Trump, Abdulmehdi'nin 3 görüşme talebini neden reddetti?

Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti (Irak Başbakanlık Basın Ofisi)
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti (Irak Başbakanlık Basın Ofisi)
TT

Trump, Abdulmehdi'nin 3 görüşme talebini neden reddetti?

Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti (Irak Başbakanlık Basın Ofisi)
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi, Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti (Irak Başbakanlık Basın Ofisi)

Muhammed Naci
ABD Başkanı Donald Trump, Irak Başbakan Adil Abdulmehdi’nin 3 görüşme talebini de reddetti.
Bağdat’taki kaynaklar Independent Arabia’ya yaptıkları açıklamada, Irak’ın ABD yönetimine yaptığı, Başbakan Abdulmehdi’nin Beyaz Saray'da Başkan Trump ile görüşme talebinin üç kez reddedildiğini belirttiler. Kaynaklar bunun, ABD yönetiminin bölgedeki gerginlikler sırasında Abdulmehdi’nin İran tarafında yer almasına kızgın olmasından kaynaklandığını söylediler. Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, geçen hafta Beyaz Saray’da Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul Görüşmeleri ile ilgili bir toplantıda Trump ile yan yana görüntü verirken Başbakan Adil Abdulmehdi, ABD şirketlerinin Irak'taki çıkarlarına zarar verebilecek ekonomik anlaşmalar imzalamak üzere Çin’de bulunuyordu.
İsrail’e yönelik suçlamalar
Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin İsrail'in iki ay boyunca gerçekleşen Haşdi Şabi güçlerine ait karargah ve silah depolarını hedef alan saldırılara karışmadığı şeklindeki tutumundan uzaklaşması, ABD ile İran arasındaki anlaşmazlıkta yeni pozisyonlara neden olabilir.
Irak Başbakanı, daha önce birçok kez İsrail'in söz konusu saldırılara karışmadığını açıklamıştı. Ancak Pazartesi günü bu tutumundan vazgeçen Abdulmehdi, yapılan araştırma ve incelemelerde farklı sonuçlara ulaşıldığını belirtti. Irak Başbakanı açıklamasında, “Yapılan araştırma ve incelemeler, Haşdi Şabi'ye yönelik saldırıların arkasında İsrail'in olduğunu gösteriyor” ifadelerini kullandı.
Öte yandan İsrail ordusu Abdulmehdi'nin suçlamaları karşında herhangi bir açıklama yapmaktan kaçındı.
“İntikam almak için yakılan yeşil ışık”
Buna karşın Haşdi Şabi, Başbakan Abdulmehdi'nin açıklamasını, saldırıların kaynağına karşılık verilmesi sinyali olarak değerlendirmekte gecikmedi.
Haşdi Şabi içinde yer alan gruplardan biri olan Seyyid eş-Şuheda Tugayları liderlerinden Ebu Ala el-Velai, (ABD’ye yönelik sert tutumları ve İran’a yakınlığıyla biliniyor) yaptığı açıklamada, “Abdulmehdi’nin İsrail’in Haşdi Şabi karargahı ve silah depolarının bombalanmasının arkasında olduğunu duyurması, intikam almak için yakılan yeşil ışıktır” şeklinde konuştu.
Yine Haşdi Şabi bünyesindeki gruplardan biri olan Asaib Ehli Hak üyesi Hasan Salim ise açıklamasında, “Siyonist İsrail’in Haşdi Şabi’ye ait konumları bombalanmasının ardında olmasının anlaşılmasıyla müdahale zorunlu hale geldi” dedi. Irak hükümetini, ABD ile olan güvenlik anlaşmasını iptal etmeye çağıran Salim, “Çünkü Irak hava sahasını ihlal etti ve koruyamadı. Hatta Siyonistlerin silahlı insansız hava araçları (SİHA) Irak'taki ABD üslerinden havalandı. Başbakan’ı araştırma sonuçlarını cesurca açıklamasından dolayı tebrik ediyorum” diye konuştu.
İlgili bağlamda Ebu Mehdi el-Mühendis olarak da bilinen Haşdi Şabi’nin önde gelen liderlerinden Cemal Cafer daha önce yaptığı bir açıklamada, ABD’nin Irak’a bir takım saldırılar düzenlemek üzere İsrail’e ait dört savaş uçağının Azerbaycan’dan havalanmasını kolaylaştırdığını söylemişti. Bu açıklama, konuya ilişkin beklemeyi tercih eden Haşdi Şabi Heyet Başkanı Falih Feyyad ile Mühendis arasında büyük anlaşmazlıklara yol açmıştı.
İran yangını körüklüyor
Irak hükümetinin güvenlik danışmanı olan Silahlı Örgütler Uzmanı Hişam Haşimi, Başbakan Abdulmehdi’nin Haşdi Şabi karargahı ve silah depolarını hedef alan saldırıların sorumluluğunu İsrail’e yüklemesi, İran’ın bu alanda istediği bir çizgiye gelinmesine neden olabilir. Çünkü bu tür suçlamalar, Irak topraklarından saldırılar düzenlenmesi için bahane olarak kullanılabilir” dedi.
Gözlemciler, Irak Başbakanı’nın müttefiki İsrail’i suçlayarak ABD ile ilişkilerinde çarpıcı bir gerilemeye neden olduğuna inanıyor.
Abdulmehdi İran’a boyun eğiyor
Irak’ın ABD ile İran arasında bir savaş arenası haline gelme endişeleri çerçevesinde tarafsız olarak geçirdiği bir dönemin ardından yaşanan bu gelişmeler, günlerdir kulislerde yapılan; ‘Irak Başbakanı’nın görevde kalmak için İran'ın isteklerine boyun eğmek ve onun tarafında yer almaktan başka çaresi olmadığı’ şeklindeki konuşmaların büyük bir bölümünü açıklıyor.
Öte yandan Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan çevirdiği haberine göre gözlemciler, Başbakan Abdulmehdi’nin İsrail’i suçlamasının, ABD’den giderek uzaklaşmasına neden olabileceğini ve bunun da Irak’ta zaten kırılgan olan siyasi istikrarın bozulmasından çekinen Washington’ın Bağdat’ı Tahran’ın baskısından kurtarmaya yönelik hesaplarına ters düşebileceğini düşünüyorlar.
İstenmeyen arabuluculuk
Irak Başbakanı Abdulmehdi, Suudi Arabistan’a yaptığı ve Suudi yönetiminin Irak’ın bölgedeki tansiyonu düşürme çabasına verdiği olumlu karşılığı ‘başarılı’ olarak nitelediği ziyaretin ardından İsrail’e yönelik suçlamalarını duyurdu.
Suudi Arabistan Kralı ve Veliaht Prens ile bölgedeki duruma ilişkin gelişmeleri değerlendirdiğini belirten Abdulmehdi, ziyaretin ardından İran'la arabuluculuk konusunda herhangi bir açıklama yapmadı.
Abdulmehdi’nin yakın çevresinde bulunan siyasetçiler, Başbakan’ın Suudi Arabistan'dan sonra İran’ı ziyaret edeceği şeklinde açıklamalar yapsa da İran Dışişleri Bakanlığı, Irak'ın yönettiği arabuluculuğa dair herhangi bir bilginin kendilerine ulaşmadığını bildirdi.
Gözlemciler, bölgedeki belirsizliğin Irak Başbakanı’nın Tahran ve Riyad arasında arabuluculuk yapma girişimini zorlaştırdığını ve görünüşe göre Abdulmehdi’nin başarısızlık olarak yargılanabilecek bir sonuca ulaştığını göremediğini, dolayısıyla İsrail’in Haşdi Şabi’ye ait konumların bombalanmasının arkasında olduğu şeklindeki açıklamayı yapmasına kapı araladığını söylüyorlar.



Trump, Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el konulduğunu duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump, Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el konulduğunu duyurdu

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, Washington ve Karakas arasındaki gerginliğin tırmanmasıyla birlikte, dün ABD'nin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koyduğunu doğruladı. Trump, "Venezuela açıklarında çok büyük bir petrol tankerine el koyduk; şimdiye kadar el konulan en büyük tanker" ifadesini kullandı.

Politico'nun haberine göre tanker Küba'ya gidiyordu ve Küba devlet petrol şirketi Cubametales tarafından Asya'daki aracılara satılmak üzere petrol taşıyordu.

İki ABD savaş uçağı çarşamba günü, ABD yönetiminin Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun iktidardaki günlerinin "sayılı" olduğunu ilan ettiği baskı kampanyasının başlangıcından bu yana Güney Amerika ülkesine en yakın nokta olarak kabul edilen bir noktada Venezuela Körfezi üzerinden uçtu.

Savunma Bakanı Pete Hegseth, Kongre liderlerine, uyuşturucu taşıdığından şüphelenilen bir tekneye düzenlenen ve ilk saldırıdan sonra teknenin enkazına tutunan iki kişinin ölümüne yol açan çifte saldırının videosunun tamamını yayınlamayı düşündüğünü bildirirken, kamuya açık uçuş takip siteleri, en geniş noktalarında yaklaşık 240 kilometre genişliğinde olan Venezuela Körfezi üzerinde uçan iki ABD Donanması F/A-18 savaş uçağının 30 dakikadan fazla bir süre su üzerinde daireler çizerek uçtuğunu kaydetti.

Bir savunma yetkilisi, uçuşu uluslararası hava sahasında yapılan “rutin bir eğitim uçuşu” olarak nitelendirdi ve uçakların silahlı olup olmadığını teyit edemediğini belirtti. Uçuşu, ABD uçaklarının yeteneklerini test etmek için tasarlanmış önceki tatbikatlara benzetti ve “provokatif olmadığını” vurguladı.

ABD ordusu daha önce de bölgeye B-52 Stratofortress ve B-1 Lancer bombardıman uçakları konuşlandırmış, Venezuela kıyılarına yakın uçuşlar gerçekleştirmişti; ancak F/A-18 savaş uçaklarının salı günü yaptığı gibi Venezuela topraklarına yakın uçuşlar yapmamıştı.


Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
TT

Musk, DOGE’dan pişman: “Bir daha uğraşmam”

Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)
Ocak ayında Musk liderliğinde kurulan DOGE, kasımda kapatılmıştı (Reuters)

Elon Musk, Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nda (DOGE) geçirdiği süreyi değerlendirdi.

Musk, 2017-2019'ta İç Güvenlik Bakanlığı'nda basın sözcüsü yardımcısı olarak görev yapan Katie Miller'ın podcast'ine katıldı.

Teknoloji milyarderi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray Özel Kalem Müdür Yardımcısı Stephen Miller'ın eşiyle yaptığı söyleşide, DOGE'un tartışmalı federal bütçe kesintilerine dair şunları söyledi:

Biraz başarılı olduk. Bir dereceye kadar başarılı olduk. Hiç mantıklı olmayan, tamamen israfa yol açan birçok fonlamayı durdurduk.

Trump'ın seçim kampanyasına yaptığı desteklerle gündeme gelen Musk, ABD Başkanı tarafından DOGE'un başına getirilmişti.

Yönetimin ilk 5 ayında federal kurumlarda gerçekleştirdiği kesintilerle tartışma yaratan Tesla CEO'su, nisanda yaptığı açıklamada elektrikli otomobil şirketiyle ilgilenmek için DOGE'da geçirdiği süreyi azaltacağını duyurmuş, mayısta da görevden ayrılmıştı.

DOGE'un kesintileri nedeniyle binlerce federal çalışanın işine son verilmesi ABD'de tepki çekmişti. ABD'nin yanı sıra bazı Avrupa şehirlerinde de Tesla'ların kundaklandığı bildirilmişti.

Salı günü yayımlanan podcast'te Musk, bir daha DOGE gibi bir projenin başına geçmek istemediğini belirtti:

DOGE'la uğraşmak yerine, esasen şirketlerim üzerinde çalışmalıydım. Böylece ürettiğimiz arabaları kundaklamazlardı.

Space X CEO'su, DOGE'un başına geçtikten sonra katıldığı bir konferansta Nazi selamı verdiği iddiasıyla da yoğun eleştirilerin hedefi olmuştu.

Analistlere göre Tesla'nın net kârının bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 71 oranında düşmesinde, Musk'ın DOGE’a odaklanması büyük rol oynamıştı.

Teknoloji milyarderiyle ABD Başkanı'nın arası, Trump'ın tartışmalı vergi indirimi tasarısı nedeniyle bozulmuştu. Sosyal medya üzerinden atışmaların ardından ikili daha sonra "dostluk mesajları" paylaşmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Axios


‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
TT

‘Tek bir tık bir ülkeyi yıkmaya yeter’... İsrailli bir yetkiliden ‘nadir’ uyarı

Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)
Siber korsanlığı simgeleyen bir görsel (Reuters)

İsrail Ulusal Siber Güvenlik Müdürlüğü Başkanı Yossi Karadi, nadir görülen bir uyarıda bulunarak, siber tehditlerin ülkeleri anında çökme noktasına getirebileceğini söyledi. Şarku’l Avsat’ın Yediot Ahronot’tan aktardığına göre Karadi, elektrik, su, trafik ışıkları ve hastane ağlarına yapılan siber saldırıların artık savaş aracı haline geldiğini ve bu saldırıların çoğunlukla saldırganın kimliğini gizlemek için vekil gruplar üzerinden gerçekleştirildiğini belirtti. Karadi dün Tel Aviv Üniversitesi’nde düzenlenen Siber Güvenlik Haftası konferansında yaptığı konuşmada, son altı ayda İsrail’in yürüttüğü savunma faaliyetlerinden bir kısmını paylaştı ve ‘ilk siber savaş’ olarak nitelendirdiği durumun endişe verici bir tablosunu çizdi.

Karadi, “Giderek savaşların dijital alanda başlayıp biteceği bir çağa doğru ilerliyoruz” dedi ve ‘dijital kuşatma’ terimini tanıttı. Karadi, bu senaryoda enerji santrallerinin duracağı, trafik ışıklarının çalışmayacağı, iletişim sistemlerinin çökeceği ve su kaynaklarının kirlenebileceğini vurgulayarak, “Bu hayali bir gelecek senaryosu değil, oldukça gerçekçi bir eğilim” ifadesini kullandı.

Karadi, dijital kuşatma kavramının sadece çekici bir ifade olmadığını, 15 yıl süren bir gelişimin sonucu olduğunu belirtti. Geçmişte devletler arasındaki siber savaşların çoğunlukla sessiz casusluk veya yalnızca askeri tesisleri hedef alan operasyonlar olduğunu söyleyen Karadi, son yıllarda durumun değiştiğini ve yeni düşmanın yalnızca sır çalmayı değil, sivil yaşamı kesintiye uğratmayı amaçladığını ifade etti.

Yediot Ahronot’a göre, siber savaşların başlangıç noktası olarak kabul edilen olay, 2010 yılında Stuxnet virüsünün ortaya çıkmasıydı. Yabancı raporlara göre virüs, İran’ın Natanz Nükleer Tesisi’ndeki santrifüjleri hedef almak için İsrail ve ABD tarafından kullanılmıştı ve yalnızca belirli endüstriyel kontrol birimlerini etkileyerek sivil bilgisayarlar veya alakasız altyapıya zarar vermekten kaçınıyordu.

Karadi, dönüm noktasının ise geçen on yılın ortalarında Doğu Avrupa’da yaşandığını belirtti. Rus hacker grubu Sandworm, teorik olarak mümkün görülmeyen bir adım atarak Ukrayna elektrik şebekesini hackledi ve yüz binlerce evi dondurucu soğukta karanlığa gömdü. Bu olaydan sonra siber operasyonlar, yalnızca askeri hedeflere yönelik silahlar olmaktan çıkarak, sivil nüfusu hem psikolojik hem fiziksel olarak etkileme aracına dönüştü. Ayrıca, 2017’de Kuzey Kore’ye atfedilen WannaCry fidye yazılımı saldırısının, siber silahların nasıl kontrolden çıkabileceğini gösterdiği ve dünya genelinde hastaneler ile acil servisleri rastgele etkileyerek felce uğrattığı ifade edildi.

Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)Bir Amerikan siber güvenlik şirketi, Sandworm siber hack grubunun faaliyetlerini tespit etti. (Reuters)

Tehlikeli bir artış

Karadi, İran’ın siber terör doktrinini benimsemiş olmasının tehlikeli bir örneğini paylaştı: 2020 yılında İsrail su şebekesindeki klor seviyesini değiştirmeye yönelik girişim, başarılı olsaydı kitlesel zehirlenmeye yol açabilirdi.

Karadi, o tarihten bu yana İran’ın siber saldırılarının İsrail’de sivil altyapıyı hedef aldığını, hastaneler, alarm sistemleri ve elektrik şebekesine yönelik tekrar eden girişimlerin bu kapsamda olduğunu belirtti.

Hastanelere yönelik saldırıların yeni bir boyut kazandığını vurgulayan Karadi, yakın zamanda Shamir Tıp Merkezi’ne yapılan siber saldırıyı örnek gösterdi. Saldırının arkasında, sıradan bir suç örgütü gibi görünen ‘Qilin’ adlı bir grup bulunuyordu. Karadi, bu durumun devletlerin, sorumluluğu gizlemek için vekil siber gruplar aracılığıyla saldırılar düzenlemesi trendini gösterdiğini ve bunun yalnızca İsrail’e özgü olmadığını aktardı. ABD ve Avrupa istihbarat raporları da benzer eğilimleri doğruluyor.

Çin’de de ‘Volt Typhoon’ gibi grupların, kâr amacı gütmeden ABD’nin kritik altyapısına sızmalar yaparak olası bir gelecekteki saldırıya hazırlık yaptıkları tespit edilmiş durumda.

Karadi, İran saldırılarında karma bir taktik gözlendiğini söyledi: Weizmann Enstitüsü’ne bir füze atılırken, aynı zamanda güvenlik kameralarına sızılarak çarpma anı gerçek zamanlı olarak kaydedildi ve psikolojik etkisi artırıldı. Aynı zamanda çalışanlara tehdit mesajları ve sızdırılmış kişisel bilgiler gönderildi.

Bu yöntem, Ukrayna savaşında görülen siber saldırılarla benzerlik taşıyor; Rus hackerlar, internet servis sağlayıcılarını hedef alarak bilgi akışını engelliyor ve korku yayıyordu.

Konuşmasını yapay zekâ çağının getirdiği fırsatlar ve risklerle tamamlayan Karadi, “Dijital sistemlere tamamen bağımlılık ve yapay zekâdaki hızlı gelişim, büyük fırsatlar sunuyor, ancak saldırganlara da sınırsız hareket alanı sağlıyor” uyarısında bulundu.

Yediot Ahronot gazetesi, Karadi’nin mesajını özetleyerek, “Gelecek savaşta klavye, roketten daha az öldürücü olmayacak” ifadeleriyle duyurdu.