Kushner: Ekonomik gidişat Ortadoğu'daki barışın şartı

Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
TT

Kushner: Ekonomik gidişat Ortadoğu'daki barışın şartı

Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)
Jared Kushner, Manama Çalıştayı açılış oturumunda konuşurken (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, ekonomik gidişat konusunda anlaşmanın İsrail- Filistin barış planının zorunlu şartı olduğunu söyledi. Ancak Filistin halkı için refahın, adil bir siyasi çözüm olmadan sağlanamayacağını ifade etti.
Kushner: ABD sizden vazgeçmedi
Kushner, ABD barış planını ekonomik yönden sunmak için Bahreyn'de düzenlenen çalıştayda yaptığı konuşmada, siyasi yönün burada tartışılmayacağını vurguladı. Kushner, Filistinlilere hitaben, “ABD, sizden vazgeçmedi” dedi. ABD’nin barış planının yüzyılın fırsatı olduğunu ifade etti.
Kushner, medyada ‘Yüzyılın Anlaşması’ olarak bilinen planın ilk aşamanın başladığını açıkladı. Filistinlilere, Lübnan, Ürdün ve Mısır’ın da aralarında bulunduğu komşu devletlere kapsamlı bir refah vaadinde bulundu. Trump’ın Filistinlilere verdiği mesajın, “ABD, sıkıntılara rağmen fırsat, ahlak ve onura dayalı, daha iyi bir gelecek için size yardımcı olmaya çalışıyor” dedi.
“Yüzyılın Anlaşması, yüzyılın fırsatı olabilir”
Kushner, ‘Yüzyılın Anlaşması’ planının, liderlerin cesaret ettiği takdirde ‘yüzyılın fırsatı’ olabileceğine işarette bulundu. Planın, bu bölgeyi çatışmaların kurbanı olmaktan, fırsat çeken bir alana dönüştürmeyi hedeflediğini söyleyen Kushner, anlaşmanın 10 yılda 50 milyar dolarlık bir yatırım paketi uygulayacağını vurguladı. Filistin topraklarında bir alt yapı kurma, bölgedeki durumu iyileştirirken, Batı Şeria ile Gazze Şeridi’ni birbirine bağlamaya çalıştığını söyledi.
Kushner, Filistin'in Manama Çalıştayı’nı boykot etmesi hakkında, “Olumsuzdan olumluya dönülebilirdi” diyerek diğerlerini kınamak yerine fırsatları değerlendirme çağrısında bulundu. Bölgedeki yolsuzluk nedeniyle umutların birçoğunun yok olduğunu söyleyen Kushner, “Bunlar sağlık ve eğitim alanında yatırım için kullanılabilirdi. Şu ana kadar yaptıklarımızdan dolayı mutluluk duyuyoruz “dedi.
Barış planının ilk aşaması, dün, Bahreyn'in başkentinde Kushner’ın başkanlığı altında başlatıldı. ABD yönetimi, bunu 1948 yılından beri İsrail ve Filistin arasındaki çatışmaların çözüm bulması için hazırlanan ve başarıya ulaşmayan onlarca planın yerine koymaya çalışıyor. Washington, kredi, bağış ve yatırım yoluyla 50 milyar dolar toplamak için çabalıyor. 2 gün sürecek olan uluslararası çalıştayı yöneten Jared Kushner, bu çalıştayın, Washington planının bir kısmı olduğunu söylemişti. Bu, Washington'ın İsrail- Filistin çatışmasının çözmek için izlediği en kapsamlı politika oldu. Anlaşmanın geri kalanının ilerleyen zaman içerisinde açıklanacağı ifade edildi.
Filistin ve İsrail yönetimleri çalıştaya katılmadı
Filistin yönetimi, çalıştayı boykot ederek katılım göstermedi. İsrail hükümeti de çalıştaya katılmadı. Filistinliler çalıştayın siyasi ve ekonomik durumu birbirinden ayırdığını söylüyor. Öte yandan önümüzdeki Kasım ayından önce açıklanacak olan siyasi kısmın, bağımsız bir Filistin Devleti kurmayı içermediğine dair tahminler yürütülüyor.
Batı Şeria ve Gazze şeridini birbirine bağlayan yol projesi
ABD tarafından hazırlanan plan, Filistinliler lehine 50 milyar dolardan daha fazla değere sahip bağış ve yatırım çekme teklifi içeriyor.  Ayrıca onlara 10 yıl içerisinde 1 milyon iş fırsatı sağlama ve gayri safi yurt içi milli hasılanın iki katına çıkarılmasını vaat ediyor. Önerilen 179 proje içerisinde, 5 milyar dolara mal olan Batı Şeria ve Gazze şeridini birbirine bağlayan bir yol projesi ön plana çıkıyor.
Kushner’ın konuşmasının ardından, İmar Gayrimenkul Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve kurucusu Muhammed el-Abbar ve ABD'li Blackstone Grup’un kurucusu Stephen Schwarzman, Washington’ın ekonomik planındaki fırsatlardan bahsetti.  Schwarzman, Kushner’ın sunduğu planın derinliği, önemi ve ayrıntılarını beğendiğini söyledi. Bir iş insanı olarak bu planın uygun şartlarda başarılı olabileceğini, kötü şartlarda ise başarısızlığa uğrayabileceği belirtti. Schwarzman, ayrıca doğal kaynakların ekonomik başarı için zorunlu olmadığını söyledi. Singapur’u örnek vererek, “Doğal kaynaklara sahip değil ancak mükemmel bir yönetimi var” dedi. Abbar ise Filistin yönetiminin çalıştayı boykot etmesi hakkındaki bir soruya, “Filistin meselesi, tüm Arapların önem verdiği merkezi bir konudur. Burada olmadıkları için üzgünüz. Ancak bugün onları temsil ettiğimizi düşünüyorum. Bizler olumlu bir halkız gerek hava koşulları, gerekse de siyasi şartlar açısından zor bir çevrede yaşıyoruz. Ancak tüm pozitifliğimizi koruyor ve bunu gerçekleştiriyoruz. Bize düşen Filistinlilere bunun iyi bir plan ve arkasında iyi kişiler olduğunu göstermek” şeklinde konuştu.
Schwarzman, güvenlik ve politik anlamda bir istikrar olmaksızın Filistin ekonomisinin refaha kavuşmasının zor olduğunu söylerken Abbar, Ortadoğu bölgesinin ‘iş açısından kolay bir alan’ olduğunu belirterek, Mısır, Ürdün ve Lübnan'da elde ettiği başarılı tecrübelerine değindi. Abbar, ayrıca “Filistinliler parlak bir zekaya sahip. Onları destekliyor ve imkan sağlıyoruz” dedi. Çalıştaya katılan Birleşik Arap Emirlikleri'nden (BAE) bir iş insanı ise Manama Çalıştayı’ndan iyi bir sonuç elde etme oranı yüzde bir dahi olsa çabalanması gerektiğini söyledi.
Uluslararası katılım
Kushner, çalıştayın açılışında katılımcılara teşekkür etti. Çalıştayda IMF Başkanı Christine Lagarde gibi mali ve ekonomik kurumların temsilcilerinin, ayrıca yatırımcı ve uluslararası sermaye sahibi kişilerin bulunduğuna dikkat çekti.
Çalıştaya uluslararası bakan ve temsilciler katılıyor. Katılımcılar arasında, ABD Hazine Bakanı Steven Mnuchin,  Dünya Bankası Başkanı David Malpass ve FIFA Başkanı İsviçreli Gianni Infantino da bulunuyor. Arap, Batı ve Körfez ülkelerinden bakan ve temsilciler de çalıştaya katılanlar arasında yer alırken İsrail, yalnızca iş adamlarına göndermekle yetindi. Öte yandan Bahreyn ve İsrail arasında diplomatik ilişkiler bulunmuyor.
22 Arap ülkesi arasında Ürdün ve Mısır dışında hiçbirinin İsrail ile tam bir diplomatik ilişkisi bulunmuyor. Bu iki ülke Manama Çalıştayı’na maliye bakanları ve vekilleri düzeyinde katılım sağladı.         Ürdün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Süfyan el-Kudah, “Ürdün’ün tutumu açık ve net. Hiçbir ekonomik teklif, işgali sonlandıracak, kardeş Filistin halkının meşru haklarını karşılayacak siyasi bir çözüme alternatif olamaz” dedi.
Çalıştaya Suudi Arabistan adına katılan heyete Maliye Bakanı Muhammed bin Abdullah el- Cud’an başkanlık ediyor. SPA’nın haberine göre Suudi heyetinde, Devlet Bakanı Muhammed Al Şeyh ve Kamu Yatırım Fonu Genel Sekreteri Yasir er-Ramyan bulunuyor. Habere göre Suudi Arabistan’ın bu çalıştaya katılması tutumunun sabit olduğu ve Filistin halkının yanında durup davalarına destek vermeye devam ettiğinin bir delili.
Suudi Arabistan'ın bağımsız bir Filistin Devleti kurulma vurgusu
Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklama, ayrıca Filistin meselesi konusunda sarsılmaz bir tutuma sahip olunduğu yeniden vurgulandı. Arap barış girişimine göre çözümün 1967 sınırlarına uygun olarak, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin Devleti kurulması ile sağlanabileceğinin altı çizildi. Adil ve kapsamlı bir barış sağlanabilmesi için uluslararası toplum çaba sarf etmeye çağırıldı. Ayrıca bölgenin refaha kavuşmasının, yatırım için cazip bir hale gelmesinin ve ekonomik kalkınma fırsatlarını güçlendiren tüm uluslararası çabaların desteklediği ifade edildi.
Öte yandan BAE Dışişleri ve Uluslararası İş Birliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, çalıştaydan memnuniyetle bahsedildi. Başkenti Doğu Kudüs olmak üzere bağımsız bir Filistin Devleti kurulması konusundaki siyasi tutumunun sabit olduğu vurgulandı.
Mısır ve Fas da çalıştaya katılan ülkeler arasında yer aldı. Birleşmiş Milletler (BM) adına ise Birleşmiş Milletler Orta Doğu Barış Süreci Koordinatörü Yardımcısı Jamie McGoldrick katıldı.
Başarı fırsatları hakkında şüpheler
Kushner’ın çalıştay öncesinde yaptığı iyimser açıklamalara rağmen Filistinli yetkili ve çok sayıda Filistinli işadamının çalıştayı boykot etmesi, uygulama fırsatları konusunda bir tehdit oluşturdu. Trump yönetimi, planla, Filistinlilerin uluslararası destekle uygulayacağı bir ‘vizyon’ oluşturmak istiyordu. ‘Ekonomik vizyon’ olarak adlandırdığı projenin önündeki engelleri fark eden Kushner, Manama Çalıştayı’nın hedefinin bir barış antlaşması imzalandığında, projelerin uygulamaya konulması için büyük yatırımcılar ve kalkınma bankalarıyla ekonomik plan hakkında görüş alışverişinde bulunmak olduğunu söyledi. Kushner, iki gün önce gerçekleştirdiği basın toplantısında barış antlaşması olmaksızın, ekonomik projelerin uygulanmasının mümkün olmadığını vurgulamıştı.
Kushner’ın planı, ABD, Filistin ve uluslararası çevre tarafından yapılan eleştiriler ve birtakım zorluklarla karşı karşıya kaldı. Çoğunluk siyasi bir çözüm olmaksızın ekonomik refahın söz konusu olamayacağını düşünüyor. ABD yönetimi, önceki başarısızlıklarına benzer bir durumdan kaçınmak için siyasi çözümden önce ekonomik tekliflere yöneldi. Filistin'deki ekonomik durumla ilgili planda, siyasi kullanımlardan kaçınıldı. Planda, ‘işgal’, ‘denetim noktaları’, ‘yerleşim birimleri’ ve ‘Filistin Devleti’ gibi ifadeler kullanılmadı. Ancak Filistinlilerin, işgal altında günlük olarak karşılaştığı zorluklardan üstü kapalı bir şekilde bahsedildi. Örneğin; ‘Filistinliler rutin olarak Batı Şeria ve Gazze’de ulaşımı engelleyen, ekonomik durgunluğa neden olan, ihracatı azaltıp, yabancıların doğrudan yatırım yapmasına mani olan lojistik zorluklarla karşı karşıya kalıyor’ ifadelerine yer verildi.
Öte yandan pek çok kişi Washington’ın yardım programlarını fon sağlamayı askıya alması ve Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) sağlanan fonun kısmi olarak iptal edilmesi ile ABD'nin daha önce desteklediği tarzda milyarlarca dolarlık bir ekonomik program başlatması arasındaki çelişkiye dikkat çekti. ABD'nin eski Tel Aviv Büyükelçisi Daniel B. Shapiro, geçtiğimiz hafta, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, “ABD yönetimi Filistin ekonomik planının tüm hedeflerini destekleyen, yardımcı programlarını sonlandırdı. Biz, yatırımlarımızı çektikten sonra şimdi diğerlerine yatırım yapmaya çağırıyoruz. Bölgede biraz zaman geçiren herkes anlar ki Filistin'in ekonomik meseleleri ve siyasi-güvenlik meselelerini birbirinden ayıramazsınız. İsrail ve Filistinlilerin bu konuyu tek bir paket halinde çözmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu'da Barış İttifakı Kurumu'nun Yönetim Kurulu Genel Müdürü Joel Braunold, ekonomik plan belgesinde kullanılan bazı fotoğraflara işarette bulunarak, Trump yönetimi tarafından askıya alınmadan önce ABD’nin desteklediği yardım programlarına ait olduğunu söyledi. E-mail ile Şarku'l Avsat' a yaptığı açıklamalarda, Washington planında önerilen birçok programın, ABD'li ajanslar tarafından uluslararası kalkınma için destek verilenler olduğuna dikkat çekti. Bunlar arasında içme suyu programı, yeni okullar inşa edilmesi, ulaştırma programı ve benzerlerinin bulunduğuna işarette bulundu.
Braunold, Filistin çalışma toplumunun Kushner’ın projesine cevap verme olasılığı hakkındaki bir soruya, “Bunun tartışmalı durum olduğunu düşünüyorum. Siyasi anlaşma sağlanmaksızın onaylayacaklarını söyleyemem. Anlaşmanın siyasi bölümünün açıklanmasının beklendiğini biliyorum. Ancak Filistinli iş insanlarının siyasi bölüm olmaksızın bunu kabul edip etmeyecekleri hakkında bir hüküm vermek imkansız” şeklinde yanıt verdi.



Witkoff: Ukrayna ile yapılan görüşmelerde “önemli ilerleme” kaydedildi

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
TT

Witkoff: Ukrayna ile yapılan görüşmelerde “önemli ilerleme” kaydedildi

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Berlin'deki görüşmeleri öncesinde Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in yanında ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile tokalaşıyor (Almanya Federal Hükümeti Enformasyon Bürosu/Guido Bergmann)

ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff dün, Rusya ile savaşa diplomatik bir çözüm bulmak amacıyla Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ile Berlin'de yapılan görüşmelerde ‘önemli ilerleme’ kaydedildiğini açıkladı.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Trump’ın Özel Temsilcisi Witkoff ve damadı Jared Kushner arasındaki görüşme beş saatten fazla sürdü. Witkoff’un sosyal medya platformu X üzerinden yaptığı açıklamaya göre görüşmede, 20 maddelik barış planı, ekonomik programlar ve diğer konular hakkında derinlemesine tartışmalar yapıldı. Witkoff, bu sabah başka bir toplantı daha yapılacağını da sözlerine ekledi.

ABD’nin Ukrayna'daki savaşı sona erdirmek için öne sürdüğü öneriyle yürütülen Ukrayna-Rusya müzakerelerini yöneten Witkoff'un Berlin’e gönderilme kararı, Washington'ın savaşı sona erdirme planının şartları konusunda Kiev ile kalan anlaşmazlıkları çözme konusundaki aciliyetinin arttığını gösteriyor. Ukrayna ve Rusya arasındaki saldırılar devam ederken ve kayıplar artarken, ABD Başkanı Trump, 2022 şubatında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı açtığı ve yüz binlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olan savaşı çözme planıyla ilgili görüşmelerde ilerleme sağlanamaması nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını açıkça dile getirdi.

Zelenskiy daha önce Washington'ın, Ukrayna'nın doğusundaki Donetsk bölgesinin kontrol ettiği kısmından Ukrayna ordusunun çekilmesini talep ettiğini açıklamıştı. Bu bölgenin silahtan arındırılmış bir ‘serbest ekonomik bölge’ haline getirilmesi planlanıyor. Ancak Washington, Ukrayna topraklarını işgal eden Rusya ordusundan aynı talepte bulunmuyor.

Öte yandan Trump'ın planı, Rusya ordusunun Sumi, Harkiv ve Dnipropetrovsk bölgelerinde (kuzey ve kuzeydoğu) ele geçirdiği küçük alanlardan çekilmesini, ancak Herson ve Zaporijya'da (güney) kontrol ettiği daha geniş toprakları elinde tutmasını öngörüyor.


Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
TT

Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)

Güney Kore polisi bugün, başkent Seul ve çevresindeki Birleşme Kilisesi'nin ofislerine ve tesislerine baskın düzenlediğini açıkladı. Baskın düzenlenen yerler arasında başkentin kuzeydoğusunda bulunan ve uluslararası genel merkez olarak kullanılan lüks bir saray da yer aldı. Polis, aramanın kiliseye ait on farklı yerde yapıldığını duyurdu.

Yonhap Haber Ajansı, aramanın bazı mevcut ve eski hükümet yetkilileri ile milletvekillerinin kiliseden rüşvet aldıkları iddialarıyla ilgili olduğunu bildirdi. Olayda adı geçenler arasında kilise lideri Hak Ja Han da yer alıyor.

Denizcilik ve Balıkçılık Bakanı Chung Jae-soo, geçtiğimiz hafta yanlış olduğunu söylediği iddiaları çürütmeye odaklanmak ve davanın Cumhurbaşkanı Lee Jae Myung’un hükümetinin çalışmalarını etkilemesini önlemek istediğini belirterek istifa etmişti.

sdfrgt
Birleşme Kilisesi'nin lideri Hak Ja Han, Seul'deki özel savcıların talebi üzerine hakkında çıkarılan tutuklama emrinin yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye geldi (Arşiv - Reuters)

Kilise tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, tek bir eski kilise yetkilisinin karıştığı iddia edilen ve ‘aşırılıklar’ olarak nitelendirilen olaylarla Kilise’nin hiçbir ilgisi olmadığı belirtildi.

Birleşme Kilisesi lideri Hak Ja Han, avantajlı iş olanakları karşılığında eski First Lady Kim Keon-hee'ye rüşvet teklif ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Ancak Kilise lideri bu iddiaları reddediyor.


Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
TT

Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'na düzenlenen terör saldırısını kınadı, bunu “saf kötülük eylemi” olarak nitelendirdi. Öte yandan Avustralya polisi, dün meydana gelen silahlı saldırıda en az 16 kişinin öldüğünü teyit etti.

efrty
Avustralya Başbakanı Albanese düzenlediği basın toplantısında (EPA)

Başbakan Albanese düzenlediği basın toplantısında, ‘bugünün Bondi'de neşeli bir kutlama olması gerektiğini, ancak yaşananlarla bu kutlamanın sonsuza kadar lekelendiğini’ söyledi.

Albanese, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün gördüğümüz şey, saf kötülük, antisemitizm ve Avustralya'nın simgesel bir yerinde, bizim kıyılarımızda işlenen bir terör eylemiydi.”

Avustralya'nın ‘antisemitizmi ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacağını’ vurgulayan Başbakan Albanese, “Avustralya asla bölünmeye, şiddete veya nefrete boyun eğmeyecek ve bunu birlikte aşacağız. Onların bizi bir ulus olarak bölmelerine izin vermeyeceğiz. Buna yanıt vermek için gerekli her türlü kaynağı seferber edeceğiz. Dün, ülkemizin tarihinde gerçekten karanlık bir gündü. Ancak bir ulus olarak, bunu yapan korkaklardan daha güçlüyüz” ifadelerini kullandı.

dfgt
Sidney'deki silahlı saldırı olay yerinde polis (AP)

Öte yandan Avustralya polisi dün akşam Sidney'de Yahudi bayramı Hanuka kutlamaları sırasında 16 kişiyi öldüren iki silahlı saldırganın 50 yaşındaki bir adam ve 24 yaşındaki oğlu olduğunu açıkladı.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada baba saldırganın öldürüldüğünü, oğul saldırganın ise şu anda hastanede tedavi gördüğünü söyledi. Lanyon, “Başka saldırganlar aradığımızı söyleyemem” diye ekledi.

Saldırı, yaklaşık 2 bin Yahudi’nin Sidney'deki Bondi Plajı'nda Hanuka kutlamalarına katıldığı sırada gerçekleşti.

Görgü tanıkları, kimliği belirsiz bir kişinin kutlama alanının yakınlarındaki bir arabadan inip ateş açtığını bildirdi.

Raporlara göre ateş yakınlardaki bir köprüden açıldı.

Olay yerinden çekilen görüntülerde, uzun namlulu silahlara sahip saldırganlar kutlama yerine doğru ilerlerken panik içindeki kalabalığın her yöne kaçıştığı görüldü.

Videolarda, kaosun ortasında çimlere uzanmış insanlar görülüyor. Kutlamaya katılan bir Yahudi, olayı kendileri için bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.

Saldırıdan birkaç saat sonra konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'ye bir mektup göndererek Canberra'yı ‘antisemitizmi körüklemekle’ suçladığını söyledi.

Diğer bir deyişle Netanyahu, Albanese'nin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının ‘sokaklarınızda yıkıma yol açan Yahudilere karşı nefreti teşvik ettiğini’ söyledi. İsrail Başbakanı, “Antisemitizm, liderler sessiz kaldıkça yayılan bir kanserdir. Zayıflığı eylemle değiştirmelisiniz” diye ekledi.

Saldırının ‘korkunç’ olduğunu söyleyen Netanyahu, “Soğukkanlı bir cinayet. Ne yazık ki, kurbanların sayısı her dakika artıyor. En büyük kötülüğü gördük” dedi. Yoldan geçerken saldırganlardan birinin silahını elinden alan ve Yahudi olduğunu söylediği bir kişiye atıfla “Aynı zamanda en büyük Yahudi kahramanlığını da gördük” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel anti-Semitizmle mücadele ediyoruz ve bununla savaşmanın tek yolu onu kınamak ve mücadele etmek, başka yolu yok. İsrail'de yaptığımız da bu. İsrail ordusu ve güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu yapmaya devam edecek.”

Avustralya hükümetini üstü kapalı eleştiren Netanyahu, “Olayı kınamayan, aksine teşvik edenleri kınamaya devam edeceğiz. Onlardan özgür ulusların liderlerinden bekleneni yapmalarını talep etmeye devam edeceğiz. Pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.