Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti
TT

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da komünistler ve silahlı gruplar anlaşmayı reddetti

Sudan'da yönetimi elinde bulunduran Askeri Geçiş Konseyi (AGK) ile Özgürlük ve Değişim Bildirgesi Güçleri (ÖDBG) arasında uzun müzakerelerin ardından varılan anlaşma, Arap ülkeleri ve uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanırken, ÖDBG içindeki bir takım siyasi güçler, imzaların atılmasından birkaç saat sonra ‘Sudanlıların özlemlerini karşılamadığı’ şeklinde bir açıklama ile anlaşmaya karşı çıktılar.
Sudan Komünist Partisi, ÖDBG ile AGK arasında imzalanan anlaşmayı devrimin hedeflerinden uzak ve askeri yönetimin devamı niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddederken, devrimin hedeflerine ulaşılıncaya kadar barışçıl halk protestolarına devam etme ve tam bir demokratik sivil yönetim için çalışma sözü verdi.
Parti tarafından yapılan açıklamada, “ÖDBG’nin aynı çatı altındaki diğer güçleri dikkate almadan AGK ile anlaşma imzalaması yanlıştır” ifadeleri yer aldı. Anlaşmanın ‘kafa karıştırıcı’ ve ‘çelişkili’ olarak nitelendirildiği açıklamada, ayrıca “Bu anlaşma, krizi ve Sudan halkının isyan ettiği eski rejimin politikalarını yeniden üreten yumuşak geçiş projesinin bir parçasıdır” denildi.
Anlaşmanın, ‘devletin eklemlerinin askeri hegemonya altında kalmasını’ sağladığı belirtilen açıklamada, bunun Yasama Meclisi’nin oluşturulmasını öngören önceki anlaşmalara aykırı bir anlaşma olduğu vurgulandı.
Açıklamada, anlaşmaya göre yönetimin ilk 21 ay AGK’nin kontrolünde kalması, savunma ve içişleri bakanlarını ataması ve başbakan atamada danışmanlık yapmasının, ‘Bakanlar Kurulu ve Yasama Meclisi’nin hakkına el koyması’ anlamına geleceği belirtildi.
ÖDBG liderlerinden Arap Sosyalist Baas Partisi Genel Başkanı Ali er-Rih es-Senhuri, dün, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, AGK ile ÖDBG arasında imzalanan anlaşmanın Sudan halkının isteklerini karşılamasa da yeni anayasanın tamamlanması için gerekli ‘ileri bir adım’ olduğunu söyledi.
AGK’nın anayasa beyanı üzerinde uzlaşıya varılmadan önce ‘siyasi anlaşmanın imzalanması’ konusundaki ısrarını sorgulayan Senhuri, bunu ‘yurtdışına mesaj’ gönderme girişimi olarak nitelendirerek, müzakerelerin AGK’ye uygulanabilecek yaptırımları engellemek amacıyla olumlu yönde bir hareket olarak anlaşılmasının istendiğini söyledi. Senhuri, ÖDBG’nin anlaşmayı ve anayasa beyanını aynı anda imzalamak istediğini de sözlerine ekledi.
Bugün, AGK ve ÖDBG arasında yapılacak olan müzakerelerde tartışmalı konuların ele alınacağını söyleyen Senhuri, Yasama Meclisi sorunu çözülmeden anlaşmanın imzalanmasının, sorunun 3 ay daha devam edeceği anlamına geldiğini belirterek, “Geçiş döneminin sonuna kadar müzakere etmeye devam edeceğiz” dedi.
AGK’nin Yasama Meclisi’ni iptal etmek veya askıya almak gibi bir takım niyetleri olduğunu düşünen Senhuri, “Böylece yasama yetkileri, kabul edemeyeceğimiz bir şekilde AGK’ye devredilmiş olacak” diye konuştu. Senhuri bu durumun AGK’yi bir cumhurbaşkanlığı konseyine dönüştüreceğini kaydetti.
Yönetimin 21 ay boyunca askeri cuntada olmasını eleştiren Senhuri, bu durumun halkın egemenliğinin yanı sıra devrimin amaçlarını ve taleplerini de ihlal ettiğini belirtti. Ancak Senhuri, anlaşmanın avantajlarından birinin, halk kitlelerinin ve iktidardaki siyasi güçlerin, yönetime katılımının sağlanması ve atılacak yeni adımlar olduğunu söyledi. “Mevcut güç dengesiyle, tam bir sivil otoriteye geçilmeliydi” diyen Senhuri, bunun ordu ve güvenliğin sivil otoriteye tabi olmasını isteyen dış güçlerin talebi olduğunun da altını çizdi.
“Anlaşma, tam bir uzlaşıya varıldığı anlamına gelmiyor”
Öte yandan Sudan Ulusal Kongre Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mestur Ahmed Muhammed, anlaşmanın imzalanmasının önemli bir adım olduğunu, ancak tam bir uzlaşıya varıldığı anlamına gelmediğini söyledi. İki taraf arasında ilerleyen günlerde görüşülecek farklı meseleler olduğunu belirten Muhammed, anlaşmanın imzalanmasının müzakerelerin durması veya durdurulması durumunda AGK’nin yapılan anlaşmalardan çekilmemesi için önemli olduğunu vurguladı. Siyasi anlaşma ve anayasa beyanının birbirini tamamladığını belirten Muhammed, iki taraf arasındaki Yasama Meclisi’ne ilişkin anlaşmazlığın halen devam ettiğini belirterek, “AGK, yeni bir durumun ortaya çıktığı gerekçesiyle tartışmayı açmakta ÖDBG güçleri ise daha önce kararlaştırılan anlaşmalara bağlı kalmakta ısrar ediyor” ifadelerini kullandı.
Yasama Meclisi’nin oluşumunun üç ay ertelenmesini ‘önemli bir eksiklik’ olarak nitelendiren Muhammed, “Eğer bu konuda uzlaşıya varılmaz ve net bir şekilde çözülmezse, ÖDBG geçiş döneminde büyük bir sorunla karşı karşıya kalacaktır” şeklinde konuştu.
‘Anayasa beyanı’ anlaşmasının kolay olmadığına işaret eden Muhammed, “Çünkü ÖDBG anlaşmaya varmak için birçok taviz verdi. Ancak AGK da gerekli iradeye sahip değil. Bu nedenle tartışmalı konular ve çözümlerde aksamalar yaşanacaktır” dedi.
Diğer yandan Sudan Devrimci Cephesi, ÖDBG ile AGK arasındaki anlaşmaya ilişkin kaygılarını dile getirdi.
Cibril İbrahim liderliğindeki Devrimci Cephe bu anlaşmaya taraf olmadığını vurguladı. AGK dahil olmak üzere bir barış anlaşması imzalamak için doğrudan müzakerelere girme konusunda tüm seçeneklere açık olduklarını vurgulayan hareket, Addis Ababa toplantıları dahil Devrimci Cephe’nin vizyonu desteklenmeden yapılan anlaşmaya ilişkin hayal kırıklığını dile getirdi.
“Devrimci Cephe’nin endişeleri var”
Şarku’l Avsat’a konuşan Devrimci Cephe Sözcüsü Dr. Muhammed Zekeriya, “Darfur’daki silahlı hareketlerin çatısı altında toplandığı Devrimci Cephe’nin dün, Hartum'da ÖDBG ile AGK arasında imzalanan anlaşmaya dair endişeleri var” dedi.
Zekeriya, “Bu anlaşmada değiliz ve bizi ilgilendirmiyor. Geçtiğimiz günlerde Addis Ababa'da varılan uzlaşılara rağmen ÖDBG’nin bu anlaşmayı imzalamasını beklemiyorduk. Ancak halen onlarla görüşüyoruz. Anlaşmadaki pozisyonumuzu ve Devrimci Cephe tarafından atılacak adımları sonlandıracağız” ifadelerini kullandı.
Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa, geçtiğimiz günlerde ÖDBG ile 2003'ten beri Darfur'da hükümet güçleriyle savaş halinde olan Sudan Özgürlük Hareketi (SLM) ve Adalet ve Eşitlik Hareketi (JEM) ile Sudan Halk Özgürlük Hareketi-Kuzey (SPLM-N) yanı sıra ayrılmadan önce Sudan’ın güneyinde SLM’nin yanında yer alan Sudanlı savaşçılardan oluşan Devrimci Cephe heyetleri arasındaki toplantılara ev sahipliği yapmıştı.
Sudanlı taraflar arasındaki anlaşmaya ilişkin tepkiler
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, yeni bir yol açan anlaşmanın imzalanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sudan’daki tüm gelişmeleri yakından takip ettiğini vurgulayan Sisi, ülkesinin Sudan halkının yanında yer aldığını ve tercihlerini desteklediğini belirtti. Sisi, ayrıca Sudan halkının ve devlet kurumlarının istikrarı ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik inancının tam olduğunu kaydetti.
Cidde’den İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Dr. Yusuf bin Ahmed el-Useymin ise anlaşmaya yönelik memnuniyetlerini dile getirerek, uluslararası topluma mevcut geçiş döneminde tüm tarafların barışı ve güvenliği sürdürebilmeleri için Sudan'a her türlü desteği vermeleri çağırısında bulundu. Dr. Useymin ayrıca arabuluculuk ve siyasi sürecin tamamlanmasına katkıda bulunan bölgesel ve uluslararası tarafların aktif rol üstlenmesinin yanı sıra Sudan'ın yaşadığı krizden çıkması için destek vermesinin de önemini vurguladı.
İİT Genel Sekreteri, teşkilatın, Sudan'daki güvenlik, istikrar ve kalkınmayı, yapılacak olan zirve ve bakanlık düzeyinde kabul edilen kararlar doğrultusunda desteklemeye hazır olduğunu da sözlerine ekledi.
Diğer yandan Avrupa Birliği (AB) anlaşmayı olumlu karşılarken, İngiltere hükümetinin Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki Sözcüsü Alison King, yaptığı açıklamada, anlaşma nedeniyle Sudan halkını tebrik etti. Hala yapılacak çok şey olduğunun farkında olduklarını vurgulayan King, “Bu anlaşma, taleplerini barışçıl yollarla savunan insanlar için sadece bir başlangıçtır. Ancak bu süreç birçok fedakarlığı da beraberinde getirmektedir. Yapılan bu büyük fedakarlıklar, Etiyopyalı elçinin gözyaşlarında açıkça görülüyordu” diye konuştu.



Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

TT

Çan sesleri ve sirenler arasında: Şam’da Hristiyanların gündelik mücadelesi

Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)
Suriye güvenlik güçleri, Eski Şam'da Hristiyan izcilerin kortejini koruyor. (AFP)

Cuma sabahı, Şam’ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi, haftalık ayinin başlayacağını haber veren çanlarını çalıyor. Burada günlük dualar ve ilahiler okunurken, pazar ayini de cuma günleri düzenleniyor. Bu uygulama, ülkedeki haftalık tatille çakıştığı ve ‘çalışanlar ile eğitim görenler’ için uygun olduğundan, önceki rejim döneminden beri devam ediyor.

Kilise, altı ay önce gerçekleşen bir intihar saldırısında 25 kişinin hayatını kaybettiği yer olarak da biliniyor. Hayatını kaybedenlerin fotoğrafları, mahalle meydanında hâlâ sergileniyor. Tüm ayinler, dini etkinlikler ve izci buluşmaları, geçici olduğu düşünülen alt kattaki salonda gerçekleştiriliyor.

Batı Hristiyanları için Noel’e sadece birkaç gün kala, kilisenin ana binası hâlâ onarım aşamasındaydı. Mahalle sakinleri ve özellikle kayıp yakınları, onarım çalışmalarının hızlanmasını ve bayram ayinini kendi kiliselerinde gerçekleştirmeyi umut ediyordu. Ancak bu beklenti gerçekleşmedi.

dfsv
Duveylia’daki Mar Elias Kilisesi, 22 Haziran'da meydana gelen intihar saldırısının ardından restore ediliyor. (Şarku’l Avsat)

Müslüman iş insanlarının bağışlarıyla onarımın başlatıldığına dair söylentiler yayıldı; ancak bu bilgi, kilisenin kendisi dahil doğrulanamadı.

Gündüz saatlerinde izci gençler, rahipler ve yaşlılar, mahalle aralarında koşturuyor, çalışmaları denetliyor ve etkinlik için hazırlık yapıyordu. Platform kuruluyor, kaldırımlar temizleniyor, yeterli oturma alanı sağlanıyordu; Noel ağacının ışıklandırılması ve tatil sezonunun başlaması planlanıyordu. Ancak bu da gerçekleşmedi.

Akşam saatlerinde halk mekâna gelmeye başlayınca, ‘bir DEAŞ mensubunun kalabalık arasında dolaştığı’ yönünde bir söylenti yayıldı. Bu durum paniğe ve güvenlik önlemlerinin artırılmasına yol açtı; insanlar arasında itiş kakış yaşandı, iki kadın bayıldı ve sağlık ekiplerinin müdahalesiyle birlikte daha fazla karmaşa oluştu. Sonuç olarak etkinlik iptal edildi ve daha az katılımcıyla ilerleyen bir tarihe ertelendi.

zxs
Noel ağacı, geçtiğimiz haziran ayında Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının kurbanlarının fotoğrafları ve isimleriyle süslendi. (AP)

O anlarda neler yaşandığı konusunda farklı rivayetler vardı ve bölgede yaşayanlar detaylara girmek istemiyordu. Hatta olayla ilgili önceden konuşmayı kabul eden bir mağdur yakını, ‘eski yaraları açmamak’ için görüşmekten vazgeçti.

Haber hızla yayıldı, ardından sanki hiç yaşanmamış gibi ortadan kayboldu.

‘Doğal korkular’

Şam’ın Duveylia mahallesindeki bir eczacı, yaşanan olayın herhangi bir terör eylemiyle ilgisi olmadığını söyleyerek meseleyi ‘doğal korkulara’ bağladı. İsmini vermek istemeyen eczacı, “Olay şu: Beyaz renkli ‘La ilahe illallah’ bayrağı taşıyan bir genç motosikletle kalabalığın içinden geçti. Bu bayraklar şu günlerde oldukça yaygın. İnsanlar etkinliğe gelirken o genç sadece oradan geçiyordu. Görünüşe göre yerel güvenlik gençlerinden biri peşine düşmüş, genç de hızlıca kaçmış; bu da paniğe ve itiş kakışa yol açtı” dedi. Eczacı, olayın yarattığı karmaşayı ise “bu koşullarda normal bir durum” olarak nitelendirdi.

Bölgede yaşayanlar arasında olayları ‘doğal’ bir çerçevede açıklama eğilimi yaygın. Ancak bu yaklaşım, detaylı bir açıklamadan kaçınmak için kullanılan bir tür ön savunma niteliği taşıyor; soruyu sorulmadan önce etkisiz hale getiriyor.

Eczacı, ‘doğal korkuyu’ hâlâ hafızalarda tazeliğini koruyan kilise patlamasının yarattığı şokla ilişkilendirdi. Olay, insanlara güven duygusunu kaybettirmişti. Patlamanın gerçekleştiği Haziran 2024’teki anları anlatan eczacı, “Patlamayı işyerimdeki komşumla duyduk. İnsanlar panikledi ve bağırmaya başladılar: ‘Kilisedeki intihar bombacısı! Kilisedeki intihar bombacısı!’ Biz başta inanmadık ve konuşmamıza devam ettik, çünkü bunun sadece abartı ve yalan olduğunu düşündük” ifadelerini kullandı.

xz cxsz
Kurtarma ekipleri ve halk, Şam'ın Duveylia mahallesindeki Mar Elias Kilisesi'nde meydana gelen intihar saldırısının ardından oluşan hasarı inceliyor. (AFP)

Bir an sessiz kaldıktan sonra, sanki kendini suçluyor gibi ekledi: “Buna nasıl inanabiliriz? Daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı!”

Ambulanslar geldiğinde ve herkes yardıma koştuğunda, bir adam kızını tedavi ettirmek için eczaneye geldiğinde, kızının alnından kan akıyordu, birdenbire her şey anlaşıldı.

İbadet edenlerin arasında kendini patlatan bir intihar bombacısıydı. Bu gerçekten olmuştu.

Duveylia mahallesi, Şam’ın güneydoğusunda yer alıyor. Mahalle, nüfus olarak Sünni Müslümanlar ve farklı mezheplerden Hristiyanların karışık yaşadığı bir bölge. Farklı kiliseler, küçük bir köyü andıran mahallenin ana caddelerini paylaşıyor; iç mahallelerdeki binalar ise daha çok gecekondu niteliğinde.

Duveylia, Suriye’nin diğer bölgelerindeki savaş ve çatışmalardan kaçan insanlar nedeniyle nüfus akınına uğramış ve daha yoğun bir yerleşim haline gelmiş. Buna karşın, mahalle herhangi bir güvenlik olayına sahne olmamış; oysa bitişiğindeki Cobar ve Tadamon gibi semtler tamamen yıkılmış durumda.

Yerel güvenlik ve kendini savunma

Günümüzde Duveylia mahallesi, ‘yerel güvenlik’ sistemiyle kendini koruyor; mahalle gençleri, yabancı kişilerin giriş çıkışlarını denetleyerek güvenliği sağlamak için nöbetleşe çalışıyor. Bu uygulama, çok sayıda karma nüfuslu bölgede yaygın.

Duveylia’daki bir güvenlik sorumlusu saha çalışmalarını şöyle anlattı: “Olayın hemen ardından, mahalle gençleri olarak mülkleri hırsızlıktan ve yağmadan korumak için seferber olduk. İlk başta sokaklarda ve evlerimizin arasında doğal bir şekilde dağıldık; sonra vardiyalar ve görev dağılımları yaptık. Kimse bize yaklaşmadı. Sanırım zaten unutulmuştuk… Bu şekilde devam etti, ta ki Mar Elias Kilisesi patlamasına kadar.”

cdwfrgthy
Kamışlı'daki Nisibili Aziz Yakup Kilisesi'nde Noel arifesi ayini sırasında uyuyakalan bir çocuk (Reuters)

Güvenlik sorumlusu, durumun tamamen nasıl değiştiğini şöyle anlattı: “Öncelikle kiliseleri korumak için daha fazla gönüllü olduk; kiliseler çevrildi, ayrıca evlerin ve küçük mahalle girişlerinin etrafına daha fazla grup yerleştirdik. Yaklaşık 80-90 gençle başladık.”

Gerçekten de Duveylia’yı ziyaret ettiğimizde Mar Elias Kilisesi halka kapalıydı ve giriş sadece sadık ziyaretçilerin bildiği dar bir arka kapıdan mümkündü; içeride kendilerini güvenilir bir kişi aracılığıyla tanıtanlar kabul ediliyordu. Geçtiğimiz diğer Hristiyan ibadet yerlerinde de durum benzerdi.

Gündüz resmi bir görevde çalışan ve akşamları güvenlik hizmeti üstlenen genç, bu güvenlik görevlilerinin tamamının gönüllü olduğunu, ailelerini ve geçim kaynaklarını korumak için maddi karşılık almadan çalıştıklarını, her birinin kendi imkân ve şartlarına göre görev aldığını söyledi.

Polis karakoluyla iş birliği

Suriye hükümetine bağlı güvenlik güçleri ise karakolda ve bölge girişindeki güvenlik şubesinde kalıyor; sokakta yalnızca ‘mahalle gruplarının’ doğrudan talebiyle devriye geziyorlar. Bir olay veya müdahale gerektiren bir çatışma olursa çağrılıyorlar.

Güvenlik sorumlusu, bireysel silah sahiplerinden hiçbirinin ortak nöbetlerde silahını kullanmadığını, aksi halde herhangi bir genel olaydan dolayı bireysel sorumluluk üstleneceklerini ve işlerin kontrolsüz bir şekilde tırmanabileceğini belirtti.

sxdcfg
Bir Dürzi savaşçı (solda), Şam'ın güneyindeki Ceramana çevresine konuşlanmak üzere anlaşmaya varan Suriye güvenlik güçleriyle konuşuyor. (AP)

Güvenlik sorumlusu durumu şöyle özetledi: “Durum çok kafa karıştırıcı. Artık gerçek tehlikeyi nasıl ayırt edeceğimizi bilmiyoruz… Son olayda güvenlik güçleri ilk andan itibaren bize yardım etti ama genel bir panik hali insanları sardı. Korku ile ne yapacağız? Sorunumuz devlet değil. Güvenlik güçleriyle de sorunumuz yok, yanımızda durdular. Sorunumuz güvenliğin eksikliğinde.”

Ceramana anlaşmaları

Bu sözleri birebir olarak Ceramana’da da duyabilirsiniz; bölge, nisan ayı sonunda Sahnaya’daki çatışmalarla başlayan Dürzi bölgelerindeki sorunlar ve ardından Suveyda’daki olaylarla ‘uyanış tokadını’ yemişti. Ancak Ceramana, kısa süre içinde ‘yerel anlaşmalar’ yoluyla kendini uzak tuttu; bunların en önemlisi, Dürzi gençlerin genel güvenlik devriyelerinde ve nöbet noktalarında görev alması ve her beş kişilik güvenlik grubuna bir veya iki genç katılmasıydı.

Ceramana’daki gönüllü mahalle güvenlik gençleri askeri üniforma giymiyor, ancak kahverengi veya lacivert yeleklerin altında siyah pantolon ve gömlek gibi hafif askeri bir görünümü koruyorlar; böylece hem halk hem de güvenlik güçleri için tanıdık bir yüz oluşturuyor ve iki tarafın ritmini dengeliyorlar.

xcdf
Halep'in bir mahallesindeki Noel ağacı ve yeni yıl süslemeleri (Şarku’l Avsat)

Duveylia’nın aksine Ceramana geleneksel olarak Şam’da orta sınıf ve serbest meslek sahiplerinin yaşadığı bir şehir; son on yılda ciddi bir nüfus artışı ve yoğunluk yaşadı, bu da onu daha kalabalık ve düzensiz hale getirdi. Ancak bölgedeki bir genç, burada toplumsal uyumun doğal ve mevcut durumdan önce var olduğunu belirtti. Dürzilerin yaklaşık bin yıldır burada yaşayan yerli halk olduğunu ve Halep ya da ülkenin kuzeyinden gelmediklerini vurguladı.

Dolayısıyla, geçen yıl öne çıkan güvenlik sorunları Ceramana Dürzileri için yine ‘doğal olaylar’ olarak görülüyor. Bu küçük Suriye mozaik parçasında, tarihsel Sünni-Dürzi bağları toplumsal ilişkilerin yapıştırıcısı ve siyasi güvenliğin temel direği niteliğinde.

Güvenlik ile mahallenin mahremiyetini koruma talebi arasındaki ince çizgiye dair konuşan Duveylialı güvenlik sorumlusu şunları söyledi: “Aslında bize gönüllü görev yerine polis teşkilatına katılmamız teklif edildi, ama mahalle sakinleri bunu reddetti. Çünkü bu, gençlerin hizmetlerini yerine getirmek için mahallenin dışına gönderilmeleri anlamına geliyor; tüm Suriye genelinde dağıtılıyorlar ve komuta kararlarına uymaları gerekiyor. Oysa onlar Duveylia’da kalmayı tercih ediyorlar.”

Kalıp yargılar

Mezhepsel çeşitlilik ve bölgesel farklılıklara rağmen Duveylia’da yaşayanların ortak paydasını ekonomik zorluklar oluşturuyor; bölgede yoksulluk neredeyse genel bir durum. Mahalleli gençlerden biri, annesiyle birlikte olayların başında (Beşşar Esed rejimine karşı başlayan ayaklanmalar sırasında) Dera’dan göç ettiğini ve o sırada henüz 10 yaşında olduğunu belirterek şunları söyledi: “İnsanlar Hristiyanların mutlaka varlıklı ve zengin olduğunu düşünüyor; burada insanların nasıl yaşadığını bilmiyorlar. Sanki hepimiz el-Kassa veya Bab Tuma’dan gelmişiz gibi düşünüyorlar.”

dfgt
Şam'ın Bab Tuma semtindeki bir otelde bulunan Noel ağacı ve süslemeler (Şarku’l Avsat)

Söz konusu iki bölgeyi iyi tanıyıp tanımadığı veya buralarda akrabalarının olup olmadığı sorulduğunda genç, “Bazen arkadaşlarımla gezmeye giderim, ama gece çökmeden geri dönerim” dedi.

Şam’ın el-Kassa ve Bab Tuma bölgelerinde geleneksel Şam evlerinin otel ve lüks restoranlara dönüştüğü görülüyor. Bu yıl Noel süslemeleri her açıdan olağanüstüydü ve Suriye başkentinin genel görünümüne hâkim oldu; süslemeler sadece Hristiyan nüfuslu bölgelerle sınırlı kalmayıp sokaklara ve mahallelere yayıldı.

Şam’ın elit semtlerinin tamamı, modern Noel ağaçları ve dekorasyonlarla donatıldı. Oteller ve pazarlar bu yıl tüm ışıklandırmalarını ve çeşitli Noel tasarımlarını sergiledi. Birçok otelde, yerel zanaatkarlar ve sanatçılar ürünlerini Noel fuarlarında sergilerken, gençlik grupları etkinliğe uygun Batı müziği çaldı.

dfgt
Suriyeli bir aile Şam'daki bir Noel ağacının önünde fotoğraf çektiriyor. (AFP)

Kamusal alanlarda ve sokak girişlerinde yer alan Noel ağaçları, emniyet güçleri veya polis araçlarıyla ya da Duveylia’da olduğu gibi koordineli çalışan gönüllü güvenlik ekipleri tarafından korunuyor.

Azınlıklar içindeki azınlıklar

Şuan ki genel manzara, bir an için Suriye’deki Hristiyanların, demografik oranlarının üzerinde bir paya sahipmiş gibi görünmesine yol açabilir; siyasette, ekonomide, kültürde veya herhangi bir kamusal alanda… Resmi verilere göre, 2011’in başına kadar nüfusun yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyorlardı. Ancak pratikte, farklı mezhep ve yönelimlerden gelen Hristiyanlar (yaklaşık 11 mezhep) yalnızca Sosyal İşler Bakanlığı ile temsil ediliyor; burada Bakan Hind Kabavat, hem kadın kontenjanını hem de mezhep kontenjanını temsil ediyor.

cvfg
İdlib'in el-Kuneyye kasabasında bir Noel ağacı (AFP)

Suriye toplumundaki ‘daha büyük azınlık’ gruplarının, Baas Partisi’nin ‘tek Arap milleti’ söylemini geride bırakıp, sahadaki gerçekleri yansıtan yeni yapılarda kendilerine yer kapmaya çalıştığı bir dönemde, ‘daha küçük azınlıkların’ devlet ve kurumlarda kayda değer bir pay talep etmekten çekinmeleri adeta kaderleri oluyor. Öyle ki, Duveylia gibi yoksul bir mahallede polislik yapmak bile cazip görünmüyor; taleplerinin çoğu bir Noel ağacı, bazı süslemeler ve mahallenin sınırları içinde sınırlı bir katılımla karşılanıyor. Böylece nadir bir istisna ve ‘örnek azınlık’ statülerini pekiştiriyorlar.


Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
TT

Öcalan, Ankara'yı SDG ile Şam arasında bir anlaşmaya varılmasını kolaylaştırmaya çağırdı

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi, SDG'yi Suriye ordusuna entegre etme anlaşmasını imzalarken, 10 Mart 2025 (EPA)

26 yıldır tutuklu bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan, Ankara’yı, Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile Şam arasında bir anlaşma sağlanmasına aracılık etmeye çağırdı. Bu çağrı bugün, Kürt yanlısı Türkiye’deki Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) tarafından iletildi.

Öcalan, 30 Aralık tarihli yazılı mesajında, “Türkiye’nin bu süreçte kolaylaştırıcı ve yapıcı bir rol oynaması, süreci diyalog odaklı yürütmesi çok önemlidir. Bu, bölgesel barış ve kendi iç barışını güçlendirmek için hayati bir gerekliliktir” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta Ankara ve Şam, SDG’yi 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını uygulamakta gecikmekle suçladı ve Suriye’nin birliği ile istikrarına yönelik herhangi bir girişimi reddettiklerini açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın Suriye medyasından aktardığına göre SDG, ateşkes anlaşmasını ihlal ederek Halep’in kuzeyinde iç güvenlik noktalarına saldırdı.

Dün gelen haberlere göre, Halep’te eş-Şeyhan kavşağındaki İç Güvenlik Kuvvetleri (Asayiş) ve SDG’ye bağlı güvenlik güçlerinin ortak kontrol noktasına Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı birimler tarafından silahlı saldırı gerçekleştirildi. Saldırıda iki Asayiş mensubu yaralanırken, güvenlik birimleri saldırıya karşılık verdi ve bölge çevresinde güvenlik önlemleri artırıldı.


Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
TT

Suriye güvenlik güçleri Lazkiye'de gece sokağa çıkma yasağı ilan etti

Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)
Lazkiye'de protestolar sırasında çıkan çatışmaların ardından Suriye güvenlik güçleri konuşlandırıldı (EPA)

Suriye haber ajansı SANA'nın haberine göre, Lazkiye vilayetindeki iç güvenlik güçleri bugün şehirde saat 17:00'den yarın sabah 06:00'ya kadar gece sokağa çıkma yasağı ilan etti.

İç Güvenlik Komutanlığı yaptığı açıklamada, sokağa çıkma yasağının acil durumları, sağlık personelini, ambulans ve itfaiye ekiplerini kapsamadığını belirtti.