Son mamutlar akraba evliliği yüzünden ölmüş

(Siberian Times)
(Siberian Times)
TT

Son mamutlar akraba evliliği yüzünden ölmüş

(Siberian Times)
(Siberian Times)

Son tüylü mamutlar, 4 bin yıl önce Rusya'nın kuzeyindeki izole Wrangel Adası’nda yok oldu. Türün ani ölümü bilim insanlarının merakını uzun süredir cezbediyor. Yeni bilimsel araştırma sayesinde bu gizem şimdi aydınlanıyor.
Araştırmacılar 4 bin 300 yıl önce adada yaşayan dişi bir mamuttan aldıkları DNA örneklerini laboratuvarda file ait embriyo hücrelerine yerleştirdi. Bunun sonucunda diyabete ve nörolojik sorunlara yol açabilecek genetik mutasyonlar keşfedildi.
Mutasyonların adadaki birçok tüylü mamutun sağlık durumuna dair kanıt sağladığı düşünülüyor. Bu mamutlar izole yaşadıkları için onlarca yıldır “akraba evliliği” yapıyor, yani aynı dar popülasyon içindeki bireylerle çiftleşiyordu.
Araştırmacılar Wrangel Adası mamutunun DNA’sını iki mamutla ve üç Asya filiyle karşılaştırdı. Bu mamutlardan biri 44 bin yıl önce Doğu Rusya'nın Oimyakon şehrinde, diğeri de 20 bin yıl önce Sibirya’da yaşıyordu.
Wrangel Adası mamutunun genetiğinde mutasyon keşfeden araştırmacılar, işlevselliği test etmek için laboratuvarda bu genleri sentezledi.
Bunun sonucunda sperm üretimi, koku, nörolojik gelişim ve insülin hormonunun işlevinden sorumlu genlerle ilgili problemler tespit edildi.
Çalışmanın lideri, Buffalo Üniversitesi’nde evrimsel biyolog Vincent Lynch, “Mutasyonlar hep olur” dedi ve ekledi:
Ancak Wrangel Adası’ndaki popülasyon çok küçüktü ve kendi içinde üredi. Bu da normalde evrimsel süreçlerle temizlenecek mutasyonların çoğalmasına yol açtı.
DailyMail’de yer alan habere göre sperm üretimiyle ilişkili mutasyonlar zaten küçük bir popülasyonun daha da küçülmesine yol açmış olabilir. Benzer şekilde koku duyusuyla ilişkili olanlar da mamutların beslenme düzeninde önemli yer tutan bitkileri tanımasını engellemiş olabilir.
Independent Türkçe'de yer alan habere göre, günümüz filleriyle aynı boyutlardaki, uzun kahverengi kürklü ve muazzam dişleri olan tüylü mamut, "yünlü mamut" diye de biliniyor. Bilimsel adı Mammuthus primigenius olan tür, Mammuthus cinsinin üyesi.
Tüylü mamut, ilk olarak yaklaşık 700 bin yıl önce Sibirya'da ortaya çıktı ve Kuzey Avrasya ile Kuzey Amerika'ya yayıldı.
Soylarının tükenişi ise 11 bin 700 yıl önce son buzul çağının sonlarında başladı. Dünya ısındıkça ve insan avcılığı yaygınlaştıkça popülasyonları küçüldü.
ScienceAlert’in aktardığına göre bu küçülme genetik çeşitliliği de azalttı. Bu da hayvanların dar çevrelerdeki bireylerle üremesine ve zararlı mutasyonları temizleyememesine neden oldu.
Artık mamutlar için çok geç. Ancak bu tip çalışmalar, günümüzde benzer nedenlerden dolayı yok olma tehlikesiyle karşılaşacak türleri kurtarmamızı sağlayabilir.



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell