Prens Faysal: Haccın siyasete alet edilmesine izin vermeyeceğiz

Prens Halid el-Faysal, Mekke’deki ofisinde Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
Prens Halid el-Faysal, Mekke’deki ofisinde Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
TT

Prens Faysal: Haccın siyasete alet edilmesine izin vermeyeceğiz

Prens Halid el-Faysal, Mekke’deki ofisinde Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)
Prens Halid el-Faysal, Mekke’deki ofisinde Şarku’l Avsat’a röportaj veriyor (Fotoğraf: Gazi Mehdi)

Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz’in yardımcısı, Mekke Emiri ve Merkezi Hac Komitesi Başkanı Prens Halid el-Faysal,  Mescid-i Haram ve Nur Dağı (Cebel-i Nur) arasında yer alan ofisinden, hacı adaylarının dini görevlerini yerine getirmek üzere Suudi Arabistan’a gelmeleriyle ilgili işlemleri takip ediyor. Ülkeye düne kadar bir milyondan fazla hacı adayı ulaştı.
Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda hac ve farklı konular üzerine konuşan Prens Halid el-Faysal özellikle Suudi Arabistan’ın en önemli vilayetinin sorumluluğunu üstleniyor oluşuna değindi.
Prens el-Faysal, hac mevsimi öncesi herhangi bir endişesi olup olmadığına dair soruya yanıt olarak ‘hac yolculuğunun kötüye kullanılması’ dışında hiçbir şeyden kaygı duymadığını söyledi. Ayrıca bu yolculuğun, ülkesinin, kutsal topraklardaki ziyaretçilere hizmet ettiği ve bundan şeref duyduğu göz önüne alındığında ‘dizi turizm’ olarak sınıflandırılmasını kabul etmediğini de ifade etti.
Riyad’ın, ayırt etmeksizin dünyanın dört bir yanından gelen tüm hacıları memnuniyetle karşıladığını ve onların rahatı için kendi ülkelerindeki işlem sürecinden Suudi Arabistan’dan ayrılana dek her türlü hizmeti sağladığını dile getiren Prens, milliyete bakılmadığını, aksine hacılara ilgi ve alakaya layık kişiler olarak davranıldığını belirtti.
Prens Halid el-Faysal, Suudi Arabistan’ın hac ibadetinin herhangi bir siyasi yönelime veya slogana dönüştürülmesine izin vermeyeceğinin altını çizerek ‘’ Biz bu ülkede, tüm Müslümanlara yönelik görevimizi başkalarının ne dediğini dikkate almadan mümkün olan en mükemmel şekilde yerine getirmekten onur duyuyoruz’’ dedi.
El-Faysal, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda birçok konu hakkında açıklamalarda bulundu:
-Bölgedeki karışık durumlar, hac sürecindeki genel vaziyeti ne derece etkiliyor?

Biz hacılara, hacı oldukları için önem veriyoruz ve onlara Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'nin hizmetçileri olarak hizmet sunuyoruz. Hac ibadetini yerine getirmek üzere ülkeye gelen herkesi milliyetine bakmaksızın memnuniyetle karşılıyoruz. Ayrıca bu konuyu son derece ciddiye alıyor, hacıların ibadetlerinin bölgedeki gerginlikten zarar görmemesi için her türlü kolaylığı sağlıyor ve haccın güvenliği için de çaba harcıyoruz.
-Hacıların kutsal topraklara akın etmeye başlamasıyla birlikte karşılama hazırlıkları ve her geçen yıl artan hacı sayısının nasıl karşılanması planlanıyor?
Ben ve ilgili sektör ve devlet kurumlarından Merkezi Hac Komitesi’nde görev alan arkadaşlarım kutsal topraklardaki ziyaretçilere en iyi hizmeti sağlamak adına çabalayan Kral Selman bin Abdulaziz’in direktiflerini hayata geçirmek üzere söz konusu hizmetleri geliştirmek için sürekli çalışıyoruz.
Biz, her yıl hac mevsiminin hemen akabinde Muharrem ayının ilk haftası Merkezi Hac Komitesi olarak bir toplantı düzenliyoruz. Toplantıda o senenin hac mevsiminin olumlu yönlerini güçlendirme amacıyla ele alıyor, olumsuz yönlerinden ise gelecek hac mevsiminde kaçınmak üzere bir plan hazırlıyoruz.
-Her hac mevsiminde, Haccın uluslararasılaşmasını talep eden sesler yükseliyor. Özellikle her yıl aynı talebin gündeme gelmesi dikkate alındığında buna yanıtınız nedir?
Suudi Arabistan, haccın siyasete alet edilmesi veya uluslararası bir kriz hale getirilmesine kesinlikle karşı çıkıyor. Bu büyük ibadetin bir siyasi yönelime ya da slogana dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. Biz bu ülkede, tüm Müslümanlara yönelik görevimizi başkalarının saldırılaırnı dikkate almadan mümkün olan en mükemmel şekilde yerine getirmekten onur duyuyoruz.
-Geçtiğimiz Ramazan ayında Kral Selman bin Abdulaziz ‘2030 vizyonu’ bağlamında kutsal toprakların ziyaretçilerine yönelik hizmetlerin iyileştirilmesini hedefleyen ve birçok girişimi kapsayan bir program başlatmıştı. Bu noktada hac ve umre hizmetlerini iyileştirmek için nelere ümit bağlıyorsunuz?
‘2030 vizyonu’ kapsamında ülkemizin bu konudaki ilgilisini yansıtan bir program oluşturuldu. Program, kutsal topraklara ve ziyaretçilerine verilen önemin bir uzantısı olarak hacıların, Krallığa ulaştıkları andan ülkelerine sağ salim dönünceye kadarki yolculuklarını kolaylaştırmayı amaçlıyor. Ayrıca program, gümrüklerdeki hac sisteminin geliştirilmesi, prosedürlerin güncellenmesi ve çeşitli alanlarda hizmetlerin iyileştirilmesi için önemli bir kaynak olacak.
-İki yıldan beri Katar’ın, hac ibadetini yerine getirmek isteyen vatandaşlarına baskı uyguladığı biliniyor. Bu noktada, bu yıl hac farizasını yerine getirecek olan Katarlılar nasıl karşılanacak?
Suudi Arabistan, birçok defa aralarında Katar’ın da bulunduğu dünyanın herhangi bir devletinden gelen tüm hacı adaylarını karşılamaya hazır olduğunu duyurdu. Bu yıl Riyad, Doha’yı hac ibadetini yerine getirmeyi arzulayan Katarlı kardeşlerimizin karşılaştıkları engelleri ortadan kaldırmaya çağırdı. Biz de bu kapsamda Katarlıların hac işlemlerini kolaylaştırmak için bir internet sitesi oluşturduk. Artık top Katar hükümetinde.
-Bu yıl İranlı hacıların oranı ne kadar?  Onların karşılanması ve uğurlanması için diplomatik bir temsil söz konusu mu?
İranlı hacıların ve diğerlerinin oranını Suudi Arabistan tek başına belirlemiyor. Oranlar, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) konferansında anlaşmaya varılan ve üye ülkeler tarafından belirlenen kurallar çerçevesince İslam ülkelerinin katılımıyla belirleniyor. Sorunun ikinci kısmına gelecek olursak, hacılar farklı ülkelerden de gelmiş olsa karşılama prosedürü standart bir şekilde gerçekleştiriliyor. İlgili yetkililer kutsal toprakların ziyaretçilerini güler yüzle ve sıcak bir tavırla karşılıyor. Bu, Suudi Arabistan insanını yetiştiren İslam’ın yüce ahlakıdır.
-Dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlar farklı kültürlere mensup. Bu kültürel farklılıklara yönelik tutumunuz nedir?
Tarihsel olarak Sikâye (hacıların su ihtiyacını karşılama) ve Rifade (Kabe anahtarını muhafaza etme) kavramı Mekke halkıyla bağdaştırıldı. Bu da misafirperverlikten ve güzel karşılamadan keyif alan Mekkelilerin tabiatını yansıtıyordu. Zaman geçtikçe bu iki kavramda gelişti ve şu anda biz, Suudi Arabistan’da Allah’ın bize, Müslümanlara hizmet etme görevini bahşetmesinden şeref duyuyoruz. Bu eşsiz İslami olguyu (kültürel farklılık) idare edebilecek güce sahibiz. Nitekim hacılarla iletişimi kolaylaştırmak adına pek çok dilde akıcı konuşan görevlileri yetkilendirdik. Sürekli tekrarladığım gibi Suudi insani, kutsal toprakların ziyaretçilerine sunduğu hizmetin yanı sıra hacılara verdiği kıymetle de çarpıcı bir örnek haline geldi.
-Bu yıl kaç kişinin hac ibadetini yerine getirmesi bekleniyor?
Yurtdışından 1 milyon 800 bin, Krallık içerisinden ise 230 bin hacı ile toplamda 2 milyonu aşması bekleniyor.
-Mekke ve hac ibadetinin yapıldığı yerler için Kraliyet Komisyonu oluşturmak ne anlama geliyor? Gelecekte uygulamaya konulacak en önemli projeler neler?
Veliaht Prens Muhammed bin Selman başkanlığındaki Kraliyet Komisyonu ülkenin kutsal mekanlara verdiği önemi yansıtıyor. Komisyonun, Mekke ve hac ibadetinin yapıldığı yerler için hazırladığı projeler onaylandı ve yakın bir zamanda ilan edilerek akabinde uygulamaya geçirilecek.
- Hac ibadetinin yapılacağı yerlerde bu yıl hazırlanan projeler neler?
Mekke Kalkınma İdaresi çeşitli kurumlarla işbirliği içerisinde birçok projeyi hayata geçirdi. Mina’da konaklama alanları genişletildi, yeni araç yolları, yaya yolları ve yaklaşık 2 bin 500 tuvalet inşa edildi. Ayrıca 40 bin hacı kapasiteli yeni çadırlar da kuruldu.
-Her hac mevsiminde kutsal toprak ziyaretçilerine kolaylık sağlamak adına teknik girişimlerde bulunuluyor. Bu kapsamda öne çıkan son gelişmeler neler?
Hac ve Umre Bakanlığı elektronik hizmetler sağlayarak hac sistemini geliştirmeye çalıştı. Bu kapsamda en çok öne çıkan gelişmeler ise; hac vizelerini elektronik ortamda veren bir sistem geliştirmek, gümrüklerdeki hacıların otomatik olarak karşılanması, hacıların taşınma hizmetine dair açıklamaların yine otomatik olarak yapılması, hacıların ülkeye ulaşımını organize etmek için elektronik bir aracı oluşturmak, hac acentalarının şikayet ve gözlemlerini almak ve hacılarla hızlı bir şekilde ilgilenmek için otomatik bir uygulama geliştirmek, kaybolan hacılarla irtibata geçmek ve onları kolayca tanımlayarak kafilelerine geri ulaştırma sistemini geliştirmek ve hacıların gümrüklerden gruplar halinde ayrılması için otomatik bir sistem oluşturmak.
-‘Mekke'ye Giden Yol’ girişimi, hac yapmak isteyen kişilerin prosedürlerini kolaylaştırma noktasında ne derece başarılı oldu?
Bu yıl, 5 ülkeden 225 bin kişinin yararlandığı ‘Mekke'ye Giden Yol’ girişiminde kaydedilen bu artış, hacıların Suudi Arabistan topraklarına ulaşmadan önce gerekli tüm işlemleri tamamlayarak ibadetlerini kolaylaştırmayı hedefleyen bu girişimin başarısını kanıtlıyor olmalı.
-Bu yılki hac mevsiminde hacılara hizmet veren insan sayısına dair bir istatistik var mı?
Hacılara hizmet veren tüm alanlarda 300 binden fazla asker ve sivil yetkili görevlendirildi. Ayrıca onlara farklı alanlardan yaklaşık 4 bin gönüllü de destek oluyor.
-Mekke’deki kentsel dönüşüm projesi hangi aşamaya ulaştı?
Mekke’de göreve başladığım ilk günden beri kentsel dönüşüm projesi önceliklerimin arasındaydı. Kral Abdullah bin Abdulaziz’e sunduğum bu ilk proje son senelerde somut gelişmelere tanık oldu. Nitekim bu kapsamda Mekke’de 10 binden fazla bina yıkıldı. Bu dosyanın ilk adımı olan Ömer Dağı projesi için sadece bin bina yıkıldı. Ardından yapımı için 4 bin gecekondu yıkılan Abdulaziz Yolu çalışmalarına başlanıldı. Yaklaşık bin gecekondunun yerine de er-Rasife İstasyonu inşa edildi.  Şu anda çalışmalar el-Kedve ve en-Nekase mahalleri ayağında devam ediyor. Şimdiye dek bu proje kapsamında ise yaklaşık 4 bin ev yıkıldı. 
-Her geçen yıl hac sistemini hedef alan ihlallerin sayısında düşüş yaşandığını ilan ediyorsunuz. Bu kapsamda sahte hac kampanyalarına ve diğer usulsüzlüklere engel olmak için ne tür önlemler alınıyor?
Bu konuda iki şekilde çalışıyoruz. Birincisi, yaklaşık 11 yıl önce başlatılan ‘İbadet ve Medeni Davranış olarak Hac Kampanyası’ adı altında farkındalık yaratma faaliyetleri yürütüyoruz. Kampanya, düzenleme ve talimatlara uymanın ve aykırı davranışları sınırlandırmanın önemi kavramaları için hacılarda farkındalık yaratmaya odaklanıyor. İkinci şekilde ise, tutuklama ve para cezası da dahil olmak üzere, kuralları ihlal edenlere yönelik katı yaptırımlar uygulanıyor. Atılan bu adımlarla, hac sistemlerini ihlal edenler ve dilencilerin sayısında gözle görülür bir düşüş yaşandı. İstatistiklere göre, yaklaşık 10 yıl önce 1,5 milyon olan ihlal sayısı geçtiğimiz yıl 150 bine düştü.
-Geçtiğimiz dönemlerde el-Faysaliyye Projesi kapsamında Hac ve Umre Havalimanı için arsa tahsis edildiğini duyurmuştunuz. Bu projenin vizyonu nedir? Cidde’den gelen baskıyı hafifletmek için konut banliyösü olacak mı?
Kral Selman bin Abdulaziz tarafından onaylanan el-Faysaliyye Projesi yürürlüğe girdi. Projeye ilişkin çalışmaların ve özel tasarımlarının tamamlanmasının ardından geçtiğimiz son dönemlerde Mekke Kalkınma İdaresi ile aralarında Maliye Bakanlığının da bulunduğu ilgili taraflar, proje kapsamındaki Kraliyet topraklarının tahsis edilmesi ve değerlendirilmesi için bir anlaşma imzaladı.
Kapsamlı bir proje olan el-Faysaliyye Projesi ise içerisinde, tüm İslami kurum ve kuruluşlar için İslami bir merkez, bir İslam araştırmaları merkezi, bölgedeki resmi daireleri bir araya toplayan bir kompleks, toplantı, seminer ve konferans merkezinin yanı sıra konut, alışveriş merkezi, eğlence, eğitim ve sağlık kompleksi gibi birçok unsuru barındırıyor.
El- Faysaliyye projesi Cidde’den gelen baskıyı hafifletmek için bir konut banliyösü olacaksa, projenin yeni bir şehrin değil Mekke’nin bir uzantısı olduğunu açıklamak isterim. Proje, Mekke’nin yasal sınırlarından başlayarak batı kıyısına dek uzanıyor.
-Hac ve Umre için bir koridor olan Taif’in kalkınma projeleri kapsamındaki konumu nedir?
Taif’in şu anki çehresini değiştirecek büyük projeler üzerine çalışmalar devam ediyor. Bu kapsamda yer alan projelerden biri de faaliyeti henüz devam eden Yeni Taif Projesi. Proje, uluslararası havalimanı, Ukaz Panayırı, teknoloji merkezi, yerleşim bölgesi, sanayi kenti ve üniversite olmak üzere altı hayati öneme sahip yatırımı içeriyor. Öte yandan el-Huda ve eş-Şifa tatil beldelerinin geliştirilmesine yönelik de turizm, tarım ve doğanın korunmasına odaklanan üç eksenli projeler de bulunuyor.



Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
TT

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü Kıblavi Şarku’l Avsat’a konuştu: Geçiş dönemi için anayasal bir deklarasyon ve teknokrat bir hükümet gerekiyor

Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)
Dün Şam'ın doğusundaki Duma'da, Aralık 2013'te kaçırılan aktivistlerin akıbetinin açıklanması için protesto gösterisi düzenledi. (AFP)

Beşşar Esed rejiminin devrilmesi ve Suriye'de Ahmed eş-Şera liderliğinde yeni bir yönetimin başa gelmesinin ardından Suriye dosyasındaki gelişmeler dikkatle takip ediliyor. Belki de buradaki en önemli soru, eş-Şera'nın medya açıklamalarında duyurduğu Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin detaylarının, bir hazırlık komitesinin oluşturulmasının ve kabul edilecek koşullara göre kimlerin davet edilip kimlerin dışarıda bırakılacağıdır.

dsvfbg

Suriye Ulusal Diyalog Kongresi Hazırlık Komitesi Genel Koordinatörü, Suriyeli yazar ve siyasi araştırmacı Dr. Mueyyed Gazlan Kıblavi, Şarku’l Avsat'ın sorularını yanıtladı.

Kıblavi, ‘Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'ne davet edilecek şahsiyetlerin mevcut ya da geçmiş mücadeleleri, Suriye davasına katılımları ve devrimci faaliyetleri nedeniyle davet edileceğini’ vurguladı. Siyaset yapmayan devrimciler olduğu gibi, devrimi pratik etmeyen siyasetçiler de olduğunu belirten Kıblavi, gençlik kategorisinin, kadın kategorisinin, muhalifler kategorisinin ve mahkûmlar kategorisinin önemine dikkat çekti. Kıblavi, “Kategoriler çok. Örneğin, şu ana kadar 15 kategori belirledik ve henüz kategorize edilmemiş olanlar da var. Bu sayı 20 kategoriye ulaşabilir ve bazı kategoriler diğerleriyle birleştirilebilir” ifadelerini kullandı.

Devrimden önce ve sonra Suriye toplumunun kategorize edilmesinin her zaman sorunlu olacağını vurgulayan Kıblavi, “Bu yüzden kongreyi, bu sosyal yelpazeler (şu anda oluşmakta olan siyasi topluluk) arasında anlayış ve iletişim alanları için bir başlangıç olarak gördük. Çünkü Suriye'de elli yıl boyunca oluşuma izin verilmedi, yasaklandı. Düşünce tutsak edildi ve oluşum suç sayıldı” şeklinde konuştu.

dsfvgb
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) ile ABD Dışişleri Bakanlığı heyeti arasında geçtiğimiz eylül ayında Ankara'da yapılan toplantıdan (SMDK)

Kıblavi, “Bu daha başlangıç. Dolayısıyla, içeridekiler kendi siyasi bileşenlerini oluşturma fırsatına sahip değilken ya da gelecekteki Suriye'ye doğru ilerlemek için belirli bir ideolojinin arkasına saklanamazken, dışarıda oluşturulan bileşenleri davet edemeyiz” dedi.

Kıblavi sözlerini şöyle sürdürdü: “Şam Deklarasyonu, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK), Suriye Ulusal Konseyi ve diğerleri gibi oluşturulan siyasi kurumlarla dışarıdakiler birçok bölünmeden muzdaripti, devlet başkanlığı ve seçimlerde hizipçilikten muzdaripti ve sokak tarafından meşrulaştırılmamıştı. Bu nedenle oluşum koşulları mevcut koşullardan tamamen farklı olan siyasi yapıları davet etmekten kaçındık.”

Kıblavi sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi bileşenler yeni Suriye'deki hedeflerini ilan etmeye başlayacaklar ve şöyle diyecekler: Ben belli bir grubun bileşeniyim, belli bir siyasi yelpazenin bileşeniyim ya da belli bir siyasi ideolojinin bileşeniyim, taleplerim bunlar ve saygı görmek ve dahil edilmek istediğim yol bu. Yurtdışında kurulan bileşenlere gelince, onlar kotalara alışkındı ve kotalar muhalif kurumların bileşiminde ve yapısında mevcuttu. Bu gayet açık. Ekim 2011'de İstanbul'da kurulan Suriye Ulusal Konseyi, Müslüman Kardeşler ve Şam Deklarasyonu gibi onlarca yıl önce kurulan siyasi gruplar Suriye meselesindeki ağırlıklarına göre kota alırken, devrimci hareket marjinal kaldı ve siyasi uygulamalarda ağırlıkları olmadı.”

Bu nedenle Kıblavi, “Otuz kırk yıldır Suriye'de bulunmayan siyasetçilerin temsil edilmesi kabul edilemez. Zira oluşturdukları organlar bir ‘bileşen’ olarak kabul edilemez. Bu, içeride kalan ve -izin verilmediği için- herhangi bir siyasi faaliyette bulunamayan Suriye halkına yapılan bir haksızlıktır” ifadelerini kullandı.

*Eş-Şera daha önceki açıklamalarında davetlerin muhalif organlara değil, bireylere yapılacağını söylemişti... Peki, örneğin SMDK'dan şahsiyetler davet edilecek mi?

Kıblavi bu soruya şu cevabı verdi: “Elbette davetler bireylere yönelik olacak, muhalif oluşumlara değil. SMDK’dan da bazı şahsiyetler davet edildi. Zira bu siyasi oluşumların hedefleri temelde bir noktadaydı ve şimdi değişti. Devrim öncesi ile devrim sonrası aynı değil. Ayrıca bu oluşumların içinde hizipler, siyasi partiler ve parti akımları gibi başka bileşenler de var. Bu nedenle sadece bireyleri davet etmeye karar verdik.”

Varlıkları sona erdi

Kıblavi, muhalif oluşumlar ilk kurulduğunda belirtilen kuruluş amaçlarından birinin, devrimin zafere ulaşması halinde bu oluşumların varlığının sona ereceği olduğunu belirtti. Bu, devrimin zafere ulaşması ve rejimin düşmesi halinde söz konusu oluşumların kendilerini feshedeceklerine dair birden fazla kez yapılan açıklamaydı. Dolayısıyla bu varlıklar artık zaman ve bağlam dışıdır.

*Salı günü yaptığınız açıklamalarda, Suriye'deki askeri güçlerin temsilcisi olarak Askeri Operasyonlar Dairesi'nin davet edileceğini söylediniz. Aslında, Suriye devriminin başında rejimden ayrılan ve maddi ve manevi bedel ödeyen askeri personel, Esed sonrası Suriye'de tamamen göz ardı edildiklerini hissediyor. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi onları yeni Suriye'yi müzakere etmek üzere davet etmeyecek mi?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı bünyesinde değerlendirilecek, ancak bu henüz tamamlanmamış bir aşama. Çünkü hazırlanmakta olan pek çok lojistik mesele var. Ordudan ayrılanlar Savunma Bakanlığı'na dahil edilecek. Bağımsız olarak davet edilecek ayrı bir siyasi ya da askeri unsur değiller, Askeri Operasyonlar Dairesi'ne bağlı olacaklar.”

Ön koşullar

*Farklı Suriyeli gruplara ulaşmak için kriterler neler? Davet kriterleri neler?

Kıblavi, “Ne kadar adil ya da teknik olmaya çalışırsak çalışalım, herkes için adil olamayız ve herkesi tatmin edemeyiz. Suriye halkını sınıflandırmak ve bu sınıflandırmada adil olmak istersek, devrimci hareket, devrimci savaşçı, kendi topraklarında devrim yapmamış siyasi düşünür, belirli bir bölgeye ait olan ve Suriye'de bulunan tüm etnik ve ırksal bileşenler olarak ayrılırlar. Ayrıca çeşitli şehirler arasında dağılmış bileşenler de var. Tüm bu bileşenler arasından kongreye katılacak uygun kişiler seçilecek. Böylece bölgeleri kapsamış, toplumsal çeşitliliği sağlamış, gençleri, tutukluları ve siyasi aktivistleri, entelektüel ve devrimci olarak kuşatmış olacağız. Açıkçası bu biraz kapsamlı sayılır” ifadelerini kullandı.

*Peki, tüm Suriye için yüzde 100 adil olacak mı?

Kıblavi şöyle cevapladı: “Tabii ki mümkün değil. Dünyada davet kriterlerinde yüzde 100 adil olan hiçbir kongre yoktur. Bu bağlamda tarafsız olmamız gerekmediğini unutmayın. Bizden istenen gelecekteki Suriye'nin çıkarlarını düşünmemiz.”

CSDVFBR
Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera ve askeri gruplar arasında yapılan toplantıda yeni Suriye'de askeri kurumun nasıl şekilleneceği ele alındı. (Askeri Operasyonlar Dairesi)

Bir sonraki hükümetin şekli

*Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şera, mevcut hükümetin tek renkli olduğunu kabul etti. Kongrenin toplanmasının yakın olduğu konuşulurken, bir sonraki hükümetin Suriye Ulusal Diyalog Kongresi'nin içinden çıkacağına dair sorular akla geliyor. Bu hükümetin katılımcı bir hükümet olacağına dair herhangi bir ön yargı var mı? Ayrıca, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini yani başkanlık mı yoksa parlamenter mi olacağını konferans katılımcıları mı belirleyecek?

Kıblavi bu soruyu, “Kongre, bir sonraki hükümet sisteminin şeklini belirlemeyecek. Çünkü kongre bir yasama organı değil. Parlamento, kongrenin hazırlayacağı çalışma ve belgelerden kaynaklanabilecek prosedürlerin bir parçası” diye yanıtladı.

“Genel sekreterlik gibi seçilmiş bir danışma komitesi” olduğunu da ifade eden Kıblavi, “Komiteler sayıca fazla olduğu için hükümet sisteminin parametrelerini belirlemek üzere mini komiteler seçilebilir. Elbette hükümet sistemi önerilecek ya da onaylanacaktır. Bundan sonra mevcut çalışmalar sona erecek ve çok hassas bir aşama olan geçiş dönemi için teknokratlar hükümeti olması beklenen bir hükümet kurulacaktır. Suriye'nin geleceğine gelince, bunu Suriye halkı ve tartışmaların başlangıç noktası olarak kabul edilen Suriye Ulusal Diyalog Kongresi sırasında fikirlerin billurlaşması belirleyecek. Tüm bu göstergeler Suriye'deki hükümet sistemini belirleyecektir. Daha da önemlisi, kongreden kaynaklanacak anayasal boşluk, söz konusu anayasal boşluğu doldurarak geçici bir anayasal bildiri yayınlayacak olan uzman bir komite tarafından doldurulacaktır” dedi.

Kongrenin zamanlaması

*Kongrenin yakın zamanda toplanmasına tanık olacak mıyız? Yoksa beklemek mi gerekiyor? Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne kimlerin davet edileceğini hazırlık komitesi mi belirleyecek?

Kıblavi şu cevabı verdi: “Hazırlık komitesi ilgili makamlardan onay aldıktan sonra çalışmalarına başlayacak. Tarih konusuna gelince, hazırlık komitesi oluşturulduktan sonra, davet edilen şahsiyetler ve gruplarla iletişim kurmak yeterli zaman alacak. Meselelerin çözüme kavuşturulması bir hafta ya da belki 9 gün sürebilir.”

SCDVFEGR
Eski rejim ordusu mensupları, 1 Ocak'ta Suriye'nin Humus kentindeki uzlaşma merkezlerinde kayıt yaptırmak için sıraya girerken Esed'in fotoğrafını çiğniyorlar. (AP)

Kıblavi, “Hazırlık komitesi davetler için kriter belirlemez. İçeriden ve dışarıdan davetlilerin lojistiğini kolaylaştıran ve onlarla kongreye davet edildiklerini ve katılıp katılmayacaklarını kısaca görüşen bir komitedir. Yani konferans öncesi aşamanın lojistiğini kolaylaştıran ve ön kolaylaştırıcılığını yapan bir komite; sonuçlara ya da davet kriterlerine karar veren bir komite değil. Aday gösterecek olanlar genel olarak sivil toplum örgütleri olacak ve doğal olarak sendikalar da bunların arasında yer alacak” şeklinde konuştu.

Komite seçimi için kriterler

Hazırlık komitesi üyelerinin hangi kriterlere göre seçileceği sorulduğunda ise Kıblavi şu yanıtı verdi:

“Bu kişiler Suriye'deki en nitelikli kişiler olmayacak. Çünkü bu çok zor. Ancak yurt içinde olduğu kadar yurt dışındaki devrimci siyasi ortama ve bölgesel dağılıma dair bilgi ve aşinalıkları da göz önünde bulundurulacak. Hazırlık komitesi üyesinin bileşenler hakkında bilgi sahibi olması, devrim ve siyasi süreç konusunda daha önce deneyim sahibi olması ve Suriye'deki siyasi çevreler arasında ya da elbette yurtdışında sürekli faaliyet göstermesi ve tanınması nedeniyle Suriye arenasında bilinmesi gerekir.”