'Genç görünmek için formül çok basit'

'Genç görünmek için formül çok basit'
TT

'Genç görünmek için formül çok basit'

'Genç görünmek için formül çok basit'

Medikal Estetik Hekimi Dr. Nüket Eroğlu genç görünmek için formülün çok basit olduğunu söyledi. Hayatı seven herkesin belli bir disiplin geliştirerek yaşamına yeni kurallar koyması gerektiğini söyleyen Dr. Nüket Eroğlu, öncelikle insanların kendini sevmeleriyle genç kalmalarının mümkün olabileceğini belirtti.
Dr. Eroğlu, “Zamanla hormonlarımız yavaşlıyor, cilt kalitemiz bozuluyor, uyku düzenimiz değişiyor ve gizli depresyona giriyoruz. Yaş aldıkça sadece aklımızda sorunlar, takıntılar, pişmanlıklar değil; bedenimizde toksinler, kirler, paslar birikiyor” dedi.
Eroğlu, yaşlanmanın elbette önüne geçmek mümkün olmadığını ama daha zarif, güzel ve sağlıklı yaşlanmak için neler yapmak gerektiği ve koruyucu kalkanlar nelerdir konusunda değerlendirmelerde bulundu.
“Uyku kalitesinin bozulması demek günün çok kötü geçmesi demek” diyen Dr. Nüket Eroğlu, “Az ve kalitesiz uyku sonrasında dikkat dağılır, depresyon gelişir, tahammülsüzlük artar, sürekli sinirli ve gergin ruh hali olağandır. Öncelikle uyku problemi ile savaşmak gerekiyor. Uykusuzluğun en güzel tedavi yöntemlerinden biri ise tabii ki düzenli egzersiz; kas aktivitesi endorfin ve seratonin salgılatır aynı zamanda konsantrasyon gücümüzü arttırır. Spor ile kanser oluşumu engellenir, kandaki insülin seviyesini düşer, hormon dengesini iyileşir, detoks sistemleri aktive olur. Spor beyin ve ruh sağlığı için bilgisayarın “reset“ tuşuna basmak gibidir, adeta ruh ve bedene format atılır” dedi.
Sağlıklı beslenmenin genç kalmanın en önemli komponentlerinden biri olduğunu dile getiren Dr. Nüket Eroğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Bol su içmek kuralların başında gelir. Günde en az 2 litre su içmek gerekir. Hibrit tohumlu, GDO'lu, cüce buğdaydan yapılmış, glikoz şurubu kullanılmış, uzun raf ömrü olan katkılı gıdalardan uzak durulmalıdır. Yüksek karbonhidrat ve yağ birlikteliği çok tehlikelidir. Un ile kaplanıp kızartılmış gıdalar kanserojendir, vücudun antioksidanlarını yok ederek vücudu paslandırırlar; kanı yoğunlaştırlar ve pıhtılaşma eğilimini arttırırlar; damar duvarındaki koruyucu Nitrit Oksit üretimini azaltırlar; insülin patlamalarına sebep olarak metabolizmayı bozarlar.
Sigara gibi kötü alışkanlıklara dikkat edilmelidir. Sigara içenlerin hücreleri 5 kat daha hızlı yaşlanır.
Her saat vücudumuzda 800 DNA hasarı gerçekleşir. Bunun sebebi serbest radikallerdir. Vücutta herhangi bir aktivite sonrası kendi kendine oluşurlar ya da dışarıdan alınırlar. Bizi bu DNA hasarından koruyan en önemli etmen antioksidanlardır.
Esansiyel yağ asitleri özellikle zeytinyağı, badem,fındık her gün tüketilmelidir. Yağlı balıklar sofranın vazgeçilmezi olmalıdır. Omega 3 ve 6 oranı çok önemlidir. Yeşil salata rengarenk hazırlanmalıdır. Yeşil soğan, tere, maydanoz, havuç, kırmızı pancar, kara lahana, sarımsak, brokoli, pazı, muz, siyah üzüm, kızılcık, domates ve limon başta olmak üzere turunçgiller vücudu korumada çok önemlidir.
Sağlıklı bir metabolizma için magnezyum, selenyum, çinko tabletleri her gün kullanılmalıdır. Koenzim Q10 enerji veren güçlü bir antioksidandır. Yüksek efor sarf edildiği durumlarda kullanılması performansı arttırır.
Güneşi ışığı deri ve kemik sağlığı için D vitamini sentezini sağlar bu yüzden düzenli güneşlenmelidir. Cildin sağlığı için B vitamini çok önemlidir bu yüzden bira mayası, kabuklu pirinç, kepekli gıdalar bolca tüketilmelidir.
Cilt gece onarılır bu yüzden gece kremlerinin içerisinde seramit, squalen, A ve E vitaminleri, Alfa Hidroksi Asit, peptitler ve çinko olmasına önem verilmelidir. A vitamini cildi onarırken E vitamini cildin bağışıklığını güçlendirir.
Gündüz kremlerin içerisinde olması gereken en önemli vitamin C'dir. C vitamini cildi güneşe karşı korur.
Zencefil, zerdeçal, üzüm çekirdeği, keten tohumu ezmesi ve çörek otu yemeklere ya da salatalara baharat gibi her gün kullanılmalıdır.
Basit karbonhidratlardan kesinlikle uzak durulmalıdır. Tatlılar, pastalar, rafine şeker, cüce buğday unu hayattan çıkarılmalıdır.
Tuz kullanılacaksa kaya tuzu ya da deniz tuzu tercih edilmelidir çünkü bunlardaki mineral oranları insan kanına yakındır, tansiyonu yükselterek kalp sağlığına zarar vermezler.
Yeşil çay iltihabı ve DNA hasarını önler, Günde bir bardak tüketilmesi önerilir.
Yenilenler ne olursa olsun aşırı kalori almak yaşlanmayı hızlandırır bu nedenle diyetteki günlük kalori miktarını kısıtlamak gerekir.”
Dr. Nüket Eroğlu ‘Serbest radikallerle savaşırken daha genç ve dinç görünmek için medikal estetikte yardım alacağımız teknoloji nedir?' sorusunu şöyle cevapladı: “Stanford üniversitesinde, BBL ile tedavi edilen hastaların üzerinde yapılan genetik bir çalışmada; BBL teknolojisinin, ciltteki genetik yapıları yenileyerek hücre ve dokuların yaşını gençleştirdiği gösterilmiştir. 1293'ün geni yenileyen BBL tedavisi ayda 1 kez olmak üzere toplam 3 kez uygulandığında cilt yaşını 10 yaş geriye götürmüştür.
BBL, “Geniş Spektrumlu Işık” anlamına gelen İngilizce olarak “Broad Band Light” kelimelerinin baş harflerinden oluşur. Doğal yapıyı onarmaya dayalı natürel bir anti-aging metodudur. BBL, 560 - 1200 nanometre aralığındaki çeşitli dalga boylarında ışık üretir. Her bir dalga boyu, dokularda yer alan farklı tipteki kromofor adını verilen, renk veren maddeler tarafından emilir. Bu sayede lekeler silinirken fibroblast uyarımıyla gözenekler daralır, nemlenir, yağ salgısı dengelenir, cilt gençleşir ve sıkılaşır.
BBL ile yeni elastin ve kolajen oluşumuyla cilt yapısında düzelme, kırışıklıklarda azalma, ciltte sıkılaşma ve cilt altı dokuda kalınlaşma sağlanır. BBL cildi onarırken bağışıklık sistemini de güçlendirir buna bağlı olarak cilt kanserine karşı koruyucu olduğu yönünde çalışmalar devam etmektedir.
BBL; genellikle yüz, boyun, dekolte el üstleri gibi güneş ışınlarına sıklıkla maruz kalan bölgelere uygulanır.
Cilt kanserine ve güneşin zararlı etkilerine karşı tedbir almaya da yardımcı olur.
BBL uygulaması ağrısız ve konforludur. Herhangi bir anestezik krem uygulamaya gerek yoktur. Uygulama esnasında sadece hafif bir ısı hissedilir, soğutucu plaklar cildin yüzeyinin aşırı ısınmasına izin vermez, cilt altındaki dermiste ısının yükselmesini sağlar. Bazı hastalarda uygulama sonrasında sadece 10-15 dakika süren hafif bir kızarıklık olabilir.
BBL sonrasında ödem, kızarıklık veya ciltte soyulma olmaz. İşlem sonrası sosyal hayata ara verilmesine gerek yoktur. BBL uygulamasının hemen sonrasında makyaj yapılabilir. Bu özellikleri nedeniyle yaz mevsiminde bile güvenle uygulanabilir.”

 


İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
TT

İlk kez bir Antik Mısırlının tam genomu çözüldü

Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)
Üç boyutlu taramayla yüzü oluşturulan kişinin, ileri yaşlarda hayatını kaybettiği saptandı (Caroline Wilkinson/Liverpool John Moores Üniversitesi)

Bilim insanları ilk kez bir Antik Mısırlının tüm genomunu diziledi. Yaklaşık 4 bin 500 yıl önce yaşayan adamın kalıntıları, antik uygarlıktan gelen en eski genetik veriyi de sunuyor.

Uzmanlar, bölgenin sıcak iklimi DNA'nın kolayca bozunmasına yol açtığı için Antik Mısır'dan genetik kayıtlar bulmanın epey zorlu bir iş olduğunu söylüyor. Ayrıca bu toplumda yaygın olan mumyalama da yumuşak dokuları muhafaza etmesine karşın DNA'nın düzgün bir şekilde korunmasını engelliyor.

Bugüne kadar Antik Mısır'dan sadece üç kişinin genomunun bir kısmı dizilenmişti. Ayrıca bu kişiler uygarlığın daha geç dönemlerinde yaşamıştı. 

Bulguları önde gelen hakemli dergi Nature'da dün (2 Temmuz) yayımlanan çalışmadaysa, bu örneklerden en az bin yıl daha önceye ait bir genom ilk kez tamamen dizilendi. 

Kahire'nin güneyindeki Nuwayrat köyünde 1900'lerin başında bulunan kalıntılar, kayaya oyulmuş bir mezarın içine yerleştirilmiş bir çömlek kabın içindeydi.

Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. Adeline Morez Jacobs liderliğindeki araştırmacılar, 4 bin 500 ila 4 bin 800 yıl önce yaşamış kişinin kemiklerini inceledi. Ayrıca dişinden aldıkları örneklerle genomunu dizileyen ekip, Antik Mısırlı hakkında eşsiz bilgiler elde etti.

VFDGH
Adamın kalıntılarını içeren çömlek 1902'de keşfedilmişti (Garstang Arkeoloji Müzesi/Liverpool Üniversitesi)

İlk piramitler inşa edilirken yaşayan kişinin kalıntıları, 44-64 yaşında ölen bir erkek olduğuna işaret ediyor. Makalenin yazarlarından Joel Irish, MÖ 2855 ila 2570'de hayatını kaybeden adam hakkında "Öldüğünde muhtemelen 60'lı yaşlarındaydı, ki bu o dönem için inanılmaz derecede ileri bir yaş" diyor.

Bilim insanları kişinin genetik materyalinin yüzde 80'inin beklendiği gibi Kuzey Afrika kökenine sahip olduğunu tespit etti. Ancak yüzde 20'si, Batı Asya ve Mezopotamya bölgesindeki insanlara dayanıyordu.

Araştırmacılar Antik Mısır ve Mezopotamya halkları arasında bir ilişki olduğunu uzun zamandır düşünüyordu. Arkeolojik bulgular bu etkileşime güçlü kanıtlar sunsa da bugüne kadar genetik bir veri elde edilememişti. 

Harvard Üniversitesi'nden Iosif Lazaridis, yer almadığı çalışmanın bulguları hakkında "Bu örnek bize, bu kadar erken bir tarihte Mısır'da çoğunlukla Kuzey Afrikalı soyundan gelen ancak Mezopotamya'dan da bir miktar soy katkısı olan insanlar olduğunu söylüyor" diyor: 

Bu coğrafi açıdan mükemmel derecede mantıklı.

Araştırmacılar bulunan kemiklerde artrit ve osteoporoz belirtilerinin yanı sıra yaşamının büyük bölümünde aşağı baktığını ve öne doğru eğildiğini gösteren işaretler tespit etti. Ayrıca kollarını uzun süre önünde tuttuğunu, ağır malzemeler taşıdığını ve sert yüzeylere oturduğunu gösteren bulgulara rastlandı. 

Ekip bu verilere dayanarak bu kişinin ağır işçilik yaptığı ve muhtemelen çömlekçi olduğu sonucuna vardı. Irish çömlekçi çarkının da Mısır'a bu dönemde geldiğini söyleyerek ekliyor:

Öte yandan bir çömlekçiye genellikle böyle üst sınıf bir cenaze töreni düzenlenmez. Belki de olağanüstü yetenekli ya da başarılı olduğu için sosyal statüsü yükselmişti.

Bilim insanları Antik Mısır ve Mezopotamya ilişkisine ışık tutan yeni çalışmanın sadece tek bir genom örneğine dayandığına ve daha fazla kanıt bulmayı beklediklerine değiniyor. Bu sayede iki bölgede yakın zamanda ortaya çıkan yazının kökenlerini ve farklı toplumlar arasındaki göçleri daha iyi anlamayı umuyorlar.

Makalenin ortak yazarı Dr. Linus Girdland-Flink "Bu, insan genetik varyasyonu bulmacasının sadece bir parçası: Bugüne kadar yaşamış her insan ve onların genomu bu bulmacanın benzersiz bir parçasını oluşturuyor" diyerek ekliyor:

Hiçbir zaman herkesin genomunu dizileyemeyeceğiz ancak insanlık tarihinde bugün kim olduğumuzu şekillendiren önemli olayları doğru bir şekilde yeniden yapılandırmak için dünyanın dört bir yanından yeterince çeşitli örnek toplamayı umuyoruz.

Independent Türkçe, CNN, New Scientist, Nature