İran Devrim Muhafızları hakkında bilgi: Besiç, Kudüs Gücü, kara, hava ve uzay kuvvetleri

İran Devrim Muhafızları hakkında bilgi: Besiç, Kudüs Gücü, kara, hava ve uzay kuvvetleri
TT

İran Devrim Muhafızları hakkında bilgi: Besiç, Kudüs Gücü, kara, hava ve uzay kuvvetleri

İran Devrim Muhafızları hakkında bilgi: Besiç, Kudüs Gücü, kara, hava ve uzay kuvvetleri

ABD Başkanı Donald Trump’ın verdiği talimatla, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin ABD ordusu tarafından öldürüldüğünün açıklanmasıyla İran Devrim Muhafızları Ordusu herkes tarafından en çok merak edilen konular arasında yerini aldı. İşte İran Devrim Muhafızları hakkında merak ettikleriniz...
ABD Başkanı Donald Trump'ın verdiği talimatla, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin ABD ordusu tarafından öldürüldüğünün açıklanmasıyla dünya gözünü Orta Doğu'ya çevirdi. Yaşanan gelişmelerin ardından dünya endişeyle olup biteni izlerken İran Devrim Muhafızları Ordusu vatandaşlar tarafından merak konusu haline geldi.
İran Devrim Muhafızlar Ordusu, İran İslam Devleti'ne bağlı İran silahlı kuvvetlerinin bir koludur. İran Devrim Muhafızları Ordusu, İran İslam devrimin ardından 5 Mayıs 1979'da Ayetullah Humeyni tarafından kurulmuştur. İran Halkı arasında hayranlığın belirtilmesi için ‘muhafız' kelimesi kullanılmaktadır. Başlarda bir halk milis gücü olarak görev alırken sonradan İran ordusundan ayrı bir güç olarak görevine devam etmektedir.
Anayasaya göre İran'da devrimin korunmasını, iç ve güvenliği sağlamak görevini yürütmektedir.
İran Devrim Muhafızları ordusu, ABD ve bir çok Avrupa ülkesi tarafından yabancı terör örgütü olarak tanınmaktadır.
İşte İran Devrim Muhafızları Ordusunun yapısı
Kara Kuvvetleri

Muhtemel savaş halinde bağımsız hareket ederek İran Ordusu Kara Kuvvetlerine destek vermek üzere kurulan
Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri Komutanlığı, 70 binden fazla aktif askeri personeliyle İran'ın kara sınırlarının kontrolünü sağlıyor.
Hava-Uzay Kuvvetleri
Devrim Muhafızları Ordusu Hava-Uzay Kuvvetleri, İran'ın askeri doktrininin temelini oluşturan balistik füze programını yürütüyor. 
İran'ın elinde menzili 2 bin kilometreyi aşan balistik füzeler bulunuyor.
Deniz Kuvvetleri
Diğer kuvvetler gibi İran Ordusundan ayrı bir güç olan Devrim Muhafızları Ordusu Deniz Kuvvetleri, ABD donanmasının faaliyet gösterdiği Basra Körfezi ve petrol sevkiyatı için stratejik konumdaki Hürmüz Boğazı'nın güvenliğini sağlıyor.
Kudüs Gücü
Devrim Muhafızları Ordusunun ülke dışındaki askeri-istihbari operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü, bölgenin de en güçlü istihbarat örgütlerinden biri olarak biliniyor.
Besiç
İran'da Kasım 1980'de Irak Savaşı sırasında Humeyni'nin seferberlik ilanıyla Devrim Muhafızları bünyesinde kurulan Besiç, savaş durumunda 3 milyon kişiyi aşan bir güce ulaşabiliyor.

 


İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.