Taha Hüseyin'in torunu Okada: Dedem çocuklara harika hikayeler anlatırdı

Taha Hüseyin’in torunu Amine Okada, Guimet Müzesi’ndeki ofisinde (Arşiv)
Taha Hüseyin’in torunu Amine Okada, Guimet Müzesi’ndeki ofisinde (Arşiv)
TT

Taha Hüseyin'in torunu Okada: Dedem çocuklara harika hikayeler anlatırdı

Taha Hüseyin’in torunu Amine Okada, Guimet Müzesi’ndeki ofisinde (Arşiv)
Taha Hüseyin’in torunu Amine Okada, Guimet Müzesi’ndeki ofisinde (Arşiv)

Katya el-Tavil
Bir gün Arap Edebiyatının dev ismi Taha Hüseyin’in torunuyla görüşeceğimi ve onunla röportaj yapacağımı hiç düşünmemiştim. Kendisinden randevu alabilmek kolay olmadı.
Ona ulaşmak tam iki ay sürdü. Çok seyahat ediyor, zamanının büyük bölümünü Guimet’in Fransız Ulusal Asya Sanatı Müzesi’nde (Musée National des Arts Asiatiques Guimet) Hint Tarihi Eserleri Bölümü yönetiminde geçiriyor. Amine Hüseyin Okada (soy ismi, Japon eşinin ailesinden geliyor) basın organlarıyla Arapça konuşmuyor. Çok sevdiği Mısır’dan ayrıldıktan sonra bu dili çat pat hatırlıyor. Akademik kariyerine başladığından bu yana Asya kültürleri dünyasında yaşıyor. Sanskrit ve Japonca tercümeler yapıyor.
Taha Hüseyin’in torunu olan Amine Munis Okada, aynı zamanda "Şairlerin Sultanı" Ahmed Şevki’nin torunun da kızı. Kültürel ve entelektüel olarak en köklü Mısırlı ailelerin birinden geliyor.
Babası şair ve Francophone Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi olan Prof. Dr. Munis Taha Hüseyin’in işi dolayısıyla 5 yaşında Mısır’dan ayrılmak zorunda kaldı. Fakat Mısır sevgisi daima kalbindeydi. Ona muhteşem dedesi Taha Hüseyin’i sorduğumuzda ya da Nil’in gelini Mısır’daki çocukluğunu hatırlattığımızda, yüzünde sessiz bir gülümseme beliriyor. Kısa ve beyaz saçlı bu kadın, hala memleketinden uzakta yaşıyor.
Uzakdoğu’nun barışçıl uygarlığı ile Mısır’ın, Firavun’un ve İslam’ın medeniyetleri arasında salınan Amine Hüseyin Okada, dedesi ve Arap düşünür Taha Hüseyin hakkında konuşurken onu, “Ne kadar büyürse büyüsün, şair, filozof ve ilim sahibi bir çocuktu” ifadeleriyle tanımladı. Amine Hüseyin Okada, aynı zamanda dedesini masalcı olarak nitelendiriyor.
Guimet Müzesi’ndeki ofisinde bize aile ilişkilerini, Arapçayı ve Mısır’ı anlattı.
-Amine Munis Taha Hüseyin Okada, edebiyatçı Taha Hüseyin’in kızı olan teyzenizin ve aynı zamanda Şairlerin Emiri Ahmed Şevki’nin kızının “Amine” ismini taşıyorsunuz. Bu durumdan dolayı nasıl hissediyorsunuz? Bu ismi taşıyor olmanız bir korku kaynağı mı yoksa gurur kaynağı mı?
Çok sevdiğim iki harika kadının ismine sahibim. Bu beni korkutmuyor. Aksine bana sevdiğim iki özel kadını hatırlatan bu isimle çok mutluyum ve isimlerini taşımaktan gurur duyuyorum. Sevdiğim insanların ismini taşımak olağanüstü bir şey. Çok şanslıyım.
Mısır yazları
-Küçükken ayrıldığınız Mısır ile ilişkinizi anlatır mısınız?
Mısır, doğduğum ve beş yaşına kadar büyüdüğüm ülke. Ailem Fransa’ya taşındıktan sonra Mısır, ailemle yaz tatilleri için gidebileceğim bir yere dönüştü. İlkokulu ve üniversiteyi Fransa’da okumak benim tercihim değildi. Oraya, babamın Paris’teki UNESCO işi dolayısıyla gittik. Mısır ile ilişkim, bazıları tarafından zayıf olarak nitelendiriliyor. Fakat Mısır, benim sevdiğim ve harika hatıralar yaşadığım bir parçam oldu. Tüm hayatımı Fransa’da geçirdiğim doğru, ama tarih ve medeniyetin yanı sıra sanat ve miraslarla yakın ilişkilere sahip olağanüstü bir ülkeden geldiğimi biliyorum. Tüm hayatım boyunca Mısır’ı sevdim. Orada yaşamadım, evet. Ama onu sevmek için orada yaşamak şart değil.
-Neden Arap edebiyatından, aile mirasınızdan ve dedenizin mirasından uzak bir alanda uzmanlaşmayı seçtiniz?
Arap dili ve edebiyatı, beni her zaman etkiledi. Roman okumayı seviyorum. Arapça romanların Fransa’ya tercüme edilirken hak ettikleri değeri görmediğine inanıyorum. Mısır’dan ayrılarak Arap dilini ve edebiyatını kaybettiğimi sanmıyorum. Aksine Taha Hüseyin gibi büyük bir dedeye sahip herkes, damarlarında da Arapçayı hisseder, hayatı boyunca da bunu bir miras gibi taşır. Ancak öte yandan Uzak Doğu medeniyetlerine ve eşsiz kültürüne karşı büyük bir merakım vardı. Bilim ve kültürü seven, diğer taraflara açık bir ailenin kanatları altında büyüdüğüm için çok şanslıyım. Ailem bana kendime meydan okuma, sınırımı genişletme ve yeni dünyalar keşfetme konusunda inanılmaz bir güç verdi. Bu teşvik, açıklık ve kültürel zenginlik inancı beni bugün olduğum yere getirdi.
Taha ve Munis arasında
-Taha Hüseyin’in torunu olmak ne anlama geliyor ve bu sizi nasıl etkiliyor? Eserlerini okudunuz mu?

Taha Hüseyin gibi büyük bir isimden gelen ailem gibi bir aileye mensup olmak, bu durum, kültür, bilim ve edebiyat açısından harika bir şey ve yükseklere ulaşma yeteneği veriyor. Sanırım ailem ve dedem Taha Hüseyin, bana kendimi oluşturabileceğim ve bugün olduğum yere ulaşabileceğim kanatlarımı verdi. Ben sadece güçlükler ve zorluklara göğüs geren düşünür, cesur bir edebiyatçı ve politikacı olan Taha Hüseyin’den bahsetmiyorum. İnsanların yazdıklarıyla, makaleleriyle, güçlü ve cesur tavırlarıyla tanıdığı bir yazardan bahsetmiyorum. Hareketleri, karakteri, mizacı, güzel ruhu, yaşadığım çocukluğumu ve ergenliğimi etkileyen tüm inanılmaz şeylerle olağanüstü bir insan ve dedemden bahsediyorum. Gördüğüm, hissettiğim ve yaşadığım şeyleri o zamanlar anlayamadım ya da onları kelimelere dökemedim belki ama, bir ailede bu tür bir adamın olması inanılmaz bir şey. Taha Hüseyin, bana güzel özellikler kattı ve bugün olduğum insanı inşa etti.
-Yıllar önce ölen ve Paris’e gömülen babanız Munis ile dedeniz Taha Hüseyin arasındaki ilişkiyi nasıl anlatırsınız?
Ailemin, özellikle de babamın Mısır ve Fransa’da öğrenci olduğu dönemde, kültür, bilim, edebiyat ve kitaplar konusunda dedemle yakın bir ilişkisi vardı. Aralarında entelektüel bir ittifak gibi bir durum gelişti. Bununla birlikte elbette çok fazla sevgi, takdir ve derin hayranlıklar da mevcuttu. Aile bağlarını sağlamlaştırıp hepimizi bir araya getiren yakın bir ilişki vardı. Ailem ve dedem arasındaki yakınlaşma entelektüel seviyeyle sınırlı değildi. Dış açıdan, yani şekil olarak da çok benzerdiler. Onları tanıyanlar böyle söylüyor.
-Fransızca yazılar yazan babanızdan ve yeni Arap edebiyatının öncüsü dedeniz Taha Hüseyin’den sizce ne miras aldınız?
Öncelikle onlardan alçak gönüllülüğü miras aldım. Her ikisi de büyük adamdı ve vakar sahibi birer düşünürdü. Ancak bu durum onların benzeri görülmemiş bir tevazudan zevk almalarını engellemedi. Sanırım babam bunu ciddiye alıyordu. Ayrıca bilim, kültür ve edebiyat sevgisini miras aldım. Her ikisi de kitap okumaya ve kelimelere aşıktı. Babam ciddi, bilime inanan ve iki kültürlü (Arapça ve Fransızca) bir adamdı, Bu, ona entelektüel zenginlik verdi ve onu daha açık ufuklu, derin ve sağduyulu yaptı. Kültüre değer veren ve onu yüksek yerlere yerleştirebileceği bir ev inşa etmek istedi. Bu, miras aldığım en harika şey.
Bir dedenin hikayesi
-Gözleri görmeyen ama basiretli olan dedeniz Taha Hüseyin’i hatırladığınızda aklınıza ilk ne geliyor?

Konsantre olmuş şekilde düşündüğümde sesini ve bize anlattığı harika hikayeleri hatırlıyorum. Olağanüstü şekilde hikaye anlatırdı. Bize şaşırtıcı, hayret verici ve heyecanlı inanılmaz hikayeleri anlatırdı. Ben çocukken, bize onun torunu olduğumuzu anlattığı hikaye ve haberleri dinlemekten zevk alırdım. Onun tek torunu değilim. Bize anlattığı hikayeleri çok seviyorduk. Bazen önümdeymiş ve hikaye anlatıyormuş gibi sessini hatırlıyorum. Dedem zarifti, sevgi doluydu ve güzel bir zekaya sahipti. Ayrıca şaşırtıcı ve merak uyandıran bir şekilde kelimelerle oynuyordu. Dedem, okurları için nasıl harika bir adam olabileceğini ve vaktini ailesi ve torunları için boşa harcamayan olağanüstü bir dede nasıl olabileceğini iyi biliyordu. Bizimle birlikteyken bizimle nasıl oynaması ve nasıl hikayeler anlatması gerektiğini biliyordu. Dedem, hayatında karşılaştığı birçok şeyin üstesinden geldi. Güçlü ve cesur biriydi. Ama bizi nezaketinden, şefkatinden ve zamanından asla mahrum bırakmadı.
-Bugün dönüp geriye baktığınızda bu gürültülü dönemde eğer değiştirmek isteseydiniz dedeniz Taha Hüseyin’de neyi değiştirmek isterdiniz?
Hiçbir şeyi değiştireceğimi sanmıyorum. Dedem Taha Hüseyin harika bir insandı ve olağanüstü biriydi. Çocukluğumda onu kelimelere ve dile düşkün, 15 yaşımda kaybettiğim bir dost ve hikaye anlatıcısı olarak tanıdım. Yaz tatilimi genelde Mısır’da, İtalya’da ve Fransa’da geçiriyordum. Bunlar hala hafızamda ve kalbimde sakladığım zamanlar. Kalbimde dedeme karşı özel bir sevgi, özlem, saygı ve hayranlık var. Hikayelerinde ve haberlerinde ona eşlik ederdim. Bunları tartışırdık. Bana daha az bilgili ya da değerli olduğumu hiç hissettirmedi.
-Babanız Munis Taha Hüseyin, dört bölümden oluşan özel notlar bıraktı. Mısır Kültür Bakanlığı’ndan Fransızca yayınlanması ve Arapçaya çevrilmesi sözü alındı. Bu notların yayınlanacağı yakın zamanlı bir proje var mı?
Henüz bu konuyu kesin olarak düşünmedim. Nelerin yayınlanabileceğini ve neyin aile içinde kalması gerektiğini belirlemek için bu notların okunması, gözden geçirilmesi ve düzeltilmesi gerekiyor. Kendimi bu göreve adamak ve babamın iradesini yerine getirmek ve bu notların önce Fransızca, sonra da Arapça olarak yayınlanmasını sağlamak zorundayım. Zamanı gelince bu notları yayınlayacağım ve aile arşivini derleme çalışması yapacağım. Aile arşivinden araştırmacılar ve okuyucular için yararlı bulduğum metinleri ve belgeleri yayınlamayı düşünüyorum. Çünkü Taha Hüseyin’in ve babam hakkında okurlar tarafından bilmeyen birçok özelliğe değiniliyor. Ancak şimdilik, bu projeler kendimi onlara ayırmaya zamanım olana kadar biraz gecikmeli.
-Çocukluğunuza dair bir şeyi değiştirebilseydiniz, neyi değiştirirdiniz?
Dedemi, ülkemi ve dilimi daha yakından tanımak için Mısır’da daha uzun kalmak isterdim. Mısır’dan ayrılmayı ben seçmedim. Bunu yapmak zorunda kaldım. Bugün orada daha uzun süre yaşamış olmak isterdim.
*Bu röportaj Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevirilmiştir



Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
TT

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Şarku’l Avsat’a konuştu: Sınır komşumuz olan Türkiye'yi kışkırtmak gibi bir niyetimiz yok

Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)
Suriye Kürt Ulusal Konseyi Başkanı Süleyman Oso (Şarku’l Avsat)

Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso, konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini söyledi. Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu ifade eden Oso, Türkiye'nin Suriye'deki Kürt halkının mahremiyetine saygı göstereceğini umduğunu belirtti.

Oso, Türkiye-Suriye yakınlaşması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Esed arasında yakın zamanda bir görüşme yapılacağına dair çıkan söylentilerle ilgili özellikle de ENKS içinde Kürtlerin endişeli olup olmadığına ilişkin soruları yanıtladı.

Oso Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, ENKS’nin Suriye muhalefetinin bir parçası olduğunu dile getirdi. Oso kapsamlı çözümün, Suriye'deki azınlıklar ve milliyetler meselesine adil bir çözüm bulmayı da içeren uluslararası kararlarda yattığını vurguladı.

ENKS’nin Suriye devrimine katıldığından bu yana Suriye'nin ulusal çıkarlarını temel aldığına dikkat çeken Oso, “Ulusal haklarımız için endişe duyuyoruz. Bu rejim, varlıklarının anayasal olarak tanınmasını ve ulusal haklarının güvence altına alınmasını isteyen Kürt halkının taleplerini karşılamıyor. Kürt halkının ulusal haklarını halen inkâr ediyor” ifadelerini kullandı.

Oso ayrıca, Suriye'deki Kürt bölgesiyle ilgili olarak rejim ve Türkiye arasında anlaşmalar yapılacağına olan inancını dile getirdi.

sdcfvgbr
Halep'in kuzeyindeki el-Bab kentinde askeri karargah önünde gerçekleşen halk protestolarından (arşiv)

Oso, Türkiye'deki mültecilerin Türk nüfusunun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan ihlallere ve gösterilere maruz kalmasıyla ilgili olarak şunları söyledi: “Rejim aygıtlarının baskı ve zulmü nedeniyle evlerini terk eden Suriyeli mültecilere yönelik Türkiye, Lübnan ve Irak'taki nefret söylemini endişeyle takip ediyoruz. Türk muhalefeti tarafından Suriyeli mültecilere karşı uygulanan bu söylemi şiddetle kınıyoruz.”

Oso, ‘bunun devam etmesine izin vermenin Türk devletinin çıkarına olmadığını ve mültecileri korumak için acil yasal çözümler getirilmesini beklediklerini’ vurguladı.

Özerk yönetim seçimleri

Oso, özerk yönetim belediye seçimlerine katılmayı reddetmeleri hususunda ise “Bu seçimleri boykot ettiğimizi resmî açıklamalarla duyurduk” dedi.

asdf
Ed-Derbasiye kasabası sakinleri Suriye'nin kuzeydoğusundaki yerel seçimler için yapılan ön seçimlerde oylarını kullandı. (Şarku’l Avsat)

Oso sözlerini şöyle sürdürdü: “Üzerinde mutabık kaldığımız maddelerden biri de yerel seçimlerin düzenlenmesiydi. O dönemde, seçim maddesi de dahil olmak üzere siyasi anlaşmanın yüzde 70'inden fazlasını tamamlamıştık. Bu maddede iktidar ortaklığı, ortak bir yönetim kurulması, ENKS'nin geçiş döneminde 11 ay boyunca bölge yönetiminde gerçek bir ortak olması, uygun koşulların yaratılması, vatandaşlar arasında güvenli bir atmosfer oluşturulması, yönetimin bölgedeki tüm siyasi bileşenleri temsil ettiği konusunda onlara güven verilmesi ve bölge sakinlerinin sandığa gidip özgürce oylarını kullanmaları için güvenlerinin arttırılması konusunda anlaşmıştık. Ancak, bu müzakereler, karşı tarafın uzlaşmazlığı nedeniyle kısa sürede sekteye uğradı ve çöktü.”

sdvfr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

ENKS’nin son seçimlere katılmayı reddetmesinin nedenine ilişkin olarak Oso, “Suriye'de seçimlerin yapılması için 2254 sayılı uluslararası kararla belirlenen koşullar mevcut değildi. Baskı ve otoriter yönetimin varlığında da hiçbir zaman bu güvenli koşullar olmayacak. İster özerk yönetim belediye seçimleriyle ilgili olsun, ister Suriye Halk Meclisi seçimleriyle ilgili olsun hepsinin sonuçları iktidar partileri lehine belirleniyor” açıklamasında bulundu.

Oso, yönetim seçimlerinin başka askeri işgallere yol açacağından korktuğunu ifade etti. Yönetim seçimlerine devam ederse kuzeyde yeni bir Türk askeri operasyonu konusunda ciddi endişeler olduğunu vurgulayan Oso, Türkiye'nin daha önce Afrin'i almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini, ayrıca Rasulayn ve Tel Abyad'ı almakla tehdit ettiğini ve tehdidini gerçekleştirdiğini belirtti.

ENKS Başkanlığı’nın ABD Suriye Özel Temsilcisi ile yaptığı görüşmeye de değinen Oso, “ABD Temsilcisi, ABD yönetimi adına müzakerelerin yeniden canlandırılması için bir girişimde bulundu ve bu müzakerelerin başarıya ulaşması konusunda ciddi olduklarını söyledi. Biz de kendisine karşı tarafın, yani PYD’nin ihlalleri nedeniyle müzakerelerin durduğunu, zira daha önce SDG Komutanı Mazlum Abdi ve ABD'nin eski Suriye Özel Temsilcisi Yardımcısı David Brownstein'ın taahhütlerini içeren bir garanti belgesi imzalandığını söyledik. Garanti belgesi kapsamında müzakerelere geri dönmeye hazır olduğumuzu ifade ettik” şeklinde konuştu.

ENKS Başkanı, Kürt hareketinin iki tarafı arasındaki çıkmazda bir ilerleme sağlanmasının zor olduğunu düşünüyor. “Bugüne kadar bu çıkmazda bir ilerleme kaydedilemedi. Buradaki durumu daha da karmaşık hale getiren şey, bu ayın başlarında kaçırılan 12 üyesinin serbest bırakılması talebiyle ENKS’nin düzenlediği barışçıl toplantı sırasında ENKS destekçilerine ve üyelerine yapılan saldırı oldu” diyen Oso, söz konusu saldırının ABD'nin Kürt-Kürt müzakerelerini yeniden canlandırma çabalarını baltalamaya yönelik bir mesaj olduğunu açıkladı.

Suveyda ayaklanması

Başka bir bağlamda Oso, Suveyda’da yaşananlar hakkında şunları söyledi: “Suriye'deki Kürt halkının kıymetli vilayeti olan ve Dürzi kardeşlerimizi de içeren Suveyda’daki protestoların başlamasından bu yana ENKS, özgürlük, demokrasi ve tüm Suriyeliler yararına federal bir Suriye için yapılan bu barışçıl protestoların yanında yer aldı.”

dvfbr
Suriye seçimlerinde Şam'daki adayların kampanya afişleri (AFP)

Uluslararası topluma Suriye krizinin çözümüne yönelik kararların uygulanmasını hızlandırma çağrısında bulunan Oso, “Tüm Suriyelilerin ekonomik durumunun çok kötü olması ve mutlak çoğunluğun yoksulluk tehdidi altında yaşaması nedeniyle Suriye halkı bir bütün olarak açlığa, yoksulluğa ve yokluğa daha fazla tahammül edemez. Sığındıkları ülkelerde yerlerinden edilen Suriyeli mültecilerin ve ülke içinde yerinden edilenlerin trajedilerini unutmamalıyız” ifadelerini kullandı.

Oso, ENKS’nin Suriye muhalefetiyle kurduğu ittifakın Suriyelilerin kurtuluşu için bir seçenek olduğunu vurguladı. “Koalisyonun ve müzakere organının bir parçasıyız. Uluslararası sponsorluk altında oluşturulan anayasa komitesinin de bir parçasıyız. Kaderimiz bir bütün olarak Suriye halkıyla bağlantılı. Muhalefet saflarına katıldığımızda Suriye halkının yanında durmayı seçtik” şeklinde konuşan Oso, koalisyonda ve Suriyeli muhalif güçlerle birlikte temsil edilmelerinin her konuda aynı fikirde oldukları anlamına gelmediğini belirtti. Özellikle de Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad kentlerinde yaşanan ihlaller ve buralardaki hizipçi kaos hakkında kesinlikle farklı noktalarda olduklarını beyan eden Oso sözlerini şöyle noktaladı:

“Afrin, Rasulayn ve Tel Abyad şehirlerinden Haseke ve Kamışlı kamplarına yerleştirilen tüm yerinden edilmiş insanlar, geçici koalisyon hükümetine bağlı gruplar tarafından yönetilen evlerine dönmeyi dört gözle bekliyor. Umarım koalisyon bu konudaki karar ve politikalarını yeniden gözden geçirir ve yerinden edilen herkesin evlerine ve mülklerine dönmesi için çalışır. ENKS bu konuyu ilgili tüm taraflarla birlikte ele almak için çalışıyor.”