ABD’nin Çin’e yönelik tarifelerinden kim zararlı kim karlı çıkacak?

ABD Başkanı Trump ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping’in Pekin'de bir araya geldikleri eski görüşmelerinden bir kare (Reuters)
ABD Başkanı Trump ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping’in Pekin'de bir araya geldikleri eski görüşmelerinden bir kare (Reuters)
TT

ABD’nin Çin’e yönelik tarifelerinden kim zararlı kim karlı çıkacak?

ABD Başkanı Trump ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping’in Pekin'de bir araya geldikleri eski görüşmelerinden bir kare (Reuters)
ABD Başkanı Trump ve Çinli mevkidaşı Şi Cinping’in Pekin'de bir araya geldikleri eski görüşmelerinden bir kare (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump’ın Baş Ekonomi Danışmanı Larry Kudlow geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, ABD’nin Çin’le arasında artan ticaret savaşının Amerikalı tüketicilere de olumsuz yansımaları olacağını belirtti. Bu durum, Trump’ın Çin’den ABD Hazinesi’ne tek yönde milyarlarca dolar getirecek tarifelerinin uygulanma maksadının aksini işaret ediyor.
ABD Ulusal Ekonomik Konsey Direktörü Larry Kudlow’un açıklamaları, Başkan Trump’ın, 200 milyar dolar değerindeki Çin mallarına yönelik tarifeleri yüzde 10'dan yüzde 25'e yükseltilmesi ve Çin’in ABD’ye ihraç ettiği ürünlerin neredeyse tamamına vergi uygulamaya başlaması sebebiyle başarısız olan Çin-ABD müzakerelerinin 11’inci turunun ardından geldi.
Kudlow bu ayın ortalarında Fox News’a verdiği röportajda, “Aslında, bunun bedelini iki taraf da ödeyecek ve sonunda her ikisi de zarar görecek” dedi.
Kudlow’un itiraf gibi açıklamaları, Trump’ın ticaret savaşının sonunda mali açıdan ABD’nin karlı çıkacağına dair görüşünün aksini düşünen ekonomi uzmanlarının açıklamalarını teyit eder nitelikteydi. Kudlow, ticaret savaşlarını kazanmanın kolay olduğunu ve bu yükün ABD’nin ortakları üzerinde orantısız bir şekilde dağıldığını belirtti.
Kudlow ve Başkan Trump, uzun sürecek olan ticaret savaşının sonunda maddi açıdan ABD’nin kazanacağını söylüyorlar. Kudlow’a göre Çin'in ABD’li şirketlerle daha adil bir şekilde çalışmaya zorlanması tüm bu çekilen çileye değecek türden.
“Sadece yapman gerekeni yapmalısın!” diyen Kudlow, “Yıllarca haksız ticaret uygulamalarına maruz kaldık. Bu nedenle, ekonomik sonuçların çok küçük olduğuna ve ABD'nin açık pazarlardaki ilgili ticaret ve ihracat gelişmelerini hak ettiğine inanıyorum” ifadelerini kullandı.
Piyasalar zor durumda
Öte yandan finans piyasaları ticaret savaşından olumsuz etkilendiklerinin sinyallerini daha sert vermeye başladı. Öyle ki, Asya piyasası Pazartesi günü sabah saatlerinde düşerken ortaya çıkan veriler, Wall Street piyasalarının da işlemlerinde düşüşler yaşanmasına başlayacağına işaret ediyor.
İki ülke arasındaki görüşmeler, ABD yönetiminin, Çin’i, önerilen ve aralarında Çin yasalarının bazı maddelerinde değişiklikler yapılması da bulunan anlaşma şartlarının çoğunluğuna sıcak bakmamakla suçlamasının ardından bu ayın başlarında durdu. Buna karşın görüşmelerin yapıcı olduğu konusunda ısrar eden Çinli yetkililer, müzakere turlarına devam edeceklerini söylediler. Kudlow ayrıca ABD Başkanı Trump ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in konuyu muhtemelen Haziran ayının sonunda Japonya’da yapılacak G-20 zirvesinde ele alacağını kaydetti. Ancak Trump, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, tarifelerin sonsuza dek değişmeden kalması halinde mutlu olacağını söyledi.
Trump'ın ABD ekonomisinin gücüne duyduğu güven, ticaret savaşını körükleyen kararlarını pekiştirdi. Fakat ekonomi, Trump'ın savaşta ne kadar ileri gitmek istediğine ve sonunda nasıl bir açıklama yapacağına bağlı olarak kalıcı kayıplar yaşayabilecek bir alan.
Trump, Twitter hesabından paylaştığı bir başka mesajda, ABD’nin Çin’e karşı tutumunda haklı olduğunu belirterek, “Uyguladığımız tarifelerle Çin'den on milyarlarca dolar alıyoruz” ifadelerini kullandı.
Buna karşın ekonomistler, ticaret savaşının ekonomik büyümeyi ne ölçüde etkileyeceği konusunda hemfikir olmasalar da, tarifelerin maliyetlerinden etkilenecek ürünlerdeki yüksek fiyatların, projelere veya tüketicilere olumsuz olarak yansıyacağına dair hemfikirler.
ABD yönetiminin yüzde 25’lik tarife uygulamasıyla fiyatları artan ürünler arasında, bilgisayar parçaları, tuvalet kâğıdı, köpek tasması, Noel ağacı süsleme ampulleri ve yataklar yer alıyor.
Uzmanlara göre yeni tarifeler, ABD ekonomisinde durgunluğa neden olmayacak. Ancak, Çin'den yapılan tüm ithalatlara vergi uygulama planı devam ederse ekonomik büyümeye zarar verecek.
Tarifelerin bedelini kim ödüyor?
ABD hükümetinin istatistiklerine göre, ABD 2018'de Çin'den 540 milyar dolarlık ürün ithal etti. ABD Merkezli Peterson Uluslararası Ekonomi Enstitüsü ekonomistlerinden Chad Bown konuya ilişkin değerlendirmesinde, “Trump, sorunlar ve yanlış anlamalarla Çin'le olan anlaşmazlıkları kritik bir noktaya itiyor. Bunun bedelini hem girişimciler, hem de tüketiciler ödeyecek” ifadelerini kullandı.
Bir araştırmaya göre, geçen yıl onaylanan tarifeler, ABD'deki tüketicilerin gelirlerini enflasyonun değerini hesaba katacak şekilde düşürürken, Kasım ayına göre aylık 4.4 milyar dolarlık bir düşüş yaşandı. Hem tarife hem de ithalatın maliyeti en yüksek seviyeye ulaşırken, bu tarifiler her bir ABD’li aile başına yıllık 419 dolara mal oldu. Araştırmanın yazarlarından Columbia Üniversitesi ekonomisti David Weinstein’e göre son zamlı tarife uygulamasının her bir aile için 800 dolara mal olması bekleniyor.
Trump ve danışmanları, Beyaz Saray'ın yaklaşımının, Çin'i pazarlarını ABD şirketlerine daha fazla açmaya ve daha adil davranmaya zorlayarak veya şirketleri, tarifelere maruz kalmamak için üretimlerini ABD’ye kaydırmaya teşvik ederek sonunda ABD ekonomisine olumlu yansımaları olacağı konusunda ısrarcılar.
Bununla birlikte ticaret savaşını uzatma kararı, bu yıl istihdama, büyümeye ve yatırımda canlanmaya neden olan ekonomik görünümü tersine çevirebilir. Çünkü olumlu beklentilerin sebeplerinden biri, iki ülke arasında uzun vadeli bir ticaret savaşına ilişkin korkuların hafiflemesiydi. Bu karar ayrıca Trump'ın ticaret politikasının 2019'da gerçekleşmesi beklenen yüzde 3.2’lik büyüme oranına yardımcı olacağına inanan ABD yönetiminin ekonomi uzmanlarının öne sürdüğü tahminleri de değiştirebilir.
FED yetkilisi: Tamamen bilinmez bir bölgeye gireceğiz
Eski ABD Merkez Bankası (FED) yetkilisi ve UBS'nin şu anki CEO'su Rob Martin olası gerginliğe yönelik değerlendirmesinde, “Söz konusu tarifelerin uygulanması ve sürdürülmesi durumunda, durgunluk yaşanması ihtimalinin artacağından hiç şüphe yok. Tarifeler, ABD ekonomisi için risk oluşturuyor” şeklinde konuştu.
Martin ve meslektaşları, Başkan Trump tarafından onaylanan son vergi artışının önümüzdeki 6 ay içinde gayri safi yurtiçi hasılayı (GSYİH) yüzde 0.25-0.35 oranında azaltacağını tahmin ediyorlar.
Martin, “Bir sonraki tarife aşamasına geçersek, tamamen bilinmez bir bölgeye gireceğiz” diye konuştu. Bununla birlikte bir sonraki aşamada yer alan ürünlerin; oyuncaklar, bisikletler ve iPhone’lar gibi bazılarının alternatiflerini bulmanın zor olduğu tüketim mallarının üçte ikisini oluşturduğuna dikkat çekmekte fayda var.
Öte yandan, ABD ile Çin arasındaki uzun vadeli ticaret savaşı Çin ekonomisine de zarar verebilir. Yatırımcıların ABD tarifeleri nedeniyle kısmen güven kaybına uğraması, Çin'in ekonomik büyümesini geçtiğimiz yılın ikinci yarısında yavaşlattı. Yavaşlamadan bu yana, Çin hükümeti finans sistemine milyarlarca dolar enjekte etti ve devlete ait bankalara kredilendirme çalışmalarını güçlendirmeleri için baskı uyguladı.
Yetkililer, geçtiğimiz ay ekonominin ilk çeyrekte bir önceki çeyreğe göre yüzde 6.4 oranında büyüdüğünü belirttiler. Ancak Trump'ın mevcut ekonomik hesaplamaları dönüştürmek için uzun vadeli bir çatışmaya güvendiği de açık.
Çin tarafından yapılan bir uyarıda ise, “Eğer müzakereler iki dönem daha sürerse anlaşma ABD için daha kötü bir sonuç doğuracak” ifadelerine yer verildi.
Ekonomik zararlar
Trump, izlediği yolda kendinden emin adımlarla ilerliyor gibi görünse de Çin’e yeni vergi tarifeleri uygulama kararı, onun ekonomi yönetimine övgüde bulunan analistler ve bazı ekonomi gruplarını şoke etti.
Örneğin, 2017 yılında yapılan vergi indirimlerinin ekonomik büyümede önemli bir artış sağlayacağını öngören Washington merkezli düşünce kuruluşu Vergi Politikaları Merkezi’nin (Tax Foundation) analistleri, şimdi Trump tarafından hâlihazırda onaylanan veya uygulayabileceğine dair tehditlerde bulunduğu yeni vergilerin, en son çıkarılan vergi yasasının tüm olumlu sonuçlarını ortadan kaldıracağını söylüyorlar.
Vergi Politikaları Merkezi’nin ekonomi uzmanlarından Nicole M. Kaeding yaptığı açıklamada, “Tarifelerin artmasına izin verilirse vergi reformundan elde edilen ekonomik faydalar ortadan kaybolacak. Bu durum özellikle daha yüksek ödemeler yapmak zorunda kalacak düşük ve orta sınıf tüketicilere olumsuz olarak yansıyacak. Ekonomistler birçok konuda tartışıyorlar, ancak tarifelerin ekonomi üzerindeki etkisini tartışmaya bile gerek yok. Tarifeler tek kelimeyle ekonomiyi vurdu” ifadelerini kullandı.
TAX gibi grupların birçoğuna göre Trump'ın Çin ile bir anlaşmaya varması ve hükümeti uzun süre kapatmaktan kaçınması durumunda büyüme oranları bu yıl daha da artacak. Yine aynı gruplar, Trump’ın ekonomiyi güçlendireceğine inandığı tarifelere yönelik yanlış algısının ülkeyi tehlikeli bir bölgeye ittiğine inanıyorlar.
Goldman Sachs analistleri yayınladıkları bir makalede ABD-Çin ticaret savaşının daha da kızışması halinde ABD’nin bu yıl ki büyümesini neredeyse yarı yarıya azaltabileceğini ve eğer ekonomik gerilimler, borsada büyük miktarda satışa neden olursa bu durumun büyüme üzerindeki etkisinin daha da kötüleşeceğini söylediler.
Borsa işlemlerinde ise, geçtiğimiz hafta hafif bir rahatlama yaşanırken Cuma günü iyileşme gözlemlendi. Ancak bununla birlikte mali güçlükler nedeniyle oranlar, geçen yılın sonlarında ulaşılan seviyelerden hala uzaklar.
Cornerstone Macro ekonomistlerinden Roberto Perli konuya ilişkin şunları söyledi;
“ABD borsaları şu ana kadar endişeli bir atmosfer çizmedi. Herkesin bir anlaşma beklentisi içerisinde olduğunu düşünüyorum. Ancak mevcut risk, zamanın geçmesi ve hiçbir şeyin değişmemesi. Piyasa ise iyimser tutumunu aştığının farkında.”
Trump’ın kararlılığı
Başkan Trump, ABD’ye “milyarlarca dolar” sağladığını söylediği “büyük tarifelere” ilişkin memnuniyetini ifade ederken geçtiğimiz hafta Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “ABD kasasına yıllık 100 milyar doları aşan getiri sağlayan tarifelerden çok memnunum. Bu ABD için harika. Çin için ise iyi değil” dedi.
Ancak bununla birlikte tarifeler her bir Amerikan ailesine 419 dolarlık ek maliyet getirdi. Bu vergileri toplayan ABD, onu yeniden 12 milyar dolarlık tarımsal sübvansiyonlar dâhil olmak üzere harcamalara dağıttı. Ancak iki taraf arasındaki ticaret savaşı devam ederse bu durum değişebilir.
Columbia Üniversitesi ekonomisti Weinstein, şirketlerin, söz konusu yüksek tarifeleri karşılayamayacaklarını ve Çin'den ürün ithal etmeyi durdurmaya zorladıklarını anladıklarında tarife vergilerinin düşebileceğini belirterek, “Çevremizdeki tedarik zincirlerinde çok fazla değişim göreceğiz” dedi.
Bu da Çinli şirketlerin daha fazla ABD yapımı ürün satın alması veya ABD’li şirketlerin Vietnam ve Malezya gibi Çin dışındaki diğer düşük maliyetli üreticilere geçmesi nedeniyle Çinli şirketlerin zarara uğrayacağı anlamına geliyor.
Trump'ın tarifelere yönelmesi iki taraf arasındaki ticaret anlaşmazlığının sakinleşmesini bekleyen FED yetkililerini de şaşırtmış gibi görünüyor.
FED Başkanı Jerome Powell, bu ay düzenlediği basın toplantısında, ABD ve Çin arasındaki ticaret müzakerelerinde kaydedilen ilerleme raporlarına işaret ederek ticaret politikalarının neden olduğu büyümeye yönelik risklerin “biraz azaldığını” söyledi.
Powell ve meslektaşlarının daha büyük tarifelere ve yenilenen bir ticaret savaşına hızlı bir şekilde tepki vermeleri pek mümkün değil. Büyük ihtimalle FED, herhangi bir ticaret politikasından kaynaklanabilecek bir enflasyon oranını geçici olarak değerlendirecek ve oranları düşürmeden veya başka bir işlem yapmadan önce ekonomik büyümeyi yavaşlatacak.
Evercore ISI’da Küresel Politika ve Merkez Bankası Strateji ekibinin başkanı olan Krishna Guha yaptığı değerlendirmede FED’in hızlı hareket etmesinin pek mümkün olmadığını söyledi. Guha bunun sebebini ise ticaret savaşını nasıl biteceğinin belli olmayışına bağladı.
Eğer FED gerçekten bir hamlede bulunursa bunun, ekonomik sıkıntıları dengelemek için faiz oranlarını düşürülmesi şeklinde olması bekleniyor. Atlanta FED Başkanı Raphael Bostic geçtiğimiz hafta Ulusal İşletme Ekonomisi Birliği konferansında, tarife artışlarının neden olacağı yüksek fiyatların tüketicilerin geri çekilmesine neden olması halinde, FED’in, reaksiyonun boyutuna bağlı olarak faiz oranlarını düşürebileceğini söyledi.
FED'in ekonomik büyüme için gerçek bir risk belirtisi görmesi halinde tepki vermekte tereddüt etmeyeceğini söyleyerek Bostic’in görüşüne katılan Guha, bunun yerine, özellikle enflasyonun düşük seyretmesi halinde, sigorta faiz oranlarının düşürülmesi ihtimalinin daha fazla olduğunu söyledi.



Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
TT

Demokratik ülkeler ‘gri bölge’ savaşlarını nasıl kazanır?

Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)
Rusya devlet Başkanı Putin, Kırım'ın Ukrayna'dan alınması ve Rusya'ya ilhakının yıl dönümünü bir Rus savaş gemisinde kutladı (Reuters)

Savaş ve barış arasında, kavramların farklılaştığı ve kuralların karmaşıklaştığı ‘gri bölge’ olarak anılan belirsiz bir bölge var. Bu bölge, bir ülkenin bir başka ülkeye zarar veren faaliyetlerde bulunduğu yeri temsil ediyor. Öte yandan bu faaliyetler, savaş eylemleri olarak kabul edilse de yasal açıdan savaş eylemleri değildir.
Eski bir İngiliz ordu mensubu olan Albay Richard Kemp tarafından hazırlanan ve ABD merkezli Gatestone Enstitüsü tarafından yayımlanan bir raporda, demokratik ülkelerin gri bölgedeki otoriter devletlerin ve terör örgütlerinin eylemlerine ilişkin tutumları ve bunlarla nasıl mücadele edebileceklerine dair bir incelemeye yer verildi.
İngiltere Kabine Ofisi'nde uluslararası terörle mücadele ekibinin başkanı olarak görev yapan Kemp, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin, bu ay geçici ulusal güvenlik strateji belgesini yayınladığını, aynı şekilde Atlantik Okyanusu’nun karşısında İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın, Parlamento’ya entegre bir güvenlik, savunma, kalkınma ve dış politika belgesi sunduğunu söyledi. Biden ve Johnson, söz konusu belgelerde gri bölgedeki giderek artan zorluklarla ilgili endişelerini dile getirirken bunlara daha etkili bir şekilde yanıt vermek için önlemler alma sözü verdiler. Rapor, gri alanın, ülkeler arasındaki normal jeopolitik rekabetin dışında kalan, ancak silahlı çatışma düzeyine ulaşmayan zorlayıcı eylemlerin yer aldığı barış ve savaş arasındaki yer olduğuna dikkati çekti. Gri bölgedeki eylemler, genellikle teröristler dahil olmak üzere vekiller kullanan ülkeler ve terör örgütlerinin kendileri tarafından gerçekleştiriliyor. Gri bölgenin kuralları genellikle agresif, belirsiz, inkar edilebilir ve görünmezdir. Hedef ülkelere zarar vermeyi, onları zorlamayı ve etkilemeyi veya istikrarlarını bozmayı ya da uluslararası statükoya zarar vermeyi amaçlar. Bir yandan büyük bir askeri müdahaleden kaçınırken diğer yandan gerilimi daha da artırma tehdidiyle hedef ülkeyi yıldırmaya ve caydırmaya çalışırlar.
Albay Kemp, Alman Haber Ajansı’nda (DPA) yer alan analizinde, gri bölgenin yeni bir fenomen olmadığını, aksine dünya genelinde en baskın çatışma biçimi olduğunu belirtiyor. Bunun yanı sıra küreselleşme ve teknolojinin, bu tür eylemlerin sıklığını, etkililiğini ve ortaya çıkma hızını artırdığına işaret eden Albay Kemp, ABD ve İngiltere'nin de bu durumun farkında olduklarını vurguladı. Albay Kemp, siber alan, uzay, internet, sosyal medya, dijital propaganda ve insansız hava araçları (İHA) gibi giderek daha güçlü hale gelen ‘gri savaş’ araçlarını kullanan daha fazla aktörün devreye girdiğine dikkati çekti. Bu aktörlere verilen örnekler arasında Rusya’nın 2018 yılında Birleşik Krallık'ta bir kişiyi sinir gazı ile öldürme girişimi, Kırım'ın ilhakı, Avrupa parlamentosu seçimlerine müdahale çabaları, Çin'in Güney ve Doğu Çin denizlerindeki tartışmalı adalar üzerinde egemenlik ilan etme taktikleri ve eylemleri, Hindistan'a karşı Ladakh bölgesindeki askeri saldırısı, Hong Kong'a yönelik şiddetli baskısı ve İran’ın Ortadoğu, Güney Amerika, ABD, Avrupa ve diğer yerlerde tekrarlanan terörist saldırıları, uluslararası tankerlere el koyma ve saldırıda bulunma ve vekilleri aracılığıyla Irak’taki ABD’ye ait tesislere füze saldırıları düzenlemesi de yer alıyor. Batılı ülkelerin elinde, kendilerini veya müttefiklerini hedef alan ve çok taraflı koordinasyonu daha etkin bir şekilde kullanan gri bölge eylemlerine karşılık vermek için birçok proaktif ve reaktif seçenek bulunuyor. Amaç, caydırıcılığın yanı sıra topyekün bir çatışmaya yol açabilecek gerilimleri önlemektir. Seçenekler, diplomasi, basın, ekonomi ve askeri olmak üzere dört kategoriye ayrılır.
Söz konusu gri bölge eylemlerine askeri olarak karşılık verme kategorisi, NATO güçlerinin, Rusya'nın saldırı olasılığına karşı Litvanya'da konuşlandırılması ve İngiliz Kraliyet Donanmasına ait uçak gemilerinin Güney Çin Denizi'ndeki seyrüsefer özgürlüğünün sağlanması için devriye gezmeleri gibi sembolik güç gösterilerinin yanı sıra sınırlı konvansiyonel savaş, gizli operasyonlar, siber saldırılar ve casusluk gibi seçenekleri barındırıyor. 
Bu seçeneklerin her biri, gri bölge eylemlerine karşı son derece önemli olabilir, ancak önemli politik riskleri de beraberinde getirmektedir. ABD’nin 2020’de İran'ın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi hedef alan füze saldırısı, bunun en büyük örneğidir. Süleymani, diğer kötü niyetli faaliyetlerin yanı sıra, uzun yıllar ABD’yi ve müttefiklerini hedef alan saldırıları organize eden ve gri bölgenin önde gelen isimlerinden biriydi. Demokratik ülkelerin gerilim yaşama korkusu, gri bölgede askeri seçeneklerin kullanımı konusunda büyük kısıtlamalara yol açarken bu durum İran gibi otoriter ülkeler tarafından sömürülüyor. Oysa verilecek karşılık dikkatli bir şekilde hesaplandığı takdirde Başkan Biden’ın uyardığı türden bir tırmanma pek olası değildir. Gri bölge eylemlerinin asıl amacı, ABD ve müttefikleri ile topyekun bir çatışmaya girmekten kaçınmaktır.
Kemp, Batılı güçler tarafından yürütülen tüm askeri operasyonların, hükümetlerin askeri operasyonların yürütülmesinin veya kanunları uygulama prosedürlerinin belirli operasyonlarda geçerli olup olmadığına dair net bir karar almasıyla gri bölge de dahil olmak üzere iç ve uluslararası hukuka uygun olarak yürütülmesi gerektiğini düşünüyor.
Ancak yasalara bağlı olmak, askeri operasyonun siyasi açıdan zarar vermeyeceğini garanti etmez. Özellikle de operasyon ters giderse bu kaçınılmaz olur ve oldukça risklidir. Bazı durumlarda, dolaylı bir yaklaşım benimsenmesi ve gri bölgede başka bir ülkedeki bir düşmana ve onu harekete geçiren davadan farklı bir davaya karşı askeri bir operasyon düzenlenmesi gerektiğinden durum daha da karmaşık bir hale alır.
Eğer siyasi çıkarlar çok yüksekse, gri bölgedeki askeri operasyona karşılık vermek gerekir mi? İngiltere Başbakanı Johnson’ın Parlamento’ya sunduğu belgede, “Ülkeleri cezalandırılma ihtimalleri olduğunu belirterek, bu eylemleri yapanları açığa çıkararak, bunları kimin işlediğini açıklayarak ve buna göre cevap vererek düşmanca eylemlerinden caydırmaya çalışacağız. Caydırıcılık tek başına askeri bir seçenek anlamına gelmez. Mümkün olduğunda, yaptırımların uygulanması için diplomasi ve basın yolunun kullanılması ve ekonomik tedbirler alınması tercih edilir. Ancak bazen aynı şekilde yanıt vermek gerekebilir. Askeri seçeneği kullanmak isteyen gri bölge muhalifleri de gerçek bir askeri tehditle karşı karşıya kalmalıdır” ifadeleri yer aldı.
Albay Kemp raporunda “Liberal demokrasilerin gri bölgede çalışmak istediklerinden ne kadar eminiz?” diye soruyor. İngiltere, on yılı aşkın bir süredir İran’ın askeri mühimmatlarını kullanan vekil güçler, Irak'ta İngiliz (ve Amerikan) askerlerini öldürüldüğünde ve sakat bıraktığında dahi gri bölgede herhangi bir askeri operasyon düşünmedi. Her şey ortada olmasına rağmen İran’a düşmanlık bile beslemedi.  Bunun yerine diplomatik çabalara dayandı ve cinayetler devam etti” değerlendirmesinde bulunuyor.
Bu zayıf tutumun sonuçları, İran'ın devam eden gri bölge saldırılarında görülmeye devam ediyor. Eğer bu zayıflığın nedeni, -askerleri öldürülen ülkelerin- siyasi liderlerinin o dönemdeki gerilim yaşama korkusu ve siyasi yankılarsa, bugün özellikle çok yüksek bir risk taşımıyorsa gri bölgede askeri operasyonlar düzenlemeyi ciddi olarak düşünme ihtimalleri nedir?