Lübnan'da yeni hükümetin güvenoyuna karşı 'güven yok' eylemleri

Bugün yeni hükümete güven sağlamak için toplanan Temsilciler Meclisi yakınlarında elinde Lübnan bayrağı taşıyan bir vatandaş (EPA)
Bugün yeni hükümete güven sağlamak için toplanan Temsilciler Meclisi yakınlarında elinde Lübnan bayrağı taşıyan bir vatandaş (EPA)
TT

Lübnan'da yeni hükümetin güvenoyuna karşı 'güven yok' eylemleri

Bugün yeni hükümete güven sağlamak için toplanan Temsilciler Meclisi yakınlarında elinde Lübnan bayrağı taşıyan bir vatandaş (EPA)
Bugün yeni hükümete güven sağlamak için toplanan Temsilciler Meclisi yakınlarında elinde Lübnan bayrağı taşıyan bir vatandaş (EPA)

Başbakan Hasan Diyab hükümetinin Lübnan Temsilciler Meclisi’ndeki güvenoyu oturumu, bugün (11 Şubat) iki zorlukla karşı karşıya.
Bu zorlukların ilk olarak, (Sünni) Müstakbel Hareketi, (Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi, (Dürzi) İlerici Sosyalist Parti, (Maruni Hristiyan) Ketaib Partisi ve diğer bağımsızların önderliğinde, Meclis’te temsil edilen siyasi güçlerden ortaya çıkmış muhalefetteki politikacılar ve ikinci zorluk ise ‘milletvekillerinin Beyrut merkezindeki meclis binasına ulaşmasını engellemek için ‘güven yok’ başlığı altında sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla çağrı yapan, oturma eylemleri düzenleyen ve halk hareketine yönelen halk.
Hükümetin, güvenoyu oturumu sırasında siyasi eleştirilerle de karşı karşıya kalması bekleniyor. Askeri kuvvetler ve güvenlik güçleri ise, oturumda yeterli çoğunluğun sağlanması için milletvekillerinin gelişini güvence altına alan bir güvenlik planıyla halk hareketiyle mücadeleye girişti.
Plan, coğrafi dağılıma uygun olarak iç güvenlik güçlerinin Temsilciler Meclisi binasını ve çevresini, ordunun ise meclis etrafındaki en dış daireleri güvence altına almasını içeriyor.
Geçen pazar günü istihbarat devriyesi sırasında Lübnan’ın doğusundaki Bekaa’da aranan bir ismi kovalarken bir pusuda 3 askerini kaybeden ordu, güvenliği sağlama ve sınırı koruma faaliyetlerinin yanı sıra milletvekillerinin parlamentoya erişimi görevini üstlenecek.
Güvenlik planı, parlamentoya uzanan birçok geçişin kapatılmasını da içerirken, bu durum da ordunun, eylemcilerin parlamentoya girişini engelleyeceği şeklinde yorumlandı.
Askeri kaynaklar, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, ordunun eylemcilerle hiçbir zaman karşı karşıya gelmediğini söylerken, “Bu, anayasa tarafından güvence altına alınan gösteri düzenleme hakkına ve ifade özgürlüğüne izin veriyor. Ancak yollarında kapatılmasına izin vermez” dedi. Ordunun, gösterilerin barışçıl ruhunu korumak ve genel meydanlarda eylemcileri himaye etmekle görevli olduğunu söyleyen kaynaklar, ordunun ayrıca, meşruiyeti, anayasal kurumları ve kurumların faaliyetlerinin sürekliliğini sağlamakla yükümlü olduğuna dikkati çekti.
Yaklaşımlar
Kaynaklar, gösterileri bastırma planlarına yönelik sızıntıları reddederken, ‘ordunun, yönetimi korumaya çalıştığı’ suçlamalarını da yalanladı. Kaynaklar ayrıca, barışçıl gösterileri koruma ve güvenliği sağlama görevlerine benzer şekilde meşruiyeti koruma ve kurumların faaliyetlerinin devamlılığını sağlama sorumluluğunun da orduya yüklenen görevlerden biri olduğunu ifade etti.
Kaynaklar, ordunun içeride ve sınırda görevlerini yerine getirirken, aranan isimleri kovuşturma, tutuklama ve terör hücrelerini yok etme kapsamında karşılaştığı güvenlik zorluklarının, vatandaşların kendisine olan güvenini artırdığını ve etrafındaki halkın ona kenetlendiğini belirtti. Bunlarla eş zamanlı olarak ordunun, insanları ve mallarını korumak için sürekli teyakkuzda olduğu ve nihayetinde bu çabalar kapsamında, 3 askerin hayatını kaybettiği Bekaa’da saldırganlarla mücadele ettiğini vurgulandı.
Askeri kaynaklar, “İstikrarı sağlamak, vatandaşları korumak, güvenliği sağlamak ve ifade özgürlüğü hakkını güvence altına almak için kendilerini feda eden kurumların amacı, çatışmak ve barışçıl gösterileri engellemek değil” dedi. Ordunun, işlerine erişim hakkına sahip olan insanlara yolları açmak da dahil, sorumluluklarına bağlı olduğunu belirten kaynaklar, ‘Kurumların çalışmalarını güvence altına alma sorumluğuna sahip ve herkesin bu sorumlulukları üstlenmesini umuyor” ifadelerini kullandı.
Öğrenciler ve kadınlar
Üniversite öğrencileri, genel grev çağrısı yapmak için Beyrut sokaklarında bir yürüyüş düzenledi. Beyrut sokaklarında bir grup kadın, bugün (11 Şubat) bir otobüsle halkı sokaklara çağırmak ve milletvekillerin parlamentoya ulaşmasını engellemek için sokak sokak dolaştı. Aktivistler de sosyal medya organları aracılığıyla bugünkü gösteriler sırasında uyulması gereken bazı bilgiler yayınladı.
Esnaf ve Meslek Odaları Birliği de milletvekillerinin parlamentoya ulaşmasını engellemek üzere toplanma çağrısı yapmak için ‘Güven yok’ başlığı altında bir bildiri yayınladı. Bildiride, “Bu hükümete dahil olanlar, hükümetin temsil ettiği organlar ve insanların çıkarlarını koruma arzuları hakkında hiçbir güvenimiz yok. Aksine yetkili makamların, halkı yıkıma sürüklediği hususunda tam bir güvene sahibiz” ifadelerine yer verildi.
Üniversitelerde bağımsız profesörler de bir açıklama yaparak, “Temsilciler Meclisi’nin güven kazanmak için ortaya koyduğu bu hükümet, meşruiyetten yoksundur. Çünkü otoritenin mezhep kotalarına yaklaşımının bir uzantısını ve insanların çıkarlarını yok eden ekonomik ve finansal politikaların devamlılığını yansıtıyor” dedi. Açıklamada, derslerin iptal edildiği belirtilirken, bugün ve yarın (12 Şubat) yapılacak olan eylemlere katılım çağrısı yapıldı.



Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
TT

Yemen'de taraflar arasında ‘ABD yıkımını ülkenin başına kim musallat etti?’ tartışması

ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)
ABD'nin Husilere yönelik saldırıları Yemen'de tartışmaya yol açtı (X platformu)

Tevfik eş-Şenvah

Yemen’in meşru hükümeti ve Husiler, on yılı aşkın bir süredir Yemen'in başına bela olan yıkımın sorumlusu olarak birbirlerini suçlamaya devam ediyor. Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-Eryani dün yaptığı açıklamada, İran destekli Husilerin 2014 yılındaki darbeden bu yana ‘Yemen'in altyapısı ve ekonomisindeki yıkımın başlıca nedeni olmakla’ suçladı.

Aynı zamanda uluslararası meşruiyete sahip Yemen hükümetinin sözcüsü olan Eryani, Husilerin kurtarılmış bölgelerdeki hayati tesislere sistematik saldırılar düzenlediğini, örneğin 30 Aralık 2020 tarihinde Aden Uluslararası Havalimanı'na İran yapımı balistik füzelerle düzenledikleri saldırıda 25 kişinin öldüğünü, 110 kişinin de yaralandığını ve havalimanının altyapısının zarar gördüğünü söyledi. Husilerin 2022 yılında da Hadramut ve Şebva'daki petrol ihracat edilen limanlara yönelik saldırılarda bulunduklarını belirten Eryani, bunlar arasında insansız hava araçları (İHA) ve balistik füzeler kullanılarak ed-Debba ve Neşime limanlarına yönelik saldırıların da olduğunu ifade etti.

Yemenli Bakan, söz konusu saldırıların Husilerin iddia ettiği gibi Yemen'i ya da Gazze'yi savunmak için değil, Yemen'i yok etmeyi, halkını yoksullaştırmayı ve bölgenin güvenliğini baltalamayı amaçlayan İran gündemini uygulama stratejisinin bir parçası olduğunu söyledi.

Husilerin Kızıldeniz'deki uluslararası gemilere yönelik saldırıları da dâhil olmak üzere çeşitli maceraperestliklerinin, ABD ve İngiltere tarafından ‘Refahın Muhafızı Operasyonu’ kapsamında geçtiğimiz yıl ocak ayında başlayan askeri saldırılarını tetiklediğini söyleyen Eryani, bu saldırıların yıkımın birincil nedeni olmadığını, daha ziyade Husilerin saldırılarına karşı bir yanıt olduğunu vurguladı.

Öte yandan Husiler, Yemen halkının çektiği acılardan başta Yemen’in meşru hükümeti olmak üzere ABD ve müttefiklerinin sorumlu olduğunu söyledi. ABD merkezli haber kanalı NBC tarafından aktarılan Husilere bağlı medya organlarının haberlerine göre Husiler, 17 Mart 2025 tarihinde 53 kişinin ölümüne ve 98 kişinin yaralanmasına neden olan ABD’nin son saldırılarını ‘suç teşkil eden saldırganlık’ olarak nitelendirdi. Kızıldeniz’deki gemilere ve askeri hedeflere yönelik saldırılarının dış müdahaleye ve Gazze'ye uygulanan kuşatmaya karşı savunma amaçlı bir yanıt olduğunu vurgulayan Husiler, Filistinlilerle dayanışma içinde olduklarını açıkladılar.

Medyada yer alan haberlere göre Husilerin Kızıldeniz’de uluslararası gemilere yönelik saldırıları ülke içindeki popülariteleri ve saflarına savaşçı çekme hızını arttırdı. Uluslararası toplumu kendileriyle etkileşime girmeye zorladılar ve Yemen'in resmi hükümeti olarak tanınmamalarına rağmen popüler bir yankı uyandırdılar. Nüfuzları zayıf olmasına rağmen İsrail'e füze atmalarının ardındaki gizli amaçlarından biri de buydu.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan çevirdiği habere göre Yemen hükümeti, İran'ı, ‘Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosunu ihlal ederek Husileri İHA ve balistik füzeler gibi çeşitli silahlarla desteklemekle’ suçluyor. Buna karşın İran Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı Hüseyin Selami, İran medyasına yaptığı açıklamada, Tahran'ın Husilerin kararlarını doğrudan kontrol ettiği iddialarını reddederek Husilerin kararlarını bağımsız bir şekilde aldıklarını vurguladı. Ancak Yemen hükümeti çevreleri İran'ın desteğinin Husilerin eylemlerinin ana kaynağı olduğunda ısrar ediyor.

Yemen hükümeti, ABD'nin hava saldırıları sonucunda Husilerin kontrolündeki limanlarda meydana gelen ağır kayıpların ardından ‘Husiler Yemen'e yıkım getiriyor’ etiketiyle (hashtag) bir sosyal medya kampanyası başlattı. Kampanyanın amacının ‘Husilerin suçlarını ifşa etmek ve ülke kaynaklarına verdikleri zararın boyutlarını ortaya koymak, altyapı ile ekonomik ve sivil tesislerin tahrip edilmesinden ve bunların savaş amacıyla kullanılmasından onları tamamen sorumlu tutmak’ olduğu belirtildi.

Husiler cuma günü, ABD'nin Yemen'in batısındaki Hudeyde ilinde bir petrol ihracatı limanına gece boyunca düzenlediği saldırılarda ölenlerin sayısının 80'e yükseldiğini ve bu sayının Washington'ın bir ay önce başlattığı yoğun hava saldırılarının en ölümcülü olduğunu açıkladılar.

Bu arada saldırılar şiddetlenmeye devam ederken, ABD ile İran arasındaki müzakereler Umman’ın başkenti Maskat'ın ardından Roma'da tüm hızıyla devam ediyor. Basında yer alan haberlerde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in Suudi Arabistan Savunma Bakanı Prens Halid bin Selman'la bölgedeki birçok karmaşık meseleyi görüşmek üzere bir araya gelmesinin ardından gerilimin azalacağına dair umutlar ifade edildi.