​Brexit’in gerçek destekçileri: Maastricht İsyancıları

​Brexit’in gerçek destekçileri: Maastricht İsyancıları
TT

​Brexit’in gerçek destekçileri: Maastricht İsyancıları

​Brexit’in gerçek destekçileri: Maastricht İsyancıları

İngiltere’nin Avrupa’daki ülkelerle ilişkileri hiçbir zaman pürüzsüz olmadı ki Avrupa Birliği’yle (AB) düzgün bir ilişkisi olsun. İngiltere'nin 1973 yılında tek pazar uygulaması olan Avrupa Ekonomik Topluluğu’na girmesi kararı da o dönem İşçi Partisi tarafından reddedilmişti.
İşçi Partililer 1974 yılında iktidara geldiğinde AB anlaşmasını bozmaya çalıştılar, ancak bunun için yapılan referandumdan çıkan sonuçlar karşısında hayal kırıklığına uğradılar.

1992 yılında Avrupa Birliği'ni ortaya çıkaran Maastricht Antlaşması'nın imzalanmasıyla, İngiltere, ortak para birimine karşı tutumunu korumasına rağmen malların, kişilerin, sermaye ve hizmetlerin serbest dolaşımı şartlarını kabul etti. Anlaşma 1 Kasım 1993’te yürürlüğe girdi. Antlaşmanın yürürlüğe girişi, Danimarkalıların anlaşma şartlarını kabul etmesinin uzun sürmesi ve Almanya'da anlaşmaya karşı bir dava açılması yüzünden gecikti.
Maastricht Antlaşması o dönem John Major'un liderliğindeki Muhafazakâr Parti’de bölünmelere neden oldu. Şarku’l Avsat’ın 1990'larda yayınlanan haber arşivi, bugün bazıları İngiltere’nin AB’den çıkışının (Brexit) gerçek destekçileri olan ve Margaret Thatcher tarafından yönetilen Muhafazakâr Parti içindeki Liam Fox gibi ‘Maastricht İsyancıları’nın eylemlerini belgeliyor.
Şarku’l Avsat’ın 23 Temmuz 1993 tarihli ve ‘İngiltere’deki Maastricht Antlaşması’yla ilgili referandumun arka planı’ başlıklı haberinde şu satırlar yer alıyor;
“Avrupa'daki mali ve siyasi birlik anlaşması, İngiltere'de patlak veren yeni bir siyasi krizin merkez üssü oldu. Başbakan John Major liderliğine olan güvenin baltalanma riskiyle karşı yine karşıya.. Antlaşmanın geleceğiyle ilgili başka bir gizli tehlike daha var. O da Muhafazakâr Parti içinde antlaşmaya karşı çıkanların başlattığı isyan.”
Maastricht İsyancıları, Şarku’l Avsat’ın 24 Temmuz 1993 tarihli sayısında kendilerine ana sayfada yer buluyorlar. Haberde şunlar yazıyor;
“İngiltere’deki Muhafazakar Parti hükümeti, Başbakan John Major’un Muhafazakar Partili isyancı milletvekillerini kazanmayı başarmasının ardından Maastricht Antlaşması’nın onaylanması önündeki engeli aştı. İsyancılar, önceki gece yapılan anlaşmayla ilgili oylamada hükümetin mağlup olmasına neden olmuştu. Major, Avam Kamarası'nın antlaşmayı onaylamasını isterken isyancı milletvekillerinin oylamayı baltalamalarının hükümetin önümüzdeki seçimleri kaybetmesine neden olacağına işaret etti.”

Gazete adeta tüm mesaisini bu konuya adamıştı. Aynı sayıda yer alan bir diğer haberde ise şu ifadeler yer aldı;
“Antlaşmaya itiraz, Muhafazakar Partili milletvekillerinden geldi. Antlaşmayı İngiltere’nin egemenliğinden feragat edilmesi olarak gören ve aralarında Margaret Thatcher’ın da bulunduğu vekiller, antlaşmaya karşı çıkıyorlar.”
Ancak Başbakan Major, AB’ye girme politikasını sürdürüken, İngiltere'nin bu birliğin merkezi olmasını hedefliyordu. Bu da Muhafazakar Parti içindeki çatlakları daha da arttırdı. İsyancılar, ‘Bağımsız İngiltere’ vizyonunda kararlıydılar.

Bu durum 5 Mayıs 1995 yılında yapılan yerel seçimlerde Muhafazakâr Parti’nin büyük bir yenilgi almasına ve İşçi Partisi’nin 1951’den sonraki en büyük zaferini kazanmasına neden oldu.
Gerçekten de söz konusu bölünme, 1997 seçimlerinde Muhafazakâr Parti’nin aleyhine olmuştu. Şarku’l Avsat’ın 2 Mayıs 1997 tarihinde yayınlanan sayısında; “Blair tarihi bir zafer kazandı, bugün yeni hükümeti kuruyor” başlıklı haber yer alırken, seçimin kazananı Tony Blair ile kaybedeni Major’un resimleri yan yanaydı.
Gazetede yer alan Abdulcebbar Udvan’ın ‘Avrupa kendi şüphelerinin ötesine mi geçiyor?’ başlıklı makalesinde ise şu ifadeler vardı;
“Bu hafta sonuna kadar İşçi Partili yeni hükümetine kavuşacak olan İngiltere’de ana akım partiler, AB’ye katılma konusundaki vizyonlarına dair kritik tutumlarını belirtmekten kaçınmaya çalıştılar. Tüm Avrupa ülkeleri, AB ile ilgili referanduma gitmedikçe durum değişmeyecektir.”



Higseth ve Rubio, Washington'ın Karayipler'deki saldırılarını savundu

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 16 Aralık 2025'te Washington, D.C.'deki Kongre binasında yürürken (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 16 Aralık 2025'te Washington, D.C.'deki Kongre binasında yürürken (Reuters)
TT

Higseth ve Rubio, Washington'ın Karayipler'deki saldırılarını savundu

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 16 Aralık 2025'te Washington, D.C.'deki Kongre binasında yürürken (Reuters)
ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 16 Aralık 2025'te Washington, D.C.'deki Kongre binasında yürürken (Reuters)

ABD Savunma ve Dışişleri Bakanları dün Kongre önünde, Washington'un Karayipler'de uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından şüphelendiği gemileri hedef alan hava saldırılarını savundular. Bu konu, özellikle Demokratlar arasında giderek artan bir endişeye yol açıyor.

AFP’nin haberine göre, kapalı kapılar ardında yapılan bir Kongre oturumunun ardından gazetecilere açıklama yapan Savunma Bakanı Pete Hegseth ve Dışişleri Bakanı Marco Rubio, saldırıları "önemli ve son derece başarılı" olarak nitelendirerek, Washington'un ABD'ye uyuşturucu kaçırmakla suçladığı terör örgütlerini ve kartelleri hedef aldıklarını savundular.

ABD Başkanı Donald Trump, eylül ayının başından bu yana, Karayipler ve Doğu Pasifik'te en az 26 gemiye hava saldırısı emri verdi ve bu saldırılar sonucunda en az 95 kişi öldü; ancak bu saldırıların uyuşturucu kaçakçılığıyla bağlantılı olduğuna dair hiçbir kanıt sunulmadı.

Bu konu, özellikle eylül başında gerçekleştirilen ve iki aşamalı bir operasyonla ilgili olarak Washington'da geniş çaplı tartışmalara yol açtı. Operasyonun ikinci aşamasında, yanan bir gemiden kurtulan iki kişi hayatını kaybetti.

se
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 16 Aralık 2025'te Washington, D.C.'deki Kongre Binası'na geldi (Reuters)

Rubio ve Higseth, Temsilciler Meclisi ve Senato Silahlı Kuvvetler Komitelerinin üyelerinin, saldırıyı emreden silahlı kuvvetler komutanı Amiral Frank Bradley'nin de hazır bulunacağı bir ortamda, saldırının videosunu bu hafta içinde izlemelerine izin vereceklerini belirttiler.

Pete Higseth, "Ancak, Savunma Bakanlığının uzun süredir devam eden politikası gereği, tam, düzenlenmemiş, çok gizli videoyu kamuoyuna açıklamayacağız" dedi.

Senato Azınlık Lideri Chuck Schumer, yönetimin her senatöre kayıtların tamamını, sansürsüz olarak vermesini talep etti. Schumer gizliliğin, bölgedeki ABD güçlerinin ve bir uçak gemisi saldırı grubunun varlığıyla birleştiğinde, ülkeyi sonu görünmeyen başka bir çatışmaya sürükleyebileceği konusunda uyardı.

Senatör Rand Paul da dahil olmak üzere bazı Cumhuriyetçi milletvekilleri, bir gemi kazasından kurtulduğu düşünülen kişileri hedef almanın uluslararası hukukun ihlali olup olmadığını da sorguladı.

Uzmanlara göre, bu dava, Başkan Donald Trump'ın uyuşturucu kaçakçılığını savaş eylemi olarak ele alma yaklaşımındaki temel bir tartışma noktasını vurguluyor.

Toplantıdan ayrılırken Schumer, konuyla ilgili "yeni bir şey duymadığını" söyledi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Senato, Başkan Trump'ın Kongre onayı olmadan Venezuela'ya karşı askeri harekât başlatmasını engellemeyi amaçlayan kararlar üzerinde yakında oylama yapabilir.


Trump, tüm ulusları terörist kötü güçlerle savaşmaya çağırdı

Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen Hanuka resepsiyonunda konuşurken (EPA)
Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen Hanuka resepsiyonunda konuşurken (EPA)
TT

Trump, tüm ulusları terörist kötü güçlerle savaşmaya çağırdı

Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen Hanuka resepsiyonunda konuşurken (EPA)
Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen Hanuka resepsiyonunda konuşurken (EPA)

ABD Başkanı Donald Trump, dün, Sidney'de bir Yahudi Hanuka festivalinde 15 kişinin vurularak öldürülmesinden günler sonra, "radikal İslamcı terörizme" karşı uluslararası savaş çağrısında bulundu.

Trump, Beyaz Saray'da düzenlenen Hanuka resepsiyonunda, "Tüm uluslar radikal İslamcı terörizmin kötü güçlerine karşı birleşmeli ve biz de bunu yapıyoruz" ifadelerini kullandı.


ABD, askeri faaliyet riskleri nedeniyle Venezuela hava sahasında uçulmaması konusunda yeni bir uyarıda bulundu

ABD savaş uçakları Karayip Denizi'nde uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle teknelere düzenlenen saldırılara katılıyor (AFP)
ABD savaş uçakları Karayip Denizi'nde uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle teknelere düzenlenen saldırılara katılıyor (AFP)
TT

ABD, askeri faaliyet riskleri nedeniyle Venezuela hava sahasında uçulmaması konusunda yeni bir uyarıda bulundu

ABD savaş uçakları Karayip Denizi'nde uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle teknelere düzenlenen saldırılara katılıyor (AFP)
ABD savaş uçakları Karayip Denizi'nde uyuşturucu kaçakçılığı şüphesiyle teknelere düzenlenen saldırılara katılıyor (AFP)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), askeri faaliyetlerle ilgili riskleri gerekçe göstererek, dün tekrar sivil uçakları Venezuela hava sahasında uçmamaları konusunda uyardı.

FAA, "Venezuela'da veya çevresinde kötüleşen güvenlik durumu ve artan askeri faaliyetler" nedeniyle uçakların "dikkatli olmaları" gerektiğini vurguladı.

Yeni uyarı, JetBlue pilotunun uçağının Venezuela yakınlarında bir ABD Hava Kuvvetleri yakıt ikmal uçağıyla neredeyse çarpıştığını bildirmesinden günler sonra geldi; havayolu şirketi olayı ABD yetkililerine bildirdiğini söyledi.

Bu durum, ABD'nin dünyanın en büyük uçak gemisi ve birkaç savaş gemisini konuşlandırarak Karayipler'de güçlerini yığdığı ve ABD askeri uçaklarının son haftalarda Venezuela kıyıları üzerinde uçtuğu bir dönemde yaşandı.

ER
Karayipler'de ABD'nin düzenlediği baskında hedef alınan bir tekne (Arşiv- Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, askeri konuşlandırmanın uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeleyi amaçladığını söyleyerek, Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro'yu bir kaçakçılık karteline liderlik etmekle suçladı.

Karakas ise bunu reddederek, Washington'u Venezuela'da rejim değişikliği ve petrol rezervlerinin kontrolünü ele geçirmeye çalışmakla suçladı.

CDF
Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, destekçilerinden oluşan bir kalabalığa hitap ediyor (Reuters)

Amerika Birleşik Devletleri, merhum solcu lider Hugo Chavez'in siyasi mirasçısı Maduro'nun yakalanmasına yol açacak bilgi için 50 milyon dolarlık ödül teklif etti.

ABD güçleri, eylül ayının başından bu yana Karayipler ve Doğu Pasifik'te uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından şüphelenilen 20'den fazla gemiye karşı hava saldırıları düzenledi ve bu saldırılarda en az 95 kişi öldü.