Rus kameraları, Hamamiyat’ta rejim kuvvetlerinin kaçışını kaydetti

Rus medyasında yayınlanan çatışma alanından bir görüntü
Rus medyasında yayınlanan çatışma alanından bir görüntü
TT

Rus kameraları, Hamamiyat’ta rejim kuvvetlerinin kaçışını kaydetti

Rus medyasında yayınlanan çatışma alanından bir görüntü
Rus medyasında yayınlanan çatışma alanından bir görüntü

Suriye rejiminin Hama’nın kuzey kırsalındaki stratejik Hamamiyat köyünü kontrol altına almak için başlattığı askeri operasyon beklenildiği kadar kolay olmadı. 2 gün önce Hamamiyat tepesine doğru ilerlemeye çalıştığı sırada muhaliflerin direnişi ile karşı karşıya kalarak ağır kayıp veren rejim güçleri, saldırıyı öğle saatlerinden gece geç saatlere ertelemek zorunda kaldı.
Rejim tarafından gerçekleştirilen saldırı, Rus medyasının çatışma alanında kaydedilen bir videoyu yayınlamasıyla açıklığa kavuştu. Videoda bu operasyonun Rusya’ya yakın Suheyl el-Hasan liderliğinde el-Nimr kuvvetleri (Kaplan Kuvvetleri) tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Rejimin, bu tepenin kontrolünü sağlamasına rağmen muhalefet güçleri tarafından saldırıya uğraması, tepenin stratejik önemi göz önüne alındığında büyük bir önem kazandı.
Küresel medyanın Hama'nın Hamamiyat bölgesinde gelişmeleri ele aldığı ve muhalefetin Suriye rejimine saldırı düzenlediği bir zamanda, Rus medyası da bu gelişmeleri ele aldı. Rus medyasında yer alan haberde muhaliflerin Hama kırsalına düzenledikleri yoğun hava saldırısına işaret edildi. Abhazya Haber Ajansı (ANNA), Suriye muhalif güçleri ve rejim güçlerinin hava saldırısı düzenlediği Hamamiyat’taki ateş hattından bir rapor sundu.
Saldırı gece saatlerine ertelendi
Raporda, muhaliflerin saldırı düzenlediği sırada Hamamiyat’ın, 4. Bölük Kuvvetleri ve İran’a yakın Cumhuriyet Muhafızları’nın kontrolü altında bulunduğu belirtildi. ANNA’da yer alan raporda, el-Nimr Kuvvetlerinin, hükümet güçlerinin başlattığı karşı saldırıya liderlik ettiği işaret ediliyor. Rapor kapsamında yayınlanan video kaydında muhaliflere ait zırhlı aracın tepenin eteklerinden ilerlemeye çalıştığı ve bu araca bir grup rejim askeri ve arkalarındaki zırhlı araç ile karşı koyulmaya çalışıldığı görülüyor. Rejim kuvvetlerine ait zırhlı aracın yapılan bombalı saldırı sonucunda imha edildiği görülen videoda, bazı askerlerin kaçtığı, bazılarının da yerde bilincini kaybetmiş olarak yattığı görülüyor.
El-Nimr Kuvvetleri’ne eşlik eden raporun yazarı olan Rus gazeteci, muhaliflerin beklenenden daha büyük direniş gösterdiğini belirterek, rejimin saldırı hazırlığındaki muhaliflerin yerlerini tespit edebilmek için insansız hava aracı (İHA) kullandığını bildirdi. Videoda, rejim kuvvetlerinin muhaliflere karşı düzenlediği saldırılara rağmen ilerlemede başarısız olduğu görüldü. Rejim kuvvetlerinin ilerlemesi için savaşçıların ateşinin susturulması gerektiği işaret edilen raporda, Esed kuvvetlerinin kayıpların en aza indirilmesi için karşı saldırıyı gece geç saatlere kadar ertelemeye karar verdiği belirtildi.
Öte yandan Rusya, filo ve uçak gemileri dâhil olmak üzere savaş sanayisinin gelişmesinde Suriye’deki deneyimlerinden yararlanmaya devam ediyor. Krylov Devlet Araştırma Merkezi'nin yöneticisi Pavel Filippov, geçtiğimiz hafta St. Petersburg’da düzenlenen Uluslararası Denizcilik Endüstrisi Fuarı’nda yaptığı konuşmada, uçak gemilerinin imalatında ‘yeni konseptler’ denediklerini ifade ederek, Suriye'deki uçak gemisi Admiral Kuznetsov'un savaş deneyiminin tam olarak analiz edildiğini ve bugün Rus filosuna sunduğu hafif, orta ve ağır uçak gemileri kavramının geliştirilmesinde çalışmalarının dikkate alındığını belirtti.
Rusya Deniz Kuvvetleri'nin envanterinde yer alan tek uçak gemisi olan Amiral Kuznetsov, 2016'da Suriye'deki operasyonlarda yer aldı. O zamanlar yaşanılan teknik hataların ardından Rusya’ya dönen gemiden dumanların yükseldiği görülmüştü. Kremlin, uçak gemisinde görülen dumanın ‘mutfak dumanı’ olduğunu açıklamıştı. Bu görevin ardından Kuznetsov’un yoğun bakım göreceği ve 2 yıl içinde hizmete dönmesinin beklendiği bildirilmişti.



İran-İsrail çatışması ne gösterdi?

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
TT

İran-İsrail çatışması ne gösterdi?

Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Dr. Musaid el-Ayban ve dönemin İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Sekreteri Ali Şemhani ile birlikte, Mart 2023, Pekin (SPA)

Siyaset ve güvenlik uzmanları, Tahran'ın açıklamalarına bağlı kalması ve bölgedeki silahlı örgütlere müdahale ve destekten uzak durması halinde Körfez-İran ilişkilerinin daha güçlü hale gelebileceğini, büyüyebileceğini ve gelişebileceğini belirtti.

Uzmanlar, İran-İsrail çatışmasının, Körfez ülkelerinin bölgesel güvenlik üzerine düşünmeleri, bölgesel güvenlik vizyonlarını istikrar ve güvenliği koruyacak net mekanizmalara dönüştürmeleri ve İran ile Irak başta olmak üzere komşu ülkelerle ortak bir çerçeveye ulaşmaları gerektiğini gösterdiğini söyledi.

Körfez Araştırmaları Merkezi Başkanı Dr. Abdulaziz bin Sakr, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın Tahran'ın komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmak istediğine dair son açıklamalarına işaret ederek şöyle dedi: “Bugün İran'dan tek istediğimiz, Körfez'de müdahale ve saldırganlık istemediğine dair söylediklerine uymasıdır. Eğer davranışlarını değiştirir ve müdahaleci olmazlarsa, bu, bölgede daha fazla güvenlik ve istikrara, İran ve komşu ülkelerde büyüme ve refaha yol açacaktır.”

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Tahran'ın Körfez bölgesindeki komşu ülkelerle ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya hazır olduğunu ifade etti.

Şarku’l Avsat’ın İran Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden aktardığına göre Pezeşkiyan kabine üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, “İslam ülkeleri arasındaki dayanışma ihtiyacı ve kapsamlı iş birliğinin genişletilmesi hedefi göz önüne alındığında, komşuluk politikası ve bölge ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesi, hükümetin temel stratejileri arasındadır” dedi.

Dr. Abdulaziz bin Sakr, Körfez Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlenen ‘Gerilim ve Diplomasi: İsrail-İran Savaşı Üzerine Körfez Perspektifleri’ başlıklı seminerde şu ifadeleri kullandı: “İran'ı son yıllarda desteklediği Hizbullah gibi gruplardan uzak görmek ve bölgede saldırganlık içermeyen bir güvenlik standardı oluşturmak istiyoruz. İran'dan iyi sinyaller geldiği sürece Körfez'den de iyi sinyaller gelecek. İran'daki rejimi değiştirmeye yönelik her türlü saldırıya karşıyız, bu tamamen İran'ın meselesi.”

3 yol

Körfez Araştırmaları Merkezi Kıdemli Danışmanı Dr. Salih el-Haslan ise İran ile İsrail arasındaki son savaştan sonra Körfez ülkelerinin izlemesi gereken 3 yol belirledi:

Birincisi: İran ile daha fazla temas kurmak ve sivil amaçlı barışçıl bir programa sahip olma hakkına sahip olmakla birlikte herhangi bir askeri nükleer programı kabul etmediklerini açıkça belirtmek.

İkincisi: Körfez ülkeleri İran'a, davranışlarını değiştirmesi koşuluyla bölgesel ve uluslararası izolasyondan kurtulmasına yardımcı olacaklarına dair olumlu bir mesaj göndermeli.

Üçüncüsü: İran'daki ılımlı seslerin güçlendirilmesi.

El-Haslan, “Son savaş Körfez ülkelerinin bölgesel güvenlik üzerine düşünmeleri gerektiğini gösterdi. Bir yıl önce Körfez ülkeleri bölgesel güvenlik vizyonlarını ortaya koydular. Artık Körfez ülkelerinde istikrar ve güvenliği korumak ve komşuları İran ve Irak ile sürdürülebilir barış dediğimiz bir güvenlik çerçevesine ulaşmak için bu vizyonu gerçekleştirecek bir mekanizma hakkında konuşmanın zamanı geldi” ifadelerini kullandı.

dfvgyju

Körfez Araştırmaları Merkezi Güvenlik ve Savunma Programı Direktörü Mustafa el-Ani'ye göre ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırıları programın yaklaşık yüzde 90'ını yok etmiş olabilir.

ABD bu ayın başlarında sığınak delici bombalarla donatılmış bombardıman uçaklarıyla İran'ın kilit nükleer tesislerini hedef alan bir saldırı gerçekleştirmiş, İran da ertesi gün Katar'da ABD güçleri tarafından kullanılan el-Udeyd Üssü’ne füze saldırısıyla karşılık vererek Körfez ülkelerinin kınamalarına yol açmıştı.

El-Ani, İsrail ve ABD'nin harekâtının anlık bir olay olmadığını, en az 10 yıllık bir istihbarat toplama çalışmasının sonucu olduğunu belirtti. El-Ani, “İyi planlanmış bir operasyondan bahsediyoruz… Bu basit bir planlama değildi ve nükleer programın şu ana kadar yaklaşık yüzde 90 oranında yok edildiğinden hiç şüphem yok” şeklinde konuştu.

İran'ın maruz kaldığı saldırıdan sonra toparlanmasının pek mümkün olmadığını ifade eden el-Ani, İranlıların nükleer programa devam etmek istemeleri halinde, bugün konuşulanların ‘çatışmanın sonunun başlangıcı’ olduğunu belirtti. El-Ani, “Şimdi soru şu: İran toparlanabilir mi? Amerikalılar ve İsrailliler her an saldırabilecekleri bir bombanın yapımını engellemek için tekrar geri geleceklerinden ötürü toparlanamayacağından hiç şüphem yok” dedi.