Adidas'ın büyük başarısı: Yüzde 100 geri dönüştürülebilen ayakkabı modeli Futurecraft.Loophttps://turkish.aawsat.com/home/article/1752276/adidas%C4%B1n-b%C3%BCy%C3%BCk-ba%C5%9Far%C4%B1s%C4%B1-y%C3%BCzde-100-geri-d%C3%B6n%C3%BC%C5%9Ft%C3%BCr%C3%BClebilen-ayakkab%C4%B1-modeli
Adidas'ın büyük başarısı: Yüzde 100 geri dönüştürülebilen ayakkabı modeli Futurecraft.Loop
Washington/Mark Payne
TT
TT
Adidas'ın büyük başarısı: Yüzde 100 geri dönüştürülebilen ayakkabı modeli Futurecraft.Loop
Adidas, yüzde 100 geri dönüştürülebilen ayakkabı modeli Futurecraft.Loop ile moda ve ayakkabı dünyasında büyük bir başarıya imza attı. Sıfır atık politikası ile üretilen bu ayakkabılar, tüketildikten sonra çöplere atılan ayakkabı ve giyim atıklarının büyüklüğüne dikkati çekmek amacıyla üretildi. Geri dönüşüm ürünleri
Bu ürünlerin büyük bir kısmı biyolojik olarak parçalanamayan plastiklere dayanmaktadır. Şirketlerin ürünlerini dönüştürmek için yollar aramaları isteniyordu ancak bu hedefe ulaşmak için teknik potansiyel mevcut değildi.
Bugün ise Adidas bir ürün kullanarak bir ayakkabı üretmenin yolunu bulduğunu söylüyor. En büyük yenilik ayakkabının, ısıtıldığında yumuşayan, soğutulduğunda sertleşebilen bir madde olan termoplastik poliüretandan üretilmesiydi. Yüzde 100 geri dönüştürülen ayakkabının üretimi en az 5 yıl süren karmaşık bir başarıdır.
Adidas’ın Global Yaratıcı Müdürü Paul Gaudio, “Daha önce sahip olmadığımız bu ürünü keşfetmenin büyük bir başarı olduğunu düşünüyorum. Dışarıdan tek bir malzemeden yapılan çok basit bir ayakkabı olarak görünebilir fakat üretim süreci çok karmaşıktı” dedi.
İlk zamanlar ayakkabılar deri ve kauçuktan üretilirken, Adidas ve Nike, Fliknet ve Braamkit gibi malzemeler kullanarak, üretimi üst düzey endüstriyel hale getirdi. Yenilikçi malzemelerin her biri, spor şirketlerinin daha sofistike ürünler yapmasına yardımcı oldu. Paul Gaudio’ya göre, bir koşu ayakkabısının üretiminde 12 ila 15 çeşit malzeme kullanılıyor.
Bu malzeme çeşitliliği, ayrışması gerektiği için ürünlerin geri dönüştürülme sürecini zorlaştırıyor. Ayrıca üründeki pamuk, bazı maddelerin geri dönüşüm kalitesini düşürüyor.
Adidas tek malzemeden ürettiği Futurecraft.Loop performans modeliyle hem spor performans standartlarından ödün vermeden hem de tamamen geri dönüştürerek ayakkabı üretimi ile yeni bir döneme imza attı.
Gaudio, “Yeni ayakkabının üst kısmı rahatlık sağlayan nefes alabilir bir şekilde üretildi. Geliştiriciler, örgü makinesiyle malzeme yapımında büyük zorluklarla karşılaştı. Bu zorluklar, malzemelerin geri dönüşüm sırasında makine ile uyum sağlamaması nedeniyle devam edecek” dedi.
Şirket, BASF şirketinin Boost maddesinden üretilen orta tabanını kullanırken Gaudio, “Bu tamamen farklı bir süreç. Eritme sürecidir. Yani, iplik endüstrisinden daha kimyasal bir süreçtir. Bu nedenle farklı makineler, üreticiler ve yeni tedarikçilerle çalışma gerekecektir” diye konuştu. -Koşu için üretildi
Futurecraft.Loop modelinin piyasaya sürülmesi henüz beklenmiyor. Ancak şirket, şimdilik üretilen 200 çift ayakkabıyı piyasaya sunmayı planlıyor. Şirket ayrıca New York’ta düzenlediği toplantının katılımcılarına da ayakkabılardan vermişti.
Şirket kullanılmış ayakkabıların toplanması ve malzemelerinin tekrar kullanılmasına kadar geri dönüşüm sürecinin düzenlenme aşamaları hakkında inceleme yapmaya devam ediyor. Adidas, bu ayakkabıların sadece yüzde 10’undan 2. bir ayakkabı üretmeyi planlıyor. Şirket, malzemenin geri kalanının daha sonra açıklanacak diğer geri dönüştürülebilir Lope ürünlerinin imalatında kullanılacağını açıkladı.
Adidas’ın Futurecraft.Loop direktörü Graham Williamson, bu oranın arkasındaki nedenin şu anda kullanılan üretim teknolojisi ve ürünün koşu ayakkabısı olmasından kaynaklandığını ifade ederek, “Tamamen yeni bir endüstriyel süreç keşfediyoruz ve küresel atıklar karşısında imkanlarımızı zorluyoruz. Fakat hala işin başındayız” dedi.
Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyorhttps://turkish.aawsat.com/d%C3%BCnya/5147066-m%C4%B1s%C4%B1r-abd%E2%80%99den-ayr%C4%B1lmadan-%C3%A7in-ve-rusyaya-yakla%C5%9F%C4%B1yor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Mısır, ABD’den ayrılmadan Çin ve Rusya'ya yaklaşıyor
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 9 Mayıs'ta Moskova'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit töreni öncesinde Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi'yi selamlıyor (AFP)
Amr İmam
ABD Başkanı Donald Trump, ilk yurtdışı durağı olarak Ortadoğu'yu seçti. Mayıs ortasında gerçekleştirdiği gezi kapsamında Suudi Arabistan, BAE ve Katar'ı ziyaret ederek askeri, ekonomik ve bilimsel anlaşmalara imza attı. ABD'nin Ortadoğu'daki en büyük askeri tesisi olan Katar'daki el-Udeid Hava Üssü'nü ziyaret etti.
Trump'ın gezi turunda Mısır yer almadı. ABD Başkanı bu bölge turuna hazırlanırken, Washington'un en yakın geleneksel müttefiklerinden biri olan Mısır'ın Devlet Başkanı, Moskova'daki Kızıl Meydan'da düzenlenen 9 Mayıs Zafer Günü geçit töreninde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Jinping'in yanında duruyordu.
Bundan kısa bir süre sonra Mısır Hava Kuvvetleri komutanları, Kahire'de Çin devlet savunma şirketi CATIC ile iş birliğinin 45. yıl dönümünü ve en önemli ürünlerinden biri olan Chengdu J-10 savaş uçağının ithalatı ile birlikte Mısır hava filosuna son katkılarını kutladılar.
Bunlar orta ağırlıkta, tek motorlu, çok rollü uçaklar olarak tanımlanıyorlar ve geçtiğimiz yılın eylül ayında, ülkenin en önemli havacılık teknolojisi etkinliği olan Mısır Uluslararası Hava Fuarı’nın açılış törenine katılarak Mısır'da ilk kez görücüye çıkmışlardı. Nisan ayının ortasında PLA (Çin Halk Kurtuluş Ordusu) Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar, Mısır Hava Kuvvetleri ile benzeri görülmemiş bir ortak hava tatbikatına katılmak üzere Mısır’daki hava üssüne geri döndüler.
Uluslararası ilişkilerde denge
Bu gelişmeler tesadüfi mi, daha geniş bir bağlamdan izole mi, yoksa ittifaklarda derin bir değişimi mi temsil ediyor? Arap dünyasının nüfusunun yaklaşık üçte birini barındıran ve bölgenin en güçlü ordusuna sahip olmakla övünen Mısır, şüphesiz ki Washington'un yörüngesinden uzaklaşıp, ABD'nin stratejik rakipleri olan Rusya ve Çin'in yörüngesine girmeye başladı. Kahire'nin bu iki güçle bağları derinleştikçe, hedefleri yalnızca silah anlaşmaları veya askeri teknoloji elde etmenin ötesine geçip, kapsamlı stratejik ortaklıklar kurmak veya uluslararası ilişkilerinde denge sağlamak hedeflerine uzanıyor.
Mısır, son on yılda hem Rusya hem de Çin ile stratejik bağlar kurdu, ekonomisinin geniş sektörlerini bu ülkelerin yatırımlarına açtı ve ikili ticarette yerel para birimlerinin kullanımını kolaylaştırdı. Dolayısıyla bu bağlar yeni değil, ancak uluslararası ve bölgesel dönüşümler ışığında giderek önem kazanıyor.
Mısır hava filosunda Rus savaş uçakları yer alıyor. Kaldı ki Kahire daha önce Moskova'dan hava savunma sistemleri de satın almıştı. Rusya ayrıca ülkenin batı bölgesinde büyük bir nükleer santral inşa ediyor ve Süveyş Kanalı yakınlarında büyük bir sanayi merkezi kuruyor. Ayrıca, Rus malları Mısır pazarlarına akıyor.
Rus yemeklik yağları ve gıda ürünleri yerel mağazalarda yaygınlaştı. Giderek daha fazla Mısırlı Rusça öğrenmeye yönelirken, çok sayıda öğrenci yüksek öğrenimlerini tamamlamak için Rus üniversitelerine kayıt yaptırmayı düşünüyor.
Aynı zamanda Çin, Mısır genelinde Yeni İdari Başkent de dahil olmak üzere milyarlarca dolarlık altyapı projelerini ilerletiyor. Çinli onlarca şirket Süveyş Kanalı yakınlarındaki özel sanayi bölgesine yatırım yaparken, Çin tüketim malları da ülke geneline yayılıyor.
Mısır'ın başkentinde analistler, ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığına inanıyor. ABD’nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu
Derin kökler
Mısır'ın başkenti Kahire'deki analistlere göre, Mısır politikasındaki bu değişimin temelinde, Kahire'de ABD'nin artık güvenilir bir müttefik olmadığı yönündeki inancın artması yatıyor. ABD'nin son dönemdeki tutumları da bu izlenimin güçlenmesine katkıda bulundu. Başkan Trump'ın Mısır'dan Gazze Şeridi sakinlerini mülteci olarak kabul etmesini veya Yemen'de Husilere yönelik ABD saldırılarının maliyetini üstlenmesini istemesi, bu tutumlara örnek verilebilir. Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah es-Sisi de bu yılın Şubat ayında, Beyaz Saray’da Başkan Trump'a yapacağı ziyareti erteleme kararı alarak ülkesinin Washington'dan uzaklaşma isteğini gösterdi.
Ancak Trump'ın Gazze'yi kontrol edip, sakinlerini kovarak bir Riviera’ya dönüştürme niyetinin dillendirildiği bir dönemde, bu politika değişikliği, Washington'un Gazze'ye yönelik bombardımanlarını sürdüren, Mısır'a istikrarsızlık ihraç etmeye çalışan İsrail'e yönelik taraflı tutumunun bağlamından ayrı düşünülemez.
Kahire'de bu hamleler, Washington ile ilişkilerde tekrarlanan uzun hayal kırıklıkları zincirinin son halkası sayılıyor. Sisi, Ağustos 2013'te o dönemde savunma bakanı iken Kahire'de Washington Post'a verdiği bir röportajda, ABD'nin Mısır halkından vazgeçtiğini söylemiş ve “Mısırlılar bunu asla unutmayacak” diye vurgulamıştı. Sisi bu sözleri ile 2011 yılında başlayan, Şubat ayında Hüsnü Mübarek rejiminin devrilmesi, ardından gelen huzursuzluk ve Haziran 2013'te İslamcı cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin devrilmesine kadarki olaylara ilişkin eski ABD başkanı Barack Obama yönetiminin tutumlarına atıfta bulunuyordu.
Mısır dış politikasının izlediği mevcut seyir ve ittifaklar kurmadaki öncelikleri, Sisi'nin o dönemdeki açıklamalarının geçerliliğini yansıtıyor.
Kahire'nin değişen öncelikleri: Washington
Mısır'daki büyük olayların ardından geçen yıllarda ABD, Kahire, İsrail ve Gazze Şeridi ile sınırı olan Sina Yarımadası'nda DEAŞ’ın yerel koluna karşı savaş yürüttüğü dönemde dahi Mısır arenasından çekilişini derinleştirmeye devam etti. Bahsi geçen askeri operasyon 2014 yılında başladı, ancak Washington'un verdiği karşılık askeri teçhizatı, mali yardımı ve yedek parça sevkini engellemek şeklinde oldu.
Mısır'ın 1979'da İsrail ile barış anlaşmasını imzalamasından bu yana aldığı yıllık askeri ve ekonomik yardımlar defalarca ertelendi, hatta Washington bu yardımları iptal etmekle tehdit etti. Dahası ABD, Çin'in Kuşak ve Yol Projesi’ne karşı bir girişim olarak Hindistan'ı bir ticaret koridoru aracılığıyla Ortadoğu ve Avrupa'ya bağlama planını önerdiğinde, temsil ettiği stratejik öneme rağmen, Mısır’ı kasten görmezden gelip Süveyş Kanalı'nı ihmal etti.
2024 BRICS Zirvesi’nde liderlerin grup fotoğrafı (AFP)
Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme çabalarını yansıtıyor
Başkan Trump'ın son dönemdeki tutumu, özellikle yardımları kesme tehditleri, Kahire'nin gözünde uzun ihmal geçmişine bir yenisini daha ekliyor. Ancak Mısır dış politikasındaki değişimin amacı, Washington ile ilişkileri tamamen kesmek değil; aksine, Kahire'nin uluslararası ilişkilerini yeniden dengeleme ve kendisine bağımsızlık payı sağlayacak alternatifler keşfetme çabalarını yansıtıyor. Çin ve Rusya'nın askeri teçhizat da dahil olmak üzere sundukları teklifler, Batılı, özellikle de Amerikan teçhizatına göre daha verimli ve düşük maliyetli alternatifler sunuyorlar. Daha da önemlisi, bu anlaşmalar genellikle siyasi şartlara bağlı olmaksızın gerçekleşiyor. Moskova ve Pekin iç egemenlik konusunda nadiren şartlar koşuyorlar.
Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Mısır'ın dış politikadaki dönüşümü, özellikle Obama ve Biden yönetimlerinin bölgeden kademeli olarak çekilmesiyle birlikte Washington’un bölgeyi giderek stratejik bir yük olarak görmesi karşısında, Çin ve Rusya'nın bölgedeki artan emelleri ile örtüşüyor.
Çin için Mısır, Kuşak ve Yol Girişimi'nin önemli bir halkası olup, Afrika'ya ve daha geniş Arap dünyasına açılan bir kapı niteliğinde. Rusya ise Mısır'ı, özellikle Rusya'daki son gelişmeler ve Moskova'nın bölgedeki en yakın müttefiki Beşşar Esed rejiminin çöküşünün gölgesinde, Akdeniz ve Kuzey Afrika'da önemli bir stratejik dayanak olarak görüyor.
Bugün ABD'nin Trump'ın ticaret ve ekonomik çıkarlara odaklanma perspektifiyle bölgeye geri dönmesiyle Mısır bölgesel bir istisna olarak öne çıkıyor. Bu, yakın gelecekte ABD Başkanı ile daha fazla gerginlik yaratabilecek ve ikili ilişkileri daha da zorlaştırabilecek bir tutum.
Ancak Mısır politikasındaki değişim, büyük güç rekabetindeki değişen dinamiklerin basit bir yansıması olmaktan ziyade, ABD politikasındaki değişimin ve Kahire'nin seçeneklerini genişletme arzusunun bir yansıması olarak görülmelidir.