Susuzluk Afrika’yı nereye götürüyor?

Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
TT

Susuzluk Afrika’yı nereye götürüyor?

Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)
Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı (Reuters)

Emani et-Tavil
Kaynakları bakımından büyük bir zenginliğe sahip olan Afrika kıtası paradoksları ve çelişkileriyle her zaman bizleri şaşırtmayı başarmıştır. Dört bir yanı her türlü doğal kaynakla dolu olan bu kıtanın insanları fakirlik ve bir kısmı da açlıkla mücadele ediyor. En önemlisi de insanın hayatta kalması için en büyük ihtiyaçlarından biri olan su kaynakları konusunda oldukça yoksullar.
Belki de bu paradoks, Fas Lojistik ve Su Bakanlığı ile Cenevre'deki Küresel Su, Çevre ve Sağlık Enstitüsü’nün (Global Institute for Water, Environment and Health - GIWEH) işbirliğiyle bu ayın başlarında Fas'ın Marakeş kentinde gerçekleşen Uluslararası Su Güvenliği Zirvesi'nin yapılmasının nedeniydi. Zirve, Mart 2021’de Senegal’in başkenti Dakar’da düzenlenecek olan 9. Dünya Su Forumu (WWF) için bir ön hazırlık çalışmasıydı.
Su güvenliği
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Ekim ayında Kahire’de yapılacak Dünya Su Konseyi’nin (WWC) toplantısında Mısır ile Etiyopya arasındaki Nahda (Rönesans) Barajı krizinin yankılarının olması bekleniyor. Konu, kulislerdeki tartışmaların ana gündem maddesi olurken herkes, “Krizle başa çıkmak için ne yapmalı?” sorusunu soruyor.
Su güvenliğinin son derece hassas bir konu olması, şu anda sosyal barış ve ekonomik kalkınma arasında organik bir bağ oluşturuyor. Mısır ve Etiyopya arasındaki krizin, kısmen bölge güvenliği ve kısmen de uluslararası güvenliği etkilemesinin nedeni de budur. Mısırlılar sadece 500 metreküp su payıyla sudan adeta yoksun kalırken Etiyopya, barajı Afrika suları için bir çeşme olarak sınıflandırıyor. Bu durum, özellikle su, enerji, gıda güvenliği ve iklim değişikliğiyle olan bağlantısı nedeniyle çatışmayı değil, işbirliğini ve ortak bir politika izlenmesini gerektiriyor.
Yenilik gerekiyor
Afrika kıtasındaki tüm bu zorluklar, su konusunda bilgi ve yenilik yapılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle GIWEH, su kaynaklarına yönelik bağımlılığı azaltma ve bu kaynaklarının kullanımına yeni bir soluk getirme alanlarında yenilikçiliği teşvik ederek su alanındaki çabalarını yoğunlaştırdı.
Bu bağlamda Marakeş’te düzenlenen Su Güvenliği Zirvesi yan toplantılarında yapılan bir törenle güneş enerjisini kullanarak çiyden su çeken akıllı şehirler inşa etme projesi olan ECO adlı teknolojiyi sunan Mısırlı bir gençlik şirketine ödül verildi. İnsanların su ve enerji kaynaklarına olan bağımlılığını giderek azalmayı hedefleyen bu teknoloji, şirketin Mısır ve Fas hükümetleri tarafından desteklenen yeni bir alanda lider olmasını sağladı.
Belki de Marakeş’de ortaya atılan bu teknoloji, havza düzeyinde etkili su yönetimi için gerekli mekanizmaların geliştirilmesinin önünü açabilir. Bazı ülkeler, bu alandaki deneyimlerini paylaşırken Finlandiya ve Fas arasında bu konuda bir mutabakat zaptı imzalandı. Bununla birlikte Fas suyla ilgili endişelerinin bir göstergesi olarak Marakeş’te Afrika ve Ortadoğu’nun ilk su müzesinin açılışını gerçekleştirirken, suyu korumaya dair tarihi tecrübesini ve kullanılan araçları sergilemeye başladı.
Tüm dünya endişeli
UNICEF'in 2017 yılında yayınladığı raporunun, suyla ilgili tüm dünyanın endişelerini ortaya koyması bizi haklı gösterebilir. Raporda, 2015 yılında Dünya nüfusunun yüzde 11'inin (844 milyon kişi) suya erişimi olmadığı belirtiliyor.
Bölgedeki gözlemlerini aktaran Independent Arabia muhabiri Emani et-Tavil;
Afrika'daki su paradoksuna elbette iklim değişikliği ve çölleşmedeki artış da neden oluyor. Zimbabwe ormanlarındaki yeşil alanların ve hayvanların azaldığını kendi gözlerimle gördüm. Yürek burkan bir sahneydi. Son olarak, Güney Afrika'nın vatandaşlarına günlük sadece 20 litre su kullanmalarına izin verdiğini biliyoruz, aksi halde 2020 yılında tüm Güney Afrikalıları bir felaket bekliyor olacak.
Birleşmiş Milletler (BM) dünyada her yıl 2 milyondan fazla insanın sağlıksız sulardan kaptıkları hastalıklar nedeniyle öldüklerini belirtirken Sahra Altı Afrika ülkelerindeki 680 milyon insanın sadece yüzde 60'ının güvenli su kaynaklarına erişebildiği tahmin ediliyor.
9'u Afrika'da olmak üzere 13 ülkede insanlar, kişi başına günde ortalama 10 litreden az su miktarıyla yaşamaya çalışıyor. Bu gerçekten sinir bozucu bir durum. Gambiya, Cibuti, Somali, Mali, Mozambik, Uganda, Tanzanya ve Eritre’de yaşayanlara göre susuzluk geri döndürülemez boyutlara ulaşmış durumda.
Afrika'daki su kıtlığı, kıtadaki hayati faaliyetleri de doğal olarak etkiliyor. Bunların başında da kıta için merkezi bir öneme sahip olan tarım geliyor. Kıtadaki gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) yaklaşık yüzde 35'ini ve ihracatının yüzde 40'ını tarım oluşturuyor. Ayrıca, Afrika Birliği’nin (AfB) 2013-2063 yılları arası için yaptığı plana göre iş imkanlarının yüzde 70'i de tarım alanında bulunuyor.
En önemli su rezervleri, Büyük Göller
Afrika kıtasının belki de en önemli su rezervleri, Nil Nehri’nden beslenen Victoria Gölü gibi tatlı su göllerinden oluşan bir grup olan Büyük Göller’dir. Bu grupta, yüz ölçümü bakımından dünyanın ikinci en büyük tatlı su gölü olan Victoria Gölü’nün yanı sıra ondan daha küçük olan Çad, Albert, Kivu, Tanganika ve Malawi gibi göller yer alıyor. Büyük Göller, topraklarında bulunduğu Burundi, Ruanda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda, Kenya, Tanzanya, Zambiya, Malavi ve Mozambik tarafından yönetiliyor.
Ancak ne yazık ki, Doğu Afrika’daki bu nispeten bol olan su rezervi, henüz ortak bir çerçevede ele alınabilmiş değil. Buna karşın su, kıtada çatışma konusu olarak kullanılabiliyor. Bu çatışmaların bir kısmı, söz konusu ülkeleri parçalayan ve onları sınırlarla ayırarak geleneksel sömürgecilik bayrağı altında başlatılan çatışmalardır. Bazıları bugün halen Doğu Kongo, Uganda ve Güney Sudan gibi ülkelerde devam ediyor. Aslında bu bölgelerin Nil Nehri'nde şuan mevcut olan 82 milyar metreküplük kullanılabilir su miktarının yarısından fazlasının yer aldığı büyük su projelerine konu olması gerekiyordu. Su ile ilgili çatışmaların bir diğer kısmı ise şu anda Etiyopya'nın Nahda Barajı'yla ulaşmak istediği su projeleri ve fiyatlandırmalarına yönelik İsrail-Batı ortaklığında yürütülen bir mühendislikle sürdürülüyor.
Afrika kıtasının kuzeyi, orta kesimleri ve batısı su rezervleri açısından en fakir olan yerlerdir. Örneğin Libya gibi bir ülke, yüzde 95 oranında yer altı su kaynaklarına yüzde 3’ten daha az oranda vadilerdeki su kaynaklarına ve yüzde 1.4 oranında arıtılmış sulara güveniyor.  Libya, önümüzdeki yıllarda şiddetli bir su kriziyle karşı karşıya kalabilecek ülkeler listesinde 15. sırada yer alıyor.  Libya'nın güneyinden kıyı kentlerine yeraltı sularının aktarılması için yaklaşık 6 milyar dolar harcandı. Öte yandan iklim değişikliği ve çölleşme Afrika’daki silahlı çatışmaların başlıca nedenlerinden biri. Örneğin Sudan’ın Batı Darfur Eyaleti’ndeki kriz, hayvanlarını otlamak için arazileri paylaşamayan kabileler arasında patlak verdi. Elbette Hartum'daki İslamcıların iktidar mücadelesi de bu çatışmanın yayılmasında rol oynadı.
İnsanların sorumsuzca davranışları
Afrika insanının, örneğin ağaçların kesilmesi, yeşillendirmelerin yapılmaması ve tarlaları sulamak için yanlış uygulamalarla su yollarının tutulması gibi sorumsuzca davranışları da bu kuraklığın ve çölleşmenin etkilerini derinleştirmede rol oynuyor. Su kaynaklarının ve tarımcılığın yanlış yönetilmesi büyük miktarlarda su harcanması ve arazi israfı da bu durumu tetikliyor. Sonuç olarak da ortaya son yıllarda sayısız ölümlere neden olan çatışma ve huzursuzluklara yol açan bir gıda krizi çıkıyor.
Burada son yıllarda bilinçsizce yapılan tarım ve hayvancılık faaliyetleri nedeniyle Afrika'nın en büyük göllerinden biri olan Çad Gölü’nün küçülmesi örnek olarak gösterilebilir. Gölün küçülmesi, gölü paylaşan 4 Afrika ülkesindeki hayvancılar, çiftçiler ve balıkçılar arasındaki gerilimi artırdı. 1960'larda kuraklık, çölleşme ve devletin su yönetiminin olmayışı nedeniyle göl, bugün suyunun yüzde 90'ını kaybederek 25 bin kilometrekarelik bir alana daralmış durumda.
Öte yandan Afrika kıtasının doğusunda yer alan Kenya, 21. yüzyılın ilk on yılında yaşadığı kuraklık nedeniyle 3 milyar doların üstünde kayba uğradı.
Bununla birlikte su kıtlığı, doğal olarak Afrikalıların sağlık koşullarına da doğrudan olumsuz bir şekilde yansıyor. Örneğin, 2001 yılında kıtanın güneyinde kirli su nedeniyle 10 binden fazla kişiye kolera bulaştı. Bu arada hastalığın, Doğu Sudan'da yeniden ortaya çıktığı öğrenildi.
Diğer yandan BM raporları, Afrika’nın 2025 yılına kadar ekilebilir arazilerinin üçte ikisini kaybetmesinin beklendiğine işaret ediyor. Kuraklık nedeniyle, Sahra Altı Afrika ülkeleri şuanda tarımdan elde ettiği GSYİH’dan yılda yüzde 3’ün üzerinde kayıp yaşıyor.
Tüm bu veriler, Afrika’daki su sorununun kuzeyden güneye tüm Afrikalılar için bir ölüm kalım meselesi olduğunu gösteriyor. Küresel ısınmanın artması, yağışlı mevsimlerin değişmesi, yağmurların yağmaması, kıtanın nüfusunun ve hayvancılık faaliyetlerinin artmasıyla birlikte mevcut göller kıta ülkelerinin can damarı olarak kaldıkça, herkes su rezervleri, nehirler ve göllere yönelecek. Bu da su seviyelerinin düşmesine neden olacak. Bu durum, Afrika ülkeleri ve bu alanda çalışan uluslararası sivil toplum örgütlerinin üzerindeki yükü daha da artırıyor.



Sörf tahtası çalan su samuru geri mi döndü?

Uzmanlar hayvanların doğal yaşam alanlarının daralmasının böyle olaylara yol açabileceğini söylüyor (Shmuel Thaler/The Santa Cruz Sentinel/AP)
Uzmanlar hayvanların doğal yaşam alanlarının daralmasının böyle olaylara yol açabileceğini söylüyor (Shmuel Thaler/The Santa Cruz Sentinel/AP)
TT

Sörf tahtası çalan su samuru geri mi döndü?

Uzmanlar hayvanların doğal yaşam alanlarının daralmasının böyle olaylara yol açabileceğini söylüyor (Shmuel Thaler/The Santa Cruz Sentinel/AP)
Uzmanlar hayvanların doğal yaşam alanlarının daralmasının böyle olaylara yol açabileceğini söylüyor (Shmuel Thaler/The Santa Cruz Sentinel/AP)

ABD'nin Kaliforniya eyaletinden bir kere daha sörf tahtalarına binerek gezinen su samuru haberi geldi. 

Çarşamba günü Santa Cruz şehrindeki popüler sörf noktalarından Steamer Lane'e giden Isabella Orduna, ayağında küçük bir ısırık hissetti. 

21 yaşındaki kadın ürkerek suya düştü. Denizden kafasını çıkarıp sörf tahtasına baktığında karşısında bir su samuru gördü:

Aklıma ilk gelen düşünce 'Vay, şimdi ne yapacağım?' oldu.

Orduna hayvanı uzaklaştırmak için sörf tahtasını ters çevirmeyi ve bağırmayı denese de başarılı olamamış.

Etraftakilerin uzmanları yardıma çağırmasıyla birlikte hem Orduna hem de sörf tahtası denizden çıkarılmış.

Perşembe günü aynı bölgede bir sörfçü daha tahtasını bir su samuruna kaptırdı.

Bir haftada iki vakanın meydana gelmesi, 2023'te 841 kod numaralı su samurunu internet fenomeni yapan benzer olayları hatırlattı.  

Yeni vakalardaki failin iki sene önce yakalanmadan kaçmayı başaran hayvan olup olmadığı henüz bilinmiyor. 

Uzmanlar, diğer su samurlarının da sörf tahtalarına merak duymaya başlamış olabileceğini söylüyor. 

841 kod numaralı su samurunun tüylü yüzü tişörtlere basılmış ve bir dondurma çeşidine ilham vermişti. 

Bölge sakinleri onu yakalamaya çalışan yaban hayatı koruma yetkililerini yuhalamış ve "Su samuru olmak bir suç değildir" yazılı tişörtler giymişti. 

Dünya çapında ün kazanan hayvanın hamile olduğu anlaşılınca yakalama çalışmaları sona erdirilmişti. 

Doğumdan sonra sörf tahtalarını çalmayan su samurunun bu davranışı, hamilelik hormonlarına bağlanmıştı.

841 kod numaralı su samurunun izine 2024'ten beri rastlanmıyor.

Independent Türkçe, New York Times, ABC

 


Ünlü oyuncu ihtimali açıkladı: Hulk geri dönecek mi?

Mark Ruffalo, en son 2022'de yayımlanan Disney+ dizisi She-Hulk: Attorney at Law'da Hulk olarak izleyici karşısına çıkmıştı (Walt Disney Pictures)
Mark Ruffalo, en son 2022'de yayımlanan Disney+ dizisi She-Hulk: Attorney at Law'da Hulk olarak izleyici karşısına çıkmıştı (Walt Disney Pictures)
TT

Ünlü oyuncu ihtimali açıkladı: Hulk geri dönecek mi?

Mark Ruffalo, en son 2022'de yayımlanan Disney+ dizisi She-Hulk: Attorney at Law'da Hulk olarak izleyici karşısına çıkmıştı (Walt Disney Pictures)
Mark Ruffalo, en son 2022'de yayımlanan Disney+ dizisi She-Hulk: Attorney at Law'da Hulk olarak izleyici karşısına çıkmıştı (Walt Disney Pictures)

Hulk'ın Marvel Sinematik Evreni'ndeki (MSE) geleceği hâlâ belirsizliğini koruyor.

Karakterin 2022'deki son ekran macerasından bu yana yeni bir projede yer almaması, hayranların "Hulk merkezli yeni bir film gelir mi?" sorusunu yeniden gündeme getirdi. Mark Ruffalo'ya göre ise bu, yakın zamanda mümkün görünmüyor.

Ünlü oyuncu, GQ'ya verdiği yeni röportajda kendisine özel bir Hulk filmi isteyip istemediği sorusuna şöyle yanıt verdi:

Evet, tek başına bir Hulk filmi yapmayı çok isterim.

Ruffalo, süper kahraman evrenine 2012 yapımı Yenilmezler'le (The Avengers) katılmıştı. Ancak o filmdeki başroller arasında yer alan Ruffalo, sonrasında kendi hikayesini anlatan bir projede yer alamayan tek isim oldu.

Oyuncu, bunun nedenini şu sözlerle açıkladı:

Belki bilmiyorsunuzdur ama Hulk'ın hakları aslında Marvel’a değil, Universal’a ait. Açıkçası, bu projenin gerçekten hayata geçip geçemeyeceğinden emin değilim. Sürekli konuşuyoruz, nasıl olabileceğini tartışıyoruz ama ortada o kadar çok Hulk filmi var ki... İnsanlar gerçekten bir tane daha ister mi, emin değilim. Yine de ben çok isterim ve bence doğru formülü bulabilirsek izleyiciler de buna ilgi gösterir.

Marvel evreninde halihazırda bir Hulk filmi var: 2008 yapımı The Incredible Hulk. O filmde Bruce Banner'ı Edward Norton canlandırmış, ardından karakteri Ruffalo devralmıştı. Norton'ın canlandırdığı versiyon, resmen MSE'nin parçası kabul ediliyor.

57 yaşındaki Ruffalo, geçen yıl yaptığı açıklamada Marvel Başkanı Kevin Feige'in, kendisine başka bir Hulk filmi planlanmadığını söylediğini aktarmıştı:

Bildiklerim bu kadar. Daha fazlasını anlatabilirim ama bana bu konuda konuşmamam söylendi.

Ancak oyuncunun son açıklamaları, en azından bu fikre olan isteğini sürdürdüğünü gösteriyor.

Ruffalo'nun Avengers: Doomsday'de yer alıp almayacağı da henüz bilinmiyor. Bu yılın başında yapılan resmi oyuncu tanıtımında Ruffalo'nun adının yer almaması dikkat çekmişti. Oyuncu, bu durumu esprili bir dille şöyle yorumladı:

Bir sonraki filmin sonunu ağzımdan kaçırmamam için beni listeden çıkarmaya karar verdiler.

Independent Türkçe, GamesRadar, GQ


Gişe rekortmeni korku serisine veda: Artık bitti

Korku Seansı: Son Ayin'de Ed ve Lorraine Warren, hem kendi hayatlarını hem de masum insanları bu kötücül güçlerden korumak için mücadele veriyor (Warner Bros.)
Korku Seansı: Son Ayin'de Ed ve Lorraine Warren, hem kendi hayatlarını hem de masum insanları bu kötücül güçlerden korumak için mücadele veriyor (Warner Bros.)
TT

Gişe rekortmeni korku serisine veda: Artık bitti

Korku Seansı: Son Ayin'de Ed ve Lorraine Warren, hem kendi hayatlarını hem de masum insanları bu kötücül güçlerden korumak için mücadele veriyor (Warner Bros.)
Korku Seansı: Son Ayin'de Ed ve Lorraine Warren, hem kendi hayatlarını hem de masum insanları bu kötücül güçlerden korumak için mücadele veriyor (Warner Bros.)

Korku Seansı: Son Ayin (The Conjuring: Last Rites), 2025'in en çok hasılat elde eden korku filmi oldu. Ancak bu etkileyici gişe başarısı, serinin geleceğini değiştirmeyecek gibi görünüyor.

Yönetmen Michael Chaves'e göre bu film, Vera Farmiga ve Patrick Wilson'ın canlandırdığı Warren çiftinin beyazperdedeki son hikayesi olacak.

"Bu son film"

Chaves, ComicBook.com'a verdiği röportajda Son Ayin'in, Warrenlar'ın ana karakter olarak yer aldığı son film olduğunu kesin bir dille doğruladı. "Artık bitti. Bu, son film..." diyen 40 yaşındaki yönetmen, sözlerini şöyle sürdürdü:

Zaten bu yüzden adını Son Ayin koyduk. Başka Korku Seansı filmi olmayacak. Bu kesinlikle sonuncusu.

Amerikalı yönetmen, geçen ay GamesRadar'a yaptığı açıklamada da hikayeyi burada bitirmenin doğru bir karar olduğunu söylemişti:

Serinin gereğinden fazla uzamasını istemedik. Kendi şartlarımızla, güvenle bitirmek istedik.

Yine de Hollywood'un, büyük gişe başarısı elde eden serileri kolay kolay bırakmadığı biliniyor. Son Ayin, 55 milyon dolarlık bütçesine karşılık dünya genelinde 477 milyon doların üzerinde hasılat elde ederek, korku türünde "tüm zamanların en büyük küresel açılışını" yaptı.

Bu tablo planların değişebileceğini düşündürse de Chaves'in sözleri, Warren çiftinin geri dönmeyeceğini net biçimde ortaya koyuyor.

Serinin yaratıcısı James Wan da geçen yıl Son Ayin'i defalarca "son Korku Seansı filmi" diye tanımlamış, hatta Instagram paylaşımında "bir dönemin sonu" ifadesini kullanmıştı. 

Görünen o ki Ed ve Lorraine Warren artık beyazperdeye veda etti. Fakat bu, Korku Seansı evreninin tamamen sona erdiği anlamına gelmiyor.

Halihazırda bir öncül film geliştirme aşamasında. 2023'te duyurulan HBO dizisinin yapım çalışmaları da sürüyor. Projenin dizi sorumlusu görevini Nancy Won üstleniyor. Ayrıca Annabelle ve Dehşetin Yüzü (The Nun) gibi yan serilerin devam filmleri de gündemde ancak henüz resmi bir onay yok.

Korku Seansı: Son Ayin, halen sinemalarda gösterimde.

Independent Türkçe, GamesRadar, ComicBook.com