​Golan Tepeleri savaşların sonu mu?

​Golan Tepeleri savaşların sonu mu?
TT

​Golan Tepeleri savaşların sonu mu?

​Golan Tepeleri savaşların sonu mu?

Suriye, yerel, bölgesel ve küresel güçler arasındaki veraset savaşlarının merkezi haline geldi. Şamlı olmayanlar, Şam’ın nüfusunu arttırırken yerlerinden edilmiş olan Suriyeliler, vatan hasretiyle yanıp tutuşuyorlar. Bu büyük hayal kırıklığının yarattığı psikoloji, koca bir moloz yığını gibi ortada dururken, Golan Tepeleri’nden Şam’ı inleten bir çığlık duyuldu.
Genci yaşlısı, kadını erkeği ile tüm Suriyeliler, vatanlarına olan bağlılıklarını test etmeye kalkışanları buna pişman eden büyük bir tepki ile hep bir ağızdan Golan Tepeleri'ndeki işgalin meşrulaştırılmasına “hayır” dediler.
İsrail İçişleri Bakanı Aryeh Deri, Suriye’nin İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nin eteklerindeki Mecdel Şems, Mas'ade, Ayn Kanya ve Bukata köylerindeki seçimlerin, İsrail’deki belediye seçimleriyle birlikte yapılması girişimini, bölge halkına “kendi kendilerini yönetme hakkı” verdiğini iddia ederek “demokratik bir hediye” olarak nitelendirdi. Bu seçimlerle İsrail'in işgalini meşrulaştırma girişimi, onun geleneksel hesaplamalarına işaret ediyor. İsrail tıpkı işgal altındaki Doğu Kudüs'e yönelik çalışmalarında olduğu gibi Golan’ı da bir “İsrail bölgesi” yapmak için 15 yıl uğraştı.
Ne var ki bu seçimler, İsrail’in son üç yılda Şam, Moskova, Tahran ve Ankara’ya yönelik başlattığı ve Suriye pastasından pay almak için şişirdiği onlarca “deneme balonundan” biriydi. Tel Aviv, Suriye savaşının sona erdiği ve ganimetlerin paylaşılma zamanının geldiğine inanıyor. Türkiye, Suriye’nin kuzey batısından “pay” isterken, Rusya Suriye topraklarındaki varlığını kalıcı hale getirmek, İran ise Suriye’nin üzerinde daha fazla nüfuza sahip olmak istiyor. İsrailli yetkililer ise kendi mantıklarınca, Suriye'nin tüm yüz ölçümünün (185 bin kilometrekare) sadece yüzde 1'ini (bin 800 kilometrekare) aşmayan bu “küçük noktayı” alma hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar.
İsrail’in Golan’ı alma hayalleri
İsrail hükümeti yıllardır işgal altındaki bu noktayı kazanmaya çalıştı. Golan’ı Yahudi devletinin ayrılmaz bir parçası haline getirmeye çalışan İsrail bu konuda başarısız oldu.
İsrail, Golan Tepeleri’ni alma girişimlerine Yahudi yerleşim birimleri kurarak başladı. Bunun için büyük harcamalar yaptı. 1981 yılında İsrail parlamentosu  Knesset'te Golan Tepeleri’nin İsrail egemenliğine dahil olması için bir yasa çıkarıldı. İsrail'deki resmi fiyatların yarısına konut satışları teklif edildi. Vergiler ise yüzde 12 oranında azaltıldı. İsrail hükümeti, bölgede buz pateni sahası dahil olmak üzere sanayi bölgeleri, hayvan çiftlikleri ve turistik tesisler kurdu. Golan’daki Katzrin şehrinde yerleşim birimleri ve 32 yerleşimci köyü kuruldu. İsrail ordusu, Golan bölgesinin yüzde 60'ında halkı korumak ve güvenliği tesis etmek için askeri üsler oluşturdu. Ancak bölgede kurulan ve yukarıda isimleri zikredilen 4 Yahudi köyü ve el-Gacar köyündeki 27 bini aşamayan Yahudi nüfusu, Araplara oranla düşük kaldı. 1992'de dönemin İsrail Başbakanı İzak Rabin, Suriye ile tam barış anlaşması karşılığında Golan'dan çekilme sürecinin 15 yıl içinde kademeli olarak gerçekleşmesi şartı koyulmasını istedi. Fakat Golan'ı İsrail’e 25 + 25 yıl olarak kiralama formülüne geri dönen Suriye yönetimi bu fırsatı kaybetti.
Tel Aviv ve Şam arasında bu formüle göre yapılan müzakerelerde, özellikle 2008 yılında dönemin İsrail Başbakanı Ehud Olmert sayesinde önemli ilerlemeler kaydedildi. Ancak ABD yönetiminin o dönem Şam ile arasında sert anlaşmazlıkların yaşanması anlaşmanın başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açtı.
Sonra koşullar değişti. 2011'de Suriye’de patlak veren iç savaş, İsrail’in tutumunda keskin bir dönüşe neden oldu. İsrail yönetimi ve istihbarat servisleri, Suriyelileri seyretmeyi, birbirlerini nasıl öldürdüklerini ve devletin kaynaklarını nasıl tükettiklerini izlemeyi tercih etti. Burada “Suriye rejimi kendi vatanını ve halkını yok ederken İsrail'in Golan'ı Suriye’ye iade etmesi mantıklı mı?” sorusunu sormamız gerekiyor. Eğer İsrail Golan’dan çekilseydi, savaş 1967 savaşından önce olduğu gibi Tiberya ve Yukarı Celile’ye ulaşırdı.
Dolayısıyla İsrail, Suriye'de taraflar arasındaki çatışmaları izlemeye koyuldu. Bir takım muhalif grupla bir araya gelen İsrail, Golan'ın uzun vadeli kiralanmasıyla ilgili “uzlaşılara” varırken burayı “bölgesel barış bahçesine” dönüştürdü.
İsrail Suriyeliler “savaştıkça” ülkenin birkaç taraf arasında bölüneceğini ve komşularının buradan pay almak isteyeceklerini gördü.  Bu nedenle Golan Tepeleri’nin İsrail toprağı olarak tanınması için uluslararası çağrıda bulundu.
İran'la uzlaşılara dair işaretler
Binyamin Netanyahu hükümeti Golan Tepeleri’nin uluslararası olarak tanınması hedefine ulaşmak için daha önce de hem açıktan hem de gizli kanallardan mümkün olan tüm kapıları çaldı. ABD Başkanı Donald Trump, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul ettikten ve ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıdıktan sonra Netanyahu, bu yılın başlarında yaptığı bir konuşmada, “ABD'nin Golan Tepeleri üzerindeki İsrail egemenliğini tanınmasını umduğunu” açıkça belirtti.
İsrail Başbakanı Netanyahu, geçtiğimiz Mayıs ayında yaptığı açıklamada ABD’nin birkaç ay içerisinde Golan Tepeleri’ni İsrail toprakları olarak tanıyabileceğini belirtirken, ABD’li bazı yetkililer, İran’ın Suriye’deki nüfuzunun azaltılması ve önlenmesi bahanesiyle bu adımı desteklediklerini ifade ettiler.
Görüldüğü üzere Washington bu adıma asla karşı olmadı. ABD Başkanı Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, 20 Ağustos 2018'de Tel Aviv’e yaptığı ziyaret sırasında İsrail basınına verdiği bir demeçte,  İsrail'in Golan'ı ilhak ettiğini kabul etme konusunun tartışılmadığını ve ABD yönetiminin bu konuda herhangi bir karar almadığını ifade etti. Ancak ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman, 7 Eylül 2018'de yaptığı bir açıklamada, “Golan Tepeleri her zaman İsrail egemenliği altında kalacak ve Suriye'ye iade edilmeyecek” dedi. Golan Tepeleri’nin sonsuza kadar İsrail’in bir parçası olmaması gibi bir durumu hayal dahi edemediğini söyleyen Friedman, “İsrail'in Golan'dan çekilmesi onu büyük bir güvenlik sarmalına sokar. Bu nedenle mevcut durumun aynen devam etmesini umuyorum” şeklinde konuştu.
Tel Aviv’deki üst düzey bir yetkiliye göre Başbakan Binyamin Netanyahu, Batılı yetkililerle yaptığı görüşmelerde fırsatı değerlendirerek ve Ruslarla, Suriye'deki nüfuzu paylaşmaya yönelik kapsamlı bir anlaşmanın parçası olarak Golan Tepeleri’nin ilhakının tanınmasını talep etti.
Bu nedenle İsrailli uzmanlar, Netanyahu hükümetinin İran’la Golan'ı İsrail toprağı olarak tanıması karşılığında İran'ın Suriye'deki varlığını sembolik olarak kabul etme temelinde bir anlaşma yapmış olabileceği ihtimaline uzak bakmıyorlar.
Öte yandan Tahran yönetimi, ABD yaptırımlarının zaten çökmüş olan İran ekonomisine etkileriyle birlikte artık daha da zayıflamış gibi görünüyor. Buna bir de İsrail’in savaş tehditlerinin yanı sıra İsrail’in doğrudan veya dolaylı olarak Suriye’deki İran milislerine yönelik saldırıları ve İsrail'in İran’daki istihbarat operasyonlarıyla çok sayıda İranlı nükleer bilimcinin öldürmesi, nükleer reaktördeki bilgisayar programlarının silinmesi ekleniyor. İsrail istihbaratı Tahran'ın kalbine girmeyi ve İran nükleer projesinin arşivlerini alıp gizlice İsrail'e götürmeyi başardı. Tüm bunları kendisine bir hakaret sayan, yurt içinde ve dışında onur kırıcı bulan İran, bunların tekrarlanmasını istemiyor.
İsrail'in Umman atağı: İran'la temas
Diğer yandan İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Umman dahil olmak üzere yakın dönmede temas kurduğu bazı Arap ülkelerinde yaptığı toplantılarda konuyu kişisel olarak dile getirdiği yönünde ipuçları bulunuyor. İsrail ile diplomatik ilişkileri olmayan diğer bir takım ülkelerle gizli olarak haberleşmeyi sağlayan İsrail dış istihbarat servisi Mossad'ın Başkanı Yossi Cohen de aynısını yaptı.
İsrail güvenlik uzmanlarının basında yer alan görüşlerine göre, Tel Aviv, İran’a çeşitli aracılarla  hem söz konusu talebini hem de “uzlaşılara ilişkin bir anlaşma” yapılabileceğine dair mesajlar gönderdi. Örneğin Netanyahu’nun Umman’a yaptığı ziyaret Filistin meselesiyle sınırlı değildi. Maskat’taki görüşmelerde eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde İran ile büyük güçler arasında imzalanan nükleer anlaşma için yapılan ilk görüşmelere ev sahipliği yapan Umman’ın İran'la yakın ilişkiler içinde olduğunu anlayan Tel Aviv yetkilileri, İran sorununa da ayrıntılı olarak değindi.
Öte yandan İsrail basınının önde gelen isimlerinden gazeteci Yossi Melman, İsrail’in Lübnan’da uçağı düştükten sonra kayıplara karışan İsrailli pilot Ron Arad'a ne olduğunu görüşmek üzere 2015 yılında Batılı bir istihbarat servisi aracılığıyla Hizbullah ve İran Devrim Muhafızları (DMO) ile iletişime geçtiğini söyledi. İsrail’in koyduğu askeri sansür nedeniyle görüşmelerle ilgili bazı detayların yayınlanmasına izin verilmediğini belirten Melman, Hizbullah’ın yakın bir zamanda 30 yıl önce uçağı düştükten sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Arad’la ilgili edindiği yeni istihbarat bilgileriyle birlikte pilota ne olduğunun anlaşılmasına dair ipuçları bulunabileceği konusunda iyimser olduğunu kaydetti. Ancak Hizbullah görüşmelerin sonunda pilotun öldükten sonra birkaç kez farklı yerlere gömülmesi dışında bir ipucuna ulaşamadığını belirtti. Melman ayrıca, Mayıs 2016’da eski İran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin yardımcısının da katılımıyla Kıbrıs’ta gerçekleşen İsrail-İran toplantısına ilişkin yayınlanan bilgilere dikkati çekti.
Son belediye seçimleri
İsrail’in son belediye seçimlerine geri dönersek, İsrail'in büyük bir çoğunluğunu Dürzilerin oluşturduğu Golan halkını geçmişte de bir çok kez denediği ve onları anavatanları olan Suriye'ye aidiyetten koparamadığını belirtmemiz gerekiyor. Yani İsrail, Golan’da bir nevi havuç ve sopa politikası yürüttü, ancak başarısız oldu.
Bununla birlikte Golan Tepeleri, rejim destekçileri ile muhalif grupların destekçileri arasında paylaşıldı. Bu durum, anlaşmazlıkları derinleştirerek ideolojik ve örgütsel çatışmalara dönüştürdü. Ancak Golanlılar “bölgelerinin kırmızı bir çizgi olduğu için atlanamayacağını” göz önünde bulundurarak aralarındaki birliği korudular. Suriye'de olup bitenler hakkında tartıştılar, farklı görüşler sundular ve mücadele ettiler. Ancak etkileyici bir şekilde sosyal ilişkilerini sürdürdüler.
Elbette “Suriye savaşını Golan Tepeleri’ni ilhak sürecini ilerletme ve egemenliğini dayatma fırsatı” olarak gören İsrailli yetkililer vazgeçmediler. Golan halkına “savaşları bitirmeleri” için rüşvet verme kararı alan yetkililer, bölgedeki belediye seçimlerini İsrail belediye seçimleri ile birlikte yapmaya karar verdiler. İçişleri Bakanı Aryeh Deri'ye göre Netanyahu hükümeti yeni bir yaklaşımla, Suriye rejiminin Suriye halkına yaptığı katliamlara karşı, İsrail’in Golan'daki Suriyelilere üst düzey özgürlüklerle birlikte demokratik bir ortam sundu.
Bu öneri, Golanlılar arasında ateşli tartışmalara neden olurken Suriye’deki duruma dair görüş ayrılıkları bulunan uluslararası güçler de ilhaka karşı birleşik bir tutum sergileyerek söz konusu seçimleri reddettiler.
Laikliklerle dindarlar arasında ortaya çıkan çatlaklara rağmen, yeniden birleşmeyi başaran Golan halkı seçimleri reddetmekle kalmadı, aynı zamanda seçimleri yapmayı veya aday olmayı kabul eden herkesi dini, sosyal ve siyasi olarak toplumdan dışladı. Mas'ade ve Bukata köylerindeki tüm adaylar çekildi. Bu da seçimlerin iptal edilmesi anlamına geliyordu. Mecdel Şems ve Ayn Kanya köylerinde seçimler yapıldı. Ancak köylerden birinde halkın yalnızca yüzde 2’si diğerinde ise yüzde 1’i oy kullandı. Yüzlerce kişilik protesto gösterileri düzenlendi. Gösterilerde, İsrail’in işgal altındaki Golan köylerine zorla dayatmaya çalıştığı seçimleri reddettiklerini belirten sloganların yanı sıra yerel yetkililerin seçimlere dair tutumları bir vatan meselesine dönüştürülerek “işgalcilerle işbirliği” yaptıklarına işaret eden sloganlar attılar.
İsrailli yetkililer, 4 köyün sakinlerine yönelik polis gücü de dahil olmak üzere baskıcı müdahalelerde bulunmakta gecikmedi. İşgal güçleriyle halk arasında şiddetli çatışmalar yaşanırken, gösteriler çok sayıda insanın yaralanması veya tutuklanmasıyla sona erdi. Fakat baskıya boyun eğmeyen protestocular, sandıklar kapanana kadar eylemlerini sürdürdüler. Halk hareketine, Arap kimliğine bağlılığını göstermek isteyen kadın erkek, genç yaşlı çok sayıda vatandaşın yanı sıra dini grupların liderleri ve önde gelen isimler katıldı.
İsrail hükümeti ve güvenlik güçleri sonunda Golan planlarının başarısızlığa uğradığını kabul etti. Ancak seçim deneyinin sonucu sadece bir başarısızlık olarak değil, İsrailli bir spikerin de dediği gibi aynı zamanda “utanç verici bir durum ve İsrail’in yüzüne inen bir şamar” olarak görüldü. Bu yüzden halk nezdinde Golan’ın ilhak kapısı kapanırken Netanyahu ve yandaşları başka oyun alanları araştırmaya koyuldu.
1967’den beri bitmeyen sorun: Golan Tepeleri
İsrail, iyi planlanmış bir savaşla 1967 yılında Suriye'nin güneybatısındaki Golan Tepeleri’ni işgal etti. Üç gün boyunca top atışları ve bombardımanlara maruz kalan bölge, 9 Haziran'da kara birlikleri tarafından işgal edildi. 30 saatlik ezici mücadelenin ardından Suriye ordusu geri çekilirken o dönem 145 bin olan nüfusun çoğunluğu bölgeden kaçtı.
2001 yılında Ariel Şaron hükümetinde bakanlık yapan ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’den (FHKC) bir hücre tarafından öldürülen Rehavam Ze'evi, bölgenin halktan arındırılmış olması gerektiğini söyledi. Bölgede 25 bin kişinin kaldığı tespit edildi. Bu kişiler de zorla sınır dışı edildiler veya gitmek zorunda bırakıldılar. Yalnızca Dürziler ve Çerkeslerin kalmasına izin verildi.
Bölgede sadece 10 bin kişi kaldı. İsrail ordusu, sistematik olarak 110 köyü yıkarken geriye, tüm sakinlerinin Dürzilerden oluşan Mecdel Şems, Mas'ade, Ayn Kanya,  Bukata köyleri ve tamamı Alevilerden oluşan el-Gacar köyü kaldı. Bununla birlikte İsrail, Golan Tepeleri’ni işgal ettiği ilk günden bu yana Dürzilerin kendisine biat etmesinin hayalini kuruyor.
İsrail 1981 yılında, Golan Tepeleri'ni İsrail topraklarına dahil eden bir yasa çıkardı. Golanlılar yasaya karşı 6 ay süren grevler başlatırken, kabul eden herkesi dini ve sosyal olarak kısıtlayacak olan İsrail vatandaşlığına geçme teklifini güçlü bir şekilde reddettiler. O tarihten bu yana göreve gelen tüm İsrail hükümetleri Golan'la bir İsrail bölgesiymiş gibi ilgilenmeye çalıştılar. Bu çalışmalara belediye seçimleri de dahil. Ancak Golanlılar İsrail’in tüm bu işgali resmileştirme planlarına karşı çıktılar. İnanılmaz bir ulusal mücadele veren nüfusun sadece yüzde 13'ü İsrail vatandaşlığını kabul etti.



Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
TT

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek için gösteri düzenledi

Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

İsrail ve Hamas arasında iki yıldan uzun süredir devam eden kanlı savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ndeki Filistinlilere destek olmak için dün Paris'te binlerce kişi gösteri düzenledi.

Organizatörlerin yaklaşık 50 bin, Paris polisinin ise yaklaşık 8 bin 400 kişi olduğunu tahmin ettiği kalabalık, "Gazze, Gazze, Paris seninle" ve "Paris'ten Gazze'ye direniş!" gibi sloganlar atarak yürüdü. Filistin bayrakları ve "Filistin, sessiz kalmayacağız" ve "Soykırımı durdurun" yazılı pankartlar taşıdılar.

Yürüyüşe, başta Boyun Eğmeyen Fransa Partisi lideri Jean-Luc Mélenchon olmak üzere birçok sol görüşlü siyasi isim katıldı.

Fransa-Filistin Dayanışma Derneği Başkanı Anne Tuyon, ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinden yedi hafta sonra AFP'ye yaptığı açıklamada, "Henüz hiçbir şeyin yolunda olmadığını unutmamalıyız" dedi. Dernek, gösteriye çağrıda bulunan 80 STK, siyasi parti ve sendikadan biri.

frgt
Paris'te binlerce kişi Filistinlilere destek gösterisi düzenledi (DPA)

"Ateşkes sadece bir sis perdesi... İsrail bunu her gün ihlal ediyor, Gazze'ye insani yardımların girmesini engellemeye devam ediyor ve Gazze'deki altyapıyı ve evleri yıkmaya devam ediyor. Kalıcı bir ateşkes ve soykırımın sona ermesini talep ediyoruz."

ABD'nin arabuluculuğunda varılan ateşkes anlaşmasının şartları uyarınca, İsrail ordusu Gazze Şeridi'nden "sarı hat"ın gerisine çekildi ve bu hat, İsrail'e bölgenin yüzde 50'sinden fazlasının kontrolünü hâlâ sağlıyor.

Ancak, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te İsrail'e saldırmasının ardından patlak veren savaşta ateşkes son derece kırılgan olmaya devam ediyor.

Anne Tuyon, "İsrail'in uluslararası hukuka uymasını sağlamanın tek yolu yaptırımlar uygulanmasıdır" diyerek, işgal altındaki Batı Şeria'da yerleşimci şiddetinin "eşi benzeri görülmemiş boyutlara" ulaştığı "yerleşim faaliyetlerindeki şaşırtıcı hızlanma"yı kınadı.

Tam adını vermek istemeyen 72 yaşındaki Saliha, Gazze'deki "soykırıma" karşı düzenlenen bir yürüyüşe katılmak için geldiğini söyledi.

"Tüm insanlık çaresizce izliyor. Bu tam bir dokunulmazlık," diyerek, "İnsanların bunu görüp de hiçbir şey yapamaması son derece şok edici. Yapabileceğimiz tek şey seferber olmak" ifadelerini kullandı.

İsminin açıklanmasını istemeyen 42 yaşındaki Bertrand ise perşembe günü işgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Cenin'de İsrail polisi ve ordusunun ortak operasyonunda öldürülen iki adamın videolarının da kanıtladığı gibi, "katliam ve soykırımın devam ettiğini" söyledi. Birleşmiş Milletler, "bir başka yargısız infaz gibi görünen" olayın soruşturulması çağrısında bulundu.

Protestocular, ekonomik ve mali yaptırımların olmaması nedeniyle, "Sokaklarda ve seçilmiş yetkililer aracılığıyla baskı yapmaya devam etmeliyiz" diye düşünüyor.


İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)
TT

İsrail Savunma Bakanı Katz: Suriye’deki silahlı gruplar Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşünüyor

Golan Tepeleri (Reuters)
Golan Tepeleri (Reuters)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, Knesset Dışişleri ve Savunma Komitesi toplantısında yaptığı açıklamada, Suriye’deki bazı silahlı grupların Golan Tepeleri’ni ele geçirmeyi düşündüğünü söyledi. Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre Katz, İsrail’in Şam ile güvenlik anlaşması ya da normalleşme yolunda olmadığını belirterek, Suriye ordusu ya da ülkedeki farklı milislerin İsrail yerleşimlerine saldırma veya Suriye’deki Dürzi toplumunu yeniden tehdit etme ihtimaline karşı hazırlık yapıldığını ifade etti.

Katz, Husilerin de Golan Tepeleri’ne yönelik olası bir kara harekâtını değerlendirdiğini söyledi.

Öte yandan, İsrail güçleri Aralık 2024’te Beşşar Esad rejiminin çöküşünün ardından Suriye’nin güneyinde dokuz noktada konuşlandı. Bu noktaların büyük bölümü, iki ülke arasındaki sınırda Birleşmiş Milletler tarafından izlenen tampon bölgede yer alırken, konuşlanma alanları arasında Cebel Hermon’un (Şeyh Dağı) Suriye tarafındaki iki nokta da bulunuyor.

İsrail, bu birliklerin İsrail yerleşimlerini korumak ve düşman unsurların eline geçtiğinde tehdit oluşturabilecek silahları güvence altına almak amacıyla Suriye topraklarında yaklaşık 15 kilometre derinliğe kadar faaliyet yürüttüğünü açıkladı. Bu potansiyel tehdit unsurları arasında Lübnan Hizbullahı ile İran destekli diğer milis gruplar da yer alıyor.

Suriye’nin güneybatısında bulunan Golan Tepeleri, başkent Şam’ın yaklaşık 60 kilometre batısında yer alıyor ve toplamda 1.860 kilometrekarelik bir alanı kaplıyor. İsrail, Haziran 1967 Savaşı sırasında bölgenin yaklaşık 1.250 kilometrekarelik kısmını işgal etmiş, 1981’de ise fiilen ilhak etmişti. Ancak bu ilhak, bölgeyi hâlen işgal altındaki Suriye toprağı olarak kabul eden Birleşmiş Milletler tarafından tanınmıyor.


BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
TT

BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)

Birleşmiş Milletler’in Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert, Perşembe günü yaptığı açıklamada, hükümetin aldığı önemli kararlar ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmiş varlığına rağmen ülkenin güneyindeki belirsizlik ortamının devam ettiğini belirtti. Hennis-Plasschaert, bu iki unsurun “normalleşme yolunda temel bir zemin oluşturduğunu” söyledi.

Hennis-Plasschaert, “Birçok Lübnanlı için çatışma düşük yoğunlukla da olsa sürüyor. Mevcut durum devam ettiği sürece, düşmanlıkların yeniden tırmanma ihtimali ortadan kalkmış değil” ifadelerini kullandı.

BM yetkilisi, mevcut fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Diyalog ve müzakereler tüm sorunları çözemeyebilir; ancak taraflar arasında karşılıklı anlayışın oluşmasına katkı sağlar ve en önemlisi, istenen güvenlik ve istikrara giden yolu açar” dedi.

İsrail ile Hizbullah arasında geçen yıl Kasım ayında, Gazze’deki savaşın yol açtığı bir yılı aşkın karşılıklı bombardımanın ardından ABD arabuluculuğunda ateşkes sağlanmıştı. Ancak İsrail, anlaşmaya rağmen Güney Lübnan’daki bazı noktalarda varlığını sürdürürken, ülkenin güneyi ve doğusuna yönelik saldırılarına devam ediyor.