​İsrail, Batı Şeria’da Filistinli 2 genci öldürdü

​İsrail, Batı Şeria’da Filistinli 2 genci öldürdü
TT

​İsrail, Batı Şeria’da Filistinli 2 genci öldürdü

​İsrail, Batı Şeria’da Filistinli 2 genci öldürdü

İsrail kuvvetleri dün Batı Şeria’nın batısındaki Kufr Nimeh köyünde 2 genci öldürdü, yaralanan 23 sivili de gözaltına aldı. Filistinliler, İsrail’in baskın olarak tanımladığı bu operasyonun ‘sivillerin doğrudan infazı’ olduğunu duyurdu.
Filistin Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada Ramallah'ın Kufr Nimeh köyü girişinde kontrol yapan 2 İsrail askerlerine çarpan otomobile açılan ateş sonrası 20 yaşlarındaki Emir Mahmud Cuma Derrac ve Yusuf Raid Muhammed Ankavi’nin öldüğünü, Haitham Bessam Cuma Alkam’ın da yaralandığını bildirdi.
Kufr Nimeh muhtarı Haldun el-Dek, köy dışında konuşlanan İsrail askerlerinin gece 3 sularında kendilerine çarpan otomobildeki 3 kişiye kurşun yağdırdığını aktardı.
El-Dek, askerlerin bulunduğu sokaktaki virajın tehlikeli olması nedeniyle olayın muhtemelen trafik kazası olduğunu dile getirdi.
İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, köyün çıkışında, yol kenarında duran Filistinlilerin İsrail askerlerin baskın düzenlediğini öne sürdüğü açıklamasında “İsrail askerleri sabotajcıların üzerine ateş açtı. 2 kişi öldü, 3 kişi de hafif yaralandı. Baskın sonucunda biri ağır 2 asker yaralandı” ifadesini kullandı.
Adraee, Filistinli gençleri İsrail askerlerine molotof kokteyli atmakla suçlayarak “Araçlarında başka Molotof kokteylleri de bulundu” dedi. 
Filistin'den İsrail'e sert tepki
Filistin yönetimi, İsrail’in suçlamalarını reddederek askerlerin şüphe duydukları normal bir trafik kazası nedeniyle gençleri öldürdüğünü ifade etti.
Filistin Dışişleri Bakanlığı da açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Derrac ve Ankavi’nin ölümü, işgal kuvvetlerinin tüm ülkede kurduğu yasa dışı ölüm tuzakları ile düzenlediği infaz operasyonları kapsamında gelmiştir. Evinden çıkan her vatandaş ölüm riski altındadır. İsrailli yetkililerin suçları ve ağır ihlalleri nedeniyle uluslararası hukuk ve uluslararası insani hukuk kurallarından sorumlu tutulmaması gerekir. İşgal ordusu, Filistinlilerin hayatlarına, topraklarına, mülklerine, kutsallarına, anavatanlarındaki milli ve şahsi varlıklarına el koymaya devam ediyor. Bu suçlarla ilgili resmi soruşturma açılması gerek.”
Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ve diğer örgütler, infaz operasyonunu kınadı. Fetih Hareketi Basın Sözcüsü Münir el-Cagub konuya dair şunları söyledi:
“Kınamaktan ve karşı çıkmaktan bıktım. İşgale sert bir sopa gerekli. Filistin Dışişleri Bakanlığı, İsrail’deki siyasi ve askeri kanadı, askerlerine Filistinlileri soğuk kanlı bir şekilde öldürme talimatı vermekle suçluyor.”
FKÖ Yürütme Kurulu üyesi Hanan Aşravi de infazın tüm uluslararası insani norm ve yasaların açık ve kasıtlı bir ihlali olduğunu belirttiği açıklamasında şunları söyledi:
“İsrail’in meydan infazlarına kasıtlı öldürmelere, toplu cezalara, terörizmine devam etmesi, İsrail hükümetinin ABD ortaklığı ve desteğine dayanarak tüm dünyaya ve uluslararası kurumlara açık bir şekilde saygısızlık yaptığının göstergesidir. Ayrıca bu uluslararası toplum, sürekli tekrarlayan kınamalarını somut adımlara dönüştürmekten acizdir.”
Başta Hamas ve İslami Cihad Hareketi olmak üzere diğer gruplar da saldırıyı kınadı. Hamas ve İslami Cijhat Hareketi, işgal kuvvetlerinin Batı Şeria halkına zulmettiğini belirterek buna karşılıklarının sert olacağını vurguladı.
İsrail saldırıları sürüyor
İsrail, Batı Kudüs’teki 11 kişi ile, Batı Şeria’daki şehir, kamp ve köylerden 26 Filistinliyi tutukladığı gün 2 genci öldürüldü. İsrail savaş uçakları dün öğle vakitlerinde Gazze Şeridi'nde Filistinli grupların mevzilerine 3 hava saldırısı düzenledi. İsrail ordusu, İsrail tarafına gönderilen patlayıcı yüklü balonlara karşılık olarak 2 Hamas mevziine ve Gazze Şeridi’nin doğu sınırındaki direniş kontrol noktasına hava saldırısı düzenlediğini bildirdi. İsrail ordusu ayrıca Gazze Şeridi'nin merkezindeki Maghazi Kampı'nın doğusundaki eğitim noktasına, Deyr el-Balah ve Han Yunus’un da doğusuna saldırı düzenledi.



Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
TT

Netanyahu, yeni Suriye’yi diplomasiyle değil bombalarla karşılıyor: İsrail, yeni Şam yönetimini barış ortağı değil kontrol edilmesi gereken hedef olarak kodluyor

Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)
Başbakan Binyamin Netanyahu, 19 Kasım'da Suriye ile olan tampon bölgeyi, savunma, dışişleri ve güvenlik yetkilileri eşliğinde ziyaret etti (İsrail Başbakanlık Ofisi)

Kasım 2025’in yağmurlu bir gecesinde, İsrail ordusunun Ramallah’ın kalbine yönelik baskını sürerken, başkanlık binasına birkaç metre mesafedeki bir noktada oturan üst düzey bir Filistinli yetkili acı bir tebessümle şunu söyledi:
“Şu an Filistin hakkında konuşmak istemiyorum. İsrail’i sömürgeci bir devlet olarak tanımlayan ezber cümleleri de tekrar etmeye niyetim yok. Şu anda konuşmak istediğim şey Suriye.”

Yetkiliye göre Suriye, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun yalnızca gerçek bir barışı istemediğinin değil, komşu devletleri de görmek istemediğinin en açık kanıtı haline geldi. Zira Şam’daki yeni siyasi liderlik, İsrail’e karşı savaş ya da düşmanlık istemediğini açıkça ilan etmiş olmasına rağmen, İsrail Suriye topraklarını son derece sert askerî operasyonlarla ihlal etmeyi sürdürüyor.
Filistinli yetkili şöyle devam ediyor:
“Hamas 7 Ekim 2023’te savaşı başlattı, Hizbullah İsrail’i vurdu, Husiler İran’ın teşvikiyle ‘destek savaşına’ katıldı… Fakat Suriye tam tersine çatışmanın dışında kalmayı seçti; hatta çok daha fazlasını yaptı.”

“İsrail için bir tehdit yok”

Saldırganlığı caydırma operasyonlarının sonrası Şam’da kontrolü devralan yeni yönetim, İsrail dahil komşu hiçbir ülkeye tehdit oluşturmadığını açıkladı.
Bununla birlikte Beşşar Esed rejiminin çökmesi ve İran ekseninin bölgedeki en stratejik üssünü kaybetmesi, Suriye ile İsrail arasında çıkarların kesiştiği yeni bir dönemi mümkün kılabilirdi.

Filistinli yetkili, “İsrailliler sanki bu gerçekleri unuttu. Suriye artık İran milislerinin oyun alanı değil” diyor.

Bu süreçte ABD, Türkiye ve Azerbaycan, iki taraf arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduklarını bildirerek, sınırların tamamen güvenli hâle gelmesini sağlayacak güvenlik düzenlemeleri için müzakerelere davet etti. İsrail’in çekincelerine rağmen Suriye, doğrudan görüşmelere dahi razı oldu. Nitekim Dışişleri Bakanı Esad el-Şeybani ile İsrail Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer arasında altı toplantı gerçekleştirildi.

İsrail kaynaklarına göre Şam, kapsamlı bir anlaşmaya ulaşmak adına büyük esneklik gösteriyor. 1967 ve 2024’te işgal edilen tüm toprakların iadesi karşılığında tam barış anlaşmasına hazır; fakat ara formüller de değerlendiriliyor. Bunlar arasında Golan’ın 15 yıla kadar İsrail’e kiralanması veya 1974 sınırlarına dönüşü öngören bir güvenlik mutabakatı da var.

Aynı kaynaklar,  yeni yönetiminin “İbrahim Anlaşmaları”na katılmaya da sıcak baktığını, bunun İsrail’in 1948’den bu yana hayalini kurduğu tarihi bir açılım olacağını belirtiyor.

İsrail’in karşılığı: İşgal ve hava saldırıları

Tehdit politikasını seçen İsrail, Aralık 2024’ten bu yana yeni yönetimin nefes almasına fırsat vermeden askerî havaalanları ve üsleri hedef alan yaklaşık 500 hava saldırısı düzenledi. Suriye’nin savunma kapasitesinin yüzde 85’ini yok eden İsrail, 450 km²’lik Suriye toprağını işgal ederek genişliği 7 km’yi aşan hat boyunca, Şeyh Cebel'den Dera’ya kadar ilerledi. Bazı bölgelerde 20 km derinliğe kadar kara harekâtı yürüten İsrail 9 askerî üs kurdu.

frgt
Netanyahu, Salı günü Suriye'deki tampon bölgedeki İsrail güçlerini denetledi (AP)

İsrail ayrıca, “Dürzi müttefikleri koruma” gerekçesiyle iç çatışmaları körükledi. Oysa İsrail’deki Dürzi vatandaşlar bizzat İsrail hükümetleri tarafından ayrımcılığa maruz kalıyor.
Tel Aviv yönetimi, Şam’ın yeni liderliğini Nusra Cephesi bağlantıları üzerinden karalamaya çalışsa da, geçen yıllarda bizzat İsrail ordusuna bağlı sahra hastaneleri ve Safed, Hayfa, Tel Aviv’deki çeşitli merkezlerin çok sayıda Nusra üyesini tedavi ettiği biliniyor.

Netanyahu’yu kim durdurabilir?

Son günlerde İsrail’de ortaya çıkan bilgiler, ABD Başkanı Donald Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya “Suriye politikasındaki yanlışları” nedeniyle sert bir uyarıda bulunduğunu gösteriyor.
Trump’ın, Suudi Arabistan ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın talebi üzerine, Şam’daki yeni yönetimle daha olumlu bir yaklaşım benimsemeye yöneldiği ifade ediliyor.

frgt
Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Trump ve Eş-Şara'nın Suriye'ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasını görüşmek üzere Riyad'da geçen mayıs ayında gerçekleştirdiği toplantıdan bir kare (SPA)

Trump, İsrail’in attığı adımların “yanlış ve mantıksız” olduğunu düşünürken, birçok analist Netanyahu’yu dizginleyebilecek tek gücün Trump yönetimi olduğuna inanıyor.
Ancak bunun sahadaki sonuçlarının görülmesi zaman alabilir. Bu arada şu soru giderek daha sık soruluyor: “İsrail, Suriye ile böyle bir şekilde davranarak bölgesine nasıl bir mesaj veriyor?”


İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi toplantısında yaptığı açıklamada, Suriye’deki bazı silahlı grupların Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşündüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre Katz, İsrail’in Şam ile güvenlik anlaşması ya da normalleşme yolunda olmadığını belirterek, Suriye ordusu ya da ülkedeki farklı milislerin İsrail yerleşimlerine saldırma veya Suriye’deki Dürzi toplumunu yeniden tehdit etme ihtimaline karşı hazırlık yapıldığını ifade etti.

Katz, Husilerin de Golan Tepeleri’ne yönelik olası bir kara harekâtını değerlendirdiğini söyledi.

Öte yandan, İsrail güçleri Aralık 2024’te Beşşar Esad rejiminin çöküşünün ardından Suriye’nin güneyinde dokuz noktada konuşlandı. Bu noktaların büyük bölümü, iki ülke arasındaki sınırda Birleşmiş Milletler tarafından izlenen tampon bölgede yer alırken, konuşlanma alanları arasında Cebel Hermon’un (Şeyh Dağı) Suriye tarafındaki iki nokta da bulunuyor.

İsrail, bu birliklerin İsrail yerleşimlerini korumak ve düşman unsurların eline geçtiğinde tehdit oluşturabilecek silahları güvence altına almak amacıyla Suriye topraklarında yaklaşık 15 kilometre derinliğe kadar faaliyet yürüttüğünü açıkladı. Bu potansiyel tehdit unsurları arasında Lübnan Hizbullahı ile İran destekli diğer milis gruplar da yer alıyor.

Suriye’nin güneybatısında bulunan Golan Tepeleri, başkent Şam’ın yaklaşık 60 kilometre batısında yer alıyor ve toplamda 1.860 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. İsrail, Haziran 1967 Savaşı sırasında bölgenin yaklaşık 1.250 kilometrekarelik kısmını işgal etmiş, 1981’de ise fiilen ilhak etmişti. Ancak bu ilhak, bölgeyi hâlen işgal altındaki Suriye toprağı olarak kabul eden Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor.


BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
TT

BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)

Birleşmiş Milletler’in Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert, Perşembe günü yaptığı açıklamada, hükümetin aldığı önemli kararlar ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmiş varlığına rağmen ülkenin güneyindeki belirsizlik ortamının devam ettiğini belirtti. Hennis-Plasschaert, bu iki unsurun “normalleşme yolunda temel bir zemin oluşturduğunu” söyledi.

Hennis-Plasschaert, “Birçok Lübnanlı için çatışma düşük yoğunlukla da olsa sürüyor. Mevcut durum devam ettiği sürece, düşmanlıkların yeniden tırmanma ihtimali ortadan kalkmış değil” ifadelerini kullandı.

BM yetkilisi, mevcut fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Diyalog ve müzakereler tüm sorunları çözemeyebilir; ancak taraflar arasında karşılıklı anlayışın oluşmasına katkı sağlar ve en önemlisi, istenen güvenlik ve istikrara giden yolu açar” dedi.

İsrail ile Hizbullah arasında geçen yıl Kasım ayında, Gazze’deki savaşın yol açtığı bir yılı aşkın karşılıklı bombardımanın ardından ABD arabuluculuğunda ateşkes sağlanmıştı. Ancak İsrail, anlaşmaya rağmen Güney Lübnan’daki bazı noktalarda varlığını sürdürürken, ülkenin güneyi ve doğusuna yönelik saldırılarına devam ediyor.