Arjantin'in yeni Devlet Başkanı, Latin Amerika'da sol bir eksen oluşturmaya çalışıyor

Arjantin Devlet Başkanı, önceki gün Meksika’da seyirci karşılarken (AFP)
Arjantin Devlet Başkanı, önceki gün Meksika’da seyirci karşılarken (AFP)
TT

Arjantin'in yeni Devlet Başkanı, Latin Amerika'da sol bir eksen oluşturmaya çalışıyor

Arjantin Devlet Başkanı, önceki gün Meksika’da seyirci karşılarken (AFP)
Arjantin Devlet Başkanı, önceki gün Meksika’da seyirci karşılarken (AFP)

Arjantin’de alışılmışın aksine yeni Devlet Başkanı Alberto Fernandez, ilk yurtdışı ziyaretini Brezilya yerine, ticari ve stratejik ortaklığı bulunan Meksika’ya gerçekleştirdi. Brezilyalı mevkidaşı Jair Bolsonaro ile arası bozulan Fernandez, kuzeydeki komşusu ile siyasi ve ekonomik ilişkileri güçlendirerek ilişkileri düzeltmek istiyor.
Alberto Fernandez’in Devlet Başkanı seçilmesiyle Brezilya Devlet Başkanı’nın yaptığı açıklama sonrası Fernandez ve Bolsonaro arasındaki kişisel ilişki neredeyse kopma noktasına geldi. Bolsonaro, peronistlerin iktidara dönmesiyle ekonomik ve sosyal felaketlerin doğacına ilişkin Arjantinlilere çağrıda bulunarak, Arjantin’in, Venezuela’ya dönmek gibi bir hal aldığını söyledi. Arjantin’de düzenlenen seçimlerin ardından açıklamalarını sürdüren Bolsonaro, Arjantin’in “kötü bir seçim” yaptığını belirtirken, iki ülkeyi geçmişte birbirine bağlayan siyasi ve ekonomik ilişkilere rağmen, Alberto Fernandez’i tebrik etmeye hazır olmadığını söyledi.
Arjantin Devlet Başkanı’nın hesaplamalarında, Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador ile ilişkiler kolaylaşacakken, bu aynı zamanda Brezilya ile gerginliğini hafifletecek olan ideolojik bir müttefik kazanmak anlamına geliyor. Öte yandan Obrador ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki ilişkilere güvenebilirken, Fernandez’in önümüzdeki ay Mauricio Macri’den devralacağı mali ve ekonomik krizde, kredilerin geri ödenmesi için Obrador’un Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakereler de arabuluculuk yapabileceği ön görülüyor. Fernandez’e yakın isimler, bu hedeflere ulaşamasa bile, Meksika ile siyasi ve ekonomik ittifakın yeni Arjantin yönetimi için umut verici olduğu belirtti. Görevinin ilk yılını tamamlayan Obrador, liberal ekonomik sistemi bırakarak, kabul edilemeyecek bir şekilde geleneksel peronist söyleme başvurdu. Finansal piyasalar, ülkenin ekonomik gerilemesinde Obrador’u suçluyor.
Arjantin’in yeni Devlet Başkanı Alberto Fernandez’in önceki gün Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador ile gerçekleştirdiği görüşmede ilk işaret, Fernandez’in Meksika başkentinden eli boş döndüğünü gösteriyor. Meksika Devlet Başkanı için en azından şimdilik dış politika konusunun öncelikli olmadığı görülüyor. İki yıldır ülkesinden çıkmayan Obrador, G-20 ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’na katılmayı reddederek, uluslararası forumlarda ülkesini temsilen Dışişleri Bakanı Marcelo Ebrard’ı görevlendirdi.
Gözlemciler, Lopez Obrador’un yurt dışı faaliyetlerinde bulunma konusundaki isteksizliğin Meksika’nın politik ve ekonomik boyutu ile eşdeğer olduğunu düşünürken,  bu durumun Latin Amerika’daki sol ve ilerici güçler arasında hayal kırıklığı yarattığını iddia etti. Gözlemciler, Obrador’un herkesi memnun etmek isteyen bir dış politika benimsediğine değinerek, ister Trump ister Nicolas Maduro isterse de Arjantin’in yeni Devlet Başkanı olsun başkalarının işlerine karışmamaya özen gösteren bir tarafta olduğunu ve seçimleri kazanmasının ardından Latin Amerika’da büyük solcu ve ilerici bir eksen oluşturma konusunda ise şüphe olmadığını aktardı.
Meksika Devlet Başkanı, bir zamanlar Lula dönemindeki Brezilya, Ekvador, Bolivya, Arjantin ve Fidel Castro’nun şemsiye altında olan Küba’nın da dâhil olduğu sol ekseni yeniden canlandırma konusundaki çabaları netleştirmek için Fernandez ile olan görüşmeyi beklemedi.
Meksika Devlet Başkanı önceki gün gerçekleştirdiği görüşme sırasında yaptığı açıklamada, dış politikalarını formüle eden en önemli şeyin anayasada yer alan prensipler olduğuna değinerek, “başkalarının işlerini karışmama, kendi kaderini tayin etme ve anlaşmazlıkları çözmek” gibi barışçıl işbirliğine atıfta bulundu.
Arjantin Devlet Başkanı’nın beklentileri ile ilgili bir soruya cevap veren Obrador, “Bizi, Latin Amerika ve Karayipler halkına bağlayan şeyin, kardeşlik ilişkileri ve ortak bir kader olduğuna şüphe yok. Ama aynı zamanda ABD ve Kanada ile ekonomik ilişkiler, işbirliği ve karşılıklı saygı var. Coğrafi, stratejik ve ekonomik nedenlerle bizi bağlayan bu dostluk ilişkisini koruyacağız” ifadelerini kullandı.
Alberto Fernandez, Meksika Dışişleri Bakanı ile gerçekleştirdiği basın açıklamasında, “Görüşmeler mükemmeldi. Latin Amerika, ekonomik ve politik bütünleşme kaygısı önceliklerimizdi” dedi. Latin Amerika’da geniş bir sol eksen oluşturma çabalarına da değinen Fernandez, “Herhangi bir kesime karşı gelmek için ideolojik bir referans niyeti yok. Konuyu ve benim pozisyonumun ne olduğunu biliyorsunuz. Demokratik ilkeler rehberliğinde kurumların çalışmalarına saygı duyuyoruz” dedi.



İsrailliler için yeni ‘vaat edilmiş toprak’: Kıbrıs

Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki  Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
TT

İsrailliler için yeni ‘vaat edilmiş toprak’: Kıbrıs

Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki  Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)
Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki Limasol kentindeki bir konut kompleksinin genel görünümü (Şarku’l Avsat)

Bugün Kıbrıs'ta yaklaşık 15 bin İsrailli yaşıyor ve bu kişilerin varlığı medya ve siyaset çevrelerinde hararetli tartışmalara yol açıyor. Bu çevreler, olanların küçük adada ‘İsrail yerleşim yerleri’ kurulmasına yakın olduğunu düşünüyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre Kıbrıs’a yerleşen İsraillilerin büyük bir kısmı emlak, tıp, teknoloji ve ticaret alanlarında başarılı kişiler olup, Kıbrıs'ta yaşamayı İsrail'de yaşamaktan daha iyi buluyorlar ve yakın zamanda ülkelerine dönmeyi düşünmüyorlar. Bu göç, okulları, sinagogları, koşer restoranları, yüksek binaları ve ana şehirlerde çoğunluğu İsraillilerden oluşan mahalleleri olan bir topluluk oluşturdu ve artık bir Yahudi mezarlığı da var.

Bazı Kıbrıslılar bu durumdan rahatsızlık duyuyor ve ‘İsrailliler için İsrail dışında istikrarlı bir yer bulma yönünde organize bir eğilim’ olduğunu düşünüyorlar. İsrailliler ise bunu şaşkınlıkla karşılıyor ve ‘antisemitizm’ olarak değerlendiriyor.

Ancak dikkat çekici olan, eleştirilerin refah ve güvenlik arayışıyla adada yaşamayı seçen kişilere odaklanması, İsrail'in güvenlik ve askeri varlığı ile son İran savaşında açıkça ortaya çıkan stratejik iş birliğine odaklanmamasıdır.