Veliaht Prens: Olası bir savaş tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelir

Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj  verirken
Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj verirken
TT

Veliaht Prens: Olası bir savaş tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelir

Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj  verirken
Veliaht Prens Muhammed bin Selman CBS kanalına röportaj verirken

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman,  dünyanın İran'a karşı sert ve caydırıcı bir tavır alma ihtiyacı olduğunu söyledi. Aksi bir durumun,  sadece Suudi Arabistan veya Ortadoğu’nun değil, tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına geleceğini dile getirdi.
İran'a karşı kararlı ve etkin adımların atılmaması halinde, petrol tedariğinde sıkıntılar yaşanacağı ve petrol fiyatlarının hiç görülmeyen seviyede yükseleceğini vurgulayan Veliaht Prens, siyasi ve barışçıl bir çözümün askeri bir çözümden çok daha etkili olacağını söyledi.
Muhammed bin Selman, Şarku'l Avsat'ın haberine göre  ABD merkezli CBS kanalının ‘60 Dakika’ programına verdiği röportajda, Saudi Aramco saldırısının, yalnızca Suudi Arabistan'ı değil, dünyanın enerji kaynaklarını da kalbinden vurduğuna dikkat çekti.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı ile ilgili bir soruda, cinayet emri verdiğine ilişkin iddiaları reddederken, Suudi Arabistan’ın bir lideri olarak tüm sorumluluğu kabul ettiğini dile getirdi.
Soruşturmaların yürütüldüğünü ve suça karıştığı tespit edilenlerin rütbelerine bakılmaksızın yargılanacağını belirten Veliaht Prens, “Gelecekte böyle bir şeyden kaçınmak için elimden geleni yapmalıyım" diye konuştu.
Suudi Arabistan’ın Yemen'deki siyasi çözüm girişimlerine işaret eden Muhammed bin Selman, İran’ın Husi milislere destek vermeyi kesmesi halinde, siyasi bir çözümün daha kolay olduğunu da vurguladı.
Veliaht Prens’in ‘60 Dakika’ programında Norah O'Donnell'e verdiği röportajın tam metni;
-Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme emrini siz mi verdiniz?

Kesinlikle hayır. Bu ağır bir suçtu. Fakat Suudi hükümeti için çalışan kişiler tarafından işlenmesi nedeniyle Suudi Arabistan'ın bir lideri olarak tüm sorumluluğu kabul ediyorum.
-Sorumluluk almanız ne anlama geliyor?
Suudi hükümet görevlileri tarafından bir Suudi vatandaşına yönelik suç işlendiğinde, ülkenin bir lideri olarak sorumluluk almalıyım. Bu bir hataydı. Gelecekte böyle bir şeyden kaçınmak için elimden geleni yapmalıyım.
-Dünya bu sorunun cevabını istiyor. Bu operasyon hakkında nasıl haberdar değildiniz?
Bazıları Suudi hükümetindeki 3 milyon çalışanın günlük olarak neler yaptığını bilmem gerektiğini düşünüyor. Bu 3 milyon kişinin kendi günlük raporlarını lider ve en yüksek rütbeli ikinci kişiye göndermeleri imkansız.
-Bu komployu düzenlemekle suçlanan en yakın danışmanlarınızdan ikisi kral tarafından görevden alındı ve yakın çevrenizden uzaklaştırıldı. Soru şu: Bunun size yakın kişiler tarafından yapıldığını nasıl bilemezsiniz?
Bugün soruşturmalar devam ediyor ve herhangi birisine karşı yapılan suçlamalar kanıtlandığında, rütbesine bakılmaksızın istisna yapılmayacak şekilde mahkemeye çıkarılacak.
-Suudi Arabistan savcısının bu cinayetle suçlananlar hakkında söylediklerini okudum. Detaylar çirkindi. Size yakın olan ve hükümetinizdeki insanların böyle korkunç bir cinayet işlediğini ve ABD hükümetinin emri sizin verdiğinize inandığını duyduğunuzda ne düşündünüz?
Bahsettiğiniz şeyin doğru olmadığına inanıyorum. ABD hükümetinden bu konuda resmi bir açıklama yok. Yakınımdaki birinin böyle bir şey yaptığına dair net bir bilgi veya kanıt yok. Suçlamalar var ve soruşturuluyorlar. Özellikle böyle bir suç yüzünden Suudi hükümeti olarak yaşadığımız acıyı tahmin edemezsiniz.
-CIA, ‘orta ve yüksek güvenilirlikli’ değerlendirmelerinde, kişisel olarak Kaşıkçı’yı hedef aldığınız ve muhtemelen onun ölüm emrini verdiğiniz sonucuna ulaştı.
Umarım bu bilgi kamuya açıktır. Beni bir şey yapmakla suçlayan herhangi bir bilgi varsa, umarım ortaya çıkar.
-Gazetedeki bir köşe yazarı, vahşice öldürülmeyi hak edecek kadar Suudi Arabistan için nasıl bir tehdit oluşturabilir?
Hiçbir gazetecinin tehdidi yok. Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda meydana gelen ve bir Suudi gazeteciye karşı yapılan böyle bir eylem, Suudi Arabistan'a yönelik tehdittir ve korkunç bir suçtur.
-Buraya gelmeden önce tanınmış bir ABD senatörü ile konuştum. Cemal Kaşıkçı’nın başına gelenler ve Yemen’de yaşananlar nedeniyle ABD Kongresi’nde Suudi Arabistan'a karşı çok da iyi niyet olmadığını söyledi. İlişkiler ne kadar hasar gördü?
İlişkiler bundan çok daha büyük ve bu hepimiz için korkunç ve çok acı verici bir olay. Rolümüz, bunun üstesinden gelmek için gece gündüz çalışmak ve geleceğimizin geçmişte olanlardan çok daha iyi olduğundan emin olmaktır.
-Aramco saldırısı Suudi Arabistan’ın petrol endüstrisinin kalbini vurdu. Saldırıya gafil mi yakalandınız?
Size katılmıyorum. Bu saldırı, Suudi Arabistan’ın petrol endüstrisini değil küresel enerji endüstrisinin kalbini vurdu.  Dünyadaki enerji arzının yüzde 5.5’ini, ABD, Çin ve tüm dünyanın enerji arzını hedef aldı.
-Suudi Arabistan dünyanın en büyük silah ithalatçısı, askeri teçhizat ve ekipmana milyarlarca dolar harcadı. Böyle bir saldırıyı nasıl önleyemedi?
Suudi Arabistan neredeyse bir kıta büyüklüğünde. Tüm Batı Avrupa'dan daha büyük. Dört bir yandan bize yönelik tehditler var. Bunları tam olarak bertaraf etmek zordur.
-Sizce, İran'ın Saudi Aramco'yu vurmasının stratejik nedeni nedir?
Bence bu akılsızlık. Herhangi bir stratejik nedeni yok. Sadece aklı olmayan, dünya petrol arzının yüzde 5’ine yönelik saldırıda bulunur. Bu yüzden tek stratejik hedefin, akılsız olduklarını kanıtlamak olduğunu düşünüyorum. Yaptıkları şey bu.
-ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, İran’ın bu adımını ‘savaş sebebi’ olarak niteledi. Siz de bunu bir savaş sebebi olarak mı görüyorsunuz?
Kesinlikle evet. Bu bir savaş sebebidir.
-Olası bir Suudi Arabistan-İran savaşı, bölgeyi nasıl etkiler?
Bölge, dünya enerji arzının yaklaşık yüzde 30'unu, küresel ticaret geçişlerinin yaklaşık yüzde 20'sini ve küresel gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) oranlarının yaklaşık yüzde 4'ünü oluşturuyor. Tüm bunların tamamen durduğunu düşünün. Bu sadece Suudi Arabistan veya Ortadoğu’nun değil, tüm dünya ekonomisinin çöküşü anlamına gelecektir.
-İran, Trump yönetiminin nükleer anlaşmadan çekilip, ağır yaptırımlar uygulamasının ardından konumunu iyileştirmek için savaş riskine girmeye hazır gibi görünüyor. İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, yaptırımlar kalkana kadar pazarlık yapmayacağını söyledi. Siz de tüm seçeneklerin masada kalması gerektiğini söylediniz.
Hiç şüphesiz, eğer dünya İran’ı caydıramazsa daha büyük bir gerginliğe şahit olacağız. Dünyanın çıkarları riske girecek, enerji tedariki bozulacak ve petrol fiyatları hayatımızda hiç görmediğimiz rakamlara ulaşacak.
-İran’a verilecek cevap askeri mi olmalı?
Umarım bu olmaz.
-Neden olmasın?
Çünkü siyasi ve barışçıl bir çözüm, askeri bir çözümden çok daha iyidir.
-ABD Başkanı Donald Trump’ın İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüşüp yeni bir anlaşma yapması gerektiğini düşünüyor musunuz?
Başkan Trump'ın bunu istediğine şüphe yok. Hepimiz bunu istiyoruz. Ancak masaya oturmak istemeyenler, İranlılar.
-Dünyanın en kötü insani krizi olarak tanımlanan Yemen'deki savaşı sonlandırma zamanı gelmedi mi? Sizce çözüm nedir?
Öncelikle eğer İran, Husi milisleri desteklemeyi bırakırsa siyasi çözüme ulaşmak çok daha kolaylaşır. Yemen'de siyasi bir çözüm için tüm girişimleri başlattık. Bunun en kısa zamanda gerçekleşmesini umuyoruz.
-Yani hemen bugün Yemen'deki savaşın sona ermesi için pazarlık yapmak istediğinizi mi söylüyorsunuz?
Bunu her gün yapıyoruz. Ancak bu tartışmayı sahaya yansıtmaya çalışıyoruz. Husiler, birkaç gün önce ateşkes ilan ettiler. Bunu, siyasi tartışmayı daha da aktif hale getirecek yeni adımı atabilmek için olumlu bir jest olarak görüyoruz.
-Savaş 5 yıldır devam ediyor. Neden şimdi ateşkesin Yemen’deki savaşı sonlandıracağı konusunda iyimsersiniz?
Bir lider olarak her gün iyimser olmalıyım, karamsar olamam. Eğer karamsar olursam, bu makamı terk etmeli ve başka bir yerde çalışmalıyım.
-Size ülke içindeki meseleler ve kadın haklarıyla ilgili birkaç soru sormama izin verin. Son röportajımızdan bu yana kadınlar ülkenizde ön plana çıkmaya ve genel olarak daha fazla hak kazanmaya başladı. Ancak bir yılı aşkın bir süredir tutuklu olan 12 aktivist var. Neden hapse atıldılar?
Suudi Arabistan, yasalarla yönetilen bir devlettir. Bu yasaların bazılarıyla aynı fikirde olunmayabilir. Ancak var oldukları sürece, saygı duyulması gerekir.
-Onları serbest bırakmanın zamanı gelmedi mi?
Bu, bana bağlı bir karar değil, savcıya bağlıdır.
-Aileleri, hapishanede işkence gördüklerini söylüyor, bu doğru mu?
Eğer bu doğruysa, çok çirkin bir durum. Çünkü İslam, işkenceyi yasaklar. Suudi Arabistan yasaları da işkenceyi yasaklıyor. İnsan psikolojisi işkenceyi kabul etmez. Ben de bunun takipçisi olacağım.
-Bu olayı şahsen takip edecek misin?
Kesinlikle.
-Kamuoyunda hakkınızda söylenenleri biliyorsunuz. Suudi Arabistan’ı değiştirme, ekonomiyi dönüştürme, ılımlı İslam’a dönüş ve kadınlara daha fazla hak tanınması gibi verdiğiniz bir takım sözler var. Ancak halen baskı olduğuna dair eleştiriler yapılıyor. Suudi Arabistan'da değişmesi gerekenlerle ilgili sorunları dile getiren kadınlar hapse atılıyor. Hapse atılan kadınların olması, kadın ve insan haklarını desteklemediğiniz izlenimi veriyor.
Bu izlenim ve dar bir perspektiften olan bu bakış açısı beni çok üzüyor. Umarım herkes Suudi Arabistan'a gelir ve gerçeği görür. Suudi kadınlar ve vatandaşlarla tanışarak kendi kararlarını vermeliler.
-Ne gibi dersler çıkardınız? Hatalar yapıldı mı?
Peygamberler bile hata yaparken biz nasıl hatasız olabiliriz. Ancak önemli olan bir hata yapıldığında onlardan ders çıkarmak ve tekrarlanmayacaklarından emin olmaktır.



Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
TT

Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (1): 15 Nisan’da tanık olduklarım bunlar… Hamideti, HDK üyelerini savaştan bir ay önce Hartum'a taşıdı

Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)
Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi’nin 2019 yılında çekilmiş bir fotoğrafı (AFP)

Sudan sahnesinin önemli isimlerinden biri olan Mini Arko Minawi, yalnızca Darfur Bölgesi’nin mevcut valisi değil, aynı zamanda bölgede faaliyet gösteren Sudan Kurtuluş Hareketi’nin de lideri. Minawi, Sudan'da 2019 yılının nisan ayında eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir rejiminin düşmesini sağlayan ‘Aralık Devrimi’nin başarıya ulaşmasının ardından, 2020 yılı sonlarında Cuba Barış Anlaşması'nın imzalanması sonrası hükümete katıldı. Minawi’nin Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ilişkileri, HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (Hamideti) ile yaşadığı anlaşmazlıklar ve son yıllarda ülkede yaşanan dönüşümlerin içinde yer alması, tanık olduklarını anlatmasını önemli hale getiriyor.

Al-Majalla, Minawi ile Sudan'daki son durum ve Hamideti’nin ‘iki general (Burhan ve Dagalu) arasındaki savaşın’ başladığı 15 Nisan 2023 tarihinden bir ay önce komutasındaki HDK’yı ve ağır mühimmatlarını Hartum'a nakletmesine ve öncesinde iki generallin birlikte eski Başbakan Abdullah Hamduk hükümetine yaptıkları darbeye ilişkin gözlemleriyle ilgili kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Al-Majalla’dan aktardığı röportajda, Minawi, 15 Nisan’da savaşın durdurulması için son dakika çabalarında oynadığı rolünden bahsederken o gün Hamideti'nin Hartum'daki konutuna doğru yola çıktığı sırada Hamideti’nin kendisine, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında bulunduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gelmemesini söylediğini anlattı. Minavi, iki general arasındaki bu savaşın artık kontrolden çıktığını iki hafta sonra anladığını söyledi.

Hamideti komutasındaki HDK tarafından işgal edilen Darfur’daki saha koşullarından, Rus paralı asker grubu Wagner güçleriyle ilişkisinden ve Sudan'daki altın maden rezervi arayışlarından söz eden Minawi, HDK'nın operasyon odalarında yabancı subayların olduğunu vurguladı.

Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) Merkez Konseyi’ni eleştiren Minawi, “Sudan Silahlı Kuvvetleri ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve bazı ülkelerin korumasında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı” diye konuştu. Minawi, “Hamideti ve Hamduk aynı düzenin iki kanadı” ifadelerini kullandı.

İşte Darfur Bölgesi Valisi ve Sudan Kurtuluş Hareketi lideri Mini Arko Minawi ile Zoom uygulaması üzerinden yaptığımız röportajın birinci bölümü:

*Öncelikle 15 Nisan 2023 günü neredeydiniz? O gün ne oldu?

O gün (15 Nisan), bir süre önce geldiğim Hartum'daydım ve çatışmaların başlamasından sonra yaklaşık iki hafta orada kalmaya devam ettim.

*O güne geri dönebilir miyiz? Neredeydiniz, neler yaşandı? Özellikle askeri düzeyde ne oldu? O gün Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile ya da HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu ile temas kurdunuz mu?

15 Nisan’dan bahsetmeden önce, anlatmaya biraz öncesinden başlamamız gerekiyor. Çünkü HDK’nın, 15 Nisan öncesi özellikle Darfur’dan ve komşu ülkelerden başkent Hartum’a personel taşıdığını gözlemledik. Bundan tam bir ay önce 14 Mart'ta Hartum'dan Darfur'a yaklaşık bin 200 kilometre uzunluğunda bir rotaya doğru gidiyordum. Yol boyunca üç günlük yolculuğumda her biri 150 ile 200 arasında HDK mensubunu taşıyan araçlar ve kamyonetlerin Hartum'a doğru ilerlediklerine net bir şekilde tanık oldum. Bizzat Darfur'dan Hartum'a giden ve Sudan dışındaki ülkelerden de Darfur üzerinden savaşçı taşıyan 67 kamyon saydım.

FOTO: Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)
Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan (ortada) ve HDK Komutanı Orgeneral Muhammed Hamdan Dagalu (ortada sol), askeri darbeden kaynaklanan krizin sona erdirilmesine yönelik Hartum’da sivil liderlerle birlikte bir ön anlaşmanın imzalandığı törene katıldılar, 5 Aralık 2022 (AFP)

*Bir ay önce mi?

Evet, savaşın başlamasından tam bir ay önceydi. Ayrıca (Kuzey) Darfur'un yönetim şehri el Faşir'e giderken şehrin girişinde Hartum'a nakledilmeyi bekleyen HDK üyeleri olduğunu gördüm. Sayıları çok fazlaydı. Yedi binden fazla HDK mensubu kendilerini Hartum'a taşıyacal kamyonları ve nakliye araçlarını bekliyordu.

*O sıra Hartum'a nasıl bir atmosfer hakimdi?

Tüm huzursuzluklara, özellikle ordu ile HDK arasında yaşanan sorunlara ve bu sorunların daha sonra savaşın çerçevesi haline gelen, Çerçeve Anlaşmasının imzalanması sonrasında geliştiğine tanık oldum. Eğer ordu ile HDK savaşmasaydı, o anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı. Böyle bir durumda, ordu ile HDK güçlerini birleştirebilirlerdi. Ancak bu savaşın arkasında, bazıları arkadaşım olan ÖDG-Merkez Konseyi’nden isimler vardı.

Eğer HDK ile ordu savaşmasaydı, anlaşmayı imzalamayı reddeden siyasi hareketlerle ve güçlerle savaşacaklardı.

*Yani bu, savaşın ayak seslerini duyduğunuz ve aslında iki general arasındaki savaşın kaçınılmaz olduğunu düşündüğünüz anlamına mı geliyor?

Savaş öncesindeki tüm işaretler savaşın yaklaştığını ve kanlı ya da kansız bir darbenin olabileceğini gösteriyordu. Hartum'da bir yılı aşkın bir süre yaptığımız gözlemler ve Hartum'da bulunduğumuz dönemde tespit ettiğimiz göstergeler, böyle bir durumun yaklaştığını işaret ediyordu. Bu işin planlayıcılarının ve sorumlularının tamamı, açıkça ve tüm delilleriyle ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimizdi. Ordu ile HDK’nın arasını açtılar. HDK Komutanı’nı askeri adım atmaya ikna eden de onlardı. Çok basit bir hesap yaptılar. Birkaç saat içinde darbe olacak, ardından her şey sona erecekti. Sonra ÖDG-Merkez Konseyi'ndeki kardeşlerimiz, rakiplerini tasfiye edecek ve diplomatik bir kucaklaşma olarak gördükleri bazı ülkelerin koruması altında sınırsız gücün tadını çıkaracaklardı.” 

*Tüm bunların arkasında ÖDG’nin olduğuna mı inanıyorsunuz?

ÖDG, tasfiye listelerinin hazırlanmasına kadar tüm süreçlerde yer aldı.14 Nisan’ı 15 Nisan’a bağlayan son dakikalarda Hartum'da, cumhurbaşkanlığı konutundaydım. Onlar da Burhan'la birlikteydiler. Saat biri çeyrek geçe Burhan’ın yanından ayrılarak Hamideti’nin yanına gittiler. Darbeci rollerini ve iktidarı ele geçirme yönündeki kötü niyetlerini örtbas etmenin zamanı gelmişti. Biz de buna şahidiyiz. Yalnız değildim, hatta bazılarımız durumu sakinleştirmeye ve onların 'sıfır saatine' ulaşmak için yaptıkları düzenlemeleri engellemeye çalışıyorlardı.

*O güne dönecek olursak, Hamideti ile Burhan arasında ÖDG üyelerinin katıldığı bir toplantı yapıldığı biliniyor. Siz de o toplantıda mıydınız?

Ben o toplantıya katılmadım ama toplantıya ÖDG'nin tamamı değil, ÖDG - Merkez Konseyi kanadı katıldı. Burhan ile Hemedti arasında ÖDG - Merkez Konseyi’nin katıldığı çok sayıda görüşme oldu. Bu görüşmeler, darbe düşünülmeden önce yapılmıştı. Sessiz kalmış olabilirler, ama geçiş sürecine gerçek dokunuşlar yapmak isteyen ÖDG - Demokratik Blok kanadı ve Sudanlı diğer siyasi güçleri tasfiye etmeye yönelik komploların konuşulduğu toplantılar olduğu da bir gerçek.

Bu yüzden çoğunlukla bir arada olunsa da özellikle son dakikalarda ve son 72 saatte ÖDG üyelerinin çoğu Burhan ve Hamideti arasında mekik dokudular. Dr. Cibril İbrahim, Malik Agar ve Muhammed İsa Aliyu, hatta Abdullah Masar ve Dr. Taceddin Said gibi bazen orada olup bazen olmayan bazı isimlerle birlikte sakinleştirme ve olacakları engelleme girişimimizi sürdürüyorduk. Gayretli bir girişime öncülük ediyorduk. Gerçek anlamda iyi niyetle yapılan bir girişimdi. Girişimi bizi yanına çağıran ve bu girişime dahil eden General (Şemseddin) el-Kabaşi başlattı. Bizden duruma müdahale etmemizi istedi. Biz de onun isteği üzerine müdahale ettik.

*Ancak girişim başarısızlıkla sonuçlandı ve savaş patlak verdi, değil mi?

Girişim sırasında 15 Nisan günü saat dokuzda ilk kurşun sıkıldı. Benim ayarladığım randevuya göre Sayın Hamideti ile konutunda görüşmemiz gerekiyordu. Çatışmalar sırasında Menşiye’deki evimden Hamideti’nin Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’ndaki konutuna giderken onu aradım. Bana çatışmaların yoğunlaştığını ve zarar görebileceğimi öne sürerek konutuna gitmememi istedi. Nitekim evine girmek ısrar ettim ama giremedim, hatta Genel Komutanlığın kapısına kadar ulaştım. Ancak çatışmalar vardı. Her yerden mermi sesleri geliyordu ve ben de geri döndüm. Oysa onunla konutunda görüşmeye kararlıydım. Ancak o sırada konuttan çıktığından haberim yoktu.

FOTO: Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)
Hamideti ve Minawi, ülkedeki başlıca beş isyancı grupla barış anlaşması imzaladıktan sonra tokalaşırken, 31 Ağustos 2020 (Reuters)

*Siz onun konutuna giderken Hamideti sizinle telefonda konuşuyordu. Peki, size ne söyledi?

Benimle Menşiye’den onun Genel Komutanlık’taki konutuna gittiğim sırada telefonda konuştu.

*Size ne söyledi?

Benden, Sudan Silahlı Kuvvetleri Genel Komutanlığı’nın ve Ordu Komutanı Orgeneral Burhan’ın kaldığı yerin bulunduğu ve yoğun çatışmaların yaşandığı Matar Mahallesi'nde olduğundan ateş hattında olduğu ve yoğun çatışmalar yaşandığı için konutuna gitmememi istedi. Ancak daha sonra o sıra konutunda olmadığını öğrendim.

Çatışmaların başlamasından iki hafta sonra durumun kontrolden çıktığını anladım.

*Bu, Hamideti ile aranızdaki son görüşme miydi?

Hayır. Savaş sırasında da temasa geçtik. Birinci ve ikinci günden itibaren, hatta konutuna giremeyip saat 12 civarında eve geri döndüğümde bile onu aradım. Çalışmalar, çatışmaların başlamasından iki hafta sonrasına kadar devam etti.

*Darfur Bölgesi Valisi ve askeri ve siyasi bir lider olarak Burhan ve Hamideti ile konuşarak savaşın durdurulması için çaba sarf ettiniz. Çatışmaların kontrolden çıktığını ne zaman anladınız?

Çatışmaların başlamasının ikinci haftasında işlerin kontrolden çıktığını anladım. Çatışmalar başlarda sadece askeri bölgelerde yaşanıyordu. Ancak çatışmaların ikinci haftasında HDK üyeleri evlere girip kendilerine esirler aramaya başladılar. Bu da savaşın başlangıcı oldu. Mayıs ayı sonlarında Darfur'un batısındaki el-Cenine ve Murni'de çok büyük bir kaosun yaşandığı çatışmaların, savaştan ziyade etnik ve kabilesel tasfiye girişimleri olduğu anlaşıldı.

FOTO: Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)
Hartum’da HDK ile ordu arasındaki çatışmalar sırasında düzenlenen hava saldırısının ardından binaların üzerinden yükselen dumanlar, 1 Mayıs 2023 (Reuters)

HDK, haziran ayı başlarında Kuzey Darfur'a girdiğinde oradaydım. Çatışmalar başladı. Bölgenin önde gelen kabilelerinin reislerinin, ileri gelenlerinin ve topluluklarının yanı sıra, bireylerini de hedef alan etnik tasfiyeler gerçekleşti. Tüm bunlar, savaşın ordu ile HDK arasında olmaktan ziyade kontrolden çıkmaya başladığının ve Sudanlıların zarar göreceğinin çok açık göstergeleriydi.

*Röportajın “Darfur Bölgesi Valisi Minawi Al-Majalla’ya konuştu (2): Sudan’ın bölünmesini oldubittiye getirmek istiyorlar… HDK'nın operasyon odalarında yabancı subaylar var” başlıklı ikinci bölümü yarın yayında.