​Türkiye ile SDG arasında ateşkesle ilgili karşılıklı suçlamalar

Suriye’deki Rasulayn kentinden yükselen dumanlar (AFP)
Suriye’deki Rasulayn kentinden yükselen dumanlar (AFP)
TT

​Türkiye ile SDG arasında ateşkesle ilgili karşılıklı suçlamalar

Suriye’deki Rasulayn kentinden yükselen dumanlar (AFP)
Suriye’deki Rasulayn kentinden yükselen dumanlar (AFP)

Türkiye, geçtiğimiz Perşembe günü ABD ile yapılan anlaşma sonucunda Fırat’ın doğusundaki Kürt savaşçıların (YPG/SDG)  geri çekilmesi amacıyla Suriye’nin kuzeydoğusunda başlattığı ‘Barış Pınarı Harekatı’nı 5 günlüğüne askıya aldı. Ancak Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) geçici ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlarken SDG de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) anlaşmaya uymamakla suçladılar.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan dün yapılan açıklamada, TSK Güvenli Bölge Anlaşması’na tam olarak bağlı kalırken SDG üyelerinin son 36 saatte anlaşmayı 14 kez ihlal ettiği bildirildi.
Açıklamada, SDG’nin Türkiye ve ABD arasında geçtiğimiz Perşembe günü yapılan Güvenli Bölge Anlaşması’nı son 36 saat içinde Rasulayn’da 12, Tel Tamer’de de 2 olmak üzere toplam 14 kez ihlal ettiği belirtilirken TSK’nın anlaşmaya olan bağlılığı vurgulandı. Ayrıca bu saldırı ve tacizlerde hafif ve ağır silahların (roketler, uçaksavar silahları ve tanklar) kullanıldığı kaydedilen açıklamada, anlaşmanın doğru bir şekilde uygulanması ve kendini savunma durumları hariç ateşkese devam edebilmek amacıyla geçici olarak ABD ile koordinasyon kurulduğuna dikkat çekildi.
“Kimyasal silah kullanıldığına yönelik iddialar tamamen gerçek dışıdır”
Milli Savunma Bakanlığı açıklamasında, özellikle dış basında dolaşan Barış Pınarı Harekatı’nda kimyasal silah kullanıldığı iddialarının ‘tamamen gerçek dışı’ olduğu belirtildi. Açıklamada, “TSK’nın başarısına gölge düşürmek isteyen çevrelerce özellikle dış basında gündeme getirilen ‘TSK tarafından kimyasal silah kullanıldığına’ yönelik iddialar tamamen gerçek dışıdır” ifadeleri yer aldı.
TSK’nın, uluslararası hukuk ve anlaşmalar tarafından yasaklanan mühimmatları kullanmadığı vurgulanan açıklamada, “Bu tür mühimmat TSK envanterinde bulunmamaktadır” denildi.
Bununla birlikte Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, Suriye’nin kuzeyindeki askeri operasyonda (Barış Pınarı Harekatı) Türkiye'nin kimyasal silah kullandığına dair iddialarla ilgili yaptığı açıklamada, “Terör örgütü tarafından yapılan dezenformasyona dayanan bu alçakça iftiraları kategorik şekilde reddediyoruz” ifadelerini kullandı.
TSK’nın envanterinde kimyasal silah bulunmadığına dikkati çeken Aksoy, bazı uluslararası basın kuruluşlarınca servis edilen iddiaların herhangi bir dayanağı olmadığını belirttiği yazılı açıklamasında, “Ülkemiz, Kimyasal Silahların Geliştirilmesi, Üretilmesi, Depolanması ve Kullanımının Yasaklanması ile İmhasına İlişkin Sözleşme'ye (KSS) 1997 yılından beri taraftır. Türkiye ayrıca, yayılmanın önlenmesi alanındaki tüm temel uluslararası belgelere taraf ve ihracat kontrol düzenlemelerine üyedir. Bu kapsamda tüm yükümlülüklerini yerine getirmektedir. Öte yandan, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW), iddialar hakkında herhangi bir 'soruşturma' başlatılmadığı ve iddiaların güvenilir olduğunun saptanmadığı bilgisini paylaşmıştır” ifadelerine yer verdi.
Akar – Esper görüşmesi
Diğer yandan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve ABD'li mevkidaşı Mark Esper, Suriye'nin kuzeydoğusunda kurulması planlanan güvenli bölge ile ilgili iki ülke arasında yapılacak anlaşmaya ilişkin dün akşam bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiler.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan görüşmeye dair yapılan açıklamada, iki bakan arasında gerçekleşen telefon görüşmesinde, Türkiye ile ABD arasında Perşembe günü kararlaştırılan güvenli bölgenin kurulmasına yönelik çalışmanın, Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygı çerçevesinde, başarılı olması için gayret edildiği vurgulandı.
Görüşmede Akar, ABD'li mevkidaşına Türkiye'nin ABD’nin taahhütlerini yerine getirmesini beklediğini belirtirken Türkiye’nin DEAŞ’la mücadele konusundaki kararlığının devam ettiğini vurguladı. Akar görüşmede, Türkiye ve ABD arasında yapılan anlaşmada belirtildiği şekilde SDG üyelerinin 120 saat içerisinde Güvenli Bölge'den geri çekilmesi, ağır silahlarının toplanması, tahkimatının imha edilmesi faaliyetlerinin tamamlanmasının yakından takip edildiğini belirtti. Akar ayrıca, TSK unsurlarına karşı bir taciz, ‘düşmanca hareket veya tutum’ olduğu takdirde meşru müdafaa hakkının kullanılacağını kaydetti.
ABD, güvenli bölgenin oluşturulmasında yer almayacak
Öte yandan ABD Savunma Bakanlığı’ndan (Pentagon) yapılan açıklamada, Suriye'deki ABD güçlerinin Türkiye'nin kurmaya çalıştığı güvenli bölgenin oluşturulmasında yer almayacağı belirtildi.
ABD Savunma Bakanı Mark Esper de açıklamasında, Suriye'nin kuzeyinde kurulacak olan güvenli bölgede Amerikan kara gücünün yer almayacağını, ancak ABD’nin hem Türkiye hem de SDG ile irtibat halinde kalacağını belirtti. Bununla birlikte önümüzdeki hafta Bakan Akar ile Brüksel’de görüşeceğini kaydeden Esper, görüşmenin Suriye'deki duruma kalıcı bir siyasi çözüm sağlanmasının önemini güçlendirmeyi hedeflediğini ifade etti.
Güler - Milley  görüşmesi
Diğer yandan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler ile ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley arasında Suriye’deki son gelişmelerle ilgili bir telefon görüşmesi gerçekleşti. Türkiye Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada iki ülkenin genelkurmay başkanları arasında yapılan telefon görüşmesinde, Suriye'deki güvenlik durumu ve günlük gelişmelerin ele alındığı bildirildi.
Trump-Erdoğan görüşmesi
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile yaptıkları telefon görüşmesinde, Fırat Nehri'nin doğusunda kurulması planlanan güvenli bölgeyle ilgili fikir alışverişinde bulunduklarını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan Twitter hesabından yaptığı açıklamada, bölgede istikrar, huzur ve refahı sağlamak için ortak çabaların sürmesini umduğunu belirterek iki tarafın da Türkiye-ABD ilişkilerini güçlendirmek için attığı ortak adımlardan duyduğu memnuniyeti ifade etti.
Türkiye’nin Suriye’nin kuzeydoğusunda 12 kontrol noktası kuracağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, kurulması planlanan güvenli bölgenin, ABD’li yetkililer tarafından açıklanandan çok daha geniş olacağını vurguladı.
Erdoğan ABD ile Kürt güçlerinin çekilmesi için yapılan 5 günlük ateşkes anlaşmasının üzerinden geçen 24 saatten kısa bir süre sonra Cuma gününü Cumartesi’ye bağlayan gece yaptığı açıklamada, Ankara’nın Suriye ile olan yaklaşık 440 kilometre uzunluktaki sınır boyunca ve 32 kilometre derinlikte güvenli bölge kurma çabalarını sürdürdüğünü kaydetti.
Deyr Zor ve Rakka’yı da kapsaması halinde güvenli bölgeye iki milyon mültecinin yerleştirilebileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin Fırat'ın doğusundaki bölgede  ‘herhangi bir yanlış harekette bulunması halinde’ Suriye rejim güçlerine karşılık vereceğinin de altını çizdi.
Bununla birlikte Türkiye, operasyonun geçici olarak durdurulmasına rağmen, dün gece Suriye sınırında konuşlu birliklerine yeni askeri mühimmat takviyeleri gönderdi.
Ateşkese uyma çağrısı
Diğer yandan SDG Genel Komutanlığı Cumartesi günü ABD’ye, Türk hükümetine ateşkes anlaşmasına uyması konusunda baskı yapması çağrısında bulundu.
Alman Haber Ajansı (DPA) tarafından bir kopyası yayınlanan SDG Genel Komutanlığı açıklamasında, “Türk tarafıyla anlaşma imzalayan ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yu, Ankara’yı ateşkesi uygulama ve Washington ile yapılan anlaşmalar uyarınca bölgedeki sivillerin tahliye edilmesi için bir koridor oluşturmaya zorlamaya çağırıyoruz. ABD tarafı ile sürekli iletişim içinde olunmasına ve bu sorunu çözmek için kendilerine verilen sözlere rağmen şu ana kadar somut bir ilerleme kaydedilmedi” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, SDG’nin 17 Ekim’de ABD aracılığıyla Türkiye ile yapılan ateşkes anlaşmasını kabul ettiği ve anlaşmaya bağlı olduğu vurgulandı. SDG, Türk tarafının ateşkes yürürlüğe gireli 30 saatten fazla olmasına rağmen ihlal ve saldırılarına devam ettiğini açıklarken, Rasulayn kentindeki yaralılar ve sivillerin bölgeden tahliye edilmesi için güvenli bir koridor açmadığını iddia etti.
SDG’ye yakın bir kaynak, bugün yaptığı açıklamada, “Rasulayn’daki bombardıman ve operasyonlar devam ediyor. SDG ile TSK ve ona bağlı gruplar arasında çatışmalar yaşandı. Ayrıca SDG’nin kontrolü altında bulunan bölgelere bomba atıldı” diye konuştu.
DPA’ya açıklamalarda bulunan kaynak, “Kürt Kızılayı, yaralıları şehirden tahliye etmek için Rasulayn kentine girmeye çalışıyor. Ancak şu ana kadar hiçbir geçişin güvenliği sağlanmadı” dedi.



BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
TT

BM: İsrail–Hizbullah ateşkesi kırılgan, belirsizlik devam ediyor

İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)
İsrail askerleri, Güney Lübnan'daki Mays el-Cebel köyünde yıkılmış evler arasında hareket ediyor (EPA)

Birleşmiş Milletler’in Lübnan Özel Koordinatörü Jeanine Hennis-Plasschaert, Perşembe günü yaptığı açıklamada, hükümetin aldığı önemli kararlar ve Lübnan Silahlı Kuvvetleri’nin güçlendirilmiş varlığına rağmen ülkenin güneyindeki belirsizlik ortamının devam ettiğini belirtti. Hennis-Plasschaert, bu iki unsurun “normalleşme yolunda temel bir zemin oluşturduğunu” söyledi.

Hennis-Plasschaert, “Birçok Lübnanlı için çatışma düşük yoğunlukla da olsa sürüyor. Mevcut durum devam ettiği sürece, düşmanlıkların yeniden tırmanma ihtimali ortadan kalkmış değil” ifadelerini kullandı.

BM yetkilisi, mevcut fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Diyalog ve müzakereler tüm sorunları çözemeyebilir; ancak taraflar arasında karşılıklı anlayışın oluşmasına katkı sağlar ve en önemlisi, istenen güvenlik ve istikrara giden yolu açar” dedi.

İsrail ile Hizbullah arasında geçen yıl Kasım ayında, Gazze’deki savaşın yol açtığı bir yılı aşkın karşılıklı bombardımanın ardından ABD arabuluculuğunda ateşkes sağlanmıştı. Ancak İsrail, anlaşmaya rağmen Güney Lübnan’daki bazı noktalarda varlığını sürdürürken, ülkenin güneyi ve doğusuna yönelik saldırılarına devam ediyor.


Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi güçleri, başbakanlık için dokuz aday arasından hem yurtiçi hem de yurtdışından kabul gören kişiyi seçeceklerini açıkladı

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
TT

Irak’ta Koordinasyon Çerçevesi güçleri, başbakanlık için dokuz aday arasından hem yurtiçi hem de yurtdışından kabul gören kişiyi seçeceklerini açıkladı

Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)
Koordinasyon Çerçevesi güçleri liderleri kendilerini ‘en büyük blok’ ilan ettiler (Facebook)

Irak parlamentosunda şu anda ‘en büyük blok’ konumundaki (Şii) Koordinasyon Çerçevesi güçleri, dokuz aday arasından yeni bir başbakan seçmeye hazırlanıyor.

Şii ittifakının genel sekreteri Abbas Radi dün yaptığı açıklamada, adayın Irak’ta kabul görmesi, uluslararası gerekliliklerle başa çıkma becerisine sahip olması ve devlet kaynaklarını partizan amaçlarla kullanmayacağına dair taahhütte bulunması gerektiğini vurguladı. Radi, güvenlik ve ekonomi alanlarında başbakanın görevlerine ilişkin ayrıntılı bir programın, gelecek hükümetin bir parçası olabilecek bir ekip tarafından hazırlanmasının ardından, en olası adayın özelliklerini belirleyecek bir toplantının yapılacağını da sözlerine ekledi.

Koordinasyon Çerçevesi, siyasi normlara uygun olarak cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığı makamlarına getirilecek isimlere karar vermek için Kürt ve Sünni güçlerle müzakereler yürütürken, adayları değerlendiren önde gelen siyasi şahsiyetlerden oluşan bir komisyon aracılığıyla faaliyet gösteriyor.

Radi, rekabetin tanınmış önde gelen isimler arasında yaşandığını söyledi.

Radi, Şarku’l Avsat’ın Koordinasyon Çerçevesi güçlerinin yeni gündeminin bir parçası olarak milis grupların silahları sorununu ele almayı düşünüp düşünmediğine ilişkin sorusuna verdiği yanıtta, “Hükümet programı, yeni başbakan tarafından uygulanacak güvenlik reformlarını içerecek” ifadelerini kullandı.


Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
TT

Hamas: İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşmesi Gazze Anlaşmasını ihlal ediyor

Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)
Cebaliye, Kuzey Gazze Şeridi, 25 Kasım 2025 (AFP)

Hamas hareketi çarşamba günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Refah tünellerinde mahsur kalanların peşine düşme, öldürme ve tutuklama konusundaki ısrarının Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali olduğunu belirtti. Hamas yaptığı açıklamada, “İşgalin Refah tünellerinde mahsur kalan direnişçilerin peşine düşme, öldürme ve tutuklama yoluyla işlediği vahşi suç, Gazze ateşkes anlaşmasının açık bir ihlali ve bu anlaşmayı baltalama ve çökertme yönündeki devam eden girişimlerin kesin kanıtıdır” ifadelerini kullandı.

Hamas, savaşçılar ve evlerine dönüş sorununu çözmek için geçtiğimiz ay boyunca çeşitli siyasi liderler ve arabulucularla temaslarda bulunarak önemli çabalar sarf ettiğini belirtti ve “Ancak İşgal, öldürme, kovalama ve tutuklama söylemlerine öncelik vererek tüm bu çabaları engelledi” dedi.

 İsrail, bu ayın başlarında Teğmen Hadar Goldin'in naaşını teslim almasının ardından, tünellerden güvenle çıkabileceklerine dair verdiği sözü görmezden gelerek, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah kentinde tünellerde saklanan Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları'nın silahlı mensuplarının peşine düştü, onlara yönelik operasyonlarını yoğunlaştırdı.

İsrail Ordu Sözcüsü Avichai Adraee, Çarşamba sabahı ordu güçlerinin, Gazze'nin güneyindeki Refah kentinde, bölgedeki bir tünelden çıktıklarına inanılan altı militanı hedef aldığını söyledi.

İsrail ordusu, hava kuvvetlerinin militanlara ateş açtığını belirtti. Daha sonra bölgede bir ceset bulunurken, yakınlardaki bir çatışmada üç silahlı adamın daha öldürüldüğünü, askerlerin ayrıca bir binada bulunan iki militanı tutukladığını açıkladı.

İsrail medyası, ateşkes anlaşmasına göre İsrail kontrolü altında olan Refah bölgesinde onlarca silahlı adamın bir yeraltı tüneline sığındığını bildirdi. Bu kişilere güvenli koridor sağlama taleplerine ilişkin müzakereler başarısızlıkla sonuçlandı.

İsrail Kamu Yayın Kurumu muhabirine göre, “Tutuklananlar, kendilerini yerinde sorguya çekmek üzere nakleden askerlere ateş açmadan Nahal Tugayı'na teslim oldular. Askerler sorguda Refah'ın doğusundaki el-Cüneyne semtinde devam eden operasyona yakın tünellerde ve bölgelerde kalan militan sayısı hakkında yeni bilgiler edinmeye çalıştılar.”

İsrail ordusundan yapılan açıklamaya göre, geçen hafta 20 militan etkisiz hale getirildi, 8 militan ise bölgeden kaçmaya çalışırken tutuklandı.

İsrail askeri kaynakları, bölgede yaklaşık 40 militan olduğunu tahmin ediyor. Bu sayı, son günlerde 60 ila 80’di. Kaynaklar, Refah'taki Doğu Bölgesi Taburu’nun komutanı veya yardımcısının da bu militanlar arasında olduğunu tahmin ediyor.

Artan baskı

İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nin en güneyinde bulunan kentte son kalan tünellere yönelik operasyonlar başlatarak Hamas militanları üzerindeki baskısını artırmaya başladı. İsrail Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, bu savaşçılara güvenli geçiş sağlayacak her türlü çözümü reddederek sert bir tutum benimsemişti. Onları öldürmenin veya teslim olmaya zorlamanın önemini vurgulamıştı. Kuvvetlerine bu doğrultuda talimat vermiş ve yaklaşık iki hafta önce onların peşine düşüp yakalamak için askeri harekâtlarını yoğunlaştırmışlardı.

Hamas, arabulucularla koordinasyon halinde, savaşçılarının güvenli bir şekilde bölgeden çıkışını garanti eden bir çözüm karşılığında, 2014’teki savaşta esir alınan Teğmen Hadar Goldin'in naaşının iadesi konusunda mutabakata varmıştı.

sdfrgt
İsrailli Teğmen Hadar Goldin'in naaşı 2014'ten beri Hamas'ın elindeydi (İsrail medyası)

ABD, bu süreci tamamlamak için başta Türkiye olmak üzere arabulucularla çalıştı. Hamas, savaşçılarının güvenli bir şekilde çıkışı için çalışılacağına dair güvence aldıktan sonra naaşı teslim etti. Ancak Trump yönetiminin temsilcileri İsrail'i bu konuda ikna edemedi ve mesele çözümsüz kaldı.

Üst düzey bir Hamas heyeti, geçtiğimiz günlerde Mısır İstihbarat Şefi Hasan Reşad ile Refah tünellerindeki savaşçılar konusunu görüştü. Hamas heyeti, Mısır tarafının savaşçıların güvenli bir şekilde bölgeden çıkışı ve can güvenliklerinin sağlanması için tüm arabulucular ve taraflarla yoğun bir şekilde çalışmasını talep etti.

Hamas kaynakları, Şarkul Avsat'a, İsrail'in uzlaşmaz tutumu ve işgalcilerin herhangi bir çözümü reddetmesi nedeniyle sorunun çözümsüz kaldığını söyledi.

Devam eden ihlaller

İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki ihlalleri de devam etti. Bir İsrail tankından ateşlenen top mermisi, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Magazi Mülteci Kampı’nın doğusunda odun toplayan bir Filistinliyi öldürdü. Bir Filistinli de, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusundaki Beni Süheyla beldesine düzenlenen bir İHA saldırısında hayatını kaybetti. Bir diğer Filistinli ise iki gün önce beldeye düzenlenen saldırıda aldığı yaralar nedeniyle hayatını kaybetti.

İsrail güçleri, Sarı Hat'ın doğusunda kontrolü altındaki bölgelerde ve Hamas kontrolündeki çevre bölgelerde Filistinlilerin evlerini ve altyapıyı büyük çapta yıkmaya devam ediyor. Bu bölgelerde hava saldırıları, topçu bombardımanı ve silahlı çatışmalar yaşanıyor.

Gazze Sağlık Bakanlığı günlük raporunda, son 24 saatte (Salı öğleden sonra ile Çarşamba arasında) Gazze Şeridi'ndeki hastanelere iki yeni ölü ve sekiz yeni ulaşılan naaş olmak üzere 10 cenaze ulaştığını duyurdu. Böylece ateşkesten bu yana toplam ölü sayısı 347'ye (Çarşamba günkü yeni kayıplar hariç), yaralı sayısı 889’a ulaştı. Savaş sırasında ve daha önceki dönemlerde düzenlenen hava saldırılarında hayatını kaybedenlerin 596'sının cenazesine ulaşıldı.

7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı ise 170.965 yaralıyla birlikte 69.785'e yükseldi.

Bakanlık ayrıca, İsrail tarafından Uluslararası Kızılhaç Komitesi aracılığıyla teslim edilen 15 Filistinlinin naaşının teslim alındığını duyurdu. Böylece teslim alınan toplam naaş sayısı 345'e ulaştı ve bunlardan 99'unun kimliği belirlendi. Bakanlık, ekiplerinin naaşları, muayene, kaydetme ve ailelerine teslim hazırlıkları kapsamında, yerleşik tıbbi prosedür ve protokollere göre incelemeye devam ettiğini belirtti.

Son cenazeleri teslim etme operasyonu, Hamas ile İsrail arasında gerçekleşen ve İsrail'in bir başka rehinenin cenazesini teslim aldığı bir takasın bir parçasıydı. Böylece Gazze Şeridi'nde biri İsrailli bir işçiye, diğeri ise Taylandlı bir işçiye ait iki cenaze kaldı.