Güney Lübnan seçimlerinde Hizbullah'ın rakibi el-Halil kimdir? https://turkish.aawsat.com/home/article/1888631/g%C3%BCney-l%C3%BCbnan-se%C3%A7imlerinde-hizbullah%C4%B1n-rakibi-el-halil-kimdir
Güney Lübnan seçimlerinde Hizbullah'ın rakibi el-Halil kimdir?
Avukat Buşra el-Halil (Şarku'l Avsat)
Beyrut/Tamara Cemaleddin
TT
TT
Güney Lübnan seçimlerinde Hizbullah'ın rakibi el-Halil kimdir?
Avukat Buşra el-Halil (Şarku'l Avsat)
Güney Lübnan bölgesindeki Sûr ilinde düzenlenecek milletvekili seçiminde Hizbullah'ın karşısında bir kadın adayın olması tartışma yarattı. Bu durum Lübnan çevrelerinde, özellikle de ülkede Hizbullah’In kalesi olarak bilinen bölgede kargaşaya neden oldu.
Geçen temmuz ayında Hizbullah Milletvekili Nevvaf el-Musevi’nin ailevi nedenlerden dolayı istifa etmesinin ardından boşalan koltuğun doldurulması için düzenlenecek parlamento seçimlerine adaylık süresi sona erdi. Birçok adayın geri çekilmesinin ardından listede yalnızca iki isim kaldı. Bu isimler Hizbullah’ın adayı Hasan İzzeddin ve Buşra el-Halil.
Emekli bir avukat olan Halil, parlamento seçimlerinde ilk kez aday olmadığını, daha önce 1992-2005 yılları arasında da 4 kez adaylığını koyduğunu belirtti. Buşra Halil, Şarku'l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Lübnan'daki yeni orantılı seçim yasası karmaşık. Adayları bir listede rekabet etmek zorunda bırakıyorlar. Bu durum herhangi bir listeye ikna olmam nedeniyle 2018’de ilgimi çekmemişti. Musevi’nin istifası bağımsız aday olmamıza olanak sağladı. Bu şekilde adımı cesur bir şekilde ve güven için adaylar arasına yazabildim. Çünkü Sûr'da büyük bir popülerliğe sahibim.”
Halil, anketlerin yüzde 61 oranında oy alacağını gösterdiğine işarette bulundu. ABD’li profesyonel anket şirketlerinden birinin Sûr’da yaklaşık 15 bin kişiyi kapsayan bir kamu yoklaması yaptığını söyleyen Halil, “Yüzde 61’inin Musevi’ye halef olarak beni seçeceği gözlendi” diye konuştu.
Halil, ülkenin güneyinde Hizbullah’ın geniş bir popülariteye sahip olmasıyla ilgili olarak da şu değerlendirmede bulundu:
“İnsanlar değişime muhtaç. Partiyi destekleyenlerin büyük bir çoğunluğu destek vererek teşvikte bulunuyor. Çünkü insanlar partinin tüm Lübnan halkının çektiği zor ekonomik ve politik duruma katkısının bulunduğunu düşünüyor.”
İsrail işgaline karşı direnişi savunduğunu söyleyen Halil, Hizbullah’ın politik olarak birçok hata yaptığını belirtti. “Keşke Hizbullah sadece İsrail işgaline direnmekle meşgul olup siyaseti ehline bıraksa” diye konuştu.
Buşra Halil, genel olarak Lübnan, özellikle de Sûr (Tire) ilinde ‘Lübnan’ın ekonomik olarak kötüleşmesi gibi önemli konularla’ ilgileniyor. Kazanırsa, çözüm getirebilecek stratejik planlar geliştirerek yolsuzluk, çevre, göç ve diğer dosyaları da ele almayı hedefliyor.
Adaylıktan çekilmesi yönünde büyük bir baskıya maruz kaldığını söyleyen Halil “Sonu ne olursa olsun bu mücadeleye gireceğim” ifadesini kullandı.
Lübnan İçişleri Bakanlığı bir süre önce yaptığı açıklamada ara parlamento seçimlerinin 15 Eylül’de gerçekleştirilmesine karar vermişti.
Lübnan'ın güğneyin Akdeniz kıyısında yer alan tarihi liman kenti Sûr'da 200 bin kişi yaşıyor.
Ankara, Moskova ve Tahran hangi hesapları yapıyor?https://turkish.aawsat.com/arap-d%C3%BCnyasi/5087852-ankara-moskova-ve-tahran-hangi-hesaplar%C4%B1-yap%C4%B1yor
Ankara, Moskova ve Tahran hangi hesapları yapıyor?
Savaşçılar Halep'in dış mahallelerindeki er-Raşidin bölgesinde Esed rejimi güçlerine ateş açtı, 29 Kasım 2024 (AFP)
Robert Ford
Suriye’de Halep ve Hama illerinin kuzeyindeki bölgelerin silahlı gruplar tarafından ele geçirilmesinin en büyük kaybedeni, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed hükümeti ve müttefikleri Rusya ve İran oldu. Türkiye ise her zamankinden daha güçlü bir konumda öne çıktı. Ancak önümüzdeki haftalarda yeni bir ateşkes anlaşmasına varılması hem kaybeden hem de kazanan tüm taraflar için bir zorunluluk olacak.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile Dışişleri Bakanı Hakan Fidan arasında 30 Kasım’da gerçekleşen telefon görüşmesinin ardından bir açıklama yapan Rusya Dışişleri Bakanlığı, Suriye'deki durumun istikrara kavuşturulması gerektiği çağrısında bulundu. Moskova'dan yapılan bu açıklama, Ankara ile Moskova arasında 2020 yılının mart ayında varılan, ancak kısa süre önce çöken mutabakat sırasında iki başkent arasındaki ortak tutumu hatırlattı. Fakat artık ateşkes meselesi ‘olup olamayacağı’ değil, ‘ne zaman olacağı’ meselesi oldu.
Rusya'nın müttefiki Beşşar Esed'in acil bir ateşkese ihtiyacı olduğu kesin. Esed'in ordusu Suriye’deki savaş meydanlarında nadiren iyi performans gösterdiyse de 2024 kasımında yaşananlar tam bir felaketti. Bölgede ilerleyen gruplar, Halep'e ve güneydeki beldelere giden küçük Rus ve İran birliklerini aşabildi. Suriye ordusu yeni bir savunma hattı kurmak amacıyla 130 kilometre güneydeki Hama şehrine doğru geri çekilmek zorunda kaldı. Ancak Esed'in elinde çok sınırlı sayıda asker kaldığı için çaresizce askeri takviyeye olan ihtiyacı en büyük zorluk. Öte yandan Hama ve Humus'un kontrolünü kaybetmesi gerçek bir felaket olacak. Bu durum Şam'da, askeri birliklerin ülkenin doğudaki Deyrizor'dan batıdaki daha acil cephelere çekilmesi ihtimaline ilişkin soru işaretlerine yol açtı.
Suriye ordusu 2017 yılında Deyrizor'u DEAŞ’tan geri almıştı, ancak 2024 sonlarında Suriye'nin doğusundan çekilmek onun için yeni bir utanç olacak. Halep'le birlikte bu bölgenin de kaybedilmesi, Esed'in ülkeyi istikrara kavuşturmadaki yetersizliğinin kesin bir kanıtı haline gelecek.
Esed’in bir kez daha müttefiklerinin acil desteğine ihtiyacı var. İran 2013 yılında Hizbullah'ı Suriye'nin Humus yakınlarındaki Kusayr şehrine müdahale etmeye itmiş ve Hizbullah savaşçılarının Suriye ordusuyla birlikte SMO'ya karşı kazandığı zafer, durumun Esed lehine iki yıl süren göreceli bir istikrara kavuşmasına katkıda bulunmuştu. Fakat 2024 yılı sonlarındaki Hizbullah ile 2013 yılı sonlarındaki Hizbullah arasında büyük bir fark var. Hizbullah, 2013 yılında İsrail tarafından konvoylarının ve tedarik yollarının hedef alınması gibi sorunlarla karşı karşıya değildi.
İran artık İsrail ve ABD saldırılarına karşı caydırıcılığının önemli ölçüde azaldığını biliyor. Öyle ki, Avrupa ve ABD'ye müzakere etmeye hazır olduğuna dair sinyaller gönderiyor.
İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO), Esed’e takviye olarak Iraklı milisleri göndermeyi planlıyor, ancak bu seçenek bazı riskler taşıyor. ABD kuvvetleri 1 Aralık'ta Iraklı milislerin konvoylarını hedef aldı. İsrail de bu konvoyların hava saldırıları düzenleyebilir. Ayrıca Suriye ordusunun çekilmesi, Suriye'nin çöl bölgesinde oluşan boşlukta DEAŞ’ın nüfuzunu güçlendirmesinin önünü açarak tabloya yeni bir tehdit ekliyor.
İran artık İsrail ve ABD saldırılarına karşı caydırıcılığının önemli ölçüde azaldığını biliyor. Öyle ki, Avrupa ve ABD'ye müzakere etmeye hazır olduğuna dair sinyaller gönderiyor. Ancak Tahran, ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump, 20 Ocak'ta Beyaz Saray'a dönmeye hazırlandığı bir sırada İsrail ve ABD tarafından geniş çaplı hava saldırıları düzenlenmesinden kaçınmaya çalışırken Suriye'de gerginliğin tırmanması bu süreci zayıflatabilir.
Rusya, muhaliflerin İdlib'i ele geçirip Lazkiye ve Hama'yı tehdit etmesinin ardından Esed rejimi lehine müdahalede bulunduğu 2015 temmuzunda böyle bir sorunla karşılaşmamıştı. Rusya Hava Kuvvetleri, 2015 eylülünde Suriye’ye konuşlandırılmış, haftalar içinde silahlı muhalefete karşı bin 300 hava saldırısı düzenlemişti. Bunu birkaç ay boyunca sürdürdü. Fakat 2024 yılına gelindiğinde günde sadece birkaç hava saldırısı düzenliyor.
Putin, Suriye'ye daha fazla pilot, uçak ve bomba gönderebilirdi ama 2015-2016 yıllarındaki hava harekatının savaş alanındaki güç dengesini değiştirmesi aylar aldı. Şimdilik Suriye'de istikrarı sağlamaya odaklanmış görünen Putin, başarısızlıklardan Esed'i sorumlu tutarken daha çok Ukrayna savaşıyla meşgul olmaya devam ediyor. Yeni ateşkes, Rusya'nın Esed üzerinde artan ve gelişen etkisine zarar vermeden hedeflerine ulaşması için bir fırsat olacak.
Bu durum Türkiye'yi kritik bir konuma getiriyor. Suriyeli müttefikleri askeri ilerlemeyi sürdürmek istiyor ama bu ivmeyi korumak büyük ölçüde Türkiye tarafından sağlanan mühimmat, gıda ve yakıt gibi malzemelere bağlı. Şarku'l Avsat'ın Majalla'dan aktardığı analize göre bunun yanında Ankara, 2024 yılında Şam'daki durumun 2021 yılında Kabil'deki durumdan çok farklı olduğunun ve radikal İslamcıların Cumhurbaşkanlığı Ofisi gibi kilit öneme sahip resmi kurumlara saldırmayacağını biliyor. Zira Rusya ile İran da bu yöndeki herhangi bir girişimi durdurmak için yeterli askeri gücü her zaman bulabilir.
Tüm grupların sadakatle bağlandıkları tek bir lider olmadığından, Suriyeli muhalifler Şam'ın dış mahallelerine ulaştıklarında kendi aralarında çatışmaya girebilirler.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın iç politikadaki en önemli zaferi, yüz binlerce Suriyeli mülteciyi Halep bölgesindeki evlerine geri göndermesi ve onlara olası misillemelere karşı gerekli korumayı sağlaması olacak. Silahlı gruplar tarafından ele geçirilen her yeni şehirle birlikte Ankara'nın daha fazla Suriyelinin Türkiye'yi terk edip evlerine döneceğine dair umutları da artıyor. Ancak çatışmalar yoğunlaştıkça ve Rusya ile İran İdlib, Halep ve diğer şehirlere savaş uçakları, füzeler ve insansız hava araçlarıyla (İHA) hava saldırıları düzenleme tehdidinde bulundukça, Suriye ve Ukrayna'da bu tür saldırıların etkilerini görmüş olan Ankara, seçeneklerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalacak.
Bu noktada çok sayıda Suriyeli mültecinin gönüllü olarak ülkelerine geri dönmesine olanak tanıyan ve ciddi siyasi müzakerelerin önünü açan bir ateşkes anlaşmasının zamanında yapılması Ankara için stratejik bir kazanç olacak.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan 30 Kasım'da yaptığı açıklamada, Türkiye'nin başlıca amacının, silahlı gruplar ile Esed hükümeti arasında siyasi müzakerelerin başlatılması olduğunu vurguladı. Ancak tüm grupların sadakatle bağlandıkları tek bir lider olmadığından, Suriyeli muhalifler Şam'ın dış mahallelerine ulaştıklarında kendi aralarında çatışmaya girebilirler. Aynı zamanda, kontrolleri altına girecek onlarca yeni şehirlerin ve beldelerin yönetiminde acil çözüme ihtiyaç duyan sorunlarla karşılaşacaklar. Gıda ve ilaçtan altyapı onarımına kadar birçok alanda Türkiye'nin desteğine ihtiyaçları olacak. Türkiye'nin bu desteği sağlaması ek bir motivasyon olacak. Bu da müttefiklerini Suriye'deki yeni barış sürecinde daha etkili ve etkin taraflar olarak gösterebilir. Silahlı grupların ve HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Cevlani'nin istediği tam olarak bu değilse de onlar için önemli bir ilerleme anlamına gelecek.
*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.