​Bolivya, krize doğru gidiyor

Meksika’da geçirdiği saatlerin ardından Morales’in tavrı, hala ülkenin meşru devlet başkanı olduğu yönünde değişti (AFP)
Meksika’da geçirdiği saatlerin ardından Morales’in tavrı, hala ülkenin meşru devlet başkanı olduğu yönünde değişti (AFP)
TT

​Bolivya, krize doğru gidiyor

Meksika’da geçirdiği saatlerin ardından Morales’in tavrı, hala ülkenin meşru devlet başkanı olduğu yönünde değişti (AFP)
Meksika’da geçirdiği saatlerin ardından Morales’in tavrı, hala ülkenin meşru devlet başkanı olduğu yönünde değişti (AFP)

Cumhurbaşkanı seçimlerinin sonuçları hakkında yapılan muhalefet protestolarıyla başlayan gelişmelerin ardından Bolivya’daki durumun nihai tanımı ne olursa olsun, ülkenin iç savaşın artık çok da uzak olmaması gibi ihtimaller eşliğinde bir krizin ortasında bulunduğu kesin.
Meksika’nın gönderdiği uçakla Bolivya’dan ayrılıp Meksika başkentine giden istifa eden Devlet Başkanı Evo Morales, gazetecilere yaptığı açıklamada hareket ve ifade özgürlüğünü yeniden kazandığı görüldü. Morales, seçim sonuçlarında usulsüzlük yaptığı bahanesiyle başlayan darbenin kurbanı olduğunu, silahlı kuvvetlerin desteklediği komploya daha sonradan polisin de katıldığını ifade etti.
Morales, açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Tüm parlamento güçleriyle beraber, kan dökülmesini önlemek için ilk andan itibaren diyalog çağrısı yaptık. Yetmedi, yeni seçim çağrısında bulunarak adaylığımı yeniden sunmayacağıma ve Seçim Mahkemesi üyelerinin değiştirileceğine söz verdim. Ancak kimsenin zarar görmemesi için istifa etmek zorunda kalana kadar baskı uygulamaya devam ettiler”.
Meksika’da geçirdiği saatlerin ardından tavrı değişen Morales, istifa dilekçesini kabul veya reddetme yetkisine sahip olan parlamento dilekçeyi kabul edene kadar ülkenin meşru başkanı olduğunu belirtti. Aynı zamanda iktidardaki Sosyalist Parti’nin, senato ve milletvekilleri meclisindeki sandalyelerin üçte ikisini teşkil ettiğini ifade etti.
Morales, anayasal meşruiyete karşı bir darbe olduğunu tanımlamayı reddeden Amerikan Devletleri Örgütü’nü (OAS) de eleştirdi. Morales, “Darbe, Morales seçimde sahtekarlık yaptığında gerçekleşmişti” diyen OAS Genel Sekreteri Luis Almagro'nun ABD yönetiminden gelen talimatlara uygun şekilde hareket ettiğini söyledi. Aynı zamanda ordunun desteğini alıp kendisini deviren muhalefeti, yerli halkın iktidarda bulunmasını hazmedemeyip sömürge dönemine geri dönmek istemekle suçladı. Diğer yandan, Bolivya, yerel halkın yüzde 62’lik bir nüfusla çoğunluğu oluşturduğu tek Latin Amerika ülkesidir.
Anayasaya göre, Morales’in istifası ardından iktidarın sırasıyla senato başkanına ve milletvekilleri meclisine devredilmesi gerekiyordu. Ancak ikisi de istifa etmiş olduğu için geçici başkanlık Senato Başkan Yardımcısı muhalif Jeanine Anez’e geçti. Anez, Morales muhaliflerinden en güçlü 11 üyenin katılımıyla küçük bir hükümet kurulduğunu ve Silahlı Kuvvetler Komutanlığı Konseyi üyelerinin değişeceğini duyurdu. En yakın zamanda da yeni seçimleri gerçekleştirmek için güvenlik durumunu kontrol altına alacağını açıkladı.
Diğer yandan, Morales ise ülkesindeki durumu sakinleştirmek için yakında daha güçlü bir şekilde ülkesine döneceğini ifade etti. Bununla beraber, ülkesindeki geçici hükümeti tanıyan ABD hükümetini kınadı. ABD'nin Latin Amerika'dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Michael Kozak, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Anez başkanlığındaki geçici hükümetle en kısa zamanda çalışmayı beklediklerini belirtmişti.
Senato başkanı Adriana Salvatierra da konuyla ilgili yaptığı açıklamada, hala cumhurbaşkanlığını devralma hakkına sahip olduğunu, çünkü henüz parlamentonun istifa dilekçesini görüşmediğini belirtti.
Yeni İçişleri Bakanı Arturo Morillo ise, konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Adaletli ve sıkı bir şekilde yasaları uygulayacağız. Siyasi üyeliğe bakılmaksızın, savcılıktan barış ve güvenliği sağlama çabalarımıza destek vermesini isteyeceğiz. Hapis cezası, isyan etmekte ısrar eden herkesin kaderi olacak” dedi. Morillo, Morales rejiminin beyni sayılan eski İçişleri Bakanı için ise “Quintana'yı bulup onu tutuklayacağız. Çünkü o, birçok vatandaşın ölümüne sebep olan bir hayvan” ifadelerinde bulundu.
Morales’in destekçileri ile geçici Cumhurbaşkanı olduğunu ilan eden Anez’in destekçileri arasındaki şiddetli çatışmalar, iki kişinin ölümüne sebep oldu. Böylece bu hafta ölenlerin sayısı 10’a çıkmış oldu.
Venezuella Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro ise, istifa edip Meksika’ya gitmesinin ardından müttefiki Morales ile temasa geçti ve Bolivya silahlı kuvvetlerini Morales’i yeniden iktidara getirmeye çağırdı.



İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

İran, Husiler ve İsrail: Washington karşısındaki üçlü ittifak

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

Hüda Rauf

İran ile ABD arasındaki müzakereler, her iki müzakereci ve arabulucu tarafın iyimser ve olumlu açıklamalarıyla ilerleyen üç turdan sonra durdu. Dördüncü turun ertelenmesi, ABD-İran arasında geçici veya kalıcı bir anlaşmaya varılma şansı konusunda soru işaretlerine yol açtı.

Donald Trump'ın göreve gelmesinden bu yana tüm göstergeler, hem İran hem de Amerikan tarafının bir anlaşma imzalamaya hazır ve niyetli olduğuna işaret etse de, şimdilik görüşmelerin üçüncü turda durmasının -ama bu geçici ve yakında dördüncü turla devam edecek gibi görünüyor- her bir tarafın istediği şeyin teknik ayrıntılarından ibaret olmayan başka nedenleri de vardı. Nitekim Washington'daki bazı taraflar İran'ın nükleer programının tamamen ortadan kaldırılmasından bahsederken, diğerleri ise sıfır zenginleştirmeden bahsediyor ve İran her ikisini de reddediyor.

Trump yönetiminin İran ile müzakerelerdeki temsilcisi Steve Witkoff, Tahran'ın uranyumu yüzde 3.67 oranında zenginleştirme hakkı olduğunu söylese de, ertesi gün İran'ın uranyum zenginleştirmemesi gerektiğini açıkladı. Ardından Dışişleri Bakanı Marco Rubio, İran'ın uranyum zenginleştiren tek nükleer olmayan ülke olmak istediğini söyledi.

Öte yandan İran'ın yüzde 3.67 oranında uranyum zenginleştirme imkânına sahip olması durumunda bu oranın barışçıl amaçlarla uyumlu olmadığı belirtiliyor. Zira birkaç hafta içinde yüzde 20, sonra yüzde 60 ve en sonunda da yüzde 90 zenginleştirme oranına ulaşabilir ki bu da silah üretmek için gereken oran.

Her iki taraftan gelen belirsiz açıklamalara rağmen İran ve Washington'un çok yakında bir anlaşmaya varma noktasında olduğu kesin. Ancak görüşmelerdeki duraklamanın bölgesel bir başka gelişmeyle bağlantılı olduğu anlaşılıyor. İran'da Recai Limanı’nda ağır kayıplara yol açan ve etkileri halen devam eden bir patlama meydana gelirken, Husilerin İsrail hedeflerine yönelik saldırısı gerçekleşti. Husilere ait bir insansız hava aracı İsrail'deki enerji merkezini çevreleyen köprünün yakınına düşerek geniş çaplı bir hasara yol açtı. İsrail güvenlik birimlerinin yaptığı değerlendirmelerde, Husilerin Ben Gurion Havalimanı'na yeni tip bir füze fırlattığı belirtiliyor. Saldırı üzerine İsrail, İran’ı hedef alma ve eleştirme bahanesi bulma fırsatını kaçırmayarak, Tahran’ı Husi saldırısının arkasında olmakla suçladı.

İran'ın yıllardır Husilere askeri, mali ve lojistik destek sağladığı biliniyor. Ancak İsrail, bu olayı İran'ı eleştirmek ve Washington ile yürüttüğü müzakereler kapsamında ona baskı yapmak için kullandı. Öte yandan İran da Husi saldırılarını, Washington'u Kızıldeniz'deki saldırıları durdurmaları için Husileri etkileme gücüne sahip olduğuna ikna etmek amacıyla kullanıyor ve bu, İran'ın bilinen meseleleri birbirine bağlama politikasıyla örtüşüyor.

Daha sonra üçüncü tur görüşmelerin ardından müzakereler durdu, ama dördüncü tur görüşmeler yakın. Trump da Husiler ile Kızıldeniz'de ABD gemilerine yönelik saldırıların durdurulması ve ABD’nin Yemen'deki Husilere yönelik saldırılarının durması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu.

Bilhassa saldırılardan zarar gören Mısır ve Suudi Arabistan gibi Kızıldeniz'e kıyısı olan bölge ülkeleri olduğu için, iki taraf arasındaki saldırıların durması, bölgede sükunetin sağlanması ve gerginliğin azalması için olumlu bir gösterge. Suudi Arabistan, Yemen'de gerginliğin azaltılması ve Yemen krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesi amacıyla bu anlaşmaya mutlaka destek verecektir. Ancak anlaşma diğer yandan, Trump'ın övünebileceği herhangi bir başarı elde etmek isteyen Washington'a baskı yaparak, İran ve İsrail'in çıkarları doğrultusunda birbirlerini nasıl kullandıklarını da ortaya koydu.

Kaldı ki Washington ile Husiler arasındaki anlaşmaya ilişkin soru işaretleri de gündemde; anlaşma Trump'ın bölge ziyareti bitene kadar geçici mi olacak, yoksa devam mı edecek? Yemenli isyancılar sadece İsrail gemilerine saldırmaya devam ederse ne olacak? Bu durum İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının durmasına yol açacak mı? Tüm bunlar önümüzdeki ziyaretten sonra cevapları daha da netleşebilecek sorular.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre İran, İsrail ve Husiler, mevcut süreçte çıkarlarını korumak için Amerikan rolünü kullanmayı, ondan faydalanmayı başardılar. Ancak gelişmeler henüz şekillenme aşamasında ve bunların kısa sürede çökecek geçici düzenlemelerle mi yoksa daha uzun süre devam edecek düzenlemelerle mi sonuçlanacağı belirsiz.