Rusya ve Türkiye İdlib için uzlaşabilecek mi?

Eriha’ya yönelik saldırının ardından enkazların ortasındaki sivil savunma unsurları (AFP)
Eriha’ya yönelik saldırının ardından enkazların ortasındaki sivil savunma unsurları (AFP)
TT

Rusya ve Türkiye İdlib için uzlaşabilecek mi?

Eriha’ya yönelik saldırının ardından enkazların ortasındaki sivil savunma unsurları (AFP)
Eriha’ya yönelik saldırının ardından enkazların ortasındaki sivil savunma unsurları (AFP)

Suriye’nin “kuzey üçgenine” yönelik yüzlerce hava saldırıları ve varil bombalı saldırılar, 270 bin sivili İdlib kırsalındaki zeytinliklere kaçmaya zorlarken, Mayıs ayı boyunca da 22 geçici sağlık tesisinin kurulduğu belirtildi.
17 Eylül’de Rusya ve Türkiye’nin uzlaşı sağladığı “çatışmasızlık” anlaşmasından bu yana en kötü askeri tırmanış yaşanırken, tarfların askeri operasyon sınırı ve gerçek hedefleri etrafındaki bölünmeler de devam ediyor. Ancak bu bağlamda ortaya çıkan soru ise şu; “Moskova ve Ankara arasında bir uzlaşı var mı, yok mu?”
İdlib’in güneyi karşılığında Tel Rıfat
Suriyeli muhalif çevrelere göre Rusya ve Türkiye arasındaki uzlaşı şu maddeleri içeriyor:

  • Ankara yanlısı muhalif gruplar Tel Rıfat’a girecek
  • Moskova himayesindeki Esed güçleri Lazkiye’deki Hmeymim hava üssünü korumak için Hama’nın kuzeyi ve Cisr el-Şuğur üçgenine girecek
  • Esed güçlerinin üçgene girmesi karşılığında YPG'nin zayıflatılması

Türkiye’den askeri bir kaynak yaptığı açıklamada, “Sorun, çıkışta. Rusya’nın rejim ve PYD'yi, Tel Rıfat’tan vazgeçmeye ikna etmesi zor. Türkiye’nin de muhalifleri Hama’nın kuzeyinin ve İdlib’in güneyinin kaybına ikna etmesi zor. Bu sebeple gruplar, Tel Rıfat’a girdikten sonra geri çekildiler ve Rusya da birkaç gün önce güvenlik noktalarını güçlendirdi. Bu durum, 2016 yılı sonunda Fırat Kalkanı bölgeleri karşılığında Halep’in doğusunu takas etme konusunda Rusya- Türkiye müzakereleri sırasında da yaşandı. Geriye Halep’teki bombardıman ve savaş kaldı” ifadelerini kullandı.
Türk tarafıyla istihbarat toplantılarına katılan söz konusu kaynağa göre, muhalefetin silahlanmasına ilişkin görüşmeler iki boyutlu.
Bu bağlamda ilk olarak muhalif grupların çoğunun, Türkiye’nin güneyindeki Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) başkanlık ettiği Askeri Operasyon Odası’nın çalışma günlerinden bu yana ABD’nin “TOW” füzeleri de dahil olmak üzere depolarda silahları bulunuyor.
Söz konusu kaynak, “Her grup 6 veya 7 TOW füzesine sahip. Hatta bazı grupların onlarca füzesi bulunuyor” dedi.
İkinci olarak ise Rusya-Türkiye müzakere sürecinde, doğal olan şey, tüm tarafların mümkün olan en iyi şekle ulaşması için baskıyı sürdürmesi.
Bu bağlamda da kaynak, “Rusya ordusu, İdlib’deki askeri operasyonlara henüz tüm ağırlığıyla girmedi. Esed kuvvetlerinin ağır bombardımanları, yüzlerce varilin geriye kalması ve binlerce kişinin yerinden edilmesine rağmen Rusya, yakıcı zemin politikasını takip etmek ve yarım saatlik bombardıman sırasında milyonları Türkiye sınırına itmek istiyorsa, sınır yakınlarını bombalar” dedi.
Öte yandan Özgür Suriye Ordusu’ndan (ÖSO) bir başka askeri komutan, İdlib bölgesine dair konuşmaların “İdlib bölgesini, Fırat’ın doğu ve Tel Rıfat bölgesini içeren tüm Suriye’nin kuzeyiyle ilgili Türk- Rus uzlaşmazlığının bir tercümesi” olduğunu ifade etti.
Komutan, “Bu durum, Rusya ve İran’ı rahatsız eden Fırat’ın doğusundaki güvenlik bölgesi üzerinde Türkiye- ABD yaklaşımından kaynaklanıyor. Aynı şekilde Türkiye- ABD- Rusya mutabakatının stratejik olarak Suriye’den uzaklaştırılmasından endişe ediliyor” dedi.
ÖSO komutanı “Böylece İran, Rusya ve Türkiye’yi Astana tanımlamasından geri çekmeye çalışıyor. Moskova, Türkiye sınırına yerinden edilmişler kağıdını, Washington’dan uzak durmak için Ankara’ya baskı kağıdı olarak kullanabileceğini düşünüyor” şeklinde konuştu.
Söz konusu komutan, Türkiye istihbaratının grup liderleriyle toplantı düzenleyerek, onlara “Burası sizin topraklarınız. Burayı savunmanız gerekiyor. Türkiye bunun için gereken her şeyi sağlayacak” dediğini belirtti. Kuzey üçgenindeki özel kontrol noktalarının güçlendirildiğine dikkati çeken komutan, “Fırat Kalkanı savaşçılarının, Hama’nın kuzeyine geçmesi için silah, istihbarat, harita ve baskı sağlandığını” vurguladı.
Bu çerçevede söz konusu toplantıya Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) lideri Ebu Muhammed el-Colani, Ahrar el-Şam lideri Cabir Ali Başa, Ceyş el-İzze lideri Cemil el-Salih ve Sugur el-Şam lideri Ebu İsa el-Şeyh de katıldı.
ÖSO komutanı ayrıca, “Türkiye, radikal örgütleri güvenli bir şekilde dağıtmak için çalışıyordu. Ancak bölgedeki tırmanış, bu alanda başarı sağlanmasını engelledi” dedi.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Soçi zirvesinde “çatışmasızlık” anlaşmasının uygulanması, silahtan arındırılmış bir bölgenin kurulması, radikalizm yanlısı örgütlerin dağıtılması, ağır silahların geri çekilmesi, Lazkiye- Halep ve Hama- Halep arasındaki karayollarının (M4 ve M5) açılması ve koordineli devriyelerin yapılması hususunda anlaşma sağladı.
Putin ve Erdoğan’ın Moskova ve Ankara’nın konumları arasındaki boşluğun derinliği hakkındaki görüşmesi sonrasında ortak eylem grubu toplantısı düzenlendi. Toplantıda, Soçi Anlaşmasının uygulanmasındaki gecikme ve “Nusra Cephesi düğümünün” çözümü ele alınırken, Türkiye ordusu temsilcileri de Rus mevkidaşlarından, hükümet güçlerine Hama’nın kuzeyi ve Madik Kalesi’ne yönelik son saldırılar öncesindeki konumlarının verilmesini istedi.
Buradan hem Rusya hem de Türkiye tarafının birbirlerine güvenmediği ve S-440, ikili ilişkiler ve stratejik boyutu müzakere ettikleri izlenimi ortaya çıkarken, Moskova’nın “Müttefikim Suriye üzerinde mutlak bir otoritem yok ve ona baskı yapmanın bir bedeli var” dediği belirtildi. Bu durum ise İdlib anlaşmasının, Moskova ve Ankara arasında anlaşma ve “kemik kırma” arasında boğulduğunu gösteriyor.



Ben-Gvir, Mescid-i Aksa'yı Harem-i İbrahim Camii gibi bölmeye mi hazırlanıyor?

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
TT

Ben-Gvir, Mescid-i Aksa'yı Harem-i İbrahim Camii gibi bölmeye mi hazırlanıyor?

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail Kanal 12 televizyonu)

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir dün Mescid-i Aksa'ya girerek, orada halka açık bir Talmud ayini gerçekleştirdi. Ben-Gvir bölgedeki mevcut duruma meydan okuyarak, Gazze Şeridi'nin tamamının işgal edilmesini ve Mescid-i Aksa'da olduğu gibi bu bölgeye de İsrail egemenliğinin dayatılmasını istedi.

Ben-Gvir, arka planda Kubbetu’s Sahra'nın göründüğü bir videoda şunları söyledi: “Burada, egemenlik ve yönetimin mümkün olduğunu kanıtladığımız bu yerden, Gazze Şeridi'nin tamamının işgal edilmesi, tüm bölge üzerinde egemenlik ilan edilmesi, tüm Hamas üyelerinin sınır dışı edilmesi ve gönüllü göçün teşvik edilmesi gerektiğini ilan ediyorum. Ancak bu şekilde esirleri geri alabilir ve savaşta galip gelebiliriz.”

Ben-Gvir, İbrani takvimine göre ‘9 Av orucu’ gününde, Yahudilerin Tevrat'a göre ‘Tapınağın yıkılışının yıldönümünü’ andıkları gün, yüzlerce yerleşimciyle birlikte Mescid-i Aksa'ya girdi. İsrail polisi müdahale etmeden açık bir ayin yönetti.

Yedioth Ahronoth gazetesi, Kudüs’te düzeni sağlamakla görevli polisin Ben-Gvir'in önderlik ettiği ayine müdahale etmediğini, ancak bölgeyi ziyaret etme kurallarının ihlal edildiği 30'dan fazla vakayla ilgilendiğini yazdı.

Tapınak Dağı Aktivistleri Örgütü olarak bilinen aşırıcı gruplar, Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'da dua ederken çekilmiş bir videosunu yayınladı. Bu, Ben-Gvir'in orada dua ederken ilk kez kamuoyuna açık bir şekilde gösterildiği an oldu. Daha önce üç kez Tapınak Dağı'nda dua ettiğini açıklamasına rağmen, kamuoyuna açık bir şekilde görülmemişti.

Harem-i İbrahim Camii

Filistinliler, İsraillilerin Mescid-i Aksa'yı, el-Halil'deki Harem-i İbrahim Camii'nde olduğu gibi bölme ihtimalinden korkuyor.

1994 yılında, aşırı sağcı yerleşimci Baruch Goldstein'ın içinde 29 kişiyi öldürdüğü bir katliamın ardından İsrail, Harem-i İbrahim Camii'ni bölmüştü.

İsrail, caminin bir bölümünü radikal yerleşimcilerin ibadet ettiği bir Yahudi sinagoguna dönüştürdü.

fevrtg
Kudüs'teki kutsal tapınağın kapılarından birinin yanında ibadet eden Yahudiler, 3 Ağustos (AP)

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın Din İşleri ve İslami İlişkiler Danışmanı Mahmud el-Habbaş, bölgedeki dini savaşın daha da alevlenmemesi için uyarıda bulunurken, Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, ABD yönetiminden ‘çok geç olmadan’ bu saldırıyı durdurmak için acil ve derhal müdahale etmesini istedi.

Filistin Devlet Başkanlığı, Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa'ya girmesini şiddetle kınadığını ifade ederek, “Bu provokatif davranış, İsrail hükümetinin gerginliği artırma politikalarını sürdürme konusundaki ısrarını yansıtmakta ve aşırılık yanlısı doğasını teyit etmektedir” değerlendirmesinde bulundu. Filistin Devleti Başkanlığı, ABD liderliğindeki uluslararası topluma, ‘tekrarlanan bu ihlalleri durdurma ve İsrail'i uluslararası sözleşmeleri ihlalinden dolayı sorumlu tutma’ çağrısında bulundu.

Kınamalar arka arkaya geliyor

Ben-Gvir'in Mescid-i Aksa baskını ve orada ayin yapması, Filistinlilerin yanı sıra, Arap dünyasında da öfkeli tepkilere yol açtı:

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı yaptığı açıklamada, İsrail işgal hükümeti yetkilileri tarafından tekrarlanan bu ihlallerin bölgedeki çatışmayı körüklediği uyarısında bulunarak, Suudi Arabistan’ın bu uygulamaları ‘en güçlü şekilde’ kınadığını ifade etti.

Suudi Arabistan, uluslararası topluma ‘barış çabalarını baltalayan ve uluslararası yasa ve normları ihlal eden bu ihlalleri durdurmak için derhal harekete geçme’ çağrısını yineledi.

Ürdün Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı resmî açıklamada, ‘yaşananların Mescid-i Aksa’daki statükonun ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olduğunu’ vurgulayarak, Mescid-i Aksa'ya yapılan baskını kınadı. Açıklamada ayrıca, ‘144 dönümlük alanıyla Mescid-i Aksa'nın Müslümanlara özel bir ibadet yeri olduğu ve İsrail'in bunun üzerinde hiçbir egemenliği olmadığı’ vurgulandı.

frtgh
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir Mescid-i Aksa'da (İsrail medyası)

Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) saldırıyı kınayarak, bunu ‘Müslümanların duygularına yönelik ciddi bir provokasyon ve Haşimilerin Kudüs'teki kutsal mekânlar üzerindeki himayesinin ihlali’ olarak nitelendirdi. Ayrı ayrı yapılan açıklamalarda, bu tür uygulamaların tansiyonu yükselttiği ve sükûnet ve istikrarı sağlamaya yönelik tüm çabaları baltaladığı vurgulandı.

Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Şeyh Dr. Muhammed el-İsa, bu ‘iğrenç suçu’ kınadı ve ‘İsrail işgal hükümeti güçlerinin suç teşkil eden ihlallerine devam etmesinin sonuçları’ konusunda uyarıda bulundu.

Bu gelişmeler, uluslararası hukuka göre 1967'den beri işgal altındaki Filistin topraklarının bir parçası olan ve tanınmış uluslararası anlaşmalar uyarınca Ürdün'ün himayesi altında bulunan Mescid-i Aksa'ya yönelik devam eden saldırıların sonuçlarına karşı tekrarlanan uyarıların ardından geldi.

Mevcut durumu ‘yıkmak’

Ben-Gvir, İsrail ve Ürdün'ün Doğu Kudüs dahil Batı Şeria'yı işgal ettikten sonra Mescid-i Aksa’da mevcut durumu olduğu gibi korumak konusunda anlaşmaya vardığından beri, İsrail hükümetinde açıkça Mescid-i Aksa'da ayin yapan ilk bakan oldu.

Mevcut durum, İsrail ve Ürdün Krallığı arasında onlarca yıldır geçerli olan bir anlaşma ile belirlenmiştir. Bu anlaşmaya göre, Yahudiler ve diğer gayrimüslimler, belirli saatlerde ve belirli sayıda olmak kaydıyla, herhangi bir dini tören veya dua yapmadan Mescid-i Aksa'da dolaşabilirler.

Ben-Gvir, 2022 yılında hükümette göreve geldiğinden beri bu durumu değiştirmeyi ve Mescid-i Aksa'da ibadet edebilmeyi taahhüt etmiş, önce İsrail hükümetine, ardından Ürdün Krallığı’na, Filistinlilere ve genel olarak Müslümanlara meydan okumuştur.

Ben-Gvir, 7 Ekim 2023'ten sonra 7 kez Mescid-i Aksa'ya girdi ve neredeyse her seferinde Başbakan Binyamin Netanyahu'nun ofisi, ‘Mescid-i Aksa’daki mevcut durumun değişmediğini’ açıkladı. Bu sefer de Netanyahu'nun ofisi, baskından birkaç saat sonra, “İsrail'in Kudüs'teki mevcut durumu koruma politikası değişmedi ve değişmeyecek” açıklamasını yaptı.

Ancak İsrail Kanal 12 televizyonu, Ben-Gvir'in aslında her seferinde durumu ihlal ettiğini, Maariv gazetesi ise mevcut durumu bozduğunu söyledi.

‘Niteliksel ve tehlikeli bir dönüşüm’

Ben-Gvir, ‘Gazze Şeridi'nde zafer için’ dua etti. Necef ve Celile Kalkınma Bakanı Yitzhak Wasserlauf da onunla birlikte dua etti ve dua ettiği sırada ağlarken fotoğrafı çekildi. Knesset üyeleri ve yaklaşık 3 bin Yahudi de onunla birlikteydi.

Filistin resmi haber ajansı WAFA, Ben-Gvir'in önderliğinde 3 bin 23 İsraillinin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlediğini bildirdi.

Filistin Evkaf ve Din İşleri Bakanlığı, İsrailli bakanı, açıkça belirlenmiş sistematik bir planla İslam ve Hristiyan kutsal mekanlarını kontrol altına almak için yoğun çaba sarf etmekle suçladı.

devrr
Kudüs'teki kutsal tapınağın kapılarından birinin yanında ayin yapan Yahudiler, 2 Ağustos (AFP)

Kudüs Valiliği, dün Mescid-i Aksa’da yaşananların ‘İsrail'in Mescid-i Aksa’ya yönelik sürekli saldırganlığının niteliksel ve tehlikeli bir dönüşümünü oluşturduğunu’ belirtti.

Valilik tarafından yapılan açıklamada, “Ben-Gvir ve diğerleri, Talmud duaları okudular, ayin yaptılar ve Mescid-i Aksa’nın ortasına, üzerinde Tanrı'nın Evrensel Evi yazan bayraklar astılar. Bu, tamamen İslami bir mekâna Tevrat'ın sembollerini dayatmaya yönelik tehlikeli bir girişimdir” denildi.

Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “Bugün yaşananlar sıradan bir saldırı değil; bilakis, işgalci yetkililerin son yıllarda ısrarla sürdürdüğü zamansal bölünmenin ardından, İsrail'in kutsal Mescid-i Aksa üzerinde zorla Yahudi egemenliğini dayatma ve burayı Müslümanlar ile yerleşimciler arasında mekânsal olarak bölme planının önemli bir aşamasını temsil ediyor.”