Libya'nın Berlin'i ve Suriye'nin Astana'sı

Hafter, ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ile 20 Ocak Pazartesi günü Berlin’de bir araya geldi (AFP)
Hafter, ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ile 20 Ocak Pazartesi günü Berlin’de bir araya geldi (AFP)
TT

Libya'nın Berlin'i ve Suriye'nin Astana'sı

Hafter, ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ile 20 Ocak Pazartesi günü Berlin’de bir araya geldi (AFP)
Hafter, ABD’nin Libya Büyükelçisi Richard Norland ile 20 Ocak Pazartesi günü Berlin’de bir araya geldi (AFP)

Basil el-Hac Casim
Moskova’daki başarısız görüşmelerden sonra Libya’nın kaderini belirlemek için geçtiğimiz pazar günü tüm gözler, Almanya’nın başkenti Berlin’e çevrildi. Libya konulu Berlin Konferansı’nda olumlu bir sıçrama yaşanacağına olan inanç oldukça zayıftı. Bu çerçevede konferansa ev sahipliği yapan Almanya da dahil olmak üzere tüm katılımcılara temkinli bir iyimserlik hakimdi. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Libya’daki çatışma taraflarının, Berlin Konferansı sırasında ciddi bir diyalog başlatma hususunda başarıya ulaşamadıklarına dikkati çekti. Almanya’nın başkentindeki havalimanında gazetecilere açıklamada bulunan Lavrov, “Konferans oldukça faydalıydı. Ama şu ana kadar Ulusal Ordu (LUO) lideri Mareşal Halife Hafter ve Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac arasında ciddi ve kalıcı bir diyalog başlatamadığımız açık” ifadelerini kullandı.  “Libyalı taraflar, Hafter’in ateşkesi reddettiği geçen pazartesi günkü Moskova toplantılarında yaşananlara kıyasla küçük bir adım attı” diyen Rus bakan, daha fazla zamana ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Moskova’da olduğu gibi Serrac ve Hafter, Almanya’nın başkenti Berlin’de de bir araya gelmedi. Libya’daki çatışmayla ilgilenen ana ülkelerin liderleri, 2011 yılında Birleşmiş Milletler’in (BM) kararlaştırdığı silah ambargosuna saygı gösterme taahhüdünde bulunurken, çatışmaya olası bir yabancı müdahaleyi de reddettiklerini vurguladı.
Özetle, bir (1) gün devam eden Berlin Konferansı’nın sonlanmasının ardından açıklamalar olumluydu, ancak somut herhangi bir şey ortaya koyulmadı. Aynı şekilde uygulama meselesi de askıda kalmaya devam ediyor. Libya çatışmasına dahil olan uluslararası taraflara da müdahaleyi durdurma çağrısı yapıldı. (Ancak bu durumun gerçekleşmesi beklenmiyor.)
Berlin Konferansı’nın kapanış bildirgesinde belirtilen ve uygulanmaları pratiğe de dökülebilecek olan 6 ana mevzuya ilişkin olarak;
1-
Ateşkes (Her iki tarafın da son derece zayıf merkezi liderliği dolayısıyla ateşkesin sağlanması neredeyse imkansız görülüyor)
2- Silah yasağı (Bu, deniz sınırını kontrol ederek sağlanabilir. Ancak Libya’nın uzun kara sınırları açık kalacak)
3- Siyasi sürecin başlaması (Çatışma tarafları olan Serrac ve Hafter, yüz yüze görüşmedikçe bu durum söz konusu değil)
3- Güvenlik sektörü reformu (Genel olarak nasıl uygulanacağı net değil)
5- Ekonomik reform (Petrol ihracatını kimin kontrol ettiğine ve parayı kimin aldığına bağlı)
6- İnsan hakları hukukuna bağlılık (Avrupa da başta olmak üzere hiçbir uluslararası konferansın, benzer ifadeler olmadan sonuç vermesi mümkün değil) 
Ortadoğu’daki krizlere değinirken, Suriye ve Libya meseleleri arasında bir ayrım yapılması gerekiyor. Zira takipçiler, iki meseleyi de birbirlerine bağlamaya çalışıyor olabilir. Bunun en önemli nedeni de her iki durumda da Rusya ve Türkiye’nin oynadığı rollerden kaynaklanıyor. Bu durum, bazılarının, Suriye’nin Astana süreci ve ilk Berlin Konferansı’nın sona ermesinin ardından başlayacak Libya’nın Berlin süreci arasında benzerlikler bulmasına yol açtı.
Suriye çözümü, Ortadoğu’da istikrarı sağlamak için en büyük bölgesel aktör olarak Moskova’nın becerisine yönelik bir test olarak görülebilir. Bu, tamamen yerel ve önemli bir durum, ancak sınırlı bir etkiye sahip.
Libya çözümü hususunda ise Rusya ve Ortadoğu ülkelerinin yanı sıra tamamen farklı bir hikaye mevcut. Fransa, İtalya ve İsrail gibi ciddi enerji çıkarlarına sahip önde gelen uluslararası taraflar da bu süreçte aktif bir yer alıyor. Bu sebeple bu ülkede, bir alt-bölge sistemi oluşturmak için başka bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bu yaklaşım aynı zamanda, Ortadoğu, Avrupa Birliği ve Afrika’nın da büyük bir kısmını kapsıyor.
Böyle bir alt- bölge sisteminde bir iç uzlaşı sağlamak mümkünse, ABD’nin dahiliyeti bir süper güç olarak değil, aksine diğer taraflarla eşit düzeyde bir aktör olarak var olacak. Bu durum ise kaçınılmaz olarak uluslararası ilişkiler modelinde büyük ölçüde değişime yol açacak. Libya meselesi, kutuplaşmadan uzaklaşma açısından Suriye meselesinden çok daha önemli. Pek de kısa sayılmayacak bir müddettir Doğu Akdeniz, jeopolitik hesaplamaların merkezinde yer alıyor. Sularının derinliklerine gömülü enerji kaynaklarının yanı sıra alevlerin ortasındaki Ortadoğu’ya bakıldığında bölge, bölgesel rekabetin sıcak yataklarından bir haline dönüştü. Konum olarak ise Avrupa açısından önemli olan gaz hattı geçişleri yolu üzerinde bulunuyor.
Bugün Libya, Trablus’taki UMH’nin Türkiye ile Doğu Akdeniz’de deniz sınırları alanlarını tanımlamak üzere bir anlaşma imzalaması sonrasında aniden siyasi, medyasal ve askeri olarak olayların ön saflarına geçiş yaptı ve bölgede yanan önemli parçalardan biri haline geldi. Bu uzun savaşlar, yalnızca Libyalılar arasında da yaşanmıyor. Bölgesel ve uluslararası taraflar da onlarla savaş halinde. Nihayetinde savaşa katılan en son taraf da Ruslar olmayacak.
Libya arenasındaki olayların tanık olduğu bu hızlı değişim, diğer karmaşık gelişmeler arasında gizlenmiş halde. Kısa olmayan bir süreden beri Moskova, Hafter’e çok sayıda teçhizat sağlayarak, LUO’ya destek verdi. Geçen ay Trablus yakınlarında ABD’ye ait insansız bir hava aracı düşürüldü. ABD’nin Afrika’daki kuvvetleri tarafından yayınlanan bildiriye göre hava aracını, Rusya savunma sistemi düşürdü.
Siyasi rekabetler ve ekonomik hırslar, Doğu Akdeniz çatışmasındaki birçok gerçeğe baskın geldi. Suyun derinliklerinde büyük miktarlarda gizlenen gaza dair konuşmalar sonrasında ise daha da ateşlendi. Nihayetinde mesele, Mısır, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve arkalarında duran İsrail ile karşı karşıya kalmış bir Türkiye-Libya ittifakından daha karmaşık.
İkili deniz sınırlarının çizilmesi hususunda ise doğrudan bir Mısır- Türkiye anlaşmazlığı bulunmuyor. Ancak Türkiye ve Libya arasında kalan, Girit adasının güneyindeki sular için Atina tarafından verilen su arama ruhsatları konusunda bir Libya- Yunanistan anlaşmazlığı mevcut. Ankara’nın temel sorunu ise Güney Kıbrıs Rumlarının, Kuzey Kıbrıs’ın doğal kaynaklarından yaralanma arzusu dolayısıyla oluşuyor.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Hamas, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının devam etmesi üzerine ‘etnik temizlik’ uygulamasını kınadı

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail ordusunun bombaladığı bölgeyi inceleyen Filistinli bir kız çocuğu, 22 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail ordusunun bombaladığı bölgeyi inceleyen Filistinli bir kız çocuğu, 22 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Hamas, İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik bombardımanının devam etmesi üzerine ‘etnik temizlik’ uygulamasını kınadı

Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail ordusunun bombaladığı bölgeyi inceleyen Filistinli bir kız çocuğu, 22 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze Şeridi'nin orta kesiminde İsrail ordusunun bombaladığı bölgeyi inceleyen Filistinli bir kız çocuğu, 22 Kasım 2025 (Reuters)

Hamas Sözcüsü bugün yaptığı açıklamada, İsrail'in Gazze Şeridi'nin doğu bölgelerinde ve orta kesiminde ‘etnik temizlik’ yaptığını söyledi.

Sözcü Hazım Kasım, “İşgal güçleri, sarı hattın dışındaki sivilleri hedef alıyor. Bu sabahtan itibaren dört vatandaş öldürüldü, yıkım operasyonları yoğunlaştı ve doğu bölgelerinden vatandaşlar yerlerinden edildi” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın Filistin resmi haber ajansı WAFA’dan aktardığına göre, bu sabah İsrail'in Gazze ve Han Yunus şehirlerini hedef alan bombardımanında dört Filistinli hayatını kaybetti, çok sayıda kişi yaralandı.

dcgtrhy
Gazze şehrinde İsrail ateşiyle öldürülen Filistinli genç Ahmed el-Hevari'nin cenazesine katılan Filistinliler (Reuters)

Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü Sözcüsü Mahmud Basal, AFP’ye yaptığı açıklamada, “Bu sabah üç kişinin cenazesi hastanelere getirildi; ikisi Han Yunus’un doğusundaki Beni Suheyle kasabasında İsrail’e ait bir insansız hava aracı (İHA) tarafından, bir diğeri ise Gazze kentinin doğusundaki et-Tuffah mahallesinde İsrail tankının açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti” dedi.

Han Yunus’taki Nasır Hastanesi, iki ölü ve biri ağır olmak üzere üç yaralıyı kabul ettiğini duyurdu. Gazze kentindeki Şifa Hastanesi’nin Müdürü Dr. Muhammed Ebu Selmiye de et-Tuffah mahallesinde sivillere yönelik tank ateşi nedeniyle bir ölü ve çok sayıda yaralının hastaneye ulaştığını doğruladı.

Gazze'deki bir güvenlik kaynağı AFP'ye, ‘işgal uçaklarının bu sabah Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus ve Refah'ın güneydoğusundaki bölgelere birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ söyledi. Kaynak, İsrail ordusunun ‘ez-Zeytun, Şucaiyye ve et-Tuffah (Gazze şehrinin doğusu) mahallelerinde ve Han Yunus ile Refah'ta savaş sırasında hasar gören onlarca binayı ve evi yıkmaya devam ettiğini’ belirtti.

İsrail güçleri, Refah şehrinin büyük bir kısmını ve Han Yunus'un doğu bölgelerini kontrol altında tutuyor. İsrail, 7 Ekim 2023'teki saldırının ardından Gazze Şeridi'ne savaş açtı. O günden bu yana, Birleşmiş Milletler'in (BM) güvenilir bulduğu Gazze Şeridi’ndeki Sağlık Bakanlığı'nın verilerine göre, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki savaşında en az 69 bin 756 kişi hayatını kaybetti.


Mısır Temsilciler Meclisi seçimlerinin ikinci aşamasında oy verme işlemi başladı

Şarkiyye vilayetine bağlı Fakus şehrinde bir seçim komitesinin girişi (Facebook)
Şarkiyye vilayetine bağlı Fakus şehrinde bir seçim komitesinin girişi (Facebook)
TT

Mısır Temsilciler Meclisi seçimlerinin ikinci aşamasında oy verme işlemi başladı

Şarkiyye vilayetine bağlı Fakus şehrinde bir seçim komitesinin girişi (Facebook)
Şarkiyye vilayetine bağlı Fakus şehrinde bir seçim komitesinin girişi (Facebook)

Mısırlılar bugün, 2025 Temsilciler Meclisi seçimlerinin ikinci aşamasında oy kullanmaya başladı.

İki gün sürecek seçimler, 73 seçim bölgesi ve 5 bin 287 alt komiteden oluşan 13 vilayette gerçekleştiriliyor. Şarku’l Avsat’ın Kahire el-İhbariyye televizyonundan aktardığına göre, bu aşamada bin 316 aday bireysel sistem altında yarışıyor ve Kahire ile Kuzey, Orta ve Güney Delta ve Doğu Delta'nın iki seçim bölgesinde bir liste yer alıyor.

Mısır Ulusal Seçim Komisyonu, vatandaşlara seçimlere katılım çağrısında bulunarak, sürecin bütünlüğünü sağlama ve seçmenlerin iradesini tam şeffaflık içinde sandığa yansıtma konusundaki kararlılığını vurguladı.

Seçimlerin ikinci aşamasına dahil olan vilayetler, Ulusal Seçim Komisyonu’nun verilerine göre Kahire, Kalubiyye, Dakahliye, Garbiye, Menufiye, Kafr eş-Şeyh, Şarkiye, Dimyat, Port Said, İsmailiye, Süveyş, Güney Sina ve Kuzey Sina’dan oluşuyor.

gju
Parlamento seçimlerinin ilk turunda oy verme merkezlerinin önünde bekleyen Mısırlı kadınlar (Gençlik Partisi Koordinasyon Komitesi)

Temsilciler Meclisi seçimlerinin ikinci aşaması, ilk turda 19 seçim bölgesindeki sonuçların ‘önemli ihlaller’ gerekçesiyle iptal edilmesinin ardından geliyor. Bu ihlaller arasında sandıkların önünde yapılan usulsüz propaganda ile adaylara oy sayım tutanaklarının nüshalarının verilmemesi gibi durumlar yer aldı. Gözlemciler bu adımı ‘emsalsiz’ olarak nitelendirdi.

Bu seçim bölgelerindeki sonuçların iptal edilmesi, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi'nin ‘azami şeffaflık’ sağlanması için yaptığı doğrudan çağrının ardından gerçekleşti.


Irak Sünni güçleri seçim sonrası pozisyonları koordine etmek için birleşik bir blok oluşturuyor

Bağdat'taki Irak seçimlerine ait kampanya posterleri (AFP)
Bağdat'taki Irak seçimlerine ait kampanya posterleri (AFP)
TT

Irak Sünni güçleri seçim sonrası pozisyonları koordine etmek için birleşik bir blok oluşturuyor

Bağdat'taki Irak seçimlerine ait kampanya posterleri (AFP)
Bağdat'taki Irak seçimlerine ait kampanya posterleri (AFP)

Irak'taki en önde gelen Sünni siyasi güçlerin liderleri dün, ayrı listelerle katıldıkları parlamento seçimlerinin ardından "vizyon ve kararları birleştirmeyi" amaçlayan "Ulusal Siyasi Konsey" bloğunun kurulduğunu duyurdu.

Bağdat'ta, beş büyük Sünni partinin liderlerinin katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıda, seçilmiş parlamentoda Sünni güçler arasında en fazla sandalyeye sahip olan (27 sandalye) "Takaddüm" hareketinin lideri eski Meclis Başkanı Muhammed el-Halbusi ve ABD yaptırımlarına tabi olan "Egemenlik İttifakı"nın başkanı iş adamı Hamis el-Hancer de yer aldı.

Irak Haber Ajansı'nın (IRA) ve AFP’ye göre katılımcılar, "çeşitli önemli ulusal meselelerle ilgili pozisyonları koordine eden ve vizyon ve kararları birleştiren kapsayıcı bir çatı örgüt olarak Ulusal Siyasi Konsey'i oluşturma" konusunda anlaştılar.

Konseyin "tüm ulusal ortaklara açık olacağını ve Irak'ın birliğini ve istikrarını güvence altına alan ve tüm bileşenlerinin haklarını istisnasız koruyan temel ilkelere bağlı kalacağını" teyit ettiler.

Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre Saddam Hüseyin rejimini deviren Amerikan işgalinden iki yıl sonra, 2005'te Irak'ta yapılan ilk çok partili seçimlerden bu yana, etkili siyasi güçler arasında uygulanan kota sistemine göre, Parlamento Başkanı Sünni, Başbakan Şii (yürütme erkinin fiili temsilcisi) ve Cumhurbaşkanı Kürtlerden oluşuyor.

Saddam Hüseyin'in devrilmesinden bu yana, Irak'taki Şii çoğunluk ülke siyasetine hâkim hale geldi.

Geçtiğimiz hafta, İran'a yakın Şii partilerden oluşan "Koordinasyon Çerçevesi" ittifakı, en büyük parlamento bloğunun kurulduğunu ve başbakan seçme sürecini başlatma niyetini duyurdu.

Ertesi gün, geçici Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani, 11 Kasım seçimlerinde 329 parlamento sandalyesinden 46'sını alarak en fazla sandalye kazanan koalisyonunun "en büyük parlamento bloğuna" katıldığını duyurdu.

Bu blok, parlamentodaki sandalyelerin yarısından fazlasını, yani 175'ten fazla sandalyeyi kazandı.