​Tecavüz ve tacize karşı kadın direnişi: MeToo

Kaliforniya'da yapılan bir gösteride kadınlara yönelik ayrımcılık kınandı
Kaliforniya'da yapılan bir gösteride kadınlara yönelik ayrımcılık kınandı
TT

​Tecavüz ve tacize karşı kadın direnişi: MeToo

Kaliforniya'da yapılan bir gösteride kadınlara yönelik ayrımcılık kınandı
Kaliforniya'da yapılan bir gösteride kadınlara yönelik ayrımcılık kınandı

Geçtiğimiz son 2 yıl boyunca Batı toplumlarında özellikle kadınlar için niteliksel ve kültürel bir değişim denince akıllara Nisan 2017’de cinsel saldırıların açıklandığı "MeToo" hareketi akıllara geliyor.
"MeToo" hareketinin kurucusu Tarana Burke, bu ifadenin 2006’dan bu yana cinsel tacize uğrayan Afrikalı-Amerikalı kadınların feminist dayanışması anlamına geldiğini söyledi.
ABD'li aktrist Alyssa Milano sosyal medya hesabından “Cinsel tacize uğradıysanız bu tweete cevap olarak 'ben de' yazın” ifadelerini kullandığı paylaşımı çığ gibi büyüdü.
Büyüyen bu çığ ile birlikte Hollywood'daki taciz skandalının merkezindeki isim olan yapımcı Harvey Weinstein’in tecavüz suçlamasıyla gözaltına alınmasıyla sonuçlandı.
2017 yılındaki çağrı sosyal medya ile devleşerek sınırları aştı. Onlarca aktris uğradığı cinsel tacizleri "MeToo" etiketiyle paylaştı. Elindeki gücü taciz için araç olarak kullananlar daha fazla tartışılmaya başlandı.
"MeToo" Hareketi’nin hızla ivme kazanarak, çeşitli çalışma alanlarında tacize uğrayan kadınların sesi haline geldi.
ABD’de başlayan bu devrim ateşi İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya ve Sibirya gibi ülkelere de yayıldı. Kurtları avlama sezonu genişledi ve çoğu başlarını bu karanlık tarihten çıkarmaktan korktu.
"MeToo" Hareketi, özellikle ABD’de olmak üzere Batı’daki, siyasi iklimin şekillenmesini etkiliyor. Hareket artık yalnızca kadınların farkındalığını artıran bir sosyal medya dayanışması değil, çoğu kişi tarafından toplumsal cinsiyet şiddeti karşısında kapsamlı ve merkezi olmayan bir kültürel yönelim olarak görülüyor. Her ne kadar bu tanımlamalar, bu hareketin o anın üstesinden gelme ve tarihi dönüm noktasını kazanma kabiliyeti konusunda çok iyimser görünse de, kurgu ve edebiyat dünyasına büyük bir ivme ile ulaşmaya başlayan yankıları, toplumsal değişimler ve literatürler arasındaki denklemlerin işaret edildiği muazzam bir potansiyel taşıdığını gösteriyor. MeToo’dan sonra değişen literatür, değişim ihtiyacının bilinç tohumlarının yayılmasındaki geleneksel rolünü değiştirecek gibi görünüyor.
Anglosakson dünyasındaki son romanların listesine bakıldığında MeToo’dan sonra gelecekteki okuyuculara geçmişin hikayelerine yeni bir ışık tutacağı, eski tabuları kıran bir kurgu sunacağı hatta uzun süre sessiz kalınan toplumsal cinsiyet saldırılarının edebiyatın suç literatürü haline geleceği görülüyor.
Stone Mothers (Taş Anneler)
Günümüzde ise Erin Kelly’nin Stone Mothers (Taş Anneler) adlı toplumların gelenek ve göreneklere teslim etmeyi reddeden kadınlarla nasıl başa çıktıklarını anlatan romanı ve Rosie Price’ın What Red Was? (Kırmızı neydi?) adlı saldırıya uğrayan bir kızın hikayesini anlatan romanı ve Denise Mina’nın Conviction (Mahkumiyet) tecavüz de dahil olmak üzere büyük suçları araştırıldığı polisiye romanı gibi bu konuyu ele alan eserler bulunuyor.
Bu konuyu ele alan yeni ve eski kadın yazarların kullandığı yeni atmosfer, ister kişisel ister toplumsal olsun, yaşadıklarını ifade etmek için kaybettikleri güvenlerini geri kazandıklarını gösteriyor. Yayınevleri, bu tecrübelerin yazılı basıma dönüştürülmesinde, MeToo sonrasında özellikle kadın okuyucularda niteliksel bir değişim beklemesiyle motive oluyor.
İki yıldır hızla artan bu kültürel hareketin doğası hala oldukça seçkinci batılı toplumlardaki deneyimlerine bağlı. ‘İnsan kurtlara’ karşı mücadele, Batı toplumlarındaki göçmen kadınları her zaman kolay hedefler yapan ırkçı ve etnik ayrımcılıktan bağımsız olarak cinsel saldırı konusu ile sınırlı. MeToo yakında ya kritik haklarla karşı karşıya olacak ya da içinde bulunduğu karede hapsolmuş olarak kalacak. Bu nedenle, kadınların kurtuluş tarihinde istisnai bir an olarak devam ediyor. Irkçı, ekonomik veya kültürel olarak, kadına yönelik ayrımcılığa karşı herhangi bir mücadeleye uyum sağlama sürecini tamamlıyor.
Çok fazla iyimser olmamakta yarar var. Çünkü kapitalist ekonomik sistemin yapısında yer alan mevcut koşulların neo-liberal dönemde bir tür sosyal korunması var.
Batılı kadınların yaşam şartlarını iyileştirmek için verilen mücadele, güney topluluklardaki kadın mücadelelerini, hatta kendi toplumlarındaki alt sınıflarındaki kadınları desteklemeyi amaçlamamıştır. En korkulan şey ise Harvey Weinstein’in o dönemde yalnız olmamasıdır.
Bu durum, işyerinde, gönüllü çalışma alanlarında hatta bazen aile çerçevesinde dahi tekrarlayabilir.
Gizlenen cinsel suçları ortaya çıkarmaya çalışanlara karşı kendilerini korumak için yasalar, avukatlar ve etkilerden oluşan bir silah artık MeToo...
Bundan sonrası yolun kesişimi. Bu kesişim yüzleşme yükü, bilgilerin kanunlara adanması, mevzuatlar ve kadınlar için olan kültürel normlarla karşı karşıya kalıyor.
Bilginin azınlıkların tekelinde olması artık kabul edilemez. Eski demagojileri kabul edilmesinden dolayı kimse için bir bahane yok. Kaydedilen ilerlemenin ardından yapılacak herhangi bir geri çekilme başını biraz indirmiş olan ataerkil düzen canavarı Leviathan'ın iplerini geri verme anlamına gelir. Çünkü Leviathan hala ölmedi, yaşıyor...



Warner Bros CEO'su siyah Superman istememiş: Fazla 'woke'

Fotoğraf: Warner Bros/DC
Fotoğraf: Warner Bros/DC
TT

Warner Bros CEO'su siyah Superman istememiş: Fazla 'woke'

Fotoğraf: Warner Bros/DC
Fotoğraf: Warner Bros/DC

Superman'in siyah versiyonunu konu alan bir filmin Warner Bros CEO'su David Zaslav tarafından reddedildiği bildirildi.

Nisan 2022'de Warner Bros Discovery'nin CEO'su olan 65 yaşındaki Zaslav, birkaç fiyaskonun ardından DC Comics filmlerini nasıl düzelteceklerini araştırmaya başladı.

Ortaya atılan fikirlerden biri, yazar Ta-Nehisi Coates'un yurttaşlık hakları hareketi dönemindeki siyah bir Superman hakkında yazdığı iddialı bir senaryoydu.

Warner Bros'un DC eserlerini yeniden başlatma girişimlerini inceleyen bir yazıda Wall Street Journal, Zaslav'ın "fazla 'woke'" olduğu için bu fikre sıcak bakmadığını bildirdi.

Haberde ayrıca DC Studios'un yeni eş CEO'ları James Gunn ve Peter Safran'ın projeyi daha sonraki bir tarihte yeniden başlatabileceği ima ediliyor.

AV Club, Coates'un senaryosunun 2021'e kadar uzandığını ve Yıldız Savaşları (Star Wars) yönetmeni J.J. Abrams'ın yapımcılığını üstleneceği bir film için yazıldığını aktarıyor.

hyjuıo
Ta-Nehisi Coates (AP)

Coates o dönemde yaptığı açıklamada "Warner Bros, DC Films ve Bad Robot tarafından DC Genişletilmiş Evreni'ne davet edilmek benim için bir onur. Amerika'nın en ikonik efsanevi kahramanının mirasına anlamlı bir katkıda bulunmayı dört gözle bekliyorum" demişti.

Abrams da şöyle eklemişti:

Anlatılmayı bekleyen yeni, güçlü ve etkileyici bir Superman hikayesi var. Bu hikayeyi beyazperdeye taşımak için muhteşem Coates'la çalışmaktan daha fazla heyecan duyamazdık ve bu fırsat için Warner Bros ekibine müteşekkiriz.

49 yaşındaki Coates, Dünyayla Benim Aramda (Between the World and Me) adlı kitabıyla 2015 ABD Ulusal Kitap Ödülleri'nde kurgu dışı kategorisinin kazananı oldu. Dünya çapında yaptığı seyahatleri belgeleyen The Message adlı kitabını 2024'te yayımladı.

Ayrıca 2016'da Marvel Comics için yılın en çok satan çizgi romanı olan Black Panther serisini yazdı. Black Panther'ın ilk sayısı satışa çıktığı ilk ay 253 bin 259 kopya sattı. İkinci sırada 175 bin kopya satan Star Wars: Poe Dameron yer aldı.

Karakterin 50. yılı anısına çıkan kitap, kurgusal Afrika ülkesi Wakanda'dan gelen prens ve savaşçı T'Challa'nın hikayesini yeniden yazıyor. 

Diğer yandan Warner Bros ve DC Studios, James Gunn'ın yönettiği ve başrollerinde David Corenswet'in ikonik kahramanı, Rachel Brosnahan'ın Lois Lane'i ve Nicholas Hoult'un Lex Luthor'u canlandırdığı yeni bir filmle Superman'i yeniden başlattı.

Independent Türkçe