Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
TT

Haysom: Sudan'daki geçiş dönemi kırılgan olacak

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom (Şarku’l Avsat)

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Özel Danışmanı Nicholas Haysom, Şarku’l Avsat verdiği özel röportajda, BM’nin “Askeri Geçiş Konseyi’nin (AGK) yetkilerini sivillerin başkanlığındaki bir iktidara devretme yönündeki Afrika Birliği (AfB) girişiminin” arkasında olduğunu söyledi. Ayrıca ordunun ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip olduğuna dikkat çekti.
Sudan'ın derin bir ekonomik krizin içinden geçtiğini dile getiren Haysom, sivil bir iktidarın kurulması yönünde ilerleme kaydedilmesi durumunda bu krizin üstesinden gelinebileceğini vurguladı. Bunun yanı sıra provokasyonlara boyun eğmeyerek kaderini barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkına övgüde bulundu.
Şu anda mevcut siyasi krizle baş etmekle birlikte Sudanlıların önünde, aynı zamanda harika bir fırsatın bulunduğunu düşündüğünü dile getiren Haysom, bu problemlerin ve fay hatlarının yeni değil, bu Arap-Afrika ülkesinin 50 yıldan fazla bir süredir bu sorunlarla boğuştuğunuz söyledi.
Sudan'daki tüm siyasi unsurlar arasındaki uzlaşıya destek vermeye yönelik uluslararası çabaları devam ettirmek üzere Hartum'a gerçekleştireceği ziyaretin arifesinde Şarku’l Avsat’a konuşan Haysom, Nelson Mandela ilkelerine ilham kaynağı olan uluslararası bir diplomat olarak biliniyor.
BM Genel Sekreteri Özel Danışmanı Nicholas Haysom ile gerçekleştirilen röportajın metni:
-Sudan'daki tarafların, Devlet Başkanı Ömer el-Beşir'in devrilmesinin ardından ülkedeki durumu rayına oturtma konusunda bir miktar ilerleme kaydettikleri görülüyor. Birleşmiş Milletler (BM) bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyor?

BM, Sudan’daki iktidarın ordudan sivillere geçişi için standartlar koyan AfB’nin girişimini destekleme hususunda erken bir pozisyon aldı. Sivil liderliğin tam olarak ne anlama geldiği henüz açık değil. Fakat Sudanlıların kendilerinin, çatışmanın sivil tarafını desteklediğini söylenebilecek düzenlemeler üzerinde hemfikir olmaları önemlidir. Anlaşma, siviller ile askerler arasında bir tür ortaklık veya ittifak olduğunu gösteriyor. Ancak bu ortaklığın kesin şartları hala bir anlaşmazlık noktası olarak kalmaya devam ediyor. Uluslararası toplumdan sivil bir iktidarın kurulması hususunda net bir tutum takınmasını ve buna bağlı kalmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra geçiş döneminin kırılgan olacağının ve ordunun korumasına ihtiyaç duyulacağının farkındayız. Öte yandan yönetimden sorumlu sivilleri ve ordunun buna saygı duyduğunu görmek istiyoruz. Bunun tam olarak nasıl olacağını göreceğiz. Biz konuşurken, tarafların bir anlaşma metni üzerinde anlaşmaya çalıştıklarını biliyorsunuz. Ordu ve siviller arasındaki ilişkiyi belirlemek ve ordunun sivil kararları veto etme hakkı olup olmadığı gibi bazı önemli hususların artık ele alınması için en kısa zamanda bu süreci tamamlamalarını umuyoruz.
-Tarafların şu ana kadar gerçekleştirdikleri hususların büyük bir ilerleme olduğunu düşünüyor musunuz?
Gerçekleştirilecek atılım, tarafların bir anlaşmaya varmalarıdır. Anlaşmanın şartlarını değerlendirmeye başladıktan sonra taraflar farklı yorumlara sahip olabileceklerinin farkına varacaklar. Bundan dolayı, uygulanmadığı sürece nihai bir anlaşmaya varıldığı için kutlama yapmayacağız.
-İktidarın sivillere devredilmesi sürecinin ne kadar hızlı gerçekleşmesini istiyorsunuz?
Sanırım erken olması daha iyi olur. Uluslararası toplumun, düzenlemeler hususunda askeri otorite ile muhatap olmaktan uzun vadede rahatsız olacağını söylemeliyim. Sivil otoritenin hakkı olan yeri aldığını görmeye dönük bir özlem var. Ancak bundan sonra bazı önemli meseleleri ele almaya başlayabiliriz. Şu anda Sudan’ın, ülkede yaşanan siyasi zorluklardan bağımsız olarak derin bir ekonomik krizde olduğunu vurgulamak istiyorum. Ekonomik dar boğazdan çıkış, gerek üye devletlerin gerekse de uluslararası ve bölgesel finans kurumlarının Sudan ile dünyanın geri kalanı arasındaki ekonomik ilişkiyi düzeltmek için bir program geliştirmesine bağlıdır. Bildiğiniz gibi, Sudan ABD tarafından terörün devlet sponsorları listesine eklendi. Bu borçların hafifletilmesine yönelik girişimleri de etkiler. Bunların hepsi mümkündür. Nitekim Sudan listeden çıkarılabilir ve borç yükünün azaltılması temin edilebilir. Sivil iktidara doğru ilerleme kaydedildiği takdirde Sudan'a büyük bir iradenin bulunduğuna tanık olacağız.
-Bu hedeflere ulaşılması hususunda nasıl bir destekte bulunuyorsunuz?
Desteğimizi büyük ölçüde AfB girişimi için uluslararası desteği sağlama hususuyla sınırladık. Başka bir deyişle, AfB tarafından takip edilen yola ek olarak bir başka yol inşa etmekten kaçındık.
-Arap dünyasının bu yönde nasıl bir destek verdiğine tanık olduk…
Evet, provokasyonlara rağmen kaderini, barışçıl bir şekilde kendi elleriyle cesurca belirlemeye çalışan Sudan halkının çabalarına yönelik bir hüsnü niyet söz konusu. Altı ay boyunca provokasyonlara boyun eğmeyerek barışçıl gösteriler düzenlediler. Sıradan insanların katılımıyla ve büyük bir cesaretle bunu gerçekleştirdiler. Fotoğraflara bakın, kadınları ve çocukları sokakta yürürken göreceksiniz.
Sudan’ın Arap desteğine ihtiyacı var
-Arap ülkelerinden beklentileriniz neler? Sudan’ın Afrikalı kimliğinin yanı sıra aynı zamanda bir Arap ülkesi olduğunu biliyoruz…

Sudan'da Arap Birliği'nden bir heyet vardı. Desteklerini dile getirdiler. Desteklerini sürdürecekleri hususunda onlara güveneceğiz. Ayrıca Körfez ülkeleri dahil olmak üzere Kızıldeniz'deki komşularını da desteklememiz gerekiyor. Sudan'ın fakir bir ülke olduğunu ve yalnızca Arap dünyasından değil, dünyanın geri kalanından da finansal desteğe ihtiyaç duyacağını göz önünde bulundurmalısınız. Sudan’ın hem Arap hem de Afrika kimliğine sahip olduğu doğru. Somali, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Libya gibi çatışmaların yaşandığı bir dizi ülkeyle sınırları var. Sudan'da işler kötüye giderse, bunun bölge üzerinde bir bütün olarak etkisi olacaktır. Zaten burası oldukça kırılgan bir bölge. Öte yandan bu Sudan için sadece mevcut siyasi krizle baş etmek için değil, aynı zamanda 50 yıldan fazla bir süredir onu etkileyen sorunların üstesinden gelmek için büyük bir fırsat. Dolayısıyla umduğumuz şey şu an sadece bu anlaşmanın imzalanması değil. Ancak daha büyük bir anlaşma Sudanlıların karşı karşıya kaldığı sorunları çözecektir.
-Bu mesaj Sudanlılara mı iletildi?
Evet, ülke arenasındaki tüm oyunculara bu mesaj iletildi. Sudan büyük bir sorunlar karşı karşıya olduğu gibi kaçırılmaması gereken büyük fırsatın da önünde duruyor.
-Onlardan neler işitiyorsunuz?
Bunun farkındalar. Her iki tarafın da daha geniş kapsamlı bir barışa öncelik verdiğini düşünüyorum.
-Bunun Sudan’ı yalnızca mevcut krizden değil, ülkenin maruz kaldığı kronik hastalıklardan da kurtaracak bir fırsat olduğuna gerçekten inanıyor musunuz?
Evet, uzun süredir ülkenin mustarip olduğu bu kronik krizden kurtaracağına inanıyorum.
-Peki, ne yapmaları gerekiyor?
Öncelikle, silahlı grupların Sudan'ın nasıl yönetileceği hususundaki geniş bir tartışmaya katılmalarının bir yolunu bulmaları gerektiğini düşünüyorum.
-BM bunun için hazır mı? Bu hedefin gerçekleşmesi için çalışıyor mu?
Onlarla konuşuyoruz ve bu doğrultuda teşvik ediyoruz.
-Kimlerle konuştunuz?
Son olarak Malik Agar ve Minni Minnawi ile görüştüm. Ben de Addis Ababa’daydım. Ayrıca geçmişte ordu ile görüşmelerde bulundum.
-Şu an oynadığı merkezi rolden dolayı orduya atıfta bulunmak oldukça önemli…
Ordu, ülkeyi daha iyi bir yere taşıyabilme ya da iktidarda kalmaya çalıştığı takdirde yıkıcı bir krize sürükleme kabiliyetine sahip.
-Endişeli misiniz?
Hayır. Anlaşmadan dolayı sevinçliyiz. Çünkü iktidarın sivillere devredilmesi gerektiğini gösteriyor.
-BM’nin bu tür krizlerde faydasız olduğuna dair bir inanç var. BM Sudan'da neden başarılı olsun?
Tekrarlamama izin verin: Sudan’daki çabalara liderlik etmeye çalışmıyoruz. BM’nin -özellikle bölgesel ve alt bölgesel kuruluşların kendi alanlarındaki sorunları çözmede oldukça kıskanç olmaları dolayısıyla- her türlü çabaya öncülük edemeyeceği tamamen doğru. Uygun bir şekilde hareket ediyoruz ve öncülük etmesi gereken tarafları destekliyoruz. BM’nin düşünüldüğü kadar faydasız olduğuna katılmıyorum. Bu, büyük ölçüde üye devletler arasındaki bölünmelerin ve Güvenlik Konseyi'nde bir birlik oluşturamamalarının bir yansımasıdır.
-Güvenlik Konseyi'nde yeterli destek var mı?
Bunun geniş destek alabilecek bir durum olduğunu düşünüyorum.
-Ancak Güvenlik Konseyi'nden AfB ile birlikte sarf ettiğiniz çabaları destekleyecek güçlü bir netice görmedik?
Sudan'daki durumu tartıştıktan birkaç gün sonra bir açıklama yaptılar. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü AfB, Güvenlik Konseyi'nin desteğini beklediğine dair açık bir sinyal verdi. Bu gerçekten başka bir yer için söz konusu değil.
-Bir arabulucu olarak, Güvenlik Konseyi'nin desteğine mi ihtiyacınız var?
En nihayetinde Güvenlik Konseyi'nin mutlak yetkiye sahip olduğunu düşünüyorum. İnisiyatifi ele almak için oy elde edemezse arabulucunun ellerinin de bağlanacak.
Öldürülen göstericilere ilişkin soruşturmalar
-Öne çıkan bir diğer mesele ise devrik Devlet Başkanı el-Beşir'in Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin suçlamaları ile karşı karşıya olmasıdır. Şimdi ne olacağı hakkında birtakım sorular var…
Bu, kararı verecek olan Sudan halkına başvurmanız gerektiğini düşündüğüm bir konudur. Geçmiş suçlar için hesap sorulmasını isteyip istemediklerine ve ne kadar ileri gideceklerine karar vermek zorundalar. Acil olan el-Beşir’in meselesi değil, öldürülen protestocular meselesi. Protestocular öyle ya da böyle hesap sorulmasını talep ediyorlar. Halen Sudan'da bu soruşturmanın niteliğinin ulusal mı yoksa uluslararası mı olacağına dair bir tartışma var. Şu anda hangisinin daha iyi olduğuna dair yorum yapmak istemiyorum. Fakat geçiş sürecinin Sudanlıların ellerinde olduğunu vurgulamak istiyorum. Seçtikleri hesap sorma şeklini desteklemeleri gerekiyor. Bunun uzlaşı sürecinin bir parçası olması gerekiyor. Bunun bazı uluslararası katılımın da sağlanmasıyla birlikte ulusal bir niteliğe sahip olması daha olası görünüyor.
-Sudan'a ne zaman gideceksiniz ve ne yapacaksınız?
Bu hafta gitmeyi ve imza töreninin gerçekleşmesini umuyorum. Söz konusu anlaşmanın geliştirilmesi gerekecek. Ayrıca anlaşmanın uygulanması gibi bir diğer mesele var. Bu kolay olmayacak. Denetim rolünün ne kadar güçlü olduğu konusunda farklı görüşler var. Hükümetin kurulması, bakanların ve sivil yönetimin diğer önemli unsurlarının atanması sürecince bunun nasıl yapılacağı gibi bir mesele var.
-Bunun için belirlenen bir zaman çizelgesi var mı?
Henüz öngörülen bir zaman çizelgesi yok. Ancak konuştuğumuz gibi iktidarın sivillere devrine kadar Sudan’ın AfB üyeliği askıda kalacak. ABD Kongresi de iktidarın sivillere teslim edilmesine dek rejime yönelik yaptırımlar uygulama ve ilişkileri askıya alma kararını sürdürme yönünde bir karar aldı. Bundan dolayı bu süreç ne kadar hızlı bir şekilde gerçekleşirse Sudan’ın dünyanın geri kalanıyla diplomatik ve ekonomik ilişkilerini normalleştirmesi o kadar hızlı olur.
-Güvenlik Konseyi, BM-Afrika Birliği Darfur Ortak Barış Gücü'nün (UNAMID) geri çekilme sürecini durdurdu…
Bu doğru. Sudan hükümetiyle geri çekilme sürecine ve sonuçlarına ilişkin görüşülmesi gerekiyor. Sivil liderliğinde yeni bir hükümetin kurulacağı göz önüne alındığında ortaya çıkan soru, şu anda kiminle konuştuğumuzdur.
-Sürecin sonunda seçimlerin yapılması gerekiyor…
En nihayetinde durum, demokrasi ya da devletin kurmak istediği herhangi bir şeye köprü kurmaya odaklanan bir geçiş aşamasıyla ilgilidir. Geçiş dönemi genellikle seçimlerle sonuçlanır. Sonra geçiş süreci sona erer, çünkü artık yeni bir hükümet kurulmuştur.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.