​Kazakistan DEAŞ gelinlerini rehabilite ediyor

Kazakistanlı DEAŞ kadınları doktor ve psikiyatristlerin hizmet verdiği bir rehabilitasyon merkezinde (New York Times)
Kazakistanlı DEAŞ kadınları doktor ve psikiyatristlerin hizmet verdiği bir rehabilitasyon merkezinde (New York Times)
TT

​Kazakistan DEAŞ gelinlerini rehabilite ediyor

Kazakistanlı DEAŞ kadınları doktor ve psikiyatristlerin hizmet verdiği bir rehabilitasyon merkezinde (New York Times)
Kazakistanlı DEAŞ kadınları doktor ve psikiyatristlerin hizmet verdiği bir rehabilitasyon merkezinde (New York Times)

Kazakistanlı genç kadın tatilde Türkiye’ye gideceğini zannederken kendisini Suriye’de bulduğunu ve DEAŞ militanı kocası tarafından kandırıldığını söyledi. Bir gün dahi olsun örgüt ideolojisine sempati duymadığını iddia etti. Ancak Kazakistan’da hükümetin görevlendirdiği psikiyatristler duymaya alışkın oldukları bu hikâyelere takılmıyor. Bu nedenle onlar, Aida Sarina isimli genç kadını ve onun gibi günün birinde terör örgütü DEAŞ’a katılmış onlarca kadını dini radikalizm konusunda tedavi etmek için rehabilitasyon programına alıyor.
25 yaşındaki Sarina bu konuda şöyle diyor; “Tehlikeli olup olmadığımızı bilmek istiyorlar.”
Hemen hemen her Batı ülkesinden ve dünyanın geri kalan devletlerinin çoğundan farklı olarak Kazakistan, Sarina örneğinde olduğu gibi örgütteki faaliyetinin sadece ev işleriyle sınırlı olduğunu belirten kadınları - radikal düşünceleri tedavi etme programının işe yaradığını gösteren deliller olmamasına rağmen ve çok büyük bir dikkatle - tutuklamak yerine rehabilitasyon programına dahil etmeyi tercih ediyor.
Tıpkı bir film sahnesi gibi; Kazakistan’ın batısındaki çölde bulunan küçük bir otel, hükümetin terör zanlısı olarak nitelediği bu kadınlarla doldurulmuş.
Kazakistan aynı şekilde, ani bir şekilde tutuklanma ve 10 yıl hapis cezasıyla karşılaşma ihtimaline rağmen erkeklerin de geri dönmelerine izin veriyor. Ancak bu teklifi şuana kadar sadece birkaç kişi kabul etti.
İyi Niyetler Rehabilitasyon Merkezi adı verilen tedavi merkezindeki kadınlara, sıcak yemek hazırlaması, çocuklarıyla ilgilenmelerine yardım etmesi, doktor ve psikiyatristlerden tedavi almaları için kadın bakıcılar tahsis edildi. Zira burada terör örgüt mensuplarına yönelik ‘yumuşak dokunuşlar’ adı verilen yeni bir yöntem deneniyor.
Bayan Sarina’ya göre, bu merkezdeki yaşamı ile Kürtlerin kontrolündeki Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan mülteci kampındaki yaşamı arasında büyük fark var. Özellikle de dünya ülkelerinin terör örgütünün otoritesi altındaki binlerce kişinin geri dönmesini reddettiği bir süreçte.
Sarina, hâlihazırda ne hissettiği soran birinin bulunmasının müthiş bir şey olduğunu söylüyor ve ekliyor, “Bu, tıpkı annenin anaokulundan seni almayı unutması ve aniden hatırlayarak senin için geri dönmesi gibi bir durum. Bize böyle davranıyorlar.”
Rehabilitasyon merkezindeki profesyonel kadın psikiyatristler DAEŞ’lı kadınlara suçlu muamelesi yapmak yerine onları tecrübeleri hakkında konuşmaya teşvik ediyor.
Uyguladıkları tedavi yöntemini anlatan Lyazzat Nadirshina isimli kadın psikiyatrist, “Biz, içlerindeki olumsuz duyguları dinliyoruz. Bu duyguları ve kabarma nedenlerini dinliyoruz. Çoğu zaman bunlar annesine kızan küçük bir kız çocuğunun duygularına benziyor” ifadelerini kullanıyor.
Programı organize edenler, uzun süre boyunca hapiste tutulmaları halinde radikal fikirlere daha fazla eğilim gösterebilecek onlarca kadının tedavi edilmesi amacıyla rehabilitasyon merkezinin geçen yılın ocak ayında kurulduğunu belirtiyorlar. Ayrıca programın topluma sağlayacağı yararın bu kadınlara kazandırdığı faydadan çok daha fazla olduğuna dikkati çekiyorlar.
DEAŞ terör örgütü, 2014’ten bu güne kadar, daha fazla yayılma amacıyla 80 devletten aileleriyle birlikte 40 binin üzerinde yabancı uyruklu militan topladı. ABD destekli Kürt milisler halen DEAŞ’ın Suriye’deki yabancı takipçilerinden en az 3 binini gözaltında tutuyor.
Amerikalı diplomatlar, söz konusu militanların vatandaşı olduğu ülkelere geri dönmeleri noktasında bazı devletlerdeki yönetimlere baskı uyguluyor. Ancak bu baskıların büyük oranda başarılı olduğu söylenemez.
Lahey'deki Uluslararası Terörle Mücadele Merkezi’nde dini radikalizm alanında uzman Liesbeth van der Heide, “İçerdiği büyük riskleri göz önüne alınca hükümetlerin bu tecrübeye yanaşmadıkları görülüyor. Daha da önemlisi on yıllara dayanan radikalizm tedavi programlarına ilişkin çalışmalar, gözle görülür sonuçlar veremedi” dedi.
“Hükümetler bu programları, Neo-Naziler, Kızıl Tugaylar, İrlanda Cumhuriyet Ordusu (IRA) ve diğer grupların militanları üzerinde denedi ve karışık sonuçlar aldılar” diyen Heide, “Bunların rehabilitasyon programlarına gitmelerinin gerçekten bir faydası oldu mu?” diye sordu ve kendisi cevapladı, “Bilmiyoruz.”
Uyuşmazlık Analizi ve Önlem Merkezi Direktörü Yekaterina Sokirianskaya, “Radikalizmi tedavi etme programları hiçbir garanti vermez. Ancak ne adına olduğu belirsiz idam, hapis ve cezalara karşı bir alternatiftir” ifadelerini kullandı.
Batı hükümetleri bunlara karşı az sempati gösteriyor. İntiharcı kadınların sayıları oldukça az. Buna rağmen İngiltere ve Avustralya, DEAŞ’a katılan vatandaşlarının vatandaşlığını düşürdü. Fransa, vatandaşlarının Irak’ta yargılanmalarına izin verdi. Burada ise yüzlercesi idama mahkûm edildi.
Kazakistan, daha önce de başka ülkelerin topraklarındaki nükleer atıkları temizleme hususu gibi küresel sorunlara diplomatik yollarla çözüm bulmaya çalışmıştı. Kazakistan, şimdiye kadar Suriye’deki tüm vatandaşlarının geri dönmesine onay veren tek ülke. Şuana dek ülkesine dönen Kazakistanlı sayısının 548’e ulaştığı belirtiliyor.
Program yaklaşık bir ay sürüyor. Kadınlar bireysel ve küçük gruplar halinde psikiyatristlerle görüşüyorlar. Bu süreçte yerel oyuncuların rol aldıkları ve radikalizmin zararları ile ahlaki öğretilerin işlendiği tiyatrolar ve sanatsal faaliyetlerle tedavi yöntemleri uygulanıyor.
Programdaki müfredatın hazırlanmasına katkı sunan bir sivil toplum örgütü yöneticisi Alim Shaumetov, “Suçlu olduklarını kabul ettikleri zaman, inanmayanlara karşı saygılı olmaya söz vermeleri ve çalışmalarını kararlılıkla sürdürenleri başarılı addediyoruz ”dedi.
Shaumetov, “Yüzde 100 garanti sunmuyoruz. Yüzde 80 başarı elde edebilirsek, bu da aynı zamanda bir başarı anlamına geliyor” diyor.
Kadın psikiyatrist Nadirshina, kadınların DEAŞ otoritesi altında yaşadıkları korkuların radikalizmi tedavi etmede yardımcı bir unsur görevi üstlendiğini ifade etti.
Merkezde tedavi gören kadınların son yıllarda ve aylarda içinde oldukları güvensiz ortama işaret eden Nadirshina, tesis edilecek bir güven ortamının söz konusu kadınların radikalizmden kurtulmasında kullanılabileceğini söyledi.
Nadirshina, polisin sıkı soruşturmaları gibi bu hassas dönemde hükümetten gelecek herhangi bir tehdidin ters etki yaratabileceğine dikkat çekerek, erkek askerlerin kadınları korkutmamaları yönünde katı talimatlara tabi olduklarını belirtti.
Bununla birlikte çoğu analist, terörist eşleri tarafından dövülen ve mecbur bırakılan DEAŞ’lı gelinler için tamamen çaresiz genç kadın portresinin çizilmesine de karşı çıkıyor. Zira bu kadınlardan bazılarının savaşlara katıldıkları ve bilfiil silah taşıdıkları gerçeğine dikkat çekiliyor. Bu nedenle DEAŞ’lı kadınlara nasıl davranılacağı hususu bir muammaya dönüşüyor: Kurban ile cani arasında bir yerde gidip gelen muamma.



Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
TT

Paris’ten Beyrut uyarısı: Bölgedeki gerginlik tehlikeli şekilde artıyor

Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)
Fransa Cumhurbaşkanı Gabon'a yaptığı ziyaretten bir kare (AFP)

İsrail’in, askeri kapasitesini yeniden inşa ettiği gerekçesiyle Lübnan’daki Hizbullaha karşı geniş çaplı bir operasyon başlatabileceğine ilişkin endişeler giderek artıyor. Son haftalarda İsrail medyasında sıkça dile getirilen bu iddialar, pazar günü Beyrut’un güney banliyölerinden Haret Hreik’te Hizbullah’ın bir numaralı askeri yetkilisi Heysem Tabtabain’in hedef alınmasıyla sahada da kendini gösterdi.

Aynı zamanda İsrail’in atacağı olası adımlar hem Lübnan içinde hem de uluslararası çevrelerde ciddi kaygılara yol açıyor. Bu bağlamda, her zamanki gibi en hızlı tepkiyi veren ülke Fransa oldu. Paris, ismini vermeden Hizbullah’ın üst düzey bir komutanını hedef alan saldırıdan duyduğu endişeyi açıkladı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçen cumartesi CNBC Arabiya’ya verdiği röportajda Lübnan’daki durumun “son derece kırılgan” olduğunu ve önümüzdeki dönemin “belirleyici” nitelikte olacağını vurgulamıştı.

Fransız Dışişleri Sözcüsü Pascal Confavreux, pazartesi günü düzenlediği basın toplantısında, “23 Kasım Pazar günü Beyrut’u hedef alan İsrail saldırısının, zaten son derece gergin olan ortamda tırmanma riskini artırdığı için Fransa’da derin bir endişe yarattığını” söyledi.

Fransa, her açıklamasında olduğu gibi tüm taraflara itidal çağrısında bulunarak, tehditlerin raporlanması için oluşturulan ateşkes izleme mekanizmasının önemine dikkat çekti. Paris, geçen yıl kurulan ve bir ABD’li generalin başkanlık ettiği, bir Fransız subayın ise başkan yardımcılığı görevini üstlendiği bu mekanizmada aktif rol oynuyor. Mekanizmada Lübnan, İsrail ve Birleşmiş Milletler de yer alıyor.

fgth
Güney Lübnan'da İsrail'in Manara yerleşim birimine bakan bir UNIFIL gözlem noktası (EPA)

Fransa, bu mekanizmayı “taraflarca tanınan ve tek taraflı adımların engellenmesi ile hem Lübnan hem de İsrail’de sivillerin güvenliğinin sağlanması için gerekli çerçeve” olarak değerlendiriyor. Ancak mekanizmanın temel sorunu, geçen yıl imzalanan 27 Kasım 2024 Ateşkes Anlaşmasından bu yana İsrail’in günlük askeri operasyonlarını durdurmasını sağlayamaması. İsrail bu operasyonları, Hizbullah’ın ateşkese uymadığı ve askeri altyapısını yeniden inşa ettiği gerekçesiyle sürdürüyor. Fransız açıklaması, Paris’in “Lübnan’ın egemenliği ve toprak bütünlüğüne bağlılığını” yeniden teyit ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı Macron’un Ortadoğu ve Kuzey Afrika danışmanı Anne-Claire Legendre, iki günlük bir ziyaret için Beyrut’a giderek üç üst düzey yetkili, Lübnan ordusu komutanı ve UNIFIL temsilcileriyle görüşmüştü


AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
TT

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Şarku'l Avsat'a konuştu: Suudi Arabistan ile iş birliğinde sınır yok

Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Üst düzey bir Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan’la iş birliğinin ‘sınırı olmadığını’ belirterek, Riyad’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkeze dönüştüğünü, reform hızının yüksek olduğunu, değişime açık bir tutum sergilediğini ve net bir vizyona sahip olduğunu söyledi.

Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat ile yaptığı röportajda, Brüksel’in Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için geniş ufuklar gördüğünü vurguladı. Sikela, bu iş birliğinin yalnızca ikili düzeyde değil; Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de de güçlü bir potansiyel taşıdığını ifade etti.

yhju
Avrupalı yetkili, Suudi Arabistan'ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini söyledi. (Avrupa Birliği)

Sikela, Riyad’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Sınai Kalkınma Teşkilatı (UNIDO) Küresel Sanayi Zirvesi’ne katılımı sırasında yaptığı açıklamada, sürdürülebilir sanayi kalkınması, istihdam yaratma ve katma değer üretme başlıklarının küresel ekonominin ihtiyaçlarıyla örtüştüğünü belirtti.

UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi

Jozef Sikela, Suudi Arabistan’ın UNIDO Küresel Sanayi Zirvesi’ne ev sahipliği yapmasının yerinde bir adım olduğunu belirterek, AB’nin UNIDO ile toplam taahhüt tutarı 350 milyon dolara yaklaşan 38 aktif program yürüttüğünü açıkladı. Sikela, “UNIDO’nun en büyük ortağı ve en büyük gönüllü katkı sağlayanı biziz” ifadesini kullandı.

Sikela, sanayi, ticaret ve enerji bakanlığı geçmişine de atıfta bulunarak, zirveyi Suudi yetkililerle görüşme fırsatı olarak değerlendirdiğini belirtti. Suudi bakanlarla, Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu (PIF) temsilcileriyle ve şirketlerle bir araya geldiğini ifade eden Sikela, iş birliğinin yalnızca AB ile Suudi Arabistan arasında değil, dünyanın başka bölgelerinde de derinleştirilebileceğini söyledi. Sikela, “Yenilenebilir enerji, hidrojen, madencilik, çevrenin korunması, eğitim ve mesleki gelişim gibi alanlarda aynı önceliklere sahibiz” dedi.

Suudi Arabistan’la ilişkiler hız kazanıyor

Sikela, Suudi Arabistan ile ilişkilerin ‘çok güçlü bir ivme kazandığını’ vurguladı. Geçen yıl Brüksel’de AB ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) arasındaki ilk zirvenin düzenlendiğini hatırlatan Sikela sözlerini şöyle sürdürdü: “Krallık, Körfez’deki en büyük ticaret ortağımız ve ekonomisini çeşitlendiren, net vizyona sahip bir ülke.”

sdefrgt
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğinin sınırları olmadığını vurguladı. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu’nun ülkeyi Avrupa şirketleri ve yatırımcıları için çok cazip bir merkez haline getirdiğini belirterek, “Neden? Çünkü net bir vizyona sahip olmak, net bir yön anlamına geliyor ve yatırımcıların aradığı da bu: istikrar ve öngörülebilirlik. 2030 Vizyonu, yatırımcılara gelecek konusunda güven veriyor” şeklinde konuştu.

Sikela, “Bu vizyonu Avrupa ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerdeki bakış açımız ve bölge ile dünya konusundaki sorumluluğumuzla birleştirebilirsek, iş birliğinin sınırı olmaz; çünkü ortak gündemimiz çok geniş” ifadelerini kullandı.

Jozef Sikela’ya göre Suudi Arabistan, ekonomisini çeşitlendirmeye ve yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmeye odaklanıyor; bu öncelikler Avrupa’nın aynı alanlara gösterdiği ilgiyle örtüşüyor. Aynı durum, ortak çalışma alanı olarak görülen Orta Asya için de geçerli.

Sikela sözlerine şöyle devam etti: “Bu perspektiften bakıldığında Brüksel, Suudi Arabistan-Avrupa iş birliği için güney ülkelerinde geniş fırsatlar görüyor. PIF, Afrika, Orta Asya, Güney Asya, Pasifik ve Karayipler’de aktif; bu bölgeler aynı zamanda AB’nin ‘Global Gateway’ (Küresel Geçit) girişimi kapsamında değerlendiriliyor.”

‘Global Gateway’… Geleceğe yatırım

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, AB’nin benimsediği Global Gateway girişiminin, partner ülkelerde sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla yatırım, teknoloji ve Avrupa standartlarını kullanarak uygulanan stratejik bir yatırım programı olduğunu vurguladı.

ty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Vizyon 2030'un yatırımcılara gelecek konusunda güven verdiğini söyledi. (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Temel hedef geleceğe yatırım yapmak, bu da varlıklara yatırım yapmadan önce insanlara yatırım yapmayı içeriyor” dedi.

Sikela’ya göre AB ve üye ülkeler, dünyadaki kalkınma harcamalarının en büyük kaynağı; küresel harcamaların yüzde 40’ından fazlasını sağlıyorlar, oysa ekonomileri dünya üretiminin yalnızca yüzde 16’sını oluşturuyor.

Sikela, başlangıçta 2027’ye kadar 300 milyar euro hedeflendiğini, bu hedefin neredeyse bu yıl gerçekleştirildiğini ve bu nedenle hedefin 2027’ye kadar 400 milyar euroya yükseltildiğini belirtti.

Jozef Sikela, girişimin ‘eşit ortaklığa dayandığını ve ülkelere şart dayatmak veya dengesiz ilişkilere çekmek yerine güç kazandırmayı hedeflediğini’ ifade ederek, bunun giderek parçalanan bir dünyada geniş kabul gördüğünü söyledi.

İş birliğinin derinleştirilmesi

AB Uluslararası Ortaklıklar Komiseri, Global Gateway girişimini Suudi yetkililerle görüştüğünü ve iki tarafın çıkarına hizmet edecek iş birliği fırsatlarını ele aldıklarını belirtti.

Sikela, “Girişim, ortak çıkarı olan partnerler için kapalı değil. Suudi kurumlarının ve özel sektör yatırımlarının katılımını memnuniyetle karşılıyoruz. AB ile Suudi Arabistan arasında iş ortamının iyileştirilmesi konusunu da tartıştık. İlişkileri derinleştirecek ek adımlar bekliyoruz. Yapılacak çok iş var, ancak ilerleme hızlı ve doğru yoldayız” şeklinde konuştu.

Gelecek için büyük potansiyel

Sikela, Avrupa-Suudi Arabistan ilişkilerinin önümüzdeki beş yıldaki perspektifi sorulduğunda, Suudi Arabistan’ın hızla önemli bir ekonomik ve teknolojik merkez haline geldiğini vurguladı. Sikela, “Bugün bir bankacı olsaydım, Avrupa şirketlerine Suudi Arabistan’a ilgilerini artırmalarını tavsiye ederdim. Çünkü burası istikrarlı, öngörülebilir ve geleceğe yönelik büyük bir potansiyele sahip bir ortam” ifadelerini kullandı.

gty
Avrupa Birliği (AB) Uluslararası Ortaklıklar Komiseri Jozef Sikela, Şarku’l Avsat'a verdiği röportaj sırasında (Fotoğraf: Saad el-Anzi)

Sikela, “Suudi Arabistan’daki en büyük çekim unsurları, reformların hızı, değişime açıklık ve net vizyondur. Siz bir vizyon belirlediniz ve hükümetin bu vizyona bağlı olduğuna eminim; bunu her gün gösteriyorlar” dedi.

Jozef Sikela sözlerini şu ifadeyle tamamladı: “İşte AB ile Suudi Arabistan arasındaki iş birliğini tamamen farklı bir seviyeye taşımak için üzerine inşa etmek istediğimiz temel budur.”


Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
TT

Moskova'nın faaliyetleri artarken İngiliz Donanması Rus fırkateynini ve petrol tankerini durdurdu

İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)
İngiliz Kraliyet Donanması devriye gemisi "Severn" (gemi hesabı "X" platformu üzerinden)

İngiltere Savunma Bakanlığı, dün yaptığı açıklamada, İngiliz devriye gemisinin Manş Denizi'nde takip ettiği bir Rus firkateyni ve petrol tankerini durdurduğunu, Rus donanmasının İngiliz suları etrafındaki faaliyetlerinin son iki yılda yüzde 30 arttığını belirtti.

Bakanlık, Kraliyet Donanması devriye gemisi HMS Severn'in son iki hafta içinde Manş Denizi'nden geçiş yapan Rus firkateyni RFN Stoyky ve tanker Yelnya'yı durdurduğunu açıkladı.

AP’ye göre Severn, sonunda izleme görevini Bretonya açıklarında kimliği belirsiz bir NATO müttefik gemisine devretti.

Bakanlık, İngiltere'nin, kıyılarında konuşlu gemilere ek olarak, NATO'nun Kuzey Atlantik ve Arktik bölgesindeki Rus gemileri ve denizaltılarını izleme misyonu kapsamında İzlanda'ya üç Poseidon keşif uçağı konuşlandırdığını bildirdi.

Bu haber, Savunma Bakanı John Healey'nin gazetecilere, Rus casus gemisi Yantar'ın İskoçya açıklarındaki faaliyetlerini izleyen keşif uçağı pilotlarına lazer ışınları tuttuğunu söylemesinden sadece birkaç gün sonra geldi.

İngiltere, Yantar'ın eylemlerini "pervasız ve tehlikeli" olarak nitelendirerek, topraklarına yönelik herhangi bir ihlale yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.

Haley çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ve Putin'e mesajım şu: Sizi görüyoruz ve ne yaptığınızı biliyoruz" dedi.

Londra'daki Rusya Büyükelçiliği, Haley'nin sözlerine, İngiliz hükümetini "askeri bir saplantıyı körüklemekle" suçlayarak yanıt verdi ve Moskova'nın Birleşik Krallık'ın güvenliğini baltalamaya çalışmadığını ifade etti.