Harabe binadan sembole dönüşen Türk restoranı

Bağdat’taki Tahrir Meydan’ında bulunan Türk Lokantası gösterilerin sembolü ve savunma hattı oldu (AFP)
Bağdat’taki Tahrir Meydan’ında bulunan Türk Lokantası gösterilerin sembolü ve savunma hattı oldu (AFP)
TT

Harabe binadan sembole dönüşen Türk restoranı

Bağdat’taki Tahrir Meydan’ında bulunan Türk Lokantası gösterilerin sembolü ve savunma hattı oldu (AFP)
Bağdat’taki Tahrir Meydan’ında bulunan Türk Lokantası gösterilerin sembolü ve savunma hattı oldu (AFP)

25 Ekim’de protesto gösterilerinin yeniden başladığı Irak’ta, başkent Bağdat’taki Tahrir Meydan’ında harabe ve metruk bir bina olan Türk restoranı kısa sürede gösterilerin sembolü haline geldi. Irak halkının büyük bir kısmının nazarında, Türk restoranı şimdiden tarihi ve efsane yapıların arasında yer alıyor. Bina, gençlerin kararlığı, hedeflere bağlılığı ve bunlara ulaşmak için sabır hikayesinin çarpıcı bir örneği oldu.
Halk arasında bina için ‘Uhud Dağı, Nur Dağı, Özgürlük kulesi’ gibi isimlendirmeler kullanılıyor. Adının ülke genelinde duyulması üzerine, güneydeki üç ilde göstericiler Bağdat’taki Türk restoranının deneyiminin bir benzerini ortaya koymak için metruk binalarda toplanıyorlar.
8 bin göstericinin sabah akşam kaldığı binada, günlük ihtiyaçların giderilmesi adına birtakım ihtiyaçların sağlanması gerekiyor. Bu kapsamda, birkaç gün önce halk ve göstericiler söz konusu ihtiyaçların giderilmesi ve koşulların iyileştirilmesi adına geniş bir kampanya başlattı. Birçok gönüllü ve aktivist binadaki elektrik aksamını onararak sağlık malzemelerinin tedarikini sağladı. Çalışmalar sonrasında bina akşamları yılbaşı ağacını anımsatıyor.
Son birkaç gündür binada kaldığını belirten genç gösterici Maan Samir, Şarku’l Avsat’a yaptığı konuşmada, “Binadaki hizmetler günden güne geliştiriliyor. Önümüzdeki günlerde kültürel bir forumun kurulması yönünde ciddi bir talep var. Binada temel ihtiyaçlar karşılanamıyordu. Gençler tuvalet ihtiyacını bazı katlarda gideriyordu. İlk günlerde dayanılmaz bir koku vardı. Ancak gönüllü gençler sayesinde burası temizlendi” dedi.
Samir, “Bütün katlara ampul takıldı, fırçalarla temizlendi ve duvarları boyandı. Şu an haberlerin takibi için büyük ekranların kurulması fikri var. Burada aynı zamanda bedava internet bulunuyor” diye konuştu.
Asansör bulunmayan binada gıda malzemeleri ve içme suyunun üst katlara nasıl ulaştırıldığına da değinen Samir, “Tuk Tuk araçlarıyla getirilen malzemelerin zemin ve yakın katlara ulaştırılmasında sorun yok. Ancak bunların üst katlara ulaştırılmasında sıkıntı yaşanıyor. Bu sorunun çözümü için de üst katlardan iple sarkıtılan sepetler kullanılıyor” ifadelerini kullandı.
Gösterilerin sembolü haline gelen Türk restoranı eylemcilerin güvenlik güçlerinin zulmünden kaçarak kurtulduğu ana savunma hattına dönüştü. Zira protestoların başında güvenlik güçleri binayı gençlerden almak için birkaç kez saldırsa da, başarısız olmuştu.
TAHRİR MEYDANI'NDAKİ IRAKLI PROTESTOCULARIN KALESİ 'TÜRK RESTORANI'



Hizbullah, devlet otoritesine meydan okuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, dün (salı) Baabda Sarayı'nda düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (EPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, dün (salı) Baabda Sarayı'nda düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (EPA)
TT

Hizbullah, devlet otoritesine meydan okuyor

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, dün (salı) Baabda Sarayı'nda düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (EPA)
Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, dün (salı) Baabda Sarayı'nda düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısına başkanlık etti. (EPA)

Hizbullah, İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi nedeniyle, silahların devletin elinde toplanması için önerilen herhangi bir takvimi reddederek Lübnan devletinin otoritesine meydan okudu. Bu olay, Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın başkanlık ettiği ve silahların devletin tekelinde olması konusunun görüşüldüğü Bakanlar Kurulu toplantısıyla aynı zamana denk geldi.

Bakanlar Kurulu dün bu konuyu dört saat boyunca görüştü. Lübnan ordusuna, bu yılın sonuna kadar silahların tamamen resmi güvenlik kurumlarının elinde toplanması için bir uygulama planı hazırlaması talimatı verildi ve bu planın ağustos ayı sonuna kadar Bakanlar Kurulu'na sunulması istendi. Başbakan Nevvaf Selam'ın açıklamasına göre, ‘silahların tek elden kontrolü’ konusu oturumda tam olarak tartışılmadı; yarınki (perşembe) oturumda görüşülmeye devam edecek.

Hizbullah, hükümetin takvim belirleme çabalarına iki yönlü bir tepki gösterdi. İlki, güney banliyölerinde onlarca gencin motosikletlerle yürüyüşler düzenlemesi şeklinde sokaklarda yaşandı. İkincisi ise siyasi alanda, Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın Lübnan devleti ile İsrail arasında 27 Kasım'da imzalanan ateşkes anlaşması dışında herhangi bir yeni anlaşmayı kabul etmeyi reddetmesiyle ortaya çıktı. Kasım, “Silahlarımızı çekmeye niyetimiz yok” dedi ve ‘ulusal güvenlik ve savunma stratejisi hakkında ulusal bir tartışma’ çağrısında bulundu. Kasım ayrıca, İsrail'in Lübnan'a geniş çaplı bir savaş başlatması halinde füzelerle saldırı tehdidinde bulundu.

Kasım, Lübnan hükümetine şu soruyu yöneltti: “Bakanlar Kurulu bildirisinin üçüncü maddesine göre, direnişi bırakıp İsrail'e teslim olmak ve silahları teslim etmek egemenliği korumak mıdır?”

Kasım sözlerini şöyle sürdürdü: “Bakanlar Kurulu bildirisi saldırganları caydırmaktan bahsediyor, ama Lübnan'ı felaketten kurtaracak devlet nerede? Sınırları ve hudutları kim savunacak? Eğer bunu yapamayacağınızı söylüyorsanız, o zaman bu yeteneği koruyalım ve geliştirelim.”

Hizbullah’ın ‘üç başkanla (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı) iş birliğini sürdürmeye kararlı olduğunu, tartışma, anlayış ve iş birliğine önem verdiklerini’ vurgulayan Kasım, “Kimsenin bize emir vermesine izin vermeyeceğiz” dedi.