ABD uçak gemisi USS Abraham Lincoln neden Körfez'e gönderildi?

ABD'nin uçak gemisi USS Abraham Lincoln (Getty Images)
ABD'nin uçak gemisi USS Abraham Lincoln (Getty Images)
TT

ABD uçak gemisi USS Abraham Lincoln neden Körfez'e gönderildi?

ABD'nin uçak gemisi USS Abraham Lincoln (Getty Images)
ABD'nin uçak gemisi USS Abraham Lincoln (Getty Images)

Tarık eş-Şami
ABD Donanması 5.Filosu tarafından yapılan açıklamada, uçak gemisi USS Abraham Lincoln ve beraberindeki gemilerin Körfez'e girişinin gerginliği artırmayacağının vurgulamasına rağmen yapılan analizlerin çoğu, bu gelişmenin İran’a bir takım mesajlar gönderdiğine işaret etti.
Peki, Tahran'ın ülkedeki protesto gösterilerinden, ekonomik zorluklardan ve protestoların yurtdışındaki nüfuzuna karşı etkilerinden muzdarip olduğu bir dönemde bu mesajlar ne anlama geliyor? ABD neden bu devasa askeri gücü yaklaşık yedi aylık aranın ardından Hürmüz Boğazı yakınlarındaki Umman Denizi’nden (Arap Denizi) Körfez’e gönderdi?
Beyaz Saray eski Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton’ın İran’ın olası saldırılarına karşı ABD askeri varlığının güçlendirilmesi gerektiği çağrısında bulunmuştu. Çağrının ardından geçtiğimiz Mayıs ayında beraberindeki gemilerle birlikte Umman Denizi sularına giriş yapan, USS Abraham Lincoln uçak gemisi, Umman Denizi’nin kuzeyinde ve Umman Körfezi'nde sınırlı operasyonlar çerçevesinde çalışmalarını sürdürdü. Fakat en sonunda İran'a coğrafi olarak daha yakın bir bölgeye gelen USS Abraham Lincoln, Körfez sularına giriş yaptı. Bununla birlikte gemi, ABD’nin Bahreyn’de konuşlu 5. Filo’nun konumundan daha iyi deniz imkanlarına sahip.
ABD’nin Nimitz sınıfı beşinci uçak gemisi olan USS Abraham Lincoln (CVN 72) nükleer enerjiyle çalışıyor. Boyutu nedeniyle dünyanın en büyük uçak gemilerinden biri olan USS Abraham Lincoln’de farklı modellerde 90 adet savaş uçağı ve helikopter bulunuyor. Gemiye bir amfibi saldırı gemisi ve güdümlü füze destroyerlerden oluşan bir taarruz grubu eşlik ediyor. USS Abraham Lincoln'ün yerini, USS Harry Truman adlı dünyanın en büyük uçak gemisi ve beraberindeki savaş gemilerinin almasına karar verilmişti. Ancak USS Harry Truman gemisindeki elektrik sistemindeki bakım çalışmaları uzun sürdü.
Söylemler ve eylemler
Washington’daki ekonomi ve siyaset uzmanları, İran'ın protestocuların öldürüldüğü benzin zammı karşıtı protestolarla ve ekonomik çöküşle karşı karşıya kalırken, bir yandan da Irak ve Lübnan’daki nüfuzuna karşı yapılan protestoları tıpkı kendisinin uyguladığı yöntemlerle bastırılmasına teşvik ettiğini ve bunun için girişimlerde bulunduğunu belirttiler. Uzmanlar, İran’ın Batı’ya baskı altında da meydan okuyabildiğini, ABD’ye ve müttefiklerine karşı sınırlı bir askeri harekata girebileceğini ve ortaya attığı komplo teorilerine göre Ortadoğu’daki nüfuzunu azaltma girişimlerine izin vermeyeceğini göstermek istediğini düşünüyorlar.
Uzmanlara göre ABD, bu yüzden, USS Abraham Lincoln’ü Tahran’ı düşmanca tutumlarından caydırmak ve Washington’ın Körfez’de bölgenin ve deniz seyrüseferlerinin güvenliğini sağlama kararlılığını yeniden teyit etmek istedi.
Öte yandan bu gelişme, ABD’nin 60 ülkeyi kapsayan yoğun askeri tatbikatlar gerçekleştirmesinden ve Suudi Arabistan'da müttefiklerini korumak için 14 bin asker konuşlandırmasından haftalar sonra yaşandı. ABD, ayrıca bir takım gerginliklerin yaşandığı Körfez sularındaki gemilerin seyrüsefer güveliğini sağlamak için Bahreyn merkezli bir deniz ittifakı kurdu.
Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı (FDD) adlı düşünce kuruluşunun raporuna göre İran, ABD’nin diplomatik diline olumlu bir yanıt vermedi. Bu nedenle Trump yönetimi, USS Abraham Lincoln'ü Körfez sularına göndererek, söylemlerini eylemlere dönüştürme diplomasisini güçlendirdi.
Şarku'l Avsat'ın Independent Arabia'dan aktardığı habere göre FDD araştırmacılarından Bradley Bowman liderliğindeki bir ekip tarafından hazırlanan raporda, USS Abraham Lincoln'ün Körfez sularına gönderilmesinin, ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Joseph Votel’in Mart ayında yaptığı ve Washington'ın Körfez sularında yeteri kadar uçak gemisine sahip olmadığı şeklindeki açıklamasını yansıttığı belirtildi. Raporda, ayrıca İran'ın yoğun eylemlerinin ABD’nin Ortadoğu'daki hayati çıkarları, uluslararası ticareti ve Washington’ın müttefikleri için bir tehdit oluşturduğu vurgulandı.
İstihbarat raporları
ABD’li bir istihbarat servisinin bu yıl dünya çapındaki uluslararası tehditlerle ilgili yayımladığı raporda, İran’ın ABD ve müttefiklerini tehdit etmek ve Hürmüz Boğazı’ndaki deniz seyrüseferini engellemek için askeri imkanlarını geliştirmeye ve iyileştirmeye devam ettiği belirtildi. Rapora göre söz konusu imkanlar arasında deniz mayınlarının yerleştirilmesi, patlayıcılı bot saldırıları, gemisavar füzeler, denizaltılar ve uçaklar bulunuyor.
ABD Savunma Bakanlığı’na bağlı (Pentagon) Savunma İstihbarat Ajansı (DIA) tarafından 19 Kasım 2019 Salı günü yayımlanan raporda, İran’ın Körfez’deki ve Hürmüz Boğazı’ndaki varlığını güçlendirerek, düşmanlarının gerekli ve hayati önem taşıyan alanlara girmesini engellemeyi hedeflediği ve donanmasını seyrüsefer özgürlüğünü tehdit etme yeteneğinin olduğunu göstermek için kullandığı kaydedildi.
Öte yandan USS Abrahamn Lincoln gemisi komutanlarından Walter M. Slaughter, uçak gemisinin gittiği her yerde muazzam bir gücü de yanında götürdüğünü söyledi.
Büyüyen İran tehdidi
DIA’nın raporu, İran'ın gelecekte daha hassas balistik füzeler kullanmaya çalışacağı ve kara saldırıları için programlanmış seyir (cruise) füzeleri konuşlandıracağı uyarısında bulunurken, önümüzdeki yıllarda, çokuluslu barışı koruma misyonlarına askeri katkılarda bulunmayı ve müttefik ülkelerde askeri üsler kurmayı planladığını öne sürdü.
Raporda, İran’ın Ekim 2020’de BM’nin uyguladığı yaptırımlar sona erdiğinde Rusya ve Çin’den son teknoloji ürünü savaş uçakları ve modern tanklar alabileceği konusundaki endişeler de yer aldı.
ABD yıllarca Körfez’de kalabilir
Yeni kurulan Uluslararası Deniz Güvenliği Koalisyonu’nun komutanı Admiral Alvin Holsey, konuya ilişkin açıklamasında, “ABD’nin bölgenin güvenliğini sağlama konusundaki kararlılığı kısa değil uzun vadeli ve kalıcıdır. Birlik ihtiyacı devam ettiği sürece devam edecektir” ifadelerini kullandı.
Columbia Üniversitesi ve Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi tarafından yapılan ortak bir çalışma, İran ile ABD arasındaki gerilimlerin Pentagon’u Amerikan askerlerini ve askeri ekipmanlarını gelecek yıllarda da Ortadoğu’da tutmaya zorlayabileceğine işaret etti.
İki kurumun hazırladığı ‘ABD ile İran arasındaki gerginliklerin, dünya petrol ihracatı üzerindeki etkileri’ başlıklı rapora göre İran'ın yıllardır ortaya atılan küresel petrol piyasalarına büyük zarar vereceğine dair senaryoların gerçekleşme olasılığı oldukça düşük. Ancak İran’ın petrol tesislerini doğrudan hedef alabilmesinin ardından ABD’nin uçaklar, hava ve füze savunma sistemleri ve her zaman beklemede olan savaş gemileri gibi bölgede büyük askeri güçler bulundurması gerekebilir.
ABD’nin yıllar öncesine dayanan rolü
ABD, Ortadoğu ve Körfez’de yedi yıl boyunca, özellikle İran’ın petrol arzına yönelik tehditlerine karşı önemli bir rol üstlendi. Bu rol, 1945 yılında dönemin ABD Başkanı Franklin Delano Roosevelt ve Suudi Arabistan Kralı Abdulaziz Al Suud arasında bir ABD savaş gemisinde yapılan anlaşmaya dayanıyor.
Güvenlik uzmanları, USS Abraham Lincoln'ü Körfez'e gönderilmesinin İran ile aylar süren gerginliğin ardından ABD’nin bir ‘meydan okuma’ mesajı olacağını düşünüyorlar.



Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

TT

Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

Katar, İran-İsrail ateşkesinde son dakika arabuluculuğunu açıkladı

Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani, İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) Katar'ın el-Udeyd Hava Üssü’ne yönelik füze saldırılarına rağmen Katar'ın İran ve İsrail arasında ateşkes anlaşmasına varılması için yoğun çaba sarf ettiğini açıkladı.

Doha'yı ziyaret etmekte olan Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam ile düzenlediği ortak basın toplantısında konuşan Al Sani şu ifadeleri kullandı: “Ateşkes konusuyla ilgili olarak Katar devleti, ateşkesin istikrarını sağlayacak bir anlaşmaya varmak için Katar Emiri Şeyh Temim'in hem ABD tarafı hem de İran Cumhurbaşkanı ile gerçekleştirdiği temaslar aracılığıyla büyük çaba sarf etti… Bu sürecin başarısı nihayetinde ilgili tarafların iradesine ve kararlılığına bağlıdır.”

Al Sani, Katar Emiri'nin İran Cumhurbaşkanı ile yaptığı bir telefon görüşmesini de açıklayarak şunları söyledi: “Sayın Emir, İran Cumhurbaşkanı ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi ve bu görüşmede Katar'ın komşu bir ülke olarak her zaman bölgenin güvenlik ve istikrarını korumaya çalıştığını vurguladı.”

sdfrgt
Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani (DPA)

Al Sani, “Durumu alevlendirmeyi amaçlayan tüm girişimlere rağmen Katar olayları akıllıca ele almaya devam edecektir” dedi.

Bununla birlikte, İran'ın Katar'a yönelik füze saldırısının ülkenin egemenliğinin ihlali olduğunu vurguladı. Al Sani, “Yaşananlar Katar devletinin egemenliğinin ihlalidir ve bu kabul edilemez; ülkenin güvenliğini ve egemenlik haklarını korumak için uluslararası hukuk ve kabul edilen sözleşmeler uyarınca gerekli hukuki ve siyasi tedbirler alınacaktır” şeklinde konuştu.

Al Sani, İran ile İsrail arasındaki ateşkesin önemini vurgulayarak, ABD ve İran'ı müzakere masasına geri dönmeye çağırdı. Al Sani, “Ateşkesin kararlaştırıldığı şekilde devam edeceğini umuyor ve Katar devletinin her zaman istediği kapsamlı bir diplomatik çözüme ulaşmak için ABD ve İran taraflarını müzakere masasına dönmeye çağırıyoruz” ifadesini kullandı.

Al Sani sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm tarafların çıkarlarını garanti altına alan adil bir anlaşma çerçevesinde, nükleer silahlardan arındırılmış, güvenli ve istikrarlı bir bölge için çalışmanın önemine inanıyoruz. İran'ın da komşu bir ülke olarak anlayış ve yapıcı bölgesel iş birliği çerçevesinde güvenlik, istikrar ve büyüme arzusunda olduğunu yineliyoruz.”

Al Sani, “Bölgedeki olayları her zaman sorumluluk ruhu ve bilgelik gözüyle ele almalıyız. İsrail'in bölgeye ve İran'a yönelik tekrarlanan saldırganlığı gerilimin daha da artmasına yol açmakta ve bölgedeki istikrarsızlık durumunu daha da kötüleştirmektedir. Bu düşmanca yaklaşımın devam etmesi bölgeyi daha karmaşık ve tehlikeli yollara sürüklemekte ve bölgesel barış ve güvenliği önemli ölçüde tehdit etmektedir” ifadelerini kullandı.

Katar'ın hava savunma sistemlerinin İran füzelerine karşı gösterdiği başarı konusunda ise Al Sani şunları söyledi: “Katar'ın bugün açıkça teyit ettiği mesaj, güvenliğini korumak, topraklarını ve halkını savunmak için tam kapasiteye sahip olduğudur. Katar Silahlı Kuvvetleri etkinliğini ve yüksek hazırlık düzeyini kanıtlamış ve herkese Katar devletinin kendisini, vatandaşlarını ve topraklarında yaşayanları tam güç ve yeterlilikle savunabileceği yönünde güçlü bir mesaj göndermiştir.”

Katar Silahlı Kuvvetleri’nin ‘söz konusu saldırıya karşı koymada kahramanca bir hareket’ sergilediğini ve düşman füzelerinin biri hariç hepsini durdurup düşürdüğünü belirten Al Sani, “Bu performans silahlı kuvvetlerimizin sahip olduğu yüksek hazırlık ve profesyonellik düzeyini yansıtmakta ve anavatanın güvenlik ve egemenliğini yetkinlikle koruma kabiliyetlerini teyit etmektedir” dedi.

Al Sani ayrıca, İsrail'in Lübnan topraklarına yönelik saldırılarını da kınayarak şunları söyledi: “İsrail'in ateşkesi sürekli ihlal etmesini ve Lübnan'ın egemenliğine yönelik saldırılarını açık ve kesin bir dille kınıyoruz… Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'ni sorumluluklarını yerine getirmeye ve İsrail'in bölgenin istikrarını tehdit eden bu sorumsuz hareketlerini durdurmaya çağırıyoruz.”