Kerkük’ün yeni Kürt valisi, etnik krizi körüklüyor

Tayyib Cabbar
Tayyib Cabbar
TT

Kerkük’ün yeni Kürt valisi, etnik krizi körüklüyor

Tayyib Cabbar
Tayyib Cabbar

Kürtlerin ‘en kutsal’ bölgesi olarak kabul edilen Kerkük, her zaman Araplar ve Türkmenler tarafından ülkenin diğer 18 ili gibi kabul edildi. Farklı şartlar ve değişikliklerle birlikte, bu illere ilişkin haberler, özellikle Irak anayasasının ilgili 140. maddesi sonrasında çoğaldı. Durum, 2003 yılı sonrasında Araplar ve Kürtler arasında “itilaflı bölgelerle” ilgili Irak siyasi söylemine de yansıdı.
Anayasanın yazımı sırasında etkili bir ses olan Kürtler, Şiilerle kurdukları koalisyon günlerini stratejik ittifak olarak niteledi. 2 yıldır askıda olan bu maddenin ortaya koyulmasında başarılı oldular. Ancak Şii müttefikiyle ortaya çıkan anlaşmazlıklar, Sünni tarafın bu koşullar altında kenara itilmesi çerçevesinde söz konusu maddenin zamanında uygulanmasını engelledi. Daha sonra madde, çeşitli taraflar arasındaki tartışmalar ve anlaşmazlıklarda “Aşil’in topuğuna” dönüştü. Ardından sonuncusu 16 Ekim 2017 krizi olmak üzere, çok sayıda kriz ortaya çıktı. Irak kuvvetleri şehre girdi, Kürt Peşmerge kuvvetlerini kovdu ve bugüne kadar devam eden başka bir durum dayattı.
Eski Kerkük valisi Necmeddin Kerim, bölgeden ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nden (KYB) vazgeçti. Mesud Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) kalesi olan Erbil’e yerleşti. Arap yardımcısı Rakan Said el-Cuburi, yeni bir vali seçilene kadar Kerkük valisi görevini üstlendi. Kerkük’teki durum bir krize dönüştüğü için, Bağdat’taki cumhurbaşkanlığından Kürdistan’daki pozisyonların paylaşımına ve yeni bir Kerkük valisi seçilmesine kadar iki ana Kürt partisi (KYB-KDP) arasındaki anlaşmazlık, sürekli olarak devam etti.
KYB liderlerinden Halid Şavani, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada Kerkük valisinin, tüm taraflarca kabul edilebilir bir teknokrat ve iyi bir adam olan Tayyib Cabbar olduğunu ifade etti. Ancak iki yıldan uzun bir süredir iki partinin toplantı koridorlarından çıkan beyaz dumanlar, yeni valinin isminin kabul edilmesi sonrasında yeniden görüldü.
Aktivistler, sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla, bir kadının “Saddamcı Baas” olarak övündüğünü gösteren bir video da dahil Arap gösterilerinden video görüntüleri paylaştı.
Kerkük’te Arap Konseyi sözcüsü ve Kürtlerin valilik pozisyonunu üstlenmesine karşı düzenlenen protesto gösterilerini örgütleyen Hatim el-Tai, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, konseyin bilgisi olmadan sinsice kaydedilen ve uyuşmayan sesleri temsil eden yayındaki videonun, eylemcilerin iradesini yansıtmadığını ve Arap Konseyi’ni temsil etmediğini ifade etti. Tai, Arap Konseyi’nin Kerkük yönetiminde tüm bileşenler arasında eşitlik temelinde ve güçler arasında herkesi temsil eden resmi siyasi müzakere kanalları aracılığıyla ortaklık çağrısı yaptığını belirtti. Kerküklü Arapların ve Türkmenlerin gösterilerinin oldukça büyük olduğunu söyleyen Hatim el-Tai, gösterilerin kendiliğinden geliştiğini, Araplar ve Türkmenler gibi Kerkük’teki diğer bileşenlerin duygularını yansıttığını ifade etti.
Ancak KYB liderlerinden Halid Şavani, “Kardeşler, dedikleri gibi büyük bir gösteri düzenlemedi. Aksine sayıları birkaç yüz ile sınırlı kaldı. Kerkük bileşenleri arasında bir diyalog olmadıkça denklem değişemez” dedi.
Şavani, “Seçimler, demokratik mekanizma ve seçim kazanımları uyarınca gerçekleşti, iki ana parti arasında söyledikleri gibi münferit bir anlaşmayla değil” dedi. Halid Şavani, durumun, valinin Kerkük bileşenleri aracılığıyla isimlendirilmesi hususunda bir uzlaşı yönünde değişmesi gerektiğine de vurgu yaptı.
Şavani ayrıca, “Kerkük’teki Arap kardeşlerimiz, idari meseleden siyasete çevirerek konuyu hızlandırdı. Daha tehlikeli olanı ise, valinin Kürt olmasını istememeleri” ifadelerini kullandı.
Hatim el-Tai ise, “Kerkük’teki mevcut gerçekliğe atlayan Kürtler, güç siyaseti takip ederek, başka bir durum dayattılar. Bu durum, bizim açımızdan kabul edilemez” değerlendirmesinde bulundu. Tai, “Bir çözüme ulaşmak için herkesle diyalog diline inandığımız bir vakitte, vilayetin güvenliği ve istikrarını sağladığı için bölgenin mevcut yönetiminin değişmesinin yarar sağlamadığını düşünüyoruz. Herkesin talebi budur. Herhangi bir değişiklik, bizi ilk kareye geri getirecek. Arap bileşeni olmasına rağmen, vilayetin yönetimi hakkında gözlemlerimiz olduğu biliniyor” dedi.
Öte yandan Kerkük’teki Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Hasan Turan, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Türkmen partileri, iki ayrı Kürt partisinin, vali seçiminde dışlayıcı ve tek taraflı bir yaklaşım sürdürmesinin bağlayıcı olmadığını düşünüyor. Kerkük kararlarının, dışarıdan dayatma olmadan içeriden alınması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Turan, “Türkmen partileri, özellikle de bu adayın Arap bileşeni tarafından onaylanması başta olmak üzere valilik pozisyonunun, Türkmen bileşenlere tayin edilmesini talep ediyor. Kerkük, tüm bileşenlerin bir arada bulunduğu ve yüzde 32 oranında ortak yönetimin gerçekleştirildiği, sürdürülebilir ve uzlaşı sağlanmış çözümlere ihtiyaç duyuyor” dedi. Hasan Turan, “Türkmenler, güvenliğin federal kalması gerektiğine ve Peşmerge’nin bölgeye geri dönmesine izin verilmemesi gerektiğine inanıyor” şeklinde konuştu.
Öte yandan Kürtler açısından ise Kürdistan Demokratik Partisi Genel Başkanı Mesud Barzani, 13 Temmuz’da yayınladığı bir bildiride, Kerkük’teki Kürdistan kimliğinin yeniden onaylandığını belirterek, pazarlığın söz konusu olmadığını vurguladı. Barzani, Kerkük’ün farklı milletlerden, dinlerden ve mezheplerden oluşan insanlar arasında barış içerisinde bir arada yaşamaya örnek olması gerektiğini ifade etti.



Ukrayna’nın ATACMS füzelerini kullanması Moskova ve Washington arasında doğrudan bir savaşın başlaması korkularını artırdı

ABD Başkanı Joe Biden ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy 25 Eylül'de New York'ta bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy 25 Eylül'de New York'ta bir araya geldiler (AFP)
TT

Ukrayna’nın ATACMS füzelerini kullanması Moskova ve Washington arasında doğrudan bir savaşın başlaması korkularını artırdı

ABD Başkanı Joe Biden ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy 25 Eylül'de New York'ta bir araya geldiler (AFP)
ABD Başkanı Joe Biden ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy 25 Eylül'de New York'ta bir araya geldiler (AFP)

Con Coughlin

ABD Başkanı Joe Biden'ın, Kiev'e, Amerikan menşeli balistik füzeleri Rusya topraklarında kullanma izni verme kararı, görev süresinin son günlerinde savaşın büyük ölçüde tırmanacağına dair korkuları arttırdı.

Bazı eleştirmenler, özellikle Ukrayna'dakiler, bu kararın çok geç verildiğini ve Ukrayna'nın savaş çabalarının seyri üzerinde gerçek bir etki yaratmaya yetmediğini savunuyor.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy birkaç aydır ABD ve diğer müttefiklerinden, İngiltere yapımı Storm Shadow gibi uzun menzilli füzelerini, Kırım gibi işgal altında bulunan Ukrayna topraklarındaki Rus mevzilerini vurmakla sınırlamak yerine, Rusya topraklarında kullanmasına izin vermelerini istiyordu.

ABD ordusu bu füzelerin fırlatılması için kullanılan uydu ve istihbarat sistemlerinin çoğunu kontrol ettiğinden, Ukraynalılar Washington'dan doğrudan izin almadan bu füzeleri kullanmakta büyük güçlük çekiyor.

Biden yönetimi daha önce bu silahların Rusya içindeki hedeflere karşı kullanılmasına izin verme konusunda isteksiz davranmış ve bunun Kremlin tarafından büyük bir tırmanmaya yol açacağından korkmuştu. Biden'ın Ukraynalıların uzun menzilli füzeleri Rusya’nın derinliklerini hedef almak için kullanmasına izin verme konusunda aldığı gecikmiş karar, Biden yönetiminin politikasında önemli bir değişiklik olsa da savaşın bu son aşamasında ne kadar etkili olacağına dair soru işaretleri ortaya çıktı.

Biden yönetimi daha önce uzun menzilli füzelerin Rusya topraklarındaki hedeflere karşı kullanılmasına izin verme konusunda isteksiz davranmış ve bunun Kremlin tarafından savaşta büyük bir tırmanışın gerekçesi olarak kullanılmasına yol açacağından korkmuştu.

Ukraynalılar, Beyaz Saray uzun menzilli füzelerin kullanılmasına izin vermeden önce Donald Trump'ın gelecek yıl başkanlık görevini devralmasıyla başlaması beklenen olası ateşkes görüşmelerine hazırlık olarak, Rusya'nın Ukrayna'nın doğusunda daha fazla toprak işgal etme girişimlerine karşı topraklarını savunmak için mücadele ettiler.

ABD’nin seçilmiş Başkanı Trump’ın göreve geldikten sonra uzun süredir devam eden savaşı ‘24 saat içinde sona erdireceğini’ söyleyerek övünmesi, her iki tarafı da barış için gelecekte olası bir müzakere sürecine girmeden önce savaş alanında mümkün olduğunca fazla üstünlük elde etme çabasına itti.

Rusya, Ukrayna'nın doğusunda daha fazla toprak işgal etmeye yoğunlaştırırken, Ukrayna ordusu, yaz boyunca Kursk bölgesinin güneyinde ele geçirdiği Rus topraklarını korumaya çalıştı. Çünkü burası gelecekteki herhangi olası barış müzakeresi sürecinde önemli bir koz olabilir.

Ancak Rusya ordusu, Kursk'ta Ukrayna'nın eline geçirdiği bölgeyi geri almaya çalışıyor. Bu çerçevede kısa süre önce Rusya’yı desteklemek üzere Kuzey Kore’den 10 bin asker getirildi.

Kuzey Korelilerin savaş sahasına inmeleri, Rusya’nın savaş çabalarında büyük bir tırmanış anlamına geliyor. Biden yönetimini, Ukraynalıların MGM-140 Ordu Taktik Füze Sistemi (ATACMS) gibi uzun menzilli Amerikan yapımı füzeleri kullanmalarına izin verme konusunda daha önce sergilediği çekimser tutumu tersine çevirmeye ittiğine inanılan nedenlerden biri de bu.

Ukraynalıların bu silahları, Rusların büyük bir karşı saldırı planladığı söylenen Kursk'ta ele geçirdikleri bölgeyi kontrol altında tutmak için kullanmak istedikleri bildiriliyor.

Washington'dan gelen haberlere göre Biden’ın Ukrayna’ya füzeleri Rusya topraklarına karşı kullanma izni vermesinin ardından, Rusya’ya ait yüzlerce askeri üs ve tesis Ukrayna ordusunun vuruş menziline girdi.

Başkanlık görevinden 20 Ocak'ta ayrılacak olan Biden'ın Kiev'e başlangıçta ATACMS füzelerini Rusya'nın batısındaki Kursk bölgesinde bulunan Rus ve Kuzey Kore güçlerini vurmak için kullanabileceğini söylediği biliniyor.

Bu silahların Ukrayna'nın bocalayan savaş çabaları için ne kadar önemli olduğu, Ukrayna'nın Washington'ın izniyle Rusya'nın Bryansk şehrindeki Ukrayna sınırına yaklaşık 75 mil uzaklıkta bulunan Karaçev şehrindeki bir mühimmat deposunu altı adet ATACMS füzesiyle vurmasının ardından daha iyi anlaşıldı.

Biden'ın Ukrayna'ya Rusya içindeki hedefleri vurmak için füze kullanma izni vermesinin ardından yüzlerce Rus askeri tesisi ve üssü saldırı menziline girdi.

Elbette bu silahların kullanılması Ukrayna’daki savaşta büyük bir tırmanışın olması riskini artırıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in uzun menzilli füzelerin kullanıldığı bir saldırıya karşılık olarak nükleer saldırı yetkisi veren kararnameyi imzaladığının ortaya çıkmasının ardından, Moskova’nın ATACMS füzeleriyle gerçekleştirilen Ukrayna’nın son saldırısına ‘uygun ve somut’ bir misillemede bulunma sözü vermesi de bu tırmanış riskini güçlendiriyor.

Her ne kadar Rus yetkililer resmi nükleer doktrininde değişiklik yapılması kararının birkaç haftadır müzakere edilmekte olduğunu doğrulamış olsalar da Kremlin'in politika değişikliğini teyit etmesi, Biden yönetiminin Ukrayna'nın Rusya'ya Amerikan yapımı uzun menzilli füzeleri Rusya topraklarına karşı kullanmasına izin verme kararına bir yanıt gibi görünüyor.

Putin’in imzaladığı kararnameye göre Rusya, silahlı insansız hava araçları (SİHA) ya da füzeler gibi gelişmiş silahlarla yapılan bir saldırıya nükleer silahlarla karşılık verebilir. Moskova ayrıca, İngiltere ve ABD gibi nükleer silahlara sahip müttefikleri tarafından desteklendiği takdirde, Ukrayna gibi nükleer silahlara sahip olmayan bir devlete karşı da nükleer silah kullanabilir.

Kremlin sözcülerinden biri tarafından yapılan açıklamada, ‘İlkelerimizi mevcut duruma göre ayarlamak gerekliydi” ifadeleri kullanıldı. Sözcü güncellemeyi, uluslararası düzeyde incelenmesi gereken ‘çok önemli bir belge’ olarak tanımladı.

Biden'ın ATACMS kullanımına yetki verme kararının yeni Başkan Trump yönetimini etkileyecek olması dikkate değer. Şarku’l Avsat’ın Majalla'dan aktardığı analize göre seçilmiş Başkan Trump, göreve geldikten sonra başlıca önceliğinin ‘Ukrayna'daki savaşı tırmandırmak değil, sona erdirmek olacağını’ belirtmesi önemli.

Ukrayna meselesi, Trump ve Biden'ın bir sonraki yönetimin geçiş planlarını görüşmek üzere geçtiğimiz hafta Beyaz Saray'da bir araya geldiklerinde görüşülen başlıca konulardan biriydi. ABD basınında yer alan haberlere göre yakında Beyaz Saray’dan ayrılacak olan Başkan Biden, Ukrayna'yı desteklemenin ABD'nin çıkarına olduğunu açıkça ifade etti.

Biden, Trump’a Vladimir Putin ve yeniden canlanan Rusya'nın savaş alanında başarı elde etmesine izin vermenin, Washington'ı Avrupa'da daha geniş çaplı bir kara savaşına sürükleyebileceğini söyledi.

Trump, seçim kampanyası sırasında bu argümanları reddetmiş olsa da göreve geldikten sonra diğer seçenekleri değerlendirmeye istekli olduğuna dair birtakım göstergeler var.

Ancak öyle ya da böyle tüm göstergeler, Ukrayna'daki çatışmanın, sadece Kiev ve Moskova için değil, tüm dünya için yansımaları olabilecek yeni ve daha kanlı bir aşamaya girmek üzere olduğunu gösteriyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.