İngiliz istihbaratının esrarengiz tarihi

2. Dünya Savaşı sırasındaki şifreleme makinesi ve 1950'lerin sonunda Londra'da Sovyetler Birliği için çalışan Portland hücresi üyelerinin fotoğrafları
2. Dünya Savaşı sırasındaki şifreleme makinesi ve 1950'lerin sonunda Londra'da Sovyetler Birliği için çalışan Portland hücresi üyelerinin fotoğrafları
TT

İngiliz istihbaratının esrarengiz tarihi

2. Dünya Savaşı sırasındaki şifreleme makinesi ve 1950'lerin sonunda Londra'da Sovyetler Birliği için çalışan Portland hücresi üyelerinin fotoğrafları
2. Dünya Savaşı sırasındaki şifreleme makinesi ve 1950'lerin sonunda Londra'da Sovyetler Birliği için çalışan Portland hücresi üyelerinin fotoğrafları

İngiltere’nin dijital istihbarat servisi GCHQ (Government Communications Headquarters) 100. Yıl kutlamalarında, arşivinden seçilen 100 farklı çok gizli cihazı ve belgeleri, Londra Bilim Müzesi’nde sergilemeye başladı.
Londra Bilim Müzesi’nin ‘Çok Gizli: Şifrelerden siber güvenliğe’ başlıklı sergisinde, 1. Dünya Savaşı’ndan kullanıcılarının bilgilerinin sızdırıldığı Facebook davasına kadar, GCHQ’nun güvenlik cihazlarının önemli duraklarından parçalar yer alıyor.
Sergide 1. ve 2. Dünya Savaşı’nda İngiliz ordusunun iletişim kurmak için kullandığı cihazlar yer alıyor. Sergide daha önce hiç görülmeyen, 2. Dünya Savaşı sırasında İngiliz savaşçıların, savaş alanında kullandığı iletişim, şifreleme ve şifre çözme cihazları da bulunuyor. Ayrıca Almanların 2. Dünya Savaşı sırasında kullandığı Lorenz SZ40/42 şifreleme sistemi de bulunuyor.
Çok sayıda ailenin katıldığı sergide, her yaştan çocuklar, sergilenen cihazları büyük ilgi ile inceleyip ailelerine sorular soruyor.
GCHQ'nun çalışmalarının doğası hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyen farklı nesilleri sergiye çekmeyi başardığı görülüyor.
GCHQ Başkanı Jeremy Fleming, sunum sırasında, serginin gençleri gelecekte GCHQ ile çalışmaya teşvik etme fırsatı sunduğunu dile getirdi.
Öte yandan Fleming, serginin GCHQ’nun 100. kuruluş yıldönümünü kutlamak için harika bir yol olduğunu ifade ederek, bu sergi ile ziyaretçilere son 100 yılda İngiltere’yi korumaya yardımcı olan cihazların nasıl kullanıldığına dair bir fikir verildiğini söyledi. Fleming, halkın ilk kez cihazların gizli tarihi, toplanan önemli bilgiler ve bu süreçlerde rol alan önemli kişilikleri tanıma fırsatı bulduğunu söyledi.
1919 yılında kurulan GCHQ’nun varlığı ilk kez 1994’te resmi olarak açıklandı.
Sovyet casuslar halkası
Serginin yanında geleneksel İngiliz evlerini andıran bir odaya giriliyor. Odada, gizli dinlemeler ve bilgi toplamak için casusların kullandıkları cihazlar yer alıyor. Ayrıca odada, İngiltere’de çalışan casusların hikayesini anlatan ses kaydı da dinletiliyor. Bu odada Galler bölgesinde tarlada çalıştığı sırada bulunan, bakıldığında radyoya benzeyen, incelendikten sonra savaş haberlerini toplayan Sovyet istemcisi olduğu anlaşılan cihazlar bulunuyor. Ayrıca burada, 1950'lerin sonlarından 1961'e kadar İngiltere’de faaliyet gösteren Portland Spy Ring üyeleri, Ethel Gee, Harrry Houghton, Gordon Lonsdale, Peter ve Helen Kroger’ın etkili hikâyeleri yer alıyor.
Kanada vatandaşı bir çift olan Peter ve Helen Kroger, İngiltere’den Sovyetler Birliği’ne önemli bilgi ve belgeleri aktarmak için birlikte çalışıyorlardı. İngiliz güvenlik hizmetleri tarafından tutuklanan çiftin evinde, dinleme cihazları, önemli belgeler ve bilgileri göndermek için kullanılan araçlar ve şifreleme cihazları bulundu. Ayrıca çiftin yaşadığı evin mutfak zeminine gizlenen kablosuz verici keşfedildi. Evlerinden alınan parmak izleri sayesinde, Peter ve Helen Kroger’ın aslında daha önce ABD’de bir başka casusluk hücresinde çalışan Luna ve Morris Cohen olduğunun tespit edildiği belirtildi. 20 yıl hapis cezasına çarptırılan çift, 1969'da Sovyetler Birliği ile yapılan casus takası anlaşması ile geri gönderildi.
Duvarlarda, casusluk hücresi üyelerinin fotoğrafları yer alıyor. Bu hücrenin başkanı olan Gordon Lonsdale’nın gizlenmek için kendisini sakız ve müzik makineleri satan bir tüccar olarak tanıttığı belirtiliyor. Halkadaki diğer casuslar da Kroger çifti gibi Sovyetler Birliği’ne gönderildiği belirtiliyor.
Margaret Thatcher’ın telefonu ve Kraliçe’nin şifresi
Serginin diğer bölümleri arasında başbakanlar, diplomatlar, Kraliçe Elizabeth gibi önemli şahsiyetlerin kullandığı iletişim cihazları yer alıyor. Burada, 1962’de Başbakan Harold McMillan ve ABD Başkanı John F. Kennedy arasında transatlantik görüşmeleri sağlamak için geliştirilen, Picwick telefon sistemini görüyoruz. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgilere göre sergide, Kraliçe Elizabeth'in telefon görüşmeleri yaparken kullandığı kod da bulunuyor.
İnternet ve Facebook
Sergi, ABD Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) eski çalışanı Edward Snowden tarafından yapılan dosya sızıntısı gibi güncel sorunlarla sona eriyor. Burada belgelerin bulunduğu dizüstü bilgisayarlar ve The Guardian gazetesindeki gazetecilerin güvenlik servislerinin baskınından sonra imha ettiği bilgisayarları görüyoruz. Ayrıca bu bölümde akıllı cihazlarda yaşanan gizlilik sorunları ve uzmanların uyardığı bazı oyunlar hakkında afişler de bulunuyor.
Sergide, yakın ve uzak geçmişe ilişkin hikaye ve cihazlar bulunurken, bir yandan da özellikle genç ziyaretçilerin ilgisini çeken şifreler ve bulmacalar bulunuyor. GCHQ yetkilileri, gösterime sunulan bu cihazların ve şifrelerin, çocukları büyüdüklerinde kuruma katılımını artırmasını umuyor.



Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
TT

Dünya liderleri, Avustralya’daki Bondi sahili saldırısını kınadı

14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)
14 Aralık 2025'te Avustralya'nın Bondi plajındaki silahlı saldırı olay yerinde bir polis aracı duruyor (Reuters)

Dünya liderleri, Pazar günü Sydney’in Bondi Sahili’nde düzenlenen Yahudi kutlamasına yönelik saldırıyı şiddetle kınadı. Saldırıda en az 12 kişi hayatını kaybetti, onlarca kişi yaralandı.

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese, olayı “Avustralya’daki Yahudilere yönelik bir saldırı. Hanuka Bayramı’nın ilk günü, normalde sevinç ve inançla kutlanması gereken bir gün…” sözleriyle değerlendirdi ve polis ile güvenlik güçlerinin olaya karışanları tespit etmek için çalıştığını söyledi.

frgt
Avustralya Güvenlik İstihbarat Teşkilatı (ASIO) Güvenlik Genel Direktörü Mike Burgess, Sidney'deki Bondi Plajı saldırısının ardından 14 Aralık 2025'te Canberra'daki Parlamento Binası'nda düzenlenen basın toplantısında konuşuyor (EPA)

Avustralya muhalefet partisi Liberal Parti lideri Susan Lee, “Avustralyalılar bu akşam derin bir yas içinde. Şiddet ve nefret, toplumumuzun kalbini vurdu… Hepimizin bildiği ve sevdiği Bondi’de” ifadelerini kullandı.

frgt
Avustralya Federal Polisi'nde ulusal güvenlikten sorumlu geçici komiser yardımcısı Nigel Ryan (EPA)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, “Bu dünyada antisemitizme yer yok. Kalplerimiz bu korkunç saldırının kurbanları, Yahudi toplumu ve Avustralya halkı ile birlikte” dedi.

Saldırıya ilişkin tepkilerini dile getiren dünya liderleri arasında İngiltere Başbakanı Keir Starmer, olayın “son derece üzücü haberler” olduğunu söyledi. Yeni Zelanda Başbakanı Christopher Luxon ise, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın bir aile gibi olduğunu belirterek, Bondi’deki saldırının kurbanlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti.

sd
Avustralya polisi ve acil durum ekipleri, 14 Aralık 2025'te Bondi Plajı'ndaki silahlı saldırı olayının yaşandığı yere yakın bir bölgede çalışıyor (EPA)

İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar, saldırının “Yahudi topluluğuna yönelik antisemitizmin bir sonucu” olduğunu ifade etti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “Avustralya ve Yahudilerle dayanışma içindeyiz. Şiddet, nefret ve antisemitizme karşı birleşiyoruz” açıklamasında bulundu.

İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares, Norveç Başbakanı Jonas Gahr Støre ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson da benzer şekilde saldırıyı kınayarak, kurbanlar ve ailelerine başsağlığı dileklerini iletti.

ABD ve Kanada yetkilileri de saldırıyı terör eylemi olarak nitelendirerek, kurbanlara ve Avustralya halkına destek mesajı verdi. Almanya’daki Yahudi Derneği ise yaptığı açıklamada, “Derin bir şok içindeyiz. Antisemitizm öldürür” ifadelerini kullandı.

New South Wales Başbakanı Chris Minns, “Hanuka’nın ilk günü kutlanan bir bayram, ne yazık ki bu korkunç saldırı nedeniyle kabusa dönüştü. En az 12 kişi hayatını kaybetti, saldırganlardan biri de öldü” dedi.


Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
TT

Avustralya, silahlı saldırganı durduran Ahmed el Ahmed'i konuşuyor

Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)
Ahmed'in silahlı saldırganla karşı karşıya geldiği anı ve vurulduktan sonra tedavi edildiği anı gösteren bir videodan alınan birleşik görüntü (Dolaşımda)

Bondi Plajı’nda düzenlenen Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında yaşanan ve en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıya dair ortaya çıkan görüntülerde, bir sivilin saldırgana müdahale ederek silahını elinden aldığı görüldü. Söz konusu davranış, kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, çok sayıda kişinin hayatının kurtarılmış olabileceği değerlendirildi.

Görüntülerde, otoparkta beyaz tişört giymiş bir kişinin, tüfek taşıyan koyu renkli tişörtlü saldırgana hızla yaklaştığı, arkasından saldırarak silahı ele geçirdiği ve ardından silahı saldırgana doğrulttuğu görülüyor. Saldırganın dengesini kaybederek geriye doğru çekildiği ve köprüye doğru yöneldiği, kahraman vatandaşın silahı daha sonra yere bıraktığı anlar videoda net şekilde yer alıyor.

Olay anına ait görüntüler kısa sürede sosyal medyada yayılırken, çok sayıda kullanıcı müdahalede bulunan kişinin cesaretini övdü ve bu davranışın birçok insanın hayatını kurtarmış olabileceğini dile getirdi. Avustralya merkezli News.com.au sitesi, kahraman olarak anılan kişinin Sidney’de yaşayan ve Sutherland’da bir manav işleten 43 yaşındaki Ahmed el-Ahmed olduğunu duyurdu.

İki çocuk babası olan Ahmed’in, bu müdahalesi sırasında iki kurşunla yaralandığı, kuzeninin 7News kanalına yaptığı açıklamayla doğrulandı. Duygusal görüntülerde, 43 yaşındaki manavın saldırganlardan birinin silahını zorla aldığı anlar dikkat çekti.

h
Viral videodan bir görüntü (ABC Avustralya Haber Ağı)

Reuters, güvenilir görüntüler üzerinden videonun doğruluğunu teyit etti. Ajans ayrıca, söz konusu görüntülerdeki saldırganların, daha sonra polis tarafından çevrelendiği doğrulanan kişilerle aynı kişiler olduğunu, kıyafetlerinden yola çıkarak belirlediğini aktardı. Şüpheli saldırganlardan birinin öldürüldüğü, diğerinin ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı bildirildi.

“Nefreti körüklüyor” açıklaması

Saldırıdan saatler sonra açıklama yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’ye bir mektup gönderdiğini ve Canberra yönetimini “antisemitizm ateşini körüklemekle” suçladığını söyledi.

Albanese hükümetinin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının, Yahudi karşıtlığını teşvik ettiğini ve sokaklarda yayılmasına neden olduğunu savunan Netanyahu “Antisemitizm bir kanserdir. Liderler sessiz kaldığında yayılır. Zayıflığın yerini eylem almalıdır” ifadelerini kullandı.

Saldırıyı “dehşet verici” olarak nitelendiren Netanyahu, “Bu soğukkanlı bir cinayettir. Ne yazık ki her dakika kurbanların sayısı artıyor. En uç kötülüğü gördük. Aynı zamanda Yahudi kahramanlığının zirvesine de tanık olduk” dedi. Netanyahu, kendisinin Yahudi olduğunu söyleyen ve saldırganlardan birinin silahını alan bir sivile atıfta bulundu.

Netanyahu açıklamasında, “Küresel antisemitizme karşı bir mücadele içindeyiz. Bununla mücadele etmenin tek yolu onu açıkça kınamak ve kararlılıkla karşı durmaktır. İsrail’de yaptığımız da budur. Ordumuz, güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Avustralya hükümetine dolaylı eleştirilerde bulunan Netanyahu, “Kınamayan, hatta teşvik edenleri kınamayı sürdüreceğiz. Özgür ülkelerin liderlerinden beklenen adımları atmaları için baskı yapmaya devam edeceğiz. Teslim olmayacağız, eğilmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleyi sürdüreceğiz” dedi.


Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
TT

Boeing motor arızası Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı pistinde yangına neden oldu

United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)
United Airlines uçağı kazasında dumanlar yükseliyor (Reuters)

United Airlines’a ait bir Boeing 777-200ER uçağı, kalkış sırasında meydana gelen motor arızası nedeniyle pistte çıkan yangın sonucu dün Tokyo’ya gitmek üzere havalandığı Washington’daki Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız Haber Ajansı AFP’nin aktardığına göre United Airlines şirketi, “UAL803, kalkıştan kısa bir süre sonra Washington’daki Dulles Uluslararası Havalimanı’na geri döndü ve motorlarından birinde meydana gelen güç kaybını gidermek için güvenli bir şekilde indi” açıklamasını yaptı ve 275 yolcu ve 15 mürettebat arasında yaralanan olmadığını belirtti.

Açıklamaya göre yolcuların başka bir uçakla United Airlines uçuşunun asıl varış noktası olan Tokyo Haneda Havalimanı'na götürmesi planlanıyor.

ABD'nin başkenti Washington’daki en büyük havaalanı olan Dulles Uluslararası Havaalanı’nın sözcüsü, uçağın saat 12:20 civarında (17:20 GMT) kalktığını ve olayın ‘pist yakınlarındaki bazı ağaçlarda yangına neden olduğunu’ söyledi.

Sözcü, açıklamasına şöyle devam etti:

“Yangın söndürüldü, uçak Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndü, saat 13.30 civarında güvenli bir şekilde indi ve havalimanı itfaiye ekipleri tarafından incelendi.”

Hasar gören pistin sınırlı bir süre için kapatıldığını açıklayan sözcü, Dallas Uluslararası Havaalanı'nda birkaç pist olduğu için diğer uçuşların etkilenmediğini de sözlerine ekledi.

rfgtyh
Uçak Dulles Uluslararası Havalimanı'na indikten sonra, bir acil müdahale aracı pistin yakınlarındaki yangını söndürmeye çalışıyor (Reuters)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), uçağın ‘kalkış sırasında motor arızası’ yaşadığı için Dulles Uluslararası Havaalanı’na geri döndüğünü açıkladı, ancak daha fazla ayrıntı vermedi. FAA, olayı soruşturacağını belirtti.

ABD Ulusal Ulaşım Güvenliği Kurulu (NTSB) da resmi bir soruşturma açıp açmayacağına karar vermek için şu anda olayla ilgili verileri topladığını duyurdu.

Havacılık haber ağı AIRLIVE, uçağın motorunun kalkış sırasında alev aldığını ve pistin sonunda yangına neden olduğunu bildirdi.

AIRLIVE, olayın ardından acil iniş denemesi öncesinde uçağın ağırlığını azaltmak için kritik bir güvenlik prosedürü olan yakıt boşaltma manevrası yaptığının görüldüğü bildirdi.

AIRLIVE tarafından yayınlanan uçak kayıt bilgilerine göre uçak 1998 kasımında Continental Airlines'a teslim edilmiş, daha sonra United Airlines tarafından satın alınmış ve (2024 yılından beri GE Aerospace olarak bilinen) iki General Electric motorla donatılmıştı.