ikinci ve üçüncü aşamaları Halep kırsalını da kapsayacak şekilde tamamlayarak ticari faaliyetleri güçlendirdik.

Halep'in yeniden ekonomik başkent olmasına gelince istikrar ve yeniden yapılanma ile Halep, uluslararası ve yerel destek sağlanması koşuluyla, 5-10 yıl içinde eski konumunu geri kazanma adaylığı için uygun olacak.

Türkiye'nin Suriye topraklarında herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum, özellikle de Türkiye her zaman Suriye topraklarının bütünlüğünü desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiştir.

Kürt sorunu, Suriye genelinde zorlu bir sorun oluşturuyor. Ancak Halep düzeyinde sorarsak, Eşrefiye ve Şeyh Maksud'daki Kürt nüfusla ilişkisini nasıl tanımlarsınız?

Kürt bileşenle ilişkiler olumlu ve tarihsel bir arada yaşama üzerine kuruludur. SDG ile yapılan anlaşma, Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerini kapsıyor. Dolayısıyla bu mahallelerin kaderi, devletin egemenliğine tamamen geri dönmek ve Halep Belediye Meclisi'nin yönetimi altında hizmetlerin geri gelmesidir.

Yerel temsil konusunda, yerel meclislerde ve yönetim kurumlarında Kürtleri dahil ediyor ve adil temsilini sağlıyoruz.

u7ı
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (sağda) ve SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi, Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

*Türkiye, geçtiğimiz yıllarda Suriye'nin kuzeyinde açık bir nüfuza sahipti, ancak şimdi (Beşşar Esed rejiminden) kurtarılmasından sonra Türkiye'nin Halep'teki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu stratejik bir ortaklık mı yoksa geçici bir iş birliği mi?

Türkiye, altyapı ve hizmetleri destekleyerek Halep'in istikrarında merkezi bir rol oynuyor.

Rolün değerlendirilmesine gelince, şu anda stratejik bir ortaklık var, ancak bu ortaklık bölgesel dengelerle ilgili bazı koşullu yönler içeriyor. İş birliği örnekleri arasında Gaziantep ile imzalanan kardeş şehir anlaşması, mültecilerin geri dönüşünü destekleyen projeler ve Türkiye'nin eğitim ve sağlık alanındaki projeleri sayılabilir. İş birliğinin Halep’in çıkarlarına uygun olmasını ve Halep'in egemenliğini ve önceliklerini saygı duyulmasını önemsiyoruz.

*Türkiye’nin Halep'te stratejik çıkarları olduğuna şüphe yok. Bazıları bu hedefleri Suriye'nin kuzeyindeki hırslar olarak tanımlamaya çalışsa da sizin bakış açınızdan Halep Türkiye için stratejik olarak ne kadar önemli?

Türkiye'nin Suriye topraklarında özellikle de Suriye'nin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiş ve bölünme projelerini reddetmiş olması nedeniyle herhangi bir emeli olduğunu sanmıyorum. Ancak Halep'in Türkiye için birçok nedenden dolayı büyük önemi olduğu söylenebilir:

1- Coğrafi konumu. Halep, Suriye'nin kuzey kapısıdır ve bu da onu ticari bir merkez ve Türkiye'nin ulusal güvenliğinin destekçisi haline getiriyor.

2- Mülteci akınını sınırlayan ve (DEAŞ, kontrolsüz silahlı gruplar gibi) güvenlik tehditlerini azaltan istikrar.

3- Ekonomik çıkarlar: Halep tarihi bir ticaret merkezidir ve Türkiye ticaret ilişkilerini güçlendirmeyi hedefliyor. Halep'in çıkarları, dengeli ortaklıklar aracılığıyla bu ilişkinin bir parçası olacaktır.

Eğitim ve sağlık alanlarında, ‘İzini Bırak’ girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okul ve hastanelerin iyileştirilmesi için çalışıyoruz.

*Halep Valisi olduğunuzda bir vizyonunuz ve çalışma planınız olduğuna şüphe yok. Bu yüzden size şunu sormak istiyorum: Önümüzdeki beş yıl içinde Halep'in Suriye haritasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Halep, konumu ve geçmişi sayesinde hayati bir merkez olmaya devam edecek. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep'e yaptığı son ziyaretinde, şehrin en büyük ekonomik fener olacağını vurguladı ve kalenin kalbinden, zorbalarla savaşımızın sona erdiğini ve yoksullukla mücadelemizin başladığını açıkladı.

Ekonomik olarak, sanayi bölgelerinin yeniden inşası ve altyapının iyileştirilmesi ile sanayi ve ticaret merkezi olarak rolünü geri kazanacak. İdari olarak, siyasi gidişata bağlı olarak, ademi merkeziyetçilik kapsamında daha bağımsız bir idari merkez haline gelebilir. Mevcut zorluklar arasında güvenlik ve finansman eksikliği de yer alıyor. Ancak vizyonumuz ve hedeflerimiz Halep'i hızlı toparlanmanın bir örneği haline getiriyor.

cdy
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara, Halep’teki Hristiyan mezhebinden bir heyeti kabul etti, 28 Mayıs 2025 (Suriye Cumhurbaşkanlığı)

*Karşılaştığınız zorlukların büyük ve çetin olduğuna şüphe yok. Ancak önümüzdeki dönemde önceliklerinizi belirlediğinizi düşünüyorum. Vali olarak acil ve başlıca öncelikleriniz neler?

Önceliklerimiz; güvenlik, yani kaçak silahların toplanması ve ihlallerin kontrol altına alınması, Güvenliğimiz Geleceğimiz Girişimi kapsamında 800 bin dolarlık bir maliyetle 2 bin adet güvenlik kamerasının kurulması gibi birçok alanı kapsıyor.

Altyapı konusunda ise elektrik ve su şebekelerinin onarımına devam ediyoruz. Hükümet, 5 bin megavat kapasiteli elektrik santralleri kurmak üzere Katarlı bir şirketle sözleşme imzaladı. Bu sayede üç yıl içinde elektrik kapsama oranı yüzde 70-85'e çıkacak. Yerel düzeyde Deyr Hafir santralini faaliyete geçiriyor, iç şebekeyi onarıyor, endüstriyel şebekeyi ev şebekesinden ayırıyor ve kablo hırsızlığıyla mücadele ediyoruz.

Eğitim ve sağlık alanında, İzini Bırak Girişimi ve eğitim desteği planlarımız kapsamında okulları ve hastaneleri yenileme çalışmaları yürütüyoruz. Bu planlar arasında okulların onarımı, model okulların kurulması ve üniversite hastanesi için endoskopi gibi gelişmiş cihazlarla hastanelerin geliştirilmesi yer alıyor. Ekonomi alanında ise bürokrasiyi reform ederken, yatırımı teşvik etmek ve fabrikaları çalıştırmak için çalışıyoruz.

*Hiç şüphesiz yükler ağır ve devlet ile valilik tek başına tüm bu yükleri kaldıramaz. Peki, yerel topluma alan açmayı düşünüyor musunuz? Yerel toplum ve yerel konseylerin Halep'in istikrarında rolü nedir?

Yerel toplum ve yerel konseyler temel bir dayanak noktası. Toplumun rolüne gelince biz sivil girişimleri teşvik ediyor, memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Halep, geçtiğimiz aylarda bu türden birçok girişime sahne oldu ve bunların şehrin gerçekliği üzerinde doğrudan bir etkisi olduğunu gördük.

Ayrıca, idari ademi merkeziyetçiliği destekliyoruz. Yerel konseylerin hizmet ve kalkınma kararlarını almalarını sağlarken, tüm bileşenlerin temsil edilmesini garanti ediyoruz.

Şu an karşı karşıya olduğumuz en büyük zorluk, geçiş dönemi ve geçiş aşaması nedeniyle mevcut merkeziyetçilik, ancak yerel temsilciliği desteklemek için yasal bir çerçeve üzerinde çalışıyoruz.

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.

*Biliyorsunuz, Halep’in doğusu rejim ordusu tarafından büyük bir yıkıma uğradı. Bu durum bir göç ve sığınma dalgasına neden oldu. Halep’in doğu mahallelerini yeniden inşa etmek ve mültecilerin geri dönüşünü hızlandırmak için nasıl bir planınız var?

Halep'in doğu mahalleleri büyük bir yıkıma uğradı. Şu anda yeniden inşa, altyapı (su, elektrik, yollar) ve konutların hedef alınması, enkazın kaldırılması ve okulların ve hastanelerin rehabilite edilmesini içeren bir planımız var. Senin için ey Halep Girişimi kapsamındaki Işılda Ey Halep Projesi, ilk aşamada doğu mahallelerine 45 kilometre karelik bir alana aydınlatma desteği sağlıyor ve şehirdeki kavşakları ve girişleri güzelleştiriyor. 

Karşılaştığımız zorluklar ise finansman eksikliği ve mülkiyet haklarının karmaşıklığıdır. Eski rejimin milisleri, birçok vatandaşın mülklerini yasadışı yollarla ele geçirmiştir. Ancak, daha önce el konulan tüm mülklerin mülkiyet haklarını incelemek ve gözden geçirmek üzere ‘Zorla El Koyma Komitesi’ni kurduk.

yh
Halep’te hasar görmüş bir binanın önünden motosikletle geçenler, 14 Mayıs 2025 (Reuters)

*Halep'in yurtdışındaki evlatlarına, Halep'li tüccarların ve Arap yatırımcıların sermayedarlarına ne söylemek istersiniz?

Mülteci olunan ülkelerde ve mülteci kamplarında yaşayan Halep halkına mesajım şu: “Halep sizi bekliyor, size çok ihtiyacı var ve yaralarını sarmanız ve ona yeniden hayat vermeniz için size sesleniyor. Eskisi gibi ona sadık kalın!” Ayrıca Suriyeli ve Arap yatırımcıları, Suriye'nin kalbi ve ekonomik başkenti olan Halep'e yatırım yapma fırsatını kaçırmamaya davet ediyorum. 

Şu anda, lojistik kolaylıklar ve desteklerle birlikte, endüstri (tekstil, gıda), ticaret ve hizmetler (turizm, lojistik) alanlarında büyük yatırım fırsatları bulunuyor. Altyapı ve güvenlik iyileştiriliyor.

Yatırımcılara mesajım: “Halep'in yeniden canlanmasına yaptığınız yatırım ve katkınız, sadece ekonomik bir kazanç değil, şehrin geleceğini inşa etmek anlamına da geliyor. Bu, kâr elde etme çabasından önce ahlaki ve vatansever bir tutum olacaktır.

*Peki Halep’in geleceği için ne söyleyeceksiniz?

Halep'i ekonomik ve sosyal bir merkez olarak yeniden inşa etme taahhüdümüzü, şehrin çeşitliliğini ve tarihini koruyarak teyit ediyoruz. Ayrıca, halkının ve ortaklarının desteğiyle, ilin eski ihtişamını geri kazandıracak bir gelecek hayal ediyoruz.