Londra'nın yıldızı: Necd Koleksiyonu

Frederick Arthur Bridgman’ın ‘Mektup Taşıyıcısı’ eseri (Sotheby’s)
Frederick Arthur Bridgman’ın ‘Mektup Taşıyıcısı’ eseri (Sotheby’s)
TT

Londra'nın yıldızı: Necd Koleksiyonu

Frederick Arthur Bridgman’ın ‘Mektup Taşıyıcısı’ eseri (Sotheby’s)
Frederick Arthur Bridgman’ın ‘Mektup Taşıyıcısı’ eseri (Sotheby’s)

Sotheby's'ın 19. Yüzyıl Resimleri ve Oryantalist Sanat Birimi Direktörü Claude Piening, benimle yaptığı konuşmasına, “Çok ilginç bir haberim var” diyerek başladı. Ortadoğu koleksiyoncularından birinin sahip olduğu “Necd Koleksiyonu”na ait 40 tablonun, İslam Sanatları Haftası kapsamında 22 Ekim’de düzenlenecek olan Doğu Sanatları Müzayedesi’nde satılacağını söyledi. Pienning, “Necd Koleksiyonu”nun 19. yy’da Doğu’yu ziyaret edip gördüklerini resmettikleri tablolarında zaman ve mekanın sınırlarını aşan Batılı sanatçıların en önemli 155 tablosuna sahip olduğunu da açıkladı. Pienning aynı zamanda, 1991’de çıkan, bütün tabloları içeren “Najd: Collection of Orientalist Paintings” adlı devasa bir kitabın olduğundan da bahsetti.
Uzman Pienning; koleksiyonun önemine dikkat çekmek için, koleksiyonun en ünlü oryantalist ressamlar olan Jean-Léon Gérôme, Ludwig Deutsch ve Rudolf Ernst’e ait 77 tablo  içerdiğini, ve bu şaheserlerden birinin bile mütevazi sayılamayacağını söyledi.
Bölgeyi resmeden sanatçıların karşı koyamadığı, kişileri tasvir etmeye dayanan bu koleksiyonun, Doğu sanatının tüm niteliklerini taşıdığını belirtmek gerekiyor. Bu hususta Pienning şöyle söylüyor: “Tablolar, batıdaki Fas’tan başlayıp doğudaki Mısır’a ve kuzeyde Türkiye’ye kadar İslam dünyası ülkelerinin en az yüz yıllık olan toplumsal hayatını resmediyor. Bu tabloların, fotoğrafçılığın henüz gelişmediği zamanlarda Doğu’daki hayatın panoramik bir hali olduğunu söylemek de mümkün”. Tabloların tarihi kayıtlara dönüşmüş olması, ressamların hesapladığı bir şey değildi ancak bilmeyerek de olsa, 19. yüzyıl tarihindeki Müslüman toplumların görsel eksikliğini doldurmada başarılı oldular. Koleksiyonun sahibi Pienning, bu tablolarda ‘Doğu ile Batı arasındaki görsel muhabbeti’ bulduğunu da ifade ediyor.
Oryantalist tabloların, bazen bazı sanatçıların hayal gücü olabilmelerine rağmen tarihi kayıt olarak kabul edilip edilemeyeceklerini merak ediyorum.
Pienning ise bu hususta bana şöyle cevap veriyor;
“Tarihi kayıtlar ya da çoğunlukla hayal gücü olanlar. Her ikisi de düşünülebilir. Nihayetinde sanatçılar tabiatları gereği kuralları çiğnemekten hoşlanıyorlar. Bunları estetik nedenlerle veya Batı’daki halkını Doğu’da gördükleriyle tanıştırmaya çalışmak amacıyla yapmış olabilirler. Örneğin; ibadet hakkındaki bazı tablolarda namaz kılanların, aslına uygun olmayarak farklı yönlere farklı şekillerde yöneldiklerini görebiliyoruz.”
Müzayede, Jean-Léon Gérôme’un “Çölü Geçen Süvariler” (1870) eseri, Ludwig Deutsch’un “Katip” (1904) eseri, Frederick Arthur Bridgman’ın “Mektup Taşıyıcısı” eseri (1879) ve İngiliz Charles Robertson’un “Seccade Satıcısı” eseri gibi daha birçok oryantal sanat şaheserlerini barındırıyor.
Piening ise konuşmasını şu şekilde bitiriyor: “Sotheby’s’deki galerilerimizden birinde “Necd Koleksiyonu” müzayedesini yapmak bizim için bir hayaldi. İşte şimdi koleksiyondaki tablolardan 40’ını satma fırsatımız var. 22 Ekim’deki müzayededen önce 11-15 Ekim tarihleri arasında ise New York, Los Angeles, Dubai ve Paris şehirlerinde düzenlenecek gezici bir sergide 155 tabloyla tam koleksiyonu sergileyeceğiz.”



İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature