Husilerin, Stockholm Anlaşması’na uymaması Yemen’de çözümü engelliyor

Yemen’in eski Dışişleri Bakanı, Aralık 2018’de İsveç istişareleri sırasında Husi heyetin başkanı ile el sıkışırken (Getty)
Yemen’in eski Dışişleri Bakanı, Aralık 2018’de İsveç istişareleri sırasında Husi heyetin başkanı ile el sıkışırken (Getty)
TT

Husilerin, Stockholm Anlaşması’na uymaması Yemen’de çözümü engelliyor

Yemen’in eski Dışişleri Bakanı, Aralık 2018’de İsveç istişareleri sırasında Husi heyetin başkanı ile el sıkışırken (Getty)
Yemen’in eski Dışişleri Bakanı, Aralık 2018’de İsveç istişareleri sırasında Husi heyetin başkanı ile el sıkışırken (Getty)

5 günlük diyalog turunun ve tarafların ‘Hudeyde ateşkesi, milislerin geri çekilmesi ve yeniden konuşlanma anlaşmasını’ imzalamasının ardından yaklaşık 300 gün önce uluslararası toplum, Yemen’deki ilk kazanımları, meşru hükümeti ve darbeci milisleri aynı masada bir araya getirme başarısını alkışladı.
13 Aralık 2018 tarihinde eski Yemen Dışişleri Bakanı Halid el-Yemani’nin Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres aracılığıyla Husi heyetinin lideri Muhammed Abdusselam ile el sıkıştığı o meşhur tablo yayınlandı. Bununla birlikte milisler, anlaşmayı imzaladıkları andan itibaren ilk bildirgeden uzaklaşarak başka bir yöne ilerledi.
Stockholm Anlaşması’nın ilan edildiği tarihten bu yana milisler, imzaladıkları hükümlere uymayı reddederken, anlaşmaları ihlal etmekten başka bir şey yapmadı.
Günler geçerken milislerin sürekli ihlalleri ve üç liman (Hudeyde, es-Salif ve Ras İsa) aracılığıyla yaptıkları silah kaçakçılığı çerçevesinde Yemenlilerin de umutları azaldı.
Bu dönem boyunca Yemen hükümeti ise anlaşma maddelerine bağlılığını korudu ve uluslararası topluma milisleri anlaşma maddelerine uymaya zorlamak için harekete geçmeye çağırdı. Bu durum, geçtiğimiz Eylül ayı sonunda Dışişleri Bakanı Muhammed Abdullah el-Hadrami tarafında da onaylandı. Hükümetin, Hudeyde konulu Stockholm Anlaşmasına uymadıkları sürece Husi milislerle gelecekte herhangi bir görüşme yapmayacağını açıklayan Hadrami, “gevşememe ve Husilere Hudeyde anlaşmasını başarısızlığa uğratma fırsatı vermeme” çağrısında bulundu. Bakan ayrıca, Hudeyde şehri ve limanlarını korumakla ilgilenen güvenlik güçleri ve yerel makamların, anlaşmanın kilit noktası olduğunu belirtti.
Uluslararası toplum ise Yemen hükümetine baskı yapmaya yöneldi. Bu çerçevede Yemen Enformasyon Bakanı Yardımcısı Necib Gulab, “Uluslararası tarafların her birinden (BM, Güvenlik Konseyi) hükümete yönelik baskı yapılıyor. Siyasi çözüme ulaşmaktan bahsediyorlar. Meşru hükümetin üzerinde çalıştığı stratejik hedef de budur ve bu çözümü engelleyenler darbecilerdir. Yemen meselesi hususunda yasadışı çıkarlar sağlıyorlar ve şantaj yapıyorlar. Bu nedenle Yemen meselesi, hem ulusal hem de maddi açıdan Arap ulusal güvenliğine zarar veriyor” dedi.
Şarku’l Avsat’a konuşan Gulab, milislerin dış gündemlere bağlı olduğunu, Yemen meselesini manipüle etmeye ve komşu ülkelere şantaj yapmaya çalıştığını belirtti. Husilerin soygun ve yağma faaliyetlerden büyük kazançlar sağladığını söyleyen yetkili, milislerin herhangi bir hizmet sunmadığına, ‘savaşın uzamasının ve siyasi bir çözüm bulunamamasının” temel hedeflerinden biri olduğuna dikkati çekti.
Necib Gulab, İsveç anlaşmasının imzalandığı tarihten bu yana Husilerin, anlaşma hükümlerinin hiçbirini yerine getirmediğini ifade ederek, çeşitli girişimlere rağmen milislerin çatışmalarına ara vermediğini vurguladı.
Gulab’a göre milisler, İsveç anlaşmasının yüzde 80’inden fazlasını uyguladıklarını söylüyor. Yetkili ayrıca, bu durumun darbecilerin uzlaşmazlığını gösterdiğini söylerken, bu nedenle anlaşmanın devam etmesinin de mümkün olmadığını, çünkü milislerin zaten içeriği uygulamayacağını vurguladı.
Necib Gulab ayrıca, “Milislerin öncelikli amacı, tüm bölgelerin milisler tarafından kontrol edildiği Hudeyde’ye ilişkin bir BM vesayetine sahip olmak. Bu faktörler olmadan milisler herhangi bir anlaşmayı kabul etmeyeceklerdir. Yetkili makamlara göre Husiler, siyasi çözümü kabul etmeyecek, Yemen’i zayıf ve kırılgan bir ülke haline getirecek” dedi.
Öte yandan darbeci milisler, askeri yeteneklerini güçlendirmek için faaliyetlerini sürdürüyor. Silahlı kuvvetler sözcüsü Tuğgeneral Abduh Abdullah Macali’ye göre milisler, “birliklerine şehir içerisinden yeni unsurlar dahil etmek, üç liman aracılığıyla silah ve ekipman kaçakçılığı yapmak, şehir içerisinde çok sayıda çukur kazmak” için İsveç anlaşmasından yararlanıyor.
Esir meselesi sorumlusu ve İsveç istişarelerinde hükümet heyetinin bir üyesi olan Hadi el-Hic, İsveç anlaşmasının bir parçası olan esir takası meselesine değindi. Yetkili, milislerin önceki tüm anlaşmalarda bu hususta geri adım attıklarını söyleyerek, “Herkese karşılık herkesin serbest bırakılmasını ifade eden anlaşma maddelerini uygulamaya geçtiğimizde milisler, bunu reddediyor. İstedikleri şey yalnızca bazı esirleri serbest bırakmak” ifadelerini kullandı.
Hadi el-Hic, “Herkese karşılık herkesin serbest bırakılmasını içermeyen bazı girişimler ortaya koyuldu. Ürdün’ün başkenti Amman’da, hükümet heyeti iki taraftan tüm unsurların serbest bırakılması hakkında konuşurken, milisler bunu kabul etmedi ve yalnızca bir kısmın serbest bırakılması için ısrar etti. Hükümet heyeti ise bunun anlaşmaya aykırı olduğunu ve bu konunun milisler tarafından sürekli manipüle edildiğini belirtti” açıklamasında bulundu.



Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?
TT

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Hizbullah'a yönelik çağrı cihazı saldırısıyla ilgili en büyük soru: Neden şimdi?

Colin P. Clarke

Lübnan ve Suriye’nin bazı bölgelerinde salı günü gerçekleştirilen eş zamanlı bir saldırıda, Lübnan’daki Hizbullah Hareketi tarafından kullanılan yüzlerce çağrı cihazı peş peşe patladı. Saldırıda en az 10 kişi öldü, binlerce kişi yaralandı.

Birçok kişi saldırının neden şimdi düzenlendiğini ve saldırının zamanlamasının daha geniş bir anlamı olup olmadığını merak ediyor.

İsrail, ABD'nin daha geniş çaplı bir operasyonun, bölgede topyekûn bir savaşa yol açabileceği yönündeki uyarılarına rağmen, Hizbullah’ın saldırılarını önlemenin savaştaki hedeflerinden biri olduğunu açıkladı. Çağrı cihazı saldırısı İsrail'in Lübnan'da Hizbullah'a karşı yürüteceği uzun vadeli bir askeri harekatın başlangıcı olabileceği gibi, İsrail ile İran'ın vekilleri arasında uzun süredir devam eden gölge savaşının son gizli operasyonu da olabilir. İsrail, saldırıyı fark edilmeden gerçekleştirilebileceği zaman aralığı sınırlı olduğu için de böyle bir saldırı düzenlemiş olabilir.

İsrail'in istihbarat servisi Mossad için bu saldırı, 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırısında yaşanan başarısızlıklar nedeniyle ciddi şekilde zedelenen itibarını iyileştirme yolunda atılan sağlam bir adım olabilir. Saldırı aynı zamanda bir casus romanından fırlamış gibi görünüyor. Mossad'ın böylesine büyük ve dramatik bir operasyonu nasıl gerçekleştirebildiğine dair çok sayıda hipotez ortaya atıldı. Patlayıcıların çağrı cihazlarına üretim aşamasında mı yoksa tedarik süreci sırasında mı yerleştirilmiş olabileceğini henüz bilmiyoruz.

Hizbullah, İsrail'in siber saldırılarına karşı önlem amacıyla çağrı cihazları gibi eski iletişim araçlarını kullanıyordu. Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın alternatif iletişim araçları kullanmaya çağırdığı Hizbullah üyeleri 7 Ekim saldırısının ardından cep telefonu kullanmaktan büyük ölçüde kaçındılar.

Bazı kişiler cihazlara sızan kötü amaçlı yazılımın pillerin aşırı ısınmasına ve sonunda patlamasına neden olduğunu düşünüyor. Oysa saldırı titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi. Saldırının anlık etkisi ne olursa olsun, ortaya çıkan tablo Hizbullah'ın paranoyasını arttıracak ve Mossad'ın gelecekte yapabileceklerine karşı daha fazla temkinli olmasına yol açacak. Hizbullah'ın bu saldırının ardından iç güvenlik aygıtında bir revizyona gidebilir, operasyonel güvenliğindeki boşlukları gözden geçirebilir ve üyelerinin yeteneklerini arttırmaya çalışabilir. Tüm bunlar aynı zamanda Hizbullah içinde kan dökülmesine yol açabilir ve içeride bir casus avı başlayabilir. Bu da İsrail istihbaratı için bir başka kazanç olacaktır.

Saldırı, titiz bir planlama ve ayrıntılara gösterilen özenle dikkatlice organize edildi.

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye’ye geçtiğimiz temmuz ayı sonlarında Tahran'da düzenlenen suikastta olduğu gibi çağrı cihazı saldırısının arkasındaki nedenlerden biri de Mossad'ın prestijini yeniden kazanma konusundaki kararlılığıydı. İsrail istihbaratı 7 Ekim 2023 saldırısından önce her şeye gücünün yetebileceği yönünde güçlü bir imaja sahipti. Mossad efsaneleri, Steven Spielberg yönettiği Münih ve Netflix yapımı Kaos gibi popüler casusluk filmleriyle ekranlara taşınmıştı.

İsrail'in hedef odaklı suikastlarında, geçtiğimiz ocak ayında Beyrut'ta Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcı Salih el-Aruri, temmuz ayı sonlarında yine Beyrut'ta Hizbullah’ın üst düzey komutanlarından Fuad Şükür ve Şükür’den kısa bir süre sonra da İsmail Heniyye öldürüldü.

dfv fdev
Patlayan çağrı cihazlarından birinden geri kalanlar Beyrut'ta sergilendi, 18 Eylül (AFP)

İsrail'in gizli operasyonlarının Mossad'ın imajını iyileştirmenin yanı sıra daha pratik bir etkisi de var. Saldırı büyük olasılıkla Hizbullah'ın komuta ve kontrol merkezini yok etti. Bu da öngörülebilir gelecekte Hizbullah için büyük iletişim sorunlarına yol açacak. Dahası, salı günü gerçekleşen saldırıda yüzlerce Hizbullah üyesi yaralandı. Bazılarının parmaklarının ya da ellerinin koptuğu ya da geçici de olsa sahadan uzaklaşmalarına neden olan başka yaralanmalar gibi fiziksel bozukluklara sebep olduğu şüphesiz.

Yemen'deki Husiler, Irak ve Suriye'deki milisler ve İran'ın diğer vekilleri daha fazla önlem almaya başlayacaktır. Bu durum söz konusu grupların birbirleriyle iletişim kurma şekillerinde değişikliklere yol açarak koordinasyon düzeylerini doğrudan etkileyebilir ve saldırı düzenleme kabiliyetlerini engelleyebilir.