Dick Cheney: İran bölge için ciddi bir tehdit oluşturuyor

ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney
ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney
TT

Dick Cheney: İran bölge için ciddi bir tehdit oluşturuyor

ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney
ABD’nin eski Başkan Yardımcısı Dick Cheney

ABD’nin eski Devlet Başkanı George Bush’un yardımcısı Dick Cheney, İran’ın bölgesel güvenliği ciddi şekilde tehdit ettiğini söyledi. Cheney, İran’ın nükleer silah arayışını, halkına daha fazla baskı uygulamasını ve bölgesel güvenliği tehdit etmesini sağlayacak gelişmiş sistemlere sahip olduğunu vurguladı. 
Cheney dün Dubai’de gerçekleşen 12. Arap Strateji Forumu kapsamında düzenlenen ve Dubai Emiri Şeyh Muhammed bin Raşid Al Maktum’un da katıldığı oturumda yaptığı konuşmasında şunları söyledi:
“Washington için Tahran ile ilişkisindeki en doğru karar, ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmayı bıraktığını ve İran’ın terörist grupları desteklemeyi bıraktırmasını sağlayacak şartlara bağlılığını ilan etmesiydi.”
İran rejiminin bölgedeki güvenlik ve istikrar rotasını değiştirmesi gerektiğini vurgulayan Cheney, İran’ın Rusya’dan silah satın almak istemesi ihtimalinin uzak olduğunu, zirâ bunun onu daha fazla şiddete iteceğini belirtti.
Cheney, ABD’nin bölgedeki yaklaşımında kendine güvendiğini ve olası çatışmalardan kendisini uzak tuttuğuna, bunun yerine bölgedeki müttefiklerinin çıkarlarını koruyarak bunları olumlu yönde etkileyen kararlar almak için çalıştığına vurgu yaptı.
ABD ile Çin ilişkileri de değinen Cheney, Pekin’in hükümetlerin kontrolündeki ekonomi yerine piyasa mekaniklerine güvendiğini söyledi. Cheney, Çin’in bu stratejiyle ters yönde yol almaya çalıştığını belirtti. “Çin'in ekonomik kalkınmasına ve refahına rağmen politikaları umduğumuz gibi değişmedi” ifadelerini kullandı.
Cheney’in açıklamalarına cevap Çin’in eski Dışişleri Bakanı Li Zhaoxing’den geldi. Li Zhaoxing, Çin’in Birleşmiş Milletler’in temsil ettiği uluslararası toplumun temel ilkelerine uymaya çalışan dinamik bir ülke olduğunu söyledi. Çin-ABD ticari anlaşmazlığını yorumlayan Li Zhaoxing, ülkesinin küresel ekonomiye hükmetmeye ya da buna uygun ekonomik modeller getirmeye çalışmadığını belirtti. Aynı zamanda tüm dünya halklarının çıkarlarını gözettiğini, bunu da stratejik ortaklarının sayısı ve dünyanın çeşitli ülkeleriyle yaptığı iş birliğiyle gösterdiğini vurguladı.
Li Zhaoxing, ABD'nin Çin’deki halk hareketine dair konumunun kendi dış politikasına zarar verdiğini belirterek ABD'yi kendisini bir süper güç olarak konumlandırmak yerine geçmiş hatalarından ders almaya, vaatlerine bağlı kalmaya ve uluslararası iş birliğine dikkat etmeye çağırdı.
Arap Strateji Forumu Başkanı Muhammed El-Gergavi de küresel ve bölgesel üç büyük dönüşümün belirlenerek bunlara odaklanmanın gerekliliğine değindi. Gergavi’nin dikkat çektiği dönüşümler yeni bir dünya ekonomik haritası oluşturmak, teknolojinin gittikçe artan etkileri ve Arap dünyasının geleceğiydi.
Gergavi, birçok Arap ülkesi ekonomisinin bundan 40-50 yıl önce diğer ülkelerle rekabet ettiğine, para birimlerinin değerli, altyapılarının gelişmiş, bilim, kültür ve sanatlarının da çok iyi olduğuna dikkat çekti. Şu an ise Arap ülkelerindeki ticaret hacminin yüzde 10’u geçmediğini, bunun da yarısını petrol ticaretinin oluşturduğunu kaydetti.



Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
TT

Türkiye, Afrika'daki varlığını silah ve ticaretle güçlendiriyor

Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)
Türkiye, Afrika'ya çok sayıda ticari ve askeri teklifte bulunuyor (Reuters)

Sagir el-Haydari

Fransa'nın Afrika'daki nüfuzunun gerilediği ve Rusya ve Çin gibi diğer küresel güçlerin kıtada nüfuz mücadelesine girdiği bir dönemde, Türk diplomasisi, çok sayıda silah kullanarak kaynak zengini Afrika kıtasında daha geniş kapsamlı bir varlık gösterme arayışında kararlılıkla ilerliyor.

Türkiye, son dönemde Afrika ülkelerine Bayraktar İHA'ları gibi Türk askeri teçhizatı tedarik ederek verimli askeri ortaklıklar kurmayı başardı. Ancak iş bununla da bitmiyor, Ankara’nın, Afrika Boynuzu gibi bölgelerdeki ciddi krizlerin yatıştırılmasını sağlayan arabuluculukları da bulunuyor.

Bu çabaların bir parçası olarak geçtiğimiz günlerde düzenlenen Antalya Forumu'na, Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud başta olmak üzere çok sayıda Afrikalı yetkili katıldı. Ne var ki Ankara'nın oynamaya başladığı ileri rollere rağmen Fransa gibi diğer güçlerin yerini alıp alamayacağı belirsiz.

Stratejik ortak

Aralık 2024'te Türkiye Etiyopya ile Somali arasında arabuluculuk yapacağını duyurdu ve bu adım iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların çözülmesiyle sonuçlandı. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, anlaşmayı “tarihi” olarak niteledi.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Türkiye, Afrika'daki diplomatik varlığını önemli ölçüde pekiştirdi. Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, 2002 yılında 12 olan büyükelçilik sayısı, 2022 yılında 44 büyükelçilik ve konsolosluğa yükseldi. Bu arada Ankara'daki Afrika diplomatik temsilcilikleri 2008'de 10 iken 2023'te 38'e çıktı.

Siyasi araştırmacı Taha Avdetoğlu, “Türkiye, Fransa gibi diğer sömürgeci ülkelerin aksine, Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı. Coğrafi konumu ve birçok alandaki uzmanlığından yararlanarak uzun vadeli ilişkiler geliştirdi, Afrika, Türkiye'nin jeostratejik çıkarları için önemli bir derinlik haline geldi” değerlendirmesinde bulundu.

fdghyjukı
Türkiye Afrika kıtasındaki varlığını stratejik bir ortak olarak güçlendirmeyi başardı (Reuters)

Avdetoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye'nin, askeri üs kurmuş olduğu Somali'de, enerji güvenliği ve petrol arama gibi birçok kanaldan nüfuzunu artırmaya çalıştığını da gözlemledik. Türkiye, Afrika'da nüfuzunu tesis etme konusunda zorlu meydan okumalarla karşı karşıya kaldı. Özellikle uluslararası alanda Türkiye’nin rolünden derinden rahatsız olan bir diğer büyük güç olan Fransa ile karşı karşıya geldi. Türkiye yumuşak diplomasiyle başarıya ulaştı, dolayısıyla özellikle kıtada elde edilen başarıların ışığında, Türk-Afrika ilişkilerinin Ankara'nın dış politikasında önemli bir yer tutacağına inanıyorum. Bu sadece siyasi ve ekonomik yakınlaşmayla sınırlı kalmayacak, aynı zamanda savunma sanayi gibi hassas ve önemli bir alanı da kapsayacak.”

Nitekim Türkiye, birçok Afrika ülkesine askeri teçhizat temin etti ve Bayraktar İHA'ları şu anda kıta semalarında uçuyor. Bu adımların, Fransa'nın kıtadan güçlerini ve askeri teçhizatını çekmek zorunda kalmasının neden olduğu zararı telafi etme amacı taşıdığı düşünülüyor.

Ekonomik iş birliği

Türkiye'nin Afrika'ya olan ilgisi yeni değil. Ankara, 2005 yılında Afrika Birliği'nde daimi gözlemci statüsü elde etti ve o tarihten bu yana zorlu Afrika denkleminde kendine yer edinmeye çalışıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı, 2008'den bu yana yaklaşık 30 Afrika ülkesini ziyaret etti ve kobalt ve uranyum gibi değerli madenlere ev sahipliği yapan kaynak zengini bu ülkelere yatırımların yönlendirilmesini istedi.

Avdetoğlu şunu da söyledi: “Türkiye, ekonomik iş birliğiyle Afrika'da ilişkiler kurdu ve güçlendirdi. Son yıllarda enerji ve altyapı yatırımlarını artırarak geniş bir diplomatik rol üstlendi. Afrika ülkelerinde yeni konsolosluklar açıldı, önemli insani yardımlar sağlandı, güvenlik ve askeri iş birliği arttı. Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacmi 2003 yılında 3 milyar dolar seviyesinden 2023 yılında yaklaşık 35 milyar dolara yükseldi.”

Genişleyen nüfuz

Afrika meseleleri konusunda uzman siyasi araştırmacı Muhammed Turşin ise, “Türkiye'nin Afrika'daki nüfuzu, birçok bölgesel güç gibi, giderek genişlemeye başladı. Ankara bu nüfuzu uzun yıllar boyunca burslar, yardımlar, yardım projeleri ve sivil toplumu destekleme yoluyla yumuşak diplomasiyi kullanarak oluşturdu” dedi.

Turşin, yumuşak diplomasinin Afrika'da Türkiye’nin nüfuzunu güçlendirme ve pekiştirmede başarılı olduğunu, son olarak Türkiye’nin, askeri ortaklıklardan yararlanarak Afrika ülkelerine Bayraktar gibi gelişmiş silah sistemleri tedarik etmeye başladığını sözlerine ekledi.

Turşin’e göre “Türk stratejisi askeri ve ekonomik boyutlara dayandı ve genellikle yumuşak diplomasiyi kullandı. Ankara, pek çok uluslararası güçten farklı bölgesel yönelimlere sahip ve her zaman kendi çıkarlarını ve ortaklık kurduğu ülkelerin çıkarlarını ön planda tutuyor.”

Türkiye, Fransa'nın Burkina Faso, Nijer, Mali gibi ülkelerden çekilmesinden faydalanmaya çalışarak, bu ülkelere askeri teçhizat temin etmeyi teklif etti. Bayraktar İHA'ların teslim edildiği Mali gibi bunlardan bazılarıyla anlaşmalar yapılmış durumda.

Sınırlı güç ve kapasite

Erdoğan, son döneminde ülkesinin Afrika ile ticaret hacmini 75 milyar dolara çıkarma arzusunda olduğunu dile getirdi. Ancak Rusya ve Çin gibi diğer bölgesel güçlerin de aynı şeyi yapmaya çabaladığı bir ortamda Ankara'nın bunu başarabileceği belirsiz.

Türkiye'nin Afrika'da yaklaşık 71 askeri ataşesi bulunuyor ve askeri satışları, insansız hava araçları ve diğer ekipmanlarla birlikte yaklaşık 328 milyon dolara yükseldi.

Nijeryalı siyasi araştırmacı Muhammed Aval, “Türkiye'nin gücü ve kapasitesi, Rusya gibi doğrudan çatışmalara dahil olmuş diğer ülkelerle karşılaştırıldığında sınırlı. Ancak Ankara'nın politikasının olumlu bir yönü de var; müdahalede bulunduğunda riskleri azaltması” dedi.

Aval, “Türkiye'nin ekonomik ve ticari alan ile sınırlı kalması, kendisi açısından olumlu bir nokta. Ancak askeri teçhizatını tanıtma hamlesi, ulusal güvenlikleri üzerindeki olumsuz etkilerinden zaten korkan diğer Afrika ülkelerinin öfkesini uyandırabilir” diye ekledi. “Özellikle Sahel bölgesinde yeni nesil yöneticilerin yükselişiyle birlikte Türkiye'nin Afrika'da yaşanan siyasal ve ekonomik değişimleri dikkatle ele alması gerektiğini” vurguladı.

.