Müslüman Kardeşler, İranlı yetkililerle toplantı yapıldığını kabul etti

Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı İbrahim Munir (Wikipedia)
Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı İbrahim Munir (Wikipedia)
TT

Müslüman Kardeşler, İranlı yetkililerle toplantı yapıldığını kabul etti

Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı İbrahim Munir (Wikipedia)
Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı İbrahim Munir (Wikipedia)

Müslüman Kardeşler (İhvan) Rehberlik Konseyi Başkan Yardımcısı İbrahim Munir, The Intercept ve New York Times tarafından elde edilen İran istihbarat belgelerindeki Müslüman Kardeşler liderlerinin ve İranlı yetkililerin Nisan 2014’te Türkiye'de toplantı yaptığı bilgisini onayladı.
Müslüman Kardeşler’e bağlı bazı medya kuruluşlarına göre Munir, İranlı yetkililerle görüşmeye davet edildiklerini belirterek, “Bazı konularda aynı veya farklı görüşler duymak için bizimle tanışmak isteyen her heyetle buluşmayı kabul ediyoruz” dedi.
İbrahim Munir konuya dair şu değerlendirmelerde bulundu;
“Toplantı, İran’ın kesinlikle siyasetlerine etki ettiği başta Suriye, Irak ve Yemen olmak üzere bölgede neler olduğuna ilişkin İranlı yetkililerin görüş ve vizyonunu netleştirmek için bir fırsattı. Toplantıda karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Mısır meselesiyle ilgilendiklerini hissettik.”
Söz konusu toplantıda, Arap coğrafyasında yaşananlar ve Suudi Arabistan ile olan anlaşmazlığa da değinildiğini dile getiren Munir, İran’ın Müslüman Kardeşler’e saygı duyduğunu ve pozisyonunu takdir ettiğini bildiklerini söyledi.
Toplantının, birbirlerinin fikirlerini öğrenme fırsatı verdiğini belirten Munir, söz konusu görüşmenin ardından Müslüman Kardeşler ile İranlı yetkililer arasında Türkiye’de veya başka bir yerde herhangi toplantı yapılmadığını vurguladı.
Munir, İran heyetinin içerisinde, başta Dışişleri Bakanlığı'ndan olmak üzere birçok hükümet temsilcisinin de yer aldığını kaydetti.
İranlı yetkililerle yapılan toplantıya kendisinin yanı sıra Müslüman Kardeşler liderlerinden Mahmud El-İbyari’nin de katıldığını ifade eden Munir, The Intercept sitesinde iddia edildiğinin aksine Yusuf Nada’nın toplantıda bulunmadığını söyledi.
Müslüman Kardeşler ve İran arasındaki ilişkinin bugün geldiği aşamaya da değinen Munir “Aralarındaki ilişki değişmedi. Tıpkı daha önce de olduğu gibi. Olumlu veya olumsuz herhangi yeni bir şey yok. Bazen seminerler ve kamuya açık toplantılar yapıyoruz” dedi.
Munir, Müslüman Kardeşler ve İran arasındaki ilişkinin gelecekte de değişmeden devam edeceğini vurguladı.
Bölge ülkelerine karşı toplantı
The Intercept ve New York Times tarafından elde edilen İran istihbarat belgeleri, İran Devrim Muhafızları ve Müslüman Kardeşler arasında Suudi Arabistan’ın çıkarlarına darbe vurmak ve bölgede iş birliği için bir çerçeve oluşturmak için yapılan gizli bir toplantıyı ortaya çıkarmıştı.
İran Devrim Muhafızları'nın yurt dışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü liderlerinin, Nisan 2014’te Müslüman Kardeşler liderleriyle Türkiye’de bir araya geldiği öne sürülmüştü.
Sızdırılan söz konusu belgelere göre Müslüman Kardeşler’in Mısır'daki kayıpları ile zayıfladığı göz önüne alındığında, İranlılarla ittifak yapmak muhtemelen bölgesel nüfuzunun bir kısmını geri kazanma fırsatı olarak görülüyordu.
İran İstihbarat Bakanlığı’ndan (MOIS) sızdırılan iç yazışmalara göre 2014 yılındaki toplantı, İran ve Müslüman Kardeşler ile iyi ilişkileri olan az sayıdaki ülkeden biri olması nedeniyle Türkiye’de gerçekleştirildi.
Ancak Türkiye’nin Devrim Muhafızları'nın yurt dışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü'nün Komutanı Kasım Süleymani’ye vize vermemesi nedeniyle görüşmeye Süleymani’nin yardımcısı Ebu Hüseyin katıldı.
Ebu Hüseyin, Kudüs Gücü’nün üst düzey yetkililerinin de arlarında olduğu Devrim Muhafızları heyetine başkanlık etti.
Sızan bilgilere göre Müslüman Kardeşler heyeti, Husiler meşru hükümete karşı darbe yapmak ve ülkeyi büyük çaplı bir savaşa sürüklemek üzereyken Suudilere karşı birleşmek için en iyi yerin Yemen olduğunu bildirdi.
Washington: ‘Teröristler’ toplantısı
ABD'nin İran Özel Temsilcisi Brian Hook geçen salı günü konuya dair yaptığı açıklamada, İran Devrim Muhafızları ile Müslüman Kardeşler arasında Türkiye’de yapılan görüşmeyi ‘iki terörist kuruluş arasındaki bir toplantı’ olarak nitelendirerek bunun şaşırtıcı olmadığını dile getirdi.
Hook, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin İran rejimi ve diplomatik kollarını izole etme ve Tahran’a bir dizi yaptırım getirmeye öncelik verdiğini kaydetti.
İran’da akaryakıta getirilen zam sonucunda yaşanan protestolara da değinen Hook, ABD’in İran halkının taleplerini desteklediğini vurgulayarak “İnsanlar görevini yerine getirmede başarısız olan rejimden bıktı” ifadesini kullandı.
ABD'nin İran Özel Temsilcisi “İran, Irak, Lübnan ve Yemen'deki milislere fon sağlamayı bırakmalı” diyerek İran rejiminin diğer ülkelere kurduğu komplonun bedelini bugün ödediğini belirtti..
Hook ayrıca “Irak ve Lübnan'daki gösteriler, İran rejimi tarafından benimsenen ‘devrimi ihraç etme’ politikasının reddedildiğini de ispatladı” değerlendirmesinde bulundu.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.