Putin'in kırmızı çizgileri: Esed ve İsrail

Putin ve Netanyahu seçim desteği ve kırmızı çizgiler (AFP)
Putin ve Netanyahu seçim desteği ve kırmızı çizgiler (AFP)
TT

Putin'in kırmızı çizgileri: Esed ve İsrail

Putin ve Netanyahu seçim desteği ve kırmızı çizgiler (AFP)
Putin ve Netanyahu seçim desteği ve kırmızı çizgiler (AFP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu arasında Rusya’nın Karadeniz sahil kenti Soçi’de gerçekleşen görüşmeler, Rus-İsrail politikasının Suriye’deki geleceği ile ilgili tartışmalara yol açtı. Aynı şekilde dış ilişkilerin yansımaları Tel Aviv ve Moskova arasındaki, bölgesel düzeydeki, işbirliğinin geleceği konusunda soru işaretleri meydana getirdi.
Her iki taraf da görüşmelerin içeriğinden ve sonuçlarından memnuniyet duyduğunu belirtti. Açıklamalar üç saat gecikmeli başlayan genel kurul toplantısından sonra geldi. Toplantının başlamasından önce Netanyahu; Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile ayrıntılı müzakereler gerçekleştirdi. Netanyahu bölgedeki konular hakkında geniş ve ayrıntılı müzakereler yapma noktasında arzuluydu. Her iki taraftın da toplantıya katılımı yüksek oldu. Bu da Suriye meselesine ve Suriye’deki operasyonel iş birliğine verilen önemi gün yüzüne çıkarıyor.
Filistin’de ilhak gündem dışı
Suriye’de İsrail ve Rusya arasında gerçekleşecek işbirliğinin sadece siyasi boyutu olmayacak.  Görüşmede diğer gündem maddeleri de hızlı bir şekilde ele alındı bazı konulara ise hiç değinilmedi. Örneğin Netanyahu'nun Ürdün Vadisi ve Ölü Deniz bölgelerini ilhak edeceğiz açıklaması toplantıda gündeme gelmedi. Rusya Dışişleri Bakanlığı; Netanyahu’nun, söz konusu açıklamasını önceki günlerde kınamış ve bu adımın doğurabileceği sonuçlar hakkında uyarılarda bulunmuştu.
Rus tarafında toplantıya katılanlar arasında, Dışişleri ve Savunma Bakanları, Rusya Devlet Başkanı Putin’in Dış Politika Yardımcısı ve Suriye Özel Temsilcisi yer aldı.
İsrail tarafında ise Ulusal Güvenlik Danışmanı, İstihbarat Başkanı ve Netanyahu’nun iki yardımcısı toplantıda hazır bulundu.
Görüşmelerin sonunda taraflar Suriye'deki askeri güvenlik işbirliğini güçlendirme ve savunma bakanlıkları düzeyinde gerçekleştirilen temasların hacmini genişletme konusunda fikir birliğine vardı. Netanyahu, “Putin,, İsrail’in güvenliğini tehdit eden gruplar ve İran mevzilerinin hedef alınması konularında herhangi bir itiraz belirtmedi.” dedi. Rus tarafı, İran mevzilerinin hedef alınmasına ilişkin bir yorumda bulunmadı. Rusya dışişleri bakanı “Netanyahu, İsrail’in Suriye’de karşı karşıya kaldığı tehlikeleri detaylı bir şekilde anlattı” demekle yetindi. Rus tarafından yapılan açıklamada, “Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi gerekiyor. Bu konuda İsrail tarafı bizimle tamamen aynı fikirde” ifadelerine yer verildi.
Rusya ve İsrail’in İran görüşmeleri kamuoyundan gizleniyor
Rus kaynaklarının ve Kremlin'e yakın medyanın, İran’ın Suriye'deki varlığı konusu ile ilgili herhangi bir ayrıntıya yer vermemesi dikkat çekti. Aynı şekilde eskiden izlenen Rus-İsrail politikasına da değinilmedi. İsrail, bazı bölgelerde ülke güvenliğinin tehdit edildiğini ifade ediyor. Bu bölgeler; Lübnan’a gönderilmek üzere silah ve mühimmat toplanan bölgeler, ya da İran kuvvetlerinin veya Tahran'a ait grupların toplandığı yerler. Rusya buna rağmen söz konusu bölgelerde İsrail’e yönelik gerçekleştirilen saldırılara kayıtsız kalıyordu.
İsrail medyası, son haftalarda, İsrail’in Suriye mevzilerine yönelik düzenlediği üç saldırının Rus kuvvetleri tarafından önlendiğini aktardı. Rus medyası, son zamanlarda iki saldırının gerçekleştirildiğini ileri sürdü. Moskova, ağustos ayının sonunda, Suriye ordusunun Kasyun’daki mevzisine düzenlenen saldırıyı önledi.
Rusya ayrıca, bu saldırıdan yaklaşık bir hafta sonra Suriye’nin Kuneytire şehrine düzenlenen saldırıyı da önledi. Saldırının, Lazkiye'deki hassas bir bölgeyi hedef alması planlanmıştı.
Putin; İsrail Başbakanı  Netanyahu’ya, “Rusya, Esed’in ordusuna veya Esed’in ordusuna gönderilmesi planlanan silahlara zarar vermeyecek. Buna izin vermek, İsrail ile birlikte kendi müttefikimize karşı hareket etmek anlamına gelir” dedi.
Aynı kaynaklara göre, Tel Aviv’in Suriye ve Irak’taki İran hedeflerine yönelik gerçekleştirilen saldırılar konusunda İsrail ve Rusya arasında yaşanan ihtilaf, Netanyahu-Putin görüşmesine rağmen giderilemedi.
Moskova’nın Irak’taki bölgelere saldırı düzenlediği için İsrail’i eleştirmemesi dikkatleri çekiyor. Konunun Netanyahu-Putin görüşmesinde masaya yatırıldığına dair hiçbir belirti yok. Rusya'nın Suriye'deki İran güçlerinin hedef alınmasına karşı çıkması hususunda ise, son dönemde, hiçbir Rus yetkili açıklamada bulunmadı.
Öte yandan, dün, Şarku'l Avsat’ın edindiği bilgiye göre, Esed güçlerinin hedef alınmaması gerektiği ilk defa ifade edilmiyor. Rusya bu durumu Netanyahu’ya bir yıldan daha uzun bir süre önce açıkça ifade etmişti. Özellikle 2018’deki Güney Bölgesi anlaşması imzalanmadan önce İsrail-Rusya görüşmeleri devam ederken bu konu gündeme gelmişti. Güney Bölgesi anlaşmasına göre İran ve müttefikleri bölgeden uzaklaştırıldı, rejim kuvvetlerinin sınır bölgelerini kontrol etmesi kolaylaştırıldı ve Golan'da BM Ateşkes Gözlemci Gücü'nün çalışmaları yeniden başlatıldı.
Netanyahu'nun bu yılın Nisan ayında Moskova'ya yaptığı ziyarette Rusya ve İsrail politikalarında bir birlik sağlandı. Kulis bilgilerine göre, Eylül 2018’deki Rus uçak kazasından önce iki taraf arasında sağlanmış olan askeri ve saha işbirliğine geri dönülecek. Rusya bu anlaşmanın yeniden yapılabilmesi için İsrail’e birtakım şartlar öne sürüyor; İsrail ve Rusya arasında meydana gelebilecek olası bir çatışmanın önüne geçilmesi adına İsrail, düzenlemeyi planladığı operasyonları Rus tarafına önceden bildirecek, Suriye ordusunun bulunduğu bölgelere operasyon düzenlenmeyecek, Suriye’nin alt yapısına ve idaresine bağlı birimlere saldırılar düzenlemeyecek. Öte yandan, Moskova, S-300 sistemlerini Şam'a teslim etme noktasında acele etmiyor. Rusya, İsrail'in güvenliğini gerçek anlamda tehdit edebilecek bölgelerde Tel Aviv'in saldırı düzenlemesine izin veriyor.
Ancak geçtiğimiz haftalarda İsrail’in, düzenlediği saldırıların çoğunda Rusya ile koordineli hareket etmemesi Moskova’yı rahatsız etti. Moskova, Tel Aviv'in anlaşma şartlarına uymadığını öne sürüyor.
Bu nedenle Kremlin'in, İsrail tarafıyla koordinasyon sürecini yeniden belirleme konusundaki ısrarı Soçi'deki müzakerelerin ana gündem maddesiydi. Müzakerelerin odak noktasında yer alan konulardan biri de “iki ülkenin askeri düzeyde koordinasyonu güçlendirmek” oldu. Lavrov, Suriye'nin egemenliğini korunmasına dikkat çekti.
Kaynaklara göre Putin’in kırmızı çizgisi, Rusya’nın Şam hükümetini güçlendirmek için sarf ettiği çabaların baltalanmaması. Analistlere göre İsrail’in güvenliği de Putin’in kırmızı çizgileri arasında yer alıyor. Güney anlaşmasının imzalanmasından beri Moskova bu durumu dile getiriyor. Putin, ABD'li mevkidaşı Donald Trump ile bir araya geldiği Helsinki zirvesinde ilk kez İsrail’in güvenliğine dikkat çekmişti.



Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanan Nemo, İsrail'in katılımına protesto amacıyla ödülü iade ediyor

2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
TT

Eurovision Şarkı Yarışması'nı kazanan Nemo, İsrail'in katılımına protesto amacıyla ödülü iade ediyor

2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)
2024 yılında "The Code" performansıyla ödül kazanan Nemo (Arşiv- DPA)

Eurovision Şarkı Yarışması'nın İsviçreli galibi Nemo, dün yaptığı açıklamada, Gazze'deki savaş nedeniyle İsrail'in yarışmaya katılmasına yönelik son protesto olarak ödülü iade edeceğini söyledi.

2024 yılında "The Code" adlı şarkısıyla birinci olan Nemo, İsrail'in yarışmaya katılmasının, yarışmanın kapsayıcılık ve herkes için onur idealleriyle çeliştiğini belirtti.

Bu yorumlar, Eurovision Şarkı Yarışması'nın organizatörü olan Avrupa Yayın Birliği'ne karşı yapılan son protestolar arasında yer alıyor. Birliğin geçen hafta İsrail'in Avusturya'da düzenlenecek 2026 etkinliğine katılmasına izin vermesinin ardından beş ülke yarışmadan çekilmişti.

Nemo, Instagram paylaşımında şunları yazdı: “Eurovision, birlik, kapsayıcılık ve tüm insanlar için onuru savunduğunu söylüyor. Bu değerler, bu yarışmayı benim için çok anlamlı kılıyor. Ancak İsrail'in katılımının devam etmesi, BM Bağımsız Uluslararası Soruşturma Komisyonu'nun (İşgal Altındaki Filistin Toprakları, Doğu Kudüs ve İsrail hakkında) soykırım teşkil ettiği sonucuna vardığı bir döneme denk gelmesi, bu idealler ile Avrupa Yayın Birliği'nin aldığı kararlar arasında açık bir çelişkiyi göstermektedir.” İsrail, soykırım suçlamalarını reddederek, uluslararası hukuka saygı duyduğunu ve 7 Ekim 2023'te Gazze'den Filistinli İslamcı grup Hamas'ın sınır ötesi saldırısının ardından kendini savunma hakkına sahip olduğunu belirtiyor.

İzlanda'nın kamu yayın kuruluşu ROV, çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze savaşı sırasındaki eylemlerini gerekçe göstererek yarışmadan çekilen İspanya, Hollanda, İrlanda ve Slovenya'ya katılarak, ülkenin gelecek yılki Eurovision Şarkı Yarışması'na katılmayacağını duyurdu.

Nemo, ciddi bir şeylerin ters gittiğinin açık ve bu ülkelerin yarışmadan çekilmesine neden olduğunu belirterek, Eurovision ödülünü Cenevre'deki Avrupa Yayın Birliği genel merkezine göndereceğini söyledi. Nemo sözlerine şöyle devam etti: "Bu, bireyler veya sanatçılarla ilgili değil. Bu, yarışmanın, ciddi ihlallerle suçlanan bir ülkeyi aklamak için defalarca kullanılmasıyla ilgili; oysa Avrupa Yayın Birliği yarışmanın apolitik olduğunu ısrarla savunuyor."

Şarkıcı, yaklaşık 160 milyon izleyiciye ulaşan yarışmayı düzenleyen Avrupa Yayın Birliği'ne net bir mesajı olduğunu söyledi. Nemo, “Söylediğiniz kişi olun. Sahnede kutladığımız değerler sahne dışında yaşanmazsa, en güzel şarkılar bile anlamsız hale gelir” ifadelerini kullandı. Sözlerine şöyle devam etti: “Bu sözlerin eylemlerle eşleştiği anı özlüyorum. O zamana kadar bu ödül sizin.”


ABD, Venezuela açıklarındaki tankere el koydu: Trump’ın stratejisi nedir?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
TT

ABD, Venezuela açıklarındaki tankere el koydu: Trump’ın stratejisi nedir?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (@AGPamBondi/X)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koymasıyla Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, dün yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savundu.

Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelendi.

Trump'ın "Venezuela petrolüne el koymak istediği" ve bu yüzden uyuşturucu kaçakçılığını bahane ederek ülke açıklarındaki gemilere saldırı düzenlediği savunuldu.

Adlarının paylaşılmaması şartıyla CBS'e konuşan kaynaklar, el konan tankerin adının Skipper olduğunu belirtiyor.

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Kaynaklar, tankere yönelik harekatın USS Gerald R. Ford'dan kaldırılan iki askeri helikopterle gerçekleştirildiğini söylüyor.

20 yıllık tankere baskın düzenleyen ekipte özel harekatçıların ve donanma askerlerinin yer aldığı aktarılıyor.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

Bakanlığın açıklamasında tankerin, yine ABD'nin yaptırım uyguladığı Rus iş insanı Viktor Artemov'un kontrolündeki şirketlerden birine ait olduğu savunulmuştu.

Geminin üzerinde Guyana bayrağı olması da dikkat çekti. Ancak Guyana yönetiminden yapılan açıklamada, geminin ülkede kaydı olmadığı iddia edildi.

Diğer yandan Reuters'ın aktardığına göre Venezuela limanlarında 80'den fazla tanker var ve bunlardan en az 30'u ABD'nin yaptırım listesinde.

Analizde, Venezuela'dan hareket eden tankerlerin genellikle konumlarını gizleyerek Çin ve Malezya'ya petrol taşıdığına dikkat çekiliyor. Bu gemilere, Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'nın limanlarında sahte isimler altında yükleme yapıldığı öne sürülüyor.

CNN'in haberinde de Trump'ın ekonomik baskıyı artırmak için tankeri hedef aldığı belirtiyor. Bölgede yaptırımları delerek petrol taşıyan "gölge filo" kaptanlarına gözdağı verilmek istendiği de yazılıyor.

Trump, ABD'nin 2019'dan beri yaptırım uyguladığı Latin Amerika ülkesine ekonomik baskıyı artıracaklarını önceki açıklamalarında belirtmişti.

Independent Türkçe, CBS, CNN, Reuters


ABD, UNRWA’yı terör örgütü mü ilan edecek?

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
TT

ABD, UNRWA’yı terör örgütü mü ilan edecek?

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)
Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonuyla patlak veren Gazze savaşında 370'ten fazla UNRWA çalışanı öldürülmüştü (AFP)

ABD, Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) yaptırım uygulamayı planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre ABD Dışişleri Bakanlığı, UNRWA'ya terör suçları kapsamında yaptırım uygulamaya hazırlanıyor.

Gazze Şeridi, Batı Şeria, Lübnan, Ürdün ve Suriye'deki faaliyetleriyle milyonlarca Filistinliye yardım, eğitim, sağlık ve sosyal hizmetler sağlayan kuruma yönelik planların, bakanlıktaki bazı yetkililer tarafından endişeyle takip edildiği aktarılıyor.

Adlarının paylaşılmaması şartıyla konuşan kaynaklara göre UNRWA'nın "yabancı terör örgütü" listesine alınması da gündemde.

Böyle bir hamlenin, mültecilere yardım çabalarını altüst edebileceği ve halihazırda finansman kriziyle boğuşan UNRWA'nın faaliyetlerini felce uğratabileceği aktarılıyor.

Diğer yandan tüm ajansa mı yoksa UNRWA'da görev yapan belirli yetkililere mi yaptırım uygulanacağı henüz belli değil.

Dışişleri Bakanlığı'ndan gönderilen açıklamada UNRWA, "teröristlere yardım ve yataklık yaptığı kanıtlanmış yozlaşmış bir kuruluş" diye nitelendi:

Tüm seçenekler değerlendiriliyor. Henüz nihai bir karar alınmadı.

UNRWA'nın Washington direktörü William Deere ise ajansın yabancı terör örgütü ilan edilmesinin "hem eşi benzeri görülmemiş hem de haksız" bir karar olacağını vurguluyor:

Ocak 2024'ten bu yana, ABD Ulusal İstihbarat Konseyi de dahil 4 bağımsız kuruluş UNRWA'nın tarafsızlığını inceledi. Farklı zamanlarda ve farklı bakış açılarından yapılmış araştırmaların hepsi aynı sonuca vardı: UNRWA vazgeçilmez, tarafsız ve insani yardım alanında faaliyet gösteren bir kuruluştur.

Washington, UNRWA'nın en büyük finansal destekçisiydi. Ancak ABD Başkanı Donald Trump'ın selefi Joe Biden, İsrail'in kuruluşu Hamas'a 7 Ekim 2023 saldırısında yardım etmekle suçlaması üzerine geçen yıl ocak ayında UNRWA'ya finansal desteği durdurmuştu. ABD, Hamas'ı terör örgütü listesine 1997'de almıştı.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, yıllardır UNRWA'nın kapatılmasını talep ediyor. Tel Aviv yönetimi, UNRWA'nın faaliyetlerini ve İsrail makamlarıyla temas kurmasını 30 Ocak'ta yasaklamıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Times of Israel