Trump'ın Macron'a hakaretleri ABD-Fransa ilişkilerini bozuyor

Fransa Ekonomi Bakanı, Fransız Parlamentosunun onadığı yasanın Amerikalı şirketleri hedef almadığını açıkladı (AFP)
Fransa Ekonomi Bakanı, Fransız Parlamentosunun onadığı yasanın Amerikalı şirketleri hedef almadığını açıkladı (AFP)
TT

Trump'ın Macron'a hakaretleri ABD-Fransa ilişkilerini bozuyor

Fransa Ekonomi Bakanı, Fransız Parlamentosunun onadığı yasanın Amerikalı şirketleri hedef almadığını açıkladı (AFP)
Fransa Ekonomi Bakanı, Fransız Parlamentosunun onadığı yasanın Amerikalı şirketleri hedef almadığını açıkladı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un şahsını hedef alan hakaret içerikli twitler,  25-26 Ağustos’ta Fransa’nın güneybatısında ve Atlas Okyanusu’nun kıyısında yer alan Biarritz’de yapılacak G7 zirvesine birkaç hafta kala Paris ve Washington arasında krize neden oldu.
Trump’ın taciz ve hakaretleri  geçtiğimiz cuma günü, Fransa Ekonomi Bakanlığı’nın, Google, Apple, Facebook ve Amazon gibi çoğu Amerikalı olan büyük dijital şirketlere uygulama kararı aldığı vergilere cevaben attığı Twitter mesajı ile başladı.
Trump, açıklamasında, ‘Macron’un aptalca önlemine karşılık olarak’, ABD’ye ihraç edilen Fransız şarabına yönelik vergi uygulaması gibi benzer tedbirler almakta kararlı olduğunu açıkça belirtti. Bu tepkiye cevaben Fransa Tarım Bakanı Didier Guillaume, Trump’ın kararını ‘saçma’, hatta ‘ahmakça’ bulduğunu söyledi. Fransız Bakan, Trump’ın Macron hakkındaki yaralayıcı sözleri hakkında ise ‘böyle bir şeyin kabul edilemeyeceği’ değerlendirmesini yaptı.
Fransız resmî kaynakların ifadesine göre Trump, ilk kez Fransa Cumhurbaşkanı’na kişisel saldırıda bulunuyor. Üstelik Fransa Cumhurbaşkanı, 2017 Baharında Elysee Sarayı’na geldiğinden bu yana Amerikalı mevkidaşı ile kişisel ilişkiler kurmaya çabalıyorken.
İkili, Trump’ın 2015 yılı sonunda imzalanan İklim Anlaşması’ndan çekilmesi, İran nükleer meselesinde iki ülkenin siyasetinin çatışması, Macron’un ‘gerçek bir Avrupa ordusu’ ve ‘Avrupa savunması’ kurmak için çağrılarını yinelemesi ve bunun Washington’u kızdırması gibi pek çok meselede siyasi anlaşmazlık yaşıyor. Ancak bu siyasi çekişmelere rağmen ikili arasındaki ilişkiler, her zaman iyi oldu. ABD Başkanı’nın geçtiğimiz yaz düzenlenen Fransa askerî gösterisine onur konuğu olarak çağırılması ya da Macron’un Nisan 2019’de Washington’a bir devlet ziyareti yapması için davet edilmesi de bu iyi ilişkilerin göstergesi idi.
Daha önce Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklara göre Paris’i korkutan şey, Trump’ın Fransa’nın liderliğindeki Biarritz Zirvesi’ni devirmeye niyetlenmesi. Nitekim Trump daha önce Kanada Başbakanı Justin Trudeau’nun, ABD’yi aşağılayıcı olarak gördüğü açıklamalarına tepki olarak, geçtiğimiz yaz Charlevoix (Kanada’da Quebec şehri) Zirvesi’nin sonuç bildirgesindeki imzasını bildirge yayınlandıktan sonra ‘geri çekmişti’. Muhtemeldir ki Emmanuel Macron’u, attığı Twitter mesajlarının ardından Trump ile iletişime geçip dev dijital şirketlere yönelik vergi uygulamasının Biarritz Zrivesi’nde görüşüleceğini belirtmeye iten de bu korku oldu. Aynı şekilde Fransa Ekonomi Bakanı da Elysee ile Beyaz Saray arasındaki havayı yumuşatma uğraşıyla Fransız Parlamentosunun onadığı kararın ‘Amerikalı şirketleri hedef alma’ amacı gütmediğini, ABD, AB ülkeleri ve daha başka ülkelerin de yer aldığı 36 üyeden oluşan OECD ülkelerinin görüş birliğine varması halinde vazgeçileceğini açıkladı. Bruno Le Maire, açıklamasının devamında Paris’in, dijital şirketlere uygulanması gereken vergiler konusunda ‘küresel’ bir anlaşmaya varmak için ‘Amerikalı dostları’ ile sıkı bir şekilde çalışmak istediğini de belirtti. Bununla birlikte Tarım Bakanı’nın dün sarf ettiği sözler, Paris’in, Trump’ın tepkisinden ve Trump ile doğrudan iletişim kanalını korumak için daimî olarak çaba gösteren Macron’un kişisel olarak hedef alınmasından epey rahatsız olduğunu gösteriyor. İşaret etmek gerekir ki Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in görev süresinin sona erdiği ve İngiltere’nin Boris Johnson’un başbakan olmasına rağmen AB’den çıkışa (Brexit) dair siyasi zorluklarla yüzleştiği bir durumda Fransa Cumhurbaşkanı her zaman, Avrupa’da Trump ile ‘diyalog yürüten’ ilk kişi olma arzusuna sahipti.
Diplomatik-siyasi düzlemdeki ilginçliklerden biri ise Fransa-Amerika arasındaki ilişkilerin kriz benzeri bir süreçten geçtiği sırada Fransa-Rusya arasındaki ilişkilerin derinleşmesidir. Macron’un Devlet Başkanı Vladimir Putin’i, Güney Fransa’da Akdeniz sularına nazır Brigonson’un Kalesi adlı tatil beldesine davet etmesi, bu duruma daha fazla ışık tutmakta. Macron, eşi Brigitte ile yaz tatilini, uluslararası siyasi ve diplomatik gelişmelerden uzak kalmaksızın bu tarihi yerde geçiriyor. Putin, 19 Ağustos’ta, yani Biarritz Zirvesi’nden bir hafta önce Brigonson’da olacak. Bu 7’li zirve daha önce 8’li idi ancak Rusya, Ukrayna Savaşı’nda Moskova’nın Kırım yarımadasını ilhak etmesinden sonra bu zirveden çıktı. Macron, Rusya Devlet Başkanı ile daha önce geçtiğimiz haziran ayının sonunda Japonya’nın Osaka kentinde gerçekleştirilen G20 zirvesi münasebeti ile uzun bir görüşme yapmıştı. Fransa Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz hafta sonu yaptığı kısa bir açıklamaya göre, G7 zirvesinin bu yılki başkanı olarak ‘bir dizi girişimde bulunmak’ ve ‘istikrarı tehdit eden meseleler konusunda işbirliği fırsatlarını tespit etmek’ için Rusya Devlet Başkanı ile görüşmek ‘gerekliydi’. Elysee Sarayı ve Kremlin’den yapılan bir açıklamaya göre söz konusu meselelerin başında İran’ın nükleer meselesi geliyor. Moskova, Putin ve Macron’un bir telefon görüşmesi gerçekleştirerek İran ile olan anlaşmanın, ‘Ortadoğu’nun güvenliğinin sağlanması ve Nükleer Silahsızlanma Anlaşması’nın (NPT) etkinliğinin devam etmesi için önemli bir etken olduğu’ ve ‘kurtarılması gerektiği’ konusunda görüş birliğine vardı.
Elysee ise yaptığı açıklamada Macron’un, anlaşmayı imzalayan ve bağlı kalan beş tarafın (Fransa, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin), bu anlaşmanın sürdürülmesi konusundaki ‘sorumluluğunu’ vurguladı. Fransa-Rusya zirvesinin önemi ve zamanlamasına ek olarak mekân seçiminin de özel bir anlamı var. Zira besbelli Macron, bu yer seçimi ile bu zirveye ‘kişisel bir hava’ vermeyi arzuluyor.
Paris, halihazırda Rusya’yı G7’ye dönmeye zorlamıyor ve şüphe yok ki bunu, Ukrayna meselesinde bir ihlal olarak görüyor. Ancak bununla birlikte Moskova ile olan ilişkileri, olumlu yönde gelişiyor. Görünen o ki Paris, bir oranda yeniden De Gaulle politikasının izi sıra yürümeye başladı. Bu politikanın en önemli özelliği, müttefik Amerika’dan uzaklaşmaktan çekinmeyen ve Washington’u razı etmeyecek girişimlerde bulunmakta tereddüt göstermeyen bağımsız bir politika için çabalamaktır.



Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
TT

Gizli belge uyarıyor: Çin, Tayvan'da bir çatışma çıkması halinde ABD ordusunu geride bırakabilir

2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)
2017 yılında düzenlenen bir etkinlikte Devlet Başkanı Şi Cinping'i Hong Kong'da karşılamaya hazırlanan Çin askerleri (Reuters)

Son derece gizli bir ABD hükümeti değerlendirmesi, Çin'in Tayvan üzerindeki bir savaşta ABD ordusundan daha üstün olacağını ortaya koydu.

Gizlilik derecesi yüksek olan ‘Askeri Üstünlük’ raporu, ABD’nin, pahalı ve ileri teknoloji silahlara olan bağımlılığı nedeniyle, Çin’in çok daha ucuz sistemleri büyük miktarlarda üretebilme kapasitesine karşı savunmasız hale geldiği konusunda uyardı.

New York Times, eski Başkan Joe Biden döneminde ulusal güvenlikten sorumlu bir yetkilinin raporu incelediğinde, Pekin’in ‘akla gelebilecek her taktiğe karşı sayısız alternatife’ sahip olduğunu fark edince şaşkına döndüğünü aktardı.

Tayvan’ın kaybı, ABD’nin Batı Pasifik’te Çin’in etkisine karşı en önemli kalesi olarak stratejik ve sembolik bir darbe anlamına gelecek.

Rapor, ABD’nin en gelişmiş uçak gemisi USS Gerald R. Ford’un, Başkan Donald Trump’ın uyuşturucu kaçakçılarına karşı Karayipler’de yürüttüğü operasyon çerçevesinde bölgeye gönderilmesine rağmen, imha edilebileceğini öngörüyor.

7u
USS Gerald R. Ford (CVN 78) uçak gemisi, ABD Virjin Adaları'nın St. Thomas limanına ulaştı. (AFP)

13 milyar dolarlık (9,75 milyar sterlin) ve 2022’de hizmete giren USS Gerald R. Ford uçak gemisi, dizel-elektrik tahrikli denizaltılar ve Çin’in yaklaşık 600 hipersonik füzeden oluşan cephaneliği karşısında risk altında. Bu füzeler, ses hızının 5 katına kadar hızlara ulaşabiliyor.

Pekin, eylül ayında düzenlenen bir askeri geçitte, gemilere yönelik yıkıcı YJ-17 füzelerini sergiledi; bu füzelerin hızı ses hızının 8 katı olarak tahmin ediliyor.

Buna rağmen ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Ford sınıfından dokuz ek uçak gemisi inşa etmeyi planlıyor; ABD’de şu ana kadar hiçbir hipersonik füze geliştirilmiş değil.

Tayvan Güvenlik İzleme Merkezi’nden araştırmacı Eric Gomez, olası bir Tayvan çatışmasını simüle eden bir savaş tatbikatına katıldığında nihai sonucun net olmadığını söyledi, ancak ABD’nin ağır kayıplar verdiğini belirtti.

Gomez, Telegraph gazetesine verdiği demeçte, “ABD bu operasyon sırasında çok sayıda gemi kaybediyor. F-35’ler ve diğer taktik uçaklar da operasyon sahasında hızla hasar görüyor” dedi.

Gomez, “Operasyon sonrası özetleri hazırladığımızda maliyetin gerçekten şok edici olduğunu fark ettik. 100’den fazla beşinci nesil uçak, birkaç muhrip, iki denizaltı ve iki uçak gemisini kaybettiniz” ifadelerini kullandı.

sdefrgt
Çin'in ilk uçak gemisi Liaoning, Hong Kong'a doğru yola çıktı. (AP)

Çin, ABD uçak gemilerini ‘dakikalar içinde’ imha etme kapasitesine sahip

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth geçen yıl, Pentagon’un Çin’e karşı düzenlediği savaş tatbikatlarında ‘her seferinde kaybettiğini’ açıkladı. Hegseth, Çin’in hipersonik füzelerinin uçak gemilerini dakikalar içinde imha edebileceğini öngördü.

Çin, kısa, orta ve uzun menzilli füze cephaneliğini büyük ölçüde genişletti; bu durum, ABD’nin gelişmiş silahlarının Tayvan’a ulaşmadan önce yok edilebileceği anlamına geliyor.

Öte yandan, New York Times’a göre, 1990’larda sayıları 10 kat fazla iken şimdi azalan savunma sanayii şirketleri, hâlâ ABD hükümetine daha pahalı gemi, uçak ve füzelerin üst versiyonlarını satmaya devam ediyor.

Savunma Bakanlığı yetkilileri, ABD’nin bu gelişmiş silahları büyük miktarlarda üretmesinin neredeyse imkânsız olduğunu fark etti. Özellikle Ukrayna-Rusya savaşı gibi son çatışmalar, nispeten ucuz silahların, örneğin insansız hava araçlarının (İHA) yıkıcı etkisini gösterdi.

Kongre, önümüzdeki iki yıl içinde 340 bin küçük İHA üretimi için yaklaşık 1 milyar dolar (750 milyon sterlin) ayırdı.

Başkan Donald Trump, Dan Driscoll’u İHA’lardan sorumlu kılarak, Amerikan teknolojisini güncelleme ve rakiplerin bu alandaki çalışmalarına karşı koyma görevini verdi.

Buna rağmen ABD hâlâ rakiplerinin gerisinde bulunuyor. Telegraph’a konuşan uzmanlar, ABD’nin, Çin gibi düşük işçilik maliyeti ve daha az sıkı düzenlemeye sahip ülkelerle rekabet edemediğini belirtti.

Herhangi bir köklü Amerikan savunma politikasının değişikliği büyük yatırımlar gerektirecek; ancak savunma harcamaları yaklaşık 80 yılın en düşük seviyesinde, GSYİH’nin yalnızca yüzde 3,4’üne denk geliyor.

Eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, ABD’nin Çin ile olası bir savaşta temel mühimmat, örneğin top mermilerinin hızla tükeneceği uyarısında bulundu.

Pentagon içi değerlendirmeler, Çin’in ABD’ye kıyasla çoğu seyir ve balistik füze türünde sayıca üstün olduğunu gösteriyor. Her iki süper güç yaklaşık 400 kıtalararası balistik füze stokuna sahip.


Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecek

Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
TT

Trump Gazze'de yeni aşamayı planlıyor: ABD’li bir general uluslararası gücü yönetecek

Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)
Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesinde yıkılmış binaların arasında yürüyen yerlerinden edilmiş Filistinliler (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump, iki ay önce imzalanan ateşkes anlaşması kapsamında Gazze’de oluşturulması planlanan uluslararası istikrar gücünün başına bir ABD’li generali atamayı planlıyor.

Buna karşın Beyaz Saray yetkilileri, Gazze Şeridi’nde hiçbir Amerikan askerinin sahada bulunmayacağını vurguladı.

Şarku’l Avsat’ın Axios’tan aktardığına göre Trump yönetimi, savaşa geri dönüşü önlemek ve kırılgan ateşkesi korumak amacıyla Gazze anlaşmasının ikinci aşamasına geçmeyi hedefliyor. Ekim ayında yürürlüğe giren ateşkesten bu yana İsrail saldırılarında 383 Filistinli hayatını kaybetti. Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre açıklanan bu rakamın yanında, Hamas savaşçılarının düzenlediği bazı saldırılarda da İsrail askerleri öldü.

Anlaşmanın ikinci aşaması, İsrail’in Gazze Şeridi’nin bazı bölgelerinden çekilmesini, uluslararası bir istikrar gücünün konuşlandırılmasını ve Trump liderliğinde Barış Konseyi’ni içeren yeni yönetim yapısının hayata geçirilmesini kapsıyor.

Planlanan uluslararası güç, şu anda İsrail ordusunun kontrolünde bulunan bölgede konuşlanacak. ABD’li yetkililer, bu adımın İsrail’in söz konusu bölgelerden geri çekilmesini mümkün kılacağını belirtti.

ABD’li yetkililer pazartesi günü Tel Aviv’de Avrupalı diplomatlara yaptıkları bir bilgilendirmede, ülkelerinin uluslararası istikrar gücüne asker göndermemesi ya da bu güce katılan ülkelere destek vermemesi durumunda İsrail ordusunun Gazze’den çekilmeyeceğini açıkça ifade etti.

Bilgilendirmeye hâkim bir Avrupalı diplomat şu ifadeyi kullandı: “Verilen mesaj şuydu: Eğer Gazze’ye gitmeye hazır değilseniz, İsrail ordusunun orada kalmasından şikâyet etmeyin.”


Bolivya'nın eski cumhurbaşkanı yolsuzluk davasında tutuklandı

Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
TT

Bolivya'nın eski cumhurbaşkanı yolsuzluk davasında tutuklandı

Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)
Bolivya'nın eski Cumhurbaşkanı Luis Arce (Arşiv-AFP)

Bolivya hükümetinin açıklamasına göre, eski Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, ekonomi bakanı olduğu dönemdeki yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturma kapsamında dün La Paz'da tutuklandı.

62 yaşındaki Arce, ağustos ayındaki seçimlerde yeniden aday olmamıştı.

Eski devlet başkanı Jaime Paz Zamora'nın (1989-1993) oğlu 58 yaşındaki Rodrigo Paz, başkanlığı kazandı.

Paz'ın cumhurbaşkanlığı seçimindeki zaferi, ülkedeki büyük bir siyasi değişimi yansıttı. Bu zafer, 26 yıl boyunca Evo Morales (2006-2019) tarafından kurulan ve yönetilen Sosyalizm Hareketi (MAS) partisinin yirmi yıllık egemenliğine son verdi; Arce ise Morales'in mirasını sürdürdü.

Arce'nin cumhurbaşkanlığı, özellikle yakıt ve döviz kıtlığı gibi ciddi krizlerle gölgelendi ve bu durum protestolara yol açtı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre yolsuzluk soruşturması, Arce'nin Morales döneminde ekonomi bakanı olduğu zamana kadar uzanıyor.

Arce, kamu hazinesinden siyasi liderlerin kişisel hesaplarına para transferine izin vermekle suçlanıyor. Bu transferlerden faydalandığı şüphelenilenler arasında, geçen hafta aynı davada yaklaşık 100 bin dolar domates yetiştirme projesi için aldığı şüphesiyle tutuklanan eski solcu milletvekili Lydia Paty de bulunuyor.