Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti
TT

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da yönetimi elinde bulunduran Askeri Geçiş Konseyi (AGK) ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) arasında uzun müzakerelerin ardından varılan anlaşma, Arap ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanırken, ÖDBG içindeki bir takım siyasi güçler, imzaların atılmasından birkaç saat sonra ‘Sudanlıların özlemlerini karşılamadığı’ şeklinde bir açıklama ile anlaşmaya karşı çıktılar.
Sudan Komünist Partisi, ÖDBG ile AGK arasında imzalanan anlaşmayı devrimin hedeflerinden uzak ve askeri yönetimin devamı niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddederken, devrimin hedeflerine ulaşılıncaya kadar barışçıl halk protestolarına devam etme ve tam bir demokratik sivil yönetim için çalışma sözü verdi.
Parti tarafından yapılan açıklamada, “ÖDBG’nin aynı çatı altındaki diğer güçleri dikkate almadan AGK ile anlaşma imzalaması yanlıştır” ifadeleri yer aldı. Anlaşmanın ‘kafa karıştırıcı’ ve ‘çelişkili’ olarak nitelendirildiği açıklamada, ayrıca “Bu anlaşma, krizi ve Sudan halkının isyan ettiği eski rejimin politikalarını yeniden üreten yumuşak geçiş projesinin bir parçasıdır” denildi.
Anlaşmanın, ‘devletin eklemlerinin askeri hegemonya altında kalmasını’ sağladığı belirtilen açıklamada, bunun Yasama Meclisi’nin oluşturulmasını öngören önceki anlaşmalara aykırı bir anlaşma olduğu vurgulandı.
Açıklamada, anlaşmaya göre yönetimin ilk 21 ay AGK’nin kontrolünde kalması, savunma ve içişleri bakanlarını ataması ve başbakan atamada danışmanlık yapmasının, ‘Bakanlar Kurulu ve Yasama Meclisi’nin hakkına el koyması’ anlamına geleceği belirtildi.
ÖDBG liderlerinden Arap Sosyalist Baas Partisi Genel Başkanı Ali er-Rih es-Senhuri, dün, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, AGK ile ÖDBG arasında imzalanan anlaşmanın Sudan halkının isteklerini karşılamasa da yeni anayasanın tamamlanması için gerekli ‘ileri bir adım’ olduğunu söyledi.
AGK’nın anayasa beyanı üzerinde uzlaşıya varılmadan önce ‘siyasi anlaşmanın imzalanması’ konusundaki ısrarını sorgulayan Senhuri, bunu ‘yurtdışına mesaj’ gönderme girişimi olarak nitelendirerek, müzakerelerin AGK’ye uygulanabilecek yaptırımları engellemek amacıyla olumlu yönde bir hareket olarak anlaşılmasının istendiğini söyledi. Senhuri, ÖDBG’nin anlaşmayı ve anayasa beyanını aynı anda imzalamak istediğini de sözlerine ekledi.
Bugün, AGK ve ÖDBG arasında yapılacak olan müzakerelerde tartışmalı konuların ele alınacağını söyleyen Senhuri, Yasama Meclisi sorunu çözülmeden anlaşmanın imzalanmasının, sorunun 3 ay daha devam edeceği anlamına geldiğini belirterek, “Geçiş döneminin sonuna kadar müzakere etmeye devam edeceğiz” dedi.
AGK’nin Yasama Meclisi’ni iptal etmek veya askıya almak gibi bir takım niyetleri olduğunu düşünen Senhuri, “Böylece yasama yetkileri, kabul edemeyeceğimiz bir şekilde AGK’ye devredilmiş olacak” diye konuştu. Senhuri bu durumun AGK’yi bir cumhurbaşkanlığı konseyine dönüştüreceğini kaydetti.
Yönetimin 21 ay boyunca askeri cuntada olmasını eleştiren Senhuri, bu durumun halkın egemenliğinin yanı sıra devrimin amaçlarını ve taleplerini de ihlal ettiğini belirtti. Ancak Senhuri, anlaşmanın avantajlarından birinin, halk kitlelerinin ve iktidardaki siyasi güçlerin, yönetime katılımının sağlanması ve atılacak yeni adımlar olduğunu söyledi. “Mevcut güç dengesiyle, tam bir sivil otoriteye geçilmeliydi” diyen Senhuri, bunun ordu ve güvenliğin sivil otoriteye tabi olmasını isteyen dış güçlerin talebi olduğunun da altını çizdi.
“Anlaşma, tam bir uzlaşıya varıldığı anlamına gelmiyor”
Öte yandan Sudan Ulusal Kongre Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mestur Ahmed Muhammed, anlaşmanın imzalanmasının önemli bir adım olduğunu, ancak tam bir uzlaşıya varıldığı anlamına gelmediğini söyledi. İki taraf arasında ilerleyen günlerde görüşülecek farklı meseleler olduğunu belirten Muhammed, anlaşmanın imzalanmasının müzakerelerin durması veya durdurulması durumunda AGK’nin yapılan anlaşmalardan çekilmemesi için önemli olduğunu vurguladı. Siyasi anlaşma ve anayasa beyanının birbirini tamamladığını belirten Muhammed, iki taraf arasındaki Yasama Meclisi’ne ilişkin anlaşmazlığın halen devam ettiğini belirterek, “AGK, yeni bir durumun ortaya çıktığı gerekçesiyle tartışmayı açmakta ÖDBG güçleri ise daha önce kararlaştırılan anlaşmalara bağlı kalmakta ısrar ediyor” ifadelerini kullandı.
Yasama Meclisi’nin oluşumunun üç ay ertelenmesini ‘önemli bir eksiklik’ olarak nitelendiren Muhammed, “Eğer bu konuda uzlaşıya varılmaz ve net bir şekilde çözülmezse, ÖDBG geçiş döneminde büyük bir sorunla karşı karşıya kalacaktır” şeklinde konuştu.
‘Anayasa beyanı’ anlaşmasının kolay olmadığına işaret eden Muhammed, “Çünkü ÖDBG anlaşmaya varmak için birçok taviz verdi. Ancak AGK da gerekli iradeye sahip değil. Bu nedenle tartışmalı konular ve çözümlerde aksamalar yaşanacaktır” dedi.
Diğer yandan Sudan Devrimci Cephesi, ÖDBG ile AGK arasındaki anlaşmaya ilişkin kaygılarını dile getirdi.
Cibril İbrahim liderliğindeki Devrimci Cephe bu anlaşmaya taraf olmadığını vurguladı. AGK dahil olmak üzere bir barış anlaşması imzalamak için doğrudan müzakerelere girme konusunda tüm seçeneklere açık olduklarını vurgulayan hareket, Addis Ababa toplantıları dahil Devrimci Cephe’nin vizyonu desteklenmeden yapılan anlaşmaya ilişkin hayal kırıklığını dile getirdi.
“Devrimci Cephe’nin endişeleri var”
Şarku’l Avsat’a konuşan Devrimci Cephe Sözcüsü Dr. Muhammed Zekeriya, “Darfur’daki silahlı hareketlerin çatısı altında toplandığı Devrimci Cephe’nin dün, Hartum'da ÖDBG ile AGK arasında imzalanan anlaşmaya dair endişeleri var” dedi.
Zekeriya, “Bu anlaşmada değiliz ve bizi ilgilendirmiyor. Geçtiğimiz günlerde Addis Ababa'da varılan uzlaşılara rağmen ÖDBG’nin bu anlaşmayı imzalamasını beklemiyorduk. Ancak halen onlarla görüşüyoruz. Anlaşmadaki pozisyonumuzu ve Devrimci Cephe tarafından atılacak adımları sonlandıracağız” ifadelerini kullandı.
Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa, geçtiğimiz günlerde ÖDBG ile 2003'ten beri Darfur'da hükümet güçleriyle savaş halinde olan Sudan Özgürlük Hareketi (SLM) ve Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) ile Sudan Halk Özgürlük Hareketi-Kuzey (SPLM-N) yanı sıra ayrılmadan önce Sudan’ın güneyinde SLM’nin yanında yer alan Sudanlı savaşçılardan oluşan Devrimci Cephe heyetleri arasındaki toplantılara ev sahipliği yapmıştı.
Sudanlı taraflar arasındaki anlaşmaya ilişkin tepkiler
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, yeni bir yol açan anlaşmanın imzalanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sudan’daki tüm gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayan Sisi, ülkesinin Sudan halkının yanında yer aldığını ve tercihlerini desteklediğini belirtti. Sisi, ayrıca Sudan halkının ve devlet kurumlarının istikrarı ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik inancının tam olduğunu kaydetti.
Cidde’den İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Dr. Yusuf bin Ahmed el-Useymin ise anlaşmaya yönelik memnuniyetlerini dile getirerek, uluslararası topluma mevcut geçiş döneminde tüm tarafların barışı ve güvenliği sürdürebilmeleri için Sudan'a her türlü desteği vermeleri çağırısında bulundu. Dr. Useymin ayrıca arabuluculuk ve siyasi sürecin tamamlanmasına katkıda bulunan bölgesel ve uluslararası tarafların aktif rol üstlenmesinin yanı sıra Sudan'ın yaşadığı krizden çıkması için destek vermesinin de önemini vurguladı.
İİT Genel Sekreteri, teşkilatın, Sudan'daki güvenlik, istikrar ve kalkınmayı, yapılacak olan zirve ve bakanlık düzeyinde kabul edilen kararlar doğrultusunda desteklemeye hazır olduğunu da sözlerine ekledi.
Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) anlaşmayı olumlu karşılarken, İngiltere hükümetinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Sözcüsü Alison King, yaptığı açıklamada, anlaşma nedeniyle Sudan halkını tebrik etti. Hala yapılacak çok şey olduğunun farkında olduklarını vurgulayan King, “Bu anlaşma, taleplerini barışçıl yollarla savunan insanlar için sadece bir başlangıçtır. Ancak bu süreç birçok fedakarlığı da beraberinde getirmektedir. Yapılan bu büyük fedakarlıklar, Etiyopyalı elçinin gözyaşlarında açıkça görülüyordu” diye konuştu.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz