Arap dünyası ile Dünya arasında 'edebiyat elçileri' Mütercimler

Mütercimler, tercümenin profesyonelliğini tartışıyor (Youtube)
Mütercimler, tercümenin profesyonelliğini tartışıyor (Youtube)
TT

Arap dünyası ile Dünya arasında 'edebiyat elçileri' Mütercimler

Mütercimler, tercümenin profesyonelliğini tartışıyor (Youtube)
Mütercimler, tercümenin profesyonelliğini tartışıyor (Youtube)

Maya el-Hac
Bir Arap okura, hafızasına kazınan kitapları soracak olursanız size Arap edebiyatında klasik eserlerinden adeta geçit töreni yapar.
Bu tören Cahiliye dönemindeki Muallakatu's-Seb'a/Yedi Askı (Kâbe duvarına asılan klasik şiirler) ile başlayıp Mütenebbi’nin Divan'ı ile devam eder ve Necib Mahfuz’un romanları ve Mahmud Derviş’in şiirlerine dek uzanır.
Peki, bununla biteceğini düşünebilir misiniz?
Tetikteki cevap: Asla!
Arap kitaplığı, karşı dile tercüme edilen dünya eserleri dahil edilmeksizin kurulmaz.
Roman zevki, Dostoyevski, Tolstoy, Victor Hugo ve diğerleri olmadan eksiktir.
Şiir zevki, Homeros, Ovidius, Baudelaire, Pablo Neruda ve daha nicelerine ait şiirler olmadan olgun meyve tadı vermez.
Tiyatro okuması ise Shakespeare, Lorca ve Samuel Beckett’in çalışmaları yoksa tamam olmaz.
Dünya çapında birçok edebiyatçı, bizde büyük bir etki bırakarak hayatımızı daha derinlikli ve üretken hale getirdi. İçimizde bir ışık yaktılar ve insanlığa ışıltısını verdiler. Bununla birlikte "edebiyat elçileri" mütercimler olmasaydı onların bu yaratıcılığı bize ulaşamazdı. Mütercimler, edebiyat hikâyesinin bir parçası değildir. Birçokları onların aydınlanma düşüncesinin yayılması ve her nerede olursa bu düşüncenin olmazsa olmaz parçalarının oturtulmasındaki rolünü bilmiyor ya da bilmezden geliyorsa da onlar, hikâyenin aslıdır.
Birbirinden uzak medeniyetler arasında iletişim köprüleri kurmada tercüme faaliyeti önemli olmakla birlikte bizim Arap dünyasında tercüme, halen nankör bir meslektir.
Esasında yabancı dilden ikinci dile (Arapçaya) iki yönlü aktarım şeklindeki bu zorlu iş, işi yapana çoğu zaman maddi veya manevi hakkını tam anlamıyla vermez. Tercüme sahibinin adı genellikle kitabın isminin ardında gizli kalır. Çabasının maddi karşılığı ise oldukça azdır. Mütercimlerin birçoğu bu gerçekle yüzleşir.
Peki, büyük bir Arap finansmanına sahip yayınevinde de mütercim bu sıkıntıyla boğuşmaya devam eder mi?
Ödüller, mütercimin durumunu iyileştirmesine katkı sağlayıp onu teşvik eder mi? Tercüme işinin söylendiği kadar zorlu ve nankör olduğu doğru mu? Arapçadan veya Arapçaya tercüme meselesine ilişkin bunlar ve daha başka sorulara cevap bulmak için hâlihazırda Arap kültür sahasının önde gelen birkaç mütercimi ile bir araya geldik.
Bu araştırmaya katkı sağlayan mütercimler şunlar: Salih Almani (İspanyolca mütercimi), Saad el-Bazei (İngilizce mütercimi), Halid el-Cubeyli (İngilizce), Samir Grees (Almanca), Mari Tavk (Fransızca), Muaviye Abdulmecid (İtalyanca).
Saad el-Bazei: Tercüme, bir nevi yazarlıktır
Tercüme ile yazarlık arasında pek fark görmeyen Suudi Arabistanlı akademisyen, yazar ve mütercim Saad el-Bazei, konuya ilişkin düşüncelerini şu şekilde ifade ediyor: “Benim tercüme faaliyetine bakışım, yazarlık da dahil olmak üzere yaptığım herhangi bir kültürel faaliyete yönelik bakışımdan neredeyse farksız. Nihayetinde tercüme, bana göre bir nevi yazarlıktır. Ya böyle kabul edilir ya da ben olaya böyle bakıyorum”.
Bazei, metin seçiminin, mütercimin okunmaya ve yayınlanmaya değer gördüğü konuya göre yapılmasını uygun görerek ekliyor: “Bazen, fırsatım olsa ilgilenebileceğim bir konu seçildiği oluyor.”
Böylece tercüme, bir metnin benimsenmesi veya mütercimin başka bir dilde ‘söylenmesi’ gereğine ve önemine inandığı bir çalışma gibi oluyor. Tercüme edilen metnin, önce yazarın, sonra da mütercimin görüşünü ifade ettiğini düşünen el-Bazei, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Doğrudur, yazarın metinle olan ilişkisi, mütercimin ilişkisi ile aynı değildir. Ancak bu ilişki, bir nevi metinle zorunlu uyum taşır. Öncelikle başarılı bir tercüme ortaya koymak, sonra da mütercimin, önemli görmediği bir şeyin sadece aktarıcısı konumunda olmaması için. Bunu, tercüme tarihinin, profesyonel görevlendirme durumunda olduğu gibi metin ile mütercimi arasındaki mesafeye dayalı olarak gerçekleşen tercümelerle dolu olmasına rağmen söylüyorum. Mütercim ile aktarmayı seçtiği metin arasındaki bu samimi ilişki, Arap kültürünün, başka herhangi bir kültürün ve tercümenin altın çağını yaşadığı (Halife) Memun döneminin ihtiyacı olan şeydir. Ama elbette ki bu, bizi tercümenin altın çağına taşımak için yeterli değildir.”
Independent Arabia’dan Maya el-Hac’ın haberine göre Bazei, bunun gerçekleşmesi için daha fazla desteğe ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Burada kastedilen yalnızca -oldukça önemli olmakla birlikte- ödüller ve maddî hediyeler yoluyla sunulan maddi destek değildir. Bu destek, aynı zamanda düzenli ve stratejik bir çalışma konusunda da geçerlidir. Mütercim, bu konudaki görüşünü şöyle açıklıyor: “Tercümenin, sadece bireysel değil kitlesel ihtiyacı da göz önünde bulunduran kıstaslar ve planlardan hareket eden daha kurumsal çalışmalara ihtiyacı var. Ancak Arap mütercim bugün, orada burada (Mısır, BAE, Kuveyt, Lübnan vd.) yapılan tercüme projelerinde bunun bir kısmını görebiliyor. Bununla birlikte halen, tercümeyi medeni bir harekete dönüştüren ve paylarını yükseltmek ve ürettiklerinin önemini pekiştirmek konusunda mütercimleri destekleyen çalışmaların artırılmasına dönük acil bir ihtiyaç söz konusu.”
Bazei, tercüme projelerine yönelik ihtiyacın birkaç sebepten kaynaklandığını düşünüyor. Arap kültürünün, daha yoğun bir şekilde bilgi ve yaratıcılık ortaya koyan diğer kültürlerle arasındaki boşluğun doldurulması konusunda belirlenen hedefin halen uzağında olması bu sebeplerden biridir. Bunun edebiyat için olduğu kadar insani, bilimsel ve teknik yönleriyle bilim için de geçerli olduğunu söyleyen el-Bazei, sözlerini şöyle noktalıyor: “Son on yılda elde edilen şey, sevindirici. Ancak desteğin artırılması için teşvik edici de olması gerekir. Özellikle de gördüğüm kadarıyla tercüme eserlere olan ilgi, kitap fuarlarında ve daha başka yerlerde satılanlara gösterilenden daha fazlayken.”
Arapların Elif Şafak rekabeti
“Tercüme, zorlu bir süreçtir ve bunun sıkıntısını ancak çekenler anlar. Yakın zamanda dünyaca ünlü psikanalist Prof. Irvin Yalom’un felsefi romanları olarak adlandırabileceğimiz şu üç romanını tercüme ettim: Nietzsche Ağladığında, Schopenhauer’in Tedavisi ve Spinoza Meselesi. Sanırım bunlar, gerçekleştirdiğim en zorlu tercüme çalışmalarıydı. Çünkü bu filozofların çalışmalarına dair bir araştırma ve derinlikli bir okuma gerektiriyordu. Üstelik kavramlara da dikkat etmeliydim. Ama genel olarak kendim ve okur için bir zevk ve fayda gördüğüm metinleri tercüme etmeyi seviyorum.”
Yaptığı en zor tercümelere dair bu ifadeleri dile getiren Halid Cubeyli’nin en ünlü tercümesi, Türk yazar Elif Şafak’a ait olan kitabın tercümesi. Cubeyli, bunun hakkında da şunları söylüyor: “Elif Şafak’ın romanları, hemen elden ele yayılıyor. Sanırım onu okurlarca cazip kılan ve dünyaca ünlü yazarlar listesine yerleştiren şey, yazarın eserlerindeki konu çeşitliliği ve geçmiş ile şimdi arasındaki bağlantıdır. Özellikle Arap okuyucu nazarında önemli bir yere sahip olduğundan onun eserlerini Arapçaya tercüme ettiğim için mutluyum”.
Cubeyli, aracı bir dil aracılığıyla tercümeye dair soruyu şöyle yanıtlıyor: “Aracı bir dil aracılığıyla birkaç eser tercüme etmiştim. Daha önce tercüme edilmiş olsalar da edebi ve dilsel bir boyut kazandıklarını gördüğüm için bunları tercüme etme isteği duydum. Böylesi tercümelere bazen ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Hele de bu çalışmaları orijinal dillerinden aktaracak mütercimler yoksa.”
Mütercimlere verilmeye başlanan ya da yazar ile mütercim arasında adil bir şekilde pay edilen ödüller meselesine değindikten sonra Halid Cubeyli’ye, Arap mütercimin halen haksızlığa uğrayıp uğramadığını sorduk.
Cubeyli sorumuzu şu şekilde yanıtladı: “Evet, mütercime Arap dünyasında hiçbir şekilde adil davranılmadığına inanıyorum. Mütercim, kültürün zenginleştirilmesi için oldukça önemli bir iş yapıyor ve Arap okuru, Arapça kitapların genelde ele almadığı konular hakkında bilgilendirmek üzere dünya edebiyatının aktarılmasına katkı sağlıyor. Ancak yine de hak ettiği karşılığı alamıyor. Ben mütercimin ayrıca, yeni ifadeler ve kavramlar ile Arapçanın zenginleşmesine de katkıda bulunduğunu düşünüyorum.”
Cubeyli, mütercimin defalarca edebi ihanet suçlamasına maruz kalmasına yönelik şu yorumuyla konuşmasını sonlandırdı: “Bu bana Jorge Luis Borges’in şu sorgulamasını hatırlatıyor: ‘Mütercimin işi, bizzat yazarın işinden daha ustalıklı ve medeni değil mi?’
Fransız eleştirmen-roman yazarı Maurice Blanchot da mütercimleri şöyle görüyordu: ‘Ender rastlanan, benzersiz yazarlar.’ Bu ihanetle şu ünlü İtalyanca deyiş kastediliyorsa bu doğrudur: ‘Mütercim, orijinal metni kendi diline olduğunu gibi aktaramaz’; zira her dil kendine özgüdür. Yok, eğer mütercimin anlatıyı bozması, ekleme yapması veya toplumunun düşünceleri ve anlayışıyla uyumlu olmadığı gerekçesiyle hoşuna gitmeyen ifadeleri silmesi kastediliyorsa bunu hem yazara hem de tercümenin aktarıldığı okura büyük bir ihanet sayarım. Ben mütercimin, orijinal metin üzerinde tasarrufta bulunma veya kendisinin veya toplumunun hoşuna gitmediği için metinde yer alan bazı kavramları ya da görüşleri değiştirme özgürlüğüne sahip olduğunu düşünmüyorum. Mütercim, mütercime tam olarak güvenen okuru aldatmamak için metni olduğu gibi tercümeden sakınmakta özgürdür.”
Samir Grees: Tercüme, neredeyse dilenciliktir
Almanya’da yaşayan Mısırlı mütercim Samir Grees ile tercüme faaliyetine değinmeden önce Arap okurun Alman edebiyatına ne kadar ilgi gösterdiğini sormamız gerekiyordu. Mütercim bu sorumuza şu cevabı verdi: “Bu soruyu genelleme yapmadan cevaplamak zor. Kişisel tercüme tecrübemden yola çıkarak, evet, Alman edebiyatına göreceli bir ilgi var. Ancak bu ilgi, Latin Amerika, Rus ya da ABD, İngiliz yahut Fransız edebiyatına yönelik ilgi kadar büyük değil. Alman edebiyatı gerçekten çeşitlilik sahibi, pek çok ilgi alanı ve ekol barındırıyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra sadece Almanya’nın meseleleri, Nazi geçmişi ile yüzleşme ve olanların sorumlusunu araştırmaya ilişkin meselelerle yoğun bir şekilde ilgilenen bir akım egemen oldu. Bu dönem, yaygın manasıyla bir ‘hikâye’ ya da göz alıcı bir ‘öykü’ sunumu ile ilgilenmekten ziyade ele aldığı meseleler ve içerikle ilgilenen eserler ortaya kondu. Bu da Alman edebiyatına, ‘akılcı/zihinsel edebiyat’, yani zorlu ve bazı zamanlarda sıkıcı bir edebiyat olduğu yönünde dünya çapında kötü bir ün verdi. Bu kalıplaşmış hüküm, bazı çalışmalarla da doğrulandı tabii. Bununla beraber ‘Koku’ kitabının yazarı Patrick Süskind gibi dünyada çok satanlar listesinde yer edinen isimler de var. Söylediğim gibi Alman edebiyatı, özellikle son yıllarda oldukça çeşitlendi. Genel anlamda yaptığım tercümelerin ikinci baskılarının çıkmasını ben, Arap okurun Alman edebiyatına yönelik ilgisinin bir göstergesi olarak kabul ediyorum. Delius’un "Bir Yıllık Katil", Norbert Gstrein’in "Öldürme Sanatı", Dürrenmatt’ın "Söz" ve Thomas Bernhard’ın "Dostluk" adlı romanı ilgi gören kitaplara örnek gösterilebilir.
Grees, Alman okurun Arap edebiyatına yönelik merakı hakkında ise şu ifadeleri dile getiriyor: “Arap edebiyatına sınırlı ve mevsimlik bir ilgi var. Mesela Arap dünyası, 2004 yılında Frankfurt Kitap Fuarı’na konuk olduğunda Almancaya tercüme hareketi etkindi. Aynı şekilde siyasi koşullar da bazı eserlerin tercüme edilmesinde katkı sahibi oluyor. ‘Arap Baharı’ ülkelerinin edebiyatına yönelik göreceli bir ilgi söz konusu. Özellikle de yüz binlerce Suriyeli mültecinin Almanya’ya gelmesinden sonra Suriye edebiyatına ilgi gösterildi”. Grees, Almancadan Arapçaya tercüme faaliyetinin kesinlikle yeterli olmadığını ve Almancadan çok az tercüme yapıldığını düşünüyor. Ona göre bu azlık da Litrix projesi gibi Alman kültür merkezlerinin desteği ya da Alman Goethe Enstitüsü veya İsviçre Pro Helvetia Kurumu’ndan gelen destek programlarının girişimleri ile mümkün olabildi. Bu destek programları da olmasa Almanya’dan tercüme edilen kitapların sayısı şimdi olduğundan daha az olacaktı.
Grees’in, Arap dünyamızda tercümenin halen haksızlığa uğrayan bir meslek olup olmadığına dair sorumuza yanıtı ise şöyle oldu: “Tabii ki uğruyor. Tercüme faaliyetini destekleyen bazı büyük kurumları istisna tutarsak tercüme neredeyse bir dilencilik işidir. Yayıncı, kitabın maliyetli olduğunu, hızlı bir şekilde korsan yayıncıların eline düştüğünü, Arap okur sayısının düştüğünü söyler ve maliyeti düşürmeye çalışır. Tabii tercüme maliyeti de buna dahildir. Sonucu okuyucunun anlamak için başka tercümelere ihtiyaç duyduğu tercümelerde görebilirsiniz.”
Salih Almani: Maddi ve manevi dönüşümler
Mütercim Salih Almani, son on yılda tercümede bazı değişimler yaşandığına dair düşüncelerini şu sözlerle dile getiriyor: “Son on yılda değişiklikler, kamusal ve mesleki hayatımızın büyük kısmında etkisini gösterdi. Pek çok toplumsal, ekonomik ve entelektüel kabuller ve kıstaslar değişti ve başta edebiyat alanında olmak üzere tercüme de bu değişimden nasibini aldı. Artık mütercimin seçimlerini belirleyen güdüleri ve istekleri yok. Aksine onun için tercih yapan birileri var. Yayıncı kitapları seçiyor, tercüme haklarını satın alıyor ve mütercime sunuyor. Yani mütercim, kendisini tercüme ile yükümlü kılan yayıncıya bağlı hale geldi. Mütercimin tercihleri de ikiye indi: Ya kendisine sunulan teklifi kabul etmek ya da etmemek. Mütercimin sevdiği bir kitabı seçtiği ve tutku ve hevesle çevirdiği zamanlar geride kaldı. Maddi bakımdansa daha iyiye doğru önemli değişiklikler yaşandı. Bununla birlikte kitap çarşısı hâlen Arap dünyamızla sınırlı. Doğru, göreceli olarak yüksek satış yapan bazı kitaplar var. Ancak yine de istenen düzeyde değil.”
Almani, konuşmasını, ödüller ve bunların Arapça tercüme sürecindeki önemine dair şu sözleri ile sonlandırıyor: “Ödül meselesi çok önemli. Ancak son birkaç yılda kazandığı yaygınlığa rağmen halen sınırlı. Nitekim bunlardan ancak sınırlı sayıda mütercim faydalanıyor. Öte yandan mütercimlerin ahlaki ve yasal ayrıcalıkları oldukça arttı. Fikrî mülkiyet yasalarına göre mütercim, ‘tercümenin yazarıdır’ ve yazarla aynı ayrıcalıklara ve ihlal edildiği takdirde hukuken cezalandırılan haklara sahiptir. Tercümenin maddi hakları, varisleri için mütercim öldükten sonra yetmiş yıl geçerli olurken tercümesinin ebedi mülkiyeti sonsuza dek sürer. Bununla birlikte tercümelerin kesin satışına ilişkin sözleşmeler yasal olarak geçersiz, hatta hukuken cezalandırılan bir suç haline geldi”.
Marie Tavk: Tercüme metnin geleceğidir
Fransızcadan yaklaşık kırk kitap tercüme eden Mariee Tavk, bugün önde gelen mütercimler arasında. Bununla beraber kendi tabiriyle o tercüme faaliyetini değil, tercüme faaliyeti onu seçti. “Tesadüfen başladım ve o zaman bu işe devam edeceğimi bilmiyordum. Bu dünyaya dalmadan önce dil yeterliliği dışında üstün bir dikkat, sürekli bir kültür ve günlük bir uygulama gerektirdiğini bilmiyordum. En önemlisi mütercimin, ilgilendiği kitaba karşı sahip olması gereken ahlaki ve kültürel sorumluluktur. Çeviri bir mizaç meselesi iken teknik sözlükler ve dev dijital araçlar yoluyla teknik hale gelen bir mesleğe ve mütercim ile yayıncı arasındaki sözleşme bağlamında belirli bir süreye bağlılık haline geldi”. Tercümeyi haksızlığa uğrayan bir iş olarak görüp görmediği konusunda ise Tavk, şunları söylüyor: “Tercüme hiç şüphe yok ki sinir bozucu bir iş. Zira size sadece yazar ile okurlar arasında bir arabulucu olduğunuz hissini veriyor. Ama bu daimî sinir bozuculuğa rağmen yine de yeni yetenekleri Arap okuyucuya ruhunuz ve üslubunuzla tanıtmak üzere sunduğunuz yeni bir metin keşfetmek oldukça zevkli. Unutmadan söyleyelim ki tercüme sizi kendinizden ve yalnızlığınızdan çekip alarak başka, gürültülü bir dünyanın içine sokar. İçinizde biraz korku ve çokça tahrik doğurur. Maddi bakımdansa mütercimin çabaları, halen aldığı karşılıktan çok daha fazla”. Tavk, iletişim, etkileşim ve başka düşünce ürünlerine açıklık değerlerinin yerleşmesindeki önemli rolüne bakarak mütercimin daha fazla değeri hak ettiğini düşünüyor.
Marie Tavk, tercümenin iletişimin kökleşmesi ve bilginin zenginleşmesinde pay sahibi olduğuna inanıyor ve mütercime anlamın ufuk hizasından çıkma hakkı tanıyor. Zira Derrida’nın da dediği gibi “metin, çokça okunması ve tercüme edilmesi nedeniyle açık kalır. Tercüme, metnin geleceğidir ve ona başka bir dilde gelişme imkânı verir. Böylece ona, yazarın imkânlarının da ötesinde daha uzun ve kaliteli bir hayat yaşatır.”
Muaviye Abdulmecid: Edebiyatımız, soyluluğunu kaybetti
Suriyeli genç mütercim Muaviye Abdulmecid, edebiyatçılar ve edebi temalar arasında değişiklik yapmayı tercih ediyor. Çünkü o, mütercimlere sınır çizilmesinden ve onun belirli hanelere yerleştirilmesinden hoşlanmıyor. Bununla beraber özellikle tercüme esnasında çokça yoran ve tüm çaba ve enerjisini harcatan bir romancı olduğu için ‘Elene Ferrante mütercimi’ olarak anılmaktan da rahatsız olmuyor.  
Abdulmecid, herhangi bir metnin tercümesi esnasında odaklandığı temel noktaları şöyle tarif ediyor: “Kitabın veya ele aldığı konunun önemi gibi pek çok temel nokta var. Ancak benim için her şey, yazarın ortaya attığı meseleyi ele almadaki ustalığında bitiyor.”
Aracı bir dil yoluyla tercüme tecrübesine dair görüşlerini ise şu ifadelerle belirtiyor: “Ben karşılaştırmalı edebiyat tercümesi alanında uzmanlık eğitimi aldım. Bana göre mütercim, eğer yapabiliyorsa tercüme etmek istediği kitabın diğer tercümeleri hakkında bilgi sahibi olmalıdır. Söz konusu tercümelerde, yüzleştiği sorunlar ve engellere dair çözümler bulabilir. Carlos Zafon’un ‘Unutulan Kitaplar Mezarlığı’ adlı kitabı, İspanyolca’dan, İtalyanca tercümeye dayanarak ve Fransızcası hakkında bilgi sahibi olunarak tercüme edildi. Bu zorlu bir iş ancak verimli sonuçlar elde ediliyor.”
Kısa bir süre içerisinde iki ödül almaya hak kazanan bir mütercim olarak Abdulmecid, mütercimin değerlendirilmesinde ödüllerin rolüne dair sorunun yöneltilmesi gereken kişiydi. Sorumuzu şöyle yanıtladı: “Arap mütercim, maddi bakımdan haksızlığa uğruyor. Ancak manevi bakımdan durumu diğer dillerdeki mütercimlerden çok daha iyi. Bazen eksik değer görüyor, bazen görmezden geliniyor. Bununla beraber Arap okur, Sami ed-Derubi, Salih Almani vd. gibi isimleri unutamaz. Arap mütercim, her yıl bir ödül alsa bile hakkını elde etmiş olmayacak zira harcanan çabanın bir ücret karşılığı yok. Temennim odur ki bu ödüllerin tüm yetkin mütercimleri içerecek şekilde devam etmesi ve kapsamını genişletmesi için birlikte çalışalım.”
Abdulmecid’in, Batı edebiyatından bol sayıda tercümeye karşılık Arap edebiyatımıza yönelik zayıf ilgiye dair düşüncesi ise şu şekilde: “Edebiyatımızın, Batı edebiyatının Araplaştırılmış hali olmasında kararlı olduğumuz sürece Batı, bu edebiyatı kendi diline tercüme etme gereği görmeyecektir. Bana öyle geliyor ki biz, modernliği tam olarak benimsemeden köklerimizi de yitirdik. Tek derdimiz diğer milletlerin bize, toplumlarımızın yapısına, beklentilerimize, dinimize ve kültürümüze dair sorularına cevap üretmek oldu. Batı'nın seçici arzuları olduğunu inkâr etmiyorum. İtalyan kitaplığı Arapça kitaplardan yoksun evet, ama Arap kitaplığı da İtalya’nın en azından edebiyatta ürettiklerinin yüzden onundan fazlasını barındırmıyor.”



Hızlı yayılan varyantlar nedeniyle büyük bir yeni koronavirüs dalgası riski altında mıyız?

Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
TT

Hızlı yayılan varyantlar nedeniyle büyük bir yeni koronavirüs dalgası riski altında mıyız?

Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)
Doktorlar bir koronavirüs hastasını tedavi etmeye çalışıyor. (Reuters)

Bir dizi bilim insanı, yeni bir koronavirüs varyantı sınıfının tehlikesi konusunda uyarıda bulunarak, bunların yaz aylarında yeni bir enfeksiyon dalgasına neden olabileceğini belirtti.

Bu yeni varyantlar hakkında ne biliyoruz?

Şarku’l Avsat’ın CNN'den aktardığına göre, Omicron ailesinin bir parçası olan FLiRT olarak bilinen bu varyantlar, vücudun bağışıklık tepkisinden kaçma ve insandan insana hızlı ve kolay bir şekilde yayılmasıyla karakterize ediliyor.

Bu varyantlar öksürük, ateş, baş ağrısı ve kas ağrıları gibi önceki Omicron varyantlarına benzer semptomlara neden oluyor.

Sağlık uzmanları, bu varyantların özellikle yaz aylarında insanların çok fazla dışarı çıkması ve seyahat etmesi nedeniyle bir yaz virüsü dalgasına neden olabileceğinden korkuyor.

ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre, son günlerde FLiRT varyantlarının KP.2 olarak bilinen alt türlerinden biri ABD'de baskın hale geldi. Bu tür, ülkedeki koronavirüs vakalarının dörtte birinden fazlasını oluştururken, bir diğer tür olan KP.1.1 ise vakaların yaklaşık yüzde 7'sinde görüldü.

bgrtnhy
Paris'te halka açık bir parkta bulunan iki koronavirüs modeli (Reuters)

Vanderbilt Üniversitesi'nde bulaşıcı hastalıklar uzmanı olan Dr. William Schaffner, “Laboratuvarlardan FLiRT varyantlarının şu ana kadar diğer mikron altı varyantlar kadar hızlı bulaşabilir göründüğünü ve önceki bağışıklıktan kaçma konusunda diğer türlerden daha iyi olduğunu öğrendik. Ancak önceki varyantlardan daha ciddi bir hastalık üretiyor gibi görünmüyorlar” ifadelerini kullandı.

Bu varyantlara karşı aşılar ne kadar etkili?

FLiRT varyantları nispeten yeni olduğundan, mevcut aşıların bunlara karşı etkili koruma sağlayıp sağlamayacağını göstermek için yeterli veri bulunmuyor.

Schaffner, laboratuvar çalışmalarının şimdiye kadar aşıların bu yeni varyantlara karşı sadece kısmi koruma sağlayabileceğini gösterdiğini söyledi.

Bununla birlikte Schaffner, aşı olmanın yine de virüsün ciddi semptomlarını önleyebileceğini vurguladı.

Hangi önleyici tedbirler sizi bu varyantlardan koruyabilir?

KOVID-19'un diğer türleri ve varyantları gibi, ellerinizi sık sık yıkayarak, kalabalık yerlerde maske takarak ve sebze, meyve ve sağlıklı yiyecekler yemeye dikkat ederek kendinizi bu varyantlardan koruyabilirsiniz.

Uzmanlar ayrıca endişe verici semptomlar yaşamanız halinde evde kalmanızın önemini vurguluyor.


Selena Gomez'in yeni filmi Cannes'ı kasıp kavurdu

130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
TT

Selena Gomez'in yeni filmi Cannes'ı kasıp kavurdu

130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)
130 dakikalık drama, 77. Cannes Film Festivali'nde Altın Palmiye için yarışıyor (Pathé)

Fransız yönetmen Jacques Audiard, dün gece Cannes'a dönerek dünyayı Emilia Perez'le tanıştırdı. Yönetmenin yeni filmi seyirciler tarafından coşkuyla karşılandı

Başrollerini Zoe Saldaña, Selena Gomez ve Karla Sofía Gascón'un paylaştığı İspanyolca müzikal drama Emilia Pérez, Cannes Film Festivali'nde bu yıl en büyük alkışı aldı.

11 dakika ayakta alkışlandı

31 yaşındaki Gomez, yeni filminin tam 11 dakika boyunca alkışlanarak ıslık ve tezahüratlarla karşılanması karşısında gözyaşlarına hakim olamadı.

dvferbt
Prömiyerde ABD'li aktris Gomez'e Venezuelalı aktör Edgar Ramirez ve Zoe Saldana eşlik etti (AFP)

Film sona erip jenerik akmaya başladığında, daha ışıklar yanmadan "Bravo" sesleri yükselmeye başladı. Saldaña ve Gascón gözyaşları içinde kalırken Gomez de yüzünü elleriyle kapatmıştı.

İzleyiciler filmi ayakta alkışlarken yönetmen Jacques Audiard, balkondan şapkasını sallayarak teşekkür etti. Yönetmen sözlerini bitirdikten sonra alkışlar iki dakika daha devam etti. 

"Hiç bu kadar iyi olmamıştı"

Müzikalin başrol oyuncuları Saldaña ve Édgar Ramírez de kucaklaşarak başarıyı kutladı.

Filmde beden uyum operasyonu olmak isteyen bir uyuşturucu karteli liderini canlandıran Gascón için de büyük alkış koptu. 

Filmde Zoe Saldaña hayal kırıklığına uğramış bir avukatı, Selena Gomez uyuşturucu baronunun karısını, Édgar Ramírez de tehlikeli bir aşığı canlandırıyor. 

Hollywood Reporter yazarı David Rooney, müzikalin melodram ve kara filmi buluştururken Almodóvarvari bir mizahı benimsediğini yazdı. Rooney, Gascon'u "harika bir keşif" diye nitelendirirken Saldaña için de "Hiç bu kadar iyi olmamıştı" ifadelerini kullandı.

Audiard senaryoyu sık sık birlikte çalıştığı Thomas Bidegain ve Léa Mysius ile birlikte yazdı. 

72 yaşındaki yönetmen, daha önce Yeraltı Peygamberi (Un Prophète), Pas ve Kemik (De Rouille et D'os) ve Paris, 13. Bölge (Les Olympiades) gibi filmlere imza atmıştı.

Independent Türkçe, Variety, Hollywood Reporter, Deadline


Marvel'dan Örümcek Adam müjdesi

Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
TT

Marvel'dan Örümcek Adam müjdesi

Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)
Spider-Man: The Animated Series'de Örümcek Adam'ı Amerikalı oyuncu Christopher Daniel Barnes seslendirmişti (Fox)

Marvel yöneticisisinden Örümcek Adam (Spider-Man) hayranlarına müjde: Peter Parker ve Mary Jane geri dönebilir. 

Marvel yetkilisi Brad Winderbaum, 1994'le 1998 arasında ekranlara gelen meşhur animasyon Spider-Man: The Animated Series'in X-Men '97'yle aynı çizgide devam edebileceğinin ipuçlarını verdi.

10 bölümden oluşan X-Men '97, 1992'den 1997'ye kadar Fox Kids'de izleyiciyle buluşan X-Men: The Animated Series'in devamı niteliğinde.

Disney+'ta 20 Mart'ta gösterime giren X-Men '97, mutantların liderleri Profesör Charles Xavier'ı kaybetmelerinin ardından yaşadığı yeni zorlukları anlatıyor. 

Marvel Stüdyoları Yöneticisi, izlenme rekorları kıran X-Men '97'deki kameosuyla ekranlara gelen Örümcek Adam'ın kendi çizgi dizisinin yeniden canlanma ihtimaline değindi.

ScreenRant'in sorularını yanıtlayan Marvel Stüdyoları Televizyon, Yayın ve Animasyon Başkanı Brad Winderbaum, Spider-Man '98'in gerçekleşme olasılığıyla ilgili heyecan verici bir açıklama yaptı.

"Belki bir gün"

Sözlerine "Onları tekrar ekranda birlikte görmek inanılmaz" diye başlayan Winderbaum, şöyle devam etti:

Keşke Madam Web'le olan tüm o macerayı anlatabilsek! Belki bir gün... Biz hayranlar bunu kesinlikle hayal edebiliriz.

Spider-Man: The Animated Series, 19 Kasım 1994'ten 31 Ocak 1998'e kadar Fox Kids'de 5 sezon boyunca gösterilmişti.

65 bölümden oluşan dizi, Empire State Üniversitesi öğrencisi Peter Parker'ın Örümcek Adam kostümü altındaki sorumluluklarıyla özel hayatındaki sorunlar arasında denge kurmaya çalışmasını konu alıyordu.

Independent Türkçe, ScreenRant, Variety


İnek, domuz ve geyiklerin atası bulundu

Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
TT

İnek, domuz ve geyiklerin atası bulundu

Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)
Militocodon lydae adlı türün, hepçil beslendiği tahmin ediliyor (Denver Doğa ve Bilim Müzesi)

İnek, domuz ve geyiklerin içinde yer aldığı toynaklı hayvanların atası bulundu. Bulgular, dinozorların yok olmasından sonra ortaya çıkan memelilerin geçmişine ışık tutuyor. 

Bilim insanları ABD'nin Colorado eyaletinde kafatası ve çene kemiğini keşfettikleri hayvanın, toynaklılar takımının atası olduğunu düşünüyor. Militocodon lydae adı verilen hayvanın 270 ila 450 gram ağırlığında, yaklaşık bir fare boyutunda olduğu tahmin ediliyor. 

Dinozorların yok olmasından yaklaşık 610 bin yıl sonraya tarihlenen fosiller, bu memeli türünün 65 milyon yıl kadar önce yaşadığına işaret ediyor. İlk primatlar olarak kabul edilen Purgatorius da 56 ila 66 milyon yıl önceye denk gelen Paleosen dönemde ortaya çıkmıştı.

Journal of Mammalian Evolution adlı hakemli dergide yayımlanan araştırmayı yürüten ekip, üç boyutlu yeniden yapılandırma yaparak ve kemikleri diğer fosil örnekleriyle karşılaştırarak Militocodon lydae'nin bazı modern hayvanlarla ilişkisine ışık tuttu.

Bu hayvanın dişlerini öğütme değil, kesme ve ezme amaçlı kullanması; inek, domuz ve geyik gibi canlıların atası olduğuna işaret ediyor. Bu canlıların yer aldığı toynaklılar takımı at, gergedan, zürafa, koyun ve su aygırı gibi çeşitli hayvanları barındırıyor.

Görsel kaldırıldı.
Militocodon lydae'nin kafatası fosili, bu döneme ait yeterli kalıntı bulunamamasından dolayı önem arz ediyor (Journal of Mammalian Evolution)

Öte yandan araştırmacılar bu türün toynaklıların atası olduğunun yeni keşif ve çalışmalarla desteklenmesi gerektiğini belirtiyor. 

Dinozorların yok olmasından sonra ortaya çıkan hayvanlara ait pek fosil bulunamaması, bu döneme dair araştırmalar önünde engel teşkil ediyor. Bu nedenle yeni bulgular, bu dönemde ortaya çıkan Periptychidae familyası hakkında önemli boşlukların doldurulabilmesi açısından önem taşıyor. 

Araştırmaya liderlik eden Tyler Lyson bu döneme ait bir kalıntı bulmalarını şöyle değerlendiriyor: 

Bir memeliye ait kafatası fosilinin keşfi ve tanımlanması, Dünya'daki son kitlesel yok oluştan sonra memeli türlerinin arttığı ilk dönemin belgelenmesinde önemli bir adım.

Independent Türkçe, Science Alert, Cosmos Magazine, Journal of Mammalian Evolution


Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hata

Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
TT

Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hata

Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)
Ünlü seyahat bloggerı Chelsea McCormack, özellikle mutfakta hangi eşyaların olduğuna ve ev kurallarına dikkat edilmesini öneriyor (Unsplash)

Yazın yaklaşmasıyla birlikte pek çok kişi tatil planları yapmaya başladı. Ancak bütçelere fazla gelen otel fiyatları, alternatif arayışlarını beraberinde getiriyor.

Pek çok kişi, seyahatini Airbnb gibi platformlarla daha ucuza mal etmeye çalışıyor. Diğer yandan sahte yorumlar ve puanlar, hangi mekanın daha iyi olduğunu bulma çabasında suları bulandırıyor. 

ABD'nin Washington Post gazetesinin seyahat muhabiri Natalie B. Compton, kendi deneyimlerinden yola çıkarak Airbnb'den ev kiralarken yapılmaması gereken 5 hatayı sıraladı. 

  1. Yatak eksikliği: 2018'de Paris'e gittiğinde geceliği 60 dolar ev bulunca orayı hemen tuttuğunu anlatan Compton, fotoğraflara bakarken bir şeyi fark etmediğini söylüyor. Büyük pencerelerin, evin bulunduğu yerin ve fiyatın etkisiyle dikkatini çekmeyen bu durum, ona bel ağrısı olarak dönmüş. Çekyatta ya da koltukta uyumamak için buna dikkat etmeniz gerekiyor. 
  2. Merkezi yer ararken kendini barlar sokağında bulmak: Gece hayatı için Beyrut gibi yerlere gidebilirsiniz. Merkezi bir yerde ev tutmak da güzel olabilir. Peki ya sesler hiç dinmiyorsa? Kulaklarınızı tıkaçla kapasanız bile müziğin titrettiği duvarlar uykunuza engel olabilir.  Benzer bir şekilde kiraladığınız yer et ve balık pazarının yakındaysa burnunuz bayram etmeyecektir. İçeri doluşabilecek sinekler de cabası…
  3. Penceresizlik: Vietnam'ın başkenti Hanoi'nin merkezinde 30 dolara oda bulmak gayet iyi ama penceresiz olmasını göz önüne alıyorsanız. Bu eksikliğin özellikle uzun vadede yıpratıcı olabileceğini düşünmek lazım. 
  4. Sıcak havada klimasız kalmak: Seyahat muhabiri Natalie B. Compton, Hawaii'nin Maui adasında gittiğinde bir karavanda kalmaya karar verdiğini belirtirken nerede uyuyabileceğine ve muhtemel park yerlerine baktığını ancak klimayı hiç düşünmediğini söylüyor. Bunun sonucunda sauna etkisini derinden yaşamış. Tropik havaların etkili olduğu yerlerde hiç yapılmaması gereken bir hata…
  5. Banyo ve tuvaletin durumu: Tatil, sevgilinizle ayrı bir güzelliğe ulaşabilir. Uzun yürüyüşlerin ardından odanıza ulaştığınızda duşla serinlemek de iyi fikir. Ancak tuvaletin ses izolasyonu yoksa çiftlerin arası biraz gerilebilir. 

Independent Türkçe, Washington Post, One Chel of an Adventure


İzleyiciler Netflix'teki romantik komediye ateş püskürdü

Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
TT

İzleyiciler Netflix'teki romantik komediye ateş püskürdü

Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)
Gelinin Annesi, eleştiri derleme sitesi Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 13 puan alabildi (Netflix)

Netflix izleyicileri, yayın platformuna yeni eklenen romantik komediyle ilgili demediğini bırakmadı. 

Yayın devinde 9 Mayıs'ta gösterime giren Gelinin Annesi (Mother of the Bride) Brooke Shields, Miranda Cosgrove, Chad Michael Murray ve Benjamin Bratt gibi isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosuna sahip.

Romantik komedide ayrıca Suits'ten tanınan Rachael Harris'in yanı sıra Michael McDonald, Wilson Cruz ve Tasneem Roc da rol alıyor. 

Yapımcılığını 58 yaşındaki Shields'ın üstlendiği ve Kötü Kızlar'la (Mean Girls) Çılgın Cuma (Freaky Friday) gibi komedilere imza atan Mark Waters'ın yönettiği romantik komedinin çekimleri 6 hafta boyunca Tayland'da gerçekleştirildi. 

Brooke Shields, 30 yaşındaki eski Nickelodeon yıldızı Miranda Cosgrove'un canlandırdığı Emma'nın gergin annesi Lana rolünde. 

Netflix, 18 yaşından küçük izleyicilere uygun olmadığını belirttiği filmin konusunu şöyle özetliyor:

Bir anne üzerine titrediği kızının düğünü için tropik bir adaya gider. Ancak damadın babasının, onlarca yıldır görmediği eski sevgilisi olduğunu keşfetmesi uzun sürmez.

Netflix izleyicileri filmin gittikçe karmaşıklaşan finalinden yakınmak için sosyal medyaya akın etti.

"Bu yıl izlediğim en kötü film"

Öfkeli bir izleyici şöyle yazdı:

Kimse filmi gelin ve damadın üvey kardeş olmasıyla bitirmenin garip olduğunu düşünmedi mi?

Başka bir izleyici de şöyle isyan etti:

Bu yıl izlediğim en kötü film Gelinin Annesi. Gelinin annesi ve damadın babası nasıl olur da çocukların düğün gününde nişanlanır?

"Bu senaryoyu kim yazdı?"

Bir diğer izleyici de Twitter'da yaptığı yorumda şu ifadeleri kullandı:

Bu evli çocukları üvey kardeş yapmaz mı? Bu senaryoyu kim yazdı?

Filmden memnun kalmayan başka bir seyirciyse öfkesini şu sözlerle dile getirdi:

Gelinin Annesi çok garipti. Yani iki eski sevgilinin çocukları evleniyor ve sonra o eski sevgililer bir kez daha denemeye karar veriyor ve sonunda dönüp nişanlanıyorlar... Sanki bu çocuklarını üvey kardeş yapmayacakmış gibi.

Bir izleyici de şöyle yazdı:

Gelinin Annesi'ni izliyorum ve konunun ensest olup olmadığını anlamaya çalışıyorum.

Bir izleyici de senaryonun yapay zeka kullanılarak yazılmış olabileceğini öne sürdü:

Netflix'teki Gelinin Annesi o kadar kötü ki iyi anlamda kötü bile değil. Senaryoyu yapay zeka yazmış olabilir.

"12 yaşında bir çocuk yazmış"

Başka biri vaktini çaldığı için filme öfkelendi:

Gelinin Annesi çok aptalcaydı. Hayatımın 90 dakikasını nereden geri alabilirim?

Son olarak hayal kırıklığına uğramış bir izleyici, filme ateş püskürerek şunları yazdı: 

Gelinin Annesi şimdiye kadar izlediğim en kötü filmlerden biri. İzlediğim için çok utandım. Yemin ederim 12 yaşında bir çocuk yazmış.

Independent Türkçe, Daily Mail, Metro


Young Sheldon'ın finalinde gözüken yıldız, diziye bambaşka bir anlam kattı

Jim Parsons, Young Sheldon'ın finalinde gözüktü (Bill Inoshita/Warner Bros)
Jim Parsons, Young Sheldon'ın finalinde gözüktü (Bill Inoshita/Warner Bros)
TT

Young Sheldon'ın finalinde gözüken yıldız, diziye bambaşka bir anlam kattı

Jim Parsons, Young Sheldon'ın finalinde gözüktü (Bill Inoshita/Warner Bros)
Jim Parsons, Young Sheldon'ın finalinde gözüktü (Bill Inoshita/Warner Bros)

Big Bang Theory'nin spin-off'u Young Sheldon'ın finalindeki bir kameo, hayranların tüm diziyi nasıl yorumladıklarını değiştirmiş olabilir.

Popüler sitcomun baş karakterlerinden Sheldon Cooper'ı canlandıran Jim Parsons, Big Bang Theory'deki rol arkadaşı Mayim Bialik'le birlikte perşembe günü (16 Mayıs) Young Sheldon'ın dizi finalinde yer aldı.

Young Sheldon, Parsons'ın karakterinin çocuk yıldız Iain Armitage tarafından canlandırılan daha genç bir versiyonunu konu alıyor.

Ekranda gözükmeyen Parsons, dizinin anlatıcısı olarak görev yapıyor. Ancak Young Sheldon'da yaşanan olayların, aslında Sheldon'ın kaleme aldığı bir anı kitabında geçtiği dizi finalinde ortaya çıkıyor.

İzleyiciler, geriye dönüp bakıldığında bu ifşanın dizinin daha önce gösterdiklerinin çoğuna başka bir anlam kattığını ve hayranların ayırdına vardığı, Big Bang Teorisi'yle ilgili birkaç olay örgüsü boşluğuna muhtemel açıklamalar getirdiğini fark etmekte gecikmedi.

Bir hayran, "@YoungSheldon'ın tamamının Sheldon'ın anılarından oluşması, @bigbangtheory bölümleriyle arasındaki çelişkileri açıklamaya yetecek 'güvenilmez anlatıcı'yı kurmak için akıllıca bir yol" diye yazdı.

Bir diğeriyse şu yorumu yaptı:

Sheldon'ın artık çocukları olduğu için hikayesini anlatması da #YoungSheldon'ın #TBBT'deki hikayelerinden neden farklı olduğunu açıklıyor. Her şeyi yeni bir bağlamda görüyor. Belki de hâlâ tüm seçimleriyle hemfikir değil ama onları anlıyor.

Final bölümünün ikinci yarısında izleyiciler, Sheldon'ın yetişkin halinin yanı sıra eşi Amy (Bialik) ile de arayı kapatıyor. Çiftin iki çocuğu olduğu ve görünüşe göre onların, ebeveynlerinin FeTeMM (fen, teknoloji, mühendislik ve matematiğin kısaltması -çn.) geçmişinden uzaklaşarak hokeye ve oyunculuğa ilgi duyduğu ortaya çıktı.

Dizi sorumlularından Steve Holland, Parsons ve Bialik'in ünlü karakterlerini yeniden canlandırmasını sağlama çabalarını People'a anlatırken "Bence ikisi de heyecanlıydı" dedi: 

Jim bariz bir şekilde gösterinin bir parçası. O bir yönetici yapımcı. Anlatıcı da o oldu. Sanırım Mayim tam olarak 'Ne yapmamı istersen oraya gelip yapacağım' dedi.

Holland, "İkisi de çok yetenekli" diye ekledi:

Sanırım bu karakterlere geri dönme konusunda bazı gerginlikler yaşadıklarını ve ritimlerini bulacaklarından pek emin olmadıklarını söylerlerdi. Onları bu iş sırasında izlerken hiç zorlanmadan yaptıklarını hissettim. Onları çalışırken, otururken, kurgu sırasında gördüğümüzde ve çekimleri izlerken, her replikte çok fazla akıllı ve ilginç seçimler yaptıklarını görüyoruz. İzlemesi gerçekten keyifliydi.

Young Sheldon, 2017'den 2024'e 7 sezon boyunca ekrana geldi.

Independent Türkçe


Bollywood, demokrasi ve laiklik savunuculuğundan muhafazakarlığa nasıl kaydı?

Bollywood, dünyanın en büyük film sektörü konumunda (Reuters)
Bollywood, dünyanın en büyük film sektörü konumunda (Reuters)
TT

Bollywood, demokrasi ve laiklik savunuculuğundan muhafazakarlığa nasıl kaydı?

Bollywood, dünyanın en büyük film sektörü konumunda (Reuters)
Bollywood, dünyanın en büyük film sektörü konumunda (Reuters)

Amerikan medya kuruluşu CNN, Hindistan Başbakanı Narendra Modi yönetimi altında Bollywood'un nasıl muhafazakarlaştığını inceledi.

Haberde, yılda 1500 ila 2 bin film üretilen devasa sinema sektörünün "ülkenin kültürü, kimliği ve ekonomisi üzerinde büyük etkisi olduğu" belirtildi.

Ancak eskiden laik ve demokratik değerleri temsil eden Hint sinemasının, son 10 yılda Modi'nin liderliğindeki radikal sağcı Hindistan Halk Partisi'nin (BJP) politikaları doğrultusunda muhafazakar bir çizgiye kaydığı öne sürüldü.  

Mumbai'de yaşayan film eleştirmeni ve gazeteci Tanul Thakur, Müslümanlar başta olmak üzere dini azınlıkları yok sayan yapımların Modi döneminde arttığını savunarak şunları söyledi: 

Popüler Hint sinemasındaki bu büyük değişimi, filmlerin sadece hükümetin çizgisine uymakla kalmayıp, aynı zamanda giderek daha korkunç hale geldiğini ilk elden gördüm. Siyasetin, sinemaya bu kadar etki ettiğine, Hindistan'daki dini azınlıkların ve her türlü anlatı çeşitliliğinin bu kadar bariz şekilde görmezden gelindiğine tanıklık etmek çok endişelendirici.

Haberde, 2022 yapımı Kashmir Files (Kashmir Dosyaları) ve 2023 yağımı Kerala Story (Kerala Hikayesi) filmlerinin, stereotip tasvirlerle Müslümanları kötülediği ve dini gerilimi körüklediği gerekçesiyle eleştiri topladığına dikkat çekildi. 

İktidarın filmleri doğrudan fonlamadığı fakat Modi'nin her iki filmden de övgüyle söz ettiği hatırlatıldı. Ayrıca BJP kontrolündeki bazı eyaletlerde polislere ve kamu görevlilerine filmleri mesai saatlerinde izlemeleri için izin verildiğine işaret edildi.

Kashmir Files'ın yönetmeni Vivek Agnihotri, 2022'de CNN'e verdiği söyleşide "Müslümanları eleştiren bir film yapmadım" demişti.

Kerala Story'nin yönetmeni Sudipto Sen ise geçen yıl yerel medyaya yaptığı açıklamada İslamofobi eleştirilerini reddederek filmde DEAŞ'ı hedef aldığını savunmuştu. 

Haberde, BJP'nin radikal sağcı politikalarıyla güçlenen Hindu milliyetçilerinin, iktidarı eleştiren veya "hassas konulara" giren filmlere tepki gösterdiğine de işaret edildi. 

2020'de çıkan Netflix yapımı A Suitable Boy'da (Uygun Erkek), Hindu tapınağında Müslüman bir erkeğin genç bir Hindu kadını öptüğü sahnenin muhafazakarlardan büyük eleştiri topladığı hatırlatıldı. 

Aynı platformda 2023'te yayımlanan Annapoorani de "dini hassasiyetlerle uyuşmadığı" gerekçesiyle tepki çekmişti. Netflix bunun ardından filmi platformdan kaldırmıştı. Radikal sağcı düşünce Vishva Hindu Parishad kuruluşu, platformun kararını "zafer" diye nitelemişti.

Independent Türkçe, CNN, Guardian


Milyonlarca şarkının telif ödemesini eksik yaptığı iddiasıyla Spotify'a dava açıldı. 

Spotify, 2023'te rekor seviyede telif ödemesi yaptığını belirtiyor (Reuters)
Spotify, 2023'te rekor seviyede telif ödemesi yaptığını belirtiyor (Reuters)
TT

Milyonlarca şarkının telif ödemesini eksik yaptığı iddiasıyla Spotify'a dava açıldı. 

Spotify, 2023'te rekor seviyede telif ödemesi yaptığını belirtiyor (Reuters)
Spotify, 2023'te rekor seviyede telif ödemesi yaptığını belirtiyor (Reuters)

ABD'de dijital müzik platformlarının telif ödemelerini toplayıp sahiplerine dağıtan Mekanik Lisanslama Topluluğu (MLC), müzik devinin gelirini düzgün raporlamadığını öne sürüyor. 

Spotify, 1 Mart'ta yaptığı değişiklikle Premium, Duo ve Aile planlarını, artık sesli kitapları içerdikleri gerekçesiyle farklı bir abonelik sınıfına almıştı. Hem müzik hem sesli kitap imkanı sunduğu için bu planların "paket" sınıfına girdiğini savunan şirket, bu sayede çok daha az telif ücreti ödüyor.

Öte yandan MLC, New York Federal Mahkemesi'nde perşembe günü açtığı davada bu planların önceden de sesli kitap dinleme imkanı sunduğunu belirtiyor. Kuruluş, Premium planda esasen bir değişiklik yapılmadığından Spotify'ın elde ettiği gelirin azalmadığını savunuyor.

Billboard'un, dava dilekçesinde dayanak alınan tahminine göre Spotify'ın bu hamlesi, sanatçı ve yayıncıların yaklaşık 150 milyon dolar daha az telif ödemesi almasına neden olacak. MLC, telif ödemelerinin neredeyse yüzde 50 azalacağını öne sürüyor.

Dava dilekçesinde "Spotify'ın mekanik telif ücretlerini azaltma girişimi, yükümlülüklerinin açık bir şekilde ihlal edilmesine yol açıyor" ifadeleri kullanıldı. 

Dijital müzik platformunun sözcüsü cuma günü yaptığı açıklamada "Spotify, 2023'te yayıncı ve topluluklara rekor miktarda ödeme yaptı ve 2024'te daha da büyük bir ödeme yapma yolunda ilerliyor" dedi. 

Bu konunun hızla çözüme kavuşturulmasını dört gözle bekliyoruz.

Spotify davanın "yayıncı ve yayın platformlarının yıllar önce kabul ettiği şartlarla ilgili olduğunu" belirtiyor.

Dijital müzik platformu şubatta yaptığı açıklamada 2023'te sanatçı ve yayıncılara 9 milyar dolar ödediğini duyurmuştu.

MLC'nin, Spotify'ın ödemediğini öne sürdüğü telif hakkı ve gecikme ücretleri için talep ettiği tazminatın miktarı açıklanmadı.

Sesli kitap özelliği ABD'nin yanı sıra Yeni Zelanda, Birleşik Krallık, Avustralya, Kanada ve İrlanda'da mecvut fakat Türkiye'de henüz böyle bir hizmet sunulmuyor.

Independent Türkçe, Reuters, France 24, Tam İndir, Billboard


Geçen yılın rekortmen korku filminin devamı geliyor

Filmde 31 yaşındaki Josh Hutcherson'a, Netflix dizisi You'dan tanınan Elizabeth Lail'ın yanı sıra Kat Conner Sterling ve çocuk oyuncu Piper Rubio eşlik ediyor (Universal/Blumhouse)
Filmde 31 yaşındaki Josh Hutcherson'a, Netflix dizisi You'dan tanınan Elizabeth Lail'ın yanı sıra Kat Conner Sterling ve çocuk oyuncu Piper Rubio eşlik ediyor (Universal/Blumhouse)
TT

Geçen yılın rekortmen korku filminin devamı geliyor

Filmde 31 yaşındaki Josh Hutcherson'a, Netflix dizisi You'dan tanınan Elizabeth Lail'ın yanı sıra Kat Conner Sterling ve çocuk oyuncu Piper Rubio eşlik ediyor (Universal/Blumhouse)
Filmde 31 yaşındaki Josh Hutcherson'a, Netflix dizisi You'dan tanınan Elizabeth Lail'ın yanı sıra Kat Conner Sterling ve çocuk oyuncu Piper Rubio eşlik ediyor (Universal/Blumhouse)

Freddy Fazbear, 2025'te sinema salonlarına geri dönecek.

Universal ve Blumhouse'un rekortmen korku filmi Freddy'nin Pizza Dükkanı'nda Beş Gece'nin (Five Nights At Freddy's) devamı geliyor.

Video oyunu uyarlaması Freddy'nin Pizza Dükkanı'nda Beş Gece'nin ikinci filminin gösterim tarihi de belirlendi. Korku filmi, 5 Aralık 2025'te sinemalarda olacak.

Scott Cawthon'un popüler video oyunu serisinin beyazperde uyarlaması, eleştirmenlerden aldığı kötü yorumlara rağmen gişede büyük bir başarı elde etmişti.

Filmde Açlık Oyunları'yla (Hunger Games) tanınan Josh Hutcherson, Freddy Fazbear's Pizza'da çalışmayı kabul etmesinin ardından işletmenin animatronik maskotlarının geceleri canlandığını ve içerideki herkesi öldürmeye çalıştığını fark eden bir güvenlik görevlisini canlandırıyor.

Yapım şirketi Blumhouse'un yöneticisi Ryan Turek, geçen sonbaharda gösterime giren Freddy'nin Pizza Dükkanında Beş Gece'nin devamıyla ilgili Collider'a konuşmuştu.

İlk filmin çok para kazandırdığını söyleyen Turek, "Büyük bir başarıydı ve bunun için minnettarız" demişti.

"Ben her zaman geri dönerim"

Freddy'nin Pizza Dükkanında Beş Gece'nin sonu, doğrudan bir devam filmini işaret etmese de başka bir hikaye için açık kapı bırakıyordu.

İlk filmde kötü adam William Afton rolüyle yer alan Matthew Lillard, Blumhouse'un duyurduğu haberi kutladı. 54 yaşındaki aktör, Instagram'da yaptığı paylaşımla dönüşünü doğrulayarak şöyle dedi: 

Aralık 2025. BEN HER ZAMAN GERİ DÖNERİM.

Korku filmi, eleştiri derleme Rotten Tomatoes'da 100 üzerinden sadece 32 gibi düşük bir puan almasına rağmen gişede büyük bir başarı elde etmişti. 

Eleştirmenler Freddy'nin Pizza Dükkanı'nda Beş Gece'yi "büyük bir başarısızlık" diye değerlendirirken, izleyicilerse Rotten Tomatoes'da korku filmine 87 gibi yüksek bir puan vermişti. 

Sadece 20 milyon dolarlık bütçeyle çekilen film, dünya çapında 297 milyon doların üzerinde hasılat elde etmeyi başarmıştı.

Freddy'nin Pizza Dükkanında Beş Gece, halihazırda gelmiş geçmiş en yüksek hasılat yapan Blumhouse filmi konumunda.

Yeni vizyon tarihleri belirlendi

Öte yandan Universal'ın vizyon takviminde değişikliğe gittiği yapımlar arasında korku türündeki iki devam filmi daha bulunuyor. M3GAN 2.0'ın gösterim tarihi 16 Mayıs 2025'ten 27 Haziran 2025'e alındı. Siyah Telefon 2'nin (The Black Phone 2) vizyon tarihiyse 27 Haziran 2025'ten 17 Ekim 2025'e kaydırıldı.

Independent Türkçe, Variety, ScreenRant, Collider