Filistin kütüphaneleri ziyaretçiden yoksun

Bazı kütüphaneler, okuma seviyelerindeki korkunç düşüş sebebiyle kapanmaya mecbur oldu (Independent Arabia)
Bazı kütüphaneler, okuma seviyelerindeki korkunç düşüş sebebiyle kapanmaya mecbur oldu (Independent Arabia)
TT

Filistin kütüphaneleri ziyaretçiden yoksun

Bazı kütüphaneler, okuma seviyelerindeki korkunç düşüş sebebiyle kapanmaya mecbur oldu (Independent Arabia)
Bazı kütüphaneler, okuma seviyelerindeki korkunç düşüş sebebiyle kapanmaya mecbur oldu (Independent Arabia)

Filistin Merkezî İstatistik Bürosu’nun önceki verilerine göre 18 yaşın üstündeki erkekler, vakitlerinin yalnızca yüzde 2,7’sini farklı şekillerde okuyarak geçirirken yüzde 4,2 ile bu oranlar kadınlarda daha yüksek.
Kütüphanede yalnız
Independent Arabia'dan Ragda Ateme'nin haberine göre 70 yaşlarındaki Nidal Nureddin, elinde bir fincan kahve ve kitapla Batı Şeria’nın kuzeyindeki Nablus Belediye Kütüphanesi'nin evrakları arasında oturuyor. Tıpkı 50 yıl önce yaptığı gibi. Ama o zamanlar hep, birinin gözde koltuğuna oturmasından korkarmış. Öyle ya kütüphane geçmişte yüzlerce öğrenci, öğretmen ve entelektüel ile dolu olurdu. Bugün Filistin’in 1960 yılında kurulmuş olan bu en eski kütüphanesinin raflarındaki binlerce değerli kitap gibi Nureddin de yapayalnız oturuyor. Zira nadir zamanlar dışında ne bir ziyaretçi kapıyı açıyor ne de bir okuyucu. Nablus Halk Kütüphanesi de Filistin’in diğer kütüphaneleri gibi gelen-gidenin yokluğundan şikâyetçi. Independent Arabia’ya konuşan Nureddin’e göre teknoloji, televizyon ve internet dünyasına açılan zamanımızda kitap, artık en iyi sohbet arkadaşı değil. Kitabın yele kapıldığı bir durumda eğer varsa, aklın ve ruhun gıdası artık kitap dışında bir kaynak haline geldi.
Nureddin sözlerine şöyle devam ediyor: “Hayatım boyunca yaklaşık 10 bin kitap okudum. Biz gençliğimizde aramızdan en çok kim kitap okuyor diye yarışır, kitapların kalitesine çok dikkat ederdik. Dolaşımda en çok edebiyat, felsefe ve siyaset kitapları olurdu. Okuma sonrasında ise kitabın içeriğine dair tartışma oturumları düzenlenirdi. Ben cep telefonlarına dalıp kitabın değerini, zamanın önemini bilmeyen günümüz gençleri için çok üzülüyorum. Endişe verici bir gerileme söz konusu. Kitap okumayı teşvik edip kitap sevgisi aşılayan etkinlikler yapılmıyor. Orada burada duyurusu yapılan yarışmalar, para kazanma hevesinden öteye geçmiyor bence.”
Şok edici rakamlar ve acı gerçeklik
Batı Şeria’daki özel ve halk kütüphaneleri, kritik bir durgunluk aşamasından geçiyor. O kadar ki bazı kütüphaneler, Filistinlilerin okuma seviyelerindeki korkunç düşüş sebebiyle kapanmak durumunda kaldı. Filistin Merkezî İstatistik Kurumu’nun 2014 yılında yayınladığı rakamlara göre 18 yaşın üstündeki erkekler vakitlerinin sadece yüzde 2,7’sini farklı şekillerde okumak için geçirirken kadınlar yüzde 4,2 oranında okumaya vakit ayırıyor. Uzmanlara göre bugün bu oranlar çok daha düşük.
Batı Şeria’nın merkezindeki Ramallah’ta yer alan Daru’ş-Şuruk Yayın ve Dağıtım Merkezi Müdürü Hudar el-Bess, Independent Arabia ile yaptığı görüşmesinde şu ifadeleri dile getirdi: “Çok günler oluyor ki kitabevine kimse girmiyor. Aylık olarak kitap müşterilerinin sayısı 5-10 civarında.
Bu durum, Filistinlilerin okuma seviyesinde büyük bir düşüşün yaşandığını gösteriyor. 1997 yılında açılan Daru’ş-Şuruk kitabevi, şu an tamamen kapanma tehlikesi ile karşı karşıya. Satışlar, çalışanların aylık ücretlerini ve maaşlarını karşılamaya yetmiyor. Birçok zorluğa rağmen Batı Şeria’da okumayı teşvik etmek için topluluk girişimlerinde bulunduk. Ne yazık ki çağrılara cevap yok. 2009 yılında Okur Kulübü adını verdiğimiz bir etkinlik başlattık. Bu kulüp, kitabevini ziyaret edip bedava kitap okumak üzere istisnasız herkese kapılarını açtı. Kulübe o dönemde sadece üç kişi kayıt yaptırdı. 2010 yılında sayı sadece tek katılımcıya düştü. Kitaba ve okumaya tam olarak önem verilmediği için kampanyayı bitirmek zorunda kaldık. Az sayıda da olsa da satılan kitaplar, Arapça ve tercüme romanları gibi edebiyat türünde. İkinci sırada ise düşünce ve felsefe kitapları geliyor. Akademik amaçlı kitap satın alan öğrenci sayısı ise çok az.”
Yasadışı kitaplar
Batı Şeria çarşısında sokaklara açılan tezgâhlarda korsan ve kopyalanmış kitaplar yasadışı bir şekilde açıktan açığa satılıyor. Okuyucu, orijinal baskı ile korsan kitap arasında bir ayrım gözetmiyor. Öte yandan ucuz fiyatlara rağmen müşteri, bunları denk gelirse satın alıyor.
El-Bess, konuşmasını şu sözlerle sürdürüyor: “Basın Yayın Yasası, Batı Şeria’da 1995 yılından bu yana, yani 24 yıldır yürürlükte. Korsan yayınların sorgulanmasında da yazarlar ve yayınevlerine yönelik herhangi bir koruma içermiyor. Filistin Yasama Meclisi’nin olmadığı, yasa yapımı için toplanmadığı ve Filistin hükümetinin böyle bir kanuna gereken önemi vermediği bir durumda fikri mülkiyetin ve telif hakkının korunması, bir sonraki duyuruya kadar ertelenmiş kalacak”.
Gerçek ve vitrin arasındaki uçurum
Resmî istatistikler, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki okuma oranlarında bir düşüşün yaşandığını teyit ederken Filistinliler, yıllık olarak uluslararası yarışmalardan ödül topluyor. Filistinli öğrenci İfaf eş-Şerif, 2017 yılında BAE’de düzenlenen Okuma Mücadelesi yarışmasında Arap dünyasından toplam yedi milyon katılımcıya karşı zafer kazandı. 2018 yılında ise bir başka Filistinli Kasım Sabih de aynı yarışmada üçüncülük elde etti.
Daha önce Tamir Toplum Eğitimi Vakfı’nda okumayı teşvik etmek için bir kampanya yürüten Abdusselam Haddaş, Independent Arabia ile yaptığı görüşmede, “Bu yarışmalar ve ödüller, bir öğrenciyi mahvedebilecek en kötü şeydir. Zira bunlar sadece para için okumayı teşvik ediyor. Yarışmalar olmadan kitap taşıyan bir kişi bulamazsınız. Bu tür yarışmalara katılan öğrencinin rekabete konu olan kitabı okuyacağının hiçbir garantisi de yoktur. Nitekim ondan basit bir özet isteniyor. Batı Şeria’da özel ve devlet olmak üzere Filistinli resmî eğitim kurumlarında ciddi bir sorun var. Buralarda ne kültür için gerçek anlamda bir alan açılıyor ne de kitap için güvenli ve serbest bir ortam oluşturuluyor. Bu bilgi kurumları sadece adıyla ve güzel binaları ile var ve bir eğitim ortamı yaratmak için de kurulmuyor. Eğitim-Öğretim Bakanlığı, birinci sınıftan liseye kadarki eğitim süresince öğrenciye ezber ve damga metodu uyguluyor. Öğrencileri okumaya teşvik eden okul kütüphanesinin bile etkisi kalmadı. Okul kütüphanelerindeki kitapların çoğu toza bulanmış halde” ifadelerini dile getirdi.
Filistin’deki en eski kütüphane
Nablus Belediye Kütüphanesi, Filistin’deki en eski kütüphane olarak kabul ediliyor. O dönemde Kral Hüseyin tarafından çıkarılan Krallık kararıyla kurulan bu kütüphanenin açılışında Kral bizzat bulundu. Filistin ve Ürdün’deki ilk halk kütüphanesi olarak bu, birçokları tarafından kentte kültürel ve medeni bir devrim hareketi olarak kabul edildi. Kurulduktan sonra 1963 yılında Ürdün Kütüphaneler Birliği faaliyete başlayarak o dönemde Nekbe (İsrail'in kurulduğu Filistinliler için felâket günü) öncesine ait onlarca arşiv yazması topladı.
Nablus Belediye Kütüphanesi Müdürü Dırar Tavkan, Independent Arabia’ya, “Kütüphane 125 bin kitap barındırıyor. Bunların arasında 800 yılı aşmış olanlar da mevcut. Ayrıca İngilizce kitaplar da var. Bunun yanı sıra çoğu Osmanlı dönemine ait 1 milyon 300 kadar belge bulunuyor. Kütüphanedeki belgeler ve yazmalar, sadece burada var. Bunlarla birlikte İngiliz mandası, İsrail işgali, Ürdün iktidarı ve Filistin yönetimi dönemlerine dair bir arşiv de yer alıyor. Tüm bu hazinelere rağmen kütüphane, az sayıda okuyucu ve kitapsever ile buluşuyor. Geçmişte karar alıcıların merkezi, tüm Arap dünyasında bilgi kaynağı ve kültür öncülerinin sığınağı olan kütüphane bugün yoğun bir şekilde ziyaretçi eksikliği ile yüz yüze” şeklinde konuştu.
İsrailli okuyor
İsrail’deki Hayfa Üniversitesi’nin 2014 yılında teknolojinin okuma alışkanlıkları üzerindeki etkisine dair yaptığı bir araştırmaya göre İsrailliler, bilgisayar ve akıllı telefon gibi modern teknolojik aygıtların varlığından etkilenmeyerek kitap okumayı bırakmadı. İsraillilerin yüzde 25’i her gün kitap okuyor. İsrailli kütüphaneler ağı Steimatzky, kitap edinen İsraillilerin oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğuna işaret ediyor. Bunların yüzde 33’ü her sene beşten fazla kitap alıyor. İsrailli yayınevleri 2015 yılında 78 binden fazla kitabın yanı sıra basılmamış elektronik yayınlar da çıkardı ve bununla önceki yıla oranla yüzde 17’lik bir artış gösterdi.



DSÖ'den obezite uyarısı: 2030'da hasta sayısı iki katına çıkacak

DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
TT

DSÖ'den obezite uyarısı: 2030'da hasta sayısı iki katına çıkacak

DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)
DSÖ obeziteyi tedavi etmek için GLP-1 ilaçlarının kullanımına ilişkin küresel kılavuzlar yayımladı (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), yüksek maliyetler ve ilaçlarla ilgili tedarik sorunları nedeniyle zayıflama iğnelerinden faydalanabilecek kişilerin 10'da birinden azının bunlara erişebildiği uyarısında bulundu.

Dünya çapında 1 milyardan fazla kişi obeziteyle yaşarken DSÖ, bu ilaçlarla ilgili ilk kılavuzunda Wegovy gibi GLP-1 ilaçlarına daha adil erişim çağrısı yaptı.

Kuruluş önlem alınmadığı takdirde obezite hastası sayısının 2030'a gelindiğinde iki katına çıkmasının beklendiği vurgulandı.

GLP-1 agonistleri (kan şekeri seviyelerini düşürmeye yardımcı olan, yiyeceklerin sindirimini yavaşlatan ve iştahı azaltabilen ilaç türü) Eylül 2025'te, yüksek riskli gruplarda tip 2 diyabetin kontrolünde "temel" ilaçlar listesine eklenmişti.

Ancak yeni kılavuzlar bu ilaçların, obeziteyle yaşayan kişilere yardımcı olmak için sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle birlikte, uzun vadeli olarak kullanılması gerektiğini de öneriyor.

DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, "Obezite önemli bir küresel sağlık sorunu ve DSÖ, dünya çapında ülke ve insanların bunu etkili ve adil bir şekilde kontrol etmeleri için onları destekleyerek sorunu çözmeye kararlı" diyor.

Yeni kılavuzumuz, obezitenin kapsamlı ve ömür boyu bakımla tedavi edilebilecek kronik bir hastalık olduğunu kabul ediyor.

Ghebreyesus "İlaçlar tek başına bu küresel sağlık krizini çözmese de GLP-1 tedavileri, milyonlarca kişinin obezitenin üstesinden gelmesine ve obeziteyle ilişkili zararların azaltılmasına katkı sağlayabilir" diye ekliyor.

Karmaşık, kronik bir hastalık olan obezite; kardiyovasküler hastalıklar, tip 2 diyabet ve bazı kanser türlerinin başlıca nedenlerinden biri. Ayrıca bulaşıcı hastalıkları olan hastalarda daha kötü sonuçların görülmesine de katkıda bulunuyor.

Sağlık üzerindeki etkilerinin yanı sıra obezitenin küresel ekonomik maliyetinin, 2030'a gelindiğinde yıllık 3 trilyon dolara ulaşması bekleniyor.

Kılavuz, bu hastalığın ve ilişkili sağlık komplikasyonlarının yönetimiyle bağlantılı, hızla artan sağlık maliyetlerini azaltma çabalarına fayda sağlayabilir.

DSÖ'ye göre yüksek maliyetler, üretim ve tedarik zinciri kısıtlamaları, insanların zayıflama ilaçlarına erişimini engelleyen evrensel bariyerler.

Birleşik Krallık'ta Mounjaro ilacının fiyatı, diğer ülkelerdeki yüksek fiyatlarla aynı seviyeye gelmesi için yüzde 170 oranında artırılmıştı.

Üretimdeki hızlı artışa rağmen GLP-1 ilaçlarının, 2030'a gelindiğinde ihtiyaç duyanların yüzde 10'undan daha azına ulaşması bekleniyor.

Kılavuz, ülke ve şirketleri kademeli fiyatlandırma ve gönüllü lisanslama gibi stratejilerle zayıflama iğnelerine erişimi genişletmeye çağırıyor. Gönüllü lisanslama, bir ilaç şirketinin patentli ilacının uygun fiyatlı ve markasız versiyonlarının üretimine izin vermesi anlamına geliyor. 

DSÖ, GLP-1 ilaçlarına yönelik küresel talebin, sahte ve kalitesiz ürünlerin satışını artırarak hasta güvenliğine tehdit oluşturduğu uyarısı da yaptı. İlaçların dağıtımının düzenlenmesinin, nitelikli sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından reçete edilmesinin ve hasta eğitiminin, hasta sağlığının korunmasına yardımcı olacağını vurguladı.

Independent Türkçe


Scarlett Johansson, Woody Allen'ı neden savunduğuna açıklık getirdi

Scarlett Johansson, yönetmenin kızının cinsel istismar iddiasının ardından 2019'da Woody Allen'ı alenen savunmuştu (AP)
Scarlett Johansson, yönetmenin kızının cinsel istismar iddiasının ardından 2019'da Woody Allen'ı alenen savunmuştu (AP)
TT

Scarlett Johansson, Woody Allen'ı neden savunduğuna açıklık getirdi

Scarlett Johansson, yönetmenin kızının cinsel istismar iddiasının ardından 2019'da Woody Allen'ı alenen savunmuştu (AP)
Scarlett Johansson, yönetmenin kızının cinsel istismar iddiasının ardından 2019'da Woody Allen'ı alenen savunmuştu (AP)

Woody Allen'ın kızının 2019'da yönelttiği cinsel istismar iddialarının ardından yönetmenin yanında duran Scarlett Johansson, ona verdiği desteği savundu.

The Telegraph'a verdiği yeni röportajda 41 yaşındaki oyuncu, 90 yaşındaki tartışmalı sinemacıyla kamuoyu önünde yaptığı ittifakın sonuçlarını değerlendirdi. 6 yıl önceki aykırı tutumu nedeniyle herhangi bir ilişkisini veya iş fırsatını kaybedip kaybetmediği sorulduğunda Johansson, yayın kuruluşuna "Bunu bilmek zor. Domino etkisinin tam ne olacağını asla bilemiyoruz" diye yanıt verdi.

Ama annem her zaman kendim olmam, ilkesel davranmak ve inandığım şeyleri savunmanın önemli olduğunu anlamam için beni cesaretlendirdi.

Johansson, "İnsanın her zaman konuşma zamanı olmadığını bilmesi de önemli. İnsanların kendilerini susturması gerektiğini söylemiyorum. Bazen söz sırası sende değildir. Olgunlaştıkça bunu daha iyi anladım" diye ekledi.

Johansson, Allen'ın yönettiği üç filmde oynadı: Maç Sayısı (Match Point), Scoop ve Vicky Cristina Barcelona. Yönetmenin, 1992'de ilk ortaya atıldığı günden beri şiddetle reddettiği iddialar karşısında, Allen'ı Hollywood'da açıkça destekleyen az sayıdaki kişiden biriydi.

Black Widow'la tanınan oyuncu #MeToo hareketinin ardından, 2019'da The Hollywood Reporter'a "Woody'yi seviyorum. Ona inanıyorum ve onunla her zaman çalışırım" demişti.

O zaman yaptığı açıklamada "Woody'yi ne zaman fırsat bulursam görüyorum ve bu konu hakkında onunla pek çok kez konuştum. Ona karşı çok açık davrandım, o da bana karşı çok açık davrandı. Masum  olduğunu söylemeye devam ediyor ve ben ona inanıyorum" diye eklemişti.

Allen'ın evlatlık kızı Dylan Farrow, 2014'te New York Times'ta yayımlanan açık mektubunda yönetmenin, annesi oyuncu Mia Farrow'la ilişkisi sırasında, kendisini 7 yaşındayken taciz ettiğini öne sürmüştü. Allen bu iddiaları yalanlamış ve Mia'nın, ayrılmalarının ardından intikam almak için kendisinin kıza cinsel tacizde bulunduğunu söylemesi yönünde Dylan'a akıl verdiğini iddia etmişti. Bu iddialar nedeniyle Allen'a soruşturma açılsa da hakkında resmen ceza davası açılmadı.

Eskiden birlikte çalıştığı Diane Keaton ve Javier Bardem gibi isimler Johansson'a katılıp Allen'ı savunurken, birçok ünlü oyuncu Allen'la bir daha asla çalışmayacaklarını kamuoyuna açıkladı. Bu iddialara ek olarak Allen'ın Soon-Yi Previn'le evlenmesi, 35 yıllık yaş farkı ve Previn'in Mia Farrow'un evlatlık kızı olması nedeniyle tepki çekmişti. 

Herhangi bir cinsel saldırıya uğramanız halinde Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın Alo 183 hattından ve Adalet Bakanlığı'nın ilgili birimlerinden destek isteyebilirsiniz.

Independent Türkçe


Prens Andrew'nun son unvanı da elinden alındı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Prens Andrew'nun son unvanı da elinden alındı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Pedofil Jeffrey Epstein'le bağlantıları nedeniyle çıkan tartışmaların ardından Andrew Mountbatten-Windsor'ın kalan son kraliyet unvanları da resmen elinden alındı.

Britanya Kralı Charles, 2006'da verilen Dizbağı Nişanı üyeliğinin kaldırılmasını emretti.

The London Gazette'te yayımlanan kayıtlara göre, Mountbatten-Windsor'ın Kraliyet Viktorya Nişanı Şövalye Büyük Haçı unvanı da iptal edilecek ve geçersiz kılınacak.

65 yaşındaki ismin hem Majesteleri hem de prens unvanı geçen ay elinden alınmıştı. Kraliyet Donanması'nda koramiral rütbesini hâlâ koruyor ancak Savunma Bakanı John Healey, bu konunun Buckingham Sarayı'yla görüşüldüğünü söyledi.

Mountbatten-Windsor'ın aile içindeki rolü, Epstein'le bağlantısı hakkındaki artan endişeler nedeniyle sona ermişti. Saray, tüm kraliyet unvanlarını kaybedeceğini açıkladıktan sonra, Kraliyet Locası'ndaki ikametgahından da ayrılacağını belirtmişti.

Birleşik Krallık'ın resmi gazetelerinden The Gazette'te pazartesi günü, Şövalyelik Nişanları Merkez Şansölyesi başlığı altında şu yazı vardı:

KRAL, Andrew Albert Christian Edward MOUNTBATTEN-WINDSOR'ın 23 Nisan 2006 tarihli En Asil Dizbağı Nişanı Şövalye Yoldaşı olarak atanmasının iptal edilmesini ve yürürlükten kaldırılmasını ve adının sözkonusu Nişan Sicilinden silinmesini emretti. KRAL, Andrew Albert Christian Edward MOUNTBATTEN-WINDSOR'ın 19 Şubat 2011 tarihli Kraliyet Victoria Nişanı Şövalye Büyük Haçı olarak atanmasının iptal edilmesini ve yürürlükten kaldırılmasını ve adının sözkonusu Nişan Sicilinden silinmesini emretti.

Mountbatten-Windsor'ın arması, Windsor'daki St. George Şapeli'nden kaldırıldı.

Eski dük, Epstein tarafından kaçırılan genç Virginia Giuffre'ye cinsel saldırıda bulunduğu iddialarıyla karşı karşıya. Kendisi iddiaları şiddetle reddediyor.

2019'da bir Newsnight röportajının ardından kraliyet görevlerinden istifa etmişti ancak Giuffre'nin ölümünden sonra çıkan anı kitabı ve ABD yönetiminin Epstein'in mirasından belgeleri yayımlaması, son haftalarda Andrew'yu yeniden gündeme getirdi.

Dizbağı Nişanı, ülkenin en eski ve en kıdemli Şövalyelik Nişanı. Kamu hizmetinin takdiri olarak veriliyor ve sahipleri bizzat hükümdar tarafından seçiliyor.

Kraliyet Victoria Nişanı da hükümdarın kişisel hediyesi ve hükümdara hizmeti takdir ediyor.

Andrew, yeni yılda Windsor'daki Kraliyet Locası'ndan Kral'ın Norfolk'taki özel Sandringham konutuna taşınacak.

Independent Türkçe