Irak'ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki: İsrail'in bombaladığı tespit edilirse güçlü bir şekilde karşılık veririz

Irak'ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki: İsrail'in bombaladığı tespit edilirse güçlü bir şekilde karşılık veririz
TT

Irak'ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki: İsrail'in bombaladığı tespit edilirse güçlü bir şekilde karşılık veririz

Irak'ın eski Başbakanı Nuri el-Maliki: İsrail'in bombaladığı tespit edilirse güçlü bir şekilde karşılık veririz

Irak’ın eski Başbakanı Nuri el Maliki, Haşdi Şabi üslerine yönelik hava saldırılarının arkasında İsrail’in olduğu tespit edilmesi halinde güçlü bir şekilde karşılık vereceklerini söyledi.
Irak’ta Şii milis gücü Haşdi Şabi birliklerine ait cephanelik ve karargâhlara son 2 ayda 4 kez saldırılmasının ardından hükümet soruşturma açmıştı.
Maliki, Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı;
“İsrail'in Irak'ı hedef almaya devam etmesi halinde Irak, İran dâhil birçok ülkenin katılımıyla geniş bir çatışma alanına dönüşecektir. Hava saldırılarının arkasında İsrail'in olduğunun tespit edilmesi durumunda, Bağdat, güçlü bir şekilde karşılık verecek” diye yazdı.
Haşdi Şabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Muhendis, geçtiğimiz Çarşamba günü yaptığı açıklamada, üslerine yönelik saldırılardan ABD'yi sorumlu tutarak, İsrail'e ait 4 insansız hava aracının (İHA) Azerbaycan üzerinden ABD'nin Irak'taki filosuna bu yıl dahil edildiğini ve askeri üsleri üzerinde uçtuğunu belirtti.
Bu açıklamanın ardından, Haşdi Şabi Heyeti Başkanı Falih el-Feyyad, saatler sonra yayınladığı yazılı açıklamada, Mühendis'in ifadelerinin Haşdi Şabi'nin resmi görüşünü yansıtmadığını ifade etmişti.
Irak kaynakları, İran’ın Feyyad ile Muhendis arasındaki kriz hattına girdiğini belirtiyor. Söz konusu kaynakların aktardığına göre Muhendis ile yaşanan anlaşmazlığın görüşülmesi amacıyla Irak Başbakanlık Ofisi Müdürü Ebu Cihad el-Haşimi ve Feyyad’ı taşıyan özel İran uçağı, Tahran’a doğru hareket etti.
Muhendis ile Feyyad arasında cephaneliklerin bombalanması hususundaki gerginliğin, iki tarafın yaptığı çelişkili açıklamalarla birlikte yeni bir boyuta ulaştığını söyleyen kaynaklar, ‘Feyyad’ın açıklamasının Haşdi Şabi resmi sitesi üzerinde yayınlanmasının Muhendis tarafından engellediğine’ dikkati çektiler.
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi başkanlığında önceki gün düzenlenen Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, Abdulmehdi’nin daha önce yayınladığı kararnamenin uygulanmasının gerekliliği vurgulandı.
Abdulmehdi’nin 16 Ağustos’ta imzaladığı kararname doğrultusunda, Irak semalarında yapılacak uçuşların artık Irak Silahlı Kuvvetler Başkomutanı sıfatıyla Abdulmehdi’nin veya onun yetkilendireceği kişinin onayına bağlı olduğu ve mühimmat depolarının güvenli bir şekilde şehirlerin dışına taşınması konusunda gerekli adımların atılması öngörülüyor.
Açıklamada, terörle mücadelede ve Irak şehirlerinin terörden kurtarılmasında büyük rol oynayan Haşdi Şabi dâhil bütün askeri kurumların korunması yükümlülüğünün hükümete ait olduğu belirtildi.
MGK toplantısında, ayrıca Savunma Bakanlığı’na mevcut ve gelecekteki durumu göz önünde bulundurarak, Hava Savunma Komutanlığı’nın silahlandırılması için uygun plan ve prosedürleri hazırlaması talimatının verildiği bildirildi.
Haşdi Şabi üslerine yönelik 19 Temmuz'dan bu yana gerçekleştirilen saldırıları Şarku’l Avsat’a değerlendiren Iraklı güvenlik uzmanı Fadıl Ebu Ragif, “Irak’ın çeşitli bölgelerinde Haşdi Şabi üslerine yönelik saldırılarda dış faktör aktif konumdaydı” dedi.
Ragif, açıklamasının devamında şunları kaydetti;
“ABD şemsiyesi altındaki İsrail, İran’ın sınır üzerinden balistik füze ve silahları Haşdi Şabi’nin depolarına emanet ettiğini düşünüyor. İsrail, kendi kanaatince Haşdi Şabi’yi ulusal güvenliği için bir tehdit olarak görüyor. Bu nedenle İHA’ları bu depolara yönlendiriyor. İsrail, 2016’dan bu yana Irak sahasında yaklaşık 17 saldırı gerçekleştirdi. Hava Savunma Komutanlığı, göklerde sadece Irak uçaklarının uçuşlarına hâkim, Uluslararası Koalisyona ait uçaklar bu kapsama girmiyor. ABD, S-400 hava savunma sistemine karşı çıkıyor çünkü Irak böyle bir durumda zapt edilemez bir güç haline gelecek. İHA’lar 60 bin fitin üzerinde uçuyor ve Irak bunları tespit edebilecek gelişmiş hava radarlarından yoksun. Bu haliyle bırakırsak, yakın gelecekte bu ve benzeri tehlikelere şahit olacağız.”
Öte yandan New York Times gazetesine konuşan ABD’li yetkililer, İsrail’in Haşdi Şabi’ye ait mühimmat depolarını vurduğunu söyledi.
Gazetenin haberine göre İran’ın Irak’taki silah depolarını, Suriye’deki Hizbullah örgütüne silah sevkiyatında kullandığı belirtildi.
Üst düzey bir Ortadoğu istihbarat yetkilisi, gazeteye verdiği demeçte, İran Devrim Muhafızları’nca kullandığı ileri sürülen Haşdi Şabi mühimmat deposunun, 19 Temmuz'da havaya uçması da dâhil, İsrail'in bölgede birçok saldırı gerçekleştirdiğini belirtti.
Yetkili, saldırılarda 125 mil (200 kilometre) menzilli güdümlü füzelerin imha edildiğini ifade etti.



Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
TT

Fas’a tepki yağıyor: Z kuşağı aktivistlerine korkunç muamele

Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)
Gençlerin başını çektiği eylemlerde Fas kralı ve başbakanının istifası istenmişti (AP)

Fas'taki Z kuşağı protestolarında gözaltına alınan gençlere kötü muamele edilmesi tepki çekti.

Guardian'ın irtibata geçtiği aile ve avukatlar, gözaltındaki gençlerin polis merkezlerinde dövüldüğünü, saatlerce yiyecek ve su verilmeden tutulduğunu ve bazı durumlarda kendilerine zorla ifade imzalatıldığını savunuyor.

Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla konuşan bir anne, 18 yaşındaki oğlunun protestolara katılmamasına rağmen iki aydan uzun süredir gözaltında tutulduğunu söylüyor:  

Oğlum bir eyleme bile katılmamıştı. Bir büfede yemek yerken gözaltına alındı. Tutuklanırken o kadar kötü dövüldü ki bazı dişleri kırıldı.

Anne, oğlunun polis merkezinde ifade tutanaklarını imzalamayı reddettiği için yeniden dövüldüğünü de sözlerine ekledi. 

Sivil toplum kuruluşu (STK) Fas İnsan Hakları Derneği (AMDH) de bazı kadın protestocuların taciz, hakaret ve cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığını aktarıyor.  

Haberde, Agadir yakınlarındaki Lqliaa kasabasında 1 Ekim'de düzenlenen gösterilerde üç protestocunun güvenlik güçleri tarafından vurularak öldürüldüğü iddiası da paylaşılıyor. 

Olayda 12 yaşındaki çocuklar da dahil 14 protestocunun yaralandığı belirtiliyor. Yetkililerse bir grup eylemcinin polis karakoluna saldırdığını, ekiplerin de buna karşılık verdiğini savunuyor. 

Uluslararası Af Örgütü'ne göre şimdiye dek protestolarla bağlantılı olarak 2 bin 400'den fazla kişi hakkında hukuki işlem başlatıldı. 

AMDH, duruşmalarda avukatların bulunmadığına, soruşturmaların yetersiz yürütüldüğüne ve masumiyet karinesinin uygulanmadığına dikkat çekiyor. Onlarca kişiye 15 yıla varan hapis cezaları verildiği aktarılıyor. Çocuklar da dahil birçok göstericinin davası sürüyor.

STK'nin Marakeş şubesinden Mustapha Elfaz, "Gençlerin polis gözetiminde işkence gördüklerine dair korkunç tanıklıklar duyduk" diyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü'nden Ahmed Benchemsi şunları söylüyor: 

Hükümet açıkça korktu ve herhangi bir muhalefet biçimine müsamaha göstermeyecekleri yönünde güçlü bir mesaj vermek için böyle bir baskıya başvurdu.

Eylülde patlak veren eylemlerde halk, en az 11 kentte yolsuzluğu protesto etmek için sokaklara dökülmüştü.

Göstericiler, Rabat yönetiminin sağlık ve eğitimi önemsemeyip uluslararası spor organizasyonlarına para akıttığını savunuyor. İspanya ve Portekiz'le birlikte 2030 FIFA Dünya Kupası'na ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkede "Stadyumlar burada, hastaneler nerede?" sloganları duyulmuştu. 

Z Kuşağı 212 ve Fas Gençliğinin Sesleri gibi örgütlerin liderlik ettiği protestolar barışçıl başlasa da güvenlik güçleriyle çatışmalar nedeniyle üç kişi yaşamını yitirmiş, 600'den fazla kişi yaralanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, News International


İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
TT

İsrail gaz hamlesiyle Trump-Sisi-Netanyahu görüşmesine zemin mi hazırlıyor?

Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)
Sisi ve Netanyahu’nun 2017’de BM Genel Kurulu sırasında gerçekleştirdiği görüşmeden bir kare (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun aylarca beklettikten sonra Mısır ile yapılan en büyük doğal gaz anlaşmasına onay vermesi, iki lider arasında olası bir zirveye ilişkin İsrail basınında yeni iddialar doğurdu. Ancak Kahire cephesi sessizliğini koruyor.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı bilgilere göre Netanyahu ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi arasında ABD’de bir görüşme düzenlenmesi gündemde. Ancak sürece yakın Mısırlı bir kaynak, böyle bir buluşmanın kolay olmayacağını belirterek, “Gaz anlaşması tek başına bunu sağlamaz. İsrail’in Gazze anlaşmasını uygulamada ilerleme göstermesi ve Mısır’ın güvenliğini garanti etmesi gerekir. Bölgedeki tansiyon bitmiş değil ve ekonomik çıkar niteliğindeki bir gaz anlaşması bu durumu değiştirmez” değerlendirmesinde bulundu.

CNN’e konuşan bir İsrailli kaynak, Netanyahu’nun gaz anlaşmasına yönelik ilanının “olası Netanyahu–Sisi görüşmesi için hazırlıkların bir parçası” olduğunu aktardı.

Netanyahu’nun bu ay içinde ABD’ye giderek Başkan Donald Trump ile Florida’daki Mar-a-Lago’da görüşmesi bekleniyor. Aynı kaynaklara göre, İsrail hükümeti anlaşmaya resmi onayı aylarca geciktirdikten sonra, sonunda Trump yönetiminin baskısıyla onay verdi. Washington yönetimi, Netanyahu ile Sisi’yi bir araya getirerek bölgesel barış girişimlerini ve “İbrahim Anlaşmaları”nın kapsamını genişletmek istiyor.

Netanyahu çarşamba gecesi yaptığı televizyon konuşmasında, “İsrail tarihindeki en büyük gaz anlaşmasına onay verdim. Anlaşmanın değeri 112 milyar şekel (34.7 milyar dolar). Bunun 58 milyar şekeli (18 milyar dolar) devlet hazinesine girecek” açıklamasını yaptı ve anlaşmanın Amerikan Chevron şirketi ile İsrailli ortaklar üzerinden Mısır’a gaz ihracatını içerdiğini söyledi.

wscf
Deyr el-Belah’taki geçici Filistinli kampından bir kare (AFP)

İsrail ve Mısır, 1979’da barış anlaşması imzalamış olsa da iki lider yaklaşık on yıldır kamuoyu önünde görüşmedi. Kahire’den ise söz konusu iddialara ilişkin henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Mısırlı düşünür Abdülmünim Said, olası zirveye dair, “Benim için geçerli olan sadece Kahire’den gelen açıklamalardır” diyerek, gaz onayının barış sürecini canlandırıp canlandıramayacağının belirsiz olduğunu ifade etti. Said, “Bu durum sadece ekonomik bir anlaşma olarak kalabilir ve siyasi sonuç doğurmayabilir” dedi.

İsrail medyası ise iddiayı güçlendiren haberlerle çıktı. İsrail Kamu Yayın Kurumu, anlaşmanın Netanyahu ile Sisi arasında bu ay sonunda Florida’da bir görüşme ihtimalini doğurduğunu yazdı. Yedioth Ahronoth ve Kanal 12 de anlaşmanın Netanyahu–Trump–Sisi üçlü zirvesinin önünü açabileceğini aktardı; ayrıca Mısırlı tarafın, görüşmeye katılmak için anlaşma onayını şart koştuğunu belirtti.

Haberlere göre iki lider savaşın başlangıcından bu yana kamuoyuna açık şekilde konuşmadı ve taraflar arasındaki ilişkiler oldukça gergin. Kanal 12, Sisi’nin Temmuz ayında iç ve dış eleştirilere rağmen anlaşmayı kabul ettiğini, ancak İsrail hükümetinin beş ay boyunca süreci geciktirdiğini yazdı.

Aynı kaynaklara göre Mısır, Gazze’deki ateşkes sürecinde ilerleme sağlanmadan ve İsrail’in Gazze–Mısır sınır hattı olan Filadelfi Koridoru’ndan ve Nitsarim bölgesinden çekilmeden zirveye sıcak bakmıyor. Jerusalem Post da, gaz anlaşmasının üçlü zirve için gerekli siyasi tavizlerden yalnızca biri olduğunu kaydetti.

Mısırlı parlamenter Mustafa Bekri ise, gaz anlaşması ile olası liderler zirvesi arasında bağ kurulmasını reddetti. Bekri, İsrail kaynaklarından gelen iddialara itibar edilmemesi gerektiğini, esas olanın resmi Mısır tutumu olduğunu belirterek, “Mısır’ın pozisyonu nettir: Filistin halkının haklarının korunması ve Mısır’ın güvenliğinin garanti altına alınması vazgeçilmezdir” dedi.


Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
TT

Şam ve SDG yıl sonu yaklaşırken entegrasyon sürecini hızlandırmaya çalışıyor

Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)
Kamışlı’da gerçekleştirilen törende görüntülenen SDG unsurları (Arşiv – Reuters)

Suriye hükümeti ile Ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Kürtlerin liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında yürütülen entegrasyon görüşmelerine ilişkin kaynaklar, tarafların yıl sonunda dolacak süre öncesinde tıkanan anlaşmayı ilerletmek için yoğun çaba gösterdiğini aktardı.

Şarku'l Avsat'ın sürece yakın Suriyeli, Kürt ve Batılı kaynaklardan edindiği bilgilere göre taraflar son günlerde temaslarını yoğunlaştırdı. Ancak görüşmelerdeki gecikmelerin yarattığı memnuniyetsizlik dikkat çekiyor. Kaynaklar, mevcut şartlarda anlaşmayı ileriye taşıyacak büyük bir sıçrama beklentisinin zayıf olduğunu belirtiyor.

Beş farklı kaynağa göre, geçici Suriye hükümeti, kuzeydoğu bölgesini kontrol eden Kürt güçlerine bir öneri sundu. Kaynaklar Şam yönetiminin söz konusu öneride, yaklaşık 50 bin savaşçıdan oluşan SDG’nin üç ana tümen ve daha küçük birlikler halinde yeniden yapılandırılmasına kapı araladığı bilgisini verdi.

Öneriye göre SDG, komuta zincirinin bir bölümünden vazgeçecek ve kontrol ettiği bölgeleri Suriye ordu birliklerine açacak.

Ancak kaynaklar, bu planın hayata geçip geçmeyeceğinin belirsiz olduğunu vurguladı. Birçok yetkili, yıl sonuna kısa süre kalmışken kapsamlı bir anlaşmaya varma ihtimalinin zayıf olduğunu, daha fazla müzakereye ihtiyaç duyulduğunu ifade etti.