Terörizmin kuşatmasındaki Nijer Afrika zirvesinin ev sahibi

Samih Şukri, Nijer’in başkenti Niamey’de 4 Temmuz’da Afrika zirvesi hazırlık toplantıları sırasında (AFP)
Samih Şukri, Nijer’in başkenti Niamey’de 4 Temmuz’da Afrika zirvesi hazırlık toplantıları sırasında (AFP)
TT

Terörizmin kuşatmasındaki Nijer Afrika zirvesinin ev sahibi

Samih Şukri, Nijer’in başkenti Niamey’de 4 Temmuz’da Afrika zirvesi hazırlık toplantıları sırasında (AFP)
Samih Şukri, Nijer’in başkenti Niamey’de 4 Temmuz’da Afrika zirvesi hazırlık toplantıları sırasında (AFP)

Nijer’in başkenti Niamey şehri, şehrin ev sahipliği yaptığı ve 4 Temmuz’da hazırlık toplantıları başlayan Afrika Birliği (Afb) zirvesiyle eş zamanlı olarak, “kapalı bir askeri bölgeye” dönüştü. Zirve, gelecek pazartesi günü sona erecek, ancak söz konusu Afrika zirvesinin olağanüstü hal yaşayan ve terörizm hayaleti tarafından rahatsız edilen bir ülkede gerçekleşmesi dikkate şayan bir durum.
Niamey, Afrika ülkelerinin Dışişleri Bakanlarını karşılarken, DEAŞ terör örgütü de ülkenin batısındaki Mali sınırında yer alan bir ordu kampına yönelik saldırının sorumluluğunu üstlendi. Saldırıda orduya mensup 18 kişi yaşamını yitirmişti. Ama ülkedeki güvenlik sorununun farkında olan Nijer makamları, Afrika Birliği zirvesinin güvenliğini sağlamak için binlerce unsurun bölgeye konuşlandırılması da dahil, başkent Niamey’deki tüm mahallelerde özel güvenlik önlemlerinin alındığını açıkladı. Bazı kaynaklar da güvenlik önlemleri çerçevesinde 12 bin güvenlik görevlisinin seferber edildiğini, ülkedeki Fransız, Avrupalı ve Amerikan askerlerle askeri koordinasyon sağlandığını ifade etti.
Ordu birimleri de güvenlik önlemleri kapsamında başkente konuşlanırken, zirve katılımcılarının bulunacağı büyük otel, restoran ve kamuya açık alanlarda önlemler had safhaya çıkarıldı. Şehrin ana caddelerinin çoğu, çoğunlukla Avrupalı askeri personeller gözetiminde, kameralar ve gelişmiş cihazlarla donatıldı. Nijerli yetkililer, şehirdeki hareketliliğin zirve günlerinde çok sayıda sıkıntıya maruz kalacağını belirterek, başkent halkına da duruma anlayış gösterme çağrısı yaptı. Bu çerçevede yarın (6 Temmuz) ve pazar günü, özellikle de zirvenin gerçekleşeceği alanın trafiğe tamamen kapatılacağı kaydedildi.
Nijer İçişleri Bakanı Muhammed Bazum, yaptığı bir basın toplantısında “Birlerce erkeği kapsayan özel bir gücümüz var” dedi. Bakan, Nijer’de güvenlik riskleriyle dolu zorluklara rağmen, herhangi bir güvenlik problemi ve terör eyleminden kaçınmak için alınan önlem düzeyine de dikkati çekti. Nijer’in batı eyaletlerinde DEAŞ, güneydoğu eyaletlerinde Boko Haram, kuzey ve kuzeybatı eyaletlerinde de İslami Mağrip El-Kaide’si aktif durumda.
İçişleri Bakanı ayrıca, zirveyi ülkenin terörizm ve şiddet eylemlerine bağlı kötü imajını değiştirmek adına Nijer açısından önemli bir fırsat olarak niteledi. Bazum, “Bu zirve, bizim açımızdan önemli. Terörle bağlantılı olmayan cezbedici bir imaj şekillendirmek istiyoruz” ifadelerini kullandı. Ancak söz konusu fırsatın, ülkeye çok sayıda askeri, maddi ve istihbarat kabiliyetine mal olacağı açık.
Nijer’deki AfB zirvesine, bugün itibariyle 50’den fazla Afrikalı devlet başkanı ve başbakanın katılması bekleniyor. Dışişleri Bakanları, gündeminin göçmenlik meselesinin yanı sıra ekonomik ve güvenlik meseleleriyle dolu olacak zirve için hazırlık toplantılarına ise başladı.
Ekonomik mesele, Afrika Serbest Ticaret Bölgesi’nin canlandırılması başta olmak üzere bu zirvenin masasına koyulacak tüm meseleler arasındaki en belirgin konu. Afrika Serbest Ticaret Bölgesi anlaşması, Ruanda’nın başkenti Kigali’de 2018 yılında ilan edilerek 44 Afrika ülkesi tarafından onaylanması sonrasında 30 Mayıs’ta yürürlüğe girdi. Ticaret Bölgesi’nin faaliyete geçmesi meselesi, AfB’nin yürütme organı sayılan, Niamey’deki Afrika Birliği Dışişleri Bakanları Konseyi’nin 4 Temmuz’daki görüşmelerinin de gündemini oluşturdu. Öneri ve kararların, onaylanmak üzere cumartesi ve pazar günleri Liderler Konseyi’ne sunulmadan önce bugün (5 Temmuz cuma) değerlendirmelerin sonlanması bekleniyor.
Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi (AfCFTA) projesi, 1 milyardan fazla insanın pazarı haline gelen kıta içi ticareti kolaylaştırmak için Afrika Birliği üyeleri arasında gümrük tarifesi engellerini kaldırmaya çalışıyor. Bu bağlamda Afrika Komisyonu Başkanı Musa Fekki Muhammed, Niamey zirvesinin Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi’nin canlanması için fon toplama fırsatı olduğunu vurguladı.
Ekonomik meselelerin Afrikalı liderlerin gündemine hakim olması halinde, terörizm hayaleti de toplantıların gündemi haline gelecek. Sadece birkaç yüz kilometrelik alan, Boko Haram, DEAŞ ve El-Kaide açısından unsurları eğitmek ve kaçakçılık yoluyla terör faaliyetlerini finanse etmek için güvenli bir liman olarak sayılıyor.
4 Temmuz’da başlayan hazırlık toplantıları sırasında, Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri, “silahları susturma” girişimiyle birlikte Afrika kıtasında barış ve güvenliği desteklemenin önemli olduğunu vurgulayarak, tüm Afrikalı taraflara savaşları ve kan dökmeyi durdurma çağrısı yaptı.
Şukri, Mısır’ın 2019 yılı Afrika Birliği dönem başkanlığı çerçevesinde Afrika Birliği Yürütme Konseyi toplantılarına başkanlık ediyor. Bakan, açılış oturumunda gerçekleştirdiği konuşmada, Afrika ülkelerine de istikrarsızlık, güvensizlik ve barışın olmamasıyla ilgili olarak terörizm, yasadışı göç ve insan kaçakçılığının yayılmasını önleme çağrısında bulundu.
Samih Şukri, AfB kurumsal reform sürecinin takibinin yanı sıra, zirve faaliyetlerini takip etmek için Afrika Devlet Başkanları ve Yürütme Konseyi sorumluluğu çerçevesinde toplantıların önemli bir tarihi karaktere sahip olduğunu ifade etti. Mısır Dışişleri Bakanı, konuşmasında 5 ana mesajın üzerinde dururken, ilk olarak “bölgesel ve kıtasal entegrasyonu teşvik etmek amacıyla, tamamlayıcı, rollerin bölünmesi ve Afrika ortak eyleminde çiftlikten kaçınılması temelinde, AfB ve kıtadaki sekiz bölgesel ekonomik topluluk arasında koordinasyon ve işbirliğinin güçlendirilmesinin önemine” dikkati çekti.
 
Şukri, bu koordinasyonun, kıtasal entegrasyon, barış ve güvenlik meseleleri ve kıtanın uluslararası arenada temsiliyle bağlantılı stratejik konulara odaklanarak Afrika ortak eyleminin reform vizyonunu gerçekleştirmeyi amaçladığını vurguladı.
Samih Şukri, tüm özlem ve zorluklarla öncü bir kıta projesi olduğu ve kıtada entegrasyon ve kalkınma için yeni umutların canlandığı göz önüne alındığında Afrika ülkelerinin Afrika Kıtasal Serbest Ticaret Bölgesi’nin canlandırılmasını kutlayacağını belirtti.
Mısırlı Bakan, Afrika ülkelerinin kalkınma oranlarında niteliksel bir sıçrama elde edilmesi halinde ticaretin serbestleştirilmesinden başka bir seçeneğin bulunmadığını söyledi.
Dışişleri Bakanı, kıtanın serbest ticaretin meyvelerini alabilmesi için ulaşım ve iletişim altyapısını geliştirmenin öncelik olması gerektiğini vurguladı. Özellikle de kıtadaki bazı ülkeler arasında doğrudan havayollarının bulunmadığını ve kıta içerisinde mal taşıma maliyetinin dünya geneline kıyasla en yüksek olduğunu ifade eden Bakan, kıtadaki ülkeler arasında entegrasyonu geliştirmek amacıyla teknolojik devrimden, Dördüncü Sanayi Devrimi’nin avantajlarından, dijital dönüşümden ve yapay zeka gibi ileri teknolojilerden yararlanmanın önemine dikkat çekti. Bu çerçevede Şukri ayrıca, Cape to Cairo Railway projesine, kıtadaki iletişim ağlarına, elektrik bağlantılarına ve demiryollarının gelişimine vurgu yaptı.
Samih Şukri, “silahların susturulması” girişimi yoluyla kıtada barış ve güvenliği desteklemenin önemli olduğunu belirtirken, toplantıların gündemindeki mevcut bazı meselelerin, AfB’nin yeni yapısının benimsenmesi gibi büyük bir önem taşıdığını kaydetti. Bakan ayrıca, 2020 bütçesinin kabul edilmesinin ve üye devletlerin Barış Fonu’na katkılarının da önemli olduğunu söylerken, çalışmaya ve ilerlemeye devam etme çağrısında bulundu.



Çin'in baraj planı Tibetlileri neden ayağa kaldırdı?

Çin'in dev baraj projeleri, yerel halkın yoğun protestolarına neden oluyor (AFP/Temsili)
Çin'in dev baraj projeleri, yerel halkın yoğun protestolarına neden oluyor (AFP/Temsili)
TT

Çin'in baraj planı Tibetlileri neden ayağa kaldırdı?

Çin'in dev baraj projeleri, yerel halkın yoğun protestolarına neden oluyor (AFP/Temsili)
Çin'in dev baraj projeleri, yerel halkın yoğun protestolarına neden oluyor (AFP/Temsili)

Birleşik Krallık'ın kamu yayıncısı BBC, Çin'in baraj planını önceki aylarda protesto eden yüzlerce Tibetlinin şiddetle bastırıldığını ve bazılarının ciddi şekilde yaralandığını iddia etti. 

Bölgedeki kaynaklara, uydu fotoğraflarına ve doğrulanmış görüntülere dayandırılan ve aylardır hazırlandığı bildirilen haberde, 1950'lerin başında ilhak edilen Tibet'te bu tarz gösterilere az rastlandığı hatırlatıldı. 

Şubatta meydana gelen olayların, gazetecilerin özgürce ziyaret edemediği Tibet dışında pek duyulmadığı vurgulandı. 

Protestoya sebep olan konu, Siçuan eyaletinde Tibetlilerin yaşadığı bir bölgede yapılması planlanan devasa Gangtuo barajı ve hidroelektrik santrali. 

Hem binlerce kişinin evinden olacağını hem de dini ve kültürel miraslarının sular altında kalacağını savunan Tibetliler, aralarında manastır ve köylerin de bulunduğu bu yerleri korumak istiyor. 

700 yıllık Wangdui Manastırı da Budistlerin duvar resimleriyle onlar için büyük önem taşıyor. 

2012'de onaylanan baraj planı, BM özel raportörlerinin Temmuz 2024'te Çin yönetimine mektup yazmasına neden oldu. Barajın, halka ve çevreye geri dönüşü olmayan zararlar verebileceği vurgulandı.

Bölge halkının bilgilendirilmediği ve fikirlerinin alınmadığı belirtildi. "Halkın yüzde 80'i onaylamazsa gerçekleştirilmeyecek" denen projenin aldığı icazete dair herhangi bir kanıt olmadığı bildirildi. 

Eylül 2024'te mektuba yanıt veren Pekin'in ise bölge halkının onayının alındığını ve değerli eserlerin taşındığını belirterek kendini savunduğu aktarıldı.

Ancak BBC, Şubat 2024'te halka apar topar tahliye emri verildiğini öne sürüyor. Bunun üzerine Budist keşişler ve halk protestoya başlamış.

Dege'deki bir devlet binasının önünde yapılan protestoya yüzlerce kişi katılırken bölgeyi ziyaret eden yetkililere de halkın talepleri yalvararak iletilmiş.

Bölgedeki ayrılıkçılık rüzgarlarını sert bir şekilde kesmesiyle bilinen kolluk kuvvetleri, hızlıca yüzlerce kişiyi gözaltına almış ve bazı evlere baskın düzenlemiş. 

Bazılarının haftalar boyunca gözaltında tutulduğu ve fiziksel şiddete maruz kaldığı iddiaları aktarılıyor. Kaynaklardan biri, 70'ini aşmış yaşlıların dahi şiddet görmekten kaçamadığını öne sürdü. 

BBC bu operasyonlardan sonra bölgedeki baskının daha da arttığını iddia ediyor. Seyahat özgürlüğü kısıtlanan göstericiler, ne hastaneye gidebilmiş ne de hayvanlarını yaylalarda dolaştırmaya çıkabilmiş.

BBC, Çin devlet medyasında konuya dair haberlerin olmamasına işaret ediyor. Yalnızca bir Çin Komünist Partisi yetkilisinin bölgeyi ziyareti bildirilmiş. Onda da bu yetkilinin barajın "gerekliliğini açıkladığı" aktarılmış.

Diğer yandan uydu görüntüleri, barajın yapımı ve köylerle manastırların yıkımının askıya alındığını gösteriyor. 

Çin'in Londra Büyükelçiliği, barajla ilgili bilimsel araştırmaların sürdüğünü aktardı. Şiddet iddialarıyla ilgili doğrudan yorum yapmaktan kaçınırken ülkede ifade özgürlüğünün ve hukukun üstünlüğünün korunduğunu vurguladı. 

Himalaya Dağları'nın kuzeyindeki 2,5 milyon kilometre genişliğindeki Tibet Platosu, deniz seviyesinden ortalama 4 bin 380 metre yüksekliğiyle "dünyanın çatısı" olarak adlandırılıyor.

Tarih boyunca yarı göçebe Tibet halkının yurdu olan bölge, 1951'de imzalanan 17 Nokta Anlaşması'yla Çin'in egemenliğine girmişti. Pekin yönetimi, bunu "Tibet'in barışçıl özgürleşmesi" olarak adlandırmıştı.

Tibet'in ruhani lideri Dalay Lama, 1959'daki bağımsızlık yanlısı ayaklanmanın başarısız olmasının ardından bölgeyi terk etmiş ve Hindistan'ın kuzeyindeki Dharamsala kentine yerleşerek sürgündeki Tibet meclisi ve hükümetini kurmuştu.

Çin ise bu yönetimi tanımıyor ve 2010'dan beri Dalay Lama'nın temsilcileriyle resmi temas kurmuyor.

Independent Türkçe, BBC, Reuters