​Iraklılar ‘Iraklı’ olarak kabul edilmiyor

Iraklı kadın ve çocukları, Musul'un güneyindeki bir kampta (Independent Arabia)
Iraklı kadın ve çocukları, Musul'un güneyindeki bir kampta (Independent Arabia)
TT

​Iraklılar ‘Iraklı’ olarak kabul edilmiyor

Iraklı kadın ve çocukları, Musul'un güneyindeki bir kampta (Independent Arabia)
Iraklı kadın ve çocukları, Musul'un güneyindeki bir kampta (Independent Arabia)

Irak’ın başkenti Bağdat'ta, birkaç gün önce tanıştığım 24 yaşındaki Esra, hikayesini anlatmaya “Onunla evlenmeyi reddettim. Annemin evine saldırarak, beni saçlarımdan sürükleyerek kaçırdı. Gece saat 22.00’da beni zorla eve götürdü. Baskı altında evlenmeye zorlandım. Ben onun dördüncü eşiydim. Üç Müslüman ve bir Yezidi eşi vardı”sözleriyle başladı.
Esra, 2016’da Suriye’deki Rakka ve Ebu Kemal şehirlerinde bulunan cezaevlerinden Irak’taki el-Kaim şehrine geldi ve buradan da kaçarak Bağdat’a sığındı.
Esra ve maruz kaldığı ‘tecavüz evliliğinin’ neticesi olarak dünyaya gelen kızı,el-Kaim’deki DEAŞ liderlerinden biriyle evliliğinden dolayı duyduğu güvensizlik hissi ile Bağdat mahalleleri arasında sürekli yer değiştirerek yaşamak zorunda kalıyor.
Esra, El Kaide'ye karşı 2006 yılında kurulan Uyanış Konseyi’ne mensup amcasına ait bir silahın üzerinde bulunmasının ardından kardeşi ile birlikte DEAŞ tarafından yakalandı. Kız kardeşinin infazından sonra Esra bir yıl süresince hapsedildi.
Esra yaşadıklarını Independent Arabia'ya şu ifadelerle anlattı;
“Ben üç kez bedel ödedim. İlk olarak zorla evliliğim, sonrası ise hapis. Bugün ise akrabalarım beni ve çocuğumu öldürmek istiyor.Resmi kimlik belgesi olmadan yaşıyoruz. Üç yıl önce El-Kaim'den kaçtığımda onu kaybettim."
Esra, sırtında kalıcı sakatlık ile yaşıyor.  Rakka hapishanelerinde maruz kaldığı şiddetli dayaklar, bazı omurlarında kırıklara, boyun ve bacak eklemlerinde baskıya neden olmuş.
DEAŞ Kadınları
Askeri savaş iki yıl önce sona erdi. Şu anda binlerce kadın ve çocuk, Irak'taki kamplarda ve silahlı çatışma yaşayan şehirlerde resmi kimlik belgeleri olmadan yaşıyor. Irak hükümeti, onları ‘Iraklılar’ olarak tanımayı reddediyor.
DEAŞ’ın kontrolü esnasında Ninova, Anbar ve Selahaddin bölgelerinde DEAŞ’a bağlı ‘Şeriat Mahkemeleri’ üç yıl boyunca evlilik ve boşanma sözleşmeleri yaptı.
Bu sözleşmeler Irak mahkemeleri tarafından resmi olarak kabul edilmiyor ve geçersiz sayılıyor.
DEAŞ ailelerinin izole edilmesini isteyen toplumsal iradenin ışığında,  bu durum Iraklı kadınların evliliğini ve çocuklarını kanıtlamasını neredeyse imkansız hale getiriyor.
İnsani yardım kuruluşlarının gayri resmi istatistiklerine göre Musul’un güneyindeki el-Cada Kampı’nda, 15 bini resmi kimliği olmayan çocuk ve yüzde 60’ı yine kimliksiz kadınlar olmak üzere yerlerinden edilmiş yaklaşık 50 bin kişi bulunuyor.
Musul kentindeki kamplarda kadın ve çocukları koruma bölümünde çalışan Fevzi A. “Aslında bunların sağlık ve eğitim hizmetlerine erişimleri yok. Aileleri topluma kazandırmak için çalıştığımız meselesi de tamamen yalan. DEAŞ aileleri kimliğe sahip değil. Çünkü bazı DEAŞ unsurları askeri operasyonlar sırasında tanınmamak için onları yok etti. Ancak bu evlilikler ve neticesinde dünyaya gelen çocukların çoğu DEAŞ’ın söz konusu bölgeleri kontrolü esnasında meydana geldi” dedi.
Iraklı yargıç Hadi Aziz ise, “DEAŞ’lının eşi Iraklıysa anayasaya göre dünyaya getirdiği çocuk da Iraklı olur. Irak hukuku, Iraklı bir kadının bir terörist ile İslam Şeriatı üzerine evlenmesi durumunda açıktır. Irak hukuku, kadınların evliliklerinin onaylanması için dava açmasına ve eşinin mevcut olup olmadığına bakılmaksızın çocuklarını kanıtlamalarına izin veriyor.Bununla birlikte, DEAŞ ailelerinin izole edilmesi yönünde siyasi ve toplumsal bir irade var” yorumunda bulundu.
Toplumsal Utanç
Evlilik veya çocuklara ilişkin kanıtın oluşturulması, genellikle başvuru sahibinin ikamet yerinden tanıkların getirilmesini gerektiriyor. Bu tanıklar da genelde DEAŞ ailelerine yardım etmeyi reddeden komşu ve akrabalar oluyor.
Irak toplumu, söz konusu ailelerin ‘aşağılık’ görünmesine ve bunların sadece ‘DEAŞ’lının eşi ve çocuğu’ olarak adlandırılmasına neden olan bir DEAŞ varlığının çok incitici olduğunu düşünüyor.
Musul'da yaşayan 22 yaşındaki Saba,üniversite öğrencisiyken DEAŞ saflarına katılan bir genç ile evlendi.
Saba, “Eşimin ailesi utanç duyuyor ve kendileri örgütle çalışmalarına rağmen DEAŞ’lı oğullarını tanımak istemiyor. Bunun neticesinde çocuğum kimlik alamıyor, ben de boşanamıyorum” diyerek içinde bulundukları sıkıntılı durumu anlattı.
Esra ise hüzünle kızına bakıp, arada gözyaşlarını silerek, “Kocamın ailesini aradım ve onları Anbar'da buldum.Ancak kızın dedesi beni kovdu ve mahkemede onu tanımayı reddetti” dedi.
Avukatların endişeleri
DEAŞ unsurlarıyla evli kadınların davaları üzerinde çalışan Avukat Gida S. yargı emirlerinin DEAŞ unsurlarıyla evlilik, ayrılık veya çocukların kanıtlanmasına engel teşkil etmediğini ancak aileler inceleme ve soruşturma için istihbarat servisine yönlendirildiğinde konunun ister istemez durduğunu söyledi.
“Şimdi maddi açıdan maliyetli olan ayrılık davaları üzerinde çalışıyoruz” diyen Gida S., dava maliyetinin 2 bin ila 10 bin dolar arasında olduğunu bildirdi.
Irak mahkemelerinin,1985 yılında Devrim Komuta Konseyi’nin ‘eşin düşmanla kaçması halinde Iraklıların ayrılma talebine izin verme’ kararının kabul edilmesi çerçevesinde, geçen yıldan bu yana DEAŞ unsurlarıyla evlenenlerin ayrılmasına izin verdiğini belirtmekte fayda var.
Ancak bu karar, sadece Irak mahkemeleri tarafından verilen evlilik sözleşmesine sahip kadınların eşlerinden ayrılmasına izin veriyor.
Gida, istihbarat tarafından suçlandığını dile getirerek, “Beni aranan bir DEAŞ unsurunun karısını savunmaya çalışmakla suçladılar. Ardından bu davalarda çalışmayı bıraktım “dedi.
Fevzi A ise, “Hükümet, adli destek alanında çalışan bir kuruluş olarak bizimle işbirliği yapmıyor. Bu insanları destekleme çalışmaları yürüttüğü için hakkında üç kez tutuklama emri çıkarılmış bir avukatımız var.Irak hükümeti sanki yoklarmış gibi davranarak DEAŞ aileleri ile baş edemez.Aksi takdirde, gelecekte daha büyük toplumsal sorunlarımız olacak. Bu nedenle, acil çözümler için bir mekanizma gerekli" önerisinde bulundu.

Musul’da bir mahkeme (IndependentArabia)

 En  büyük problem cinsel sömürü
Genç kızlar ve kadınlar, en çok kimlik belgelerinin olmaması ve sosyal dışlanmadan etkileniyor.
Bu sorun, cinsel sömürüye ek olarak, reşit olmayanların mahkeme dışı evlilik oranının yüksek olmasına yol açtı.
DEAŞ unsuru babası Musul'daki askeri operasyonlar sırasında öldürülen 13 yaşındaki Selma, 100 dolar karşılığında kendisinden en az üç kat büyük iki adamla evlilik yaptı.
Selma, “Geçtiğimiz hafta caminin Şeyhi ile evlendim. Bugün ise kocam beni boşadı. Artık bana ihtiyaç duymadığını söyleyerek beni kampa geri götürdü" diyerek kadınların maruz kaldıkları durumu net olarak gözler önüne serdi.
Saba ise, “Evliliğimi mahkemede ispatlaması için büyük miktarlarda ödeme yaptığım avukatım beni soydu. Telefonu kapalı ve ona ulaşamıyorum. Onu şikayet etmeye bile korkuyorum” diye konuştu.
Hayatta Kalan Yezidiler Yasası
Irak hükümeti, DEAŞ unsurların tarafından kaçırıldıktan sonra hayatta kalan Yezidilerin yaşadıklarını maddi ve manevi telafi etmek amacıyla Nisan başında ‘Hayatta Kalan Yezidiler Yasası’nı onaylamıştı.
Söz konusu yasa, Yezidilerin DEAŞ unsurlarından doğan çocuklar nedeniyle yaşanan krizi açıkça görmezden geldi. Aksine, bu savunmasız kişiler gelecekte kimlik belgeleri almaya çalıştıklarında bir yasal ikilemle karşı karşıya kalmalarına yol açtı.
Çocuğun ergenlik çağında dinini seçme özgürlüğüne izin verilmezken, tecavüz sonucu doğsa bile babanın dinine göre Müslüman kabul ediliyor. Bu da anne çocuğunu elinde tutmak istese de çocuğun Yezidiler tarafından kabul edilmeyeceği anlamına geliyor.
Iraklı aktivist Hana Edwar, “Yasa, anneler ve çocukları arasındaki insani ilişkiyi ihmal etti. Aynı zamandaYezidi kadınların yaşadığı cinsel şiddet veya tecavüz kavramına değinmekten de kaçındı.Tekrar etmemesi için cinsel şiddeti kınayacak ve Irak toplumunda kadınlara karşı halen uygulanan saldırılar için herhangi bir gerekçeyi önleyecek ilk yasaydı” değerlendirmesinde bulundu.
Bugün Irak'ta, radikaller ile uzun süren çatışma tecrübesinin ardından, Irak devletinin radikalizm ve terörle ilgilenen yeni bir nesil oluşumu önlemek için DEAŞ unsurlarının eş ve çocuklarının varlığını reddetmeyip, onları rehabilite etmeye çalışarak adım atması zorunludur.



Yıkıntılar arasında Hartum... Hayata çekingen bir dönüş

Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
TT

Yıkıntılar arasında Hartum... Hayata çekingen bir dönüş

Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)
Hartum'daki bir çarşıda yanmış dükkanlarının önünde oturan dükkan sahipleri (Şarku’l Avsat)

Ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında iki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli savaşın ardından, Sudan'ın başkenti Hartum'da ticari faaliyetler ve günlük yaşam yavaş yavaş normale dönmeye başladı. Modernliğin ve güzelliğin sembolü olan şehir, bugün yıkımın enkazı üzerinde duruyor ve yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor. Binlerce yıkık bina, başkentte Mehdi Devrimi’nden bu yana ilk kez yaşanan savaşın şiddetini gözler önüne seriyor.

uı8o9
Sudan Merkez Bankası binası ve yakınındaki bir otelde meydana gelen hasarın izleri (Şarku’l Avsat)

Savaşın izleri binalarda ve sokaklarda halen açıkça görülüyor. Başkentin birçok simgesel yapısı tamamen veya kısmen yakıldı ya da yıkıldı, binaların duvarlarında kurşun delikleri var. Bankalar ve devlet daireleri kapısız ve penceresiz hale geldi; içlerinden yangın ve is kokusu yayılıyor.

Toplu taşımaya temkinli dönüş

Hartum'un merkezindeki ana ulaşım istasyonu olan ve Jackson durağı olarak bilinen istasyonda, toplu taşıma araçları eyaletin şehirlerinden ve ilçelerinden vatandaşları taşımaya yeniden başladı, ancak Hartum'un en ünlü pazarlarından biri olan Arap Pazarı’na ulaşmak için halen yürüyerek veya özel araçlarla gitmek gerekiyor.

Yetmişli yaşlarında bir adam yorgun adımlarla pazara doğru yürüyordu. Yürümekten yorgun düşen adam, başındaki takkesini kaldırarak terini sildi. Şarku’l Avsat’a eski dükkanını kontrol etmek ve 200 bin Sudan cüneyhi (73 dolar) değerinde mal ve eşya satın almak istediğini söyledi. Şehrin en büyük ve en ünlü ticaret merkezi olan Vaha Hartum’u çevreleyen yıkıma işaret eden yaşlı adam, gözlerinden umut ışığı saçarak, “Bu yıkım yeniden inşa edilecek, önemli olan dersimizi almamız” dedi ve sonra sessizliğe büründü.

Altınlar nereye gitti?

Yanan Vaha Hartum'un yakınında arabalar hareket ediyor ve insanlar dolaşıyor, ancak dükkanlar henüz açılmadı. Bazıları sadece mallarını kontrol etmekle yetiniyor, diğerleri ise el-Fercabi Eczanesi yazan tabelanın altında arabalarının bakımını yapmaya devam ediyor.

frgthyuı
Savaşın izlerini taşıyan yıkık bir ticaret merkezi (Şarku'l Avsat)

Bir zamanlar Sudan'ın en büyük altın ticaret merkezlerinden biri olan Altın Binası, yangına rağmen halen ayakta duruyor. Öte yandan, Hartum Valisi ile şirket sahipleri arasında bölgedeki altın ticaretini canlandırmanın yollarını görüşmek üzere bir toplantı yapılacağı konuşuluyor.

Hartum Ulu Camii

1901 yılında Hidiv Abbas Hilmi Paşa tarafından açılan ve tarihi bir mimari eser olan Hartum Ulu Camii, savaştan nasibini aldı ve çevresi ile birlikte büyük hasara uğradı. Bakım çalışmaları tamamlanmak üzere olan caminin birkaç gün içinde ibadete açılması planlanıyor. Savaştan önce Hartum Ulu Camii, ibadet etmek ve ders halkalarına katılmak için Hartum'un dört bir yanından gelenlerden yoğun ilgi görüyordu.

yjuı
Başkentin merkezindeki bir ticaret merkezinde meydana gelen yıkımdan (Şarku'l Avsat)

Saray Caddesi

Hartum'un merkezindeki ana caddelerden biri olan Saray Caddesi, adını, güney kapısında bulunan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan almıştır. Çatışmalar sırasında büyük bir savaş alanı olan cadde, son dönemde yeniden hareketlendi; özellikle Cumhuriyet Caddesi ile kesiştiği noktada özel araçların gelip gittiği görülüyor.

gthyujı
Cumhuriyet Caddesi'nin çukur kısımlarındaki su birikintileri (Şarku'l Avsat)

Diğer caddelerin aksine Saray Caddesi her iki yanında küçük su birikintileri olmasına rağmen en temiz cadde olarak kabul ediliyor. Seyyid Abdurrahman Caddesi ile kesiştiği noktada ise el-Ehli Bankası binasında bakım çalışmaları başladı; bankanın faaliyetlerine yeniden başlaması için hazırlıklar yapılıyor.

Hürriyet Caddesi

Hürriyet Caddesi, Hartum'un batı kesiminde, elektrikli ev aletleri mağazalarının bulunduğu bölgede yer alıyor. Esnaflardan bazıları dükkanlarına geri döndü; yetkililerin bölgeyi güvenli hale getirecekleri ve yıl sonuna kadar devlet vergilerinden muaf tutacakları sözü vermeleri üzerine, caddede nispeten canlanma başladı.

Dükkân sahipleri kurban kesip, şeker ve meyve suyu dağıttılar. Özgürlük Caddesi'ni Sudan bayraklarıyla süslediler ve hoparlörlerden milli marşlar çalarak Hartum'un ticaret merkezinde hayatın normale döndüğünü ilan ettiler.

jukılo
Başkent Hartum’un batısındaki Hürriyet Caddesi'nde hareketlilik yaşandı. (Şarku'l Avsat)

40 yıldır elektrikli ev aletleri satıcısı olan Babekir Hasan, “Bu dönüş, Hartum'da hayatın normale döndüğü anlamına geliyor. Tüm esnafı geri dönmeye çağırıyorum, çünkü durum şu anda istikrarlı” diyerek mutluluğunu dile getirdi. Bir diğer esnaf Salah Surkti ise, mallarını makul fiyatlarla satabilmek için vergilerin düşürülmesini talep etti ve savaş sırasında 200 milyon Sudan cüneyhi (73 bin dolar) kaybettiğini belirterek, “Tüccar kaybını üzülerek günlerini geçirmemeli, ayağa kalkıp yeniden başlamalı” dedi.

dvfgbh
Başkent Hartum'da işlerine geri dönen dükkanlar (Şarku'l Avsat)

Devlet ayağa kalkmaya çalışıyor

Başkent Hartum’daki yeni boyanmış binalar, istikrara dönüşün işaretlerini yansıtıyor. Öte yandan Hartum genelindeki birçok devlet kurumunda restorasyon çalışmaları başladı. Hartum Yasama Konseyi'ndeki (eyalet parlamentosu) hasara rağmen, bazı çalışanlar elektrik ve su olmadan çalışıyor. Yakındaki Elektrik İdaresi binası ise tamamen yanmış gibi görünüyor.

hyjuk
Başkent Hartum’da yaşanan savaş nedeniyle onlarca dükkân ve alışveriş merkezi yıkıma uğradı. (Şarku'l Avsat)

Bir çalışan, hizmetlerin yeniden sağlanmasının yakın olduğunu, ancak ‘en önemli konunun güvenliğin sağlanması’ olduğunu vurguladı.

Nil Nehri'nin iki kolunun birleştiği nokta, Hartum'un Omdurman'a açılan kapısı

El-Mukran bölgesi, adını Beyaz ve Mavi Nil nehirlerinin kesiştiği noktadan alıyor. Hartum ve Omdurman arasında yoğun trafik hareketliliğine sahne olan bu bölge, Omdurman'a giriş kapısı olmasının yanı sıra, Sudan Merkez Bankası Başkanlığı, Zain Telekomünikasyon Şirketi binaları, oteller, Sudan Müzesi ve diğer büyük kurumların da bulunduğu bir bölgedir. Ancak bu bölge de yıkım ve tahribattan nasibini aldı.

sdfghy
Başkent Hartum’daki bir çarşıda dükkanının yıkıntıları önünde duran bir esnaf (Şarku'l Avsat)

Büyük kayıplara ve geniş çaplı yıkıma rağmen Hartum yavaş ama emin adımlarla yeniden ayağa kalkmaya başladı. Dükkanların ve çarşıların yeniden açılması, camilerin ve devlet binalarının onarılması, savaşın yaralarını yaşayan bu şehrin, halkının desteği ve azmiyle yeniden ayağa kalkabileceğinin işaretleri.