Venezuela rejimi Guaido'yu parlamentodan ihraç ediyor

Yetkililerin parlamentoya girişine izin vermediği Juan Guaido pazar günü çitlere tırmanarak binaya girmeye çalıştı (AFP)
Yetkililerin parlamentoya girişine izin vermediği Juan Guaido pazar günü çitlere tırmanarak binaya girmeye çalıştı (AFP)
TT

Venezuela rejimi Guaido'yu parlamentodan ihraç ediyor

Yetkililerin parlamentoya girişine izin vermediği Juan Guaido pazar günü çitlere tırmanarak binaya girmeye çalıştı (AFP)
Yetkililerin parlamentoya girişine izin vermediği Juan Guaido pazar günü çitlere tırmanarak binaya girmeye çalıştı (AFP)

Venezuela'da parlamento son saatlerde ülkenin bir süredir yaşadığı siyasi kaosu yansıtan sürrealist bir oturuma tanık oldu. Öyle ki parlamento çalışmalarına yeniden katılan rejim yanlısı milletvekilleri, mevcut başkan Juan Guaido’yu meclisten ihraç etmeyi başardı. Güvenlik güçleri ve onu destekleyen bazı milletvekilleri Guaido’nun meclis salonuna girişini yasakladı.
Geçen yılın başında kendisini görevlendirilmiş başkan ilan eden Guaido’nun görevini yenileme oturumunun düzenlendiği Ulusal Meclis salonunda, hakaret ve çekişmelerin hüküm sürdüğü son saatlerde gerilim ve kaos dolu anlar yaşandı. Maduro rejimi, 60’tan fazla ülkenin tanıdığı Guaido’yu parlamento başkanlığından uzaklaştırmayı, ardından da azlini ve siyasetten men edilmesini planlıyordu.
Parlamento, oturum öncesinde koltuk çoğunluğunu elinde tutan Guaido yanlısı muhalefet ile rejim yanlısı milletvekilleri arasındaki tam bir çatışma ve anlaşmazlık arenasına dönüştü. Zirâ söz konusu milletvekilleri, rejimin de meşruiyetini tanımadığı parlamentoyu yıllardır boykot ediyordu. Çatışma, her zamanki gibi, muhalefetten ayrılan bazı milletvekilleriyle ters düşen rejim destekçilerinin zaferiyle sona erdi. Bu durum, Guaido’yu destekleyen hükümetlerden şiddetli eleştiriler aldı. Öyle ki aslında Maduro’yu savunan Meksika ve Arjantin bile bu hükümetlerin yanında yer aldı.
Guaido yanlısı muhalefet, oturum öncesinde, “Ulusal Muhafız” güçlerinin başkent Karakas'ın merkezindeki parlamento binası çevresinde konuşlandırılmasını eleştirdi. Bu güçler, onlarca milletvekili aracının binaya ulaşmasını engelledi. Bazı yoldaşlarının binaya girişine izin vermediği Guaido parlamento binasına demir çitlere tırmanarak ancak oturumun sonunda girebildi.
Diğer yandan rejim yanlısı milletvekilleri ve muhalefetten ayrılıp rejimin Guaido hakkındaki planları üzerine ittifak kuran bir grup milletvekili parlamentoya girmeyi başardı. Rejim, kontrolü altındaki yargı organları yoluyla kendilerine suçlamaların yönlendirildiği onlarca muhalif milletvekilinin meclis dokunulmazlığını kasten kaldırdı.
Bu durumun devam ettiği uzun saatlerin ardından muhalefet, yeterli sayının ve bazı milletvekillerinin yokluğu sebebiyle oturumu askıya alamadı. Böylelikle Luis Parra yeni meclis başkanı seçildi. Guaido’ya yakın isim Meclis Başkan Yardımcısı Stalin Gonzalez bu karara kanun ihlali olduğu gerekçesiyle karşı çıkmaya çalışsa da talebi reddedildi.
Muhalefet milletvekillerine “Ulusal” gazetenin merkezinde bir oturum düzenleme çağrısında bulunan Guaido ise oturumdaki 100 milletvekilinin desteğiyle yeniden Ulusal Meclis Başkanı seçildi. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Guaido’yu “yeniden seçildiği” için tebrik ederken; “Ulusal Meclis’in iradesini inkar eden” Nicolas Maduro’nun başarısız çabalarını ise kınadı.
Luis Parra’yı kabul eden Maduro ise Guaido'nun uzaklaştırılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ancak muhalefet lideri Guaido, şu ana kadar bir faydası olmayan savaşını sürdürmek istiyor.
Maduro ile Guaido arasındaki doğrudan çatışma, Guiado bir yıl önce Parlamento Başkanı seçildiğinde ve 60’tan fazla ülke kendisini tanıdığında başlamıştı. Ardından ise Maduro uzaklaştırılana ve yeni seçimler yapılana kadar vekaletle devlet başkanlığını üstlendiğini ilan etmişti. Ancak ABD ve diğer bazı ülkelerden aldığı güçlü desteğe rağmen Guaido'nun Maduro’nun uzaklaştırılması ya da rejim değişikliği yönündeki girişimleri fazla bir sonuç vermedi.
Yeni Meclis Başkanı Parra’nın özellikle son dönemde nadiren meclis tartışmalarına katıldığı, eskiden ise “Önce Adalet Partisi” mensubu olduğu biliniyor. Ancak Parra, gıda yardımları kapsamındaki bir yolsuzluk operasyonunda suçlu bulunmuş ve ekim ayında partiden kovulmuştu. Hükümet, söz konusu yardımları aslen Lübnanlı olan Kolombiyalı işadamı Alex Saab ile işbirliği içinde dağıtıyordu. Venezuela hükümetinin doğrudan kaynağı olarak nitelenen Saab, ABD ve diğer bazı ülkelerde yolsuzluk ve diğer yasa dışı faaliyetlerle ilgili kovuşturmaya maruz kalmıştı.
Muhalefet, son haftalarda Parra’yı hükümetin kurduğu bir plana dâhil olmakla suçlamıştı. İddialara göre hükümet, Guaido’ya desteklerini geri çekmeleri ya da son oturuma katılmamaları için muhalif milletvekillerine rüşvet vermişti.
Diğer yandan, ABD'nin Venezuela Özel Temsilcisi Elliott Abrams, muhalefetin Guaido’yu geçici başkan seçtiğini, ABD’nin de bunu desteklediğini duyurdu. “Onu tam olarak desteklemeye devam ediyoruz” diyen Abrams, Trump yönetiminin önümüzdeki aylarda Maduro ve müttefikleri üzerindeki ekonomik baskıyı ve yaptırımları artırmayı planladığını belirtti. Abrams ayrıca ABD’nin Avrupa Birliği'nin ve Latin Amerika ülkelerinin Maduro'ya karşı yaptırımları artırmasını umduğunu vurguladı.



Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
TT

Uluslararası sistem: Zenginlik, güç ve akıllı liderliğin yokluğu

Amerikan ve Çin bayrakları (AP)
Amerikan ve Çin bayrakları (AP)

Nebil Fehmi

Çağdaş uluslararası sistemin biçimi ve kutuplar hakkında çeşitli soru işaretleri bulunuyor; Amerikan ve Rus iki kutupluluğu geri mi dönecek, Rusya'nın yerini Çin mi alacak, ya da dünyada üç kutup var olmaya devam mı edecek? Yahut sadece ABD veya Çin’in tek kutup olduğu bir sistem tarafından mı yönetileceğiz? Hiçbir tarafın tek taraflı karar alma yetkisine sahip olmadığı dengeli, çok taraflı bir sistemin kurulma olasılığı nedir? Yoksa güçlü, çatışan tarafların çoğaldığı çok kutuplu bir sistemin eşiğinde miyiz? Bunlar çalkantılı, hassas ve tehlikeli bir geçiş döneminde sorulan çeşitli ve farklı sorular.

Dikkatler her zaman en zengin ve en güçlü tarafların üzerindedir ve onlar, savaş ve barış, inşa etme ve yıkma, ekonomi ve finans, sanayi ve ticaret gibi alanların birbirinden farklı olmasına ve hatta bazen birbiriyle çelişmesine rağmen, belli alanlarda en başarılı ve seçkin olanlar olarak kabul edilirler.

Zenginlik ve güce dair değerlendirme, buna dahil edilen çeşitli yaklaşımlar ve kriterlerle birlikte şartlara ve durumlara göre değişir. Bir ülkede zenginliği belirlemede kişi başına düşen milli gelir doğru ölçüt olursa, dünyanın en zengin ülkesinin Lüksemburg olduğunu, onu Singapur ve Çin'in Makao bölgesinin izlediğini görürüz. Bu sıralamada dünyanın en büyük ekonomisi ABD 10. sırada yer alırken, dünyanın beşinci büyük ekonomisi Hindistan ise 124. sırada yer alacaktır. Zenginlik için doğru ölçüt, kişi başına düşen milli gelire paralel olarak satın alma gücü olursa, ülkelerin şu şekilde sıralandığını göreceğiz: Çin, ABD, Hindistan, Rusya, Japonya, Almanya, Endonezya, Brezilya, Fransa ve İngiltere.

Askeri harcamaların 2,46 trilyon dolara ulaştığı ve en fazla harcama yapan ülke olan ABD'nin bunun 824 milyar dolardan fazlasını üstlendiği bir dünyada gücün değerlendirilmesi için ölçütler belirlemeye çalışırsak, bunlara askeri ve siyasi kabiliyetleri eklemeli, dahası buna öncelik vermeliyiz. Buna ilave olarak, bildiğimiz gibi güç mutlak değildir. Her durum ve her arenanın coğrafi yapısına bağlı olarak karada, denizde ve havada uzun ve kısa vadeli askeri yaklaşımlar, genel bir bakış açısıyla, bölgesel veya uluslararası düzeydeki siyasi hedefler ve iddialar vardır.

Batı-ABD-Avrupa'nın hırs ve emellerinin rekabet ettiği, ancak Rusya ve hatta Çin'in Avrasya perspektifinden farklılaştığı herkesçe biliniyor. Bunların hepsi ise Latin Amerika, Afrika ve Asya'nın büyük bölümündeki ülkelerin siyasi perspektifleri ve hedefleri ile ayrışıyorlar. Birinin uluslararası iddia ve emelleri, diğerinin ise sadece ulusal veya bölgesel iddia ve emelleri olduğu için doğrudan askeri çatışmaya girmeleri imkânsız olan ülkelerin askeri kabiliyetlerini karşılaştırmanın anlamı nedir? Okyanuslara ve denizlere hâkim geniş ülkeler ile denize kıyısı olmayan küçük ülkeler arasında, denizde ve karada kimin daha üstün kabiliyetlere sahip olduğunun önemi nedir?

Halkların ihtiyaçlarını karşılamak ve ülkelerin çıkarlarını korumak için maddi ve askeri imkânlara ihtiyaç duyulur, ancak zenginlik ve güce aşırı vurgu yapılıyor. Zenginliğin veya gücün kalıcı olduğunu, baskın zenginliğin zararlı, kaba kuvvetin ise adaletsiz olduğunu varsaymanın yanlış olduğunu düşünüyorum.

Zaman içinde yaşanan siyasal ve küresel gelişmeler devletler düzeyinde geniş çaplı değişimlere yol açtı. Bunlar arasında şunlar sayılabilir; eski Avrupa sömürgeciliğinin aşınmasına ve çöküşüne eşlik eden gelişmeler, Sovyetler Birliği ile ABD arasındaki Soğuk Savaş’ın dönemsel olarak sona ermesi. Enerji şirketlerinin, dünyanın en büyük ve en zengin şirketleri listesindeki kontrolünün telekomünikasyon, programlama, dijitalleşme, teknoloji şirketleri lehine kaybolması, bunların daha önce hayal bile edilemeyen seviyelerdeki zenginlik merdivenlerini hızla tırmanması. Bu gelişmeler uluslararası sistemin biçimini ve niteliğini, güç tanımını, savaşların niteliğini değiştirdi, savaşlar daha ölümcül hale geldi ve artık daha uzak mesafelerden yönetilmeye başlandı.

Güç ve servet açısından baskın oyuncular genellikle orta veya uzun vadede pozisyonlarını korurlar ve liderlik kademeli olarak aktarılır. Bunlar, denklemleri ve rekabeti değiştiren önemli anların ortaya çıkmasıyla hızlanabilir. Bu anlar şunlarla bağlantılıdır; dünya savaşları gibi siyasi olaylar, kurtuluş hareketleri gibi yeni politik eğilimler veya geçen yüzyılın sanayi devrimi veya son 50 yıldaki teknolojik ve iletişim devrimi gibi teknolojik atılımlardan kaynaklanan ekonomik ve sosyal gelişmeler. Bunun nedeni dünyanın zenginlik oranlarının ve güç dengelerinin değiştiği sürekli bir değişim halinde olmasıdır.

Ancak liderlik tamamen farklı bir konudur. Zenginlik ve gücü aşar ve başkalarını etkileme, başkalarının uzun süreler boyunca örnek almak istediği pozisyonları, politikaları ve deneyimleri benimseme yeteneği gibi birkaç başka hususu da kapsar. Bunların sahiplerinden haklara saygı duymaları, yanlış ve hataları reddetmeleri, genel yararı göz önünde bulundurmaları, başkalarının umduğu ve arzuladığı bir örnek ve deneyim olmaları beklenir. Sovyetlerin geçen yüzyılda öncülük ettiği sosyalist felsefe ve yakın on yıllara kadar ABD'nin öncülük ettiği Batılı liberal sistem bunlara örnektir. Bunlardan biri başarısız olup dağıldı, diğerinin içeride ve dışarıda çifte standart uyguladığı ifşa oldu ve bu da ona parlaklığını ve güvenilirliğini kaybettirdi. Bağlantısızlar Hareketi, dünyanın vicdanı ve dengesi için başka bir alternatif sunmak amacıyla hızla yükseldi. Ancak, üyeleri istikrarlı bir uluslararası düzene en çok ihtiyaç duyan orta gelirli ülkeler olmasına rağmen, üyeleri günlük sorunlara ve kısa vadeli hırslara daldıkça parlaklığını ve itibarını kaybetti.

Bugün dünya zenginlik ve güçle dolup taşıyor, ancak sağlam, bilge ve dengeli bir liderlikten yoksun. Sistemlerimiz ve kurumlarımız şu anda çalkantılı bir aşamadan geçiyor ve hangi ülkelerin veya kuruluşların uluslararası düzeyde gelecekte liderlik rolünü hak ettiği ve üstleneceği henüz belli değil. Bu, meseleleri kontrol altına almak ve büyümelerini önlemek için acilen bazı proaktif, geçici adımlar atmamızı gerektiriyor. Kriz yönetimi kavramına benzer şekilde, uluslararası sistemin tamamen çökmesini ve dağılmasını önleyecek, aynı zamanda mevcut uluslararası sistemi küresel siyasal gerçeklikle daha uyumlu, işler tekrar kontrolden çıkmadan önce gelecekteki zorluklarla başa çıkabilecek hale getirecek reform yollarını bulmaya yönelik araştırmaları ve ciddi çabaları yoğunlaştırmayı amaçlamalıyız.