​Cezayir’de darbe mi askeri vesayet mi demokrasi mi?

​Cezayir’de darbe mi askeri vesayet mi demokrasi mi?
TT

​Cezayir’de darbe mi askeri vesayet mi demokrasi mi?

​Cezayir’de darbe mi askeri vesayet mi demokrasi mi?

Cezayirli gözlemciler, Cezayir İstihbarat Başkanı’nın görevden alındığını ve İstihbarat Başkanlığının, Cumhurbaşkanlığından alınarak, 2015 öncesinde olduğu gibi Savunma Bakanlığı’na bağlandığını bildirdi. Gözlemciler, Genelkurmay Başkanı Ahmed Kayid Salih’in yönetimde olan egemenliğini arttıracağını ve ülkenin fiili başkanı olmak için egemenliğini iyi bir konuma sokacağını ifade etti. Aynı şekilde Avukat ve önde gelen aktivistlerden Mustafa Buşaşi, ordunun “yalnızca geçiş aşamasında olacağını ve Cezayirlilerin istediği herhangi bir siyasi seçime müdahale etmeyeceğini” söyledi.
Hükümete bağlı bir haber ajansının, geçen cuma günü Savunma Bakanlığı’na yakın bir kaynaktan aktardığına göre, güvenlik çıkarlarının koordinasyonundan sorumlu Cumhurbaşkanı danışmanı ve İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Osman Tartag’ın görevine son verildi. Kaynak, “Tartag’ın 2015 yılından bu yana üstlendiği bu görev, Savunma Bakanlığına bağlandı” dedi.
Tartag, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika tarafından yayınlanan bir kararname ile “güvenlik çıkarları koordinatörlüğüne” atanmıştı. Bu sebeple görevden alınması da yalnızca Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile gerçekleştirilebilir. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı, 2015 yılında güvenlik çıkarlarını yenileyerek, aynı zamanda Savunma Bakanlığı’na bağlı “İzleme ve Güvenlik Dairesi’ni” de kaldırdı. Geçen cuma günü gerçekleşen söz konusu iptalin bakanlığa geri iadesi de devlet içerisindeki herhangi bir taraf aracılığıyla değil, başkanın yetkileri dahilinde gerçekleşebilir.
Ordu Genelkurmay Başkanı ve ordunun güçlü isimlerinden Kayid Salih’in, Tartag’ı uzaklaştırması muhtemel. Bu çerçevede iki isim arasında bir anlaşmazlık olduğu ve Salih’in halk ayaklanması sırasında Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınmaktan korktuğu biliniyor. Bu sebeple de Buteflika ve kardeşine büyük bir baskı uygulayarak, halkın taleplerini yerine getirdiğini açıkladı.
Gözlemcilere göre Kayid Salih’in (Tartag’ı görevden alarak) attığı adım, ülkenin fiili lideri olarak iktidarını güçlendirme yönündeki isteğini yansıtıyor. Aynı şekilde Ahmed Kayid Salih, 2 Nisan’da da “Cumhurbaşkanlığı grubuna” karşı bir konuşma yapmıştı.
Bu çerçevede eski Başbakan Ali Benflis, 6 Nisan’da düzenlediği bir basın toplantısında, Tartag’ın halk ayaklanmasının getirdiği değişiklikler çerçevesinde görevden alındığını belirtti.
Siyasi analist ve eski bir İslamcı Milletvekili Muhammed el-Salihi ise “Tartag, tehlikeli biri. Ayaklanma karşıtı olduğu ve ayaklanmayı başarısızlıkla sonuçlandırmaya çalıştığı için ayrılması gerekiyordu” dedi. El-Salihi, “Tartag’ın asıl yeri, doksanlı yıllarda (terörle mücadele dönemi) vatandaşlara karşı işlediği korkunç suçlardan dolayı cezaevidir. Çünkü bir suçlu, vatandaşların güvenlik sorumluluğunu üstlenemez. Güvenlik biriminin başına, muhalifleri herkesin bildiği yollarla korkutan bir ismi koymak mantıklı mı? Aynı şekilde yasa, aslında emekli bir subayın askeri idarenin başına geçmesine izin vermez. Buteflika, 2015 yılında Tartag’ı General Tevfik’in yerine atadı” şeklinde konuştu.
 
Muhammed el-Salihi, “Bu görevin aslında cumhurbaşkanlığının değil ordunun olduğunu ifade ederek ordu liderliğinin, atama ve görevden alma yetkilerini kazandığı görülüyor. Ancak ayaklanmanın, Başbakan Nureddin Bedevi’nin, Anayasa Konseyi Başkanı Tayyib Belaiz’in ve Ulusal Meclis Başkanı Abdul Kadir bin Salih’in uzaklaştırılmasını isteme hakkı var. Bunlar ülke için bir tehdit oluşturuyor, çünkü istifa eden bir başkanın grubunun sert çekirdekleridir” dedi.
Aynı şekilde siyasi analist Mustafa Buşaşi (ayaklanmanın simgesi), 6 Nisan’da rejime karşı ayaklanan ilk bölgelerden olan Bejaia şehrinde düzenlediği basın toplantısında Salih’in iktidara gelebileceğine dikkati çekti.
Buşaşi, Kayid Salih’e atıfta bulunarak “Ordunun, gelecek aşamada demokrasiye geçişe destek vermesi gerekiyor. Siyasete, özellikle de yönetim işlerinin düzenlenmesine hiçbir şekilde müdahale edilemez” dedi. Analist, “Ayaklanma, Buteflika rejiminin hiçbir sembolünü, gelecekteki olaylarda kabul etmeyecek. Hepsinin gitmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Aynı şekilde Buşaşi, herhangi bir isim vermeden, eylemcilere geçiş aşaması liderliğini, “dürüstlük ve temiz elleriyle tanınan, hükümette herhangi bir sorumluluk üstlenmeyen” 5 kişilik bir “heyete” emanet etme çağrısında bulundu. Mustafa Buşaşi’nin kendisi de söz konusu pozisyon için öne sürülen isimler arasında yer alırken analist, Bejaia şehrinde bir aktivist tarafından öne sürülen bir soruya da cevap vermekten kaçındı.
Öte yandan Cezayir polisi, 6 Nisan’da başkentteki Cezayir İşçileri Sendikası genel merkezinde Genel Sekreter Abdul Mecid Sidi el-Said’in istifasını isteyen onlarca sendika üyesini gözaltına aldı.
Sidi Said, 20 yıl boyunca Buteflika’nın en sadık destekçilerinden biriydi. 3 milyon işçinin mensup olduğu sendika, cumhurbaşkanı politikalarının sağladığı istikrarı bozma gerekçesiyle örgütlenmeyi engellemişti.



2025'in ilk yarısında Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik 11 binden fazla saldırı gerçekleştirildi

İşgal altındaki Batı Şeria'da El Halil'in kuzeyinde inşa edilen yeni bir İsrail yerleşim karakoluna bakan Filistinli çocuklar, 6 Temmuz 2025 (AFP)
İşgal altındaki Batı Şeria'da El Halil'in kuzeyinde inşa edilen yeni bir İsrail yerleşim karakoluna bakan Filistinli çocuklar, 6 Temmuz 2025 (AFP)
TT

2025'in ilk yarısında Batı Şeria'da Filistinlilere yönelik 11 binden fazla saldırı gerçekleştirildi

İşgal altındaki Batı Şeria'da El Halil'in kuzeyinde inşa edilen yeni bir İsrail yerleşim karakoluna bakan Filistinli çocuklar, 6 Temmuz 2025 (AFP)
İşgal altındaki Batı Şeria'da El Halil'in kuzeyinde inşa edilen yeni bir İsrail yerleşim karakoluna bakan Filistinli çocuklar, 6 Temmuz 2025 (AFP)

Filistin resmi istatistikleri, bu yıl içinde Batı Şeria'daki Filistinlilere yönelik ordu ve yerleşimci saldırılarının 11 bini aştığını gösterdi.

Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi Başkanı Mueyyed Şaban, 2025 yılının ilk yarısında işgal devleti tarafından gerçekleştirilen toplam saldırı sayısının, yerleşimci milisler de dahil olmak üzere çeşitli İsrail kurumları tarafından gerçekleştirilen 11 bin 280 saldırıya ulaştığını bildirdi.

Şaban düzenlediği basın toplantısında, “Saldırıların şekli, sayısı ve niteliğindeki bu önemli artış, işgal devletinin Gazze Şeridi'nde ve Filistinlilerin bulunduğu tüm yerlerde halkımıza karşı yürüttüğü saldırganlıkla eş zamanlı geliyor” dedi.

Şaban, konseyin bu yılın ilk yarısında Batı Şeria'da meydana gelen saldırıları belgeleyen yıl ortası raporunu inceliyordu. ‘İşgal devletinin Filistin topraklarına saldırıları ve sömürgeci genişleme tedbirleri’ başlıklı rapora göre bu saldırılar, sahada gerçekleri dayatmaktan (toprak gaspları, sömürgeci genişleme ve zorla yerinden etme) saha infazlarına, arazi sabotajlarından buldozer operasyonlarına, ağaçların sökülmesinden mülklere el konulmasına, Filistin coğrafyasının bağlarını kesen kapatma ve kontrol noktalarına kadar uzanıyordu.

Saldırılar bin 975 saldırı ile Ramallah’ta yoğunlaşırken, bunu bin 918 saldırı ile El Halil ve bin 784 saldırı ile Nablus izledi.

Siyasi destekli saldırılar

Rapor, Batı Şeria'nın İsrail'deki siyasi düzeyin desteğiyle art arda gelen yerleşimci saldırılarına tanık olduğu bir dönemde geldi.

İşgal Edilmiş Topraklarda İnsan Hakları için İsrail Bilgi Merkezi (B'Tselem), yerleşimci şiddetinin hükümet politikasının parçası olduğunu ve İsrail apartheid rejiminin Filistin topraklarına el koymayı genişletme ve tamamlama stratejisinin bir uzantısı olarak resmi devlet yetkililerinin buna izin verdiğini, olanak sağladığını ve katıldığını bildirdi.

Şaban, yerleşimcilrin toplamda 2 bin 153 saldırıya ulaştığını ve ‘dört sivilin şehit olmasına neden olduğunu’ vurguladı.

Rapora göre yerleşimci saldırıları, ‘Filistin köylerine saldırmak, buralardaki insanlara şiddet uygulamak, sahipleri içerideyken evleri ateşe vermek, vatandaşlara ateş etmek, yerleşim karakolları kurmak, vatandaşların topraklarını kontrol etmek, sokaklara ve araçlara saldırmak , organize ve tehlikeli saldırılar başlatmak’ arasında değişiyordu.

Bu saldırılar Ramallah (491), El Halil (409) ve Nablus (396) vilayetlerinde yoğunlaştı.

Filistin istatistiklerine göre, yerleşimciler geçtiğimiz 2024 yılı boyunca 2 bin 400 saldırı gerçekleştirdi.