​Irak'ta Bedir Tugayları krizi

​Irak'ta Bedir Tugayları krizi
TT

​Irak'ta Bedir Tugayları krizi

​Irak'ta Bedir Tugayları krizi

Bedir Örgütü’nün eski üyelerinin, Genel Sekreter Irak meclisindeki el-Fetih ittifakı lideri Hadi el-Amiri’ye karşı başlattıkları gösteriler ve attıkları sloganlara rağmen, örgüt şu ana kadar sessiz kalma ve grubu sarsan iç krizi kontrol altına almak için herhangi bir açıklamada bulunmamayı tercih etti.
Örgüte yakın kaynaklara göre, Amiri geçtiğimiz Pazartesi günü yaptığı açıklamada topu Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin sahasına atarak Bedir Örgütü üyelerine adaletli davranılmasını talep etti. Amiri yaptığı kısa açıklamada, “Hiçbir zaman vazgeçmediğimiz ve vazgeçmeyeceğimiz, Bedir Tugayları örgütü’ne mensup olan evlatlarımız ve kardeşlerimizin haklarını bu zamana kadar hep gözettik, gözetmeye de devam edeceğiz. Ancak maalesef, tüm çabalara rağmen eski hükümetten bizi işitecek kimseler bulamadık” ifadelerini kullandı. Aynı zamanda Haşdi Şabi’nin de komutanı olan Amiri, Abdulmehdi’den mücahit kardeşlerinin taleplerine yanıt verilmesini ve adaletli davranılma isteğini yineledi. Bunların hak ve meşru talepler olduğuna dikkat çekti.
Amiri, örgütün önünde gerçekleştirilen protestolar ve Bedir Tugayları örgütü üyeleri tarafından ona yöneltilen açık eleştirilere değinmedi. Ancak meşru talepler ve suyu bulandırıp gerilim yaratmayı isteyenler arasındaki ayrımın iyi yapılması gerektiğine dikkat çekti.
Konu hakkında bilgi sahibi olan kaynakların,  Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamaya göre örgüt, bugünlerde ihtiyaç içinde olan ve kurum içindeki hizmetlerine karşılık mali haklarını talep ederek protestolar gerçekleştiren tarafları üç gruba ayırıyor. Bu grupları,2003 yılından sonra Irak’a dönmeyerek sürgünde kalmayı tercih eden eğitimsiz ve askeri kurumlara entegre edilerek büyük bir askeri rütbe talep eden kişilerin oluşturduğuna dikkat çekildi. Bir kısmının ise Saddam Hüseyin rejimi kurumları ile işbirliğine dayanan bir ilişkisi bulunan kişiler olduğu ifade edildi.
Öte yandan, Bedir Tugayları üyeleri tarafından son günlerde gerçekleştirilen protestoları destekleyen diğer kaynaklar ise, bazı örgüt üyelerinin, örgüt yönetimi ve bazı yakın vekillerin 2003'ten sonra yasaların güvence altına aldığı tüm hak ve imtiyazlara sahip olması ve buna karşılık diğerlerinin bundan mahrum olması nedeniyle eleştirdi.
Bedir örgütünün eski üyelerinden onlarca kişi bu haftanın başında Bağdat’taki Cadiriyye şehrinde bulunan Bedir Örgütü’nün binası önünde öfkeli, protestolar gerçekleştirerek Amiri’yi haksızlık yapmakla suçladılar. Çeşitli sosyal medya platformlarında paylaşılan video kayıtlarında göstericilerin haklarını elde etme için silah kullanmakla tehditte bulundukları gözlendi. Gösterilerde atılan sloganlar arasında ‘Hadi el-Amiri’ye ölüm’ ifadeleri de yer alıyordu.
 
Bazı göstericiler, Bedr örgütü yetkililerinin göstericileri dağıtmak için Haşdi Şabi’ye bağlı 27. Tugay’ın görevlendirildiğini ve Amiri tarafından 4  gösterici için yayınlanan tutuklama emrinin işleme konulması için çağrıda bulunulduğunu açıkladı. Bu bilgi tarafsız kaynaklar tarafından doğrulanmazken reddedilmedi de.
Yerel basında çıkan haberlere göre Ebu Mustafa Kazımi isimli bir gösterici, Başbakan Adil Abdulmehdi ve İçişleri Bakanlığı’ndaki ilgili birimlere seslenerek, “Bedir Tugayları lideri hangi hakla, barışçıl yollarla haklarının geri verilmesini talep eden bu göstericiler hakkında tutuklama emri çıkarabilir” ifadelerini kullandı.
Amiri’nin, Bedir Tugayları üyeleri tarafından protestolar esnasında ve öncesinde maruz kaldığı eleştiriler arasında, örgütün eski üyelerinden şu an İran’ın Kum şehrinde öğretmenlik yapan Hüseyin es- Safi’nin geçtiğimiz Pazar günü yaptığı açıklama ön plana çıktı. Safi, söz konusu açıklamada, “Tüm diğerkamlar, adiller, ilim adamları ve politikacılara sesleniyoruz. Bugün Amiri ve polisleri tarafından bir kenara itilen ve haklarından mahrum bırakılan, sesleri ve şikayetlerini kamuoyuna duyurmak için elleri boş bir şekilde barışçıl gösteriler düzenleyen Bedir örgütü üyelerine yönelik yapılan darp ve gözaltılar, cihat damarını kesmeye çalışmak gibi korkunç eylemler” ifadelerini kullandı. Safi, üst mercileri, bu tehlikeleri tavırlara karşı durmaya ve bu amaca yönelik gizlilikleri ortaya çıkarıp onlara mücadele etmeye çağırdı. Safi yaptığı açıklamada, “Ömürlerini Allah yolunda harcayan mücahitler bu durumda ise, bundan sonra cihat çağrısına kim yanıt verecek? Bedir mücahitlerine yapılanlar kabul edilemez, bunları kınıyoruz. Amiri, çetesi ve buna katılan herkes beklemede kalın. Şüphesiz Rabbiniz, gözetlemededir” şeklinde konuştu.
Iraklı kaynaklar, 1980’lerin başında İran’da kurulan, Irak’taki İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nin askeri kanadı olan Bedir Örgütü içerisinde büyük anlaşmazlıklar olduğuna dikkat çekti. 2012 yılının Mart ayında Irak’taki İslam Devrimi Yüksek Konseyi’nden ayrılarak, Hukuk Devleti koalisyonu ile güçlerini birleştirmişti. Eski İçişleri Bakanı Kasım Arakçi’nin örgütten ayrılma kararı hakkında birçok söylenti var. Arakçi bu konuda şu ana kadar herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Bedir Tugayları Örgütü, DEAŞ’ın 2014 yılında yükselişe geçmesi ve Irak’ta geniş geniş alanlar işgal etmesiyle ön plana çıkmıştı. Bedir Örgütü, Haşdi Şabi şemsiyesi altındaki en belirgin Şii kanat oldu. Örgüt lideri Haşdi Şabi’nin önde gelen komutanlarından bir olduı.
Kufe Üniversitesi Siyasi Bilimler Profesörü İyad el- Anber, Bedir Örgütü içerisinde meydana gelenler hakkında yaptığı yorumlarda, “Irak’taki siyasi parti ve gruplarda bölünme her zaman mümkündür. Bedir’in daha önce Yüksek Kurul'dan ayrıldığını biliyoruz. Seküler solculardan dindar sağcılara kadar Irak Devleti’ndeki tüm siyasi partilerde ayrılıklar gerekli bir hal aldı” ifadelerini kullandı.
Anber Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Örgütün lideri ve yönetimine karşı yapılan protestolar hakkında sessiz kalması, konunun üzerini, bir sis bulutunun kaplamasına neden oldu. Bununla birlikte, sessiz kalınması, örgütün DEAŞ’a karşı verdiği savş sonucunda kazandığı sembolik sermayeyi korumayı amaçlıyor gibi görünüyor” dedi.



Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
TT

Irak'taki büyük bir doğalgaz sahasındaki çalışmalar İHA saldırısının ardından askıya alındı

Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)
Irak Kürdistanı, Süleymaniye ilindeki Kormor gaz sahası (Arşiv- Reuters)

Irak Kürdistanı'ndaki Kormor gaz sahasındaki mühendisler, dün yaptıkları açıklamada, insansız hava aracı (İHA) saldırısının sahadaki faaliyetlerin askıya alınmasına neden olduğunu duyurdular.

Kürdistan Bölgesi Doğal Kaynaklar ve Elektrik Bakanlıkları ortak bir açıklamada, saldırının ardından bölgedeki tüm elektrik santrallerine gaz arzının durdurulduğunu açıkladı. Güvenlik kaynakları, sahadaki depolama tanklarını vuran saldırının yangına yol açtığını ve bazı işçilerin yaralandığını bildirdi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığına göre bir işçi, çalışanların daha fazla saldırı korkusuyla sığındıkları sahadaki sığınağın içinden, "Bir İHA, sahadaki büyük bir gaz depolama tesisine saldırarak büyük hasara yol açtı ve yangın hala devam ediyor" dedi. Rudaw'ın X internet sitesinde yayınladığı bir videoda, saldırının ardından bölgeden dumanların yükseldiği görülüyor

Ortak açıklamada, iki bakanlıktan ve sahayı işleten BAE merkezli şirket Dana Gas'tan ekiplerin şu anda olay yerinde inceleme yaptığı belirtildi. Saldırının faillerinin kimliği henüz belirlenemedi.

Bu, son günlerde sahaya yapılan ikinci İHA saldırısı. Pazar akşamı, Irak Kürt güvenlik güçleri, sahaya ulaşmasını engellemek için bir İHA’yı düşürdü.


Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
TT

Lübnan, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına ilişkin ısrarını reddetti

Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)
Meclis Başkanı Nebih Berri, Mısır Dışişleri Bakanı Bedir Abdulati'yi kabul etti, (Temsilciler Meclisi Başkanlığı)

Lübnan dün, İran'ın Hizbullah'ın silahlarına verdiği sürekli desteği reddettiğini yineledi. Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, "Bizim için su ve ekmekten daha önemli olan, egemenliğimiz, özgürlüğümüz ve ülkemizi mahveden ve bizi yıkıma sürüklemeye devam eden ideolojik sloganlardan ve sınır ötesi bölgesel gündemlerden uzak, iç karar alma mekanizmalarımızın bağımsızlığıdır." dedi.

Lübnan'dan gelen bu ret cevabı, İran Dini Lideri'nin uluslararası ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti'nin, "Hizbullah'ın bugünkü varlığı Lübnan için vazgeçilmezdir" demesinin ardından geldi. Velayeti, "Siyonist oluşumun Lübnan'a karşı işlediği devam eden saldırılar ve suçlar, (Hizbullah'ın) varlığının Lübnan için günlük ekmekten daha önemli hale geldiğini gösteriyor" dedi.

Benzer bir bağlamda, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn ile Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis, iki ülke arasındaki deniz sınırı belirleme çalışmalarının tamamlandığını duyurarak, anlaşmanın ikili ve bölgesel iş birliğinde yeni aşamaya kapı açan stratejik bir dönüm noktası teşkil ettiğini vurguladılar.

Aynı zamanda İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, "İsrail'in güvenliği garanti altına alınmazsa Lübnan'ın barışa kavuşamayacağı" uyarısında bulunarak, Lübnan ile deniz sınırı belirleme anlaşmasından çekilme tehdidinde bulundu.


Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
TT

Cezayirli İslamcılar arasında “liderlik” ikilemi ve iktidar mücadelesi

Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)
Cezayir Adalet ve Kalkınma Cephesi Partisi lideri Abdullah Caballah ve Barış Toplumu Hareketi lideri Şeyh Mahfuz Nahnah (AFP)

Rabia Abdusselam

Cezayir siyaset sahnesini takip edenler, Cebhetu’l-Adale ve’t-Tenmiye (Adalet ve Kalkınma Cephesi) lideri ve İslami eğilime sahip olan önde gelen isimlerden biri olan Abdullah Caballah’ın açıklamalarının ardından İslamcı siyasi partilerin liderleri arasında bazı anlaşmazlıklar olduğunu gördü. Caballah, Hareketu Muctemeu’s-Silm’in (Barış Toplumu Hareketi) merhum lideri Mahfuz Nahnah'ın bunu yapan ilk kişi olduğu yönündeki yaygın görüşe aykırı şekilde kendisinin ‘ülkedeki Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) hareketinin gerçek kurucusu’ olduğunu söyledi.

Bu kısa açıklama, Cezayir'deki İslami eğilimleri liderler arasında, Cezayir'de İslam düşüncesini veya siyasal İslam'ı yayma konusunda tarihi bir hakka sahip olanın kim olduğu konusunda çeşitli tepkilere ve açıklamalara yol açsa da İslamcı cenah arasındaki ‘liderlik’ sorunu olduğunu, bu sorunun İslamcılar üzerinde nasıl olumsuz bir etki yarattığını ve 1980'li ve 1990'lı yıllara kadar uzanan anlaşmazlıkların halen var olmaya devam ettiğini kanıtladı.

Çelişkili ifadeler ve tanıklıklar

Caballah’ın sözlerinin satır aralarında, İslamcılar arasındaki ‘liderlik’ ikilemi hakkında çok şey okunabilir. Örneğin (Cezayir’deki en büyük İslami eğilimli muhalefet partisi) Barış Toplumu Hareketi lideri olmaktan vazgeçmeyeceğini vurguladığını ve destekçilerinin Barış Toplumu Hareketi’nin kuruluşuna ilişkin tarihi anlatılarını her zaman savunduğunu görebiliriz. Onlara göre Şeyh Mahfuz Nahnah, ‘Cezayir'deki Müslüman Kardeşler'in gerçek kurucusu’ ve Barış Toplumu Hareketi’nin eski lideri Ebu Cerrah Sultani'nin de teyit ettiği üzere, İslami tebliğ için sağlam bir temel oluşturmaya çalışan ilk kişi. Ebu Cerrah Sultani, konuyla ilgili yaptığı açıklamada Abdullah Caballah'ın komünist hareketi üniversiteden kovmaya odaklandığını, Nahnah'ın ise İslam dininin yayılması için sağlam bir temel oluşturmaya çalıştığını söyledi. Ayrıca, iki adamın önceden anlaşma yapmadan coğrafi bölgeyi aralarında paylaştıklarını da sözlerine ekledi.

Ebu Cerrah Sultani’nin açıklamasına göre Caballah'ın ekibi, herhangi bir koruma ya da destek olmaksızın küresel bir ideoloji ve bölgesel bir örgütlenmeye dayanırken Nahnah'ın ekibi, 1974 yılından itibaren uluslararası grubun desteği ve onayıyla kapsamlı bir ideoloji ve örgütlenme benimsemişti. Ta ki hapis cezası bu bağı koparana dek.

Cezayir’de özellikle 1970'li yıllarda marjinalleştirilen Müslüman Kardeşler uluslararası yapılanmasının literatürünü temsil eden Mısır'dan gelen referanslar ve kitaplarla tanışmasının bir sonucu olarak, bu yolu izleyen ilk kişilerden biri olduğunu belirten Caballah, bu ideolojiyi benimsemesinin, Müslüman Kardeşler’in uluslararası veya Mısır'daki yapılanmasıyla herhangi bir örgütsel bağı olmadan, İhvan teorisyenlerini okumasından kaynaklandığını söyledi.

Uzun konuşması sırasında Caballah, kendisini İhvan’ın resmi temsilcisi ilan ettiğini reddederek, 1974'te başlayan ortak bir çabanın parçası olarak bu fikri Cezayir'e tanıtma girişiminde bulunduğunu ifade etti.

Liderliğini yaptığı hareketin 1985 yılından önce üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanmasını parçası olmadığını aktaran Caballah, o dönemde sadece fikirlerin hakim olduğunu ve resmi olarak örgütlerin olmadığını vurguladı. Caballah’a göre 1985'ten önce Caballah Grubu olarak bilinen kendi grubu dışında, üniversitelerde Müslüman Kardeşlere bağlı herhangi bir öğrenci yapılanması yoktu ve sadece 70'li ve 80'li yıllarda tebliğ ve eğitim yöntemlerindeki temel farklılıkları vurgulamaya çalıştı.

Liderlik meselesi, İslamcı partileri yeniden siyasi çatışmaya sürükledi.

Caballah'ın öne çıkardığı İslami çizgideki isimler arasında, Barış Topluluğu Hareketi'ni kuran, öldüğü güne kadar liderliğini yürüten Cezayirli vaiz ve siyasetçi Mahfuz Nahnah ile Cezayir'deki İslami hareketin en önemli figürlerinden biri olan çağdaş düşünür, reformcu ve vaiz Şeyh Muhammed Buslimani yer aldı. Ancak Caballah, bu şahsiyetlerin örgütsel olarak değil bireysel olarak hareket ettiklerini belirterek, 1980'lerin ortalarına kadar Cezayir üniversitelerinde herhangi bir organize tebliği faaliyeti olmadığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Caballah'ın görüşlerini destekleyenler arasında, onun açıklamalarının o dönemde ya da daha sonra yapılmış olmasına bakılmaksızın ‘doğru’ olduğunu düşünen İslami eğilimli eski milletvekili Muhammed Salihi de vardı. Salihi, 1970'lerde aktif olan ve yerel olarak ‘eş-Şark’ grubu diye bilinen örgütün Mısır ve Suriye’deki Müslüman Kardeşlerin yaklaşımını benimsediğini belirtti. Bu kanat örgütsel ve yüzde 80 entelektüel açıdan Hassn el-Benna, Seyyid Kutub, Muhammed Kutub, Ali Cirişe, (Uluslararası Müslüman Alimler Birliği'nin eski başkanı ve kurucusu) Yusuf el-Kardavi, Muhammed el-Gazali, (Suriyeli vaiz) İsam el-Attar, Muhammed Ahmed er-Raşid ve Abdulkerim es-Savvaf’tan oluşuyor.

dfrgt
Cezayir'deki el-Fetih Meydanı'nda düzenlenen mitinge katılan İslami Kurtuluş Cephesi'ne (FIS) yakın İslam İşçi Sendikası (SIT) aktivistleri, 16 Mayıs 1991 (AFP)

Öte yandan kendisini meşru ‘lider’ olarak gören İslami Kurtuluş Cephesi (FIS) de var. Bu da partinin 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında özellikle daha sonra iptal edilen 1991 yılındaki yasama seçimlerinin ilk turunda elde ettiği ezici zaferin ardından kazandığı halk desteğine dayanıyor. Bu tarihi olay, o dönemde Cezayir'deki gidişatı değiştirdi.

‘Liderlik’ kompleksi

‘Liderlik’ meselesi, İslamcı partileri yeniden alevlenen siyasi çatışmaların labirentine sürükledi. Siyasi analist Ahsen Hallas, Caballah’ın açıklamalarını, devlet, Sufi çevreler ve zaviyeler tarafından desteklenen ‘geleneksel İslam’ın yerini almak üzere ortaya çıkan ve gelişen ‘İslami uyanışın’ ortaya çıkışına ve camilerde ve üniversitelerde yaygın olarak verilen vaazlara odaklanan açıklamalarına dair değerlendirmesinde bunu bu akımlar içinde gizli kalmış veya bastırılmış bir tartışma olarak gördüğünü söyledi. Hallas, Şeyh Caballah’ın basında kendisinin her zaman Cezayir'de liderlik peşinde olan Müslüman Kardeşler üyesi olarak gösterilmesinden ötürü, ‘liderlik sevdasında olduğu’ gibi kendisine yöneltilen suçlamaları çürütmek için bunu kullanmaya çalıştığını belirtti.

Hallas: “Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açması gayet doğal.”

Müslüman Kardeşlerin dünya genelinde yaşadığı entelektüel boşluk ve Türkiye, Katar ve Mısır arasında olmak üzere karşılaştığı jeopolitik parçalanma göz önüne alındığında, bu açıklamaların derin tartışmalara yol açmasının gayet doğal olduğunu söyleyen Hallas, “Özetle bu durum, entelektüel durgunluğun gölgesinde, yenilik yapma ve mevcut durumla ilgili çözümler ve öneriler sunma beceriksizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkan bir düşünme sürecidir” dedi.

Nahda Hareketi'nin eski lideri Caballah'ın açıklamalarına sert tepkiler verilirken geriye Müslüman Kardeşler üyeleri arasında sert sözlü tartışmaların yaşandığı gergin bir atmosfer bıraktı. Bu tablo, Cezayir'deki Müslüman Kardeşlere yakın iki siyasi partinin (Barış Toplumu Hareketi ve Adalet ve Kalkınma Cephesi) liderleri arasındaki derin anlaşmazlığı yansıttı. Aynı cenahtan gelen partiler arasında tam bir dayanışma ve siyasi uzlaşı eksikliği hakim ve bu durum 70’li ve 80’li yıllardaki kuruluş aşamasının ötesine geçiyor. Öyle ki 2019 yılında ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarmak için bir yol haritası çizmek üzere önde gelen muhalif isimleri bir araya getiren Mazafran’da ve (Cezayir'in batısındaki) Ayn Benian'da düzenlenen ünlü iki sempozyum gibi ortak siyasi toplantılarda da bunu görmek mümkün. Katılımcılardan birine göre bu toplantılara katılan parti liderleri arasında tartışmalar yaşandı. Tartışmalar bir noktada partilerin çekilme tehdidine kadar vardı.

Cezayir'de Müslüman Kardeşleri temsil etme hakkının tarihsel olarak kime ait olduğu konusunda çelişkili açıklamalar hakkında yorum yapan Mohamed Khider Biskra Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya Bölümü öğretim üyesi ve araştırmacısı Cedu Fuad, “Şeyh Caballah'ın açıklamaları, Cezayir'deki İslami uyanışın başlangıcı ve Şeyh Mahfuz Nahnah, eş-Şark Grubu ve Cez’ara Grubu’nun bu karmaşık tarih içindeki konumu hakkında bize kapsamlı bir bakış açısı sağlayamıyor” değerlendirmesinde bulundu.

Müslüman Kardeşlerin kuruluşu hakkında ideoloji ve örgütlenme arasında süregelen tartışma, Cezayir’deki İslami hareketin çok sayıda partiye bölünmesi olgusunu ele almamızı gerektiriyor. Cadallah’ın ‘doğuş patlaması’ olarak adlandırdığı bir olay meydana geldi ve bu da Cezayir'de Müslüman Kardeşler ideolojisini kimin yaydığını ve bu ideolojiyi ülkede yayma konusunda tarihsel hakka kimin sahip olduğunu belirlemeyi zorlaştırdı.