Sultan Kabus’un vefatı sonrası Arap Dünyası yasta

Sultan Kabus, Ocak 2001'de merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile birlikte (AFP)
Sultan Kabus, Ocak 2001'de merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile birlikte (AFP)
TT

Sultan Kabus’un vefatı sonrası Arap Dünyası yasta

Sultan Kabus, Ocak 2001'de merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile birlikte (AFP)
Sultan Kabus, Ocak 2001'de merhum Filistin Devlet Başkanı Yaser Arafat ile birlikte (AFP)

Arap ülkeleri, Umman Sultanı Kabus bin Said’in vefatının ardından yas ilan etti. Yapılan açıklamalarda, Sultan Kabus bin Said’in bölgesel ve İslami meseleler konusundaki bilgece tutumunun yanı sıra yaklaşık 50 yıllık saltanatı boyunca ülkesini modernize etme yönündeki çabaları vurgulandı.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebul Gayt, Arap ulusunun nevi şahsına münhasır bir hükümdarını kaybettiğini ifade ettiği açıklamasında, Sultan Kabus bin Said’in bölgeyi sarsan krizler ve çatışmalardan kaçınarak ülkesi için sürekli olarak ayrı bir çizgi benimsediğini söyledi. Sultan Kabus bin Said’in Arap diplomasisinde her zaman olumlu roller oynadığını ve geniş bir vizyon sahibi olduğunu dile getiren Ebul Gayt, onun bu vizyonunun kendisini küresel düzeyde çok saygın ve takdir gören bir lider haline getirdiği değerlendirmesinde bulundu.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Şeyh Halife bin Zayed Al Nahyan, yeni Umman Sultanı Heysem bin Tarık'a taziye mesajı gönderdi ve Sultan Kabus için başsağlığı dileklerini iletti. Şeyh Halife, üç günlük yas ilan edilmesi, bayrakların yarıya indirilmesi ve akşam namazının ardından merhum için ülkenin tüm camilerinde gıyabi cenaze kılınması yönünde talimat verdi.
Öte yandan BAE Devlet Başkan Yardımcısı Şeyh Muhammed bin Raşit Al Maktum, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed Al Nahyan ve BAE Yüksek Konseyi üyeleri Umman Sultanı’na başsağlığı dileklerini ilettiler. Şeyh Muhammed bin Raşit Al Maktum gönderdiği mesajda, “Vefa’nın, sevginin ve bilgeliğin sultanı vefat etti. Arap ve İslam milletinin başı sağ olsun” ifadelerini kullandı.
Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife, Arap ve İslam dünyasının bilge bir liderini kaybettiğini belirttiği açıklamasında, Sultan Kabus’un Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi’nin (KİK) reformunda oynadığı rolü hatırlattı ve vermiş olduğu destekleri dile getirdi. Sultan Kabus’un Arap ve İslam dünyası meseleleri karşısında benimsediği asil tutuma işaret eden Al Halife, Umman’ın onun dönemi sırasında uluslararası arenada önemli bir konuma sahip olduğunu söyledi.
Kuveyt Sultan Kabus bin Said’in vefatı üzerine bayraklarını yarıya indirdi ve tüm devlet dairelerindeki çalışmaları 3 gün boyunca askıya aldı. Kuveyt Emiri Şeyh Sabah el-Ahmed el-Cabir es-Sabah ise ilettiği taziye mesajında, başsağlığı diledi ve oldukça yakın bir ilişkisinin bulunduğu değerli bir erkek kardeşini kaybettiğini söyledi. Sultan Kabus’un vefatının ardından dünyanın büyük adamlarından birini kaybettiği değerlendirmesinde bulunan Kuveyt Emiri, Arap ve İslam dünyasının hayatını ülkesine, halkına ve Arap ve İslam uluslarının meselelerine adayan bilge bir lideri kaybettiğini söyledi. Merhum Sultan Kabus’un Irak işgali sırasında Kuveyt’e yönelik olan tutumunu hatırlatan Şeyh Sabah, onun Kuveyt'i özgürleştirme sürecine katkılarını dile getirdi ve onun anısının “Kuveyt halkının hatırasında her daim taze kalacağını” ifade etti.
Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Sultan Kabus’un vefatı üzerine Arap ulusu ve kardeş Umman halkına başsağlığı dileklerini iletti. Sultan Kabus’un Umman Sultanlığı rönesansının öncüsü olduğunu dile getiren es-Sisi, onun Arap ve İslami meselelerin daimi destekçisi olduğunu belirtti.
Lübnan Başbakanı Saad Hariri, ülkede yas ilan etti. Cumhurbaşkanı Mişel Avn ise Lübnan'ın yaşadığı tüm zor koşullarda yanında olan bir dostunu ve kardeşini kaybettiğini söyledi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas yaptığı açıklamada, Arap ve İslam ulusunun hayatını ülkesine ve insanlarına hizmet etmeye adamış en gözde liderlerinden birini kaybettiğini ifade etti.
Yemen Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ise kraliyet ailesine, hükümete ve Umman Sultanlığı halkına en içten taziye dileklerini iletti ve gönderdiği mesajda merhum Sultan Kabus’un Yemen'e karşı benimsediği tutumlarını dile getirdi.
Ürdün Kraliyet Divanı, Sultan Kabus’un vefatı üzerine ülkede yas ilan etti. Ürdün Kralı 2. Abdullah ise Twitter hesabı üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Sultan Kabus’un bilge liderlerden biri olduğunu ifade ederek, onun kendisi için bir ağabey ve babası için sevgili bir dost ve Ürdün için bir müttefik olduğunu belirtti.
Irak Cumhurbaşkanı Berhem Salih, Sultan Kabus’un Ummanlıların gurur duyduğu modern bir Umman devletini kurmayı başardığını ve ülkesini bilgece dengeli bir konuma getirdiğini söyledi. Ayrıca bilgelik, ılımlılık ve anlaşmazlıkların üstesinden gelinmesine en çok ihtiyaç duyulan şu zamanlarda Sultan Kabus bin Said’in vefatının büyük bir kayıp olduğunu belirtti.
El Ezher Şeyhi İmam Ahmed Muhammed et-Tayyib, Sultan Kabus bin Said’in vefatı üzerine yas ilan etti ve onun insanlar arasında barış ve diyaloğun önde gelen savunucusu ve destekleyicisi olduğunu dile getirerek, tarihin onun bilge bir lider olduğuna tanıklık edeceğini söyledi.
Mısır Kıpti Kilisesi lideri Papa 2. Tavadros, Sultan Kabus bin Said’in Umman ve Arap dünyasında bilge bir lider olduğunu ifade ettiği açıklamasında, onun yarım yüzyıl boyunca Umman Sultanlığı'nın gücünün ve birliğinin sembolü haline geldiğini belirtti.
Öte yandan İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Sultan Kabus bin Said’in bilge ve saygı duyulan bir lider olduğunu söyledi. Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Sultan Kabus bin Said için başsağlığı dileklerini ifade etti ve onun dünya üzerinde barışın sembollerinden biri olduğunu söyledi. ABD’nin eski Başkanı George Bush, Sultan Kabus’un Ortadoğu'da dengeleyici bir güç olduğunu belirtti. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Birliği'nin (AB) ortak açıklamasında ise Sultan Kabus’un eşsiz konumuna övgüde bulunuldu ve onun ‘halkının yaşam standartlarını iyileştiren eşi görülmemiş bir reform dönemi başlattığına’ dikkat çekildi.



New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
TT

New York’taki konferans “iki devletli çözümü” yeniden canlandırmak için siyasi bir hareket başlattı

Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan ve Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, iki devletli çözüm konferansının açılış oturumunda (AFP)

Suudi Arabistan'ın himayesinde ve Fransa'nın katılımıyla Birleşmiş Milletler’in (BM) New York’taki genel merkezinde düzenlenen konferans, ‘iki devletli çözüm’ yönünde bir siyasi hareket başlattı. Paris'in Filistin’i tanıma kararını açıklamasının ardından, başka ülkeler de art arda Filistin devletini tanıyacaklarını açıkladılar.

İngiltere Başbakanı Keir Starmer'ın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un izinden giderek yaz tatilinde olan kabinesini Gazze'deki durumu ele almak üzere bu hafta acil toplantıya çağıracağı açıklandı. Starmer, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki durumu iyileştirmek ve barışı sağlamak için adımlar atmaması halinde, İngiltere’nin Eylül ayında Filistin Devleti'ni tanıyacağını açıkladı. İngiltere Dışişleri Bakanı David Lammy de New York'taki konferansta aynı açıklamayı tekrarladı.

Başbakan Starmer, çç baskıların artmasıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik savaşını durdurmaması, insani yardımların engelsiz bir şekilde ulaşması için sınır kapılarını açmaması ve Filistin-İsrail çatışmasına son vermek için ciddi barış görüşmelerine başlamaması halinde bu adımı atacağını açıkladı.

ddefrv
İngiltere Başbakanı Keir Starmer, salı günü Londra'da yaptığı açıklamada, Gazze'deki durumu görüşmek üzere acil kabine toplantısı çağrısında bulundu (Reuters)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve hükümetindeki bakanların tutumları göz önüne alındığında İsrail'in bu şartlara uyum sağlaması imkansız görünüyor. Bu da 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’ndan bu yana İsrail'in kurulmasında tarihi bir sorumluluk taşıyan Londra'nın bu adımı atacağı anlamına geliyor.

Bu adımın özel bir önemi var, çünkü İngiltere, Fransa'dan sonra G7 üyeleri içinde Filistin devletini tanıyan ikinci ülke ve BM Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) beş daimi üyesi arasında dördüncü ülke olacak. Ayrıca, Batı'nın bu hamlesini ‘toplu bir hareket’ haline getirmesi açısından da özel bir öneme sahip. Ki Paris de bunu bekliyor.

Aralarında Avustralya, Kanada, Finlandiya, Fransa, Norveç, İspanya, Portekiz, İrlanda, Slovenya, Lüksemburg, Malta, Yeni Zelanda, İzlanda, San Marino ve Andorra’nın bulunduğu 15 batılı ülke tarafından yayınlanan ve Filistin devletinin tanınmasını talep eden ‘New York Konferansı Çağrısı’, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot'un ifadesiyle ‘deprem’ etkisi yarattı. Zira Batılı ülkeler ilk kez ‘toplu olarak’ böyle bir adım attılar.

Söz konusu ülkelerden biri olan Malta, Filistin’i tanıyacağını resmi olarak açıklarken Kanada ve Finlandiya, bu yönde hazırlıklarını sürdürüyor. Fransız kaynaklar, Portekiz'in de Filitin’i tanıma kararını açıklamaya hazır olduğunu belirttiler.

‘Çağrı’nın bir paragrafında şöyle deniyor:

“Bizler Filistin Devleti'ni tanımaya hazır olduğumuzu veya olumlu baktığımızı kabul ettik, ifade ettik veya ifade ediyoruz. Bu, iki devletli çözüme doğru atılmış temel bir adımdır. Henüz bunu yapmamış olan tüm ülkeleri bu çağrıya katılmaya davet ediyoruz.”

Ayrıca şu ifadeler de yer alıyor:

“Gazze’de yeniden yapılanma, Hamas'ın silahsızlandırılması ve Filistin yönetiminden çıkarılmasını sağlayacak bir yapı oluşturmak için çalışmaya kararlıyız.”

Diplomatik bulaşma

Söz konusu paragrafın ifadeleri, harekete geçme ve başkalarını da harekete geçmeye teşvik etme yönündeki toplu bir arzuyu yansıtmaktadır. Bugüne kadar 149 ülke Filistin’i tanıdı.

Fransız kaynaklar, Cumhurbaşkanı Macron'un birkaç gün önce Filistin’i tanıma kararını açıklamasının, birincisi tereddüt eden Avrupa ülkelerine baskı yapmak, ikincisi 21 Eylül'e kadar onlara yeterli zaman tanımak olmak üzere iki amacı olduğunu söylediler. 21 Eylül, New York'ta BM Genel Kurulu toplantılarının başlayacağı tarih ve zirvede kararın kesinleşmesi bekleniyor.

dfgthyuı
BM Genel Sekreteri, New York'ta düzenlenen İki Devletli Çözüm Konferansı sırasında Fransa Dışişleri Bakanı ile tokalaşırken (AFP)

Yol haritasının son paragrafı, konferansın en önemli hedefini özetliyor:

“Bu tarihi bir fırsat. Savaşı sona erdirmek, Filistin devletini kurmak ve her iki halk için barış ve onuru sağlamak için kararlı ve toplu bir şekilde harekete geçme zamanı geldi.”

Baskılara ve uyarılara rağmen

Konferansa 125 ülke, Avrupa Birliği (AB) ve Arap Birliği (AL) gibi birçok uluslararası ve bölgesel kuruluş ve en az 40 dışişleri bakanı katıldı. İsrail ve ABD'nin baskılarına rağmen konferansa geniş bir katılım vardı.

Tüm bu baskıların yanında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un BM Genel Kurulu’nda düzenlenen ‘Başkanlar ve Liderler Haftası’nda Eylül ayında Filistin devletini resmen tanımayacağını açıklamasının ardından, Macron'u hedef alan bir iç kampanya başlarken bu girişimin Ortadoğu'daki olayların gidişatına ‘hiçbir etkisi olmayacağı’ empoze ediliyor. Ayrıca, hiçbir Avrupa veya Batı ülkesinin ona katılmayacağı için ‘diplomatik olarak dışlanacağı’ uyarısı yapılıyor.

dert
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AFP)

‘Şüpheciler’, iki devletli çözümü destekleyen ‘diplomatik-siyasi dinamizmin’ yeniden canlanmasını imkansız gördüler. Onlara göre bu çözüm, sadece siyasi ve sahadaki değişiklikler nedeniyle değil, aynı zamanda İsrail'in Filistin devletinin kurulmasını kökten reddetmesi nedeniyle de ‘geçmişte kalmış’ bir seçenek haline gelmişti.

İsrail parlamentosu Knesset geçtiğimiz yıl Filistin devletinin kurulmasını reddeden bir kararı oyladı. Geçtiğimiz hafta da 71 oyla hükümeti Batı Şeria'yı ilhak etmeye çağıran bir kararı kabul etti. Kısacası, şüpheciler iki devletli çözümü ‘bir hayal’ olarak gördüler.

İsrail, Filistin devletinin tanınmasını kınamaya devam etti. Bunu ‘Hamas ve terörizme ödül’ olarak değerlendiren İsrail, bunun Gazze'deki ‘barışçıl çözüm çabalarını’ ve ‘savaşı sona erdirme çabalarını’ baltalayacağını iddia etti.

Ancak bunların hiçbiri gerçekleşmediği gibi bir de tam tersi oldu.

Riyad ve Paris, uzun süredir ortada olmayan ‘iki devletli çözümü’ yeniden canlandırma çabalarında başarılı oldular.

Sadece iki gün içinde, dünya ülkelerinin üçte ikisi, sekiz adet Arap ve uluslararası çift başkanlı çalışma grubunun haftalarca süren çabalarıyla hazırlanan ‘yol haritasına’ odaklandı. Bu gruplar, çatışmaya son verilmesi ve güvenlik, ekonomi ve insani açıdan entegre bir Ortadoğu'ya doğru ilerlenmesi konusunda genel, kapsamlı ve pratik öneriler hazırlamak için yoğun bir şekilde çalıştı.

Bu durum, konferansın sona ermesiyle birlikte salı günü yayınlanan 7 sayfalık sonuç bildirgesinde de öne çıktı.

Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan, belgenin siyasi, güvenlik, ekonomik, insani, hukuki ve stratejik anlatı eksenlerini kapsayan kapsamlı öneriler içerdiğini ve iki devletli çözümü uygulamak ve herkes için barış ve güvenliği sağlamak için entegre ve uygulanabilir bir çerçeve oluşturduğunu söyledi.

Bakan Prens Ferhan, BM 79. Genel Kurulu oturumu sona ermeden önce sonuç bildirgesinin desteklenmesi ve bunun New York'taki Suudi Arabistan ve Fransa misyonlarına bildirilmesi çağrısında bulundu.